Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 OCAK 1991 CUMHURİYET/17
DANSÇI MtLLETVEKtLt ADAYI — Çıplak dansöz Hau
Shao-lan, geçen yıl kılpa>ı oyla parlamento üyeliğini kaçır-
raıştı. Hau, önceki gün başkent Taipe'de meelisi ziyarel eder-
ken üzerine bir şeyler giymeyi ihmaJ etmemisti.
(Fotoğraf: Reuter)
22 bin Türk
Almanya'dan
iltica istedi
BONN (AA) — 1990 yılı için-
de 22 bin Türk vatandaşının,
Federal Almanya'dan iltica ta-
belinde bulunduğu bildirildi.
Federal Içişleri Bakanlığı tara-
fından dun yapılan açıklamada,
1990 yılı içinde toplam iltica ta-
lebinde bulunan yabancıların
sayısı ise 193 bin olarak belirtil-
di. Açıklamada, iltica talebinde
bulunanlann sayısında 1989 yı-
lına göre yüzde 59.1 oranında
artış kaydedildiği belirtilerek il-
tica başvurusunda bulunanlar
arasında Türlderin iiçüncü sıra-
da yer aldıkları kaydedildi.
Açıklamaya göre 1990 yüında
Federal Almanya'dan iltica ta-
lebinde bulunan yabancıların
başında 35 bin 345 kişiyle Ru-
menler geliyor.
MİNtK YARIŞMACI — Japonya'mn başkenti Tokyo'da dün
7700 çocuk "yan yazma" yanşmasına katıldı. Yanşmada ye-
rini alan 7 yaşındaki minik Mai Nobara da boya fırçası elin-
de tüm dikkatini yazısına veriyordu. (Fotoğraf: Reuter)
Üniversite
öğrencileri
zehirlendi
İZMİR (AA) — İzmir'in Bor-
nova Uçesinde aynı evde yaşayan
iki üniversite öğrencisi, piknik
tupünden sızan gazdan zehirle-
nerek öldü.
Bornova 204 sokak 1 numa-
ralı apartmanda birlikte oturan
Ege Üniversitesi Eczaahk Fa-
kültesi 4. sınıf öğrencisi Necati
Alp (29) ile Tıp Fakültesi 6. sı-
nıf öğrencisi Bekir Güven'in
(27) birkaç günden beri evden
çıkmamaları üzerine kuşkula-
nan komşulan, polise haber ver-
diler. Dün evegiren polisler, iki
üniversite öğrencisinin cesetleri
ile karşılaştılar. Yetkililer, Ne-
cati Alp ile Bekir Güven'in, ev-
deki piknik tupünden sızan gaz-
dan zehirlendiklerinin belirlen-
diğini bildirdiler.
J
BAYAN FRANSA MUTLU — Fransa'nın bu yıl en güzd kın
denizaşm bölgesi Tahiti'den geliyor. 20 yaşındaki Bayan M«-
reva Georges, 1991 Fransa giızeli seçildikten sonra şerefine
verilen partide misafirlerine hizmel etti. (Fotoğraf: AFP)
HABERLERIN DEVAMI
İp Daha Çok Gerilmesin!
(Baftarafi 1. Sayfada)
Bunda en büyük sorumluluk payı siyasal
iktidara aittir. Çünkü maden işçilerinin yak-
laşık 40 gündür süren grevine dönük kayıt-
sızlığı, hatta duyarsızlığı ile işleri patlama
noktasına getirmiş olan ANAP iktidarıdır.
Başbakan Akbulut'un dün Ankara'dan kal-
kıp Bolu'ya gelmesi ve maden işçilerinin li-
deri Şemsi Denizer'le üç buçuk saat görüş-
mesi esnek bir davranış sayılabilir. Ancak
böylesine kritik bir aşamada masaya eli boş
oturması, yani parasal herhangi bir önerı ge-
tirmeyişi, son derece hatalı bir davranış ol-
. muştur.
Oysa uzlaşma yolunda bir adım daha at-
mak.durumunda olan siyasal iktidardı. Za-
manlama da psikolojik açıdan bunu gerek-
tiriyordu. Onbinlerin yollara dökükJüğü bir or-
tamda başka türlü davranmak sağduyuya
aykırı düşerdi.
Iktidar, bunu görmedi ya da görmek iste-
medi.
Şimdi ne olacak?
Genel Maden-İş Sendikası Başkanı Şem-
si Denizer, Başbakan Akbulut'la yaptığj gö-
rüşmeden sonra şunları söyledi:
"Başbakan'ın yenibirpara teklifiyok. Biz-
den yürüyüşü durdurmamızı istiyorlar. 0 za-
man biz de yolumuza devam ederiz."
Maden işçileri değil, ANAP iktidarıdır yan-
lış yotda olan. Çünkü, yineliyoruz, uzlaşmak
kpin bir adım daha atma sırası ondadır.
Bu gerçeği görmezlikten gelmek ve ma-
dencilerin Ankara yoluna çıkacakları E-5 kav-
şağına barikatlar kurmak, ipi gereğinden çok
germekiir, sertleşmektir.
Bu anlayışla, bu kafa yapısıyla bir yere va-
rılamaz.
Yıllardır süren enflasyon ve yaşam paha-
lılığından, maden işletmelerinin verimsizliği
ve geriliğinden sorumlu olan işçiler değildir.
Sorumluluk, bu alanda 1983'ten beri gere-
ğini yapmayan Özal-ANAP iktidarınındır.
Cumhurbaşkanı Özal, dün yine anayasal
açıdan kendisini hiç ilgilendirmemesi gere-
ken bu konuda konuşabilmiş ve "Her önü-
ne gelene istediği parayı vehrsek, memleket
geri gider" demiştir. Böylesine elektrikli bir
ortamda işletmelerin kapatılmasından söz
edebilmiş, bununla da yetinmemiş, muhale-
fet ve basının bu konudaki tutumunu "kurv
gürüttv" olarak nitelemiştir.
Olacak şey değil.
Ciddiye alamıyoruz ve geçiyoruz.
Birkaç noktayı son kez daha vurgulamak
isteriz: Barikatlar kurarak işçinin yürüyüşü-
nü engellemek, aymazlık olur. Öncelikle
bundan kaçınmak, sağduyunun geregidir.
Siyasal iktkjar daha makul bir öneri paketiyle
diyalog kapısını bir an önce açmahdır. İşçi-
lerin haklarına örgütlü biçimde sahip çıka-
bilmeleri, demokrasinin belkemiğini oluştu-
rur.
Buna da saygı duyulmalıdır.
Bush: Kuveyt'ten çekilmezlerse sonuçlanna katlanırlar
'Gizli pazarlık yapılmayacak'
\
ABD ÖzaPı rahatlatmak istiyor
UFUK
GÜLDEMİR
VVASHING-
TON — ABD
Dışışleri Baka-
B L J U » » Ba-
ker'ın önumüz-
deki hafta or-
jasmda gerçek-
leşmesi beklenen Ankara ziyare-
tinin gundeminde "Özal'ı
rahatlatmak" kaygısı hayli ağır
basıyor.
:
Bunun nedenine gelmeden
önce son bir hafta içinde Was-
hington'da Turk-Amerikan iliş-
kileri kapsamındaki bazı geliş-
melere bakıldığında şöyle bir
görünüm çıkıyor: Cumhurbaş-
kanı Turgut Özal'ın son hafta-
larda ABD'nin Turkiye'ye karşı
tutumunun kendisinde düşkırık-
lığı yaratmış olduğunu belirtme-
si, burada ilk başlarda hızlı bir
tepkiye yol açmadı. Yonetim,
Özal'ın yakmmalarının daha
çok kongreye dönük olduğu iz-
İenimindeydi. Ancak Türk ma-
kamları Amerikan yönetiminin
doğru izlenimi almasını sağla-
mak için son günlerde bazı gi-
rişimlerde bulundu. Washington
Büyükelçisi Nüzhet Kandemir,
iki gün once ani bir randevu ta-
lebiyle Baker'a çıktı. Ankara'da
da bu düzeyde bir girişim, en
azından bir telefonlaşma oldu-
ğu yönunde bazı belirtiler bulu-
nuyor. Kandemir Baker'a,
ABD'nin davranışının Türkiye'-
nin beklentilerinin altında kal-
âığını kuşkuya yer bırakmaya-
cak netlikte iletti. Amerikan ta-
fafı da Kandemir'in dile getir-
diklerinin çok iyi algılandığı yo-
nünde bir izlenim bıraktı.
Burada dikkat çeken nokta
şu: Türkiye, bunalımın ilk gun-
lerinde, Cumhurbaşkanı Özal
1
£n inisiyatifiyle Amerika'dan
karşılık beklemeden bazı adım-
lar attı. Cumhurbaşkanı Özal,
bu adımların zaten atılması ge-
rektiği kamsındaydı. Türkiye'nin
Birleşmiş Milletler kararının dı-
şında kalması gerçekten güçtü,
âma örneğin SEİA'nın (Savun-
ma ve Ekonomik Işbirliği An-
lasması) süresinin, ABD'nin SE-
İA'ya ek belgelere çok gereksi-
nimi olduğu donemde dostane
bir jest olarak ve hem de Ame-
rikan yönetiminin Ermeni tasa-
nsı konusundaki tutumu daha
belleklerden silinmemişken kar-
şılıksız uzatılması, tümüyle "sı-
cak bakışın" bir sonucu oldu.
Kandemir'in girişiminden
sonra ABD Dışişleri Bakanı Ba-
ker, "zile bastı" ve CIA, Ulusal
Güvenlik Konseyi ve Savunma
Bakanlığı'nın Turkiye ile ilgili en
Ust duzey sorumlulanndan olu-
şan "Interagency Group" adı ve-
rilen bakanhklararası grup hız-
la toplandı. Bu, Türkiye'nin ya-
kınmalarının, Amerika'ya gele-
neksel olarak yumuşak bakmış
olan Cumhurbaşkanı Özal tara-
fından dile getirilmiş olmasının
özellikle not etmeye değer bu-
lunduğunun göstergesiydi. Bu
yuzden de Baker'ın ziyareti ön-
cesinde Amerikan yönetimi ye-
niden "Türkiye için ek olarak ne
yapılabilir?" diye bir arayış içi-
ne girdi. Bu, yerinde bir arayış,
çünkü geçen aylarda Amerikan
yönetiminin Türkiye'ye "ver-
miş" olmakla ovunduğu tekstil
kotası artışı, şu ana kadar
"Türkiye'ye tek bir kuruş ek gir-
di sağlamış durumda değil.
Turkiye, orijinal kotayı zaten
dolduramıyordu, dolayısıyla da
kotanın arttırılmış olması kısa
vadede hiçbir işe yaramadı.
Ortaya çıkan bu yeni durum-
da Amerikan yönetiminin şu an-
da üzerinde durduğu projeler-
den birisi Arapların Körfez kri-
zi çerçevesinde Türkiye'ye verdi-
ği yardımları "kurumsallaştır-
raak", tıpkı Amerikan yardımı
gibi belirli bir düzene oturtmak.
ABD Dışişleri Bakanı Baker'ın
Ankara'da Cumhurbaşkanı
Özal'a götüreceği projelerden bi-
risi bu. Diğeri, ABD'nin Türki-
ye'nin AT üyeliği için "ek çaba
göstermek yönündeki niyetinde-
ki canlanma." Amerikan yöne-
timinin izlenimi o ki "Kore kat-
kısıyla NATO'ya girmiş olan
Türkiye, AT üyeliği için şu an-
da her mmankinden daha faz-
la şanslı". Ancak Amerikan yo-
netimi "Kıbrıs" konusunu, bu-
nun gerçekleşmesi önunde bu-
yük bir engel olarak görüyor.
Geçen aylarda ABD'nin Turki-
ye'den Kıbrıs fle ilgili beklei^'
Dış Haberler
Servisi — ABD
Başkanı Geor-
ge Bush, dün
radyodan A-
merikan halkı-
na yapiığı ko-
nuşmada, Ce-
nevre'de, gele-
cek hafta çar-
şamba gunü James Baker ile Ta-
nk Aziz arasında yapılacak lop-
lantıda gizli pazarlığa girişmeye-
ceklerini, yalnızca Irak'a "Ku-
veyt'ten çekilmesini ya da kor-
kunç sonuçlanna katianmasını"
söyleyeceklerini bildirdi. Bush,
Saddam Hüseyin'in Türkiye için
de bir tehdit olffşturduğunu kay-
detti. Bağdat, Bush'un konuş-
masına verdiği yanıtta "Ku-
veyt'ten çekilme yok" dedi. Si-
yasi gözlemciler bu gelişmenin,
Körfez'de savaşı önlemek için
"son şans" olarak görülen Ce-
nevre göruşmelerini tehlikeye
düşürdüğu yorumunu yapıyor.
Bu arada, Bağdat'tan yapılan
bir açıklamada, Devlet Başka-
nı Saddâm Hüseyin'in bugun
"Ordu Günü" nedeniyle çok
önemli bir konuşma yapacağı
bildirildi.
Bush konuşmasında "15
ocak, Irak'ın Kuveyt'ten çekil-
mesi için son tarihtir. Ama bi-
zim harekete geçmemiz için son
tarih degildir" dedi. Bush böv-
lece Amerikan saldırısının 15
ocaktan hemen sonra yapılma-
yabileceğini \e daha geç gerçek-
İçşebileceğini belirtmiş oldu.
leri o kadar yuksekti ki bundan
Cumhurbaşkanı Özal bile şikâ-
yet etmişti. özal, Amerikalı ga-
zeteci David Judson'a verdiği
demeçte, "Kıbrıs konusundaki
baskıdan" yakınmıştı.
Gezinin asıl amacını ise Kor-
fez krizi oluşturuyor. Buna, böl-
gede Irak'a karşı koalisyona kat-
kıda bulunmuş ülkelerdeki son
nabız yoklaması da denebilir.
Baker şu ana kadar ne Türk ma-
kamlarına ne de başka bir kim-
seye bir gündem vermiş durum-
da. Gezi, bu yüzden, bugüne ka-
dar yapılmış olanların bir deva-
mı niteliğinde, Turkçedeki de-
yimle daha çok "iman tazele-
mek" amacında.
Ancak Amerika Türkiye'ye
tüm vaatlerini de bu gezide ma-
saya getirecek değil.
"tsviçre'deki buluşma, gizli
diplomasi olmayacak. Baker.
Saddam'a şu mesajı iletecek:
Kuveyt'ten derhal ve koşulsuz
olarak çekilin, yoksa korkunç
sonuçlanna katlanırsınız."
Bush, "Dünyamızda ortaya
çıkmaya başlayan yeni düzeni
korumak için gerekirse kuvvet
kullanmaya hazırız. Bu yeni du-
zen barış içinde yaşayan bağım-
sız ülkelerin düzenidir. Yeterli
düzeye, 500 binden fazla askere
ulaşan gıiçler, savaş emri verilir-
se görevlerini cesaretle, profes-
yonelce ve kararlılıkla yapacak-
lar. Yeni bir Vielnam olmaya-
cak" dedi.
Bush, sozlerıni, Irak'ın ko-
nuşlandırdığı guçlerin Mısır, Su-
udi Arabıstan, Turkiye, Israil \e
Suriye başkentleri ile Suudi Ara-
bistan'da bulunan çokuluslu
guçlere yönelik stratejik bir teh-
dit oluşturduğunu belirterek
sürdurdü ve "Geçen her gün
Saddam Hüseyin'in biyolojik \e
nükleer silahlar geliştirmesine
olanak sağlıyor" dedi.
Irak'tan Bush'a yanıt
Irak, Bush'un dün yaptığı
radyo konuşmasını yanıtlaya-
rak, 15 ocağa kadar Kuveyt'ten
çekilmesinin söz konusu olma-
dığını açıkladı. Enformasyan
Bakanı Latif Nazif El Casem, 15
ocak tarihinin Bush tarafından
belirlendiğini öne surerek,
"Bush tarafından belirlenen ta-
rihler yalnızca onun düşüncesin-
de ve aklında kalır, biz bunları
tanımayız" dedi.
İnönü'den Bush'a tepki
SHP Genel Başkanı Erdal
İnönü, Bush'un Türkiye'ye iliş-
kin sözlerine scrt tepki gostere-
rek ilk kez bir devlet başkanının
başka bir devietin Türkiye için
tehdit olduğunu öne surduğunu
kaydetti. İnönü. "Ben bunu ilk
defa duyuyorum ve kabul etmi-
yorum. Başka bir ülkenin Türki-
ye için tehdit olduğunu söyleyen
bu devlet başkanı, çok iyi hatır-
lıyorum, çok kısa süre önce
'1923'e kadar Türkiye'de Erme-
ni katliamı oldu' dedi. Bunu
söyleyen devlet başkanı. başka
bir ülkenin benim için tehdit ol-
duğunu soyleyemez. Önce ken-
di sö/unu değiştirmeli, ondan
sonra dün\a hakkında ahkâm
kesmetf" aedi.
BM tedirgin
New York muhabirimiz Şeb-
nem Atiyas'ın bildirdiğine göre
BM Güvenlik Konseyi'nin 15
ocaktan sonra Irak Kuveyt'ten
çekilmediği takdirde üyelere sa-
vaşma izni veren karan, Körfez
1
de kaos ve uzun süreli bir savaş
ihümali nedeniyle Genel Sekre-
terlik diplomatlannı tedirgin
ediyor. BM Genel Sekreterli-
ği'nde çalışan diplomatlara gö-
re Korfez krizi banşçıl yollardan
çözülemez ve çatışma çıkarsa,
uzun süreli bir savaş ve Arap ko-
alisyonundaki bölünme ihtima-
li, BM'yi, "muğlak" bir Güven-
lik Konseyi karan ile bu ortama
aracı olmak suçlamasıyla yuz-
yüze bırakacak. Savaş izninde
BM Yasası'nın 42. maddesinin
Sayın Doktor ve
Eczacıların Dikkatine
Vajinal kandidiyazism
oral yoldan, tek dozla tedavisi için
FLUCAN* (fluconazole)
tıbbın hizmetine sunulmuştur.
•Ticari şekli:
50'şer mg'lık 3 kapsül içeren
blister ambalajlarda.
FLUCAN(fluconazole)
Phıer
PFIZER ILAÇLARI A.Ş Ortakoy/lstanbul Tel: 160 22 10
kullanılması yerine, "genel ifa-
delerin" tercih edilmesi, uzun
süreli bölge savaşı koşullarında
herkesi birbirine düşürebilecek
bir ortama BM'nin aracı oldu-
ğu izlenimini vereb'ilecek.
George Bush hafta sonu tati-
lini geçirdiği Camp David'de
dün BM Genel Sekreteri Perez
de Cuellar ile Korfez krizine ba-
rışçı çözüm buhınması konu-
sunda 3 saat süren bir görüşme
yaptı.
Beyaz Saray tarafından yapı-
lan bir açıklamada, Bush ve Cu-
ellar'ın, BM kararının tam ola-
rak uygulanması ve Irak'ın Ku-
veyt'den çekilmesi konusunda
göruş birliği içerisinde bulun-
dukları belirtildi.
AT'nin davetine ret
Irak, AT Dışişleri Bakanları
ile gelecek hafta Lüksemburg-
da bir araya gelme önerisini red-
detti. Irak Dışişleri Bakanlığı
Sözcüsu dün yapi:ğı açıklama-
da, Dışişleri Bakanı Tarık Aziz
1
in, daveti kabul edememesi ne-
deniyle üzüntü duyduğunu be-
lirten bir mesajı AT'ye ilettiğini
belirtti. Aziz, Lüksemburg Dı-
şişleri Bakanı Jacques Poos'a
iletilen mesajında, AT'nin gö-
rüşme teklifinin, ABD ile ara-
sındaki goruşme sürecinin belir-
siz olduğu bir donemde yapıldı-
ğını, bu nedenle, böyle bir gö-
rüşmenin. ABD ile yapılacak
görüşmenin ilkelerini zedeleye-
bileceğini, aynca üç A\nıpa dı-
şişleri bakanıun göriışmek ister-
ler^e BağtfaTta memnunryefle
karşılanacaklannı belirtti. Dışiş-
leri Bakanlığı Sözcüsu açıkla-
masında ayrıca, AT politikala-
nrun ABD tarafından dikte edil-
diğini öne sürdü.
Baker gidiyor
ABD Dışişleri Bakanı James
Baker. Körfez'de savaş çıkması-
nı önlemek için Irak Dışişleri
Bakanı Tarık Aziz'le 9 ocakta
Cenevre'de "son şans" olarak ni-
telenen görüşme için bugün ül-
kesinden ayrılıyor.
Baker, Cenevre'ye gitmeden
once ilk olarak Londra'ya, da-
ha sonra da Paris ve Bonn'a uğ-
rayacak. ABD Dışişleri Bakanı,
Tank Aziz'le görüştükten sonra
da sırasıyla Ankara, Riyad, Abu
Dabi. Taif, Kahire ve Şam'a gi-
decek.
Madenci dağ, tepe
(Ba^tarafı 1. Sayfada)
cak oturulacak bir yer için ko-
nuşacaklarını hesaplıyoruz.
Ne gezer?
İlk posta taşımada kadınlar,
yaşiılar, hastalara oncelik veri-
liyor. Kitlenın çoğunluğu ko-
naklama yerinde beklemeyi red-
dediyor. Zaman kazanmak üze-
re slogan ata ata sekiz saatlik
yürüyüşün yorgunluğuna aldır-
madan yola koyuluyorlar.
Yakın köylerde oturan ve
araçların son seferinde dağıtıla-
caklar ayakta soğukta bekliyor-
lar. Kendilerine büyük bir ko-
nukseverlikle açıian sıcak kah-
velere sığınmayı seçenler azmlık-
ta. "Yorulmadımz mı" sorusu-
na "Biz alışığız" yanıtı geliyor.
Madenci uzun konuşmayı
sevmiyor. Otuz yedi gündür ara-
lıksız yürüyüşlerinde her günün
gelişmelerine yanıt veren çok
çarpıcı slogan üretebilme, slo-
ganla derdini anlaıabilme yete-
nekleri galiba uzun konuşmayı
sevmemelerinden.
Aralarında durum değerlen-
dirmesi yaparken konu Ankara,
Çankaya, E-5 karayolu üzerin-
deki buyük askeri barikatlar-
dan, yürutülmeyeceklerinden
açılıyor. Yine bir iki kelimelik
cümlelerle >anıtlar geliyor:
"Tüneli kapatırlarsa dağlar-
dan gideriz."
"Dönmemek için ölümüne
yemin ettik"...
Zonguldak'ta 42 bin maden
işçisi greve çıktı. 35 gün Zongul-
dak içinde yapılan yurüyüşlere
masraf olmasın, araçlarla gel-
mesinler diye köylerde oturan
çoğunluk katılmadı. Buna gerek
gorülmedi. Çünku en kötü gün-
de 30-40 binler vardı. Gelmeyen-
lerin yerini eşler, dayanışma gös-
teren Zonguldaklılar kapatıyor-
du.
Buyük Ankara yürüyüşune
ise tum eşler, emekliler, akraba-
lar katılıyor. O kadar yorucu bir
yurüyuşün sonunda kalacak
yerleri olmadığı için köylerine
gönderilenler dun sabah sekiz-
de ilk gece konaklanılan Dev-
rek'ten çıkış için hazırdılar.
Sadece Zonguldak içi değil,
kasaba, köyler destek ve daya-
nışmanın yarışı içindeler. Dün-
yanın dikkatini üzerinde topla-
yan bu buyük sosyal olaym için-
de oJmaktan oylesine onurlanı-
yorlar ki...
Karamanlar'dan kargaşada
kimsenin ortada kalmaması için
çevreden gelen her tür araç ara-
lıksız insan taşıyor. Bizi de ye-
dinci Karamanlar-Devrek seferi-
ni yapan bir özel araba götürdü.
20 işçilik küçük bir fabrikası
olan Çaycumalı bir işverenin,
özel arabasıyla şoförlük yaptığı-
nı biraz hayretle oğreniyoruz.
"Bu kadar zaman bu kadar
onurlu bir mücadeleye çok say-
gı duydum. Madencilere yardım
etmek istedim" diyerek durumu-
rru açıklıyor.
Dün 40 kilometreiik Devrek-
Mengen yolunun günübirlik yü-
rumekle bitmeyeceği gerçeği gö-
nullü araç seferberliğini cok da-
ha zenginleştirdi.
Yol kenarlarında en küçük
yerleşim birimlerinde toplanan
kadınlar, çocuklar, alkışla, el
sallayarak halk desteğinin bir
başka görüntüsünü yaratıyorlar-
dı.
Genel Maden-Iş yöneticileri
Bolu Valiliği'ne Başbakan'la gö-
rüşmeye geldiklerinde vilayeün
onünde polis kordonu, karşı
kaldırımda sempati gösterisi için
toplanmış Bolulular vardı.
Giriş çıkışta polise aldırma-
dan sendikacıların yanına gelip
çocuklarına Başkan Şemsi De-
nizer'i tanıtan, el öptürten, sev-
gi ve başarı dileği ileten kadın-
lar halk desteğinin Zonguldak
sınırları içinde kalmadığını, kal-
mayacağını kanıtlıyorlardı.
GOZLEM
UGUR MUMCU
(Baştarafı I. Sayfada)
Bu neyin belirtisidir, biliypr musunuz?
Özal'ın anayasa değişıkliği yaparak cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesini kafasma iyice koyduğunun.
Özal, bu kurşun geçirmez otobüs ile başkanlık seçimi için
propagandalara çıkacak.
Ben, Özal'ın cumhurbaşkanlığına adaylığını koyacağın-
dan başbakanlığa ikinci uçak alınca iyice emin olmuştum.
Başbakanlığa, 27 milyara alınan GAP uçağından sonra
1988 nisan ve mayıs aylarında Amerika'daki Gulfstream şir-
ketinden 1043 seri sayılı 'G-IV tescil işaretli TC-ANA uçağı
alınmıştı.
Bu uçak yetmiyor muydu?
Yetmesine yetiyordu da Özal, 'Cumhurbaşkanı olunca ba-
na özel uçak gerekir' diye düşündüğünden bu ikinci uçağı
almıştı.
O günlerde 'Başbakana ikinci uçak alınıyor' diye yazmış-
tık. Bu haberimize o günlerde ANAP yöneticileri bile inan-
mamışlardı.
—Yok canım; olmaz, Sayın Başbakan'ın özel uçağj var..
Siz bana inanın, 3 ocak günlü otobüs haberi de Ozal'ın
başkanlık sistemi için yaptığı hazırlıklan gösteren ilginç bir
belirtidir.
Özal döneminde bu gibi belirtilerle olacakları kestirmek
gerekiyor.
Şize de salık veririm, siz de öyle yapın.
Özel uçaklar alınsa da zırhlı otobüsler getirilse de artık
fayda yok.
Hem ANAP gidecek hem Özal...
Bunu nereden mi çıkarıyorum?
Belırtilerden...
Eğilin yere kulak verin, açların ayak seslerini duyacaksı-
nız^, derinlerden gelen sesler de Zonguldak madencılerınin
kazma sesleridir.
Evet. ANAP gidecek... "Çok alametler belirdi..."
Önümüz aydınlanıyorsa, bu ışık, ne milyartık lüks özel
uçaklann projektörleri, ne Mitsubishı otobüslerinin farların-
darj geliyor.
Önümüz, madenci fenerlerinden gelen ışıklarla aydınla-
nıyor!
Tercüman Gazetesi Genel Yayın Mûdürü Artemur Kılıç,
Nazlı llıcak'ın yazılannı 'sansür' ediyormuş.
Örneğin llıcak'ın 3 ocak günlü 'İşçi ve Demokrasi' baş-
lıklı yazısı ile 4 ocak günlü 'Halksız Demokrasi: Haksız
Demokrasi' başlıklı yazıları Kılıç tarafından kesilmiş. 'Sar-
delyanın Pullan ve Erdemli Demokrasi' başlıklı yazı ise di-
zildiği halde, yine Kılıç tarafından "Aman Özal üzülür" diye
yayımlanmamış.
Kılıç, biliyorsunuz İngiliz 'Rothmans' adlı sigara şirketi-
nin Türkiye temsilcisi. Aynı zamanda TRT Radyo ve Tele-
vizyon Yüksek Kurulu üyesidir.
Kılıç, öyle bir keskin kılıç ki Özal'ın kılıcı gibi eşi Kemal
llıcak'ın gazetesınde Nazlı llıcak'ın Özal'ı eleştiren yazıla-
nnı kesip biçebiliyor.
llıcak'ın Kılıç tarafından kesilen 3 ocak günlü yazısının
yayımlanmayan bölümünü biz yayımlayalım:
—Evvelki akşam, TRTnin, kamuoyunu tek yönde oluştur-
ma gayretiyle Profesör Sulhi Dönmezer ve Türkiye gazetesi
yazarı Yalçın Özefi konuşturması, bu kişilerin de 3 ocak ey-
lemini gayri kanuni ilan etmeleri son derece hatalı olmuştur.
Bir kere birçok bilim adamı, söz konusu eylemin sürektilik
taşımadığı için genel grev sayılamayacağı duşüncesindedir.
Kaldı ki demokrasilerde yüz binlerce insanın arzusuna teh-
dit ve şantajla karşı durulmaz, geniş kitlelerle zıtlaşılmaz.
3 ocak eylemi gayri kanuni de TRTnin tek yönü yayınlan
pek mi kanuni? Anayasanın açık yasağına rağmen Magic
Box'a hizmet veren PTT yasalara pek mi saygılı? Anayasa
Mahkemesi'nin iptal edeceğini bile bile kıyak emeklilik ka-
nunu çıkaran ve iptale kadar geçen süreden istifade ederek
Emekii Sandığı'na başvurup kendilerine emeklilik maaşı bağ-
latan miletvekillerı anayasanın ilkelerine pek mi bağlı? Yüz-
de 21.75'le iktidarda kalmak pek mi demokratik?
Ne var bunda sansür edilecek?
Sermaye basını hep böyledir; işçi hakları söz konusu ol-
du mu; cumhurbaşkanı ve başbakan eleştirildi mi; 'aman
hükümet ne def diye hemen yasakçılığa ve sansüre sarılır.
Ne diyelim meslektaşımız Nazlı llıcak'a? Yaksın bir siga-
ra düşünsün olup bitenleri... Tabii sigara Altemur Kılıç'ın
'florhmans'ından olmasın...
Rohtmanslar filitreli, yazılar sansüriü...
| Ve olaylara -kılıçlı- tercüman!..
İZMİR HİPODROMU'NDAN
FİKRETDAĞUOĞLL
1. KOŞU: F: Varol (4), P:
Aknasip (1), S: Bursagüzeii (5).
2. KOŞU: F: Hanky Penky
(9), P: Oğlum (5), S: Shakazu-
lu (2).
3. KOŞU: F: Boğaziçi (6),
PP: Beybaba (5), S: Arzu 4 (9),
S: Gulay 3 (12).
4. KOŞU: F: Bigboy (4), PP:
Wirdmill (10), P: Challenger
(5), S: Opulent Mill (2).
5. KOŞU:F: Ahşık(l), PP:
B.Kim (8), P: Güçlücan (2), S:
Maestro (3).
6. KOŞU: F: Alseı (12), PP:
Yağızcan (14), P: Piyango (16),
S: Yeniçeri (3), S: Ilgın (15).
7. KOŞU: F: Alışık (2), PP:
Handan (4), P: Oyacan (5), S:
Muska (I).
aroRİTELERİN GÖRÜŞLERİ
F.Dağlıoğlu
M. Durmuş
B. Düzyatan
K. Akyer
9-2-3
9-5-2-8
9-2
9
5-6-8-9
6-5-12
6-12-9
5-6
10-2-8
5-2-4
10-4-2
2-4-3-S
1-5
8-1-3
1-2-7
1
12
12-15
12
12-3-8
1-2-5
2-4-1
4-1-5
2-1-5