Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 6 OCAK 1991
68
9
Lİ GENÇLİKEYLEMCİSİMUSTAFA GÜRKAN:
iddet ilke olarakreddedilmeliGençlik hareketleri her zaman toplumsal olaylann odak
noktasında olmuştur. Bir toplumdaki değişim isteminin ve
politik kavgaların izdüşümüdür denebilir bu hareketlere.
Günümüzde üniversite çevresinde zaman zaman patlak veren
olaylar, kamuoyuna daha çok şiddet mesajı ile yansıyor.
68 kuşağının aktif eylemcilerinden Müstafa Gürkan, yıllar
sonra döndüğü Hukuk Fakültesi'nde iki dönemi karşılaştırma
olanağı da buluyor. Gürkan ile 'gençlik eylemleri ve şiddet'
üzerine Dizi Yazılar Şefimiz Kerem Çalışkan konuştu.
SÖrlEŞl KBB* ÇAUŞKAN
\Sayın Mustafa Gürkan, 68-70 yıllann-
daki gençlik hareketi oldukça coşkuhıydu. Zaman
zaman şiddeti içeren eylemler de yaşanıyordu. Siz
de bu hareketin içinde ve ön saflarda
'dövüşenlerden' biriydiniz. O dönemdeki hava-
yı biraz anlatır mısımz?
— Şimdi iki şeyi birbirinden ayırmak lazım.
Şiddet eylemleri denen eylemleri sistematik tarz-
da savunmak ve yapmak var. 1971'den sonra bu
gerülacıhk eğilimi diye nitelendirildi. Bir de ey-
leminizde şiddeti kullanmak var. Biz de oldukça
sık bir biçimde başvurduk. Ancak şu da var: O
dönemde genellikle biz baskına uğruyorduk.
Gençlerin şiddete başvurup başvurmaması da
aynca tartışıhr, fakat gençlerin de şiddete muha-
tap olduklan bir realiteydi.
Bizün tstanbul'da katıldığımız gençlik hareket-
lcrinin şöyle bir özelliği vardı. Hem daha yığtn-
saldı hem daha açıktı. örneğin Commer protes-
tosu. Biz gideriz ABD Elçisi Commer'ı protesto
ederiz. Polis de oradadır, herkes de oradadır. Bir
sey göze alınmıştır. Yatacaksak da hapis, gider ya-
tanz. Mesele bir şeyi yakmak yıkmak değildir,
Commer'ı protesto etmektir.
~~ Örâdaki farklılık şu temel ilkede: Meşruiyeti-
ni hiçbir zaman kaybetmeyeceksin. Haklı olmak
yetmez, haklı kalmak gerekir prensibi var.
••••PeAr;, bugünkü üniversite olaylannda da
kendisinegeçmiştekigibi 'devrimci' diyen birçok
kesim ve sol fraksiyon var. Bunlar da kendileri-
ne göre belli bir geleneği devam ettirdiklerine ina-
nıp kendilerine göre bir 'mücadele' veriyorlar.
Şiddet hareketleri ve çatışmalar da oluyor zaman
zaman.
— Şimdi bakın üniversitede durum söylediği-
niz gibi değil. Bir kere üniversitedeki çocuklar bir-
birleriyle dövüşmek istemiyorlar. Yani 'sol grup-
lar fraksiyonlar' dediğiniz şeyler.. Beri size bir
anımsatmada buhınayım. Eskiden gençlik kollan
vardı; CHP'nin, AP'nin, FKP vardı. FKP olsun,
sosyaJ demokrasi demekleri olsun, hür düşilnce
kulüpleri olsun. Bunlar Adalet Partisi'nin, Halk
Partisi'nin, TlP'in gençlik kollanydılar aslında.
Ve gençlik hareketinde hiçbir etkinlik sağlayama-
dılar.
Biz sagladık. Neden? Çünkü biz 'bağımsız' bir
harekettik. Bir gençlik hareketinin baskın özelli-
ği, otması gereken özeüiğl onun 'bağunsız' bir ha-
reket olmasıdır. Türkiye'deki siyasi partilerden
bağunsız bir yığın eylemi ohnasıdır. Başanlı ol-
masının koşullarından biri budur.
Şimdi durum bu olunca sizin söylediğiniz o
'gençlik hareketleri' aslında birer siyasi hareket
olan o sol fraksiyonlann gençlik kolu üniversi-
tede. Gençlik kolu olduklan için de hiçbir etkin-
likleri yok. Şimdi bakın ben Anadolu'da oturu-
yorum ve gençlik kafasırun Anadolu'da nasıl şe-
killendirildiğini bilirim. Yani 'solcular nasıl' di-
ye sağ tarafın nasü propaganda yaptığım biliyo-
rum.
Geliyonım üniversiteye. Gelin şimdi bakın du-
vara. Duvarda yazıyor: "Emperyalist savaşa ha-
yır!" Güzel değil mi? Devam ediyor yazı. Boylu
boyunca duvara yazmış. "Yaşasın devrimci iç sa-
v«ş..." Şimdi bunun anlatacak bir şeysi yoktur.
Yani üniversiteye gelirken, bir ideal peşinde ko-
şarken, annesi babası tarafından gönderilirken,
çevresi tarafından gönderilirken, uğrasısının ba-
şına "banş", "güvenlik" ne bUeyim "gelecek-
teki bir mutluluğu" koymuş genç insanın veya
bugün Türkiye'nin Ortadoğu'daki savaşa bulaş-
Urılması gavretlerine yüzde yüz karşı olan bir in-
sanın, "Emperyalist savaşa hayır" derken "Ya-
şasm devrimci iç savaş" denen noktada onlarla
bir olması, onların yaptıkları eyleme katılması,
ya da onlann yaptıkları işlerde taraf olması dü-
şünUlemez bile.
Çizilen portre tam budur. Tam karikatur şek-
linde çizilen aşırı solcu, kötü, terörist, anarşist,
komünist, bilmem ne çiziliyorsa, o portre üniver-
sitede bizzat o gruplar tarafmdan çizUiyor.
Bir afiş düşün. "Yaşasm demokratik üniver-
site mücadelemiz", altında işte birkaç tane harf.
Hangi örgütse onun. Orak çekiç, ucunda kızü yıl-
dız. Üstünde Kaleşnikof tüfek. Bu olmaz...
M M i i 4 m a geçmişte de vardı benzer şeyler...
— 70'li yıllarda vardı. 68,69,70'te yoktu. Hiç
kimse o yıllarda, orak çekiç, Kaleşnikof tüfek
vs.'yi demokratik üniversite talebinin yanına kon-
muş olarak gösteremez. Ne zaman ki gençlik ey-
lemi bağunsız bir yığm eylemi olmaktan çıktı, bir
siyasi harekete dönüştü, "Toplumsal muhalefe-
ti ben temsil ediyorum" diye o gençlik hareketi-
nin önder kadrolanndan bir kısmı, birer siyasi ha-
reket olarak ortaya çıktılar, o zaman bunlar or-
taya çıktı.
O zaman konuşmamın başında kullandığım
şiddet eylemi ile eylemde şiddeti kullanmak fark-
lılığı çok belirgin olarak görüldü. Net bir halde.
68 gençlik hareketi bir geleneğin devamıydı.
Jön Türk geleneğinin, Kuvay-i Milliye ve 27 Ma-
yıs geleneğinin. Biz Atatürk'ün Bursa nutkuna
sahip çıkarken, Gençliğe Hitabesi'ni okurken
"Birtaıci vazifeo Türk istiklal ve cumhuriyetini
mnhafaza ve mttdafaa etmektir" sözlerini içten
benimsiyorduk. 68 geleneği buna bağlanmıştır.
Tam Bağımsızlık İçin Mustafa Kemal Yürüyüşü
tertiplemiştik. Sonra sıkıyönetim mahkemeleri de
"Biz 1961 Anayasası'nın uygulanmasını istiyo-
ruz, bunun için dövüştük derken, hukuksal tak-
tik yapmıyorduk. Samimi olarak buna inanmış-
tık.
Bak, bir şey anlatayım. Geçen yıl bir gün üni-
versiteye ülkücü çocuklar geldi. tşte sloganlar fa-
lan neyse, kavga çıktı. Bu kavgada çok sıkı dö-
vûşmüş çocuklarla konuştum. Ne oldu, niye kav-
ga ettiniz diye. Bak ne diyor o çocuklar bana bi-
liyor musun? "Bizim geleneğimiz yok ağabey! Biz
bunlarla burada dövüştük, ama ne yapalım, dö-
vüş çıktı da dövüştük." Yine gençlerden bir baş-
kası, "Agabey, ben Atatürk'ü savunmak istiyo-
ram. Ben bunu söyieyerek ortaya cıksam, tslam-
cdardan •azgectim, sofcu arkadaşiar benimle alay
ediyoriar, dalga geçiyoriar" diyor. Ben bunlan
ilk duyuyorum. Yeni yeni duyuyorum. Bu bir şe-
yin belinisi. Bu laiklik konusundaki tartışmalarla
birlikte gelişiyor. Aziz Nesin'in "Yaşlandıkça ne
kadar bnyük adam olduğunu anlıyornm
AUtürk'ün" dediği gibi gençlik de yaşadıkça
olaylar içinde tabloyu görmeye başlıyor...
Bir de başka kesim var. Bir bildiri dağıttılar.
"Devrimci Müslümanlar" diye. Bir jargonlan
var. Felaket yani. Tam sol jargon. "Devrimci
HizbuUah". Bunlar Müslüman halklan savunu-
yorlar. BunJann hedefı emperyalist siyonist kamp
ve laik sömürücü düzen. Bizim başka düşmanı-
mız yok diyorlar.
• • ^ • 1 Bunlarla sol grupların arası nasıl?
— Çok iyi. Hiç kavga dövüşleri yok. Duvara
bakarsan ikisinin de afişi yan yana asıhdır. Hiç-
bir şey olmaz. Kavga daha çok 'ülkücüler' ile çı-
kıyor. lslamcılar da fonımlarda "Kahrolsun fa-
şizm, yaşasm Islam" diyorlar. Ülkücüler de sol-
culan şu sözlerle kızdınyor: "Biz artık kahrol-
sun komnnizm demiyoruz yahu!"
• • • • Peki, îslamcılann gençlik içinde etkisi
ne kadar?
— Etkililer, örgütlüler. Ve disiplinliler. Bir kere
ahlakh çocuklar. Yani ahlak sözcuğünü klasik an-
lamda kullanıyorum. 'tyilik yapmayı' seven ço-
cuklar. Devrimci Müslümanlar için söylüyorum.
Bir de onlann devrimci olmayanları var. Onlar-
da fena çocuklar değil. Aslında bunlann hepsini
seçersin üniversitede. Hepsinin kendine göre
'üniforması' var. Tıpkı 68'lerin sonundaki gibi.
Devrimci Müslümanlarla, devrimcilerin giysileri
birbirine çok benziyor, bir tek sakallan var. Bir
de onlar kızlarla beraber gezmiyorlar.
İ H H H Peki bu gruplan anladık. Esas büyük
gençlik kitlesi ne yapıyor, o nerede?
— Ha, o ne yapıyor? O ders çahşıyor bir. Ikin-
cisi bansçı, doğru bir eylem olduğu zaman ona
PAZAR
KONUĞU
M U S T A F A
G Ü R K A N
1948'deAmasya'dadoğdu. llkokulu tzmit,
ortaokulu Balıkesir, liseyi Eskişehir'de bitirdi.
1965 'te tstanbul Hukuk Fakültesi'ne girdi.
67/68'de aynldı. Istanbul Gazetecilik Yüksek
Okulu'nu 1970 şubatmda bitirdi. 1968-71
döneminde öğrenci olaylan nedeniyle birçok kez
tutuklandı. Sultanahmet, Sağmalalar,
Paşakapısı, Selimiye, AnkaraMerkezKapalı
Cezaevi'nde bulundu. DÖB Genel Sekreterliği
yaptı. 71'deDev-Gençdavası ve TürkSolu'ndaki
2yazı nedeniyle tutuklandı, tahliye oldu. 74'e
kadar kaçak gezdi. 1975 yılındaki askerlikten
sonra 80yılma kadarDev-Maden Sen'de çalıştı.
HEylül'de Yatağan'dagözaltma alındı, bir yıl
kaldu Bu arada esnaflık yaptı. 88 affıyla Hukuk
Fakültesi'nedöndu. Halen 3. sımf öğrencisL
Evli, 3 çocuklu.
Sen bu yapıya sesleamek istiyorsun. Ben buna
bir şey söylemek istiyorum. Herkes inan ki üni-
versitede sabahtan akşama kadar o ders kursü-
lerinde var ya sabahtan akşama kadar bu anlatı-
lıyor. Ticaret hukuku dersinde de bu anlatıuyor.
'Kardeşim böyle teklik yoktur!' Monolitik yak-
laşım yanlıştır. Tek sesliliğe karşı... Hocalar da
anlatıyor, basın da bunu anlatıyor. Ama pek te-
sir etmiyor.
••••i Neden tesir etmiyor?
— Şimdi Türkiye'nin sorunlan var. Gençler de
bu sorunlan çözmek istiyorlar. Gençlerin bu so-
runlan çözmek isteyenleri iki türlü. Sordum on-
lara yahu. Çocuklar ne durumdasınız diye. 'Ağa-
bey bizim en büyük sorunumuz, kimlik sorunu'
dediler.
Babam, annem bana diyor ki okulda hocam,
tanıdığım eşim dostum, hatta yeri geliyor arka-
daşım bana diyor ki, 'Bilmem hangi vizeyi ver-
din mi, şu dersini gectin mi, alttaki dersini temiz-
le, üsttekini geç vs..' haziranahazulan. okulu bi-
tirince paraicazanmak çok önemli bir sorun! 'Biz
düşünmeyi sevmiyoruz, diyorsunuz ama biz dü-
şünmeyi çok seviyonız. Ama çıkanmıza olan şey-
leri düşünmeyi çok seviyoruz' diyorlar. Ortala-
ma gençler söylüyor bunu. Solcu, ilerici çocuk-
lar bunjar genel anlamda, ama bu sol fraksiyon-
lara bulaşmamış.
'Biz cesur değiliz, değil' diyorlar, aksine biz çok
cesuruz. Çıkanmıza olan bir isi hedef belledik mi
bunda çok cesuruz.
Aslında bu bir anlamda kendini eleştiri de ta-
şıyOT. Bizim kuşak kendini böyle eleştirmezdi.
Kimhğimiz yok ne demek? Bir kimliğimiz var, o
da bizim kimlik, başka kimliklerin hepsi sakat
derdik. Bunlann böyle söylemesinin bir olumlu
tarafı var. Hiç olumlu yönünuz yok mu çocuk-
lar diyonım. 'Biz seviyoruz ağabey' diyorlar. Biz
sevgiyi kaybetmedik' diyorlar.
••••A^yı seviyorlar?
— Arkadaşlarını seviyor, doğayı seviyor, sev-
gilisini seviyor, âşık adam yahu! Flörte devam di-
ye üniversiteyi bir afişlediler bunlar Cemil Çîcek'e
karşı. Nefret etmiyoruz biz diyorlar.Şimdi genel
gençlik kitlesi sevgiyle var. Onun için ben bu 12
Eylül gençliği falan konusunda pek kötümser de-
ğÛim. Seviyorlar bu çocuklar- Seven insanlardan
bir zarar gelmeyeceğini tecrübem bana öğretti. Bu
topluma bir zarar gelmez. Başarılı, başarısız, az
başanlı, ama ileri gider. Geri dönüşleri olmaz. Yı-
kılmaları olmaz. Gençlerden biri bana şöyle de-
di: "Ağabey, karşındakUerin kafasına taş aUrak
fikrimi nasıl kafastna sokacağun bir türlü anla-
yamı>oram."
Sol gruplar, ultra sol fraksiyonlar, proletaryaya
olan sevgilerinden değil, bunuvaziye olan nefret-
lerinden hareket ediyoriar. Obür sağ gençler, çok
yüksek Islami ilkelere falan olan sevgilerinden de-
ğil, bence namazlannı küıyorlar, kurallarmı ye-
rine getirmeye çalışryorlar, ama esas küffara,
Mustafa Gürkan (solda) arkadaşımız Kerem Çalışkan ile yaptığı söyleşide gençlik kitlesinin baskılar altında bir 'kimlik bnnalımı'na düştügünü de vurgulayor.
katüıyor.
Moral baskı, idari baskı, güvenlik baskısı, kol-
luk baskısı altında ya topluma isyankâr, toplu-
ma düşman genç çıkar ya da köle çıkar, diye dü-
şünürsün. Bunlar aklı başında bir şey yaptılar.
6 kasımda bütün üniversite öğrencisi YÖK'e karşı
tam başanlı bir boykot yaptı. Hocalar da katıl-
dı. Bu noktada önemli bir şey.
Üniversite gençliğinin gücü 'üniversiteh'' olma-
sından gelir. Yani 'üniversite hüviyeti' koparsa,
parçalamrsa üniversite gençh'ğinin gücü kaybo-
lur. Bu ne demektir. Hocalanna karşı tavır al-
nuş bir üniversite gençlik hareketi başanlı olamaz.
Kürsüden bugün YOK hakkında olumlu konu-
şan bir tek hocaya denk gelmedim.
imza kampanyası yaparken, bir çatışma çıkabi-
lir ve çok masum bir talep yüzünden insanlar sa-
kat kalabilir, hatta öldürülebilir. O anda bile şid-
deti kullanmamak lazım, şiddetten kaçınmak la-
zım. Tecrit ediyor adamı, mahvediyor.
dun?
IPeki, geçmişte de böyle mi düşünüyor-
Leninizm ve İslam. Birbirine
çok benziyor. Yapıları
bakımından biçim açısından.
Değişmez dogmalan var.
Tartışılmaz. 'Devlet egemen
sınıfların baskı aracıdır'.
Böylece devletten olan herkes
namussuzdur, alçaktır' diye
düşünülüyor. Kolay köklü
çözüm arayışı, artı gençlik
coşkusu. Ortaya ne müthiş bir
monolitik yapı çıkıyor.
Bak bu dönem ne oldu? Bir dergi çıkarmışlar
çocuklar. 'Hak hukuk - gak guguk diye.' Dergi-
nin kapağmda yardımcı olan hocalara teşekkür
var. Ben çok olumlu bir davramş olarak gördüm
o derginin. çıkarümasını. Kim yaptıysa kutlanm
dedim.
Çay içiyorum orada. Solculann oturduğu bir
yer vardır. Baktım 'Dekana nasıl teşekkür eder-
siniz siz?' diye o dergiyi çıkaran çocuklan, bizim
hızlı solculann bazılan eleştiriyorlar. Şimdi ol-
maz, hocayla kavga edip bir şey başaramazsınız.
6 kasımdaki eyleme herkes katıldı, demek ki
sizin gücunuzün kaynağı birlik. Ve banşçı yön-
temlerle yapmak.
Ben şiddetm ilkesel olarak reddedümesi gerek-
tiğine inanıyorum. Yani kurban verebilirsiniz.
Haklı talepleriniz vardır. Üniversite ders kitap-
lan ucuz olsun veya kitabı olmayan derslerde tek-
sir çıkanlsın diye bir iş yaparken, bir gösteri, bir
— Kesinlikle hayır. Arkadaşunı öldürüyorsan,
mahvederim seni. Ben de seni öldürürüm diye dü-
şünüyorduk.
• • • • Ne zamandan beri şiddeti ilkesel olarak
reddetmeye başladın?
— 12 Mart'tan beri böyle düşünüyorum. Ya-
ni "Zor, her yeni toplumun ebesidir." 'Devrim-
ci şiddet bizim sorunlanmızı çözer' gibi sözler öy-
le bir şey ki aynısını şimdiki çocuklar da söylü-
yor. 'Çocuklar, yahu buna ilkesel olarak karşı ol-
mak lazım ve bunu yüksek sesle söylemek lazım'
diyonım. Nasıl ağabey? diyorlar. Yani işte ne
olursa olsun, yumruğunu kaldırma, adama!
'Devrim için savaşmayana sosyalist denemez' bil-
dirisi zaten hâlâ her gün dağıtılıyor. öyle yazıh-
yor duvarlara.
Bunlar var ya bir klişeciye gitmişler, bir klişe
yaptırmışlar. 1971'den beri basıhyor bunlar ay-
nen. Yeni bir söz yok. Bu konuda yok. Yani şu
devletleştirilmeli, bu devletleştirilmeli falan. Ba-
zılan benle Marksizm bazmda bir tartışma yap-
mak istiyorlar. Marksist jargonu kullamp benle
tartışmak istiyorlar. Ee tabii ben o jargonu bili-
yorum. Hangi kitapta, kim, nerede söylemiş., onu
da biliyorum. Kullandıklan kelürieleri şuraya yaz-
sak bir sayfa dolduracağını sanmıyorum. Çaru
Mazumdar diye bir adam vardı biliyor musun?
(70'li yıllarda Hindistan köylü gerilla hareketi-
nin önderlerinden Maocu bir lider) 7.5 sayfalık
bir broşür yazmış kardeşim. İşte bu broşürün pe-
şinden dünya halklannın kurtuluşu yolu budur
diye insanlar gitti.
Gençler öldü. Gençlik bu işte yahu! Marksizm,
yahut tek tanrılı bir din olarak tslam. Monoli-
tik düşünceli bir din olarak tslam. Koy bu ikisi-
ni yan yana.
Özellikle Leninizm ve İslam. Yapıları itibany-
la biçim açısından. Değişmez dogmalan var. Tar-
tışılmaz. "Devlet egemen sınıflann baskı aracı-
dır." Böylece devletten olan herkes namussuzdur,
alçaktır, baskı unsurudur vs. Yanına devrimcili-
ği koy; devrimci Müslümanlık, devrimci Mark-
sizm, yani köklü kesin çözüm anlayışı, artı genç-
lik. Coşkulu, çabuk, kolay ve kesin çözüm ara-
yan. Ortaya ne kadar müthiş monolitik bir yapı
çıkıyor yahu!
emperyalizme, siyonizme ve o toplumda gördük-
leri ahlaksızlıklara, çürümüşlüklere, bu düzenin
çürümüş öğelerine olan nefretlerinden oradalar.
Politik militan grupların temel motivasyonu nef-
rettir.
Şimdi üniversitenin içine girince ağaca bir pan-
kart asmış yöneticiler, 'Çiçekleri seviniz' diye.
Şimdi bunun altına bir pankart asmak lazım.
'Gençleri seviniz ey yöneticiler, onlar da toplu-
mun çiçekleridir.'
••••• Yöneticiler gençleri sevmiyor mu?
Eskiden genç olmanın üniversiteli olmanın bir
sayguılığı vardı. Şimdi gençlere potansiyel tehli-
ke diye bakılıyor.
Şiddetin insanlan nereye
getirdiğine örnek vereyim.
Mahir Çayan'ın bir ayağı
sakattı. Neden biliyor musun?
Bir gün bir arkadaşı Talat'ın
üç buçuk adamı' diye kızdırdı.
O da sigaraya dokundurup
ayağına fünye attı. Çayan'm
kaval kemiği sakat kaldı.
İbrahim Kaypakkaya'nm
almndaki iz de tabure darbesi
izidir.
Anfınin kapısına kadar polis geliyor. Doğnı de-
ğil. Bu üniversite öğrencisinin kişüiğini zedeleyen
bir şey bu. Bu kadar yoğun baskı altında yetişen
çocuklarla cağdas uygarhk düzeyi, çağ atlamak
hedeflerini toplum başaramaz.
WKKtMPeki, ama polis gelmezse üniversitede
her gün bir olay patlayacağından korkuluyor.
— Şimdi bak önceki sene martta ne oldu?
-tkinci dönem başladı. Kötü davranışlara muha-
tap oldu öğrenciler kapıda kontrcller sırasında.
Ve imza kampanyaları afışlemeler, görüşmeler,
böyle adım adım izledim bunu ben. Polisin üni-
versite kapısından çekümesi özellikle çevik kuv-
vetin uzaklaşünlması konusunda bir kampanyaya
başladılar. Yığmsal eylemler oldu. Polis üniver-
sitenin kapısından çekildi.
Başladı Üniversitede afişlemeler. Yazılar. Mart
ayına gelen süreç içinde. Nevroz 21 maııa kadar
gelen süreci anlatıyorum sana. Solcular forum ya-
pıyorlar, bildiri dağıtıyorlar. lslamcılar forum ya-
pıyor. Rızgariye Islamiye (Kürt İslam Hareketi)
forumlar yapıyor. Derken bir gün öğlen saati fo-
rum yaptılar. Epey kalabalık. Ben de Hukuk Fa-
kültesi'nde birinci amfıden çıkan kapımn dibin-
de îzliyorum. Yahu mavi kasalar içinde molotof
kokteylleri geldi bahçeye. Nerden geldi, nasü gel-
di? Tahtalar mahtalar söküldü. Sopa haline ge-
tirildi. Suratlara o kaşkollar sanldı. Yani artık
şiddet eylemi işte. Molotof kokteyli girdi mi za-
ten işin içine, silah girdi mi, alet edevat girdi mi
iş bitti demektir.
Sonunda panzer manzer iç bahçeye, darmada-
ğın ettiler. Çil yavrusu gibi herkesi dağıtülar. Ne
kadar afiş varsa, polis yırttı, topladı, çekip gitti.
O günden sonra polis tekrar kapıya kadar geldi.
Esas şeye gelelim. Şiddet nereden doğuyor. Şid-
det gerilimden doğuyor. Gerilim düşürühneli. Ge-
rilimden sakınılmah. Gerilim doğuracak her dav-
ranıştan sakınılmah. Benim görüşüm bu. Ama
gençler gerilime, patlamaya çok hazırlar yani.
Ama felsefenin kendisi böyle. Politik eylemde
şiddeti kullanmak senin için meşru bir şey ola-
rak kabul ediliyorsa, şiddeti kullanabilirim diyor-
san, hatta şiddeti temel mücadele yöntemi ola-
rak benimsediğini deklare etmiş vaziyetteysen, sen
daima gerilimi savunacaksın. Çatışma, tırmamşı
savunacaksın, cünkü felsefe o. Çdiski artacak,
böylece keskinleşecek. Taraflar beürlenecek. Güç
toplanacak. Hedef gençlik eylemi değil ki, hedef
gençlikten birtakım siyasi hareketlere
'devşirmede' bulunmak.
yor mu?
bu gruplarla diyalog imkânın olu-
Bu gruptan gençlerle konuştuğumuz zaman
'Şöyle olmayacak, böyle ohnayacak' diyorlar. Pe-
ki çocuklar nasıl olacak deyince ellerini tabanca
gibi yapıp 'Kiyuv kiyuv' diyorlar. 'Bu işin yolu
budur' diyorlar. Böyle diyen kişiyle tabii konuş-
mak zor.
WKBBMPeki geniş gençlik kitlesi, bu 'kiyuv
kiyuv' yapanlara nasıl bakıyor?
— Hiç de iyi bakmıyorlar. Bir defa arkadashk
yapmak istemiyorlar. Yani onlarla birlikte gez-
mek, düşüp kalkmak, ders çahşmak falan iste-
miyorlar.
Bence siyasi gruplann uzantılan olan bu grup-
lar gençlik hareketinin, gençlik hareketi olması-
nın önündeki en büyük engellerdir.
edilecek?
'sol' anlayışla nasıl mücadele
— Bak, bazı panellerde solcu ve laiklerin öl-
dürülmeşi dile getiriliyor. Ama polis de öldürü-
lüyor. lşkenceci polis öldürülüyor. Ne hakla öl-
dürülüyor? Ben idam cezalanna karşıyun. Yapı-
lan insan öldürmek ona da karşıyun. Herkesin
doğal hâkim önünde yargılanması lazım. Adam
'halk mahkemesi' diye bir şey kuruyor. Orada
yargılayıp karar veriyor. Bence devletten kaynak-
lanan terorizmle, açıkhk politikası yoluyla mü-
cadelenİD yani sıra, solun terorizmle mücadele»
sinin başmda "sol terorizmk mücadele gelir." Sol
terorizmle mücadele edilecek. Açık deklare edi-
lecek. "Bizden değildir" denilecek.
Silah, alet edevat öyle bir şeydir ki eline alana
kadar sen onu kullanmak azim ve iradesindesin-
dir. Ehne aldıktan sonra o seni! Silah öyle bir şey-
dir ki onu eline alırsın, aldığın anda esir düşmüş-
sündür.
Peki, sen de o dönem silah kullanmana
rağmen silaha esir düşüldüğünü nasılfark ettin?
— Nasıl fark ettim biliyor musun? O dönem
çok iyi arkadaşlanmız vardı. Çok sevdiğim can
arkadaşlanma, onlara bir şey olursa devrim mev-
rim bir yana, hesabım soranz dediğim arkadaş-
lanma, adma ideolojik aynlık denen birtakım ay-
nlıklar nedeniyle o silahlan doğrultabilirdim.
Onu fark ettim... Doğrultan arkadaşlanm oldu.
Kendi dostlanma, uğrunda ölebileceğim dostla-
nma şiddet kullanmaya başlamıştım yahu.
Şimdi iki tane öknüş arkadaş, ismi çok bilinen.
Mahir Çayan. Bir bacağı kaval kemiğinden sa-
kattır. Bir gün bir yerde otururken bir arkadaşı-
mıza "Talafın 3.5 adamı" diye dalga geciyor-
du. O da bana söyle bunu dedi. Söylersen (onun
da elinde fünye vardı, fünye ile oynuyordu.) "Bu
fünyeyi atanm" dedi. Mahir Çayan, "Söylerim,
atamazsın dedi." O da "söyle atanm" dedi. "Sen
Talat'ın 3.5 adamısın dedi." öteki arkadaş ağ-
zından sigarayı çıkardı fünyeye dokundu, attı.
Fünye Çayan'ın ayağında patladı, bacağı sakat
kaldı.
Başka bir arkadaş tbrahim Kaypakkaya. Afiş-
lerinde görürsün, aliu yarahdır. Niye yaralanmış-
tu-? İTÜ'deki bir Dev-Genç toplantısında bir tar-
tışmada 'Söz hakkı istiyorum, söz hakkı
istiyorum' dedi. Sus dediler, susmadı. Birisi ka-
fasına bir tabure koydu, alnı öyle yanldı. Şimdi
tablo buydu. önce tabure, sonra fünye atmak,
sonra ideolojik aynlık diye silah doğrultmak. Şid-
detin yolu bu...
^ • • H O zaman şiddete karşı çıkan geniş genç-
lik kitlesinin 'kimlik bunalımı' dediğin noktayı
aşması önem kazanıyor.
— Özgürlük ve erdem gençliğin kimliğidir.
Gençliğin özgürlüğünü elinden ahrsamz ve onu
erdemsiz kılmaya kalkarsanız, yani ona 'sadece
kendi kişisel çıkarlannı düşün, gemisini kurtaran
kaptan' felsefesini empoze ederseniz ve kurdu-
ğunuz toplumsal düzenle onu baskı altına alırsa-
nız, orada kimliksizlik başlar. Hem özgür değil-
dir hem erdemli davranmamaktadır. Bugün genç-
lere erderrdi davranmak değil, acıkgöz davranmak
iyidir diye öğretiliyor. Anneleri babalan da böy-
le öğretiyor kardeşim.
Biliyor musun bizim kuşak, 68 kuşağı ikinci bü-
yük sınava hazırlanıyor. Şimdi 2-3 sene içinde bu
kuşağın yetiştirdiği çocuklar üniversiteye gelecek.
4-5 sene üniversitede onlar okuyacaklar. Baka-
hm nasıl çocuklar yetiştirmişiz?
Ben onun için şimdi gençlerden ümitvanm.
Kızımla konuşuyorum. 17 yaşında. Bu sene üni-
versiteye gelecek. Okulda ve çevresinde çok ak-
tif çok da çalışkan bir öğrenci. 'Seni hapishane
kapılanndan toplamayayun sonra güzel kızım'
dedim. 'Merak etme baba, bana bir şey olmaz'
dedi. Niye kızım dedim, bu Devleti Âli Osmani-
ye'yi yönetenleri çok iyi falan sanma, adamın ba-
şma öyle işler getirirler ki olmayacak yerde, na-
mus belasına hapse duşersûı! Meşhur şarkıdaki
gibi olabüir dedim. 'Baba bana bir şey olmaz me-
rak etme' dedi. Niye kızım dedim? 'Baba sen ha-
pishaneye düşebilirsin, siz şiddet yanhsıymıssuıız'
dedi. 'Ben şiddete kesin olarak karşıyım ve hiç-
bir zaman başvurmam, onun için bana hiçbir şey
yapamazlar' dedi. Benimle ilgili gözlemi bu!