19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 13 KASIM 1991 Doç. Dr. MURAT ŞEKER Ankara Ü. SiyasalBilgilerFakültesi Türk İşçisinin Seçimlerde DavranışıAT ülkelerinde ilke olarak işçi sınıfı ile sosyal demokrat parti- ler arasında organik bir ilişki kurulmuştur Bu ilişki, işçilerit, aday olma ve oy verme davranışlarını da yönlendirmekte ve sosyal demokrat partilehn çalışma ılişkilerine ilişkin politikalarının oluş- turulmasında belirleyici olmaktadır. Bu tûrden bir organik birlikteliğın olmadığı ülkemizde işçi sınıfı ile sosyal demokrat partiler arasındakı ilışkınin sağlanması ta- mamen sosyal demokrat partilerin anlayış ve davranışına bağlı kalmaktadır. Seçimlerde, sosyal demokrat olduğunu öne süren partilerden DSP, savunduğu potitıkalaria tamamen kırsal atana yönelik ol- muş, "işçi" olduklannı açıkladığı adayları ise liste açıklarını ka- patmak için kullandığı izlenimini yaratmıştır. Aslında, organik bir ilişki olmadığı durumlarda, bir adayın "işçi" olması tek başına bir anlam taşımaz. Bu "işçi"nin hangı mücadelelerden geçerek bu hakka layık görüldüğûnün de bilinmesi gereklidır. OSP'nin böyle bir sorunsalı olmamıştır SHP ise .aday gosterme aşamasında tamamen kendiliğindenci olmuştur Ön seçım sısteminin de doğal bir sonucu olarak "işçi" adaylar diğerleri ile mücadele ederek listelerde yer almaya ça- lışmışlardır. fîîf : BirSOSySİdemokrat sındayalnızcakadınlara partİnİn, ÖZellİkle bÜVÜk belirli kurullarda ayrıca- I^__»;,,_-J_ , , „ ;«^,,7/,,w^r, ™, hk tammaktad.r. Bu ay- kentlerde ve ışçılerden oy ncaiık da yazık ki miiiet- istenen hernoktada m a S ? y a n s " çahşanlarm adaylanna Bir sosyai demokrat öncelik ve ayrıcalık K r ^ ' K i ' e S ^,mas, aykmbir oy istenen her noktada Uygulama değlldir. çalışanların adaylanna " ~ ~ " " " " " ' " " ~ " ~ ^ " • " " " ~ ~ öncelik ve ayrıcalık tanıması aykırı bir uygulama değıldir. Çalı- şanlarla gelecekte daha anlamlı bir organik bütünleşmeye gi- debilmek ıçın sosyal demokrat parti bu önlemleri kendi tüzel dü- zenlemelen arasında almalıdır. SHP bu türden bir çabaya yalnızca bir noktada, o da tartış- malı bir biçimde girebilmiştir. Buna karşılık yirmiye yakın millet- vekilliğı ıçin bir başka parti ile uzlaşmaya girebilmiştir Bu yazı- nın tartışma konusu, başka bir parti ile olan bu birliktelik değil- dir. Ancak görülüyor ki yetkili kurullar isteselerdı çalışanların ör- gütleriyle de belirli adaylıklar için anlaşmaya gidebıleceklerdı. Oysa partinin genel sekreteri bile, ön seçıme girmek yerine, ça- hşanlara önerilmesı gereken bir yere kendi kendini atamıştır. Seçim öncesı çalışmalarında sosyal demokrat partiler, çalışan- lara yönelik kayıtsızlıklarını sürdürmüşlerdir. DSP çalışanların ör- gütlü bütünlüğünü yok saymış, SHP ise "Gelir Dağılımı Politikaları" adlı küçük bir broşürle yasak savmıştır. "Sağcı" diye kendılerini tanımlayan siyasi partilerin tümü, içe- rik olarak sosyal demokrat kriterlere de uygun görünen politika- ları savunurken; "Avrupa Sosyal Şartı"ndan, saydam politikalar- dan, istihdam yaratmaktan, sanayi hamlesınden, işsizlik sigor- tasından, memur sendikacılığından bahsederken, SHP bu alan- da sesini duyuramamıştır. SHP kuruluşundan bu yana olumsuz propaganda yapmayı kendisine ilke edinmiştir. Olumsuz propagandanın en başarılı uygulaması olan "limon" örneğınde bile SHP sonuç alamamış- tır. Karşı taraf, seçmene somut politikalar götürürken SHP olum- suzluğu götürmüştür. Bir parti, Avrupa Sosyal Şartı'ndan bah- sederken SHP'li seçmene, genel başkanları. üçüncü kışinin ağ- zından, "O sizi düşünüyor" diye sunulmuştur. Hem de hangi dün- yada: Blokların ortadan kalktığı, savaş kuşkularının azaldığı, in- sanların kendılerini düşünecek bir milli şefe ya da "Big Brother"a (ağabey) gereksinimlerinin hiç kalmadığı bir dünyada. Bugün bütün çalışanlar ayda bir hafta devlete vergi vermek için çalışıyorlarsa, bir hafta da bankalara faiz ödemek için çalı- şıyoriar. Tümü bankalara borçludur ve tümü birbirierine kefildir. Yan yana dikey olarak dizilmiş domino taşları gibi kararsız bir denge içinde belırsiz geleceği bekliyorlar. Birinin devrilmesi hep- sini birden devirecek. SHP'nin çalışanları koruyan tüzel düzenlemeleri yoktu, çalı- şanlardan seçilmiş adayları yoktu, çalışanlara yönelik politika- ları yoktu. SHP yönetimi içinde insan fiziğini bilen birisi olsaydı, bu yokluklar içinde oyların da yok olacağını anlayabilirdi. İdam Cezası Mçin Kaldırdmah? Nereden bakılırsa bakılsın, tek bir insamn bir başka insanı öldürmesi ne kadar vahşet, ne kadar hayvanlık, ne kadar çağ dışılık, ne kadar insan dışılık ise insanların bir araya gelmek ve güçlerini arttırmak için kurmuş oldukları devlet aracılığıyla başka bir insanı öldürmek de aym derecede vahşi, aynı derecede insanlık dışı bir eylemdir. Prof. Dr. EMRE KONGAR İdam cezasının akıl dışı olması çok açık: İn- san zaten ölümlüdür. İnsanı kendi haline bı- raktığınızda mutlak bir gün, üstelik de uzak olmayan bir gün ölecektir. Zamamn sonsuz- luğu düşünUldüğUnde bir insamn, bugün Türkiye'de ortalama 70 yıl olan ömrü, hemen hemen bir hiç demektir. Bu ömrü daha da kı- saltmanın akilla, mantıkla hiçbir ilgisi yoktur. Devlet nedir? İdam cezasının hukuk dışıhgı İdam cezasının hukuk dışılığı ise ancak dev- letin ne olduğu sorusuna cevap vermekle an- laşılabilir. Hukuk, devlet yapısı tarafından ortaya ko- nan bir düzendir. Devlet ise tabiatın yarattığı ya da (inananlar için) Allah'ın yarattığı bir ku- rum, bir varlık değildir. Devlet, insamn yarattığı bir kurumdur. Amacı da insamn tek başına yapamayacakla- nnı yapmasım sağlamaktır. Tabiata karşı sa- vaşmak, düşmana karşı korunmak gibi. Bu açıdan bakıldığında devlet, insamn ya- rattığı, insamn ürettiği bir kavramdır. Bu ne- denle insamn refahı ve insamn daha iyi geliş- mesi için ortaya konmuş bir varlıktır. Şimdi, insanı birey olarak yapamadıkları konusunda güçlendirmek amacıyla kurulan devletin, yine dönüp insana zarar vermesi ka- bul edilemeyecek ve düşünülemeyecek bir du- rumdur. Bunu, son zamanlarda çağdaşlaşmaya çok meraklı olan ve teknolojiyi çok öne getiren ba- zı siyasetçilerimizin terminolojisiyle, yani ro- bot teknolojisiyle açıklamaya çalışahm. Ro- bot edebiyatının yaratıcısı Isaac Asimov ya- pay bir robotlar dünyası üretir. Bu dünyada robotlann uyacakları birinci ilke, insana za- rar vermemektir. Yani bir robot her ne yapar- sa, hizmet etmek için bile olsa, korumak için bile olsa, başka bir insana zarar veremez. As- lında bu, son derece basit bir buluştur. Bir il- kokul öğrencisi bile bunu akıl edebilir. tşte devleti de böyle görmek gerekir. Aynen robotlar gibi, insana hizmet etmek için kurul- muş olan devlet, her ne olursa olsun insana zarar veremez, vermemelidir. Hukuk düzeni devleti ayakta tutmak için, yani insana güç vermekle yUkümlü olan bir kurumu oluşturmak için kurulmuş bir düzen olduğundan, bu düzenin herhangi bir insamn canımn alınmasma yol aÇacak biçimde hü- kümler içermesi akla ve mantığa değil, aynı zamanda hukukun temelini teşkil eden devlet kavramına da aykındır. Bu nedenle idam ce- zası hukuka aykındır diyorum. İdam cezası ve eğitim "Asmayalım da besleyelim mi?" veya "Ib- ret için asacaksın" gibi sözler aslında idam ce- zasının eğitime yönelik işlevlerine inananların düştükleri yanılgıyı vurgular. Aslında durum tam tersinedir. Çünkü kö- tülük yapanlan idam etmek, yani asmak, top- luma, yalnızca adam öldürmenin, yani asma- nın devlet eliyle yapıldığı için mübah, mak- bul, kabul edilir hatta istenir olduğunu gös- termekten öteye hiçbir mesaj taşımaz. Yani idam etmek eylemi, idam edilmeye yol açacak kötülüklerin yapılmasını önlemez ve hatta bu kötülükJeri önlemediği gibi, tam ter- sine adam öldürmek gibi kötülüklerin en ile- ri düzeyine erişmiş olan bir suçu teşvik eder. Bunun mantığı basittir: İdam cezası uygu- lanalı beri idama yol açacak hiçbir suçta azal- ma görülmemiştir. Yani, yine insanlar birbir- lerini öldürmeye devam etmişlerdir veya idam cezası uygun görülen vatan hainliği gibi, ırza tecavüz gibi veya başka tür suçlarda herhangi bir azalma veya yok olma söz konusu olma- mıştır. Buna karşılık idam cezasının devlet tarafın- dan yerine getirilmesi, insamn kafasında "De- mek ki bazı koşullarda insanı öldürmek doğrudur" yargısını oluşturmaktadır. Bütün eğitimciler biür: Egitimdeki en önemli ilke görerek öğrenmektir. Yine eğitim- de "demonstration effect" veya "gösteri etkfcT diye bir etki vardır. Bu, eğitimin uygulamalı sonuçlanna işaret eder. tşte idam cezası, Türkiye'de, devletin eliyle insanlann öldürülebileceğini ya da insan öl- dürmenin bazı şartlarda doğru ve haklı bir olay olduğunu öğretmesi bakımından son de- rece yanlış bir örnek oluşturmaktadır. Ben nasıl değiştim? Eskiden ben yalnızca siyasi amaçlı idamla- ra karşıydım. PARİS'TEN SELÇUK DEMİREL Hatta bu nedenle Unlü Aydınlar Dilekcesi'ni imzalarken, idam cezasına karşı olma yargı- sına küçük bir izahat koyrnuş ve yalnızca si- yasi amaçla yapılan idamlara karşı olduğumu belirtmiştim. O sıralardaki düşüncem: "Eğer bir katil 7 kişiyi ellerini başına kavuşturup yere yatınyor ve soğukkanlı bir biçimde enselerine kurşun sıkıyorsa, bu adamın devlet tarafından öldü- rülmesi caizdir" biçimindeydi. Fakat sonradan bu fıkrim değişti. Üstelik de Aydınlar Dilekçesi'nin veriliş tarihi düşü- nülürse, bu fikrimin son 5-6 yılda değişmiş ol- duğu açıkça görülecektir. Fikrimin değişmesi iki konudaki düşünce- lerimin derinleşmesi ile olanakh oldu. Birinci nokta devlet hakkındaki görüşlerim- di. Devleti, bireyin yani tek tek bütün vatan- daşların hizmetinde bir örgüt ve kurum ola- rak tanımlamaya başladığım zaman, bu dev- letin başka bireylerin haklarım korumak için dahi olsa herhangi bir bireyi katletmesinin ne kadar saçma, ne kadar mantıksız, ne kadar akıl dışı ve ne kadar hukuk dışı olduğunu fark ettim. Bu nedenle devlet konusundaki düşün- celerim derinleştikçe ve devletin "baba devlet" veya "egemen devlet" değü "hizmetkâr devlet" olduğu konusundaki inancım güçlendikçe iuam cezasının saçmalığını anlamam da o öl- çüde kolaylaştı. tkinci neden eğitim konusunda devletin bü- yük yol gösterici etkisini fark etmemle ortaya çıktı. Dehşetle fark ettim ki insan öldürmenin kö- tü olduğunu bütün kitaplarda söylememize karşın eğer kendi kurduğumuz en büyük ör- gütle, yani devletle insan öldürüyorsak, bütün vatandaşlarımıza "Asunda biz insan öldürme- nin kötü olduğunu söylüyonız, ama bazı hal- lerde onu öldürmek doğrudur, hatta gereklidir" mesajım vermekteyiz. Bir eğitimci olarak bu gerçeğin birdenbire farkına vardığımda dehşete kapıldığımı itiraf etmeliyim. Buradaki "dehşete kapümak" sa- dece toplumsal olarak yaptığımız yanlışın bi- lincine varmaktan değil, kendi bireysel aymaz- lığımı görmekten de kaynaklamyordu. Sonuç Nereden bakıhrsa bakılsın, tek bir insamn, bir başka insanı öldürmesi ne kadar vahşet, ne kadar hayvanlık, ne kadar çağ dışılık, ne kadar insan dışılık ise insanlann bir araya gel- mek ve güçlerini arttırmak için kurmuş olduk- ları devlet aracılığıyla başka bir insanı öldür- mek de aynı derecede vahşi, aym derecede in- sanlık dışı bir eylemdir. Üstelik devlet eliyle öldürme, insamn insa- nı birey eliyle öldürmesinden daha da vahim- dir, daha da büyük bir hatadır. Çünkü insa- mn iradesinden daha güçlü bir iradenin onu öldürmesine yol açarak başka insanlara da hemcinslerini öldürmenin, kimi zaman gerekli olduğu mesajım vermektedir. tdam cezasına karşı çıkmak, insanhğımıza sahip çıkmak demektir. Bugün artık, bir gün ben de düşüncelerim- den dolayı öldürülecek olursam, beni öldüren insana dahi idam cezası verilmesıne karşı ol- duğumu belirtmek isterim. tnsanoğlu, kendi hemcinsini yok etmeye ça- lışan budalayı dahi öldürmeyerek, ona ve bü- tün hemcinslerine bu yapılanın yanlış olduğu- nu göstermek zorundadır! 3. kez şampiyon olalım. CAMEL TROPHY 1992. Güney Amerika, Guyana. Brezilya'nın kuzeydoğusunda, yüzlerce küçük ırmağın kesiştiği 215.000 km2'lik bir yağmur ormaru. Kumtaşlanyla örtülmüş ağır bir balçık, geçit vermeyen sert tahtalı dev ağaçlar. Sıcak ve nemli iklimle gelen tropik yağmur! CAMEL TROPHY '88 ve '91 Türk Ekibinin zaferiyle sonuçlanmıştı. Türkiye 2 kez Dünya Şampiyonu olmuştu. Çok güç koşullann hüküm sürdüğü Guyana'da gelin, En Büyük Serüven'i yine önde bitirelim. Türkiye yine şampiyon olsun. 3- kez... OKTMHM ATUU vctumtt Tam donanımlı bir Land Rover/Discovery »^ ile Guyana'da 1000 mil yapacak gücünüz varsa, CAMEL TROPHY '92 için başvurun. 1988 TÜRKİYE SAMPİYON 1991 TÜRKİYE SAMPİYON Galip Gürel - Ali Deveci Menderes Utku - Bülent Özler Formu doldurun ve PK 79, Teşvikiye 80212, tstanbul adresine postalayın. Son Başvunı Tarihi: 6 Aralık 1991 Camel Trophy '92 Başvunı Formu En Büyük Serüven'e katılmak ıstiyorum. A d i : 1 I I I 1 I I 1 I I I I I M l l l Soyad.: M I M M I I M I I M Adres: I I M M M M I I M I I I I I I I I I I I 1 G U Y A N A ' 9 2 şehir M M I M I I Tei: |_J_L_LJ_LJ_J Ehliyet no: M M M M I Yaş: I I 1 C Mesiek: M I M M I I I M M I 1 I I Imza: Tarıh
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle