Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 KASIM 1991 HABERLER CUMHURİYET/3
HALÛKŞAHİN
Olçü
Babıâli'ye 1970'li yılların ortalannda geldim. Yeni bir ga-
zete çıkanlacak. Başında o zaman çok ünlü ve popüler genç
bir yönetici var.
Herkeste bir merak: Acaba gazete kaç satacak? Gazeteyi
çıkaran arkadaşlar alçakgönüllü görünmeye çalışıyorlar:
"Vallahi tahmin yapmak çok zor. 50-60 bin filan..."
Dışandan biri:
"Yüz bin garanti" diyor.
Bir başkası atılıyor:
"Yüz bin olur mu? En az 200 bin."
"Tabii canım. Bir kere kadınlar kapışacak... Betki 300 bi-
ne vurur."
Sanki açıkarttırma. Bir dolduruştur gidıyor.
Gazeteyi çıkaran arkadaşlar sonunda 100 bin satışı ger-
çekçi bir hedef olarak görmeye başlıyorlar. Artık 50-60 bin-
den söz edenlere kötü gözle bakılıyor. Tüm sistemler en az
100 bine göre ayarlanmış.
Derken gazete çıkıyor. Birkaç hafta içinde gerçek satış be-
lirleniyor: 35 bin dolayında.
Tabii, gazeteyi çıkaranlarda müthiş bir panik. Yüz bin ne-
rede, 35 bin nerede?
Telaş içinde yalpalamalar dönemi başlıyor.
• • •
Bu anıyı şundan aktardım: Bir şeyi değerlendirirken ba-
şarının ölçüsünü dikkatle irdelemek gerekir
Son millı maçta bıze altı çekmeyi uman ingilızler tek golle
yetinmek zorunda kaiınca fena halde düş kınklığına uğradı-
lar. Oysa, başka bir atmosfer içinde, bu galibiyete bayram
edebilirterdi.
Gazeteyi çıkaran arkadaşlar da doiduruşa gelip 100 binli
hayaller kurmak yerine _ . „
iik hedefierinde kaisa- Demırel, enflasyon
lardı, 35 bin satışı iyi konusunda, sağllk
%T£S S S Konusunda, toplumsal
y güvenlik konusunda ve
öiçü konusu siya- diğer konularda somut
n oiarak değeriendirdi-
ği 20 Ekim seçimierini olduğuna göre özürü de
b.?'™ nîS
ul
Irak yok-Kendisinden çokşey
görüyor. beklenıyor.
Acaba hangisi haklı? Hangisi daha gerçekçi?
Ölçüler konusunda peşin peşin düşünmek gerekiyor.
• • •
Bu konuda güncel soru şu:
DYP-SHP koalısyonunda gerçekçi başarı ölçüsü ne olma-
lı? DYP için ne, SHP için ne?
SHP konusunda çevremde küçük bir anket yaptım:
"Dağılmadan, bölünmeden, kavga etmeden koalisyonu
sürdürsünler yeter" diyenler oldu.
"icraatı Demirel e bıraksınlar, demokratikleşmenin lokomo-
tifliğini yapsınlar, başarı sayarım" diyenler çıktı.
Çevremden duyduklarım SHP'nin başarısına ilişkin ölçü-
ierin çok yüksek olmadığını gösteriyor. Pek çok kişi alçakgö-
nüllü ölçülerle yetinmeye razı. Bu aslında SHP için bir şans-
tır. Çünkü, SHP'nin eline, beklentileri aşarak toplumu olum-
lu anlamda şaşırtmak fırsatını veriyor.
SHP, kabineye girecek bakanları iyi seçerek ve onlan par-
ti olarak destekleyerek haklı ya da haksız olarak alnına vu-
rulmuş olan "becerıksiz" damgasını kısmen silebilır. Belirli
alanlarda toplumsal refah ve demokrasi yönünde somut
adımlar atarak "Bunlardan ış çıkmaz" imgesinı biraz dağı-
tabilir. Birtakım üyelerinın bakan olarak "devlet adamı" say-
gınlığı kazanmasını sağlayarak kadrosunun gücünü sergile-
yebilir.
Ya da kendi iç kavgalanna ve bölünmelerine devam edip,
hükümetteki elemanlarını köstekteyerek, o kötü damgalann
koyulaşmasına neden olabilir.
1970'lerin sonunda Ecevit'ten "düzenı değiştirmesi" ve
"halkı kurtarması" bekleniyordu. Bunlar, hele o günün ko-
şullan altında, gerçekçi ölçüler değildi. Bu nedenle düş kı-
rıklığı da derin ve sert oldu.
Şu anda koalisyon ortağı SHP'den hiç kimse mucize bek-
lemiyor. Bakalım SHP bu durumdan yararlanıp olumlu an-
lamda sürpriz yapabilecek mi?
• • •
DYP ve Demırel'e gelince... Orada beklentiler daha fazla,
ölçüler daha yüksek. Demek kı düş kmklığı potansıyeli de
daha çok.
Demirel yıllardır meydan meydan dolaşarak ülkeyi en iyi
kendisinin yönetecegini iddia etti. Enflasyon konusunda, sağ-
lık konusunda, toplumsal güvenlik konusunda ve diğer ko-
nularda somut vaatlerde bulundu. Partisine tam olarak hâ-
kim olduğuna göre özürü de yok. Kendisinden çok şey bek-
leniyor.
Bakalım gazetesi kaç satacak?
Gerçek tiraj rakamlarının alınacağı günler yaklaşıyor
Sinema eğitimi
görene iş yok
BÜLENT ECEVİT
ANTALYA — Türk sine-
masının 77. yıldönümü
"sorunlu" kutlandı. 28. Altın
Portakal Film Festivali nede-
niyle Antalya'da bulunan sa-
natçılar belediye önünden
Cumhuriyet Meydanı'na kadar
elkrinde dövizlerle yürüdüler.
Belediye başkanı ve valinin
çelenk koyraasından sonra 50.
sanat yılını kutlayan sanatçı
Sadri Alışık, yaptığı konuşma-
da Türk sinemasının içinde bu-
hmduğu durumdan etkilenme-
meye çalışarak dimdik ayakta
durmaya devam edeceğûıi söy-
ledi. Ahşık, sinemanın 77 yü-
lık geçmişini kısaca özetledik-
ten sonra "Nereden nereye gel-
dik. Türk sinemasımi] asıl so-
runn, gösterecek sinema bala-
maması. Geçmişte daha büyük
sonuıbr vardı. Şimdi de var. O
zamaolar sinema bagünlere
geidiyse bmndan sonra dimdik
tyalrta kataragına inanıyorom.
Tttrk sineması bn güce
sahiptir" dedi.
"Tnrkiye Yabancı Filmlerin
Arenaa DefOdir", "TRT Ne-
den Türk SuKmasının Yanın-
da Degil?", "Yeni Bir Sinema
Yasası lstiyoruz" ve "Yaban-
a Filmlerdeki Liberasyona
Son" gibi dövizlerin bulundu-
ğu törende Belediye Başkanı
Hasan Snbaşı, "Siz sanatçdar
smemayı ayakta tutmaşsnnaz,
Antalya olarak da bizier katkı-
da balanabUiyorsak ne nmtlu
bize. MataalU idareter arbk sa-
nat ve kiUtör etkinliklerine
agıruk vererek gerekli ortamı
hfnır*fti1>
y*iwfıHar>
' diye konuş-
tu. Vali Saffet Ankan Bedük
de sinemanın ülke kültürüne
öuemli katkısının bulunduğunu
anlattı.
Sinema eğitimi gören öğren-
cilerin, sanatçılann katıldıkla-
n "Sinema ve E|jtim İBşkfleri"
konulu forumda öğrencüer, ya-
puncı ve yönetmenlerin "mek-
tepVIere gerekli ilgiyi göster-
mediklerini okuldan mezun ol-
duktan sonra başka işler yap-
mak zorunda kaldıklannı an-
lattılar. Sanatçı ve yapımcılar
verdikleri yanıtlarda Türk sine-
masının içinde bulunduğu du-
rum nedeniyle az elemanla ça-
lışmayı yeğlediklerini, çok fil-
min üretiLmesi balinde daha
çok elemana gereksinimleri
olacaklannı söylediler. Bu ara-
da forumun yöneticisi Dr.
Ofnz Makal, sinema eğitimini
veren okullann çokluğunu an-
lattı. Batı'da bu tür okullarda
az öğrenri okuduğunu ve bö-
lümlerinden mezun olduktan
sonra hemen iş bulabildikleri-
ni söyledi. Yapımcı Şerafettin
Gürün, yapımcılığın para kaza-
nılan bir meslek olmadığını be-
lirtti. Yapımcı yönetmen Tnn-
cay Yönder de Türkiye'de se-
narist, gönintü yönetmeni ek-
sikliklerinin bulunduğunu,
genç insanlann bunlara doğru
yönelmeleri gerektiğini anlattı.
50. sanat yılını kutlayan Sad-
ri Alışık'a festival yürütme ku-
rulu bir şükran plaketi sundu.
Daha sonra "Sinema ve
Seyirci" konulu panel düzen-
lendi. Panelde konuşmacılar
seyircilerin Türk sinemasına
önem vermesi halinde yabancı
filmlerdeki gibi pahalı filmlerin
çekiminin yapüacağuıı söyledi-
ler. Seyirciler çok az kaliteli fil-
min üretildiğini söyleyerek si-
nemaalan eleştirdiler.
Sinema okullan arasında dü-
zenlenen senaryo-öykü yanş-
masında 9 Eylül Üniversitesi'-
nden Gühuz Saraçofla, "Has-
retin Karşı Kıyısında" adlı öy-
küsüyle birinci oldu.
bandı çarpiştiy 22 bin koyun telefoldu
BoğazYlaıı koyun aktı
SAHİLE VURDU — Lübnan gemisindeki koyunlardan birkaç
yüzü, batmadan önce açdan ambar kapaklanndan denize dökul-
dü. Bazüan yüzerek sahile ulaşırken, birçogu bogulmuş halde sa-
hile vurdu. (Fotograf: SUAT KOZLUKLU)
tstanbul Haber Servisi — ts-
tanbul Boğazı'ndan koyun yükü
Ue geçiş yapan Lübnan bandıralı
bir gemi, mısır yüklü Filiçinler
gemisine çarparak battı. Anado-
luhisan önlerinde meydana ge-
len kazadan sonra tstinye önle-
rine sürüklenerek batan Lübnan
gemisindeki 22 bin baş koyun
boğularak telef oldu. Mürette-
battan iki kişi de kayboldu. Kı-
lavuz kaptansız geçiş yapan ge-
minin çarptığı Filipinler bandı-
ralı diğer gemi de baş kısmından
hasar görerek Büyükdere önle-
rine çekildi. tki geminin perso-
neli gözaltına alındı. Gemiden
denize dökülen yüzlerce koyun
da teknelerle kurtanlarak kıyı-
ya ^kanldı.
Kuvvetli akıntılan, jeolojik
yapısı ile sisli havalarda dene-
yinıli kaptanlann bile korkulu
rüyası olan Jstanbul Boğazı'na
kazaları önlemek amacıyla sin-
yalizasyon sistemi yerleştırilmesi
tartışmalan sürerken Boğaz bir
kazaya daha sahne oldu. Deniz
polisi ve görgü tanıklanndan
edinilen bilgiye göre Romanya'-
nın Köstence L>manı'ndan yük-
kdiği 958 ton hayvanla Suhye'-
nin Tartus Limanı'na yol alan
1599 grostonluk Lübnan bandı-
ralı "Rubinion-18" adlı gemi,
18.00 sıralannda lstanbul Boğa-
zı'na girdi. Bu arada ABD'nin
New Orleans Limanı'ndan yo-
la çıkan ve Sovyetler Birliği'ne
giden 37 bin 519 grostonluk Fi-
lipinler bandıraiı "Madonna
Liry" adlı mısır yüklü gemi, Ha-
rem'den Cengiz adk kılavuz
kaptanı alarak Boğaz'a çıktı.
Yanlış rota izlediği belirtilen
kılavuz kaptansız Lübnan ban-
dıralı gemi, ses ile ışık sinyali ve-
rerek uyanda bulunan ve roıa
değiştirmeye fırsat bulamayan
Filipinler bandıralı gemiye, Ana-
doluhisarı önünde baş kısmın-
dan çarptı. Çarpma ile gemiler
kenetlenirken, Filipinler gemisi,
MÜRETTEBAT — Lübnan bandıralı gemiden kurtulan müret-
lebattan bir kısmı tstinye Devlet Hastanesi'nde ayakta tedavi edil-
di. (Fotoğraf: SUAT KOZLUKLU)
ağır hasar gören Lübnan gerru-
sini batmaması için Rumeli ya-
kasına sürüklemeye başladı.
Lübnan gemisinde yaşanan pa-
nik sırasında mürettebatın, ko-
yunlann bulunduğu ambann
kapaklanndan birini açabildik-
leri belirtildi. "Madonna Lily"
gemisinin kaptanı kıyıdaki yalı-
lara çarpmamak için manevra
yaparak uzaklaşınca,
"Rubinion-18" adlı gemi, Fatüı
Sultan Mehmet Köprüsü'nün
Rumeli ayağı yakınlarında, ls-
tinye - Baltalimanı arasında su-
lara gömüldü. Bu sırada denize
atlayan Lübnan gemisinin 31
mürettebatmdan 29'u çevredeki
tekneler tarafından kurtarıldı.
Kurtarma çalışmalarına, işada-
mı Rahmi Koç'un s-'irat teknesi-
nin de katıldığı görüldü. Batan
geminin açılan ambar kapağın-
dan dışan çıkabilen yüzlerce ko-
yun da denize döküldü. Gemi-
den sızan mazot da çevreye ya-
yüdı. Karanlıkta sürdürülen kur-
tarma calışmalan sırasında, mü-
rettebattan iki kişinin kayboldu-
ğu anlaşıldı. Kurtarılan muret-
tebat, çevredekilerin yardımı ile
tstinye Devlet Hastanesi'ne kal-
dırılarak bir bölümü ayakta te-
davi edildi.
Batan gemiden dökülen ko-
yunlaı, Istinye önlerinde yüzerek
karaya çıkarken, telef olan ko-
yunlar da teknelerle toplandı.
Ancak 22 bin koyunun büyük
bölümü gemiyle birlikte kapalı
ambarda sulara gömüldü. Deni-
zin yuzeyini kaplayan mazotun
etkisiyle siyaha boyanan koyun-
lar toplanırken, çevreden bazı
kişilerin birkaç koyunu çalarak
götürdüğü belirlendi.
Çarpmadan sonra baş kıs-
mından hasar gören Filipinler
bandıratı gemi ise Büyükdere
önlerine çekildi.
Sanyer Cumhuriyet Savcısı
tlhan Demirsü, lstanbul Boğa-
zı'nda iki geminin çarpışmasıy-
la ilgili olarak mürettebatın ifa-
delerinin ahndığını bildirdi.
Lübnan gemisinde 31 müret-
tebatın bulunduğunu ve bunlar-
dan Rumen kaptan Ilinca
Ghorghe ve Suriyeli ikinci kap-
tan Abdullah Hamudi'nin kay-
bolduğunu belirten Demirsü,
Filipin gemisinde kaybın söz ko-
nusu olmadığını kaydetti.
Mürettebattan biri kadın 5 ki-
şi de İstinye Karakolu'na geti-
rilerek ifade verdiler. Mürette-
bat için alkol kontrolu de yapıl-
dı. Filipin gemisi tarafından
kurtarılan 3 mürettebatın hâlâ
bu gemide bulunduğu öğrenildi.
tstinye Devlet Hastaaesi'nde
tedavi gören elektrikçi Rumen
Rudeanu Ovidio, kazayı iç kı-
sımda olduğu için görmediğini,
ancak gemide 32 kişi olduklan-
nı söyledi. Gemi mürettebatm-
dan 5'inin Rumen, diğerlerinin
Suriyeli olduğu büdirildi.
Bu arada, Boğaz'daki yoğun
sis, dün gece lstanbul Boğazı'n-
da sürdürülen arama çalışmala-
nnı guçleştirdi.
öte yandan, tstanbul Büyük-
şehir Belediye Zabıta Müdürü
Şinasi Yalçın, batan geminin
mazot sızdırdığıru, mazotu te-
mizlemek için belediyeye ait iki
deniz aracının yaru sıra vidan-
jörden faydalanılacağmı bildir-
di. Yalçın, aynca özel bir firma-
dan mazotu absorbe edecek bir
kimyasal maddenin dökülmesi
için yardım istediklerini de söy-
ledi. Şinasi Yalçın, kurtanlan
hayvanları da Mezbahalar Mü-
dürlüğü'ne teslim edeceklerini
kaydetti.
Bu arada, denizde ve kıyıda
bulunan koyunların sağuksız
olabileceği bildirilerek yememe-
leri konusunda vatandaşlar uya-
rıldı.
Belediye Başkanı Sözm, Başbakan Yümaz% baa bakanktrıpolis, savcı ve valiyisuçladı
Fareleri kimler koruyor?HÜRRİYET UYMAZ
Tehlikeli atıklarıyla yıllardır
Marmara'yı zehirleyen, dayanıl-
maz kokusuyla çevreyi rahatsız
eden, bu arada deri artıklarıyla
farelerin üreyip çoğaldığı bir pis-
lik yuvasına dönüşen Kazlıçeş-
me'deki deri fabrikalan sorun
olmayı sürdürüyor.
Bugüne kadar defalarca taşın-
ma sözü verdikleri halde, "Tıız-
la'daki yeni tesislerinin taraam-
lanmamış olduğu" gerekçesiyle-
siyle, yerlerinden kıpırdamayan
deri sanayicilerinin, "çok büyük
bir baskı gnıbu" olduğunu be-
lirten lstanbul Buyükşehir Bele-
diye Başkanı Nurettin Sözen,
"Bu taşınmayı ertelemek için
Başbakan Mesnt Yümaz'dan ba-
zı bakanlar, polis, savcı, validen
ticaret ve sanayii odalanna ka-
dar birçok iist düzey yetkilinin
devreye girdigini" söyledi.
Kazlıçeşme deri fabrikalan
yülardan bu yana, zehirli atık-
lanyla denizi ve havayı kirleti-
yor. Bu arada çevreye dayarul-
maz bir koku yayan bu fabrika-
lardaki deri artıklanyla beslenen
fareler, Zeytinburnu yöresinJe
oturanlann sağlığını tehdit edi-
yor. Kazhçeşme'de bir deri fab-
rikasında çalışan Alaaddin Sii-
zer, bu yörelerde kedilerin bile
korkup kaçtığı farelerin ilaçla
öldürülemediğini belirterek,
evinde farelerden anndırabilmek
için döşemeyi tamamen değiştir-
mek zorunda kaldığını söyledi.
Bir diğer işçi Sezer Çelik ise, fa-
relerin zenirle ölmemelerini,
"fabrikalann asit, arnık, gibi
zehirli sulannda yaşamaya aiış-
mış ohnalanyla" açıkladı. ÇeUk,
"mesai saaderi bitiminde yüzler-
ce fare fabrikalarda dolanır, so-
kaklara çıkıp bn zehirli su bu-
Innan kanallarda yüzer" dedi.
Saglık tşleri Daire Başkan-
bğı Şeref Solak ise, bu konuda
araştırma ve laboratuvar çalış-
malannın lamamlanmak üzere
olduğunu vurgulayarak, önü-
müzdeki gunlerde fareleri yok
etme programının uygulamaya
konulacağını açıkladı.
tnsan ve çevre sağlığı açısın-
dan ciddi sorunlar yaratan deri
fabrikalannın Tuzla'ya taşınma
konusunu görüşmek üzere baş-
vurduğumuz tstanbul Buyükşe-
hir Belediye Başkanı Nurettin
Sözen, Kazlıçeşme olayımn per-
de arkasını anlatan ilginç açık-
lamalar yaptı. Sozen'in dericüer-
le ilgili sorulanmıza yamtlan
şöyle:
— Kazbceşme'ye gittigünizde,
yüz kadar tesisin hâlâ cahşıyor
oldnğunu gördük. Bu fabrika-
lann Tuzla'ya taşmmış olmala-
n gerekmiyor muydn?
Sözen: Göreve gelişimin bi-
rinci ayında dericilerle, odalann
ve çevrecilerin katıldığı bir bri-
fing yaptık. Kendilerine taşnı-
malan için süre verdik. Mart,
mayıs, haziran dediler ama ara-
dan üç yıl geçmesine karşın hâ-
lâ sözlerini tutmadılar. Sendika,
işçi sınıfı da sözünde durmadı.
Sendika, işçilere 'Bakın arka-
daşlar, size her türlü yardımı
yapmaya hazınm, iş bulmaya'
dedim. Hatta o gunlerde
300-400 kişilik işçi alımı sınavı
açmıştık, onu iptal ettik ve ken-
dilerine "Tamamını sizden ala-
cagız. Bnyrun geHn, size sosyal
güventeler verecegiz, sendikanı-
za arsa verelim, burası Türkiye2
-
nin İstanbol'un bir cıbanıdır, ge-
Hn bunn birlikte çözeHm" dedik.
Ama bugune kadar gelen olma-
dı.
— Mnhürieme girişimleriniz
neden başanazlıkla sonuçlanı-
Zcvtinbnrnı yöresi tebdit altında. (UĞUR GÜNYÜZ)
yor?
Sözen: Mühürleme olayımız-
da, parlamento dahil, hiçbir
makam müdahale edecek du-
rumda değil. Ama olay bakın
nasü gelişti: Türkiye'de demok-
rasi işlemediği için milletvekilleri
olay yaratmaya başladı. Mesut
Yümaz hükümetinden önceki
hükümetlerde, butün bakanlar
teker teker bize başvurdu. Enerji
Bakanı'na, Maliye ve Gümrük
Bakanfna hep aynı yanıtı verdi.
"Bnranın saglık açısından tek-
rar açüması sakıncah, hayatımız
tehlikeye giriyor" dedim. Hatta
durum öyle bir hale geldi ki ay-
nı yazıyı çoğaltıp, sanayi odası,
Ticaret Odası'na göndermeye
başladım. Hepsi de 'Işte, süre
verseniz" dediler. Mesut Yümaz,
başbakan olduğunda kendisini
ziyaret ettiğimde; bana ilk işi
Kazlıçeşme'yi sormak oldu, da-
ha hiçbir şey konuşmadan.
— Neden?
Sözen: Çünkü kardeşi Turgut
Yılmaz, Kazlıçeşme Dericiler
Derneği Başkanı Turgut Koşar-
ın ortağı.
— Bir grup sanayici nasıl bir
belediyeyi bu kadar etkisiz hale
getirebiliyor? Başbakan Mesnt
Yılmaz. miting alanlannda yol-
snzluk ve haksızbklann üzerine
gitmezsem namerdim" demedi
mi?
Sözen: 1946-501erde bu deri-
cilerin Kazhçeşme*den kaldınl-
ması için Vilayette protokol im-
zalanmıs. Bu sorun her beledi-
ye döneminde gündeme gelmiş.
Dalan dozerleri götürmüş ora-
ya, geri çeviraüşler, kaldı ki Kaz-
hçeşme Dericiler Derneği Baş-
kanı Turgut Koşar akrabası olur.
Hiçbir iktidar bunlara mudaha-
le edememiş. Ben ve arkadaşla-
nm, iş başına geldiğimizde, bü-
yük baskı gnıbu olan bu derici-
lerle nasıl başa çıkabileceğimizi
araştırdık. Yasal sımrlar içinde
kalmayı yeğledik ve "yasal ba-
kımdan ruhsatsız, planda tu-
rizm alanı olarak göriilen, deni-
zi, havayı kirleten" bu fabrika-
lar, sağlığa uygun olmadığı için
komisyon karanyla mühürledik.
Ama bundan sonra Kazlıçeşme1
de mühür fekki yaşandı. Deri-
ciler, dünya hukuk tarihine ge-
çebilecek sayıda tam 9 defa mü-
hürlerimizi kopanp işlerine de-
vam ettiler.
— Peki, mühür fekki suç de-
ğil mi? Bu neden önlenmiyor?
Sözen: Suç. Biz suç duyunı-
sunda bulunuyoruz, davalarm
takip yetkisi bizde değil. Bu ara-
da Kazhçeşme'de kamuya ait
arizelerdeki fabrikalan yıkarak,
orayı "belki vicdana gelirler, in-
safa gelirler" diye park yaptır-
dım. Tabii bunlann akabinde bir
sürü mahkemeler açıldı aleyhi-
mize, soruşturmalar yapıldı,
"kanalizasyonu yıktınız,
ükadınız" diye tutanaklar dü-
zenlendi.
— Yanıunıyorsam, Tuzla te-
sislerinin temeU 1987de atıidı?
Para, kredi açısından bir sıkın-
tı yoksa, o tesislerin simdiye ka-
dar çoktan bitmiş olması gerek-
mez miydi?
Sözen: Orada antma tesisi de
var. Deriyi işlerken kadmiyum
kullamyorlarmış. Onu geri ka-
zanacak üniteyi kunnadıklan
için gitmediklerini söylüyorlar.
Biz her şeye hazınz o tesisi biti-
rebilmeleri için. Eksik 8 kilo-
metrelik kanaUzasyonlan vardı,
ilk 6 ayda tamamladım onu ben.
Kadmiyum olayını bahane edi-
yorlar gitmemek için. Al sana
yolun, suyun, elektriğin, antma
tesisin. Neden gitsinler? Sen bu-
rada 50 yıl zehirli atıklannı doğ-
rudan doğnıya denize vermişsin,
hava kirletmenin cezası yok.
Bu görüşmeden sonra bıigı al-
mak üzere başvurduğumuz Kaz-
bçeşme Dericiler Derneği Baş-
kanı Tnrgut Koşar, tüm ısrarlı
aramalanmıza ve not bırakma-
larımıza karşın karşımıza
çıkmadı.
Kadınlardan şiddete karşı eylem
Istanbul Haber Servisi — ts-
tanbul Üniversitesi Kadın So-
runlan Araştırma ve Uygulama
Merkezi, tüm dünyada, kadın-
lara şiddet uygulanmasına kar-
şı uluslararası eylem günü ilan
edilen 25 kasım ile Insan Hak-
lan Günu olan 10 arahk günle-
ri arasmdaki 16 günü "Şiddete
karşı ejrlem" süresi olarak değer-
lendirecek. Merkez, "Kadın
haklannı çiğnemek insan hakla-
nnı çiğnemektir" başlıklı imza
kampanyasıyla da 1993 yılmda
yapılacak Birleşmiş Milletler în-
san Haklan Dünya Konferansı
1
nm gündemine kadın insan hak-
larının da ahnmasını sağlamayı
amaçlıyor.
Kadınlar ve kızların cinsiyet-
leri yüzünden her yerde sistema-
tik şekilde şiddet, işkence, cin-
sel isüsmar, cinsel taciz, açlık ve
ekonomik yoksulluk öznesi ol-
duklanmn vurgulandığı "Kadın
haklannı çiğnemek insan hakla-
nnı çiğnemektir" başlıklı bildi-
ride şu bilgilere de yer verihyor:
"ABD'ÜO kadınlann başta ge-
len yaralanma nedenleri dayak.
Her yıl dört bin kadın eşleri ta-
rafından dövülerek öldürulüyor.
Hindistan'da her on kadından
sekizi şiddet kurbanı. Fransa'da
da şiddet kurbanlannın yüzde
95'i kadınlar. Barbados'ta kötü
beslenme ve bakımsızlık yüzün-
den 4 yaşından once ölen kız "o-
cuklaruun sayısı erkek çocuklar-
dan 4 kat daha fazla. Bu 'ur bir
şiddet her ülkede, tüm sosyal ve
etnik gruplar arasında belki de
en yayın olan insan haklan ih-
lali olarak ortaya çıktığı halde
hâlâ insan baklan gündeminin
dışında bırakılmaktadır."
Bu nedene dayanarak tüm
dünyada 25 kasım-10 arahk gün-
leri arasında şiddete karşı eylem
süresi olarak değerlendirileceği-
ni açıklayan tstanbul Üniversi-
tesi Kadın Sorunlan Araştırma
ve Uygulama Merkezi yönetici-
leri, bu süre içinde kampanya-
larla kadınlann yaşamak, öz-
gürlük ve kişisel güvenlik gibi te-
mel insansal haklarım koruma-
daki başansızlığın protesto edi-
leceğüıi soylediler.
Prof. Dr. Necla Arat, Prof.
Dr. Aysel Çeükel ve Prof. Dr.
Türkân Saylan, merkez adına
yaptıkları açıklamada imza
kampanyası ile de 1993 yılında
gerçekleştırilecek Birleşmiş Mil-
letler İnsan Haklan Dünya Kon-
feransı'mn gündemine kadınla-
nn insan haklarının da dahil
edilmesinin amaçlandığını vrr-
guladılar.
RÖNESANS
İNGİLTERETStNDE
TÜRKLER
Nazan Aksoy
8.U00 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Turkocağı
Cad 39-41 Cağatoğlu-lstanbul
"Geleceğin Sigortası"
Primlerinizi Yatiîmayı
Unutmayınız!
ANADOLU HAYAT
Genel Müdürlük Ankara Cad No 221 34430 Sirkeci / ÎST.
Tel- 511 42 80 Fax 520 94 55