26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 KASIM 1991 * * * * HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/19 Güneydoğu Protokolü... (Baştarafı 1. Sayfada) Siyaset sahnemizdeki bu hava, yeni ikti- darın ülke sorunlarına daha serinkanlı eğil- mesıne yol açabılir. Ama şunu da hiç kimse yads4yamaz: Türkiye'nin bugünkü koşulların- da iktidar olmak, ateşten gömlek gıymekle eşanlam taşıyor. Yalnız Güneydoğu'da süregelen terör ve Kürt sorununu anımsamak bile, bu açıdan yeni hükümetin karşı karşıya bulunduğu so- runların çetinliğini sergilemeye yeter. Eğer Güneydoğu'ya akıllıca yaklaşılmazsa, ülke- miz daha güç durumlarla karşı karşıya ka- labilir. Türk ve Kürt şovenizminin birbirlerini kar- şılıklı olarak kışkırtarak çok tehlikeli nokta- lara tırmanma olasılığı vardır. Değişik plat- formlarda radikal İslamcılarla "ülkücü"ler arasında çatışmalar gündeme gelebilir. Bir zamanlann "komünist-ülkücü" kavgalarının yerini, bu kez "Kürtçü-ülkücü" alabilir. Bu olasjlıkların tümüne hazıriıklı olmak ge- rekıyor. DYP ile SHP'nin dün yayımlanan "Güney- doğu Protokolü"ne bu açılardan bakıldığın- da, ilke olarak olumlu bir çizginin tutturuldu- ğu ortaya çıkıyor. Şöyle: — Güneydoğu'da yaşanan şiddet ve te- rörün öncelıkle ele alınması gereken "parti- lerüstü bir sorun" olması. — Sorunun "ancak demokratik bir hukuk devleti içinde" çözülebileceği. — Türkiye Cumhuriyeti'nin "uniter bir devlet" olduğu. — "Bir uniter yapı içinde çesitli etnik, kül- türel ve dile ilişkin kimlik özelliklerinin özgür- ce ifade edilebilir, özenle korunabilır ve ra- hatça geliştirılebilir" olduğu. — "Ulkemizde uluslararası anlaşmalaria kabul edilen azınlıklar dıştnda hiçbir yurtta- şımız azınlık sayılamaz. Türkiye'de herkes eşittir ve birinci sınıf yurttaştır. Herkesin ken- di anadilini, kültürünü, tarihinı, folklorunu. di- ni inançlarını araştırması, koruması, geliştir- mesi, temel insan hak ve özgürlüğü kapsa- mı içindedir. Bu haklar yasalar çerçevesin- de sağlanacaktır." — "Devletin resmi dili, bayrağı, simgeleri ve Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümranlık hakları her türlü tartışmanın dışındadır." — "Çağımızda silahla, şiddetle, terör yo- luyla hak elde etme dönemi kapanmıştır. Gü- nümüz koşullan hakların elde edilmesi ve ya- şatılması için ortak banşçıl kurallar ve kurum- lar oluşturmuştur." DYP ile SHP'nin "Güneydoğu Protoko- lü"nde yer alan bu ortak ilkeler, yerindedir. Uygulanabilirlerse, rahatlar Türkiye. İnönü: Yenilginin nedeni parti içi bölünmeler Iç çekişme (Baştarafı 7. Sayfada) Yukarıda ifade etmeye çalış- tığım varsayım doğruysa, yapı- lacak şey kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. SHP hakkındaki yerleşik inançlann haritasını ve kaynaklannı araştırmak yapıla- cak Uk iştir. Sonra da parti po- Iitikalannın bu inançlarla uyum sağlayacak şekilde yonımlanma sürecini anlamak gerekir. Yani yapılacak ilk iş; konuyu ciddi ve duygulardan arınmış bir biçim- de araştırmaktır. Ancak klasik anket soruları- nın da bu konuda gerçeği yaka- lamakta yetersiz kalacağı unu- tulmamalıdır. Daha açık bir ifa- deyle, "Sizcc belediyeler SHP'nin yenilgisİDde önemli bir SHP süreç(Baftara/ı 7. Sayfada) rol oynadı mı" veya "SHP'ye oy de bu parti 26 Mart 1989*3 göre vennemenizin en önemli sebebi oy kaybetmistir. Fakat tstanbul (Baştarafı 7. Sayfada) için de bu etkenin üzerinde faz- la durmak istemiyorum. — Efendim zaten sanıyonım bölttnme olmasa bUe toplam sosya) demokrat oylar DSP'yle biriikte herhalde 226'yı bulma- sına olanak göstermiyordu... İNÖNÜ — Evet, yüzde 31 ci- varında çıkıyor bu defa. Bu da yeterli değil. — Efendim, Udnci sorumuz parti içi lideriik tartışmasının başansızlıkta ne ölçttde rolii olduğu... tNÖNÜ — Pratik açıdan par- ti içinde yeteri kadar birlik ha- vasının olmaması, öyle anlaşılı- yor ki seçimde istediğimiz oyu almamamızda önemli bir etken olmuş. Bunun nedenini de an- lamak kolay. Doğrudan doğru- ya pratik bir yaklaşım. Vatan- daşlar bu seçimde büyük muha- lefet partUerinin aşağı yukan ay- nı şeyleri söylediklerini görüyor- lardı. tktidardaki parti bir taraf- tan vahşi kapitalkm, bir taraf- tan da küçük bir gnıbun çıkar- lannı konıyan bir devlet müda- haleciliği, ikisini bir arada yürü- ten bir partiydi. Çiftçilerimizi yeteri kadar desteklemedi. tşçi- lerimize sürekli güçlük çıkardı. Sendikalara güçlük çıkardı. Es- nafımızın hayat şartlarmı hep zorlaşnrdı. Yüksek faizler... Kre- di olanaklannı kısarak zorlaştır- dı. Vergilerde haksızlık ölçüsün- de düzenlemeler yaparak onla- rın işini zorlaşnrdı. Memurlan- mızın bayat seviyesi düştü. Bir- den fazla iş bulmak, devlet gö- revi dışında işportacıhk gibi iş- ler yapmak zorunda kaldılar. Emekliler keza enflasyonun cen- deresi altında ezildiler. Bütün bu sıkıntılar hep iktidarın bu vahşi kapitalizm düzenini aşırı devlet idareciliğiyle biriikte götüren sis- teminden kaynaklandığı için bu tepkiler hep bu uygulamalara karşı oldu ve bunlan dile geti- ren muhalefet partUerinin de aşağı yukarı aynı şeyleri söyle- diklerini gördüler. O zaman me- sele, hangi partiye güvenerek da- ha çok oy vereceksiniz? Bu sı- kmtılardan Türkiye'yi hangi parti kurtanr? Bu pratik bir yaklaşım. Yani fıkirlerden çok, insanlara ve partflerin davranı- şına yönelik bir tutum ortaya çıktı ve bu tutumu da etkileyen şey, tabii oy vermek istediğiniz partinin size güven verecek bir görünümü olmasıdır. — SHP de etkilendi bundan galiba? İNÖNÜ — Hep söylenen şey, siz kendi içinizdeki kavgayı bi- tirmiyorsunuz ki bizim sorunla- nmıza yeteri kadar ağırlık vere- ceksiniz. Kendi içinizde anlaşa- mıyorsunuz veya kendi sorunla- nnızı çözemiyorsunuz, bizim so- runlarımızı nasıl çözeceksiniz? Yani bunun için yeterli zamanı ve gücü nereden bulacaksınız? Yoksa fikirlerinizi anlıyoruz. Fi- kirlerinize bir itirazımız yok. Ay- nı fikirleri başka partiler de söy- lüyorlar. Ama işte o partüere ba- kıyoruz, size bakıyoruz, sizi se- viyoruz, sevdiğimiz insanlar ara- nızda. Ama aranızda anlaşamı- yorsunuz. Siz sürekli kavga için- desiniz, o zaman bize yeteri ka- dar zaman ayıramazsınız. Birbi- rinizle uğraşırken yine bizi unu- tursunuz. Onun için biz işimizi daha sağlama bağlayalım ve gö- rünümüyle bize zaman ayırabi- leceğini, bizim sorunlarımızla uğraşacak bir bütünlüğü oldu- nu göstenyor. — Partinin içindeki bu kan- şdchgm temel nedenini nasd izah ediyorsunuz? ÜNÖNÜ — Evet, bunu şöyle, yani parti içinde bir bölüşme kavgası yaşanıyor. Şimdi geç- mişten gelen bir büyük parti bi- rikimi üzerine biz siyaset yapı- yoruz. Geçmişte iktidar olmuş Türkiye'de, gerçi uzun süredir muhalefette ama, CHP'nin da- ha cumhuriyetin kuruluş yılla- nndan gelen bir havası var, bi- rikimi var, Türkiye'nin gerçek sahibi biziz havası. Yani halk bi- zi sever, halk bize inanır, halk bizi iktidara getirir. Çünkü biz- siz Türkiye yönetilemez. Biz en büyük, sayıca bugün oylannız öyle göstermese bile ohnazsa ol- maz partisiyiz çünkü. Böyle bir yaklaşım aslında çok değerli bir ğunu gösteren bir partiye oy ve- yaklaşım ve gerçekten Türk si- relim. Sanıyonım bu düşünce yasetine onur getiren ve bu par- oldukça etkili olmuş ve bizim oy-tiye gelen insanlara da kendi çı- kaybımızda, özellikle daha ön- karlan ötesinde ülke çıkarlannı ce SHP'ye oy vermiş kesimlerin bu defa SHP'ye oy vennemesin- de etkili olmuş. Birtakım araş- tınnalar yapünyoruz. Bu araş- tırmalar henuz tam sonuca var- mış değil. Hafta sonuna kadar arzulanm kişisel olarak öne çı- veya gelecek hafta içinde bunlan karmak isteyen insanlar varsa, yayımlanz. O araştırmalardan onlara da fırsat veriyor. Çünkü alınan bilgiler, işte bu etkinin en partinin daha fazla büyümesine önemli etkilerden birisi olduğu- ihtiyaç yok. Partinin kendini her zaman duşünmeleri gerekti- ğini söyleyen bir yaklaşım. Çok önemli ve olumlu bir yaklaşım. Ama bir de başka bir tanım var. Eğer parti içinde ilerleme aşagıdakilerden hangisidir" tü- riinden sorulara verilecek cevap- lann yüzde sıralamalarıyla da bu işin kökenine inilemez. Bu cevaplan birer gösterge olarak kabul edip, oy vermeme davra- nışına kadar gelen bilissel süreç- leri yakalamak esas amaç ol- malıdır. Şüphesiz bütün bu soyledik- lerimiz, SHP'lilerin bir parti olarak bir yerlere varmak iste- meleri halinde bir anlam taşır. Yok artık araç olmaktan da çı- kıp, amaç olduğu izlenimini ve- ren iç çekişmeler sUrecekse, SHP'ye hâlâ oy veren CHP'lüe- rin de kendilerine yeni bir çatı aramalan gündeme gelebilir. ve Izmir'deki aşınmamn daha büyük olması belediyelerin, par- tinin gerilemesindeki rolünü or- taya koyuyor. SHP, muhalefet- te bulunmasına rağmen beledi- yelerde iktidarda olmasırun be- delinı ödemiştir. Onseçime rağmen bazı Ulerde aday listeleri seçmenin eğilinû- ne ters düşmüş, parti örgütüne hâkim olanlar, birçok değerli SHP'linin liste dışında kalması- na sebebiyet vermiştir. Tabii bu arada HEP ile birleş- menin, Atatürk ilkelerine, Misak-ı Miüıye ve vatanuı bö- lünmez bütünlüğüne bağh SHP seçmeninde yarattığı sıkıntı da göz ardı ediünemelidir. Ecevit: Yenilen sosyal demokrasi değil SHP (Baştarafı 7. Sayfada) tadır. SHP ise DSP'nin bu uğ- raşını "saga kaymak" gibi görüp göstermektedir. öte yandan SHP, bütün dün- yada çağını dolduran devletçüik geleneğini sürdürürken DSP, halk güdümünde ve halk yara- nna işleyecek bir pazar ekono- misi kavramı oluşturmuştur. SHP ekonomide dünyaya acı- hşı kuşkuyla karşılarken DSP ulusal bağımsızhkla dünyaya açılışı bağdaştıran bir politika- nın önculüğünü yapmaktadır. Sonuç olarak SHP Türk top- Iferli hooliganların 2801 fişleııdi SUAT KOZLUKLU — Yeru hooliganlar "fısleni- yor." özellikle lstanbul'daki futbol karşılaşmaları öncesi ve sonrası kendilerini gösteren fa- natik futbol taraftarlanm etki- siz kılmak için tstanbul Emni- yet Müdürlüğü bünyesinde iki yıl önce kurulan "Spor Asayiş Bürosu" 280 "fanatik fotbolseveri" fışledi. Son yülarda özellikle futbol karşılaşmaları öncesi çıkardık- lan olaylarla diğer seyircileri ra- hatsız eden fanatikler, geçen yıl da bir kişinin ölümüne neden olmuşlardı. Spor Asayiş Büro- su "nun kuruluşu ile biriikte fiş- lenen fanatiklerin 149'u Fener- bahçeli, 56'sı Beşiktaşh, 19'u Galatasaraylı. Trabzonspor'un, tstanbul Emniyet Müdürlüğü'- nde kayıtlı fanatik seyirci sayı- Bölünme sola oy (Baştarafı 7. Sayfada) toda 7 sandalye kazanabildi. Parlamentoda temsil bakımın- dan seçim sisteminin haksızlığı- na uğrayan tek parti oldu. Yüz- de 10 oya karşıhk parlamento- da sandalyelerin yalnızca yüzde 1.5'ini elde edebildi. SHP, 20 Ekim seçimlerıne, HEP ittifakı yerine, DSP ile ittifak yaparak girseydi, seçim sonucu ne olur- du? Bu sorunun yanıtını vermek güç. Fakat bütün etkenler hesa- ba katıldığında SHP-DSP ittifa- kının en az SHP ile DSP'nin ay- rı ayn aldıkları oyların top'.amı kadar, yani yüzde 31-32 dola- yında oy alabileceği varsayılabi- lir. Böyle bir ittifaka merkez sağ seçmenin tepkisi ne olur- du? Muhtemelen DYP veya ANAP'ta birleşme eğilimi çok daha guçlemrdı. Ancak, kuşku yok ki bir sol ittifak, her şeye karşın, 20 Ekim seçimlerinden çok güçlu çıkabılir; parlamento- da çok daha fazla sayıda millet- vekiliyle temsil edilme olanağı- nı sağlayabılırdı. Sayılann çözumlenmesi, SHP'aın seçimleri DSP yüzün- den ytirdiği tezini doğrulamı- yor. (1989 yerel seçimleriyle kar- şılaştınldığında, son seçimlerde SHP'ain kaybı 1.5 milyon oy ıken, DSP'nin kazancı 600.000 oy olcu.) Ama aynı çozümleme "bö- lünmtşliiğün", orta solun en ciddi iorunu olduğunu ortaya koymıkta. SHP ve DSP, gele- nekse olarak orta sola oy veren uçte sır dolayındaki seçmeni VELİEFENDİ^DEN FÎKJİET DAĞLIOĞLU TAHMİNLERtMtZ 1. loşa: F (4) Tunahan, P (5) Kiçükfiliz, S (3) Hasanbey. 2. Ioşu: F(4) Sedam, P (3) Tacm, P (6) Çelikoğlu, S (5) Karataba. 3. Boşu: F (5) Good Winner, P (4) ^slanın, P (3) Brownic, S (2) Vlarda 4. loşu:F(13)Fleurette, P (5) Gırbuz, P (1) Bosna, S (8) Presti. 5. Ioşu: F(l) Ersanbey, P (11) "Tıtlıkız, P (8) Bahadırbey, S (7> Jmurlay. 6. Ioşu: F(l) Başkomutan F (2) lasthnt, P (6) Ottoman, S (4> îaredenl, S (12) Akar. 7. loşu: 7 (3) Gaye, P (4) Albrea, P (i) Misuata, S (2) lnşallh. paylaşıyorlar. İki ayn parti olarak seçimle» re girmekle yeni seçmen kazan- mıyor, eski seçmenlerinin bir bölumünü yitiriyorlar. tki par- tinin farklı seçmen tabanına da- yandıklanna ilişkin, özellikle DSP yöneticileri tarafından ileri sürülen iddialar doğrulanmıyor. Önümüzdeki dönemde, SHP ve DSP'nin ayn partiler olarak varlıklarını sürdürecekleri bek- Ienebilir. Ancak, orta solun ye- niden başa gureşir hale gelebil- mesi açısından, iki partinin ge- lecek yerel ya da genel seçimler- sı ise sadece üç. Spor sahalannda olaylann çıkmasını önlemek amaayla ku- rulan büronun yetkiüleri, maç- lardan unce her türlü önlemi al- dıklanm, ancak yine de fanatik- lerin tribünlere kesici alet soka- bildiklerini belirterek "Bunlar sanki maç seyretmeye değil de birbuieriyle savaşmaya geliyor- lar. Sabah erken saatlerde, hat- ta geceden taraftariar beHrB böl- de, en azından seçim ittifakı yapmalan zorunlu görünüyor. 20 Ekim seçimlerinden çıkanla- bilecek temel derslerden biri bu. RP ve MÇP gibi, seçmen te- melinde hayli farklı iki partinin zorunluluk karşısında başarabil- diğini, SHP ve DSP gibi seçmen tabanı pek farklı olmayan iki partinin basarabilmesi gerekir. Orta solun birleştirilmesinde en buyük sorumluluğun, bugüne değin bu konudaki girişimleri sonuçsuz birakan DSP yöneti- cilerine düştuğu soylenebilir. SIRECEK gekrde buluşnp birbirlerini maç öncesi sınayarak daha sonra da maç bitiminde kavga ederek maçın kendilerine göre sonucu- nn beüriiyoriar" dedi. Büro yetkilileri fanatik ta- raftarlardan ilk kez yakalanan- lann fişlendikten sonra serbest bırakıldığım, ikinci kez yakala- nanlann ise Bakırköy Ruh ve Sinir Hastahklan Hastanesi'ne götürüldüklerini belirterek "Eğer bu fanatikler olay çıkar- maktan vazgeçmezlerse onlann fotograflannı stat girişlerine asacagız. Bnnlann stada alın- mamalan konusunda görevlile- re kesin talimat verilecek. Tabii ki sonra da adliyeye sevk ede- " dedi. Fıslenmiş taraftariar arasın- daki yaş ortalaması 20-22 ara- smda değişirken, en genç fişli fanatik taraftar Fenerbahçeli 15 yaşındaki Erkan Ömiir ile Be- şiktaşh 15 yaşındaki Serdar Gü- rel. En yaşh fişli taraftar ise İS- Kl Sporlu 44 yaşındaki Mefcmet Tuncer. lum yapısıyla ve gerek dünyada- ki gerek Türkiye'deki degişimkr- le uyum sağlayamayan, çagın gerisinde kalmış bir partidir. DSP ise Türk toplum yapısının özellikleriyle çağ değişimini bağ- daştıran partidir. SHP ile DSP birleşirse, iki partinin oylanmn da birleşece- ğini sananlar kendi kendilerini aldatıyorlar. Hep söylediğim gi- bi matematikte iki artı iki her zaman dört eder, ama siyasette iki artı iki her zaman dört et- mez; iki artı iki bazen siyasette dördün çok altında kalır. DSP'ye oy verenlerin çoğu, iki partinin birleşmesi durumunda o partiye oy vermez. SHP'li seç- menlerin de bir bölümü, SHP'den soğusa bile DSP'ye gelmez. tki parti arasındaki farklıhğa somut ve güncel bir kanıt gös- terebilirim. SHP, HEP'le birle- şebilmiştir; ama DSP ile HEP^ in bir araya gelmesi düşünüle- 'mez bile... — SHP ile DSP'nin karşüık- lı olarak birbirlerini suçlaması, sosyal demokrat seçmen kitlesi üzerinde nasıl bir etki yaptı? ECEVİT — Yine vurgulamak isterim ki SHP'li seçmen kitle- siyle DSP'li seçmen kitlesi bir- birinden bir hayli farkhdır. Herhalde bu farklılık ANAP'lı seçmen kitlesiyle DYP'li seçmen kitlesi arasında- ki farkhhktan daha derindir. 20 Ekim seçimlerinde SHP'- den kopan oylann büyükçe bir bölümü de DSP'ye gelmemiş, başka partilere gitmiştir. DSP üyeleriyle seçmenlerinin büyük çoğunluğunu, SHP hatta CHP kökenliler değil, başka partile- rin tabanından kopup gelenler >3 da evvelce hiçbir partiye üye olmayanlar ve yeni secmenler oluşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında da DSP'nin, SHP'yi bölmeksizin kendi oylannı çoğaltuğı görülur. Buna karşıhk, SHP, ANAP^ la biriikte suç ortaklığını yaptı- ğı adaletsiz seçim sistemini in- safsızca istismar ederek "Bu se- çim sisteminde DSP'ye verilecek oylar ayan olur veya başka par- tilere gider" kampanyasını sür- dürerek DSP'nin büyümesini güçleştirmiştir ama kendi küçül- mesini de önleyememiştir. Seçim kampanyasımn başla- rında ben "Birbirimizle •traşmayalım" diye, "Siz bizi engeDemeye kalloşmayın, bizi de dzinle mücadeleye zorlamayın" diye ısrarlı çağnlarda bulun- dum; fakat SHP'den olumlu bir karşıhk alamadım. Tam tersine SHP, bu seçimlerde ANAP'ı ve başka sağcı partileri değil, DSP'yi hedef aldı; DSP Ue uğ- raştı. Bu seçim stratejisiyle bize zarar verdi, ama kendine bir ya- rar sağlayamadı. — Gerek SHFnin, gerekse DSP'nin dünjnyı ve Türkiye'yi çözümlemede yetersiz kaldıfı, Mayada ve Türk toplumunda •eydana gelen sosyolojik ve si- yasi degerler, düşünce biçimleri planudaki degişim ve soranlar konasunda gercekçi politika ve çözömler ttretemedikleri savu- nnlnyor. Bn konuda bir deger- lendirme yapabilir misiııiz? ECEVTT — Bu sav, SHP için doğrudur, ama DSP için kesin- likle doğru değildir. DSP, dün- yadaki ve Türkiye'deki değişim- leri bütün başka partilerden da- ha önce gören ve ona göre poli- tikalar ve çözümler üreten par- tidir. Dünyadaki ve Türkiye'de- ki değişikliklere, uyum sağlama- nın da ötesinde, katkıda bulu- nan partidir. SHP ise doğuştan geçmişe ba- ğımhdır. Simgesiyle, ilkeleriyle, genel tutumuyla, dünya görü- şüyle, hatta genel başkanının kimliğiyle, geçmişe bağımlılık- tan kurtulamayan bir partidir. Nitekim, Sayın tnönu, seçim kampanyası sırasmdaki bir ko- nuşmasında, geçmişe bağımlılık- tan kaynaklanan bazı ilkelerin ve tutumlannı değiştirmenin, ken- disine, soyadını değiştirmek ka- dar zor geldiğini itiraf etmiştir. Yani soyadıyla bile geçmişe ba- ğımlıdır. DSP ise 1985'te yayımlanan programının daha ilk paragra- fında, geçmişin deneyim ve bi- rikimlerini de değerlendirmekle biriikte, "geçmişe özlem duvan bir parti" değil, "gelecege yöne- lik bir parti" olduğunu vurgu- lamıştır. Başta SHP olmak üzere bü- tün başka partiler anayasa ko- nusunda susarken DSP, yeni bir anayasa zorunluluğunu yıllar önce dile getirmiştir. Güneydoğu sorununa kap- samlı bir çözüm programım SHP gibi bir yıl önce değil, dört buçuk yıl önce hazırlayıp kamu- oyuna açıklamıştır. Daha Sovyetler Birliği'ndeki ve Yugoslavya'daki çözülme sü- reçleri başlamadan, bu çözülme- leri ve dünyada Türklüğün ka-, zanacağı önemi fark etmiş ve ona göre politikalar önermiştir. Ekonomik ve sosyal konular- da, eğitim konusunda, sağlık konusunda, dünyadaki ve Türki- ye'deki değişime uygun en ay- nntıh ve somut politikalan DSP üretmiştir. Ancak secimin son günlerine gelinceye kadar TRT'den sesini duyuramadığı için ve maddi ola- naklan çok sınırlı olduğu için ürettiği poh'tikalan ve çözümle- ri kamuoyuna yeterince ileteme- miştir. halka tanıtmasına falan ihtiyaç yok. Halk zaten bu partiyi büı- yor, tanıyor, ilk fırsatta iktida- ra getirecek. O halde parti için- de egemen olup iktidara geldi- ğinde partinin başında olmaktır. — Pastayı biivntmek degil de... İNÖNÜ — Pastayı büyütmek değil, o pastayı paylaşmaktır önenüi olan. Çunkü pasta zaten büyümüştür, pastanın da bu tehlikesi yoktur. Biz bu pastayı bölüşme kavgasını rahathkla ya- pabiliriz. Böyle bir anlayış bazı arkadaşlarımızda var. işte bu partinin geçmişten gelen bir has- talığı diyelim isterseniz, partiye hasta demek istemiyorum, yan- lış anlaşümasın. O zaman da ba- na kızarlar, nasıl partiye hasta diyorsun diye. Partinin hasta ol- ması başka şeydir, partiye bir hastalık gelmiş olması başka şeydir. Sağlam insanlara bir has- talık gelir, sağlam insanlar o hastahkla mucadele ederler ve hastalıktan kurtulurlar. Yine sağlam olarak devam ederler. Sağlam insana hiçbir hastalık gelmeyecek denmez ve büyük partiyseniz, uzun ömürlü bir in- sansamz, size hastahklar da ge- lir. Onun için ben buna bu şe- kilde bir anza diye bakıyorum ve bundan kurtulana kadar par- ti içinde mucadele ediyorum. Tabii insanlanmızı kırmadan, bütün partililerimize dostça yak- laşarak. Ama bunun yanhş bir yaklaşım olduğunu da hep söy- leyerek. Çunkü bakınız, parti içi muhalefet istiyor arkadaşlanmız ve parti içi muhalefetin sürekli götürühnesi gerektiğine inam- yorlar. Böyle bir şey yok. Yani bir parti başka partiyle uğraşır. Kendi içindeki muhalefetle uğ- raşmaz. Pani içinde ceşitli gö- rüşler olmalı, tamam ve bunlar eleştirilmeli, dile getirümeli kongrelerde, kurullarda. Onlann hepsi tamam. Ama organize bir şekilde, örgütlü bir şekilde bir grup ortaya cıkar ve bu gnıbun tek amacı da parti içinde iktidan ele geçirmek olursa, o zaman onlann yaptığı muhalefet sağhk- lı bir muhalefet olmuyor. Parti- nin genel merkezı hangi karan almıssa, ona karşı cıkmak. Ama kamuoyunda bunu her zaman böyle göstermiyor. Kamuoyun- da bazen desteklemek, bazen ta- raftar olmak, bazen karşı cık- mak... Ama parti içi organlar- da sürekli muhalefet yapmak ve kamuoyunda da sürekli bir mu- halefet vardır bu partide, o ha- vayı yansıtmak. Yani olmuyor. Çünkü parti zaten mucadele içinde, zaten partinin ileri sür- düğü her fikre karşı çıkan baş- ka partiler var, muhalefetteysek iktidar var, iktidardayşak muha-, lefet var. Onlara ek olarak bir de parti içinde böyle sürekli muha- lefet yapan organize bir gmp varsa, ee bu gnıbun hareketleri elbet panı içinde bir dağınıkhk var, bir çekişme var, bu bir tür- lü bitmiyor havasını yayar. Çün- kü basma yansıyor. Basına yan- sımazsa, o zaman bu muhalefe- tin devamlılığı sağlanamıyor parti içinde. Yani kendi içinde çelişmeli bir durum var. Parti içi muhalefetin böyle organize bir şekilde surdürulmesi, partinin aleyhine oluyor. StRECEK SCRECEK 3 • I lı^B • • i 1 1 ŞBJ.. 1991 Pist Şampiyonası Grup TR-A 1 da zafer Camel Ralli ekibinin. Tecrübeli rallici Ali Deveci başarıya bir Renault 21 Turbo ile erişti. BravoŞampiyon!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle