Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/10 PAZAR YAZILARI 6 OCAK 1991
Neıv York'tan
Madonna'nın ABD
feminizminekatkısıSarışın ihtiras Madonna'nın 'Justify My Love
5
video klibi, ABD feminizmine yeni bir bakış
açısı getirdi. Kadın hakları savunucuları,
Madonna'nın 'gerçek feminist' olduğunu ilan
etti. Bazı feministler ise Madonna'ya ateş
püskürüyor.
ŞEBNEM ATİYAS
NEW YORK — Batı'nın en
hızlı yükselen eğlence sembolü,
"sarışın ihtiras" Madonna
MTV'de yasaklanan "Justify
My Eove".video klibi ile dikkat-
leri Körfez krizinden bir süre
uzaklaştırmayı başardı, bu ba-
sarısı ile yıhn kadını seçilmeye
hak kazandı. öyle ki ABC tele-
vizyonunun her gece saat
11.30'da yayımlanan ve son üç
aydır sürekli Körfez krizini iş-
leyen ünlü programı 'Ntghtline'
büe bir geceliğine Körfezi unu-
tup Madonna'ya yer verdi. Fe-
ministler Madonna'ya ateş püs-
kürürken pek çok kadın hakla-
rı savunucüsu Madonna'nın
"gerçek feminist" olduğunu
ilan etti. The New York Times
başta olmak üzere bütün yayın
organlarında, köşe yazılannda
Madonna'nın getirdikleri ve gö-
türdükleri tartışüdı. Kimileri
Madonna'nın ticari kabiliyetini
övdü. Her yaptığını olay haline
getirmesini bildiğini öne sürdü.
Kimileri Madonna'yı eğlence
pazannı sömürmekle suçladı.
Ancak her tartışmada, kimi za-
man feminist kılığında, kimi za-
man geleneksel sanatçı kılığın-
da püritenlerle onlara karşı çı-
kanların kutuplaştığı görüldü.
Nightline programının spike-
ri, Madonna'ya, vücudunu ser-
gilediği, kendini yatağa zincir-
lediği görüntülerine feministle-
rin yaptıkları eleştiriler konu-
sunda bir sonı sorduğunda,
Madonna'nın cevabı "Bdki de
biraz hafifmeşrep gibi giyiniyor
oiabilirim, ama ne olursa olsun
her şey benim kontroliim altın-
da, feminizm de bu degil mi za-
ten, kadınlann erkeklerle eşitliğj
değil mi? Ve hayatımın kontro-
lö benim elimde değil mi? Ben
kendi istediklerimi yapıyor de-
ğil miyim? Ben kendimi zincir-
ledim, beni bir erkek rindrteme-
di, arzulanma zincirlendim"
şeklindeydi.
Genç kızlann biricik sembo-
lü Madonna kendi hayatından
çıkardığı dersleri yaymak için
kendini bir öncü olarak görü-
yor. "Papa Don't Preach"de
genç hamüe bir kız rohlnde top-
luma karşı çıkıyor: "Bebeğimi
içirade tutacağım", "Expresse
Your Self'de benzer imajları
var. llkel bir fabrikada erkek-
ler zincirli köleler rolünde. Ba-
zen Madonna kölelerin efendi-
si olarak beliriyor. Bazen de ya-
tağa zincirli erkeğini bekleyen
kadın. "Don't settk for second
best baby", gibi pek çok şarkı
sözü bu tür öncülüğün örnekle-
rinden. Genç kızlara erkeklerin
baskısı aitında kalmamayı tav-
siye ediyor: "Uzun giizel gttller
kalbinize giden yol, ama her
şeyden önce kafanızla işe başla-
manız gerekir, zaten çarşaflar
son derece romantik ama yatak-
ta olmadığınız zaman ne
olacak" ve öncünün hayranla-
nna temel mesajı "hayatta en
iyisini hak eder insan, o neden-
le eger vakit heniiz gelmemişse
ilerle."
Madonna'nın getirdikleri The
New York Times'da yer alan bir
makalede şöyle yorumlandı:
"Madonna gerçek bir feminist-
tir. Amerikan feminizminin ide-
olojisini ve piiritenizmi en iyi
sergileyeodir. Genç kadıniara
tümüyte kadın oimayı, dnsettik-
lerinin bflincinde ohnalannı, ha-
yatiannı kendi kontroUeri albn-
da tutmalan mesajını en iyi ile-
tendir. Genç kudara çekici, can-
lı, dnygulu, enerjik, hırslı, ko-
mik, saldırgan oimayı göster-
mektedir. Amerikan feminizmi
bir erkek sorunu ile karşı karşı-
yad».
Niatney'den
Tineru'nun masalı
MADONNA — Gerçek bir feminist ve tümttyle kadın; duygulu, enerjik ve hırslı...
NEDİM GÜRSEL
NİAMEY — Orta Afrika ül-
kelerinden Nijer'in Burkina Fa-
so sınırında yer alan Niamey
kentinde Hotel Gawey'deyim.
Havuzun kenannda tek başıma.
Su saydam, tertemiz. Güneşleni-
yorum. Güneşlenirken de Nijer
ırmağını seyrediyorum uzandı-
ğım yerden. Az ötede, buğulu sı-
cağın içinden akıp gidiyor ça-
mur renginde sular. Orada, ır-
mağın ötegeçesindeki balıkçı
köylerinde bu oteldekinden çok
değişik insanlar, bambaşka bir
yaşam tarzı var. Orada kerpiç
evlerin karanlık odalarında su-
lar akmıyor, elektrik yok. Hava-
landırma da yok bu otelin oda-
larındaki gibi. Orada, kara de-
rili aç çocuklar toz toprak için-
de oynuyorlar; burada ise hepi-
miz beyaz, gürbüz ve sağlıküyız.
Şık giysilerimiz, bol paramız,
sıtmadan korunmak için hapla-
rımız var. Ve ırmak bu iki kar-
şıt dünyanın arasından akıp gi-
diyor camurlu çamurlu. Tembel
hipopotamlarla gaddar timsah-
ların, alabalıklarla sıtma mikro-
bu ve sanhumma taşıyan dişi si-
neklerin ırmağı. Ve ülkenin ba-
tısını bir uçtan öbür uca kate-
derken hepsi de birbirinden gü-
zel, birbirinden anlamlı masal-
lar, efsaneler anlatıyor. Bu
masallarda yoksul balıkçılar,
yaşlı bilgeler, sevgililer, prensler
ve prensesler, yırtıcı hayvanlar
var. Özellikle de yırtıcı hayvan-
lar. Afrika'da sözlü kültürün ol-
duğu kadar günlük yaşamın da
aynlmaz bir parçası olmuş hay-
vanlar. İki yakayı birleştiren
Kennedy Köprüsü'nün üzerin-
den tek tük otobüslerle motor-
sikletler ve deve kervanları geçi-
yor. Ağzı köpüklü, ağır aksak
develere baktıkça çölü, güneşte
parıldayan kum tepelerinin göz
kamaştıncı aydınlığını düşünü-
yorum. Ve kuraklığı. Kuraklık
yüzünden yurtlarını terk edip
Niamey'e gelen Tuareglerin tü-
kenişini, bu şavaşçı, soylu insan-
ların umarsızlığını düşünüyo-
rum. Dilenciliğe, fuhuşa, uşak-
lığa teslim oluşlannı. Ve Nijer ır-
mağı yağmur yağdıran çocuk
Tineru'nun masalını fısıldıyor
kulağıma:
"Evvel zaman içinde, avcıla-
pan çocuklardan birini göriir
görmez makaraları koyverdi. O
makaralan koy verince de sel gö-
tiirdii ortalıgı. Babasının öfke-
sinden korkan zavallı Tinenı ka-
çıp bir ağacın tepesine saldaodı.
Kabile halkı, özellikle de avcılar
çamurlara bata çıka Tineru'nun
peşine diiştüler. Onu agacın te-
pesinde bulup inmesi için yal-
varmaya başladılar. Çiinkii Ti-
neru orada, yemyeşil yaprakla-
nn arasında dunıp giildiikçe
gökyiizünden seller boşanıyor,
göller ve ırmaklar taşıyor, tim-
sahlar yağmur sulannda yüzerek
Tombo kabilesinden Timeru adh güzel mi güzel
bir çocuk vardı. Her gülüşünde yağmur
yağdırırdı. Tineru bir gün gülmemeye yemin etti
ve köylüler yağmur duasma çıkmaya başladı.
nn yırtıcı hayvanları zehirli ok
ve mızrakla avladıklan eski de-
virlerde, Tombo kabilesinden
Tineru adlı giizel mi giizel, bem-
beyaz dişli bir çocuk vardı. Bu
çocuk gülmeye görsiin, gökyii-
zünden hemen bir saganak bo-
şanır, toprak suya doyardı. Ve
Tineru olur olmaz her şeve giıl-
diiğttnden kabile halkı yağmur-
dan bezmişti. Günlerden bir gün
babası Tinenı'ya şöyle dedi:
— Bugün gülmek yok. Bak
oklarımı zehire batırıp güneşe
serdim. Av saatine dek kuruma-
lan gerek. Yağmur yağarsa yan-
dığımın resmidir.
Tineru öğleye dek gülmemek
için çok çabaladı. Ne var ki ög-
le güneşi gökyüzünü ortalayıp
köyü kavurmaya başlayınca ar-
kadaşlarıyla oyuna dalmadan
da edemedi. Ve çakal taklidi ya-
köylere dek sokuluyoıiardı. Iş-
te bu timsahlann başı Tinera-
yu sırtına almayı vaat edince, ço-
cuk ağaçtan indi. Ve öfkesinden
yatağa düşen babası da iyüeşti.
Bu iyiliklerine karşılık Tinenı-
nun babası da beyaz bir tavuk
kurban etti timsahlann başma.
Böylece sular çekildi, her şey es-
ki düzenine kavuştu. Tineru da
bir daha gülmemeye yemin etti.
Ne var ki onun bu yemini yii-
zünden yağmur hiç yağmaz,
ekinler yeşermez oldu. fşte o
gün bugündür köylüler yağmur
duasına çıkar, adak adayıp kur-
ban keserler. Ve yağmur yağın-
ca sevinirler. Göllerle ırmaklar-
da yaşayan kutsal timsahlan da
gözleri gibi korurlar. Çünkii bi-
lirler ki y^ğmurun gizi Tineru'-
nun yemininden sonra insanoğ-
lundan timsah türüne geçmiştir."
Budapeşte'den
Tuna Nehri, perestroyka ve satılık romantizmOrta Ayrupa'mn en güzel ülkelerinden
Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de insan,
serbest piyasamn 'nimetlerinden' yararlamyor.
Dünyamn en eski mesleğinin sahipleri, 100
dolardan başlayarak pazarlık kesiyorlar.
STELYO BERBERAKİS
BUDAPEŞTE — Orta Avru-
pa'nın en güzel başkentlerinden
biri olan Budapeşte, yeni yıla
girdiğimiz şu günlerde "serbest
ekonomi"nin tadını çıkarıyor.
1 Ocak 1991'den itibaren komü-
nistlikle artık hiçbir Ugisi kalma-
yan Macaristan'da halk, heye-
canla yeni sistemin getirecekle-
rini bekliyor. Buz gibi soğuk
Budapeşte'de Tuna Nehri yüz-
yıllardan bu yana olduğu gibi
sessizce akıp gidiyor. Başkent
Buda ile Peşte'yi birbirine bağ-
layan 7 ayrı köprü sanki birer
mücevher gibi parlıyor gece ka-
ranlığında... Ortaçağ yıllannda
inşa edilenlerle yeni çağda inşa
edilmiş olanlar arasında fazla
büyük bir tezat yok... Tuna
Nehri kıyılarındaki görkemli
dev neoklasik binalar da gece
karanlığında allı morlu ışıklan-
dırılıyor. Sanki buyük bir tiyat-
ro dekoru gibi. Burada da eski
saray binalarıyla yeni binalar
arasında baş döndürücü bir fark
yok. Ancak baş döndürücü
fark, eskiye oranla insanların
yaşam tarzları arasında var. Bu-
dapeşteliler orta halli bir Avru-
pa insanının altyapısına ve kül-
türüne sahip... Buna bir de ül-
kenin sanayi ve kalkınma altya-
pısı eklenirse, Avrupa Toplulu-
ğu'na üyelik beklentilerini doğal
olarak güçlendiriyor Macarla-
rın. Noel günlerinde dört gün
süre ile kapalı kalan Budapeşte
mağazalannda görebildiğimiz
kadarıyla fazlaca bir bolluk
yok. Fiyatlar da o kadar ucuz
değil. SSCB'deki perestroyka
hareketinden hemen sonra yani
bundan üç yıl önce yeni bir dö-
neme geçerek özel teşebbüse ka-
pılarmı açan Macaristan'da, bir
bocalama dönemi yaşanıyor
dense yalan olmaz. 1 ocaktan
itibaren bu bocalama dönemi-
nin geçiştirileceğini ümit eden
Macarlar, kırk yıl önce dedele-
rinin sahip olduğu özel mal ve
mülklerini şimdi geri alacaklar.
Macar gençleri âdeta bir sarhoş-
luk içinde yaşıyor. Batı dünya-
sında görülmeyen çılgınlıklar,
Budapeşte gecelerinde çıplak
gözle görülüyor.
Bundan on yıl kadar önce sis-
teme karşı duyduğu antipatiden
ötürü ilk önce ABD'ye daha
sonra Almanya'ya "kaçan" bir
Macar genci, şimdi bu yeni dö-
nemde Noel günlerini ailesiyle
birlikte geçirmek için Budapeş-
te'ye gelmişti. Bu Macar genci
ile Budapeşte'nin Randevu adlı
disko-pub-night club-topless ve
akhnıza ne gelirse, bir eğlence
yerinde tanışma fırsatım bul-
duk. 35 vaşlarındaki Macar
gencinin morali son derece bo-
zuktu. "Bak" diyordu, "şu
gördüğün diskotek var ya 10 yıl
önce cıvıl cıvıl gençlerle doluy-
du. Her gece buraya gelir bir
duble içki alır. sabahlara kadar
dans ederdik. Bir duble içki, o
zamanlar 10 fyorin idi. O za-
manlar gençler şimdikiler gibi
materyalist değildi".«Randevu'-
ya şimdi girebilmek için kapıda
200 fyorin giriş ücreti ödeniyor.
İçeride içki fiyatı da 200 fyorin.
Yani toplam 400 fyorin ile bir
içki içiliyor. Macarların aylık
asgari maaşı 8 bin fyorin... 100
dolar, bankada 5.800 fyorine
bozduruluyor. Karaborsada bir
asgari maaş kadar, yani 8 bine
kadar alıcı buluyor. Ancak en
az 100 dolara Budapeşte'de,
dünyanın en eski mesleği de alıcı
anyor kendisine. Budapeşte'nin
belki de en "turistik" haline ge-
len bu mesleğini dünya güzeli
kızlar gerçekleştiriyor. Budapeş-
te'nin Flamenko, Hilton,
Hyatt, Intercontinental gibi lüks
turistik otellerinin lobilerinde,
amerikan barlannda oturan bu
genç ve güzel kızların hayat ka-
dınlan olabileceği insanın aklı-
nın ucundan bile geçmiyor ilk
bakışta. Göz kaş işaretleriyle
başlayan "temas" sonucunda
bu kızlann o gece için fiyatları-
nın 200-500 dolar arasında ol-
duğunu öğreniyorsunuz. Ve di-
yorsunuz ki "Tamam, bunlar
hayat kadını ve bu kadınlar Bu-
dapeşte'de böyle çalışıyor".
Budapeşte'de insanlann "birbi-
rinden hoşlanm^sı" gibi kav-
ramlann yok denecek kadar
azalmış olması, "serbest ekono-
mi"nin dünyasından gelen biri
olarak insanın içini burkuyor.
Randevu gece kulübünde tanış-
tığımız üç genç Rus kızı ile söy-
leşirken, kendilerini "balerin"
olarak tanıttılar.
"Patronumuz" olarak tanımla-
dıkları Macar asıllı bir
"işadamımn" kendilerine Bel-
çika'da bir gece kulübünde "iş
buMuğunu" söylüyorlar. Gaye,
Belçika'da bir diskoda "dans
etmek"; Yani "go-go girl" ara-
ahğıyla dört ayda 600 dolar ka-
zanmak. Üç kızdan biri olan 23
yaşındaki Olga ile SSCB'deki
perestroyka sürecinden söz edi-
yoruz. "Sorunlarımız çok. Pe-
restroyka süreci biler bitmez so-
runlanmız da sona erecek" di-
yor. Sabahın erken saatlerine
kadar süren bu söyleşiden ve ro-
mantik danslardan sonra Olga
ile vedalaşıyorum. Vedalaşma
seramonisi sona ermeden az ön-
ce Olga da aynı "baklayı" ağ-
zından çıkarıyor. "tstersen bir-
likte olalım. Fiyatam 200 dolar.
Ancak senin için 100 dolar" di-
yor. Içimizden "olamaz" diyo-
ruz. Az önce perestroykadan
söz ettiğimiz aynı Olga, şimdi
Macar kızlan gibi aynı teklifi
getiriyor ve fıyat belirliyordu.
Münih'ten Denpasar'dan
Eski ajamn göl keyfî Tanrıların adası Bali'de isyanAlexander Schalk Golodkowski, Tegernsee gölü tendiginde ortadan kayboimuş- _ _ . . . . „ . . . . „ . .. , T . .. ..Alexander Schalk Golodkowski, Tegernsee gölü
kıyısındaki villasım terk edip günün belli
saatlerinde göl kıyısına iniyor. Eski Demokratik
Almanya'nın Milü Emniyet albayı olan
Golodkovvski, geçmişini irdeliyor.
AHMET ARPAD
MÜNİH — Tegernsee gölü
kıyısındaki güzel ve şirin Bavye-
ra köylerinden en ünlüsü
Rottach-Egern. Yamaçlarda, ko-
rular ortasında villalar, dağev-
leri, göl kenannda parklar için-
de lüks oteller, yalılar. Yeşilin
mavi ile kucaklaşüğı sularda oy-
naşan bembeyaz yatlar, yelken-
likr. VValIberg'den aşağı süzülen
rengârenk kayakçılar. Münih'in
yanm saat güneyindeki bu tipik
Bavyera yöresi her mevsim gü-
zel. lnsanları yaşamın tadını çı-
karmasını bilenler. Gölü çevre-
leyen Tegernsee, Bad Wiedsee ve
Rottach-Egern köylerinin sakin-
leri ünlünün ünlüsü, zenginin
zengini. lşadamlan, politikacı-
lar, sanatçılar, artistler ve de ya-
bancüar.
Doğu Almanyalı Alesander
Schakk-Golodkowsld bu insan-
lar arasına 6-7 ay önce girdi.
Weissachdamm caddesinde, ka-
pısında "Gutmann" yazan şık
villayı günün belirli saatlerinde
terk edip göl kıyısına iniyor.
Onu tanıyanlar, Schalck'ın ge-
zintileri sırasuıda sık sık dönüp,
arkasına baktığını biliyor.
Kim bu adam? Alexander
Schalck-Golodkowski eski De-
mokratik Alman
Cumhuriyeti'nde müsteşar ve
milli emniyet albayı idi. Görevi,
ülkeye döviz getirmekti. Nasıl,
nereden, bu hiç sorulmazdı. An-
cak Honecker rejiminin yıkıl-
ması ile yasal olmayan yollardan
ülkeye sokmuş olduğu yüzlerce
milyonun hesabıru vermesi is-
tendiğinde ortadan kaybolmuş-
tuAncak Berlin Başsavalığı'nda
yüzlerce dosyanın kendisini bek-
lediği bu adam, Tegernsee gölü
kıyısındaki lüks villasında nasıl
keyif sürebilirdi? Schalck, 1983
yüında Federal Almanya'nın De-
mokratik Alman Cumhuriyeti
1
ne 5 milyar marklık kredi ver-
mesinde Bavyera Eyalet Başba-
kanı ünlü Franz Josef Strauss-
ın yanında çok önemli bir rol
oynamış kişiydi. Rosenheünlı et
tüccarı Josef Merz'in çiftliğin-
de haftalarca süren gizli görüş-
meleri yürüten bu insan Batı'-
ya sığındıktan sonra Alman is-
tihbarat örgütü içinde çok ilginç
ve değerli bir kişi oluverdi. Onu
Rottach-Egern'e getiren, kansı-
nın genç kızlık adı aitında lüks
bir villa kiralayan, yüzlerce dos-
yayı Berlin'de bekleten de yine
bu Alman istihbarat örgütüydü.
Yasadışı dövizlerin Honecker
rejimine nasıl aktığı, Federal Al-
manya kredisinin hangi yollar-
dan gittiği pek ortaya çıksm is-
tenmiyor galiba?
Montreal'den
Metrodaki müzik melekleriMetro, tıpkı Montreal g*ibi melankolik ve
utangaç. Bir istasyonda bir flüt, öbüründe bir
keman sesiyle çıkıyor karşımıza. Metroda sizi
sanp sarmalayan müziğe teslim oluyorsunuz.
BUKET UZUNER
MONTREAL — Paris, New
York, Londra, Madrid, Toron-
to.. Kimilerine göre benzer
özelh'kleri olan, kimilerine göre
de birbirinden tamamen farkh
kentler. Siz hangi görüştesiniz
bilmiyorum, ama kentleri ele
veren en önemli yeraltı organi-
zasyonunun, metrolar olduğu-
na inanıyorum ben.
Kimi dağınık, kimi romantik,
kimi saldırgan, kimisi de ilgisiz
ve uzak... Metrolar ait olduklan
kentlerin kültürel özelliklerini
taşıyorlar.
Montreal Metrosu, tıpkı
Montreal gibi melankolik ve
utangaç. Bir istasyonda bir flüt,
bir kontrabas, öbüründe bir ke-
man sesiyle çıkıyor karşınıza,
bir başka zaman da tek başına
bir ağız armonikası olarak...
Ama müzisyenler bambaşka
renklerden kopup bambaşka
yollardan gelmişlerse diyelim ki
Latin Amerikahlarsa neşeyle
hüznün, sevinçle kaygının catış-
tığı müthiş bir müzigin kollan
arasına düşüyorsunuz ve sizi
flütle, gitarla, tumbayla sanp
sarmalayan müziğe teslim olu-
yorsunuz...
Montreal Metrosu, her üç da-
kikada bir tren servisi sunar
Montreaüılere. Bazen tren geci-
kir, herkes bakışlannı birbirin-
den kaçırarak ürperir. Çünkü
üç dakikada bir gelmeyen tren,
teknik bir sorundan çok bir in-
tihan çağnştmr, utangaç ve me-
lankolik Montreal'de...
Körfez krizinin yarattığı söy-
lenen ekonomik gerilemenin et-
kisiyle keyifsiz bir kış yaşayan
Montreal'de, müzik satanlann
geliri de düşmüş olmalı, ama
onlar hiç umutsuzluğa kapılma-
dan sürdürüyorlar işlerini.
Geç kaldığım bir randevuya
uçarak giderken Sherbrooke
metro istasyonunda iki müzis-
yen gence rastlıyorum ve pat di-
ye duruyorum. Daha doğrusu
durmak zorunda kahyorum.
Çünkü bu uzun saçlı, yakışıklı
delikanlılar, aslmda melekler!
Incecik tellerle başlannın üze-
rine gri-beyaz simden, kocaman
çemberler takmış, Rönesans re-
simlerinden fırlamış, o sevimli,
şirin uçan meleklerin tıpkısı
gençler! Gitar ve kemanla pek
de kutsal sayümayacak 'country'
müzik yapıyorlar.
Metroda her çeşit müzisyen
görmüştüm, ama ilk kez melek
görüyordum, şaşırdığımı gizle-
yemem. Körfez krizinin onları
da etkilediğini düşünüp birkaç
sent atıyorum şapkalanna. Me-
lekler gülümsüyor!
MÜMTAZ ARIKAN
DENPASAR — "Bu bizim
Bali'ye üçüncü gidişimiz." Hol-
landalı, 50-55 vaşlarındaki kısa
saçlı güzel kadın böyle diyordu.
Eşi de kendisi gibi dinç görünüş-
lüydü. Çok neşeliydiler. İkisi de
öğretmenmiş. "Aslında Sulawe-
si'ye gideceğiz. Ama inanın Ba-
li'ye uğramadan geçmek isleme-
dik. O ada bizim sevgilimiz."
Endonezya'nm Garuda Hava-
yolları uçaklanndan ufak bir
Boeing 737'deydik. Kuala Lum-
pur (Malezya)'dan Denpasar'a
uçuyorduk. Bali'deki tek kente...
Özellikle Batıhları böylesine
büyüleyen neydi Bali'de? 16.
yüzyılda adaya gelen ilk Hollan-
da gemisinden bu yana Bali'nin
iç gıcıklayıcılığı nasıl da katla-
narak büyümüş, artmıştı? Söy-
Endonezya'nın 13 bin 600 adasından biri olan Bali, "Tanrıların
Adası" diye biliniyor. Adanın tek kenti Dersapar'da yapılacak en iyi
iş, korkunç yüzlü tanrıların tapınağma uzanmak. Bali, dev Cava
Adası'nın hemen doğusunda yer alıyor. 5.560 kilometre karelik bu
toprak parçasında 2,5 milyondan fazla insan yaşıyor. Her köşesi bir
ören yeri gibi görünen ada için "yaşayan müze" denilebilir.
lentiye göre o geminin mürette-
batı karaya çıktıktan sonra or-
tadan kaybolmuş. Kaptan onları
bulup geri getirebilmek için iki
yıl uğraşmış! Eh, bu kadanna
da pes diyor insan.
Bali, 13 bin 600 tane olan En-
donezya adalarından biri. Dev
Cava adasının hemen doğusun-
da yer alıyor. 5.560 kilometreka-
relik bir toprak parçası. En ge-
niş yeri, doğudan batıya 88 ki-
lometre kadar. Yine de pek kü-
çümsememek gerek. 2.5 milyon-
dan fazla insan yaşıyor. Tüm
Endonezya'nın 150 milyon nü-
fusu olduğu düşünülürse bunu
doğal karşılamak gerekiyor.
Bali'ye giden yabancılar için
iki konaklama bölgesi bulunu-
yor. Kuta ve Sanur. Biri güney-
batıda, diğeri güneydoğuda.
Başkent Denpasar'ın kentsel ha-
vasına girmeyi düşünmüyorsa-
nız tabii... Kuta da, Sanur da,
kıyıda yer alan oteller, pansiyon-
lar, lokantalar ve dükkânlardan
oluşuyor. Doğal olarak her iki
bölge de turistik (!) nitelikler
içeriyor ve saf Bali havasından
epeyce uzak durumda.
En iyisi orada konaklayıp
adanın içlerine girmek. Her yan-
da heykelleri görülen korkunç
yüzlü tanrıların toprağma doğ-
ru uzanmak. Zaten burası "tan-
rılann adası" değil mi?
Yüzde doksan beş oranında
Müslümanın yaşadığı Endonez-
ya'da yalnızca Bali Adası halkı
Hinduizme inanıyor. Bu yüzden
her köşesi bir ören yeri gibi gö-
DUYURU
ÜSAYIN TÜRK KAMUOYUNAALCATEL BELL şirketi olarak 31 Aralık 1990 gecesi gerçekleşen te-
lefon hatlarının aşırı meşguliyetinden dolayı telefon trafiğinin bloke ol-
masının istisnai bir olay olduğunu ve dünyanın her yerinde benzer
olaylarla karşılaşılabildiğini bildirmek isteriz.
Türkiye'deki telefon santralları da dünyanın herhangi bir yerinde ol-
duğu gibi, aynı anda tüm abonelerin aramayacağı matematiksel olası-
lığına göre dizayn ve imal edilmiştir.
Piyangolar ve TV oyunları tüm potansiyel iştirakçilerin bir anda aynı
numarayı aramalarını gerektirir ki bu tip olaylar iletişim ağının aşırı de-
recede yüklenmesine neden olur. Bu durumlarda oyun organizatörleri
genellikle programın gerçekleşmesinden önce gerekli önlemlerin alın-
masını teminen PTT ile irtibat kurarlar.
Bizim ALCATEL BELL olarak gözlemlerimiz sonucu Türk PTT'sinin
iletişim ağlarını en ileri uluslararası standartlar ve teknolojilere uygun
olarak hesapladıklarına ve işlettiklerine güvencemiz tamdır.
Türkiye'de faaliyette bulunan 1.3 milyonu aşkın hatlık SYSTEM 12
telefon santralı sistemi ile PTT'nin başarısına katkıda bulunmaktan gu-
rur duyuyoruz.
Bugüne kadar dünya çapında 33 ülkeden 23 milyon hatlık SYSTEM
12 siparişi alınmış olup bunun yarısından çoğu aralarında Türkiye'nin
de bulunduğu 23 ülkede hizmete verilmiştir.
rünen ada için "yaşayan müze"
denilebilir. Burada on bini aşkın
sayıda tapınak olduğu söyleni-
yor. Hepsi heykeller, kabartma-
lar, kısacası sanat yapıtlanyla
bezeli.
Kötü cinler, canavarlar, konı-
yucu tannlar, melekler, büyücü-
ler çevrede fınk atıyor.
Bütün bunlann yani sıra in-
sanı allak bullak eden zengin bir
doğa var. Volkanik yapıdan ge-
len olağanüstü verirnlilik, çevre-
yi minik bir cennete çevirmiş.
Yeşile dönüşmemiş bir kanş top-
rak yok gibi. Gelişmiş bir renk
skalası, buradaki çiçekleri anlat-
mak için yetersiz kalabilir.
16. yüzyılda adaya uğrayan
Hollanda gemisinin müretteba-
tını düşününce insan hak veri-
yor doğrusu. Burası tam isyan
edilecek yer.
(DOÇllfM ÇW(mC
DUYURU
Yörtetim kurulumuzun olağanüstü toplantısında alman
karar gereğince ortaklarımızdan, Rıza Özyürek, şirketi-
mizLe resmi veya idari hiçbir ilgisi kalmadığını çalışmakta
olduğumuz tüm firma ve kuruluşların bilgilerine suna-
rız. Saygılarımızla.
GÜNAY KIZILTAN
TAN-PAK
TEMİZLİK LMT. ŞTİ. YÖN. KURULU BAŞKANI
DUYURU
Bitimine az bir zaman kalmış olan inşaatımızda bahçe
katlarda (kalorıferli hidroforlu) 3 üyelik boş yer vardır.
llgilenenlenn 524 19 23'ten(8 hat) 158'i isteyerek TEVFİK
HASANÇEBİ yle görüşmelerı duyurulur.
S.S. Dilek-126 Koop. Alibeyköy-İST.
Not: Peşın olarak 15.230.000.- TL. ödenecektir.