Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 KASIM 1991 * * * * HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/19
Güneydoğu Protokolü...
(Baştarafı 1. Sayfada)
Siyaset sahnemizdeki bu hava, yeni ikti-
darın ülke sorunlarına daha serinkanlı eğil-
mesıne yol açabılir. Ama şunu da hiç kimse
yads4yamaz: Türkiye'nin bugünkü koşulların-
da iktidar olmak, ateşten gömlek gıymekle
eşanlam taşıyor.
Yalnız Güneydoğu'da süregelen terör ve
Kürt sorununu anımsamak bile, bu açıdan
yeni hükümetin karşı karşıya bulunduğu so-
runların çetinliğini sergilemeye yeter. Eğer
Güneydoğu'ya akıllıca yaklaşılmazsa, ülke-
miz daha güç durumlarla karşı karşıya ka-
labilir.
Türk ve Kürt şovenizminin birbirlerini kar-
şılıklı olarak kışkırtarak çok tehlikeli nokta-
lara tırmanma olasılığı vardır. Değişik plat-
formlarda radikal İslamcılarla "ülkücü"ler
arasında çatışmalar gündeme gelebilir. Bir
zamanlann "komünist-ülkücü" kavgalarının
yerini, bu kez "Kürtçü-ülkücü" alabilir.
Bu olasjlıkların tümüne hazıriıklı olmak ge-
rekıyor.
DYP ile SHP'nin dün yayımlanan "Güney-
doğu Protokolü"ne bu açılardan bakıldığın-
da, ilke olarak olumlu bir çizginin tutturuldu-
ğu ortaya çıkıyor.
Şöyle:
— Güneydoğu'da yaşanan şiddet ve te-
rörün öncelıkle ele alınması gereken "parti-
lerüstü bir sorun" olması.
— Sorunun "ancak demokratik bir hukuk
devleti içinde" çözülebileceği.
— Türkiye Cumhuriyeti'nin "uniter bir
devlet" olduğu.
— "Bir uniter yapı içinde çesitli etnik, kül-
türel ve dile ilişkin kimlik özelliklerinin özgür-
ce ifade edilebilir, özenle korunabilır ve ra-
hatça geliştirılebilir" olduğu.
— "Ulkemizde uluslararası anlaşmalaria
kabul edilen azınlıklar dıştnda hiçbir yurtta-
şımız azınlık sayılamaz. Türkiye'de herkes
eşittir ve birinci sınıf yurttaştır. Herkesin ken-
di anadilini, kültürünü, tarihinı, folklorunu. di-
ni inançlarını araştırması, koruması, geliştir-
mesi, temel insan hak ve özgürlüğü kapsa-
mı içindedir. Bu haklar yasalar çerçevesin-
de sağlanacaktır."
— "Devletin resmi dili, bayrağı, simgeleri
ve Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümranlık
hakları her türlü tartışmanın dışındadır."
— "Çağımızda silahla, şiddetle, terör yo-
luyla hak elde etme dönemi kapanmıştır. Gü-
nümüz koşullan hakların elde edilmesi ve ya-
şatılması için ortak banşçıl kurallar ve kurum-
lar oluşturmuştur."
DYP ile SHP'nin "Güneydoğu Protoko-
lü"nde yer alan bu ortak ilkeler, yerindedir.
Uygulanabilirlerse, rahatlar Türkiye.
İnönü: Yenilginin nedeni parti içi bölünmeler
Iç çekişme
(Baştarafı 7. Sayfada)
Yukarıda ifade etmeye çalış-
tığım varsayım doğruysa, yapı-
lacak şey kendiliğinden ortaya
çıkmaktadır. SHP hakkındaki
yerleşik inançlann haritasını ve
kaynaklannı araştırmak yapıla-
cak Uk iştir. Sonra da parti po-
Iitikalannın bu inançlarla uyum
sağlayacak şekilde yonımlanma
sürecini anlamak gerekir. Yani
yapılacak ilk iş; konuyu ciddi ve
duygulardan arınmış bir biçim-
de araştırmaktır.
Ancak klasik anket soruları-
nın da bu konuda gerçeği yaka-
lamakta yetersiz kalacağı unu-
tulmamalıdır. Daha açık bir ifa-
deyle, "Sizcc belediyeler
SHP'nin yenilgisİDde önemli bir
SHP süreç(Baftara/ı 7. Sayfada)
rol oynadı mı" veya "SHP'ye oy de bu parti 26 Mart 1989*3 göre
vennemenizin en önemli sebebi oy kaybetmistir. Fakat tstanbul
(Baştarafı 7. Sayfada)
için de bu etkenin üzerinde faz-
la durmak istemiyorum.
— Efendim zaten sanıyonım
bölttnme olmasa bUe toplam
sosya) demokrat oylar DSP'yle
biriikte herhalde 226'yı bulma-
sına olanak göstermiyordu...
İNÖNÜ — Evet, yüzde 31 ci-
varında çıkıyor bu defa. Bu da
yeterli değil.
— Efendim, Udnci sorumuz
parti içi lideriik tartışmasının
başansızlıkta ne ölçttde rolii
olduğu...
tNÖNÜ — Pratik açıdan par-
ti içinde yeteri kadar birlik ha-
vasının olmaması, öyle anlaşılı-
yor ki seçimde istediğimiz oyu
almamamızda önemli bir etken
olmuş. Bunun nedenini de an-
lamak kolay. Doğrudan doğru-
ya pratik bir yaklaşım. Vatan-
daşlar bu seçimde büyük muha-
lefet partUerinin aşağı yukan ay-
nı şeyleri söylediklerini görüyor-
lardı. tktidardaki parti bir taraf-
tan vahşi kapitalkm, bir taraf-
tan da küçük bir gnıbun çıkar-
lannı konıyan bir devlet müda-
haleciliği, ikisini bir arada yürü-
ten bir partiydi. Çiftçilerimizi
yeteri kadar desteklemedi. tşçi-
lerimize sürekli güçlük çıkardı.
Sendikalara güçlük çıkardı. Es-
nafımızın hayat şartlarmı hep
zorlaşnrdı. Yüksek faizler... Kre-
di olanaklannı kısarak zorlaştır-
dı. Vergilerde haksızlık ölçüsün-
de düzenlemeler yaparak onla-
rın işini zorlaşnrdı. Memurlan-
mızın bayat seviyesi düştü. Bir-
den fazla iş bulmak, devlet gö-
revi dışında işportacıhk gibi iş-
ler yapmak zorunda kaldılar.
Emekliler keza enflasyonun cen-
deresi altında ezildiler. Bütün bu
sıkıntılar hep iktidarın bu vahşi
kapitalizm düzenini aşırı devlet
idareciliğiyle biriikte götüren sis-
teminden kaynaklandığı için bu
tepkiler hep bu uygulamalara
karşı oldu ve bunlan dile geti-
ren muhalefet partUerinin de
aşağı yukarı aynı şeyleri söyle-
diklerini gördüler. O zaman me-
sele, hangi partiye güvenerek da-
ha çok oy vereceksiniz? Bu sı-
kmtılardan Türkiye'yi hangi
parti kurtanr? Bu pratik bir
yaklaşım. Yani fıkirlerden çok,
insanlara ve partflerin davranı-
şına yönelik bir tutum ortaya
çıktı ve bu tutumu da etkileyen
şey, tabii oy vermek istediğiniz
partinin size güven verecek bir
görünümü olmasıdır.
— SHP de etkilendi bundan
galiba?
İNÖNÜ — Hep söylenen şey,
siz kendi içinizdeki kavgayı bi-
tirmiyorsunuz ki bizim sorunla-
nmıza yeteri kadar ağırlık vere-
ceksiniz. Kendi içinizde anlaşa-
mıyorsunuz veya kendi sorunla-
nnızı çözemiyorsunuz, bizim so-
runlarımızı nasıl çözeceksiniz?
Yani bunun için yeterli zamanı
ve gücü nereden bulacaksınız?
Yoksa fikirlerinizi anlıyoruz. Fi-
kirlerinize bir itirazımız yok. Ay-
nı fikirleri başka partiler de söy-
lüyorlar. Ama işte o partüere ba-
kıyoruz, size bakıyoruz, sizi se-
viyoruz, sevdiğimiz insanlar ara-
nızda. Ama aranızda anlaşamı-
yorsunuz. Siz sürekli kavga için-
desiniz, o zaman bize yeteri ka-
dar zaman ayıramazsınız. Birbi-
rinizle uğraşırken yine bizi unu-
tursunuz. Onun için biz işimizi
daha sağlama bağlayalım ve gö-
rünümüyle bize zaman ayırabi-
leceğini, bizim sorunlarımızla
uğraşacak bir bütünlüğü oldu-
nu göstenyor.
— Partinin içindeki bu kan-
şdchgm temel nedenini nasd izah
ediyorsunuz?
ÜNÖNÜ — Evet, bunu şöyle,
yani parti içinde bir bölüşme
kavgası yaşanıyor. Şimdi geç-
mişten gelen bir büyük parti bi-
rikimi üzerine biz siyaset yapı-
yoruz. Geçmişte iktidar olmuş
Türkiye'de, gerçi uzun süredir
muhalefette ama, CHP'nin da-
ha cumhuriyetin kuruluş yılla-
nndan gelen bir havası var, bi-
rikimi var, Türkiye'nin gerçek
sahibi biziz havası. Yani halk bi-
zi sever, halk bize inanır, halk
bizi iktidara getirir. Çünkü biz-
siz Türkiye yönetilemez. Biz en
büyük, sayıca bugün oylannız
öyle göstermese bile ohnazsa ol-
maz partisiyiz çünkü. Böyle bir
yaklaşım aslında çok değerli bir
ğunu gösteren bir partiye oy ve- yaklaşım ve gerçekten Türk si-
relim. Sanıyonım bu düşünce yasetine onur getiren ve bu par-
oldukça etkili olmuş ve bizim oy-tiye gelen insanlara da kendi çı-
kaybımızda, özellikle daha ön- karlan ötesinde ülke çıkarlannı
ce SHP'ye oy vermiş kesimlerin
bu defa SHP'ye oy vennemesin-
de etkili olmuş. Birtakım araş-
tınnalar yapünyoruz. Bu araş-
tırmalar henuz tam sonuca var-
mış değil. Hafta sonuna kadar arzulanm kişisel olarak öne çı-
veya gelecek hafta içinde bunlan karmak isteyen insanlar varsa,
yayımlanz. O araştırmalardan onlara da fırsat veriyor. Çünkü
alınan bilgiler, işte bu etkinin en partinin daha fazla büyümesine
önemli etkilerden birisi olduğu- ihtiyaç yok. Partinin kendini
her zaman duşünmeleri gerekti-
ğini söyleyen bir yaklaşım. Çok
önemli ve olumlu bir yaklaşım.
Ama bir de başka bir tanım
var. Eğer parti içinde ilerleme
aşagıdakilerden hangisidir" tü-
riinden sorulara verilecek cevap-
lann yüzde sıralamalarıyla da
bu işin kökenine inilemez. Bu
cevaplan birer gösterge olarak
kabul edip, oy vermeme davra-
nışına kadar gelen bilissel süreç-
leri yakalamak esas amaç ol-
malıdır.
Şüphesiz bütün bu soyledik-
lerimiz, SHP'lilerin bir parti
olarak bir yerlere varmak iste-
meleri halinde bir anlam taşır.
Yok artık araç olmaktan da çı-
kıp, amaç olduğu izlenimini ve-
ren iç çekişmeler sUrecekse,
SHP'ye hâlâ oy veren CHP'lüe-
rin de kendilerine yeni bir çatı
aramalan gündeme gelebilir.
ve Izmir'deki aşınmamn daha
büyük olması belediyelerin, par-
tinin gerilemesindeki rolünü or-
taya koyuyor. SHP, muhalefet-
te bulunmasına rağmen beledi-
yelerde iktidarda olmasırun be-
delinı ödemiştir.
Onseçime rağmen bazı Ulerde
aday listeleri seçmenin eğilinû-
ne ters düşmüş, parti örgütüne
hâkim olanlar, birçok değerli
SHP'linin liste dışında kalması-
na sebebiyet vermiştir.
Tabii bu arada HEP ile birleş-
menin, Atatürk ilkelerine,
Misak-ı Miüıye ve vatanuı bö-
lünmez bütünlüğüne bağh SHP
seçmeninde yarattığı sıkıntı da
göz ardı ediünemelidir.
Ecevit: Yenilen sosyal demokrasi değil SHP
(Baştarafı 7. Sayfada)
tadır. SHP ise DSP'nin bu uğ-
raşını "saga kaymak" gibi görüp
göstermektedir.
öte yandan SHP, bütün dün-
yada çağını dolduran devletçüik
geleneğini sürdürürken DSP,
halk güdümünde ve halk yara-
nna işleyecek bir pazar ekono-
misi kavramı oluşturmuştur.
SHP ekonomide dünyaya acı-
hşı kuşkuyla karşılarken DSP
ulusal bağımsızhkla dünyaya
açılışı bağdaştıran bir politika-
nın önculüğünü yapmaktadır.
Sonuç olarak SHP Türk top-
Iferli hooliganların 2801 fişleııdi
SUAT KOZLUKLU
— Yeru hooliganlar "fısleni-
yor." özellikle lstanbul'daki
futbol karşılaşmaları öncesi ve
sonrası kendilerini gösteren fa-
natik futbol taraftarlanm etki-
siz kılmak için tstanbul Emni-
yet Müdürlüğü bünyesinde iki
yıl önce kurulan "Spor Asayiş
Bürosu" 280 "fanatik
fotbolseveri" fışledi.
Son yülarda özellikle futbol
karşılaşmaları öncesi çıkardık-
lan olaylarla diğer seyircileri ra-
hatsız eden fanatikler, geçen yıl
da bir kişinin ölümüne neden
olmuşlardı. Spor Asayiş Büro-
su "nun kuruluşu ile biriikte fiş-
lenen fanatiklerin 149'u Fener-
bahçeli, 56'sı Beşiktaşh, 19'u
Galatasaraylı. Trabzonspor'un,
tstanbul Emniyet Müdürlüğü'-
nde kayıtlı fanatik seyirci sayı-
Bölünme sola oy
(Baştarafı 7. Sayfada)
toda 7 sandalye kazanabildi.
Parlamentoda temsil bakımın-
dan seçim sisteminin haksızlığı-
na uğrayan tek parti oldu. Yüz-
de 10 oya karşıhk parlamento-
da sandalyelerin yalnızca yüzde
1.5'ini elde edebildi. SHP, 20
Ekim seçimlerıne, HEP ittifakı
yerine, DSP ile ittifak yaparak
girseydi, seçim sonucu ne olur-
du? Bu sorunun yanıtını vermek
güç. Fakat bütün etkenler hesa-
ba katıldığında SHP-DSP ittifa-
kının en az SHP ile DSP'nin ay-
rı ayn aldıkları oyların top'.amı
kadar, yani yüzde 31-32 dola-
yında oy alabileceği varsayılabi-
lir. Böyle bir ittifaka merkez sağ
seçmenin tepkisi ne olur-
du? Muhtemelen DYP veya
ANAP'ta birleşme eğilimi çok
daha guçlemrdı. Ancak, kuşku
yok ki bir sol ittifak, her şeye
karşın, 20 Ekim seçimlerinden
çok güçlu çıkabılir; parlamento-
da çok daha fazla sayıda millet-
vekiliyle temsil edilme olanağı-
nı sağlayabılırdı.
Sayılann çözumlenmesi,
SHP'aın seçimleri DSP yüzün-
den ytirdiği tezini doğrulamı-
yor. (1989 yerel seçimleriyle kar-
şılaştınldığında, son seçimlerde
SHP'ain kaybı 1.5 milyon oy
ıken, DSP'nin kazancı 600.000
oy olcu.)
Ama aynı çozümleme "bö-
lünmtşliiğün", orta solun en
ciddi iorunu olduğunu ortaya
koymıkta. SHP ve DSP, gele-
nekse olarak orta sola oy veren
uçte sır dolayındaki seçmeni
VELİEFENDİ^DEN
FÎKJİET DAĞLIOĞLU
TAHMİNLERtMtZ
1. loşa: F (4) Tunahan, P
(5) Kiçükfiliz, S (3) Hasanbey.
2. Ioşu: F(4) Sedam, P (3)
Tacm, P (6) Çelikoğlu, S (5)
Karataba.
3. Boşu: F (5) Good Winner,
P (4) ^slanın, P (3) Brownic,
S (2) Vlarda
4. loşu:F(13)Fleurette, P
(5) Gırbuz, P (1) Bosna, S (8)
Presti.
5. Ioşu: F(l) Ersanbey, P
(11) "Tıtlıkız, P (8) Bahadırbey,
S (7> Jmurlay.
6. Ioşu: F(l) Başkomutan
F (2) lasthnt, P (6) Ottoman,
S (4> îaredenl, S (12) Akar.
7. loşu: 7 (3) Gaye, P (4)
Albrea, P (i) Misuata, S (2)
lnşallh.
paylaşıyorlar.
İki ayn parti olarak seçimle»
re girmekle yeni seçmen kazan-
mıyor, eski seçmenlerinin bir
bölumünü yitiriyorlar. tki par-
tinin farklı seçmen tabanına da-
yandıklanna ilişkin, özellikle
DSP yöneticileri tarafından ileri
sürülen iddialar doğrulanmıyor.
Önümüzdeki dönemde, SHP
ve DSP'nin ayn partiler olarak
varlıklarını sürdürecekleri bek-
Ienebilir. Ancak, orta solun ye-
niden başa gureşir hale gelebil-
mesi açısından, iki partinin ge-
lecek yerel ya da genel seçimler-
sı ise sadece üç.
Spor sahalannda olaylann
çıkmasını önlemek amaayla ku-
rulan büronun yetkiüleri, maç-
lardan unce her türlü önlemi al-
dıklanm, ancak yine de fanatik-
lerin tribünlere kesici alet soka-
bildiklerini belirterek "Bunlar
sanki maç seyretmeye değil de
birbuieriyle savaşmaya geliyor-
lar. Sabah erken saatlerde, hat-
ta geceden taraftariar beHrB böl-
de, en azından seçim ittifakı
yapmalan zorunlu görünüyor.
20 Ekim seçimlerinden çıkanla-
bilecek temel derslerden biri bu.
RP ve MÇP gibi, seçmen te-
melinde hayli farklı iki partinin
zorunluluk karşısında başarabil-
diğini, SHP ve DSP gibi seçmen
tabanı pek farklı olmayan iki
partinin basarabilmesi gerekir.
Orta solun birleştirilmesinde en
buyük sorumluluğun, bugüne
değin bu konudaki girişimleri
sonuçsuz birakan DSP yöneti-
cilerine düştuğu soylenebilir.
SIRECEK
gekrde buluşnp birbirlerini maç
öncesi sınayarak daha sonra da
maç bitiminde kavga ederek
maçın kendilerine göre sonucu-
nn beüriiyoriar" dedi.
Büro yetkilileri fanatik ta-
raftarlardan ilk kez yakalanan-
lann fişlendikten sonra serbest
bırakıldığım, ikinci kez yakala-
nanlann ise Bakırköy Ruh ve
Sinir Hastahklan Hastanesi'ne
götürüldüklerini belirterek
"Eğer bu fanatikler olay çıkar-
maktan vazgeçmezlerse onlann
fotograflannı stat girişlerine
asacagız. Bnnlann stada alın-
mamalan konusunda görevlile-
re kesin talimat verilecek. Tabii
ki sonra da adliyeye sevk ede-
" dedi.
Fıslenmiş taraftariar arasın-
daki yaş ortalaması 20-22 ara-
smda değişirken, en genç fişli
fanatik taraftar Fenerbahçeli 15
yaşındaki Erkan Ömiir ile Be-
şiktaşh 15 yaşındaki Serdar Gü-
rel.
En yaşh fişli taraftar ise İS-
Kl Sporlu 44 yaşındaki Mefcmet
Tuncer.
lum yapısıyla ve gerek dünyada-
ki gerek Türkiye'deki degişimkr-
le uyum sağlayamayan, çagın
gerisinde kalmış bir partidir.
DSP ise Türk toplum yapısının
özellikleriyle çağ değişimini bağ-
daştıran partidir.
SHP ile DSP birleşirse, iki
partinin oylanmn da birleşece-
ğini sananlar kendi kendilerini
aldatıyorlar. Hep söylediğim gi-
bi matematikte iki artı iki her
zaman dört eder, ama siyasette
iki artı iki her zaman dört et-
mez; iki artı iki bazen siyasette
dördün çok altında kalır.
DSP'ye oy verenlerin çoğu, iki
partinin birleşmesi durumunda
o partiye oy vermez. SHP'li seç-
menlerin de bir bölümü,
SHP'den soğusa bile DSP'ye
gelmez.
tki parti arasındaki farklıhğa
somut ve güncel bir kanıt gös-
terebilirim. SHP, HEP'le birle-
şebilmiştir; ama DSP ile HEP^
in bir araya gelmesi düşünüle-
'mez bile...
— SHP ile DSP'nin karşüık-
lı olarak birbirlerini suçlaması,
sosyal demokrat seçmen kitlesi
üzerinde nasıl bir etki yaptı?
ECEVİT — Yine vurgulamak
isterim ki SHP'li seçmen kitle-
siyle DSP'li seçmen kitlesi bir-
birinden bir hayli farkhdır.
Herhalde bu farklılık
ANAP'lı seçmen kitlesiyle
DYP'li seçmen kitlesi arasında-
ki farkhhktan daha derindir.
20 Ekim seçimlerinde SHP'-
den kopan oylann büyükçe bir
bölümü de DSP'ye gelmemiş,
başka partilere gitmiştir. DSP
üyeleriyle seçmenlerinin büyük
çoğunluğunu, SHP hatta CHP
kökenliler değil, başka partile-
rin tabanından kopup gelenler
>3 da evvelce hiçbir partiye üye
olmayanlar ve yeni secmenler
oluşturmaktadır.
Bu açıdan bakıldığında da
DSP'nin, SHP'yi bölmeksizin
kendi oylannı çoğaltuğı görülur.
Buna karşıhk, SHP, ANAP^
la biriikte suç ortaklığını yaptı-
ğı adaletsiz seçim sistemini in-
safsızca istismar ederek "Bu se-
çim sisteminde DSP'ye verilecek
oylar ayan olur veya başka par-
tilere gider" kampanyasını sür-
dürerek DSP'nin büyümesini
güçleştirmiştir ama kendi küçül-
mesini de önleyememiştir.
Seçim kampanyasımn başla-
rında ben "Birbirimizle
•traşmayalım" diye, "Siz bizi
engeDemeye kalloşmayın, bizi de
dzinle mücadeleye zorlamayın"
diye ısrarlı çağnlarda bulun-
dum; fakat SHP'den olumlu bir
karşıhk alamadım. Tam tersine
SHP, bu seçimlerde ANAP'ı ve
başka sağcı partileri değil,
DSP'yi hedef aldı; DSP Ue uğ-
raştı. Bu seçim stratejisiyle bize
zarar verdi, ama kendine bir ya-
rar sağlayamadı.
— Gerek SHFnin, gerekse
DSP'nin dünjnyı ve Türkiye'yi
çözümlemede yetersiz kaldıfı,
Mayada ve Türk toplumunda
•eydana gelen sosyolojik ve si-
yasi degerler, düşünce biçimleri
planudaki degişim ve soranlar
konasunda gercekçi politika ve
çözömler ttretemedikleri savu-
nnlnyor. Bn konuda bir deger-
lendirme yapabilir misiııiz?
ECEVTT — Bu sav, SHP için
doğrudur, ama DSP için kesin-
likle doğru değildir. DSP, dün-
yadaki ve Türkiye'deki değişim-
leri bütün başka partilerden da-
ha önce gören ve ona göre poli-
tikalar ve çözümler üreten par-
tidir. Dünyadaki ve Türkiye'de-
ki değişikliklere, uyum sağlama-
nın da ötesinde, katkıda bulu-
nan partidir.
SHP ise doğuştan geçmişe ba-
ğımhdır. Simgesiyle, ilkeleriyle,
genel tutumuyla, dünya görü-
şüyle, hatta genel başkanının
kimliğiyle, geçmişe bağımlılık-
tan kurtulamayan bir partidir.
Nitekim, Sayın tnönu, seçim
kampanyası sırasmdaki bir ko-
nuşmasında, geçmişe bağımlılık-
tan kaynaklanan bazı ilkelerin ve
tutumlannı değiştirmenin, ken-
disine, soyadını değiştirmek ka-
dar zor geldiğini itiraf etmiştir.
Yani soyadıyla bile geçmişe ba-
ğımlıdır.
DSP ise 1985'te yayımlanan
programının daha ilk paragra-
fında, geçmişin deneyim ve bi-
rikimlerini de değerlendirmekle
biriikte, "geçmişe özlem duvan
bir parti" değil, "gelecege yöne-
lik bir parti" olduğunu vurgu-
lamıştır.
Başta SHP olmak üzere bü-
tün başka partiler anayasa ko-
nusunda susarken DSP, yeni bir
anayasa zorunluluğunu yıllar
önce dile getirmiştir.
Güneydoğu sorununa kap-
samlı bir çözüm programım
SHP gibi bir yıl önce değil, dört
buçuk yıl önce hazırlayıp kamu-
oyuna açıklamıştır.
Daha Sovyetler Birliği'ndeki
ve Yugoslavya'daki çözülme sü-
reçleri başlamadan, bu çözülme-
leri ve dünyada Türklüğün ka-,
zanacağı önemi fark etmiş ve
ona göre politikalar önermiştir.
Ekonomik ve sosyal konular-
da, eğitim konusunda, sağlık
konusunda, dünyadaki ve Türki-
ye'deki değişime uygun en ay-
nntıh ve somut politikalan DSP
üretmiştir.
Ancak secimin son günlerine
gelinceye kadar TRT'den sesini
duyuramadığı için ve maddi ola-
naklan çok sınırlı olduğu için
ürettiği poh'tikalan ve çözümle-
ri kamuoyuna yeterince ileteme-
miştir.
halka tanıtmasına falan ihtiyaç
yok. Halk zaten bu partiyi büı-
yor, tanıyor, ilk fırsatta iktida-
ra getirecek. O halde parti için-
de egemen olup iktidara geldi-
ğinde partinin başında olmaktır.
— Pastayı biivntmek degil
de...
İNÖNÜ — Pastayı büyütmek
değil, o pastayı paylaşmaktır
önenüi olan. Çunkü pasta zaten
büyümüştür, pastanın da bu
tehlikesi yoktur. Biz bu pastayı
bölüşme kavgasını rahathkla ya-
pabiliriz. Böyle bir anlayış bazı
arkadaşlarımızda var. işte bu
partinin geçmişten gelen bir has-
talığı diyelim isterseniz, partiye
hasta demek istemiyorum, yan-
lış anlaşümasın. O zaman da ba-
na kızarlar, nasıl partiye hasta
diyorsun diye. Partinin hasta ol-
ması başka şeydir, partiye bir
hastalık gelmiş olması başka
şeydir. Sağlam insanlara bir has-
talık gelir, sağlam insanlar o
hastahkla mucadele ederler ve
hastalıktan kurtulurlar. Yine
sağlam olarak devam ederler.
Sağlam insana hiçbir hastalık
gelmeyecek denmez ve büyük
partiyseniz, uzun ömürlü bir in-
sansamz, size hastahklar da ge-
lir. Onun için ben buna bu şe-
kilde bir anza diye bakıyorum
ve bundan kurtulana kadar par-
ti içinde mucadele ediyorum.
Tabii insanlanmızı kırmadan,
bütün partililerimize dostça yak-
laşarak. Ama bunun yanhş bir
yaklaşım olduğunu da hep söy-
leyerek. Çunkü bakınız, parti içi
muhalefet istiyor arkadaşlanmız
ve parti içi muhalefetin sürekli
götürühnesi gerektiğine inam-
yorlar. Böyle bir şey yok. Yani
bir parti başka partiyle uğraşır.
Kendi içindeki muhalefetle uğ-
raşmaz. Pani içinde ceşitli gö-
rüşler olmalı, tamam ve bunlar
eleştirilmeli, dile getirümeli
kongrelerde, kurullarda. Onlann
hepsi tamam. Ama organize bir
şekilde, örgütlü bir şekilde bir
grup ortaya cıkar ve bu gnıbun
tek amacı da parti içinde iktidan
ele geçirmek olursa, o zaman
onlann yaptığı muhalefet sağhk-
lı bir muhalefet olmuyor. Parti-
nin genel merkezı hangi karan
almıssa, ona karşı cıkmak. Ama
kamuoyunda bunu her zaman
böyle göstermiyor. Kamuoyun-
da bazen desteklemek, bazen ta-
raftar olmak, bazen karşı cık-
mak... Ama parti içi organlar-
da sürekli muhalefet yapmak ve
kamuoyunda da sürekli bir mu-
halefet vardır bu partide, o ha-
vayı yansıtmak. Yani olmuyor.
Çünkü parti zaten mucadele
içinde, zaten partinin ileri sür-
düğü her fikre karşı çıkan baş-
ka partiler var, muhalefetteysek
iktidar var, iktidardayşak muha-,
lefet var. Onlara ek olarak bir de
parti içinde böyle sürekli muha-
lefet yapan organize bir gmp
varsa, ee bu gnıbun hareketleri
elbet panı içinde bir dağınıkhk
var, bir çekişme var, bu bir tür-
lü bitmiyor havasını yayar. Çün-
kü basma yansıyor. Basına yan-
sımazsa, o zaman bu muhalefe-
tin devamlılığı sağlanamıyor
parti içinde. Yani kendi içinde
çelişmeli bir durum var. Parti içi
muhalefetin böyle organize bir
şekilde surdürulmesi, partinin
aleyhine oluyor.
StRECEK SCRECEK
3
• I lı^B • • i
1
1
ŞBJ..
1991 Pist Şampiyonası Grup TR-A
1
da zafer Camel Ralli ekibinin.
Tecrübeli rallici Ali Deveci başarıya bir Renault 21 Turbo ile erişti.
BravoŞampiyon!