22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KASIM 1991 DİZİ-RÖPORTAJ CUMHURİYET/7 52Gt3MA3K SI/3VUS RUŞEN ÇAK1R Kirte partiierinin dışında kalan sağ oluşumlara genellikle üç tarzda yaklaşitıyor: Yok sayma; varlıklanm kabul edip güç ve öntemlerini küçümseme; attıklan her adımı aşın ölçüde benimseyip, bunlardan felaket uyanları üretme. RP-MÇP-1DP ittifakını ele aian bu yazı dizisinde mümkun olduğu kadar bu önyargılı yaklaşımlardan uzak durulmaya çahşüdı. Bu amaçla yalnızca ittifak olayında şu ya da bu biçimde ju ya da bu tarafta yer aümş kişilerle görüşüldü. R.Ç. BaşbuğErbakan,MücahitTürkeş l ÇP Genel Merkez telefonu 24 eylül günü sabah saat 03.30'da çaldı. Refah Partisi MKYK üyesi Hasan Hüseyin Ceylan, MÇP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bülent YahnicVye "birlikte tost yemeyi" teklif ediyordu. İTJ JL A er şey bittV derken gelen telefon tabii ki tost yemek için değildi. MÇP ve Islahatçı Demokrasi Partisi (JDP) ile işbirliğine gitme konusunda büyük kararsızlık yaşayan RP üst yönetimi son anda karannı "ittifak"tan yana vermişti. Aydınlar Ocağı üyesi Ayhan Songar, Tûrkiye gazetesindeki köşesinde "Göf maya tutuyor" başhğmı attu Partilerin tabamnın alabüdiğine kaynaştığım, hatta "Başbuğ Erbakan, Mücahit Türkeş" esprisinin yapıldığım yazdı. _ı Miüıyetçi Çalışma Partisi (MÇP) Genel Merkezi'nin tele- fonu 24 Eylül 1991 Salı gilnu sa- bah saat 3.30'da çaldı. Refah Partisi (RP) MKYK uyesi Hasan Httseyin CeyUn, MÇP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bü- lent YahnJd'ye biriikte tost yemeyi' teklif etti. O esnada MÇP yöneticileri, saat 17.00'ye kadar Yüksek Seçım Kurulu'na tcslim etmeleri gereken mületve- kili aday listelehni hazırlamak- la meşguldüler. 23 eylül günü sa- at 17.00'de yapmayı planladık- lan toplantıyı saat 22.00'ye kay- dırmışlardı, çünkü sabah saat- lerinde 'secim ittifakı* üzerine görüştükleri ama göriışmeleri hiçbir şey soylemeden terk eden RP yöneticilerinin yeniden ara- yacaklannı umuyorlardı. 'Her şey htttf derken gelen telefon ta- bii ki tost yemek için değildi. MÇP ve Islahatçı Demokrasi Partisi (İDP) ile seçim işbirliği- ne gitme konusunda büyük bir kararsızlık yaşayan RP üst yö- netimi, en son anda karannı 'tt- tifak'tan yana vermişti. Boylece üç partinin yonetcileri sabaha karşı ortak liste belirlemeye baş- ladılar ve inananlar Refab'ta Mrleşti." 20 Ekim 1991 erken genel se- çimleri için gerçekleştirilen üç- lü ittifakın ilk tohumlan 1987'nin nisan ayında atılmışü. Donemin Genel Başkanı Ahmet Tekdal, MÇP'de genel başkan- lığa yeru seçilmiş olan Abdülke- rlm Dogru'ya yaptığı kutlama ziyaretinden sonra basın men- suplanna "inananlann tek par- ti çatısj albnda birieşmesi"ni te- menni ettikkrinı söylemişti. Za- ten Doğru da MÇP'nin genel başkanı olması yolunda partinin manevi lideri olan Alpaslan Tiirkeş'in önerisini, benzer bir niyetle kabul etmiş, Türkeş'ten de icazet almıştı. Ama olmadı. Tekdal, partisinın etkili çevrele- rinden gelen baskılar sonucu ge- ri adım attı. Birleşme yolunda başlatılan çahşmalar daha ba- şında kesildi. 1989 mart ayındaki yerel se- çimlerden ANAP'ın büyük bir mağlubiyetle çıkmasıyla ülkenin içine girdığı erken seçim havası üç parti- nin birleşmesi yolundaki niyetleri yeniden gün ışığına çıkaraı. Artık RP ve MÇP'nin başlannda asli liderleri vardı. IDP, böy- lesi bir gelişmeye fazlasıyla raaydı. tnisi- yatif ise MÇP'den geldi. MÇP yöneticile- ri, çeşitli vesüelerle ziyaret ettikleri RP, IDP ve hatta DSP'nin genel sekreterleri- ne, üderlerine iletilmesi için Türkeş'in yaz- dığı mektuplan taşıdılar. Turkeş'in mek- tuplanndaki ana tema, özellikle belli bir oy oranının altındaki partileri tehdit eden seçim yasasındaki anti-demokratik husus- lan aşma yolunda biriikte çözumler ara- ma önerisiydi. Ancak somut hıçbir geliş- me yaşanmadı. Daha sonra Türkeş, biz- zat Necmettin Erbakan'ı ziyaret edip öne- risini tekrarladı. Yine hiçbir şey olmadı. <5nce iç ittifaklar ~ AN AP Genel Başkanı ve Başbakan Me- sut Yümaz, erken genel seçimlere hazır ol- duklannı söyleyip TBMM'de secimlerin 20 Ekim 1991'de yapılmasının kararlaştınldığı tarihinden sonra bu kez Erbakan Türkeş'i ziyaret etti. 'Seçim batakhfcı'nı biriikte aş- mayı önerdi. Türkeş tabii ki bu öneriyi te- reddütsüz kabul etti. Hemen partilerin ge- Üçlü ittifakın ilk tohumlan 1987'nin nisan ayında atılmıştı. OöneminRP Genel Başkanı Ahmet Tekdal MÇP'den genel başkanlığa yeniden seçilmiş olan Abdülkerim Dogru'ya yaptığı kutiama ziyaretinden sonra basına (i inananlartn tek parti çatısı altında birleşmesi"ni temenni ettiklerini söylemişti. Zaten Doğru, MÇP'nin manevi lideri Türkeş'ten de icazetalmıştı. Ama olmadı... zartesi günü Erbakan milletve- kili aday listelerini bizzat sapta- dı. Ancak geceyansı çok sayıda eksikle yeniden toplanan MKYK, sabaha doğru ittifaka •evef dedi. Daha önceden yapüan arit- metik çıkar hesaplarına bu kez yeni unsurlar eklenmiştı. Örne- ğin RP "ÖzelUkle tç Anadolıı- daki zaten tslami egilimleri gi- derek öne çıkan MÇP tabanına bn sayedc ulaşabilecek"ü. MÇP'lüer ittifakın gerçekleşme- sine bel bağladıklan ve yeterin- ce maddi imkâna sahip olma- dıklan için seçim kampanyasın- da etkili olamayacaklardı. Hal- buki RP kampanya için epey mali kaynak biriktinnişti. Bir- kaç reklam şirketıyle bırden te- masa geçmişü; bunlardan Ana- jans oldukça çarpıcı bir kam- panya hanrlamıştı. öte yandan Soleyman Karagulle, Doc. Sü- leyman Akdemir, Doç. Arif Er- say gibı isimlerin çahşmalan te- melinde geliştirilen 'Adil Duzen' programı RP'nin ittifak içinde 'prognunatik' üstünlüğünün ga- rantisiydi... • MÇP'de sorunlar, daha dü- ğüm hahni almadan Türkeş ta- rafından çözülmüştü. RP'deki kördüğumü ise görünürde Erba- kan çözdü. İttifakın oluşturul- masında her üç partiden de ba- zı isimler önemli rol oynaddar. Fakat İttifakın mimanıjı' paye- sini gerçek anlamda hak eden "milliyetçi-muhafazakar oldu. nel sekreterlen Oguzhan Asltürk ve Dev- let Bahçeli tarafından göruşmelerın baş- latılması karan alındı. Fakat olaya sonradan dahil olan IDP dışında iki partide de muhtemel bir itti- faka sıcak bakmayan etkili kişi ve grup- lar mçvcuttu. MÇP'de, RP'ye daha yakın gözüken, eski Ûlku Ocakları Başkanı Mahsin Yaaeıoflu'nun başım çektiği 'Türk-tslam Ülkucükri' böylesi bir geliş- menin, partinin icinde gıderek güç kazan- malan sürccini sekteye uğratmasından en- dişeleniyorlardı. Devlet Bahçeli, Muhar- rem Şemsek gibı isimlerin temsil etuği 'devJetçi' çizgi ise RP'nin rejim aleyhtarı radikal cıkışlannın kendilerini zor durum- da bırakacagAnı düşünüyorlardı. Ama bu- tun itirazcılar Başbuğ'un tercihini çok iyi bildikleri için seslerini fazla yükseltmedi- ler. Nitekim ilk ve son sözü söyleyen Alpaslan Türkeş oldu: Hareket mutlaka Meclis'e taşınmahydı. MÇP'nin daha fazla televizyondan, basmdan yararlanma im- kâmna sahip olmamaya; devlet yardımın- dan mahrumiyete; ülke yönetiminden uzak kalmaya tahammülü yoktu. Aynı MÇP'nin tek başına yüzde lffluk ülke ba- rajırtı geçme gücü de yoktu. RP içindeki sorunlar ise çok daha va- himdi. Partinin en önemli kadro ve oy kaynağı olan Kürtleri 'ırkçt-şoven' MÇP ile işbirliğine ikna etmek çok zordu. Aynı şekude son on yılda daha yoğun ve bilinçli bk şekilde Islama düşünceyi benimseyen, dolayısıyla ümmetçi perspektin netleşen parti tabanını milüyetçiliği hoş görmeye sevk etmek de çok zordu. Aynca RP ülke barajını aşamama endişesinden de epey uzaktı, çünkü yerel seçimleTde ulaşılan yuzde 9.8'lik oran az bir gayretle yuzde 10'a çıkarülabilirdi. öte yandan muhtemel bir ittifakın, se- çim sistemüün anti-demokratik yönlerinin de sayesinde, özellikle İç Anadolu'da çok sayıda mılletvekili kazandıracağı kesindi. Şansın yaver gitmesi, DYP, ANAP ve SHP'nin birbirleriyle kıran kırana yarışıp birçok seçim bölgesinde barajı geçememe- si durumunda 100-150 milletvekiline ulaş- manın bile mümkün olduğu hesaplan ya- pıhyordu. ANAP ve DYP'nin büyük bir hızla vitrinlerini Hberalkştinneleri'ne tep- ki duyan milliyetçı muhafazakâr seçmen- ler için ne RP ne MÇP ne de IDP tek baş- lanna cazipti. Fakat üçlu bir ittifak, bu ki- şiler için bir çekün merkezi olabilirdi. İttifakın getirecekleri ve götürecekleri üzerine yapüan hesaplar kısa süre içinde RP'de tartışmalara, çatışmalara, kamplaş- maiara, hatta kavgalara yol açtı. Oguzhan Asfltürk, Recai Kutan, Hasan HUseyin Ceylan, Zekeriya Kahraman gibi isimler ittifakın gerçekleşmesi için ellerinden ge- leni yaparken, Fehim Adak, Fuat Fırat, Batari Zengin gibi üst düzey yöneticileri bunu engelleme yolunda yoğun bir gay- ret gösterdiler. Bu arada Halkın Emek Partisi (HEP) ile ittifak yapılması günde- me geldi. RP'den Şımak adaylıgı için baş- vuran eski Baymdırhk Bakanı Şerafetün Elçi'in arabuluculuğunu yapmaya calıştı- ğı bu işbirliğine RP'nin Istanbul, Anka- ra, tç Anadolu ve Karadeniz örgütlerin- den, aynca 'dışandan' gelen tepküer ne- deniyle bu fikirden hemen vazgeçildL Za- ten HEP üst düzey yöneticileri de RP'yi •gerici' olarak niteleyip aynı tavn almıştı. Anahtar hiç kuşkusuz Necmettin Erba- kan'daydı, ama o da hangi kapıyı açaca- ğmdan sonuna kadar tereddüt etti. İttifa- kın en büyük ısrarcısı olan IDP Genel Başkanı Aykut Edibali'ye "Slz bayrun ge- lin, ama Türkeşie bu iş olmaz" dedi. B\. arada, somut bir ilerleme katetmeksizirı kesintili olarak süren görüşmelerde MÇP tarafı anayasa ile seçim yasasımn doğur- duğu engelleri tumüyle bertaraf edebile- cek şu formulü önerdiler: "MÇP ve IDP seçimkre katıimama karan alsin. Bu par tilerden isüfa edecek kişUer RP listesin den aday olsunlar." RP bu öneriyı Turkeş'in RP listesi dı- şında bağımsız aday olması durumunda kabul etti. Başbuğlanm daha işin başın- da mahkûm eden böyle bir teklifı MÇP'li- ler hemen reddettiler. tttifak oldu-bitti Eylül ayırun ortalarına doğıu ittifak yanlısı ve karşıü RP'üler alınacak karar- da belirleyici olmak için Ankara'da kamp kurdular. özellikle partinin Kürt kökenli üyeleri muazzam bir kulis faaliyeti yürüt- tü. MÇP ile işbirliği yapılması halinde RP'nin Güneydoğu örgüüenmesinin çöke- ceği basına sızdınldı. Gunlerce sabahlara kadar süren toplantüar yapıldı. Sonunda 19 Eylul günü yapılan MKYK toplantısın- da 30 üyenin kararıyla MÇP ve IDP ile yapılraası duşünulen seçim işbirliği ana- yasaya ve mevcut yasalara aykın olduğu gerekçesiyle reddedildi. 23 eylül pa - Türk-lslam Sentezi'ni formtt- le eden Aydınlar Ocağı, eski Mtlli Türk Talebe Birliği (MTTB) üyelerinin oluşturduğu Birlik Vakfı, bazı sağcı işadam- lanmn kurduğu İş Dünyası Vak- fı, yıllardan beri bir RP-MÇP- IDP (hatta ANAP-DYP de da- hil) ittifakı gibi faaliyet gösteren Türkiye Yazarlar Birliği, erken seçim karanyla biriikte itüfakm gerçekleşmesi içi vargüçleriyle calıştılar. Somruann kaynağı olan RP uzerinde muazzam bir baskı kurdular. Bu kunıluşlann çabaları başta Türkiye ve Za- man gazetesi olmak üzere bazı basın kuruluşları tarafından da desteklendi. Müliyetçi-muhafazakâr güç odaklan it- tifakı başanh küıp kendüerine artık itibar etmez olan; "prafmatizmi her şeyin önö- ne gecirip rafli ve manevi deferieri yok sa- yan, bu deferterin temsildlerini tasfiye eden" ANAP ve DYP'ye esaslı bir ders vermek istiyorlardı. MÇP'nin silinip git- mesine gönülleri razı değildi. RP'nin re- jim karşıtı radikal bir tslama çizgide yol almasım arzulamıyorlardı. Karşıkğında hatın sayılır bir destek; devlet ve etkili güç odaklan nezdinde meş- rutiyet ve iktidar ortaklığı vaat ediyorlar- dı. 24 eylül salı gunü sabah 02.30'da ne ol- duysa oldu, Necmettin Erbakan 'in*nan- lann' RP'de birleşmesine onay verdi. Ay- dınlar Ocağı üyesi, ittifak ve özellikle Tur- keş'e övgüler düzen Ayhan Songar, Türki- ye gazetesindeki köşesine 'Göl Maya Ttatuyor" başhğmı attı. Partilerin tabam- nın alabildiğine kaynaştığuu, hatta 'Baş- buğ Erbakan, Mücahit Türkeş' esprisinin yapüdığını yazdı. Yann: Bozkurtların Ergenekon'dan çıkışı \YI)1>K.\K O* \Ğ1 BVî^KAM PROF. NEVZAT Y ,ANAPveDYP'yecevaptırGenel seçimler öncesi RP, MÇP ve IDP- nin bir araya gelmesi, TBMM'de gÜçlU bir şekilde temsil edilebilmeleri için çok sayı- da kişi, çevre, kurum ve kuruluş seferber oldu. Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Nevzat Yalçıntaş, hiç kuşkusuz tüm bu cev- relerin en önemli isımlerinden biriydi, sim- gesiydi. Prof. Yalçıntaş sorulanmızı şöyle yanıtladı: — Smn ve Aydınlar Ocagı'nda yer aian difer arkad«şlannızın seçimkrden önce RP-MÇBIDP ittifakını desteUeditiniz, bu Hüfmkın oluşması ve TBMM'ye gnçta bir fekllde girebümesi için caba gösterdifeiniz do^nı mn? — Bu cümle tamamen doğru, ama bir tek şu var: Aydınlar Ocağı bir kuruluş ola- rak böyle bir şeyin içinde hiçbir zaman ol- madı, bir dernek olduğu için de kanunen olması doğru değil. Ama oraya mensup ol- sun olmasın bizim çevremiz, ben ve arka- daşlanm ittifakı destekledik. — Bu desiegi somutlaştırabilir misiniz? —Necmett.ın Erbakan ve Alpaslan Tur- keş bir kere buluşmuşlar, ama sonra uzun bir müddet geçmiş ve mcsele âdeta ölu du- ruma geçmiş. tttifak fikri açık, net, uygu- lanabilir bir fikir olarak ortaya çtkmamış. Bizim birinci katkımız böyle bir fikrin or- taya çıkmasında olmuştur. Ikincisi, kendi dost arkadaş çevremiz böyle bir fikrin des- teklenmesı gereğini ele almışür. Çevremiz- deki isimlerin hemen hepsi fıkir adarnla- rı, kalem sahıpleri; onlarm bir etki sahası var. Aynca çevremizde gazete yazarlan, serbest yazarlar, köşe yazarlan var; onlar acıkça desteklemişlerdir. Uçüncü katkımız, içimizden bazı arkadaşlarımız parti lider- leriyle görüşmüşlerdir. Ben bizzat bu gö- rüşmelerde bulunmadım. Diğer bir katkı- mız da şu oldu: tttifak muzakerelerini yü- ruten kişiler zaman zaman bazı meseleler- de takıldıklannda bizimle fıkir alışverişin- de, istişarede bulundular. — Protokolün kaleme alınış safnasında mı? — Ben ve arkadaşlanm bizzat masaya oturmuş değiliz, ama normal istişare me- kanizması içinde bizlere zorluklan aktar- mışlardır, çıkış noktalan konusunda kana- atimizi sormuşlardır. En son katkımız ise bizi tanıyan insanlar var, çevremize güve- nen insanlar vardır. tuifak konusundaki fi- kırlerimizi sormuşlardır, biz de kanaatle- rimizi açık bir şekilde söylemişizdir. Do- layısıyla katkımız bu beş safhada olmuş- tur. YALÇINTAŞ — Ben bizzat görüşmelerde bulunmadım. — İttifakı desteklerken ne tiır ideolojik açısından, seçım sisteminin ta başından be- ve polîtik kaygılardan hareket ettiniz? n gayri adil olduğuna kaniyim. Bir kere — İttifakı desteklememız, demokrasi ve Batı'da görülmeyecek ölçüde yüksek bir ül- politika anlamında olmuştur. Demokrasi ke barajı, bir de onun içerisinde çevre ba- rajı. Millî iradeyi felç eden ve milyonlarca vatandaşm reylerini çöp sepetine attıran bir sistem karşısında susmamız, seyretmemiz, ondan sonra gilya mürekkep yalamış adamlar olarak sonradan sızlanmanuz biz- lere yakışan bir tavır değildi. Bunu devamk tenkit etmişizdir. Bu seçimlerde de yine ay- nı tehlike belirmiştir. Böyle bir sisternle sağ- lıkh bir demokrasinin ortaya çıkması müm- kun değildi. Reylerinin boşa gitmesi ihti- mali olan milyonlarca insanın tercihlerinin pariamentoya yansıması gerekiyordu. Bu- nun Batı'da da görülen işbirliği, ittifak, bir- birinin listesinden seçime girmek gibi çe- şitli çözüm yolları var. Kısacası ana sebep demokrasi olmuştur. Politik sebep olma- mış mıdır? Olmuştur. Kendilerinden çok emin görünen sağdaki büyük partiler, ANAP ve DYP reylerini aldıklan buyük bir kitlenin tercihlerini, değerlerini âdeta küçümseyerek, onları âdeta çantada kek- lik görerek, kendilerine mensup olan milli ve lslami çizgiye bağh olanları ve o çizgi- de manevi değerlere bağlı insanlann - bunlara muhafazakâr kitle deniyor- reyle- rini küçümseyerek çok fazla etkisi olma- yan, sosyolojik manada liberal bazı isim- leri, kadrolan ön plana çıkanp, muhafa- zakâr kadrolan tasfiye yoluna girmeleri, bana ve arkadaşlanma haksızhk olarak geldi. Arkadaşlanmm hiçbiri aktif politi- ka içinde değil, böyle bir arzulan, Meclis'e girmek gibi bir kaygılan olmamıştır. On- lann hislerini okşayan bazı beyanlarda bu- lunup onlann hem reyleTİni alarak hem de o kişilerin tercihlerini kendi partikrinde sa- vunacak insanlan şu veya bu metodlarla safdışı bırakıyorlar. Bu bir aldatmaca. Bu haksızhğa izin vermemek için böyle bir ara- ya gelmenin doğru olacağım düşündük. — Yani ANAP ve DYP'nin vitrinlerini uberalkstirmelerine karşı bir reaksiyondu. — Doğrudur. Bir reaksiyondur, bir ce- vaptır. —Peki ANAP ve DYP bu UberaUeşme opermsyonlannı yaşamasaydı MÇP ve RP yine seçime girecekler ve aynı anti demok- rattk secim sistemine maruz kalacaklardı. Böyle bir durnrada yine ittifak için caba gösterir miydiniz? — Politik sebep birinci sebebin şiddeti- ni arttırdı. Eğer ikinci sebep olmasaydı, ya- ni sağdaki her iki buyük parti normal seç- menlerinin tercihlerini aksettiren bir vitrin yapsalardı birinci faktör o kadar şiddetli bir rol oynanamazdı. Biz belki sadece tav- siyede bulunurduk, ama uzerine bu kadar şiddetle varmazdık.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle