Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORIAJ 24 KASIM 1991
Siyasalreklamcılıksihirlideğnekmi?
Kötü bir malın iyi reklamı ancak ve ancak o malın kısa sürede batmasına yol açar
S İ Y A S A L
REKLAMCILIK
EROLÇANKAYA
- 1 -
on ABD başkanlık seçimlerine yakla-
şüan günlerde başlangıçta her şey Duka-
Itis'ten yanadır. Kamuoyu araştırmalan
demokrat adayın Bush'a üstunlüğûnü bel-
gelemekte, tarafsız gözlemciler sonuçtan
çok emin görünmektedir. Ancak resmi
kampanya döneminin başlamasından iti-
baren Amerikan halkının saf değiştirme-
ye başladığı görülür.
Her iki taıafın da oldukça saldırgan
olarak nitelenebilinecek kampanyası so-
nunda Bush yanşı önde bitirir. Konjonk-
türde Dukakis aleyhine ani bir değişiklik
ortaya çıkmamış veya Bush lehine bir
skandal patlak vermemiş olmasına karşın
Amerikan halkının yüzde 75'i karar değiş-
tinniştir.
Seçim tarihine az bir zaman kalmışken
bu ani karar değişikliğinin sebebi nedir?
Araştırmalar bunun sebebi olarak Bush
1
un Dukakis'e oranla daha başanlı bir se-
çim kampanyası yürüterek daha etkin bir
iletişim faaliyeti gerçekleştirmiş olmasım
gösteriyor. Bu çerçevede ise, hiç şüphesiz,
Bush ile Dukakis'in iki kez karşı karşıya
geldiği "TV düello"lannın ayn bir önemi
vardır.
Bush ile Dukakis arasındaki başkanlık
yanşı elbette siyasal reklamcüığın devre-
ye girdiği ilk seçim değildir. Ancak günü-
müzün medyatik toplumlannda siyasal
mücadelenin kazanmış olduğu yeni ve dü-
şündürücü boyutlarla birlikte iletişimin
gücünü de gösteren çarpıa bir örnek olay-
du-. öte yandan 1991 genel seçimleri ne-
deniyle ülkemizin de şu günlerde sahne ol-
duğu yeni bir olgunun ipuçlarım banndır-
masıyla yeterince Uginçtir. Çünkü modern
reklamcüıgın boy verip dünyaya yaygınlaş-
tığı ülke olan ABD, ayru zamanda Türki-
ye'nin şimdilerde tanık olduğu siyasal rek-
lamcılık konusunda da 1960'lardan bu ya-
na öncülüğü elinde tutuyor.
çı ^ iyasal reklamcüıgın sanıldığı gibi sihirli bir değneği
*<*J yoktur, i(
rnucize" yaratamaz. Hiçbir reklamcı ya da
danışmanpartiye ya da liderine olmayan bazı nitelikler
atfedemez. Hiçbir reklamcı bir ürüne kendinde
var olmayan üstün nitelikler katamaz.
3 seçimlerindeMDP'nin lideriSunalp Paşa, rakibinden
tedirgin olsa gerek vecizelerinden bvrini de reklamcılık
konusundapatlattu "Biz de sloganlar bulacağız" diyordu
Sunalp, 'fyarti örgütüne emir verdim derhal 350
taneslogan bulacaklar"
diye kadar- ki secimlerde bir ya da iki par-
tinin reklamcılarla işbirliği yapmış olma-
sına karşüık, son secimlerde istisnasız bü-
tün partilerin reklamcılarla çalışarak pro-
fesyonel reklamcılık tekniklerinden üst dü-
zeyde yararlanmış oluşlan. Ikinci ayırt edi-
ci nokta, yaşanan medya savaşında orta-
ya çıkıyor. Gerçekten de son secimlerde hiç
alışık olmadıgimız ölçüde bir medya kul-
lanımına tamk olduk. Resmi kampanya
döneminin başlangıcı olan 1 eylülden 20
Ekim'e kadar geçen yaklaşık 6-8 haftada
partilerin kullandığı reklam bütçesi 250
milyar TL'yi aşıyordu. Hiç şüphesiz 'gö-
rünmeyen kalemlerle' bu düzeyin çok ttze-
rine çıkılmıştır.
Böylece, son seçimlerle birlikte ülkemiz
yeni bir iletişim çağımn ilk büyük gövde
gösterisine sahne oluyordu. Bu seçimler
gösterdi ki artık Türkiye'de siyasal reklam-
ortaya cıktı. Bu, şimdiye kadar küçümse-
nen bu aygıta bu kez aşırı bir önem veril-
mesi, gücünün üzerinde işler yapmasımn
beklenmesi biçiminde tezahür etti.
Bir bakıma ifratla tefritin tarihi demek
olan ülkemiz tarihi boyunca pek çok alan-
da yaşadığımız bu olguya 1980'li yülarda
örneğin kamuoyu araştırmacıhğı alanın-
da tamk ohnuştuk. Bilindiği gibi yıllar bo-
yu küçümsenen bilimsel tutuma son on
yılda birdenbire ve 'knrtana' olarak sa-
nlındı, bir tür anket başladı. Işte bu olgu
aynı şekilde son secimlerde de politika ve
reklamcılık ilişkisinde görüldü.
IMCIUSİYASAL R
SİHİMJ 0E6MEK Mİ7
B.Pu yönseme önce siyasi parti liderinin
çevresindeki 'uzmmn'ların 'akılları-
ratamaz. Hiçbir reklamcı ya da ş
bir partiye ya da liderine olmayan bazı ni-
telikler atfedemez. Çünkü hiçbir reklam-
cı bir 'ürüıı'e o üründe olmayan üstün ni-
telikler kazandıramaz. Profesyonel rek-
lamcımn işlevi, o toplumsal formasyonun
özlemlerini, beklentilerini iyi saptadıktan
sonra bunlann doğru seçümiş bir hedef-
kitleye en etkili şekilde komünike edilme-
sini aşamaz. Reklamcüığın en evrensel ku-
rallarından biri, iyi reklamm kötü bir malı
sürgit sattıramayacağı üzerinedir. Başka
bir deyişle, kötü bir malın iyi reklamı an-
cak ve ancak o malın çok kısa sürede bat-
masına yol açar. Çünkü çok kısa sürede
ve yüksek beklentilerle çok sayıda tüketi-
ci bu malı kullanarak derhal uzaklaşacak-
tır!
öyle ya da böyle Meclis'ten erken se-
çim karanmn çıkmasıyla birlikte seçimler
ri, en son Dukakis ve Bush yanşı sırasın-
da siyasal reklamcılann marifetleri, Mit-
terand'ı 'sakin güç" kılmış Seguelalar,
Thateher'ı iktidanı geüren' Saatcmler -
hep başanlan vurgulanarak- yazüıp çizi-
liyordu. Bunlara ek olarak 1977 seçimle-
riyle başlayan ama asıl 1983 yılındaki
ANAP-Manajans işbirliğiyle doruğa çıkan
bir süreç içinde Türkiye'de de reklamcüar
seçim dönemlerinde önemli görevler yük-
lenerek saygınlık kazanmışlardı.
Türkiye'de bir partinin bir reklam ajan-
sıyla işbirliği yapmasına ilk kez 1977 ara
seçimlerinde tamk olundu. Cenajans ta-
rafından hazırlanan ve büyük kentlerin
caddelerini 'mora bulayan' afışlerle poli-
tikaya 'mor dönemi'nden başlayan Türk
reklamcdığmın bu atüımı yazık ki kesin-
tiye uğradı! 1980 müdahalesi, Türk poli-
tik hayatında olduğu kadar Türk reklam-
SON SEÇİMLERİN ÖNEMİ
eçen günlerde yaşadığımız 1991 genel
seçimleri siyasal ya da sosyoekonomik so-
nuçlan bir yana mütevazı iletişim tarihi-
miz açısından da önenüiydi. önümüzde-
ki dönemde siyasal düzeyde ne gibi deği-
şimler gündeme gelecek, pek çok partinin
seçim platformu olan "yeni bir Türkiye"
özlemi hangi ölçüde gerçekleşecek bilin-
nez ama seçim kampanyası sırasında ya-
sadıklanmız artık ülkemizin de yeni bir
döneme girdiğini kesinükle gösteriyor. Bu
yeni dönemin 'siyasal reklamcılık' ya da
daha genel bir ifadeyle 'siyasal iletişim
çağY olduğunu hemen söyleyebiliriz.
Yalnız şu noktanm altım hemen çizelim
ki 1991 erken genel seçimleri, elbette rek-
lamcılarla politikacılann işbirliği yaptığı
ilk siyasal olay değildir. Ülkemiz reklam-
cıbğı, 1977 ara seçimleriyle birlikte poli-
tikaya 'mor' döneminden girmesinden bu
yana şu veya bu ölçüde değişik görevler
üstlendi. Buna ileride değineceğiz. Bizim
burada ayırt edici özellikte gördüğümüz
yan, ilk kez bu secimlerde siyasal reklam-
cüıgın tüm partiler tarafından ve çok kap-
samh ölçüde kullamlmasıdır.
maaşım küçülüyor!..'
|Mıti «jılrmUı
Refah'ın "Adil Ekonomik Düzeni nde
Refah, insanlan "yeni bir diinya"ya çagınyordu.
PART1Sİ
"Vor»i hir
Trt tavıo lUafar' J
HALKIN
İKTİDARI
GELİYOR!I YENİ BİR TÜKKtYE
AP'nin 1977 kampanyası. ANAP, 20001i yılları işledi. Dogruyol, kampanyasuun merkezine "yeni bir Türkiye"yi oturtmuştn.
SOH SCÇİMLEfdll AYIRT
EDW ÖZELÜÖ KYDt?
Daaha tozu dumanı, duvarlarda afışle-
ri, caddelerde 'mahya'lan ortadan kalk-
mamış olan 1991 seçimleri temel olarak iki
noktada simdiye kadarki deneylerden ileri
bir düzeyi temsil ediyor. Bunlann ilki şim-
cılık -pek çok modern tophımda olduğu
gibi- önemli işlevler yüklenmektedir. Mu-
hafazakârından ilericisine, gelenekselin-
den en radikaline tüm partiler siyasal rek-
lamcılık tekniklerine güvenmekte hatta yer
yer dozunu ayarlayamayacak ölçüde ken-
dilerini reklamcüara teslim etmektedirler.
Hemen söyleyeUm ki bu tablo elbette bu
ulkenin reklam sektörü için sevindirici bir
durumdur. Bu sektörün de rüştünü ispat-
ladığmın çok Ust düzeyde bir sınavla tes-
cil edilmesidir. Ancak açıkyüreklilikle iti-
raf edelim ki Türkiye'de pek çok konuda
yaşanan garipliklerden biri de bu seçim-
ler sırasında siyasal reklamcılık alamnda
fikirleri' şeklinde ortaya çıktı. O kadar ki
platformunu 'ciddiyet' üzerine kurmuş,
imajı "ağırbaşlıbk' olan bir politikacı bir-
denbire mayoyla 'poz'lar veriyor, öteki bı-
yıklanm kestiriyor, beriki gardrobunu
'genç'leştiriyordu. IJzman damşman'lann
yetki alanı bu kadarla da kalmıyor, ken-
dilerine *alul hocası' sıfatı yakıştınlan bu
kişiler siyasal davramştan tutun parti
progranuna kadar her konuda fetva veri-
yor ve işin tuhafı 'öfttt'leri tartışmasız be-
nimsenerek uygulanmasına geçüiyordu.
Oysa aklı başında herkesin bildiği gibi
siyasal reklamcüıgın öyle sanıldığı gibi bir
sihirli değneği yoktur, 'mucize' füan ya-
ülkenin tek gündem maddesini oluşturdu.
Bu karan izleyen günlerde de reklamcüar
birer ikiser gazetelerin manşeüerinde, TV
programlannda görünmeye başladılar.
Reklamcılann iyice popüler olduğu, siya-
sal reklamcılık konusunun da ucundan kı-
yısmdan tartışümaya başlandığı yararlı bir
süreç de ortaya çıkmış oldu. Ancak bu
arada, az önce söyledigimiz gibi işi abar-
tanlar, ölçüyü kaçırarak 'hopariör' oldu-
ğunu unutup kendini *akıl hocası' yerine
koyanlar bile çıkmadı değil!
Çünkü dünyadaki, özellikle ABD ve kı-
ta Avrupası'nda, Ingiltere'de, Sovyetler
BirliğTndeki siyasal reklamcılık deneyle-
cüığmda da olumsuz sonuçlara yol açıyor.
Yeni örneklerin ortaya çıkması için 1983
secimlerini beklemek gerekiyordu!
REKLAMCIUK AÇBHRMN 1983
Lodern dünyadaki siyasal reklamcı-
lığm dönüm noktasımn 1960 yümdaki
ABD başkanlık seçimleri olduğu söylenir.
Bu secimlerde karşı karşıya gelen Kennedy
ve Nixon arasmdaki ünlü TV düellosu ise
ayn bir öneme sahiptir. Buna birazdan de-
ğineceğiz. Ancak burada hatırlamamızın
nedeni, siyasal reklamcüıgın ülkemizde de
görüünesi için bu olaydan sonra tam yir-
mi üç yıl beklememiz gerektiğidir. O dö-
nemin 'gözde* parülerinden Sunalp'ın
MDP'siyle birlikte özal'ın ANAP'ı rek-
lam ajanslanyla çahşmayı seçerken Calp
1
in Halkçı Partisi bu yeni olguya pek de sı-
cak bakmıyordu. Bu secimlerde öyle sa-
nıyoruz ki MDP'nin kampanyasını hazır-
layan Ajans Ada pek rahat, müdahaleler-
den azade, özgür bir çahşma ortamı bu-
lamadı. Çünkü ortaya çıkan kampanya
ajansm genel düzeyinin bir hayli gerisin-
deydi. (Bu denemenin tamamlanmasndan
sonra yaymlanan değerli bir çahşmasında
Hıfzı Topuz da bu gözlemimizi doğnıla-
yan görüşme notlanm aktanyor. Bkz:
H.Topuz, Siyasal Reklamcılık, Istanbul,
1991)
ANAP'ın 1983 secünlenndeki mesajla-
nm hanrlayan Manajans ise oldukça ba-
şarüı bir kampanya gercekleştirdi, bu par-
tinin seçim başansı üzerinde bir hayli et-
kili oldu. (Dönemin büyük devlet adam-
larından ve ANAP'ın karşısındaki
MDP'nin lideri Sunalp, rakibinden tedir-
gin olsa gerek, vecizelerinden birini de rek-
lamcılık konusunda patlattı: "Biz dc slo-
ganlar bolacagız" diyordu Sunalp, "Par-
ti örgtttiuc emir verdim, derhal 350 tane
slogan bulacaklar.")
Böylece ülkemiz siyasi hayatında yeni
bir dönem başlıyordu. İlk kez bir parti li-
deri bir reklam ajansına bu ölçüde güve-
niyor, uyumlu bir işbirliği sürdürülüyor-
du. Yaklaşımın o güne kadarki deneyler-
den önemli bir farkı, partiden ziyade 'li-
der'in tamtımına agırlık verilmesiydi. (Bi-
zim de 'içcriden' bir bakışla izleme olanağı
bulduğumuz kampanyadaki bu temel
farkhhğm ajansın Amerikalı damşmamn-
dan kaynaklandığım hatırlıyonız. Ameri-
kalı siyasal reklamaya göre seçimlere ka-
dar olan kısa sürede özellikle yeni bir par-
tiyi tamtmak gibi kapsanüı bir çaba ye-
tersiz kalabilirdi; bu nedenle partiyi değil
de lideri tanıtmaya yoğunlaşmak çok da-
ha etküi ve 'ekonomik' olacaktı.) Bu ka-
mpanya sırasında gerçekten verimli bir si-
yasal parti-siyasal reklamcı işbirliği yaşa-
myor, ajansm katkılan sadece basın me-
sajlan ya da TV filmlerinin hazırlanma-
sıyla sınırb kahıuyor, yapılan TV konuş-
malanndan basına verilen demeçlere, ek-
randan halka uzatılan Cross kalemden
yaratüan haberlere oldukça geniş bir yel-
pazeyi kapsıyordu. Sonucta siyasetçiyle
birlikte reklamcının da başansı geldi.
Işte ülkemizde 1983 seçimleriyle hız ka-
zanan bu yöneliş sonraki secimlerde diğer
panüerle sürüyor, SHP'nin de profesyo-
nel reklamcüarla calışmasıyla birlikte zen-
ginleşiyordu. 1987'ye geUndiğinde reklam
ajanlan ve modern reklamcüık teknikleri
politikamn ve seçimlerin ana ekseni ol-
muştu. Seçim sath-ı maillerinde iktidann
keyfıne limon
1
sıkıhyor, 'Jaguarlar
1
cirit
atıyor, *eU koln oagb belediye başkanlan'
gibi yıllar yılı dönüp dönüp hatırlanacak
potlar kınlsa büe yeni bir iletişim yolun-
da hızla ilerleniyordu.
Türkiye, 1991 ara seçimlerine kadar si-
yasal reklamcıhk açısından böylesine bir
tecrübeye sahipti. Ancak siyasal iletişimin
ülkemizdeki en büyük gövde gösterisinin
yaşanması, Türk siyaset sahnesinde rast-
lanmadık çapta bir 'medya savası'na ta-
mk olmamız için 1991 seçim kam-
panyalanm izkmemiz gerekiyordu.
Yaruu Hangi ajansa oy
verdiniz?
Sosyal demokratlar tarhşıyor Nedenyenildik, rutsılkazamnz?
Adıyaman mületvekili Kürkoğlu:
SHP halka
yakın değildi20 Ekim 1991 günü yapüan
genel secimlerde, SHP çok ağır
bir yenilgiye uğramıştır.
Ahnan bu ağır yenilginin
bana göre en önemli nedeni
parti içindeki iç mücadelenin
dısa dönük mücadeleden daha
baskın ohnasıdır. Parti içi mü-
cadele sürekli olarak SHP'nin
gündeminde bir numarayı iş-
gal etmiştir. Dışa dönük mü-
cadele ise sürekli olarak ikinci
maddede yer almıştır. SHP'de-
ki bu iç mücadelenin sürekli
olması ve dozunun çok fazla
olması seçmenlerde bir bıkkın-
hk yaratmıştır.
SHP'de bugün iki başlı bir
görünüm vardır. Bu iki başlı-
lık bir güvensizlik havası oluş-
turmaktadır. Seçmenler iki
başlı görüntü nedeniyle
SHP'den uzaklaşmışlardır.
SHP'ye güvenemez olmuşlar-
dır. SHP'nin iç mücadeleler-
den zaman bularak dışa dönük
mücadele veremeyceğini gör-
müşlerdir.
Başansızlığın bir nedeni de
genel merkez yönetiminin ve
muhalif grubun yapısal dunı-
mudur. iki başh bir görüntü
veren SHP'nin her iki tarafı da
yapısal olarak halkımıza yete-
rince yakın değildir.
Aristokratbkla demokratük
yan yana yürüyemez. Aristok-
rathk terk edümedikçe demok-
ratlığa ulaşılamaz. Aristokrat
yanı ağır basan yöneticilere
halkmıız doğal olarak yeterin-
ce ısınamamış, yeterince gönül
bağlayamamıştır.
Başansızlığm bir diğer nede-
ni de DSP'nin varlığıdır. An-
cak şunun da unutulmaması
gerekir ki, DSP'yi büyüten
SHP yöneticilerinin başansız-
bğıdır. SHP yönetiminin başa-
nsızlığım görenler, SHP yöne-
timinin yanüşlannı görenler
veya SHP yönetimine dargm
olanlar DSP'ye gitmektedirler.
Bir yerde DSP'ye giden oylar
tepki oylardu-.
SHP kendini yemlemelidir.
SHP yönetimi aristokrat bir
yapıdan kurtulmalıdır. İki baş-
lı bir görüntüden kurtulmalı-
dır.
SHP'de militarizmin en kü-
çük bir gölgesi dahi bulunma-
malıdır. 12 Mart ve 12 Eylül
dönemi sonrasımn yarattığı
kadrolar, askeri yönetimlerin
onayıyla siyasete atılan insan-
lar SHP yönetiminden uzak-
laştınlmaüdır.
SHP'nin yönetimine daha
tabandan, daha demokrat, da-
ha inançlı, daha özverili insan-
lar gelmelidir.
SHP Genel Sekreter
Yardımcısı Günay
Son genel seçünde sosyal de-
mokratlann aldığı sonuçları
herkes kendi açısından, kendi
gözlüğüyle bakarak yorumlu-
yor. Kimileri parti içi tartışma-
lann sona ermemesinden yakı-
nıyor; kimileri lider-kadro-
yönetim eksikliklerini öne çıka-
nyor. Belediyelerde dışa yansı-
yan başansızhk görünümü ve
Güneydoğu illerimizde uygula-
nan aday saptama yöntemleri de
yaygm olarak ileri surulen gerek-
çeler arasında yer alıyor.
Kuşkusuz bunlann her biri
üzerinde dakikalarca konuşula-
bilir; SHP açısından seçim so-
nuçlan onlardan birine ya da
birkaçına dayamlarak yorumla-
nabilir.
Kendi yapuna ben, bu faktör-
lerin etkisi yamnda ve onlann
öncesinde -daha derinde- başka
nedenlerin olduğuna inamyo-
rum.
Her siyasal akım, dayandığı
geniş oy kitlesi içinde esas ola-
ralc bir toplumsal tabana oturu-
yor. Partinin asü görüntüsünü
de oturduğu bu "esas taban" be-
lirliyor, simgeliyor, bütün toplu-
ma yansımasını etkiliyor.
Geçmişte CHP, daha çok
memur-küçük esnaf ve orta sı-
nıf kökenli aydmlann temsil et-
tiği bir toplumsal kesiti çağnş-
tırırdı. AP (ve öncesi olarak DP)
ise ticaret ve sanayi kesimleriy-
le doğnıdan Uişkili toplum ke-
sitlerini. Bu partiler secimlerde
dayandıklan bu asü seçmen kit-
Söylem rüzgârı gerekiyorlesinin etküeme gücü çercevesin-
de yaygmhk kazanarak buna uy-
gun sonuçlar ahrlardı.
12 Eylül, politik partilerin da-
yandığı bu temelleri derinden
sarstı. 1983'te bütün panilere
baştan özgürlük tamnsaydı, bel-
ki her siyasal akım kendi önce-
sine uygun tabana oturarak de-
vam edecekti. Ancak uygulanan
çeşitli yasaklamalar ve kısıtla-
malar seçmen kitlesini olduk-
ça şaşırttı. Solda HP, SODEP
-DSP-SHP, sağda ise MDP-BTP-
ANAP-DYP oluşumlan partileri
yeni arayışlara, seçmeni de
önemli ölçüde kafa kanşıklığı-
na zorladı.
Bu yeni oluşum içinde SHP,
CHP'den oldukça farklı yeni bir
seçmen profüi kazandı. Türki-
ye'nin son çeyrek yüzyüda yaşa-
dığı en önemli olayın -kırlardan
ve kasabalardan kentlere göçün-
yarattığı yeni çevrenin insanları
şimdi SHP örgütlerinin belke-
miğini oluşturuyor, asü görün-
tüsünü beürhyor.
Bu seçmen kitlesi temel özel-
likleriyle geldiği çevreye henuz
yeni yerleşiyor ve daha sağlam
yerleşmenin bütün yöntemlerini
denemek istiyor. 6nun için ku-
rallar zorlanıyor; yerleşik-
oturmuş değerler sarsılıyor, iç
yanşmalar tepeden önce asü ta-
banda bitmek bilmiyor ve acı-
masız yöntemlerle sürüp gidiyor.
Bütün bunlar sosyal demok-
rat kesimde kurallan oluşmuş
tutarlı bir parti örgütlenmesini
ve geçerli bir siyasal etiğin yer-
leşmesini engelliyor, geciktiriyor.
Bu görüntü nedeniyle SHP,
son genel seçimlerde yerleşik de-
ğerlere rutunan kırsal kesimler-
de de oturmuş eski "imarlı"
kent kesimlerinde de klasik
12Mart sonrasında
CHP'de de önemli bir
taban değişimi yaşandı.
12 Mart fırtınasının
çeşitli sol çevrelerden
savurduğu insanlar
CHP çatısı altına
geldîler. Ama o
dönemde parti, ürettiği
yeni bir dille bütün o
farklı kesimlerin
insanlannın ortak
istemlere ve ortak
amaçlara yönelmesini
sağladı. Şimdi de
benzer bir yeni söylem
rüzgârı gerekiyor.
CHP seçmeninin oylannı kay-
betti. Buna karşüık yoğun istem-
leri olan ve -haklı olarak- istem-
lerinin arkası gelmeyen yeni kent
çevrelerinde de (kondularda) oy-
lannı arturamadı.
Olaya bu açıdan bakınca
SHP'nin kendi sorunlanmn öte-
sinde Türkiye'nin çok önemli bir
sorununun kentleşme ve kentli-
leşme süresinin sancüarmı yaşa-
dığı, bu sorunla iç içe geçmiş ol-
duğu görülüyor. Tipkı Türkiyei
nin demokratikleşme sürecinde
yurttaşlanmızm bir kesiminin -
Özellikle Kürt kökerüilerin- ken-
di kultürel kimlikleriyle ortaya
çıkma cabalanmn sancüanm
yaşadığı gibi...
Bütün bunlarla SHP'nin bu-
gün karşı karşıya bulunduğu so-
runlann yüzeysel ve kişisel de-
ğil, çok daha derinlerde olduğu-
nu işaret etmek istiyorum. Tabii
yüzeysel diye nitelenen "dış gö-
rüntü"nün ve kişisel diye nitele-
nen "liderlik" olgusunun öne-
mini de hiç azaltmadan ve göz
ardı etmeden...
Buradan nasü çıkabiliriz?
Türkiye'de sosyal demokrat
akım olumsuz -hırçın- işlevsiz
bir arayış görüntüsünden
olumlu-hoşgörülü ve yetkin bir
siyaset çizgisine nasü evrimlese-
büir?
12 Mart sonrasmda CHP'de
de -bugün SHP'de olduğu kadar
olmasa bile- önemli bir taban
değişimi yaşandı. 12 Mart fırtı-
nasının çeşitli sol çevrelerden sa-
vurduğu yeni insanlar CHP ça-
tısı altına geldiler. Ama o dö-
nemde parti, ürettiği yeni bir dil-
le bütün o farklı kesimlerin in-
sanlanmn ortak istemlere ve or-
tak amaçlara yönelmesini sağla-
dı.
Şimdi de benzer bir yeni söy-
lem rüzgân gerekiyor (söylev de-
£1).
Bir siyasal akımın toplumda
etkinlik, derinlik ve yaygınlık
kazanması için toplumun en de-
rindeki istemleriyle çakışması,
büinçaltındaki özlemlen dile ka-
vuşturabilmesi gerekiyor.
Türkiye son on yülarda derin-
den bir yenileşmenin sancüan-
m yaşıyor. Bugün içinde yaşadı-
ğımız kahplara insanımız da
toplumumuz da sığmıyor. "Dev-
let" eskimiş bugün ülkemizde
yetmiyor.
Şimdi Türkiye'nin gündemi-
nin birinci maddesi "yenileş-
mek"tir. Eğitimde, kültürde, bi-
limde, siyasette, adalette yenileş-
mek. tnsana ve onun bilgisiyla
emeğine saygı çerçevesinde yük-
selen bir anlayışla Türkiye'yi ye-
niden kurmak.
SHP'nin bir siyasal söylem
olarak dile getirmesi, programa
ve projelere kavuşturması gere-
ken siyasal özlem ve istem bu-
dur.
Böyle bir yeni bakış ve anla-
yış SHP'nin bugün oturduğu
yüzde 20'lerdeki seçmen profı-
lini olumlu bir biçimde kendini
ifade etmeye yöneltebilir; yerle-
şik seçmen kitlelerinde ürküntü
yaratan olumsuz imajı azaltabi-
lir, giderek yok edebilir. Herkes-
te geleceğe yönelik olumlu öz-
lemler çağnştırabilir.
İÜRECEK
DSP eski MKYK
üyesi Doğaru
Halka
umut
verilmediÇağımızda bütün siyasal
rejimler bir değişim geçir-
mektedir, Bu değişim ve
arayış talepleri, sosyal de-
mokrasi ya da demokratik
sol olarak adlandınlan dün-
ya görüşünün yeniden yo-
mmlanmasım gündeme ge-
tirmiştir. Artık sosyal de-
mokrat düşüncenin, 2000'li
yıllara hangi politikalarla
ulaşması gerektiğini hem
dünyada hem de Türkiye'de
net bir biçimde belirlemesi
gerekmektedir.
Dünyadaki yeni gelişme
ve değişimler nedeniyle Ba-
tı'nın köklü sosyal demok-
rat ve sosyalist partileri büe
yeni arayışlar içine girmiş-
ken, ülkemizde yapısal ve
yasal engeller nedeniyle ör-
gütlenmesi bile eksik olan
sosyal demokrat partilerin
20 ekim seçimlerinden başa-
nyla çıkmalan beklenemez-
di.
Sosyal demokrasinin ül-
kemizde yeniden emekçi
halk kitlelerinin umudu ha-
line gelebümesi için teorik ve
örgütlenme konulannda çok
ciddi kalıcı ve sürekli çalış-
maların yapüması ivedi bir
zorunluluktur.