Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı Cumhurıvel Matbaacüık ve Gazetecıhk Turk \nonim Şırketı adına
B«rin Nadi 0 Mıırahhas l,>e EmıiK Uşaklıgıl • Genel Ya>ın Mudura
Hasan Cemal, Yazı Işlerı Muduru ük»> Gonensin 0 Haber Merkezı
Muduru Yalçın Bajer, Sayfa Duzenı Yoneımenı Ali Acar 0 Temsılc ter
ANKARA Ahmet Taıı, İZMIR Hikmet Çttinkıya, ADAVA Çrtin Yığtııoghı
Ekonomı Meral Tamer, Dış Habcrier Ergun Balcı, Kultur Celal Uster, Yurt Haberlerı Necdel
Dogan, Spor Damşmanı. Abdulkadir Yucelman. Dızı Yazılar Kerem Çahşkan, Araştırma Şahın
Alpay, Duzeltme Abdullah Yazıcı # koordımtor \hmcl Korulsan 0 Malı Işler Erol Erkut 0
Muhasebe Bulenl Yener 0 Butçe-Planlama Sevgi üsmanbejeoğlu 0 Reklam A>şe Torun 0 Idare'
Hdseyin Gnrer 0 Işletme Ooder Çelik 0 Bilgı-Işlenr Naıl İnal 0 Personel Sevgi Boslancıoğlu
Basan \e Yayan Cumhurıycl Mattaaulık re Gazrlccıhk TA.Ş Turkocajı Cad 39'4I
34334 Isı Pk 2 « Ijanbul Tel '12 ()' 03 (20 haıl Tck-> 22246 Fu (I) S2A 60 72 0 Btımltr
Amk«f» Zıva Gökalp Bl% tnkilapS.No 19 4, Tc! 133 11 4M" Tde» 42344 Fax (4) ]33 05 63
0 Iımır H Zıva BK 1352 S. 2 3. Tel 13 12 30, Tdc* 52359 FaJL (51) 19 53 60 0 AdMK
Inöou Cad 119 S No I Kal 1 Td 19 37 52 (4 hal) Tdo 62155, FUL (71) 19 25 7»
TAKVİM. 17 KASIM 1991 İmsak: 5 18 Guneş 6 46 Ögle 11.53 îkındı: 14.28 Akşam: 16.51 Yatsı: 18 15
f
Yengeç Dönencesi, Oğlak Dönencesi' gibi eserleriyle toplumdaki tabulan yıkan yazar Henry Millefın 100. doğum yılı
VGller:Cinsel devrim şövalyesiTLRKIYE'DE MILLER YASAĞI
Muzır Kıırıılu
'sanat değil'
fetvası verdi
ERDAL ÖZ
"ŞD 'kultiır' sözıinb ne za-
duysam, etim tabancama
gjdiyor."
Nazı generalı Goring'in bu
sözünu de anmıştım o günku
duruşmada.
Duruşma salonundan çikar-
ken mubaşir arkamdan yetiş-
miş, biraz beklememi, sava be-
yin benimJe gönışmek ıstediği-
ni söyleıruşıi. Az sonra yaıuma
gelen sava bey,
"Bir 'Oglak Dönencesi' da-
ha gönderir misiniz bana,"
dedı.
"Savcı bey, biliyorsunuz, eli-
mizdeki bıitun kitaplara
elkondu" dedim.
"Biliyorum. Ama sizde bir
tane fazla kitap bulunur. Bu-
giın ogleden sonra bana bir ki-
tap ulasünr mısınız?" dedı.
"Toplatılmış kitaplar aşağı-
daki Adliye Emaneünde. Ora-
dan bir kitap aldırabilirsiııiz"
dedim.
"tstedim," dedi, "ama aşa-
ğıda hiç kitap kalmamış."
"Nasü olur, bir suru kitaba
elkoydular" dedim.
"Sanınm, adHvedeki hâkim
arkadaşlar oknmak için birer
tane aMırmışiar. Herkes bu ki-
tabın peşinde. Aşagıda hiç ki-
tap kalmamış. Bendekini de
akMar. Son iddianameyi hazır-
menin tek yohı, Henry Miller-
ın yazar sayılmamasıydı.
Duruşma iki buçuk yıl sür-
du. Kitap 1985 yılı ortalannda
basılmıştı. Aynı yıl toplatıldı ve
1988 yıbnda mahkûm oldu.
Kararı temyiz ettik. tsteğimiz
reddedildi. Karann duzeltilme-
si yoluna başvurduk. O da ge-
n dondu. Böylece Henry Mil-
ler'ın 'Oglak Dönencesi' adlı
yapıtı Turkiyelı okurlara, son-
suza kadar yasaklanmış oldu.
Duruşmalara basının gös-
terdiğı ilgi buyuktu. Yerli ba-
sın, her duruşmada boy boy
fotoğraflanmızı çekiyor, yap-
tığımız savunmayla ilgili ko-
nuşmaların fotokopilerini alıp
gazetelerine göturüyordu.
Ama gazetelerin yazı işleri,
belli kı her zaman olduğu gi-
bi, bu gelen metinleri, fotoğ-
rafları buruşturup çöp sepeıı-
ne atıyordu. Ertesi gün ancak
ikı gazetede birkaç saurhk ha-
ber çıkıyordu. Oysa hele ma-
gazin basını ıçin ne kadar il-
ginç duruşmalardı. Ama ne
yazık ki konu kitaptı, kitaba,
düşünceye, okumaya konan
yasaktı.
Daha sonra 39 yayınevi bir
araya gelerek bu yasak kıtabı
yeniden yayımladı. Bu ortak
sorumluluk, bu guzel dayanış-
ma, Babıâli tarihinin çok
önemli, çok ilginç olaylann-
Türkiye'de Muzır Kurulu Henry Miller'ın
dünyanın hemen bütün dillerine çevrilen
ünlü "Oğlak Dönencesi" kitabı için "sanat
eseri sayılmadığı" kararı verdi. Ancak 39
yayıncı el ele vererek kitabı bastık. Sansürlü
yerleri ise baştaki mahkeme karanndan
okumak mümkündiı. Yasak böylece ilginç
bir şekilde delindi.
layacagım. Kitabı şöyle baştan
sona bir okumak istiyorum"
dedi.
O gun öğleden sonra avuka-
tımla savcı beye bir 'Oglak
Dönencesi' daha bulup gön-
derdim. Gerçekten doğru du-
rust okudu mu kitabı, bilmiyo-
rum. Okusa, Muzır Kurulu-
nun raporundan alınmış cüm-
lelerle suçlamazdı bizi. Nite-
kim, sayın savcı, son iddiana-
mesinde, bizi elinden
geldiğince yeniden suçladı ve
bütün savunmamıza karşın bi-
zi de mahkûm ettirdi, kitabı
da. Tıpkı, yine Can Yayınları
arasında çıkan Ahmet Aitan-
ın "Sudaki tz' adlı romanı
gibi.
Oysa ne kadar ciddiye al-
mıştım bu duruşmalan. Henry
MHIer hakkında neler bulup
okumuş; kafamda ne düşunce-
ler oluşturmuş, ne notlar al-
mıştım. Hukuk okuduğum
için yaptığım savunmalar, ya-
salann acıklannı da yakalayan
savlarla doluydu. Daha önce-
ki savunmalanmdan da biliyo-
rum, TürkiyeMe hukuk, kalın,
kaba çizgileriyle uygulanıyor.
Yabancı fılmlerde gördüğü-
müz, yabancı romanlarda oku-
duğumuz yargılama sahnele-
rindeki gibi inceliklere, ustalık-
lara Turk hukuk uygulaması-
nın sabn yok. Türkiye'de po-
lisiye roman neden yazümıyor'
sorusuna işte açık bir yanıt.
Cinselliği ne kadar ağır basar-
sa bassın, Henry Miller deni-
len o büyuk Amerikalının, o
inceliklerle, ustaca yakalamruş
aynntılarla, Amerikan toplu-
munu yerden yere vuruşunda-
ki başansıyla, kurgusundaki o
savruk ustaüğıyla, köhnelikle-
ri, carpıkhklan didik didik edi-
şiyle, bizim yasa uygulayıcıla-
nmızm kafa yapısını yan yana
getirmek olacak şey değil.
Hele bir 'Muzır Kurulu'
oluşturulmuştu ki, evlere şen-
likti. Başbakanhğa bağlı ma-
aşlı on bir kişi, bağımsız mah-
kemelerdekı bu tur duruşmalar-
da bilirkişilik görevini yüklen-
mişti. 12 Eylül'ün ürünlerın-
den biri de bu on bir kişilik lig
dışı muzır takımıdır. 'Oglak
Dönencesi' için bu kurulun
verdiği raporun giriş bölumün-
de şöyle deniliyordu: "...Bilgi
ve külturü orta seviyedeki ki-
şöere göre yapılan degeriendir-
mede..." Evet, bilgi ve külturü
orta düzeydeki insanı olçu ala-
rak, Henry Miller yargılanıyor
ve rahatça şu yargıya varılabı-
liyordu: "...kitabın sanat eseri
mahiyeti taşımadıgı..."
Bu kararda, kitabın sanat
eseri sayümaması gerekiyordu.
Çünkü Muzır Yasası'nın 6'ncı
maddesi, bilim ve sanat yapıt-
lanru yasanın kapsamı dışında
tutuyordu. Kitabı mahkûm et-
dan biridir. Kitap, yasaklanma
nedeni olarak gösterilen cum-
lelerin yerleri kesilip beyaz bı-
rakılarak basıldı. Ancak kita-
bın başına, bilirkişi raporu-
nun, savcının son iddianame-
sinin ve mahkeme kararmın
tam metni eklendi. Bu metin-
lerde, kitapta boş bıraküan, sa-
kıncalı gönllen cümlelerin ta-
mamı, hem de sayfa numara-
lan belirtilerek vardı. Üstelik,
merakhsı için de ilginç bir ya-
sak savma oyunu olmuştu bu.
Tabii bu 'Oğlak Dönencesi' de
hem de daha yayımlandıfı gun
toplatıldı ve 39 yayıncı mahke-
me önune çıkarıldı. Ama hu-
kukun kalın duvarları, bu ke-
sin ve ustaca düşünülmüş in-
celiği çözecek guçte değildi.
Çünkü karara bağlanmış dava-
larda verilen karar örneklerini,
bilirkişi raporlannı ve iddiana-
meleri yayımlamak, Türkiye
yasalanna göre suç değildi. Ve
dava duştü. 39 yayıncı kitapla
birlikte aklandı.
Sevgili Henr>' Miller, doğu-
munun yüzüncü yıldönumün-
de, böyle oyuncakh da olsa,
yasaklan delerek, bu kitabı bu
biçimiyle yeniden yayunlıyo-
ruz. Can Yayınlan ve 39 yaym-
cı adına sana daha nice yüzyıl-
lar diliyorum.
Henry Miller fırtınalı
yaşamında birçok
mesleğe girip çıktı.
Paris yıllarında
yazdığı kitaplar
yıllarca birçok ulkede
sansüre uğradı.
Müstehcenlikle
açıklığın ayrımını
yapamayan özgür
düşünce özürlülerince
hep rahatsız edildi.
Kttitur Senisi — Bu yıl
bütun dunyda 100. doğum
yıh çeşitli etkinliklerle
kutlanacak olan Henry
Miller, 26 Aralık 1891
yılında New York'ta
doğmuştu. özellikle cinsel
konularda, kendi
yasamından da kaynaklanan'
açık ve özgur anlatımıyla dikkat çeken
yazar, 20 yuzyıl ortalannda edebiyatın
daha özgur bir anlatım kazanmasında etkili
olmuştu. 7 Haziran 1980'de ölen Miller,
rahat ve işlek üslubunun yanı sıra herkesçe
bastınlan duygulan kolayca itiraf
edebilmesmden kaynaklanan ustün espri
yeteneğine sahipti. New York'ta surduğu
yaşamı "Oğlak Dönencesi" adlı romanmda
anlatan Miller, müstehcenlik suçlamasıyla
karşılaşmış, 1%1 yılında hakkında bir dizi
dava açılniıştı. "Oğlak Dönencesi" ABD'de
1964 yılında aklandı, ama dünyanın başka
ulkelerindeki serüvenı bitmedı. Henry Miller
büyük bunalım yıllannda (1939) Paris'te
yoksul bir yaşam sürdürmuştü. Miller'ın
Paris günlermi anlatan "Clichy'de Sessiz
Günler" bu günlerde tstanbul sinemalannda
gösterime girdi. Claude Chabrol'un
yönettiği filmde Andrew McCarthy ve
Nigel Havers başrollen paylaşıyorlar.
MEHMET GÜRELt
Çağın dev yazarlarından
Henry Miller'ı biraz olsun anla-
tabilmek için, önce sokağa çık-
mak gerekir. lnsan, sokakta do-
ğup büyuyunce, ömür boyu ba-
şıboş dolaşmanın, özgurluğun
anlamı düşlerin ötesinde bir yer
edinir Ve Miller ıçin, sokakta ilk
tanışmanızda taptığınız çocuk-
lar yaşamınız boyunca sizinle
birlikte olurlar. Yalnızca onlar-
dır kahramanlar. Lester Rear-
don, Eddie Carney, Stanley Bo-
rowskı, Rob Ramsay, Johnny
Paul bu çocukluk yıllarında
Miller'ın ölumsuz kıldığı kahra-
manlandır. Brooklyn'ın 14. Ma-
hallesi'ne donunce de o, surat-
sız, ıs kaplı duvarları, kaldırım-
lan, koca kureklerle yuruyen
adamları, dükkânlan, köprüyu
çizer kitaplannda...
DiUni de burada geliştırir. Ev-
de ise kısılır. Annesinin eleştiri-
lerinden, onun iyi bir şey yapa-
"Clichy'de Sessiz Gunler" filminden bir sahne. Paris'te çılgın 30'lu yıllar.
mayacağını surekli tekrarlama-
sından bunalır. Babası gibi ter-
zı olacağına yazarhğa karar ver-
mesı de annesını çileden çıkarır.
Evdekilerin, geliş-gidiş saatleri-
ne hiç ses çıkarmamalanna rağ-
men bağları ıyıce kopanr 16 ya-
şında. Evden aynlır, kendinden
yaşça büyük bir kadınla yaşa-
maya başlar. Ama kısa surer bu
seruven, koleje de ancak iki ay
dayanır. Babası ve annesinin ev-
deki tartışmalan ise katlamlacak
gibi değildir. Artık sokaklar yi-
ne onundur... Bu arada çeşıth iş-
lere girer çıkar: Garsonluk, bu-
laşıkçılık, mezarcüık, otobüs bi-
letçiliği, afiş yapıştıncılığı, bar-
menlik, sutçulük, boksörluk ya-
par. Babasının terzi dükkânın-
da da bir süre çalışıp ayak
uyduramayan Mıller, ük evliliği-
nı 1917'de pıyanist Beatrke
S.VVickens'la yapar. Bir kızlan
olur ve kısa bir süre sonra da ya-
şamımn beş yıhnı alacak olan
VVestren Union Telgraf şırketine
girer. Burada personel mudürlü-
ğüne kadar yükselen Miller, da-
ha sonra kabul olarak nitelen-
"Clichy'de Sessiz Günler" filminde Paris günlerinin yazan Henry Miller'ı genç oyuncu Andrew McCarth} canlandınyor.
Henry Miller'ın yaşamını anlatan film sinemalarda bu hafta gösterime girdi
Clichy'de Sessiz GünlerKultur Servisi — Gunbatımını seyreden yaşlı bir adam,
geçmışinı anımsıyor bırden... Yanında bir kadın var ama ona
uzanamıyor. Elınde yalnızca anılar var artık.
1930'lar. Paris. Bir yaşam Beyoğlu Dunya ve Kadıköy
Kadıköy sinemalannda gösterime gıren "Clichy'de Sessiz
Gunler-Quiet Days in Clichy" 1930'lann Pansi'nde ilginç bir
yaşamı anlatıyor
Belki '•yaşam biçimi" demek daha doğru olur. Yaşadıklarıyla
cinsel özgurluğun sınırlarını genışleten ve çağımız edebiyatını
bir anlamda "ozgurleştiren" yazar Henry Miller'ın yaşamı
bu "Clichy'de Sessiz Günler", Henry Miller'ın tutku dolu ve
fırtınalı yaşamının "zevk ve ışık kenti" Paris'te geçen
gunlerini konu alıyor.
Skandal yaratan ozyaşamoy kusunun uyarlaması olan
"Clichy'de Sessiz Günler"de, Henry Miller'ın henuz Nazı
işgaline uğramamış Paris'teki sefahat âlemlerinı ve cmsel
yaşamını izliyoruz. "Yengeç Dönencesi" ve "Oğlak
Dönencesi" romanlarının "ana rahmine" duştuğu dönem...
Henry Miller'ı kim canlandınyor? "Sıfırın Altı-Less Than
Zero", "Şiddet Yüı-Year of the Gun", "St. Elmonun Ateşi-St.
Elmo's Fire", "Pretty in Pink" ve kısa bir sure once
televızyon ekranında ızledığımiz "Sınıf-Class" filminın genç
oyuncusu Andrew McCarthy... "Guneş İmparatorluğu-
Kmpire of the Sun" ve "Ateş Arabalan" fılmlerinden
anımsayacağınız Nigel Havers de Henry Miller'ın arkadaşı
Alfred rolunde. Barbara Rossı ve Eva Grimaldi, Miller ve
arkadaşının çevresındekı kadınlardan yalnızca ikısi.
Fılmin yonetmenı, "Zehirli Çiçek", "Başkalannın Kanı",
"Bir Kadın Meselesi" ve "Madame Bovarj" gibi fîlmlere
imzasını atan unlu Claude Chabrol. Filmde, Chabrol'un
karısı Stephane Audran da rol alıyor.
dirdiği bu işini, birçok kitabın-
da uzun uzun anlatacaktır.
Henry Müler'ın "Pembe Çar-
mıha Gerilme" uçlemesinin
(Rosy Crudfıxion-Sexus, Ple-
xus, Nexus) kahramanı Jnne
Edith'le Broadway"de tanışır. Ki-
taplarında Mona adını verdiği
June, Miller'ın yaşamında bir
dönüm noktasıdır. 1924'te evle-
nir. Kısa bir süre sonra Miller,
telgraf şirketinden aynhr ve bir
daha çalışmamaya karar verir.
Artık yanında June vardır ve
yazması için her seyı göze ala-
caktır. Miller da kendını kitap-
lara verir, zamanının tumunu
okumaya ve yazmaya ayırır.
1928'te June"la Henry, Paris'e gi-
derler ve bir yıla yakın kalırlar.
Bu da Miller için yeni bir serü-
venin başlangıcıdır, hem de hiç
bitmeyecek olan. Bir yıl sonra
yeniden -bu kez yalnız- Paris'e
dönen Miller, ılk kıtaplanm da
burada bastıracak, kendine bir
de sürgün-yazar kımliğini ekle-
yecektir.
Paris yülan, Henry Miller için
karabasanlann, sefaletin, mut-
luluk çığlıklanyla kaynaştığı şi-
zofrenik günlerle doludur. Aç-
lık, sokakta yatma ve dostluk-
lann yarattığı büyük alanlar hep
bu günlerın sayfalannda yazıh-
dır. Anais Nin, Alfred Peries,
Rkhard Osborn, Georges Bras-
sai, Blaise Cendrars, Lawrence
DnrreU gibi dostlarla Miller, yıl-
larca bağlannı hiç koparma-
mıştır.
Paris yıllannda "Yengeç Dö-
nencesi", "Kara tlkbahar", "Og-
lak Dönencesi" kıtaplan basılan
Henry Mıller, kısa surede hay-
ranlanyla, ateş püskurenleri kar-
şısında bulur. Yıllarca birçok ul-
kede sansüre uğrayacak, müs-
tehcenlikle açıklığın aynmını ya-
pamayan, özgur duşünce özur-
lulerince hep rahatsız edilecek-
tir.
Henry Miller'ın tüm yapıtla-
nm incelemek, bir anlamda ya-
şamın derinliğıne diğer tarafta
da dünya edebiyatı.ıda uzun bir
yolculuğa çıkmakör. Sevdiği ya-
zarlar da dostları kadar çoktu
.Miller'ın. Dostoyevski, Nietz-
sche, D.H.Lawrence, Rimband,
Jean Giono, Blaise Cendrars,
Andre Breton, Otto Rank,
Spengler ve Knut Hamsun, bun-
lardan bazılandır. Bitiremediği
iki yapıt ise Rimbaud'nun "Ce-
hennemde Bir Mevsim" çevirisi
ve yıllarca üzerinde çalıştığı
D.H.Lawrence incelemesidir.
1948'de yayımladığı "Merdi-
venin Dibindeki Gttlnmseyis",
1959'da Antonio Bibalo'nun
müağiyle bir operaya dönüşür.
O sıralarda Nexns'la üçlüsünü
tamamlayan Miller da Avrupa'-
dadır yeniden. Paris dönuşü Ca-
h'fornia'da Big Surk'a yerleşen
Miller, dostlanyla buluşmamn
keyfıni bir kez daha cıkaracak-
tır. Miller,, bisıkletı, kitaplan,
aşkları, mektupları ve dostlan
için vardır. Onun dostları için
yazdıklan, dostlannm onun için
yazdıklan ve karşıhkh mektup-
lan bile nereden baksaruz bir ki-
taplıktır.
Eski tutkusu resim de sergile-
re dönüşür 1960'larda. Bir gün
bir gazetecinin, "Yazarlık mı,
ressamlık mı ilk sırada" sorusu-
na söyle cevap verecektir: *İçim-
deki melek resim yapar, şeytan-
sa yazar"
June'dan sonra Martha Leps-
ka, Eve McOure ve son olarak
da Japon Hiroko Tokuda'yla ev-
lenmiştir. Son sözünun ne ola-
cağını soranlara, "Sır" demiştir.
Oysa 7 Haziran 1980'de yaşama
veda ettiğinde tek söz söyleme-
den derinliklere dalmıştır.
1930'lu yılların Paris'inde sanat dünyasının en renkli kişilerinden Anais Nin, Henry Miller ve karısı ile ilişkisini anlatıyor
'Henry artık âşığım değil, çocuk'
Anais Nin şöyle diyor: "Henry, June ve ben
bir oyun oynuyoruz. Şeytan kim? Yalancı
kim? İnsan kim? En zeki kim? En guçlü kim?
Egemenlik ya da aşk için dövüşen üç dev
benlik miyiz? Yoksa bu amaçların hepsi
birbirine mi karıştı?"
Kttltttr Servisi — Paris'te sa-
nat çevrelerinin en renkli kişile-
rinden olan Anais Nin, 1931 eki-
minden 1932 ekimine kadar
Henry Miller ve eşi June'la bir-
likte yaşadıkları tutkulu, çılgın
ve yıpratıcı ilişkinin nasıl nok-
talandığını anılarında şöyle an-
latıyor:
June akıllanmıştı. Eskisi gibi
aşın duygusal ya da şaşkın de-
ğildi artık. Bugün ondaki bu de-
ğişiklığin farkına varınca ne ya-
pacağımı bilemedim. June'un
aklıbaşmda ve insancıl olması;
Henry'nin istedıği buydu ve şim-
di ona bu verüiyordu. Artık bir-
likte oturup konuşabilecekler.
Henry'yi değiştirdim, yumuşat-
tım onu; şimdi June'u daha iyi
anlıyor
June'la beraberim. Dız dize,
göz gözeyiz. Çılgınca olan tek
şey, ıkımizi de kavuran ateş.
"Henry'yle birlikteyken akıllı,
ama başbaşayken çılgın olalım"
diyonız.
June'la Henry*nin yaşadığı
keşmekeşe giriyor ve sonra on-
lann hem kendilerine hem de
birbirlerine karşı daha berrak-
laştıklanm gorüyorum. Ya ben?
Onların bıraktığı çılgınlık bana
bulaştı. Kavgalarım, samimiyet-
sizliklerini, karmaşalarmı ben
topluyorum çünkü. Ve onları
hayalimde yeniden yaşıyorum.
Henry'nin kendine inancı vardı.
June bu inancı yıkıyor yıne,
onun kafasını karıştınyor. Kita-
bını mahvedıyor. June bana
duyduğu aşkı kullanarak,
Henry'nin üzerindeki etkimi
yok etmeye, onu benden gen al-
maya, sahipsız ve güçsuz bırak-
mak için ona yeniden egemen
olmaya çalışıyor.
Takside kollarının arasında-
yım. Bana sıkıca sanlmış, "Ba-
na hayat veriyorsun, bana
Henry'nin benden aldıgını
veriyorsun" diyor. Ateşli söz-
cuklerle karşıhk verdiğimi duyu-
yorum. Temeldeki düşmanlığı-
mızı bile bile takside el ele, diz
dize yanak yanağa bu olayı ya-
şıyoruz. Amaçlanmız çatışıyor.
Ama ben Henry için bir şey ya-
pamıyorum. June'la birlikte ol-
duğu sürece çok zayıf Henry.
Aynı benim elimdeyken olduğu
gıbı. June'a "Seni seviyonım"
derken Henry'yı nasıl kurtarabı-
leceğimi duşünuyorum. Henry
artık âşığım değil, bir çocuk.
Zayıflığı yuzünden çocuğum gi-
bi oldu artık. Bedenim, ölmüş
bir adamı ammsıyor
Uçumuz ne muthiş bir oyun
oynuyoruz ama! Şeytan kim?
Yalancı kim? lnsan kim? En ze-
ki kim? En gaiçlü kim? En çok
seven kim? Egemenlik ya da aşk
için dövuşen üç dev benlik mi-
yiz, yoksa bu amaçlann hepsi
birbirine kanşmış durumda mı?
Hem Henry'yi hem June'u ko-
rumak istiyorum. Onlan besli-
yorum, onlar için çalışıyorum,
onlara özverıde bulunuyorum.
Ama onlara hayat da vermem
gerekiyor.
Henry'den çok hoş bir mek-
tup aldım. Yailm ve o nedenle
çok içten bir mektup: "Anais,
sayende bu kez ezümiyorum...
Yalvarmm, bana olan inancuu
yitirme. Seni her zamankinden
çok seviyonım, gerçekten. Ju-
ne'la geçirdigim ilk iki gece ko-
nusunda sana soylemek istedik-
lerimi kâğıda dökmek istiyo-
rum, ama goniştuğumüzde an-
latacaklanmın ne kadar içten ol-
duğunu goreceksin. Ote yandan,
garip ama June'la kavga etmiyo-
nım. Sanki daha sabıriı, daha
anlayışlı, daha sevecenim... Se-
ni çok özledim. Aklı başında,
normal bir insanın asla yapma-
yacagı anlarda seni duşünuyo-
rum... Ve lutfen sevgili, biricik
Anais, telefonda oyle zalimce
şeyler söyleme bana benim için
muthıluk duy. Bu ne demek? Ne
muthıyum ne de çok mutsuz, sa-
na tam olarak anlatamayacagun
hüzunlu bir ozlem duygusu için-
deyün. Seni istiyorum. Beni terk
edersen mahvolurum. Dunım
zaman zaman çok guç gönınse
de bana inanmalısın. tngütere
1
ye gidip gidemeyeceğimi sonı-
yorsun. Ne diyeyim Anais? Ne
isterdim? Seninle oraya gitmeyi,
hep seninle ohnayı. Bunn sana,
June en miıkemmel kişiligine
bttriınerek bana dondiığu bir sı-
rada, umuda ihtiyacım varsa
umudun her zamankinden daha
çok söz konusu oldugu bir an-
da söyluyonım. Ama seninle
Hugo arasında da oldugu gibi
bence her şey çok geç geldi. Ben
artık geri dönemem. Ve şimdi,
hiç kuşkusuz bir sure için June
1
la birlikte huzunlu bir guzelliği
yaşamak zorundayım. Sen buna
üzulüyorsun, bu da bana çok acı
veriyor.
Belki June'da her zamankin-
den daha fazla bir şeyler oldu-
gunu gorebilirsin ki bu da doğ-
ru olur. Belki benden nefret ede-
cek, beni adam yerine koymaya-
caksın, ama ne yapabilirim? İu-
ne"n oldugu gibi kabul et O, se-
nin için çok şey demek olabilir,
ama aramıza ginnesine izin ver-
me. tkinizin birbirinize verebile-
cegi şeyler beni ilgilendirmez.
Yalnız seni sevdigimi unntma.
Ve beni cezalandırmak için be-
ni görmekten kaçınma."
Dün gece ağladım. Ağladım,
çünkü kadınlığa geçiş sürecim
acılı olmuştu. Ağladım, çünkü
artık kör inançh bir çocuk de-
gildim. Ağladım, çünkü gözle-
rim açümış ve gerçeği görmüş-
tu: Henry'nin bencilliğini, Ju-
ne'un hukmetme tutkusunu, be-
nim kendi kendine yetmeyen ve
mutlaka başkalanna bulaşmak
isteyen doyumsuz yaratıcıhğımı.
Ağladım, çünkü inanmayı çok
sevdiğim halde artık inanamı-
yordum. Ama inanmadan da
tutkulu bir aşk yaşayabiliyorum.
Bu artık insanca sevebildiğim
anlamına geliyor. Ağladım çun-
kü bundan sonra daha az ağla-
yacağım. Ağladım çünkü sızım
geçmiş, ama ben onun yokluğu-
na henüz alışamamıştım.
Bugun öğleden sonra Henry
gelıyor, yann da June'la birlik-
te çıkacağım.
Boşanmada
rekor Izmir'in
• tZMtROJBA) —
Türkiye'de şiddetli
gecimsizh'k, zina, terk ve
fena muamele gibi
nedenlerle açılan boşanma
davalarında tzmir ilk sırayı
aldı. En fazla zina olayının
yaşandığı Izmir'i ikinci
sırada Konya izledi. Devlet
tstatistik Enstitüsü'nün,
"Demografi Yıllığı"ndan
derlenen bilgilere göre
geçen yıl 25 bin 356
boşanma davası görülürken,
boşanma davalanyla
Izmir'in 2 bin 603 dava ile
ilk sırada yer aldığı
beürlendi. Aynca
Türkiye'de şiddetli
gecimsizlik nedeniyle açılan
boşanma davalannın zina,
terk ve kötü muameleye
bağlı bosanmaların önünde
olduğu da saptandı.
Beyaz Cennet
korunacak
• DENtZLİ (AA) —
"Dünya Kultur Miraslan
Listesi"nde yer alan ve
"Beyaz Cennet" olarak
anılan Pamukkale
travertenlerinin korunması
için özel bir yasa
çıkarılması gerektiği
bildirildi. Denizli Valisi
Erdoğan Cebeci, yaptığı
açıklamada, yılda bir
milyon turistin ziyaret ettiği
Pamukkale'nin sorunlanmn
vilayetin yetki ve gücünü
aştığını beürtti. Cebeci,
Kültür Bakanlığı'nın
girişimiyle çıkanlacak özel
bir yasanın, Pamukkale'yi
"Yedi Kocaü Hürmüz"
konumundan kurtaracağım
ifade ederek suyun
kullanımı konusunda da
karar vermesini istedi.
Kanlar yalnız
akrabalara
• tZMİR (ANKA) —
Toplumun, "kanm hayat
kurtarmak için verildiğini"
çok iyi bümesine karşın
sadece yakmlarına kamnı
vermeyi tercih ettiği
beUrlendi. Kızılay Kan
Merkezi'nin araştırmasmda
derlenen bilgilere göre
toplumun yüzde 60'ı kan
gnıplannı bilmiyor. 50
yaşın altındaki kan
gnıplannı bilmeme oranımn
ise 50 yaşın ustündekilerden
daha fazla olduğu bildirildi.
Kızılay'ın araştırmasında,
toplumun yüzde 22'sinin
kan vereceği kişiyi
tanımama, korku,
güçsüzlük, hastahk
bulaşabilir inancı, kan
vereceği kişinin Müslüman
olmaması gibi kaygılarla
kan bağışında bulunmaktan
kaçındıgı sonucu ortaya
çıktı.
500 yılhk
harita sergisi
• ANKARA (AA) — 15.
yüzyıl Batı dünyasının
tanınmış harita
yapımcılannın ürettiği baskı
Türkiye haritalan ilk kez
Ankara'da bir arada
sergileniyor. Başkentin yeni
galerilerinden ARS'ta açılan
sergide 15 ve 18. yüzyıllar
arasında üretilmiş "Batı
haritaalığının şahaserleri"
olarak tanımJanan ürünler
yer alıyor. Ali özdamar,
Marianna Yerasimos
koleksiyonlanndan oluşan
sergide, tahta oyma ve
bakır oyma tekniği ile
hazırlanmış yaklaşık 20
kadar orijinal Anadolu,
Boğaziçi, Marmara ve Ege
Denizi haritalan bulunuyor.
Sergide yer alan başlıca
eserler arasında, 1482
tarihli Ptolemaios'un 1513
tarihli AValdsemüller'in
Anadolu haritalan,
Vavassore'nin 1548 tarihli
tstanbul haritalan yer alıyor.
Zeytincilik
enstitüsü
• BURSA (AA) —
Türkiye'de sofralık zeytin
üretiminin en yoğun
yapıldığı Bursa'mn
Orhangazi ilçesinde
"Zeytincilik Enstitüsü"
kuruhnası istendi.
Orhangazi'de yapılan
"Zeytin Paneli"nde
konuşan Uludağ
Üniversitesi öğretim
üyelerinden Prof. Dr.
Tüncer Tokol, Türkiye'nin
zeytin üretiminde önemli
ulkelerden birisi olmasına
rağmen salamura
tekniklerindeki eksiklikler
nedemyle ihracat
gelirlerinin
arttırılamadığını,
zeytincinin ünınünü
geleneksel yöntemlerle elde
ettiğini söyledi. Tokol,
"Orhangazi'de kurulacak
bir zeytincilik enstitüsü yöre
çiftçisinin en yakın
destekçisi olacak, verimin
artışına katkıda bulunacak,
gelişmenin motoru
olacaktır" diye konuştu.