Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAVLAR VE GÖRÜŞLER 6 OCAK 1991
Körpe Zekâları
Söndüraıek...
HIFZI VELDET VELIDEDEOGLU
Körpe zekalan söndürmek konusunda ülke-
miz herhalde dünya birincileri arasında yer akr.
JÜt demek körpe zekalan söndürmek?
Açağıda sayacağım yöntemlerle düşünme ye-
teneğini daha gençlik çağında körletip kişiyi emir
kulu olarak yetiştirmek demektir bu.
Ülkemizde oldum olası düşünceden korkulur.
Düşünen ve düşündtiğünü dosdoğru söyleyene
çoğunca "ukalâ" denir. Bu konuda da ileri gi-
denin adı "deli"ye çıkar. Yöneticiler böyle doğ-
nı sözlü, doğru özlü, dik başlı kişilerden hiç hoş-
lanmazlar. Hele bu gibiler yazan, çizen, güzel ko-
nuşan insanlardan ise buıüar politikacılann uy-
kusunu kaçınr. Hele hele "Odunu aday göster-
sem, milletvekili seçilir", "Her şeyi ben bilirim",
"Ulkeyi tek başıma ben yönetirim" düşüncesin-
de olan politikacılar, az önce sözünü ettiğim tür-
den yazar ve çizerlere hiç mi hiç kaüanamazlar,
onları düşman bilirler.
Ne yaak ki Türkiye"de böyle durum ve tutum-
lara pek sık rastlanmaktadır. Bir yanda "demok-
ratik düşünceli" oldukları savıru ve bu ülkede dü-
şünce özgürlüğünün egemen olduğunu türlü ko-
nuşmalarında ileri sürerler, öte yanda ise kendi
düşüncelerine karş» çıkanlara (bunlar muhalefet
parüleri başkam bil« olsalar) olmadık suçlama-
larda bulunurlar. Bu gibiler, sözleri başka, ey-
lemleri yine başka olan kişilerdir. Osmanhcada
bunlara "kavli ile fîili blr olmayanlar" denirdi.
Ne denli üzülecek bir dummdur ki, 12 Eylül 1980
askeri darbesinden sonra böyleleri büsbütün or-
talığı kapladı; Atatürkçüyüz derler, Atatürk kar-
şıtıdırlar; laik düşünceliyiz derler, oysa tatn ter-
si bir doğrultuda olan "tarikatçı"dırlar; özgür dü-
şüncelî olduklarından söz ederler, oysa, anaya-
sayı bir yana itip katmerli totaliter davranış ve
eylemlerde bulunmaktan çekinmezler; "Atatürk
ilke ve inküaplarma bağlı" olduklarını ileri sü-
rerler, dahası bunları komyacaklanna yemin
ederler, ama 12 Eylül 1980 fasizmiyle getirilen
ve Atatürk ilkelerine taban tabana karşıt olan ku-
rallann kaldırılması için çaba harcamak şöyle
dursun, en küçük bir istek bile taşımazlar, "sos-
yal adalet" sözü ağızlanndan düşmez, oysa ça-
hşanlann ve bütün emekçilerin karşısındadırlar.
tşte bu gibiler kendilerinden daha zeki ve uzak-
görttşlü insanlara hiç katlanamazlar.
• • •
Gelelim eğitim ve Öğretim kurumlarına; okul-
lanndaki düzeni beğenrneyip terbiye ölçüleri için-
de eleştiren, ülkemizin sonınları karşışında dü-
şüncelerini açık açık belli eden öğrencilerin adı,
kimi okul yöneticileri ve öğretmenlerince "asi",
"serkeş", dahası, "mikrop"tur. Böyle eğitimci-
lere göre bu gibilerin kafalan daha şimdiden ezil-
melidir, çünkü "bunlardan ulkeye hayır gelmez".
Oysa bu çocuklara karşı yumuşak, sevecen, an-
layışlı ve hoşgörülü davramhrsa, kafalarmı ez-
mek yerine onlar topluma kazandınlır; ama bu
yol biraz cetindir, sabır ve zaman ister; böyle ço-
cuklara karşı davranışlarında içtenlikli oldukla-
nna onları inandırmak gerekir. Ne var ki kimi
yönetici ve öğretmenlerde sabır yoktur, uzun
uzun uğraşmaya katlanamazlar, kısa yoldan gi-
dip genç öğrenciyi hemen okuldan atmak ister-
ler. Bu doğrultuda bir disiplin anlayışı taşıyan-
lann tutumlarını aklım almıyor. Çünkü insan
sevgisinin her güçlüğü yeneceğine inananlarda-
nım. Ne yazık ki kimi öğretmen ve yöneticiler bu
inancı taşımadıklan için ileride belki de lider ola-
bilecek yetenekte birçok körpe zeka daha okul
çağında körleniyor; ruhsal yönden "asi" değil-
ken, okuldan uzâklastınlınca yolunu saşınyor ve
her türlü isyancı göriişlere ve örgütlere katılma
doğrultusuna yöneliyor. Bu, büyük bir kayıptır
Izmir'deki M.Ç. olayından sonra tstanbul'da
geçen şu N.A. olayını ele alalım. Bir lisede oğ-
renci olan bu kız çocuğu "savaşa hayır!" diye bir
kâğıt yazıp okul duvanna asmış. Bunu öğrenen
müdür, hemen harekete geçmiş, ihbarlar, polis,
DGM, sorgu, tutuklama, iki ayı aşkın bir süre
sonra da sahverüme. En kötüsü bu genç öğren-
cinin okul kaydının silinmesi.
Ne oluyomz?! Bir ya da birkaç çocuk karşı-
şında bu korku neye?! Devrim mi yapacaklar,
Türkiye'yi ters yüz mü edecekler?! Haydi okul
müdürü bilgi sahibi olmayı, öğrenmeyi yalnızca
ezbercilikten ibaret sanıyor, kendilerine verilen
bilginin dışına çıkıp başka kitaplar okuyan, gö-
rüş açısını, düşünce çevrenini (ufkunu) genişlet-
mek isteyen öğrencilere katlanamıyor, bu gibile-
ri "mikrop" sayıyor; DGM savcısının tutumuna
ne diyelim? Bu yaşta bir çocuk kaçacak da nere-
ye gidecek ki hemen tutuklama yoluna başvu-
ruluyor, daha bu yaşta hapisliğin acı yaşantıla-
nna yaraşır görülüyor! Demek okul müdürünün
görüşü kimi adalet adamlarında da yer etmiş. Bu,
körpe zekalan kötürümleştirmek, yok edip sil-
mek yolunu tutmaktır.
Ortaöğretimde böyle zekalan söndür, yükse-
köğretimde yok et, işte o zaman, gün gelir, ül-
keyi ya bu kıyımdan kurtulabilen çıkarcı kurnaz-
lar ya da geri zekalılar yönetmeye kalkar ve so-
runlar bir türlü çözüme bağlanamaz, bunalım
üzerine bunalım yaşanır.
Yazık değil mi ülkemize?!...
N.Aryı okuluna geri almak istemiyorlartnış;
bu, onun geleceğini mahvetmek demektir. Ha-
bere inanmak istemiyorum. Toplum olarak ne
hakkımız var böyle bir karar vermeye? Nasıl bir
toplum olduk biz. Lisenin 11. ve 12. sıruflannda
böyle tehlikeli bir durumla iki kez karşı karşıya
gelmiş olduğum için okuldan atılma tehlikesi sür-
dükçe yürekte duyulan acıyı, ruhta kopan fırtı-
nalan çok yakından tatmış bir kişi olduğumdan,
bu satırları yazarken bile büyük üzüntü duyu-
yorum. Umarım ve dilerim ki sağduyu, ülke ve
insan sevgisi üstün gelir de N.A. ve arkadaşlan
yeniden kendi okullanna kavuşurlar ve eğer sıkı
çahşırlarsa bu ders yılını da yitirmemiş olurlar.
• * *
Son 20-25 yıldan beri ülkemizde körpe zeka-
lan söndürmenin bir yolu da çok kurnaz ve sin-
si bir örgütlenme ile devlet desteğini de sağlaya-
rak zeka düzeyleri yüksek çocuklan seçip yatılı
Kuran kurslannda eğitmek daha sonra ilk ve or-
taöğretim kurumlannda burslarla okutmak,
özellikle imam hatip liselerinde yetiştirmek, da-
ha sonra da siyasal bilgiler, hukuk ve eğitim fa-
kültelerinin sınavlanna sokup onlan bu fakül-
telerde okutmak.
Diyebilirsiniz ki bu yolla körpe zekalar nasıl
söndürülebilir?
Şöyle: Bir insan küçük yaştan başlayarak şe-
riatçıhğm temel ilkelerinden biri olan "ülülem-
re itaat" zihniyeti ile yetiştirilirse o kimsenin ze-
kası, düşünme yeteneği söner, kaç fakülte bitir-
miş olursa olsun. Çünkü böyle yetişen kişi, ça-
lıştığı yerlerde üstlerinin görüşlerini sanki bir yasa
imiş gibi kabul eder, kendine özgü bir düşünce-
si olmaz, başkasının onun için de düşünmesinin
rahatbğına kapıür; daha da yükselerek yönetimde
kaymakam, vali, okul müdürü gibi üst katlara
gelınce, kendisine bağlı olanlan ve halkın, tıpkı
vaktiyle k«ndi davranışı gibi davranmasım, yani
düşünmeden itaat etmesini bekler, bunu yapma-
yanlara karşı da korkunç bir öfke duyar, onlan
asi, serkeş ya da mikrop olarak niteler. Dahası
"yabancı bir ideolojiye hizmet etmekle" suçlar.
Pekiy, şeriatçıbk, yani din kurallarının bütün
dünya işlerinde egemen olmasını kesin bir koşul
olarak kabul eden ideoloji, laik Türkiye Cum-
huriyeti'nde yabancı bir ideoloji değil midir? Bu
ülkede yasalar, çoktan şeriat yasalan ohnaktan
çıkmış, akılcı ve çağın gereksinimlerine göre de-
ğişebilen yasalar durumuna gelmiştir. Bunlan de-
ğiştirip yerlerine eski şeriat kurallarını getirmek
isteyen ideoloji, laik Türkiye Cumhuriyeti'rün te-
mellerine dinamit koymayı amaçlayan tehlikeli
bir ideoloji değil midir? Devlet bu ideoloji kar-
şısmda hangi önlemleri ahyor? Halkın ibadet ge-
reksinimini karşüamak için acılan imam hatip li-
selerinin programlannda şeriat kurallarına iliş-
kin bölümlerin ne geregı var? Uzun yülardan beri
bu sütunlarda yazıyoruz; bu kurallar, hukuk fa-
kültelerinin programlanndaki hukuk tarihi ders-
lerinde yer alabilir ve bilimsel araştırmalara ko-
nu yapılabilir. Bunlar hep söyleniyor, yazılıyor,
çiziliyor, ama anlayan, dinleyen yok; çünkü "ir-
tica devletin içindedir". Laik devleti yavaş yavaş
dipten çökertmek isteyenler var. Halkın büyük
çoğunluğu bunun ayırdında değil. Okumuşlar-
dan bir bölümü karaaydın, bir bolümü nemela-
zımcı. Karanlığa doğru gidişle savaşmayı, sayı-
ları belli kişilerle, derneklere bırakıp bir kıyıya
çekiliyorlar. Sanki ileride bir gün gelecek olan
karanlık onlan da kaplamayacakmış gibi.
Ama işçilerin, daha doğrusu emekçilerin bir
bölümü durumu net olarak görüyor, hak isteme-
nin yani sıra demokrasi istiyor, laik cumhuriye-
tin korunmasını istiyor. İşte Zonguldak grevi bu-
nu gösterdi. Bu satırlann yazıldığı sırada, tasar-
lanan yürüyüş henüz başlamamıştı. Eğer gerçek-
leşirse umanm işciler, silahlı kuvvetlerle karşı
karşıya getirümez, yalnızca güvenlik kuvvetleri
yürüyüş düzeni sağlamakla görevlendirilir ve iş-
çilerin istekleri yetkili kaüarca artlayışla karşıla-
nır. Böylece çoluk çocuğu ile açlığa mahkûm
edilme kararının olumsuz etkileri silinerek, iş ve
çalışma banşının sağlanma yoluna gidilir. Ülke-
mizin çıkarlan bu yoldadır. Hak arayan emek-
çiye "asi", "serkeş", hele hele "mikrop" gözüyle
bakmamak gerekir. Şiddet kullanarak bastırmak
en kötü seçenektir.
Düzeltme: Geçen hafta çıkan jraamn iki yerindeki
"hata ve sevap" sözcukleri "hata ve savab" olacakbr.
"Sev^p", "hata"nın karşıtı degil "günah" kavranunın
karşıtıdır. "Savab" ise "hata"nın karşıtıdır. Bu dizgi
yınlışını düzeltirken yazının en başındaki ikinci cüm-
lede Utrafundan unotulan bir sozcüğu eklemek isterim.
O tiunce şöyk olacaktı: "Birkaç yıldır göderimiz öı-
bu beyuhtT. Dizdtirim. H.V.V.
EVET/HAyiR
OK'Eff AKBAL
Mısır, Nijerya ve Biz!
Birieşmiş Milletler güçlü bir genel sekreter anyormuş. Böyle
biri ancak Sovyetler Birliğı'nde bulunurmuş. Bu yüzden
1991'de BM genel sekreterliğine bir Sovyet diplomatının ge-
tirilmesi öngörülüyormuş. En başta ABD istiyormuş bunu...
Kimsenin böyle bir öneriye diyeceği yoktur. Ne var ki 'güçlü
genel
1
sekreter arayışları her zaman istenen, beklenen so-
nucu vermiyor! Örnekse SHP... 'Güçlü genel sekreter'e ka-
vuşmak isteyen SHP'liler iki yıl kadar süren bir deneyimden
sonra güçlü genel sekreter diye işbaşma getirdikleri kişinin
yararsızlığını anladılar. Gücünü yalnızca kendisi ve arkadaş-
lan için kullanan, bağlı olduğu örgütü tek yanlı, dar kadrocu
antayışla dana da gûçsüz kflan ktşiden kaçlnmak gerekilği-
ni anladılar. Korkarım, BM için de böyle olmasın!
• 1991, Birleşmiş Milletler Orgütû'ne yenillkter getireceğe
benziyor. Önce güçlü gene) sekreter bulacaklar, sonra da
1945'teki kuruluş sırasında beş büyük devlete tanıdıklan sü-
reklilik ve veto etme hakkını yaygınlaştıracaklar. Bilindiği gi-
bi Güvenlik Konseyı'nde ABD, Scvyetler Birliği, ingiltere, Fran-
sa ve Çin süper üye sayılmışlardır. Bu beş devletin herhangi
bir kararı veto etme hakkı vardı. Koskoca örgüt bütün üyele-
riyle bir önemli konuda oybirliğiyle karar alsa da bu beş dev-
letin BM'deki temsilcisi 'veto' dedi mi, o karar geçersiz olu-
yordui Demokrasinin öncüsü sayılan Batılı devletlerin ken-
dilerine böyle bir ayncalık tanımaları elbette ki yanltş bir tu-
tumdu. Devletler arasında önemli-önemsiz ayrımları son de-
rece göreceydi. Fransa, ingiltere 'büyük' devlet sayılıyordu,
ama örneğin italya, İspanya, Brezilya, Türkiye, Kore önem-
siz devletler kabul ediliyordu. Bu yanlışlığın en kısa sürede
düzeltilmesi kaçinılmazdı. Ama kırk beş yıl geçti, süreklilik
ve veto hakkı yalnızca beş devletin elinde kaldı.
Yeni yılda daha etkin bir Birleşmiş Milletler örgütü oluştu-
rulması için dört devletin daha süreklilik ve veto hakkına ka-
vuşturulması kararlaştırılmış. Böylece beş devlete tanınan ay-
ncalık dört devlete daha tanınıyor. Hangileri acaba, diye dü-
şünüyorsunuz. Dünyanın güçlü bu dört devleti hangileri? Bi-
zim iktidar politikacılanna, en başta Bay Özal'ın dediklerine
bakarsanız Türkiye bugün dünyanın en büyük, en etkili, en
saygın, en çok sözü dinlenir bir ülkesidir. Bunu da yedı yıllık
ANAP iktidanna, daha doğrusu Turgut Özal'ın üstün yöneti-
ciliğine borçluymuşuz. Öyle ya, ABD Başkam Bush açıyor
telefonu, 'Şu konuda ne yapmamı ögütlersin?' diye dostu
Özal'dan akıl danışıyor!
'Nouvelle Observateur'de Körfez krizi ile ilgili uzunca bir
yazı okudum. Ünlü gazeteci Pierre Salinger 'Körfez krizinin
gizli dosyası'nı açıyor. Böyle bir krizden kaçınmak olasılığı
varken bir savaşın eşiğine gelınmesinin nedenlerini belge-
sel biçimde anlatıyor. Dikkat ettim, bu yazıda Körfez olayı ile
uzaktan yakından pek çok devlet adamının adı gectiği hal-
de bi2im özal ile ilgili bir tek sözcük biie yok! Körfez krizinin
en önde görünen, görünmek isteyen bir kişisi değil midir bi-
zim Özal? Oysa Salinger onu anımsamamış bile! Kendi ken-
dimize gelin-güvey olduğumuzun sağlam bir kanıtıdır Salin-
ger'in yazısı...
Geletim BM Güvenlik Konseyi sürekli üyeliğirte getirilecek,
'veto' hakkına sahip olacak dört 'büyük' devletin hangileri
olduğuna... Almanya, Japonya, Mısır ve Nijerya!.. Japonya
iie Almanya ikinci Dünya Savaşı'nda yenilmiş iki büyük ül-
ke... 1945'te onlan değil Güvenlik Konseyi sürekli üyeliğine
seçmek, BM üyeliğine almak bile olanaksızdı. Ama 1991'de
gerçekten de her bakımdan dünyanın en büyük güçleridir
bu iki ülke... Bizim Almanya, Japonya ile yanşacak gücümüz
yok. Ama Mısır, Nijerya ne oluyor? Türkiye, altmış milyon nü-
fusuyla, güçlü ordusuyla, şanlı onurlu geçmişiyle Mısır ka-
dar, Nijerya kadar önemli, saygın, ağırlıklı değil midir? Hele
bu Türkiye'nin başında 'Cumhurbaşkam' olarak Bushlarla,
Thatcherlarla 'arkadaşlık' kurmuş, daha ötesi onlara akıl ho-
calığt yapmış bir Turgut Özal varsa!
Güvenlik Konseyi sürekli üyesi olarak 'veto' hakkı kullana-
cak Mısır ve Nijerya demek ki Türkiye'den daha saygın, da-
ha güçlü, daha vazgeçilmez birer ülke! Özal ve takımı iste-
dikleri kadar övünsünler, boştur boş.
adidasMutlu ve başarılı olabileceğiniz bir ortamda çalışmak
üzere sizi görüşmeye çağırıyoruz.
•• ••
VITRIN DEKORATORUYüksekokul mezunu
Konusunda deneyimli
Askerliğini yapmış
Seyahat edebilir
30 yaşını aşmamış bay
ÜST DÜZEY
SEKRETERİ
• İyi derecede İngilizce bilen
• En az kolej mezunu (tercihen yüksekokul)
• Yazışma ve dosyalama bilgisi olan
• Daktilo ve bilgisayar kullanabilen
• Yogun iş ortamında düzenli ve disiplinli çalışabilen
• Görevinin gerektirdiği güçlü beşeri ılişkilere sahip
• 30 yaşını aşmamış dinamik ve deneyimli bayan
Adaylann en geç 10.1.1991 günü akşamına kadar Personel Müdürü
Sn. Erol Çakır'dan telefonla randevu almalan rica olunur.
Tel: 130 49 24
ESEM PAZARLAMA AŞ.
Cankurtaran Holding kuruluşudur.
tNGtLTERE'DE
tNGİÜZCE
• Genel ya da yojun Ingüizce
kurslan
• Firsı Certıficate ve Profıciency
sınav kursları
• Cambrtdge ve Oxford
Cniversiteleri hazıriık kurslan
Yöneticiler \<;\a özel İngilizce
• One-ıo-one kurslar
• Mesleki eğitim
Mesleki lngilizce
• Çocuklar ya da gençlere talil
grupları
• Au-Pair'lik bizrnetleri
• lngiltere'de konaklama hızmetleri
• BU HtZMETLERİN EN AZ
BİRİ StZİN İÇİN
• REHBERİNİZ OLABlLlRtZ...
:• Biii hemen arayuu^
CB U u Okaünı Vnfesl
FEFA AŞ.
'Hl»nferedc Cad. 142/J
N2N Ttşrlkivf IST<ıSBtl.
»AV İM il 1»
Ttfc u« ı» a - ut u w
LISKUR
SURUCU
KURSU
Devreler:
HaltaŞonu: 5 0 c *
Hafta İçi: 70cak
KADIKÖY
(SöğüHüçeşme Camii yani)
349 18 24-349 18 25
336 02 06-336 02 79
CazBar'da
Bugün
Brunch
Aileniz, sevdiklerinizveya
do^tlanntzlo başlayan bir pazar
günü. Ceketsiz, kravatsız. Dilerseniz
eşofmanlı. 12 yaşından küçükler
bizim ücretsiz Konuğumuz.
CazEar'a "brunclTa gelin.
(Brvnch: 60.000 Tl/kiji, içki dahii)
Rezervasyon : 166 44 93 -166 67 88/89
SEKRETER
ARIYORUZ...
Tam hizmet reklam ajansında sekreıerHk
yapmanm:telefonlan yanıtlamak.daknlo
vdzahılmd'.en dahafazlasınık^rdıpnıbılen
-deneyım^an değil -gen^.dınamık sekreier
adaylanylagoruşmek ıstıyoraz.
Raıukivnm 1501095
İNSAN SICAĞI
Erdal Atabek
5. bası 6.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul
Ödemeli gönderilmez.
emegın
bayrağı
• Sermayeye, Faşizme ve
Savaşa Karşı
Başkaldırı
Günleri
• Nusaybin, Lice, Zongul-
dak/Korku Duvarları Yıkıldı "Her Yer Zonguldak" •
ZongukJakian Genel Greve • 3 Ocak/Üretim ve Hizmet
Durdu IŞÇİ S1NIFI TEHDİTE BOYUN EĞMEDİ • ANAP
Gemisi Su Ahyor • Körfezde 15 Ocak • Maraş Katliamı
Üzerine İT DALAŞ1 • Bir Adım Daha/ÖĞRENCl KURUL-
v
l • Savaşın Hedeflerinden Biri Kürtlor • 0in Bu:
ülür Taşıyanlar Işığı • Kadın Işçi Olmak.
4. S A Y I C I K T I
M Cd. Dostlukvurdu Sk. 1/11 Çemberlitaş/İST 516 06 84 I
BMW'nin Yeni 3 Serisi
Ivanhul'du Juurlur ayı. Mmor Sho\\ '90 ve 3. Enıenıasvona!
Olomohıl Fuarı • Mtnerolı rnn veııı getenlerı; Shanıal.
Hm ınu ve Chubusı o • Renaulı Laıııına * l olvo Sıarv
• Klâsık Mercedes 280 SL • h'orrıula /V kun naktı
• >1 vrnm Sennu porlre ' 500 Oraıul Pn \ iırrılu
• /. Karııns Murutoııu • Ha^kcıır Ka!lı\ı *
I ımUHinl-R \C RMı\ı
1991 takvim hediyemiz
Ocak sayısı bayinizde
TEŞEKKÜR
Sevgili ve Biricik Eşim Merhume
AYŞE YALINPALA'nın
gerek cenazesine bizıaı iştirak ederek, gerekse mektup ve
telefon ile veya çiçek göndererek büyuk acıraızı paylaşan
Sayın Bakanlanmıza ve Büyuklerimize,
Değerli Arkada; ve Dostlarımıza,
Akraba ve Yakınlanmıza
ailece en içten şükranlanmızı ve saygılanmızı sunarız
Op. Dr. SELAHATTtN YALINPALA
1990'dan 1991'e yelken sporumuz • AYK Yaz Tro/esi •
AYK Kış Trofesi Yanşlan • Ağaç malzemede önemli
gelişmeter • Dıştan takma motorlarda guctin
artınlması • Balık şakalan • Sardınıa Cup •
Steinlager II nasıl kazandı? • Efsane
Yachtlar: Phoâea • Denizin
Dinazorlaru Emanuel
1991 takvim hediyemiz
Yacht Ansiklopedisi
5. Fasikül
Ocak sayısı bayinizde
TÜRKİYE YAZARLAR
SENDİKASFNIN SANAT
ETKİNLİKLERİ
Ç g ş Bale Topluluğu Sunar:
Beş Tango (Pizzola/Cem Ertckin/
Piaf Suıt (Edith Piaf/Cem Ertekin/
Equinoxe (Thcodorakis/'Cem Eıtekin/
7 Ocak 1991 soat20 00de
Beyoğ\u-Karaca Tıyatrosu
Tel: 152 44 56
PENCERE
BütünTüridyeZonguldak...
Osmanlı'da tarihçi yoktu, vakanüvis vardı.
'Zamane'de bir vakanüvis yaşasaydı^ 21'inci yüzyıla 9 ka-
la, Türkıye'de olan bitenlere bakıp küçük dilini yutmadan ön-
ce, belinden dıvrtini çıkarır, diz çöküp kamış kalemini hokka-
ya batırır, sonra günün anlam ve önemini yazıya geçirirdi:
"1991 yılmın dördüncü günü, sabn tüken&n Zonguldak haöo,
öaştente doğru yürümeye başladı. Çevredeki köy ve kasaba-
lardan katılanlarla yürüyüş kolu yüz bine ulaştı."
Halk 'illallah' dedi...
Yollara düştü.
Tarihimizde ne görülmüş, ne işıtilmiş bir olaydır, siftahtnı
özal'la yapıyoruz.
•
12 EylûTün generaller cuntasının eline 'büyük patron'un tu-
tuşturduğu ekonomik program:
Bir: Paranı pul edeceksin..
İki: İşçini kul edeceksin...
'Ucuz emek cenneti' yaratacaksın; ülke yabancı sermave-
dara göre ucuzlayacak. İçeride halk 'bu ne pahaMık' derken,
dışarıdan gelen turist ve patron 'bu ne ucuzluk' diye şasa-
cak; sonra dövizler Türkiye'ye akacak; yabancı sermaye gû-
rül gürül yatırım yapacak; dış borçlanma da kolaylaştı mı, kö-
şeyi döndüğünün resmidir.
Model bu!
•
On yıl sonra bugün..
Ülkeye bak sen!
Enflasyon yüzde 60! Yıllardan beri süaıyor, halkın belıni
büküyor...
1991'de bütçe açığı -hükümetin dediği kadarıyla- 20 trilyon
lirayı aşıyor. Bu yıl 34 trilyon iç ve dış borçlanma zorunlu. Dört
kişilik bir ailenin mutfak masrafı 800 bin lirayı geride bıraktı,
milyona doğru tırmanmaya başladı. Terör büyük kentte kan
akıtıyor, can alıyor. Faili meçhul cinayetlerde bilim adamı, ya-
zar, gazeteci öldürülüyor. Haftalık ve aylık banka soygunları
sıradan olaylara dönüştü. Dış borç 50 milyar dolar. Cezaev-
lerinde açlık grevleri, işkenceler, yolsuzluklar, baskılar gün-
demde.
Güneydoğu'da olağanüstü hal var; terör kanlı; bölgede milli
eğitime paydos; öğretim durmuş...
Ülkede cumhurbaşkam; cumhurbaşkam gibi davranmıyor,
yasalan sürekli olarak çiğniyor; başbakan başbakanlık yap-
mıyor; Büyük Millet Meclisi ANAP Grubu'na dönüşmüş, yet-
kilerini Köşk'e teslim etmiş; hükümetin bakanları boş karar-
namelerin altına imza atarak gün geçiriyoriar.
ANAP'ın oy oranı yüzde 20'nin altına kaymış; ama, parla-
mentonun üçte ikisine yayılmış. Her 100 yurttaştan 80 i siya-
sal iktidara karşı..
Ve bu siyasal iktidar ülkeyi savaşa sûrüklüyor.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez topraklarımıza yabancı asker
çağrılıyor. Devleti kimin yönettiği ve kararlan kimin verdiği so-
ru ışaretidir. Sorumsuz cumhurbaşkam bütün yetkileri eline
geçirmiş; Türkiye'yi savaş siyasetinde şahinleştirmek için elin-
den geleni yapıyor.
Demokrasi şöyle dursun, hukuk devleti hak getire...
Rüya mı görüyoruz?
Yok canım, Türkiye'yi 'ucuz emek cenneti'ne çevirmek için,
yürütülen on yıllık siyasetin sonunda takke düştü, kel görün-
dü.
En sonunda işçiter genel greve yöneldiler; Zonguldak vi-
layeti harrtada Ankara'ya yürümeye başladı.
Özal, kimi ilçeyi il yapıyordu, kimi köyü beldeye dönüştü-
rüyordu; şimdi Zonguldak'ı ne yapmalı? Kasabaya mı indir-
gemeli?
Nafıle olur...
Çünkü artık bûtün Türkiye Zonguldak!
ık.
VEFAT
Merhum Irzet Akosman ve merhume Güzin Akosman'ın oğlu,
Sahip Akosman ve Eser Korkmaz'ın kardeşi, merhum Ismet
Cengiç ve Tahire Cengiç'in damadı, Ahmet Akosman ve Behire
Saner'in yeğeni, Leyla Akosman ve Fuat Korkmaz'ın
kayınbiraderi, Vedat-Handan Cengiç ile Şahap-Vildan Daga'mn
enişteleri, Dural ailesinin dünürü, Faruk DuralSn kayınpederi,
Selim Dural'ın büyükbabası, Simin Dural ve Sina Akosman'ın
sevgili babaları, Belma Akosman'ın sevgili eşi
MEHMETUGUR
AKOSMAN
4 Ocak 1991 Cuma günü Hakkın rahmeüne kavuşmuştur. Naaşı
6 Ocak 1991 Pazar (bugün) Teşvikiye Camii'nde kıhnacak öğle
namazını müteakip Rumelihisan Aşiyan Kabrisıam'na
defnedilecektir.
AtLESt
Not: Çiçek gCnderilmemesi, arzu edenlerin Türk Rotary
Vakfı'na veya T.E.V.e bağışta bulunmaları rica edilir.
Taha AKYOL, Aiev ALATLI, Çetin ALTAN, Çağatay AMADOL,
Selda BAĞCAN, Semih BALCIOĞLU, Murat BELGE.Tank
BUĞRA, Metin CELAL, Meml ÇİZGEN, Gûltekin EMRE, Ra-
mize ERER, Aytekin HATİPOĞLU, Necla IŞIK, Emine IŞIN-
SU, Cengiz İLHAN, Hasan KAÇ AN, Hasan Bülent KAHRA-
MAN, Ceyhun Atuf KANSU, Ülkü KARAOSMANOĞLU, Iraz
KARASU, Gülten KAYA, Kandemir KONÇUK, Haydar KUTLU.
Abidin NESİMİ, Çetln ÖZER, Doğu PERİNÇEK, Cankut ŞAM-
Ll, Piraye ŞENGEL, Önder ŞENYAPILI, Aykut TANKUTER,
Tarık Zafer TUNAYA, Yasemın YAZICI, Hûseyin YURTTAŞ,
EsraZEYNEP.. .
ATTILA ILHAN'ın
yayın danışmanlığında^
»»* KSHk »• sam o^gtti
Ocak '91 sayısında buluştular.
Cağaloğlu Yokuşu 6-8 İstanbul Tel: 522 89 90
B A YI L £ Rt> E
ülke2. CEPHE OLAGANUSTU BOLGE
NATO gücüne Güneydoğu tepkisi
TÜRKİYEDE İLK GENEL GREV
BBCDEN GÜNEYDOĞL GÖZLEMİ
SAİD-KURDİ İNCELEMESİ
Bu sayıda: Cemıl Gündoğan, M. Can Yüce. Vlusa Anıer
Mehmet Kaba, Munzur Pekgüleç Tei- 513 34 32-33
EMEL KONUKÇU
ile
NAZIM BABİR
evlendiler
tstanbul - 5.1.1991