19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 6 OCAK 1991 68 9 Lİ GENÇLİKEYLEMCİSİMUSTAFA GÜRKAN: iddet ilke olarakreddedilmeliGençlik hareketleri her zaman toplumsal olaylann odak noktasında olmuştur. Bir toplumdaki değişim isteminin ve politik kavgaların izdüşümüdür denebilir bu hareketlere. Günümüzde üniversite çevresinde zaman zaman patlak veren olaylar, kamuoyuna daha çok şiddet mesajı ile yansıyor. 68 kuşağının aktif eylemcilerinden Müstafa Gürkan, yıllar sonra döndüğü Hukuk Fakültesi'nde iki dönemi karşılaştırma olanağı da buluyor. Gürkan ile 'gençlik eylemleri ve şiddet' üzerine Dizi Yazılar Şefimiz Kerem Çalışkan konuştu. SÖrlEŞl KBB* ÇAUŞKAN \Sayın Mustafa Gürkan, 68-70 yıllann- daki gençlik hareketi oldukça coşkuhıydu. Zaman zaman şiddeti içeren eylemler de yaşanıyordu. Siz de bu hareketin içinde ve ön saflarda 'dövüşenlerden' biriydiniz. O dönemdeki hava- yı biraz anlatır mısımz? — Şimdi iki şeyi birbirinden ayırmak lazım. Şiddet eylemleri denen eylemleri sistematik tarz- da savunmak ve yapmak var. 1971'den sonra bu gerülacıhk eğilimi diye nitelendirildi. Bir de ey- leminizde şiddeti kullanmak var. Biz de oldukça sık bir biçimde başvurduk. Ancak şu da var: O dönemde genellikle biz baskına uğruyorduk. Gençlerin şiddete başvurup başvurmaması da aynca tartışıhr, fakat gençlerin de şiddete muha- tap olduklan bir realiteydi. Bizün tstanbul'da katıldığımız gençlik hareket- lcrinin şöyle bir özelliği vardı. Hem daha yığtn- saldı hem daha açıktı. örneğin Commer protes- tosu. Biz gideriz ABD Elçisi Commer'ı protesto ederiz. Polis de oradadır, herkes de oradadır. Bir sey göze alınmıştır. Yatacaksak da hapis, gider ya- tanz. Mesele bir şeyi yakmak yıkmak değildir, Commer'ı protesto etmektir. ~~ Örâdaki farklılık şu temel ilkede: Meşruiyeti- ni hiçbir zaman kaybetmeyeceksin. Haklı olmak yetmez, haklı kalmak gerekir prensibi var. ••••PeAr;, bugünkü üniversite olaylannda da kendisinegeçmiştekigibi 'devrimci' diyen birçok kesim ve sol fraksiyon var. Bunlar da kendileri- ne göre belli bir geleneği devam ettirdiklerine ina- nıp kendilerine göre bir 'mücadele' veriyorlar. Şiddet hareketleri ve çatışmalar da oluyor zaman zaman. — Şimdi bakın üniversitede durum söylediği- niz gibi değil. Bir kere üniversitedeki çocuklar bir- birleriyle dövüşmek istemiyorlar. Yani 'sol grup- lar fraksiyonlar' dediğiniz şeyler.. Beri size bir anımsatmada buhınayım. Eskiden gençlik kollan vardı; CHP'nin, AP'nin, FKP vardı. FKP olsun, sosyaJ demokrasi demekleri olsun, hür düşilnce kulüpleri olsun. Bunlar Adalet Partisi'nin, Halk Partisi'nin, TlP'in gençlik kollanydılar aslında. Ve gençlik hareketinde hiçbir etkinlik sağlayama- dılar. Biz sagladık. Neden? Çünkü biz 'bağımsız' bir harekettik. Bir gençlik hareketinin baskın özelli- ği, otması gereken özeüiğl onun 'bağunsız' bir ha- reket olmasıdır. Türkiye'deki siyasi partilerden bağunsız bir yığın eylemi ohnasıdır. Başanlı ol- masının koşullarından biri budur. Şimdi durum bu olunca sizin söylediğiniz o 'gençlik hareketleri' aslında birer siyasi hareket olan o sol fraksiyonlann gençlik kolu üniversi- tede. Gençlik kolu olduklan için de hiçbir etkin- likleri yok. Şimdi bakın ben Anadolu'da oturu- yorum ve gençlik kafasırun Anadolu'da nasıl şe- killendirildiğini bilirim. Yani 'solcular nasıl' di- ye sağ tarafın nasü propaganda yaptığım biliyo- rum. Geliyonım üniversiteye. Gelin şimdi bakın du- vara. Duvarda yazıyor: "Emperyalist savaşa ha- yır!" Güzel değil mi? Devam ediyor yazı. Boylu boyunca duvara yazmış. "Yaşasın devrimci iç sa- v«ş..." Şimdi bunun anlatacak bir şeysi yoktur. Yani üniversiteye gelirken, bir ideal peşinde ko- şarken, annesi babası tarafından gönderilirken, çevresi tarafından gönderilirken, uğrasısının ba- şına "banş", "güvenlik" ne bUeyim "gelecek- teki bir mutluluğu" koymuş genç insanın veya bugün Türkiye'nin Ortadoğu'daki savaşa bulaş- Urılması gavretlerine yüzde yüz karşı olan bir in- sanın, "Emperyalist savaşa hayır" derken "Ya- şasm devrimci iç savaş" denen noktada onlarla bir olması, onların yaptıkları eyleme katılması, ya da onlann yaptıkları işlerde taraf olması dü- şünUlemez bile. Çizilen portre tam budur. Tam karikatur şek- linde çizilen aşırı solcu, kötü, terörist, anarşist, komünist, bilmem ne çiziliyorsa, o portre üniver- sitede bizzat o gruplar tarafmdan çizUiyor. Bir afiş düşün. "Yaşasm demokratik üniver- site mücadelemiz", altında işte birkaç tane harf. Hangi örgütse onun. Orak çekiç, ucunda kızü yıl- dız. Üstünde Kaleşnikof tüfek. Bu olmaz... M M i i 4 m a geçmişte de vardı benzer şeyler... — 70'li yıllarda vardı. 68,69,70'te yoktu. Hiç kimse o yıllarda, orak çekiç, Kaleşnikof tüfek vs.'yi demokratik üniversite talebinin yanına kon- muş olarak gösteremez. Ne zaman ki gençlik ey- lemi bağunsız bir yığm eylemi olmaktan çıktı, bir siyasi harekete dönüştü, "Toplumsal muhalefe- ti ben temsil ediyorum" diye o gençlik hareketi- nin önder kadrolanndan bir kısmı, birer siyasi ha- reket olarak ortaya çıktılar, o zaman bunlar or- taya çıktı. O zaman konuşmamın başında kullandığım şiddet eylemi ile eylemde şiddeti kullanmak fark- lılığı çok belirgin olarak görüldü. Net bir halde. 68 gençlik hareketi bir geleneğin devamıydı. Jön Türk geleneğinin, Kuvay-i Milliye ve 27 Ma- yıs geleneğinin. Biz Atatürk'ün Bursa nutkuna sahip çıkarken, Gençliğe Hitabesi'ni okurken "Birtaıci vazifeo Türk istiklal ve cumhuriyetini mnhafaza ve mttdafaa etmektir" sözlerini içten benimsiyorduk. 68 geleneği buna bağlanmıştır. Tam Bağımsızlık İçin Mustafa Kemal Yürüyüşü tertiplemiştik. Sonra sıkıyönetim mahkemeleri de "Biz 1961 Anayasası'nın uygulanmasını istiyo- ruz, bunun için dövüştük derken, hukuksal tak- tik yapmıyorduk. Samimi olarak buna inanmış- tık. Bak, bir şey anlatayım. Geçen yıl bir gün üni- versiteye ülkücü çocuklar geldi. tşte sloganlar fa- lan neyse, kavga çıktı. Bu kavgada çok sıkı dö- vûşmüş çocuklarla konuştum. Ne oldu, niye kav- ga ettiniz diye. Bak ne diyor o çocuklar bana bi- liyor musun? "Bizim geleneğimiz yok ağabey! Biz bunlarla burada dövüştük, ama ne yapalım, dö- vüş çıktı da dövüştük." Yine gençlerden bir baş- kası, "Agabey, ben Atatürk'ü savunmak istiyo- ram. Ben bunu söyieyerek ortaya cıksam, tslam- cdardan •azgectim, sofcu arkadaşiar benimle alay ediyoriar, dalga geçiyoriar" diyor. Ben bunlan ilk duyuyorum. Yeni yeni duyuyorum. Bu bir şe- yin belinisi. Bu laiklik konusundaki tartışmalarla birlikte gelişiyor. Aziz Nesin'in "Yaşlandıkça ne kadar bnyük adam olduğunu anlıyornm AUtürk'ün" dediği gibi gençlik de yaşadıkça olaylar içinde tabloyu görmeye başlıyor... Bir de başka kesim var. Bir bildiri dağıttılar. "Devrimci Müslümanlar" diye. Bir jargonlan var. Felaket yani. Tam sol jargon. "Devrimci HizbuUah". Bunlar Müslüman halklan savunu- yorlar. BunJann hedefı emperyalist siyonist kamp ve laik sömürücü düzen. Bizim başka düşmanı- mız yok diyorlar. • • ^ • 1 Bunlarla sol grupların arası nasıl? — Çok iyi. Hiç kavga dövüşleri yok. Duvara bakarsan ikisinin de afişi yan yana asıhdır. Hiç- bir şey olmaz. Kavga daha çok 'ülkücüler' ile çı- kıyor. lslamcılar da fonımlarda "Kahrolsun fa- şizm, yaşasm Islam" diyorlar. Ülkücüler de sol- culan şu sözlerle kızdınyor: "Biz artık kahrol- sun komnnizm demiyoruz yahu!" • • • • Peki, îslamcılann gençlik içinde etkisi ne kadar? — Etkililer, örgütlüler. Ve disiplinliler. Bir kere ahlakh çocuklar. Yani ahlak sözcuğünü klasik an- lamda kullanıyorum. 'tyilik yapmayı' seven ço- cuklar. Devrimci Müslümanlar için söylüyorum. Bir de onlann devrimci olmayanları var. Onlar- da fena çocuklar değil. Aslında bunlann hepsini seçersin üniversitede. Hepsinin kendine göre 'üniforması' var. Tıpkı 68'lerin sonundaki gibi. Devrimci Müslümanlarla, devrimcilerin giysileri birbirine çok benziyor, bir tek sakallan var. Bir de onlar kızlarla beraber gezmiyorlar. İ H H H Peki bu gruplan anladık. Esas büyük gençlik kitlesi ne yapıyor, o nerede? — Ha, o ne yapıyor? O ders çahşıyor bir. Ikin- cisi bansçı, doğru bir eylem olduğu zaman ona PAZAR KONUĞU M U S T A F A G Ü R K A N 1948'deAmasya'dadoğdu. llkokulu tzmit, ortaokulu Balıkesir, liseyi Eskişehir'de bitirdi. 1965 'te tstanbul Hukuk Fakültesi'ne girdi. 67/68'de aynldı. Istanbul Gazetecilik Yüksek Okulu'nu 1970 şubatmda bitirdi. 1968-71 döneminde öğrenci olaylan nedeniyle birçok kez tutuklandı. Sultanahmet, Sağmalalar, Paşakapısı, Selimiye, AnkaraMerkezKapalı Cezaevi'nde bulundu. DÖB Genel Sekreterliği yaptı. 71'deDev-Gençdavası ve TürkSolu'ndaki 2yazı nedeniyle tutuklandı, tahliye oldu. 74'e kadar kaçak gezdi. 1975 yılındaki askerlikten sonra 80yılma kadarDev-Maden Sen'de çalıştı. HEylül'de Yatağan'dagözaltma alındı, bir yıl kaldu Bu arada esnaflık yaptı. 88 affıyla Hukuk Fakültesi'nedöndu. Halen 3. sımf öğrencisL Evli, 3 çocuklu. Sen bu yapıya sesleamek istiyorsun. Ben buna bir şey söylemek istiyorum. Herkes inan ki üni- versitede sabahtan akşama kadar o ders kursü- lerinde var ya sabahtan akşama kadar bu anlatı- lıyor. Ticaret hukuku dersinde de bu anlatıuyor. 'Kardeşim böyle teklik yoktur!' Monolitik yak- laşım yanlıştır. Tek sesliliğe karşı... Hocalar da anlatıyor, basın da bunu anlatıyor. Ama pek te- sir etmiyor. ••••i Neden tesir etmiyor? — Şimdi Türkiye'nin sorunlan var. Gençler de bu sorunlan çözmek istiyorlar. Gençlerin bu so- runlan çözmek isteyenleri iki türlü. Sordum on- lara yahu. Çocuklar ne durumdasınız diye. 'Ağa- bey bizim en büyük sorunumuz, kimlik sorunu' dediler. Babam, annem bana diyor ki okulda hocam, tanıdığım eşim dostum, hatta yeri geliyor arka- daşım bana diyor ki, 'Bilmem hangi vizeyi ver- din mi, şu dersini gectin mi, alttaki dersini temiz- le, üsttekini geç vs..' haziranahazulan. okulu bi- tirince paraicazanmak çok önemli bir sorun! 'Biz düşünmeyi sevmiyoruz, diyorsunuz ama biz dü- şünmeyi çok seviyonız. Ama çıkanmıza olan şey- leri düşünmeyi çok seviyoruz' diyorlar. Ortala- ma gençler söylüyor bunu. Solcu, ilerici çocuk- lar bunjar genel anlamda, ama bu sol fraksiyon- lara bulaşmamış. 'Biz cesur değiliz, değil' diyorlar, aksine biz çok cesuruz. Çıkanmıza olan bir isi hedef belledik mi bunda çok cesuruz. Aslında bu bir anlamda kendini eleştiri de ta- şıyOT. Bizim kuşak kendini böyle eleştirmezdi. Kimhğimiz yok ne demek? Bir kimliğimiz var, o da bizim kimlik, başka kimliklerin hepsi sakat derdik. Bunlann böyle söylemesinin bir olumlu tarafı var. Hiç olumlu yönünuz yok mu çocuk- lar diyonım. 'Biz seviyoruz ağabey' diyorlar. Biz sevgiyi kaybetmedik' diyorlar. ••••A^yı seviyorlar? — Arkadaşlarını seviyor, doğayı seviyor, sev- gilisini seviyor, âşık adam yahu! Flörte devam di- ye üniversiteyi bir afişlediler bunlar Cemil Çîcek'e karşı. Nefret etmiyoruz biz diyorlar.Şimdi genel gençlik kitlesi sevgiyle var. Onun için ben bu 12 Eylül gençliği falan konusunda pek kötümser de- ğÛim. Seviyorlar bu çocuklar- Seven insanlardan bir zarar gelmeyeceğini tecrübem bana öğretti. Bu topluma bir zarar gelmez. Başarılı, başarısız, az başanlı, ama ileri gider. Geri dönüşleri olmaz. Yı- kılmaları olmaz. Gençlerden biri bana şöyle de- di: "Ağabey, karşındakUerin kafasına taş aUrak fikrimi nasıl kafastna sokacağun bir türlü anla- yamı>oram." Sol gruplar, ultra sol fraksiyonlar, proletaryaya olan sevgilerinden değil, bunuvaziye olan nefret- lerinden hareket ediyoriar. Obür sağ gençler, çok yüksek Islami ilkelere falan olan sevgilerinden de- ğil, bence namazlannı küıyorlar, kurallarmı ye- rine getirmeye çalışryorlar, ama esas küffara, Mustafa Gürkan (solda) arkadaşımız Kerem Çalışkan ile yaptığı söyleşide gençlik kitlesinin baskılar altında bir 'kimlik bnnalımı'na düştügünü de vurgulayor. katüıyor. Moral baskı, idari baskı, güvenlik baskısı, kol- luk baskısı altında ya topluma isyankâr, toplu- ma düşman genç çıkar ya da köle çıkar, diye dü- şünürsün. Bunlar aklı başında bir şey yaptılar. 6 kasımda bütün üniversite öğrencisi YÖK'e karşı tam başanlı bir boykot yaptı. Hocalar da katıl- dı. Bu noktada önemli bir şey. Üniversite gençliğinin gücü 'üniversiteh'' olma- sından gelir. Yani 'üniversite hüviyeti' koparsa, parçalamrsa üniversite gençh'ğinin gücü kaybo- lur. Bu ne demektir. Hocalanna karşı tavır al- nuş bir üniversite gençlik hareketi başanlı olamaz. Kürsüden bugün YOK hakkında olumlu konu- şan bir tek hocaya denk gelmedim. imza kampanyası yaparken, bir çatışma çıkabi- lir ve çok masum bir talep yüzünden insanlar sa- kat kalabilir, hatta öldürülebilir. O anda bile şid- deti kullanmamak lazım, şiddetten kaçınmak la- zım. Tecrit ediyor adamı, mahvediyor. dun? IPeki, geçmişte de böyle mi düşünüyor- Leninizm ve İslam. Birbirine çok benziyor. Yapıları bakımından biçim açısından. Değişmez dogmalan var. Tartışılmaz. 'Devlet egemen sınıfların baskı aracıdır'. Böylece devletten olan herkes namussuzdur, alçaktır' diye düşünülüyor. Kolay köklü çözüm arayışı, artı gençlik coşkusu. Ortaya ne müthiş bir monolitik yapı çıkıyor. Bak bu dönem ne oldu? Bir dergi çıkarmışlar çocuklar. 'Hak hukuk - gak guguk diye.' Dergi- nin kapağmda yardımcı olan hocalara teşekkür var. Ben çok olumlu bir davramş olarak gördüm o derginin. çıkarümasını. Kim yaptıysa kutlanm dedim. Çay içiyorum orada. Solculann oturduğu bir yer vardır. Baktım 'Dekana nasıl teşekkür eder- siniz siz?' diye o dergiyi çıkaran çocuklan, bizim hızlı solculann bazılan eleştiriyorlar. Şimdi ol- maz, hocayla kavga edip bir şey başaramazsınız. 6 kasımdaki eyleme herkes katıldı, demek ki sizin gücunuzün kaynağı birlik. Ve banşçı yön- temlerle yapmak. Ben şiddetm ilkesel olarak reddedümesi gerek- tiğine inanıyorum. Yani kurban verebilirsiniz. Haklı talepleriniz vardır. Üniversite ders kitap- lan ucuz olsun veya kitabı olmayan derslerde tek- sir çıkanlsın diye bir iş yaparken, bir gösteri, bir — Kesinlikle hayır. Arkadaşunı öldürüyorsan, mahvederim seni. Ben de seni öldürürüm diye dü- şünüyorduk. • • • • Ne zamandan beri şiddeti ilkesel olarak reddetmeye başladın? — 12 Mart'tan beri böyle düşünüyorum. Ya- ni "Zor, her yeni toplumun ebesidir." 'Devrim- ci şiddet bizim sorunlanmızı çözer' gibi sözler öy- le bir şey ki aynısını şimdiki çocuklar da söylü- yor. 'Çocuklar, yahu buna ilkesel olarak karşı ol- mak lazım ve bunu yüksek sesle söylemek lazım' diyonım. Nasıl ağabey? diyorlar. Yani işte ne olursa olsun, yumruğunu kaldırma, adama! 'Devrim için savaşmayana sosyalist denemez' bil- dirisi zaten hâlâ her gün dağıtılıyor. öyle yazıh- yor duvarlara. Bunlar var ya bir klişeciye gitmişler, bir klişe yaptırmışlar. 1971'den beri basıhyor bunlar ay- nen. Yeni bir söz yok. Bu konuda yok. Yani şu devletleştirilmeli, bu devletleştirilmeli falan. Ba- zılan benle Marksizm bazmda bir tartışma yap- mak istiyorlar. Marksist jargonu kullamp benle tartışmak istiyorlar. Ee tabii ben o jargonu bili- yorum. Hangi kitapta, kim, nerede söylemiş., onu da biliyorum. Kullandıklan kelürieleri şuraya yaz- sak bir sayfa dolduracağını sanmıyorum. Çaru Mazumdar diye bir adam vardı biliyor musun? (70'li yıllarda Hindistan köylü gerilla hareketi- nin önderlerinden Maocu bir lider) 7.5 sayfalık bir broşür yazmış kardeşim. İşte bu broşürün pe- şinden dünya halklannın kurtuluşu yolu budur diye insanlar gitti. Gençler öldü. Gençlik bu işte yahu! Marksizm, yahut tek tanrılı bir din olarak tslam. Monoli- tik düşünceli bir din olarak tslam. Koy bu ikisi- ni yan yana. Özellikle Leninizm ve İslam. Yapıları itibany- la biçim açısından. Değişmez dogmalan var. Tar- tışılmaz. "Devlet egemen sınıflann baskı aracı- dır." Böylece devletten olan herkes namussuzdur, alçaktır, baskı unsurudur vs. Yanına devrimcili- ği koy; devrimci Müslümanlık, devrimci Mark- sizm, yani köklü kesin çözüm anlayışı, artı genç- lik. Coşkulu, çabuk, kolay ve kesin çözüm ara- yan. Ortaya ne kadar müthiş monolitik bir yapı çıkıyor yahu! emperyalizme, siyonizme ve o toplumda gördük- leri ahlaksızlıklara, çürümüşlüklere, bu düzenin çürümüş öğelerine olan nefretlerinden oradalar. Politik militan grupların temel motivasyonu nef- rettir. Şimdi üniversitenin içine girince ağaca bir pan- kart asmış yöneticiler, 'Çiçekleri seviniz' diye. Şimdi bunun altına bir pankart asmak lazım. 'Gençleri seviniz ey yöneticiler, onlar da toplu- mun çiçekleridir.' ••••• Yöneticiler gençleri sevmiyor mu? Eskiden genç olmanın üniversiteli olmanın bir sayguılığı vardı. Şimdi gençlere potansiyel tehli- ke diye bakılıyor. Şiddetin insanlan nereye getirdiğine örnek vereyim. Mahir Çayan'ın bir ayağı sakattı. Neden biliyor musun? Bir gün bir arkadaşı Talat'ın üç buçuk adamı' diye kızdırdı. O da sigaraya dokundurup ayağına fünye attı. Çayan'm kaval kemiği sakat kaldı. İbrahim Kaypakkaya'nm almndaki iz de tabure darbesi izidir. Anfınin kapısına kadar polis geliyor. Doğnı de- ğil. Bu üniversite öğrencisinin kişüiğini zedeleyen bir şey bu. Bu kadar yoğun baskı altında yetişen çocuklarla cağdas uygarhk düzeyi, çağ atlamak hedeflerini toplum başaramaz. WKKtMPeki, ama polis gelmezse üniversitede her gün bir olay patlayacağından korkuluyor. — Şimdi bak önceki sene martta ne oldu? -tkinci dönem başladı. Kötü davranışlara muha- tap oldu öğrenciler kapıda kontrcller sırasında. Ve imza kampanyaları afışlemeler, görüşmeler, böyle adım adım izledim bunu ben. Polisin üni- versite kapısından çekümesi özellikle çevik kuv- vetin uzaklaşünlması konusunda bir kampanyaya başladılar. Yığmsal eylemler oldu. Polis üniver- sitenin kapısından çekildi. Başladı Üniversitede afişlemeler. Yazılar. Mart ayına gelen süreç içinde. Nevroz 21 maııa kadar gelen süreci anlatıyorum sana. Solcular forum ya- pıyorlar, bildiri dağıtıyorlar. lslamcılar forum ya- pıyor. Rızgariye Islamiye (Kürt İslam Hareketi) forumlar yapıyor. Derken bir gün öğlen saati fo- rum yaptılar. Epey kalabalık. Ben de Hukuk Fa- kültesi'nde birinci amfıden çıkan kapımn dibin- de îzliyorum. Yahu mavi kasalar içinde molotof kokteylleri geldi bahçeye. Nerden geldi, nasü gel- di? Tahtalar mahtalar söküldü. Sopa haline ge- tirildi. Suratlara o kaşkollar sanldı. Yani artık şiddet eylemi işte. Molotof kokteyli girdi mi za- ten işin içine, silah girdi mi, alet edevat girdi mi iş bitti demektir. Sonunda panzer manzer iç bahçeye, darmada- ğın ettiler. Çil yavrusu gibi herkesi dağıtülar. Ne kadar afiş varsa, polis yırttı, topladı, çekip gitti. O günden sonra polis tekrar kapıya kadar geldi. Esas şeye gelelim. Şiddet nereden doğuyor. Şid- det gerilimden doğuyor. Gerilim düşürühneli. Ge- rilimden sakınılmah. Gerilim doğuracak her dav- ranıştan sakınılmah. Benim görüşüm bu. Ama gençler gerilime, patlamaya çok hazırlar yani. Ama felsefenin kendisi böyle. Politik eylemde şiddeti kullanmak senin için meşru bir şey ola- rak kabul ediliyorsa, şiddeti kullanabilirim diyor- san, hatta şiddeti temel mücadele yöntemi ola- rak benimsediğini deklare etmiş vaziyetteysen, sen daima gerilimi savunacaksın. Çatışma, tırmamşı savunacaksın, cünkü felsefe o. Çdiski artacak, böylece keskinleşecek. Taraflar beürlenecek. Güç toplanacak. Hedef gençlik eylemi değil ki, hedef gençlikten birtakım siyasi hareketlere 'devşirmede' bulunmak. yor mu? bu gruplarla diyalog imkânın olu- Bu gruptan gençlerle konuştuğumuz zaman 'Şöyle olmayacak, böyle ohnayacak' diyorlar. Pe- ki çocuklar nasıl olacak deyince ellerini tabanca gibi yapıp 'Kiyuv kiyuv' diyorlar. 'Bu işin yolu budur' diyorlar. Böyle diyen kişiyle tabii konuş- mak zor. WKBBMPeki geniş gençlik kitlesi, bu 'kiyuv kiyuv' yapanlara nasıl bakıyor? — Hiç de iyi bakmıyorlar. Bir defa arkadashk yapmak istemiyorlar. Yani onlarla birlikte gez- mek, düşüp kalkmak, ders çahşmak falan iste- miyorlar. Bence siyasi gruplann uzantılan olan bu grup- lar gençlik hareketinin, gençlik hareketi olması- nın önündeki en büyük engellerdir. edilecek? 'sol' anlayışla nasıl mücadele — Bak, bazı panellerde solcu ve laiklerin öl- dürülmeşi dile getiriliyor. Ama polis de öldürü- lüyor. lşkenceci polis öldürülüyor. Ne hakla öl- dürülüyor? Ben idam cezalanna karşıyun. Yapı- lan insan öldürmek ona da karşıyun. Herkesin doğal hâkim önünde yargılanması lazım. Adam 'halk mahkemesi' diye bir şey kuruyor. Orada yargılayıp karar veriyor. Bence devletten kaynak- lanan terorizmle, açıkhk politikası yoluyla mü- cadelenİD yani sıra, solun terorizmle mücadele» sinin başmda "sol terorizmk mücadele gelir." Sol terorizmle mücadele edilecek. Açık deklare edi- lecek. "Bizden değildir" denilecek. Silah, alet edevat öyle bir şeydir ki eline alana kadar sen onu kullanmak azim ve iradesindesin- dir. Ehne aldıktan sonra o seni! Silah öyle bir şey- dir ki onu eline alırsın, aldığın anda esir düşmüş- sündür. Peki, sen de o dönem silah kullanmana rağmen silaha esir düşüldüğünü nasılfark ettin? — Nasıl fark ettim biliyor musun? O dönem çok iyi arkadaşlanmız vardı. Çok sevdiğim can arkadaşlanma, onlara bir şey olursa devrim mev- rim bir yana, hesabım soranz dediğim arkadaş- lanma, adma ideolojik aynlık denen birtakım ay- nlıklar nedeniyle o silahlan doğrultabilirdim. Onu fark ettim... Doğrultan arkadaşlanm oldu. Kendi dostlanma, uğrunda ölebileceğim dostla- nma şiddet kullanmaya başlamıştım yahu. Şimdi iki tane öknüş arkadaş, ismi çok bilinen. Mahir Çayan. Bir bacağı kaval kemiğinden sa- kattır. Bir gün bir yerde otururken bir arkadaşı- mıza "Talafın 3.5 adamı" diye dalga geciyor- du. O da bana söyle bunu dedi. Söylersen (onun da elinde fünye vardı, fünye ile oynuyordu.) "Bu fünyeyi atanm" dedi. Mahir Çayan, "Söylerim, atamazsın dedi." O da "söyle atanm" dedi. "Sen Talat'ın 3.5 adamısın dedi." öteki arkadaş ağ- zından sigarayı çıkardı fünyeye dokundu, attı. Fünye Çayan'ın ayağında patladı, bacağı sakat kaldı. Başka bir arkadaş tbrahim Kaypakkaya. Afiş- lerinde görürsün, aliu yarahdır. Niye yaralanmış- tu-? İTÜ'deki bir Dev-Genç toplantısında bir tar- tışmada 'Söz hakkı istiyorum, söz hakkı istiyorum' dedi. Sus dediler, susmadı. Birisi ka- fasına bir tabure koydu, alnı öyle yanldı. Şimdi tablo buydu. önce tabure, sonra fünye atmak, sonra ideolojik aynlık diye silah doğrultmak. Şid- detin yolu bu... ^ • • H O zaman şiddete karşı çıkan geniş genç- lik kitlesinin 'kimlik bunalımı' dediğin noktayı aşması önem kazanıyor. — Özgürlük ve erdem gençliğin kimliğidir. Gençliğin özgürlüğünü elinden ahrsamz ve onu erdemsiz kılmaya kalkarsanız, yani ona 'sadece kendi kişisel çıkarlannı düşün, gemisini kurtaran kaptan' felsefesini empoze ederseniz ve kurdu- ğunuz toplumsal düzenle onu baskı altına alırsa- nız, orada kimliksizlik başlar. Hem özgür değil- dir hem erdemli davranmamaktadır. Bugün genç- lere erderrdi davranmak değil, acıkgöz davranmak iyidir diye öğretiliyor. Anneleri babalan da böy- le öğretiyor kardeşim. Biliyor musun bizim kuşak, 68 kuşağı ikinci bü- yük sınava hazırlanıyor. Şimdi 2-3 sene içinde bu kuşağın yetiştirdiği çocuklar üniversiteye gelecek. 4-5 sene üniversitede onlar okuyacaklar. Baka- hm nasıl çocuklar yetiştirmişiz? Ben onun için şimdi gençlerden ümitvanm. Kızımla konuşuyorum. 17 yaşında. Bu sene üni- versiteye gelecek. Okulda ve çevresinde çok ak- tif çok da çalışkan bir öğrenci. 'Seni hapishane kapılanndan toplamayayun sonra güzel kızım' dedim. 'Merak etme baba, bana bir şey olmaz' dedi. Niye kızım dedim, bu Devleti Âli Osmani- ye'yi yönetenleri çok iyi falan sanma, adamın ba- şma öyle işler getirirler ki olmayacak yerde, na- mus belasına hapse duşersûı! Meşhur şarkıdaki gibi olabüir dedim. 'Baba bana bir şey olmaz me- rak etme' dedi. Niye kızım dedim? 'Baba sen ha- pishaneye düşebilirsin, siz şiddet yanhsıymıssuıız' dedi. 'Ben şiddete kesin olarak karşıyım ve hiç- bir zaman başvurmam, onun için bana hiçbir şey yapamazlar' dedi. Benimle ilgili gözlemi bu!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle