22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 KASIM 1991 HABERLER CUMHURİYET/3 HALÛKŞAHİN Olçü Babıâli'ye 1970'li yılların ortalannda geldim. Yeni bir ga- zete çıkanlacak. Başında o zaman çok ünlü ve popüler genç bir yönetici var. Herkeste bir merak: Acaba gazete kaç satacak? Gazeteyi çıkaran arkadaşlar alçakgönüllü görünmeye çalışıyorlar: "Vallahi tahmin yapmak çok zor. 50-60 bin filan..." Dışandan biri: "Yüz bin garanti" diyor. Bir başkası atılıyor: "Yüz bin olur mu? En az 200 bin." "Tabii canım. Bir kere kadınlar kapışacak... Betki 300 bi- ne vurur." Sanki açıkarttırma. Bir dolduruştur gidıyor. Gazeteyi çıkaran arkadaşlar sonunda 100 bin satışı ger- çekçi bir hedef olarak görmeye başlıyorlar. Artık 50-60 bin- den söz edenlere kötü gözle bakılıyor. Tüm sistemler en az 100 bine göre ayarlanmış. Derken gazete çıkıyor. Birkaç hafta içinde gerçek satış be- lirleniyor: 35 bin dolayında. Tabii, gazeteyi çıkaranlarda müthiş bir panik. Yüz bin ne- rede, 35 bin nerede? Telaş içinde yalpalamalar dönemi başlıyor. • • • Bu anıyı şundan aktardım: Bir şeyi değerlendirirken ba- şarının ölçüsünü dikkatle irdelemek gerekir Son millı maçta bıze altı çekmeyi uman ingilızler tek golle yetinmek zorunda kaiınca fena halde düş kınklığına uğradı- lar. Oysa, başka bir atmosfer içinde, bu galibiyete bayram edebilirterdi. Gazeteyi çıkaran arkadaşlar da doiduruşa gelip 100 binli hayaller kurmak yerine _ . „ iik hedefierinde kaisa- Demırel, enflasyon lardı, 35 bin satışı iyi konusunda, sağllk %T£S S S Konusunda, toplumsal y güvenlik konusunda ve öiçü konusu siya- diğer konularda somut n oiarak değeriendirdi- ği 20 Ekim seçimierini olduğuna göre özürü de b.?'™ nîS ul Irak yok-Kendisinden çokşey görüyor. beklenıyor. Acaba hangisi haklı? Hangisi daha gerçekçi? Ölçüler konusunda peşin peşin düşünmek gerekiyor. • • • Bu konuda güncel soru şu: DYP-SHP koalısyonunda gerçekçi başarı ölçüsü ne olma- lı? DYP için ne, SHP için ne? SHP konusunda çevremde küçük bir anket yaptım: "Dağılmadan, bölünmeden, kavga etmeden koalisyonu sürdürsünler yeter" diyenler oldu. "icraatı Demirel e bıraksınlar, demokratikleşmenin lokomo- tifliğini yapsınlar, başarı sayarım" diyenler çıktı. Çevremden duyduklarım SHP'nin başarısına ilişkin ölçü- ierin çok yüksek olmadığını gösteriyor. Pek çok kişi alçakgö- nüllü ölçülerle yetinmeye razı. Bu aslında SHP için bir şans- tır. Çünkü, SHP'nin eline, beklentileri aşarak toplumu olum- lu anlamda şaşırtmak fırsatını veriyor. SHP, kabineye girecek bakanları iyi seçerek ve onlan par- ti olarak destekleyerek haklı ya da haksız olarak alnına vu- rulmuş olan "becerıksiz" damgasını kısmen silebilır. Belirli alanlarda toplumsal refah ve demokrasi yönünde somut adımlar atarak "Bunlardan ış çıkmaz" imgesinı biraz dağı- tabilir. Birtakım üyelerinın bakan olarak "devlet adamı" say- gınlığı kazanmasını sağlayarak kadrosunun gücünü sergile- yebilir. Ya da kendi iç kavgalanna ve bölünmelerine devam edip, hükümetteki elemanlarını köstekteyerek, o kötü damgalann koyulaşmasına neden olabilir. 1970'lerin sonunda Ecevit'ten "düzenı değiştirmesi" ve "halkı kurtarması" bekleniyordu. Bunlar, hele o günün ko- şullan altında, gerçekçi ölçüler değildi. Bu nedenle düş kı- rıklığı da derin ve sert oldu. Şu anda koalisyon ortağı SHP'den hiç kimse mucize bek- lemiyor. Bakalım SHP bu durumdan yararlanıp olumlu an- lamda sürpriz yapabilecek mi? • • • DYP ve Demırel'e gelince... Orada beklentiler daha fazla, ölçüler daha yüksek. Demek kı düş kmklığı potansıyeli de daha çok. Demirel yıllardır meydan meydan dolaşarak ülkeyi en iyi kendisinin yönetecegini iddia etti. Enflasyon konusunda, sağ- lık konusunda, toplumsal güvenlik konusunda ve diğer ko- nularda somut vaatlerde bulundu. Partisine tam olarak hâ- kim olduğuna göre özürü de yok. Kendisinden çok şey bek- leniyor. Bakalım gazetesi kaç satacak? Gerçek tiraj rakamlarının alınacağı günler yaklaşıyor Sinema eğitimi görene iş yok BÜLENT ECEVİT ANTALYA — Türk sine- masının 77. yıldönümü "sorunlu" kutlandı. 28. Altın Portakal Film Festivali nede- niyle Antalya'da bulunan sa- natçılar belediye önünden Cumhuriyet Meydanı'na kadar elkrinde dövizlerle yürüdüler. Belediye başkanı ve valinin çelenk koyraasından sonra 50. sanat yılını kutlayan sanatçı Sadri Alışık, yaptığı konuşma- da Türk sinemasının içinde bu- hmduğu durumdan etkilenme- meye çalışarak dimdik ayakta durmaya devam edeceğûıi söy- ledi. Ahşık, sinemanın 77 yü- lık geçmişini kısaca özetledik- ten sonra "Nereden nereye gel- dik. Türk sinemasımi] asıl so- runn, gösterecek sinema bala- maması. Geçmişte daha büyük sonuıbr vardı. Şimdi de var. O zamaolar sinema bagünlere geidiyse bmndan sonra dimdik tyalrta kataragına inanıyorom. Tttrk sineması bn güce sahiptir" dedi. "Tnrkiye Yabancı Filmlerin Arenaa DefOdir", "TRT Ne- den Türk SuKmasının Yanın- da Degil?", "Yeni Bir Sinema Yasası lstiyoruz" ve "Yaban- a Filmlerdeki Liberasyona Son" gibi dövizlerin bulundu- ğu törende Belediye Başkanı Hasan Snbaşı, "Siz sanatçdar smemayı ayakta tutmaşsnnaz, Antalya olarak da bizier katkı- da balanabUiyorsak ne nmtlu bize. MataalU idareter arbk sa- nat ve kiUtör etkinliklerine agıruk vererek gerekli ortamı hfnır*fti1> y*iwfıHar> ' diye konuş- tu. Vali Saffet Ankan Bedük de sinemanın ülke kültürüne öuemli katkısının bulunduğunu anlattı. Sinema eğitimi gören öğren- cilerin, sanatçılann katıldıkla- n "Sinema ve E|jtim İBşkfleri" konulu forumda öğrencüer, ya- puncı ve yönetmenlerin "mek- tepVIere gerekli ilgiyi göster- mediklerini okuldan mezun ol- duktan sonra başka işler yap- mak zorunda kaldıklannı an- lattılar. Sanatçı ve yapımcılar verdikleri yanıtlarda Türk sine- masının içinde bulunduğu du- rum nedeniyle az elemanla ça- lışmayı yeğlediklerini, çok fil- min üretiLmesi balinde daha çok elemana gereksinimleri olacaklannı söylediler. Bu ara- da forumun yöneticisi Dr. Ofnz Makal, sinema eğitimini veren okullann çokluğunu an- lattı. Batı'da bu tür okullarda az öğrenri okuduğunu ve bö- lümlerinden mezun olduktan sonra hemen iş bulabildikleri- ni söyledi. Yapımcı Şerafettin Gürün, yapımcılığın para kaza- nılan bir meslek olmadığını be- lirtti. Yapımcı yönetmen Tnn- cay Yönder de Türkiye'de se- narist, gönintü yönetmeni ek- sikliklerinin bulunduğunu, genç insanlann bunlara doğru yönelmeleri gerektiğini anlattı. 50. sanat yılını kutlayan Sad- ri Alışık'a festival yürütme ku- rulu bir şükran plaketi sundu. Daha sonra "Sinema ve Seyirci" konulu panel düzen- lendi. Panelde konuşmacılar seyircilerin Türk sinemasına önem vermesi halinde yabancı filmlerdeki gibi pahalı filmlerin çekiminin yapüacağuıı söyledi- ler. Seyirciler çok az kaliteli fil- min üretildiğini söyleyerek si- nemaalan eleştirdiler. Sinema okullan arasında dü- zenlenen senaryo-öykü yanş- masında 9 Eylül Üniversitesi'- nden Gühuz Saraçofla, "Has- retin Karşı Kıyısında" adlı öy- küsüyle birinci oldu. bandı çarpiştiy 22 bin koyun telefoldu BoğazYlaıı koyun aktı SAHİLE VURDU — Lübnan gemisindeki koyunlardan birkaç yüzü, batmadan önce açdan ambar kapaklanndan denize dökul- dü. Bazüan yüzerek sahile ulaşırken, birçogu bogulmuş halde sa- hile vurdu. (Fotograf: SUAT KOZLUKLU) tstanbul Haber Servisi — ts- tanbul Boğazı'ndan koyun yükü Ue geçiş yapan Lübnan bandıralı bir gemi, mısır yüklü Filiçinler gemisine çarparak battı. Anado- luhisan önlerinde meydana ge- len kazadan sonra tstinye önle- rine sürüklenerek batan Lübnan gemisindeki 22 bin baş koyun boğularak telef oldu. Mürette- battan iki kişi de kayboldu. Kı- lavuz kaptansız geçiş yapan ge- minin çarptığı Filipinler bandı- ralı diğer gemi de baş kısmından hasar görerek Büyükdere önle- rine çekildi. tki geminin perso- neli gözaltına alındı. Gemiden denize dökülen yüzlerce koyun da teknelerle kurtanlarak kıyı- ya ^kanldı. Kuvvetli akıntılan, jeolojik yapısı ile sisli havalarda dene- yinıli kaptanlann bile korkulu rüyası olan Jstanbul Boğazı'na kazaları önlemek amacıyla sin- yalizasyon sistemi yerleştırilmesi tartışmalan sürerken Boğaz bir kazaya daha sahne oldu. Deniz polisi ve görgü tanıklanndan edinilen bilgiye göre Romanya'- nın Köstence L>manı'ndan yük- kdiği 958 ton hayvanla Suhye'- nin Tartus Limanı'na yol alan 1599 grostonluk Lübnan bandı- ralı "Rubinion-18" adlı gemi, 18.00 sıralannda lstanbul Boğa- zı'na girdi. Bu arada ABD'nin New Orleans Limanı'ndan yo- la çıkan ve Sovyetler Birliği'ne giden 37 bin 519 grostonluk Fi- lipinler bandıraiı "Madonna Liry" adlı mısır yüklü gemi, Ha- rem'den Cengiz adk kılavuz kaptanı alarak Boğaz'a çıktı. Yanlış rota izlediği belirtilen kılavuz kaptansız Lübnan ban- dıralı gemi, ses ile ışık sinyali ve- rerek uyanda bulunan ve roıa değiştirmeye fırsat bulamayan Filipinler bandıralı gemiye, Ana- doluhisarı önünde baş kısmın- dan çarptı. Çarpma ile gemiler kenetlenirken, Filipinler gemisi, MÜRETTEBAT — Lübnan bandıralı gemiden kurtulan müret- lebattan bir kısmı tstinye Devlet Hastanesi'nde ayakta tedavi edil- di. (Fotoğraf: SUAT KOZLUKLU) ağır hasar gören Lübnan gerru- sini batmaması için Rumeli ya- kasına sürüklemeye başladı. Lübnan gemisinde yaşanan pa- nik sırasında mürettebatın, ko- yunlann bulunduğu ambann kapaklanndan birini açabildik- leri belirtildi. "Madonna Lily" gemisinin kaptanı kıyıdaki yalı- lara çarpmamak için manevra yaparak uzaklaşınca, "Rubinion-18" adlı gemi, Fatüı Sultan Mehmet Köprüsü'nün Rumeli ayağı yakınlarında, ls- tinye - Baltalimanı arasında su- lara gömüldü. Bu sırada denize atlayan Lübnan gemisinin 31 mürettebatmdan 29'u çevredeki tekneler tarafından kurtarıldı. Kurtarma çalışmalarına, işada- mı Rahmi Koç'un s-'irat teknesi- nin de katıldığı görüldü. Batan geminin açılan ambar kapağın- dan dışan çıkabilen yüzlerce ko- yun da denize döküldü. Gemi- den sızan mazot da çevreye ya- yüdı. Karanlıkta sürdürülen kur- tarma calışmalan sırasında, mü- rettebattan iki kişinin kayboldu- ğu anlaşıldı. Kurtarılan muret- tebat, çevredekilerin yardımı ile tstinye Devlet Hastanesi'ne kal- dırılarak bir bölümü ayakta te- davi edildi. Batan gemiden dökülen ko- yunlaı, Istinye önlerinde yüzerek karaya çıkarken, telef olan ko- yunlar da teknelerle toplandı. Ancak 22 bin koyunun büyük bölümü gemiyle birlikte kapalı ambarda sulara gömüldü. Deni- zin yuzeyini kaplayan mazotun etkisiyle siyaha boyanan koyun- lar toplanırken, çevreden bazı kişilerin birkaç koyunu çalarak götürdüğü belirlendi. Çarpmadan sonra baş kıs- mından hasar gören Filipinler bandıratı gemi ise Büyükdere önlerine çekildi. Sanyer Cumhuriyet Savcısı tlhan Demirsü, lstanbul Boğa- zı'nda iki geminin çarpışmasıy- la ilgili olarak mürettebatın ifa- delerinin ahndığını bildirdi. Lübnan gemisinde 31 müret- tebatın bulunduğunu ve bunlar- dan Rumen kaptan Ilinca Ghorghe ve Suriyeli ikinci kap- tan Abdullah Hamudi'nin kay- bolduğunu belirten Demirsü, Filipin gemisinde kaybın söz ko- nusu olmadığını kaydetti. Mürettebattan biri kadın 5 ki- şi de İstinye Karakolu'na geti- rilerek ifade verdiler. Mürette- bat için alkol kontrolu de yapıl- dı. Filipin gemisi tarafından kurtarılan 3 mürettebatın hâlâ bu gemide bulunduğu öğrenildi. tstinye Devlet Hastaaesi'nde tedavi gören elektrikçi Rumen Rudeanu Ovidio, kazayı iç kı- sımda olduğu için görmediğini, ancak gemide 32 kişi olduklan- nı söyledi. Gemi mürettebatm- dan 5'inin Rumen, diğerlerinin Suriyeli olduğu büdirildi. Bu arada, Boğaz'daki yoğun sis, dün gece lstanbul Boğazı'n- da sürdürülen arama çalışmala- nnı guçleştirdi. öte yandan, tstanbul Büyük- şehir Belediye Zabıta Müdürü Şinasi Yalçın, batan geminin mazot sızdırdığıru, mazotu te- mizlemek için belediyeye ait iki deniz aracının yaru sıra vidan- jörden faydalanılacağmı bildir- di. Yalçın, aynca özel bir firma- dan mazotu absorbe edecek bir kimyasal maddenin dökülmesi için yardım istediklerini de söy- ledi. Şinasi Yalçın, kurtanlan hayvanları da Mezbahalar Mü- dürlüğü'ne teslim edeceklerini kaydetti. Bu arada, denizde ve kıyıda bulunan koyunların sağuksız olabileceği bildirilerek yememe- leri konusunda vatandaşlar uya- rıldı. Belediye Başkanı Sözm, Başbakan Yümaz% baa bakanktrıpolis, savcı ve valiyisuçladı Fareleri kimler koruyor?HÜRRİYET UYMAZ Tehlikeli atıklarıyla yıllardır Marmara'yı zehirleyen, dayanıl- maz kokusuyla çevreyi rahatsız eden, bu arada deri artıklarıyla farelerin üreyip çoğaldığı bir pis- lik yuvasına dönüşen Kazlıçeş- me'deki deri fabrikalan sorun olmayı sürdürüyor. Bugüne kadar defalarca taşın- ma sözü verdikleri halde, "Tıız- la'daki yeni tesislerinin taraam- lanmamış olduğu" gerekçesiyle- siyle, yerlerinden kıpırdamayan deri sanayicilerinin, "çok büyük bir baskı gnıbu" olduğunu be- lirten lstanbul Buyükşehir Bele- diye Başkanı Nurettin Sözen, "Bu taşınmayı ertelemek için Başbakan Mesnt Yümaz'dan ba- zı bakanlar, polis, savcı, validen ticaret ve sanayii odalanna ka- dar birçok iist düzey yetkilinin devreye girdigini" söyledi. Kazlıçeşme deri fabrikalan yülardan bu yana, zehirli atık- lanyla denizi ve havayı kirleti- yor. Bu arada çevreye dayarul- maz bir koku yayan bu fabrika- lardaki deri artıklanyla beslenen fareler, Zeytinburnu yöresinJe oturanlann sağlığını tehdit edi- yor. Kazhçeşme'de bir deri fab- rikasında çalışan Alaaddin Sii- zer, bu yörelerde kedilerin bile korkup kaçtığı farelerin ilaçla öldürülemediğini belirterek, evinde farelerden anndırabilmek için döşemeyi tamamen değiştir- mek zorunda kaldığını söyledi. Bir diğer işçi Sezer Çelik ise, fa- relerin zenirle ölmemelerini, "fabrikalann asit, arnık, gibi zehirli sulannda yaşamaya aiış- mış ohnalanyla" açıkladı. ÇeUk, "mesai saaderi bitiminde yüzler- ce fare fabrikalarda dolanır, so- kaklara çıkıp bn zehirli su bu- Innan kanallarda yüzer" dedi. Saglık tşleri Daire Başkan- bğı Şeref Solak ise, bu konuda araştırma ve laboratuvar çalış- malannın lamamlanmak üzere olduğunu vurgulayarak, önü- müzdeki gunlerde fareleri yok etme programının uygulamaya konulacağını açıkladı. tnsan ve çevre sağlığı açısın- dan ciddi sorunlar yaratan deri fabrikalannın Tuzla'ya taşınma konusunu görüşmek üzere baş- vurduğumuz tstanbul Buyükşe- hir Belediye Başkanı Nurettin Sözen, Kazlıçeşme olayımn per- de arkasını anlatan ilginç açık- lamalar yaptı. Sozen'in dericüer- le ilgili sorulanmıza yamtlan şöyle: — Kazbceşme'ye gittigünizde, yüz kadar tesisin hâlâ cahşıyor oldnğunu gördük. Bu fabrika- lann Tuzla'ya taşmmış olmala- n gerekmiyor muydn? Sözen: Göreve gelişimin bi- rinci ayında dericilerle, odalann ve çevrecilerin katıldığı bir bri- fing yaptık. Kendilerine taşnı- malan için süre verdik. Mart, mayıs, haziran dediler ama ara- dan üç yıl geçmesine karşın hâ- lâ sözlerini tutmadılar. Sendika, işçi sınıfı da sözünde durmadı. Sendika, işçilere 'Bakın arka- daşlar, size her türlü yardımı yapmaya hazınm, iş bulmaya' dedim. Hatta o gunlerde 300-400 kişilik işçi alımı sınavı açmıştık, onu iptal ettik ve ken- dilerine "Tamamını sizden ala- cagız. Bnyrun geHn, size sosyal güventeler verecegiz, sendikanı- za arsa verelim, burası Türkiye2 - nin İstanbol'un bir cıbanıdır, ge- Hn bunn birlikte çözeHm" dedik. Ama bugune kadar gelen olma- dı. — Mnhürieme girişimleriniz neden başanazlıkla sonuçlanı- Zcvtinbnrnı yöresi tebdit altında. (UĞUR GÜNYÜZ) yor? Sözen: Mühürleme olayımız- da, parlamento dahil, hiçbir makam müdahale edecek du- rumda değil. Ama olay bakın nasü gelişti: Türkiye'de demok- rasi işlemediği için milletvekilleri olay yaratmaya başladı. Mesut Yümaz hükümetinden önceki hükümetlerde, butün bakanlar teker teker bize başvurdu. Enerji Bakanı'na, Maliye ve Gümrük Bakanfna hep aynı yanıtı verdi. "Bnranın saglık açısından tek- rar açüması sakıncah, hayatımız tehlikeye giriyor" dedim. Hatta durum öyle bir hale geldi ki ay- nı yazıyı çoğaltıp, sanayi odası, Ticaret Odası'na göndermeye başladım. Hepsi de 'Işte, süre verseniz" dediler. Mesut Yümaz, başbakan olduğunda kendisini ziyaret ettiğimde; bana ilk işi Kazlıçeşme'yi sormak oldu, da- ha hiçbir şey konuşmadan. — Neden? Sözen: Çünkü kardeşi Turgut Yılmaz, Kazlıçeşme Dericiler Derneği Başkanı Turgut Koşar- ın ortağı. — Bir grup sanayici nasıl bir belediyeyi bu kadar etkisiz hale getirebiliyor? Başbakan Mesnt Yılmaz. miting alanlannda yol- snzluk ve haksızbklann üzerine gitmezsem namerdim" demedi mi? Sözen: 1946-501erde bu deri- cilerin Kazhçeşme*den kaldınl- ması için Vilayette protokol im- zalanmıs. Bu sorun her beledi- ye döneminde gündeme gelmiş. Dalan dozerleri götürmüş ora- ya, geri çeviraüşler, kaldı ki Kaz- hçeşme Dericiler Derneği Baş- kanı Turgut Koşar akrabası olur. Hiçbir iktidar bunlara mudaha- le edememiş. Ben ve arkadaşla- nm, iş başına geldiğimizde, bü- yük baskı gnıbu olan bu derici- lerle nasıl başa çıkabileceğimizi araştırdık. Yasal sımrlar içinde kalmayı yeğledik ve "yasal ba- kımdan ruhsatsız, planda tu- rizm alanı olarak göriilen, deni- zi, havayı kirleten" bu fabrika- lar, sağlığa uygun olmadığı için komisyon karanyla mühürledik. Ama bundan sonra Kazlıçeşme1 de mühür fekki yaşandı. Deri- ciler, dünya hukuk tarihine ge- çebilecek sayıda tam 9 defa mü- hürlerimizi kopanp işlerine de- vam ettiler. — Peki, mühür fekki suç de- ğil mi? Bu neden önlenmiyor? Sözen: Suç. Biz suç duyunı- sunda bulunuyoruz, davalarm takip yetkisi bizde değil. Bu ara- da Kazhçeşme'de kamuya ait arizelerdeki fabrikalan yıkarak, orayı "belki vicdana gelirler, in- safa gelirler" diye park yaptır- dım. Tabii bunlann akabinde bir sürü mahkemeler açıldı aleyhi- mize, soruşturmalar yapıldı, "kanalizasyonu yıktınız, ükadınız" diye tutanaklar dü- zenlendi. — Yanıunıyorsam, Tuzla te- sislerinin temeU 1987de atıidı? Para, kredi açısından bir sıkın- tı yoksa, o tesislerin simdiye ka- dar çoktan bitmiş olması gerek- mez miydi? Sözen: Orada antma tesisi de var. Deriyi işlerken kadmiyum kullamyorlarmış. Onu geri ka- zanacak üniteyi kunnadıklan için gitmediklerini söylüyorlar. Biz her şeye hazınz o tesisi biti- rebilmeleri için. Eksik 8 kilo- metrelik kanaUzasyonlan vardı, ilk 6 ayda tamamladım onu ben. Kadmiyum olayını bahane edi- yorlar gitmemek için. Al sana yolun, suyun, elektriğin, antma tesisin. Neden gitsinler? Sen bu- rada 50 yıl zehirli atıklannı doğ- rudan doğnıya denize vermişsin, hava kirletmenin cezası yok. Bu görüşmeden sonra bıigı al- mak üzere başvurduğumuz Kaz- bçeşme Dericiler Derneği Baş- kanı Tnrgut Koşar, tüm ısrarlı aramalanmıza ve not bırakma- larımıza karşın karşımıza çıkmadı. Kadınlardan şiddete karşı eylem Istanbul Haber Servisi — ts- tanbul Üniversitesi Kadın So- runlan Araştırma ve Uygulama Merkezi, tüm dünyada, kadın- lara şiddet uygulanmasına kar- şı uluslararası eylem günü ilan edilen 25 kasım ile Insan Hak- lan Günu olan 10 arahk günle- ri arasmdaki 16 günü "Şiddete karşı ejrlem" süresi olarak değer- lendirecek. Merkez, "Kadın haklannı çiğnemek insan hakla- nnı çiğnemektir" başlıklı imza kampanyasıyla da 1993 yılmda yapılacak Birleşmiş Milletler în- san Haklan Dünya Konferansı 1 nm gündemine kadın insan hak- larının da ahnmasını sağlamayı amaçlıyor. Kadınlar ve kızların cinsiyet- leri yüzünden her yerde sistema- tik şekilde şiddet, işkence, cin- sel isüsmar, cinsel taciz, açlık ve ekonomik yoksulluk öznesi ol- duklanmn vurgulandığı "Kadın haklannı çiğnemek insan hakla- nnı çiğnemektir" başlıklı bildi- ride şu bilgilere de yer verihyor: "ABD'ÜO kadınlann başta ge- len yaralanma nedenleri dayak. Her yıl dört bin kadın eşleri ta- rafından dövülerek öldürulüyor. Hindistan'da her on kadından sekizi şiddet kurbanı. Fransa'da da şiddet kurbanlannın yüzde 95'i kadınlar. Barbados'ta kötü beslenme ve bakımsızlık yüzün- den 4 yaşından once ölen kız "o- cuklaruun sayısı erkek çocuklar- dan 4 kat daha fazla. Bu 'ur bir şiddet her ülkede, tüm sosyal ve etnik gruplar arasında belki de en yayın olan insan haklan ih- lali olarak ortaya çıktığı halde hâlâ insan baklan gündeminin dışında bırakılmaktadır." Bu nedene dayanarak tüm dünyada 25 kasım-10 arahk gün- leri arasında şiddete karşı eylem süresi olarak değerlendirileceği- ni açıklayan tstanbul Üniversi- tesi Kadın Sorunlan Araştırma ve Uygulama Merkezi yönetici- leri, bu süre içinde kampanya- larla kadınlann yaşamak, öz- gürlük ve kişisel güvenlik gibi te- mel insansal haklarım koruma- daki başansızlığın protesto edi- leceğüıi soylediler. Prof. Dr. Necla Arat, Prof. Dr. Aysel Çeükel ve Prof. Dr. Türkân Saylan, merkez adına yaptıkları açıklamada imza kampanyası ile de 1993 yılında gerçekleştırilecek Birleşmiş Mil- letler İnsan Haklan Dünya Kon- feransı'mn gündemine kadınla- nn insan haklarının da dahil edilmesinin amaçlandığını vrr- guladılar. RÖNESANS İNGİLTERETStNDE TÜRKLER Nazan Aksoy 8.U00 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Turkocağı Cad 39-41 Cağatoğlu-lstanbul "Geleceğin Sigortası" Primlerinizi Yatiîmayı Unutmayınız! ANADOLU HAYAT Genel Müdürlük Ankara Cad No 221 34430 Sirkeci / ÎST. Tel- 511 42 80 Fax 520 94 55
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle