28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhurıyet Matbaactlık ve Ga2etectlık Tark Anonım Şırketı adına Nadir N«« £ Genel Yayın Mudüru H K M Cemıi, MOessesc Maduru Emine U*»khgil. Yazı Işlen Mtldurfl Okay Cdacnlm, 9 Haber Merkezı Muduru \ilçın B»ytf, Sa>fa DOzetıı Yöneimcnı AN Acar 0 Temsılcıler. ANKARA Akmct T«n, İZM1R Hikmct Çctiakljm, AOANA. Çtrtn yi*t.o|lu U Pohlık» Cftal tatlsapc. Dıs Hıterfcı f>|» IUG, Ekononıı Oacta TM». H Smdık» Şttou IMnd. Kılkllı Q U UaHS, Isunbul HaKrtîr I m l U(ik. EJııım tan. Şarbl. Vun Hıbtıteı Ntcfet Dofu. Spoı Danımant AMMkı«r Y Duı Yuılu I n a Çılqkaa. Aıisıırma ŞaUa kipn. Duıclute AMaba Vmna 9 Koortın«ı« U v ı loralun Jsfcr Erel Eıttf 0 Mulnsd* Wıal Kae> £ BUlçt PUnUm» Snfi O—lrtrırııtti 0 «cklam. VK Tocn ( E t Halyı \kyol 9 tditc H«o» Cınr 0 Isltımr Öa*ı ÇHBı 0 fclgı Itlem Nıü laal 0 Peronet Sor >iw» Kurvb BijUn NXkN>0 Snse/ı « ftra/ı Cumtıunte Maıbuabt vs GajMccılık T A.Ş. Turk OcO> Cad. 39/41 OJılotlu OU» AktatV*«fc^.. H«— W « ta K W IsunbaL Ta. 512 05 0! (20taı),Tek» 21246, F»v. (1) 5» « T2 0 Cıad. H i l u ÇtHakjgı». Ofcay ««rator Aatm Zm GCfcOp Bh lnkıbp S. No: 19/4. W 133 II 41-47. Tckc 42344, Fu: (4) llî ( « * , U|w Maan, ktaa 05 63 0 ha*: H Zıya W» H52 S. 2/3, W. 13 12 30, Tdo. 32359, Ffcc (51) 19 53 «0 . A» Sra™, U M T» 0 U m laanl Cad 119 S. No 1 Ku 1, T* 19 n 52 (4 bat). Tde* 62155, FM: <71> I» 25 71, TAKVİM. 6 OCAK 1991 İmsak: 5.50 Guneş: 7.21 Öğle: 12.14 tkindi: 14.36 Akşam: 16.57 Yatsı: 18.23 Zeybek: Halk danslan da bir tur baleYapılmak istenen şeyin doğru olduğunu söyleyen Kültür Bakanı Zeybek, "Ama başlangıçta bir hata yapılmış. Ortada oyun, eser yokken çalışma başlamış. Tepki bundan doğdu. Ben Türk motiflerinin balede yer almasını istemeyen birisinin çıkacağını sanmıyorum" dedi. MUSTAFA BALBAY ~ ANKARA — Kultür Baka- nı Namık Kemal Zeybek, folk- lorik baleden vazgeçemedikle- rini söyledi. Ortada bir eser yokken çahşmaya başlamasının tepkiye yol açtığını söyleyen Zeybek, "Halk danslan da bir tür baledir" dedi. Ankara Devlet Opera ve Ba- lesi'nde "davullu" çahşmanm tepki görmesi üzerine durduru- lan "folklorik bale" tanışmala- rı sürüyor. Kültür Bakanhğı bu konudaki araştınnasına devam ediyor. Kamuoyunda böyle bir tartışma yaşanmasından hoş- nut olduğunu söyleyen Zeybek konuya ilişkin sorulanmızı şöy- le yanıtladı: — Balede sizin bilginiz dışın- da herhangi bir 'yeniliğin' giın- deme getirilmesi sanırız miım- kiin değil. Böyle bir çalışmayı Foklara Sılıısal eylem9 planı ÖZCAN ÖZGÜR ~~ MUĞLA — Ortadoğu Tek- nik Üniversitesi Sualtı Toplu- luğu tarafından "Akdeniz foku" nun (monachus monachus) ve kıyı ekosistemlerimizin korun- ması amacıyla "ulusal eylem planı" taslağı hazırlandı. ODTÜ Sualtı Topluluğu ile Akdeniz Foku Araştırma Gru- bu tarafından hazırlanan "ulu- sal eylem planı" taslağında, "Akdeniz foklannın neslinin giderek tükenmekte oldugu anımsatılarak konınması ama- cıyla çevre ile ilgili resmi orgut- lerin tek bir çatı altında loplaıı- ması için gerekli islek ve çaba- nın gösterilmesi" istendi. Pla- nın sonuç bölumünde "Bu iş- biriiğini gerçekleştiremediğimiz takdirde, denizin asıl evladı Akdeniz keşiş foku ja da Ege insanının binlerce vıldır çağır- dığı isimle 'foça' çok kısa bir söre sonra yurdumuzdan ebe- diyen yok olacaktır. Sahilleri- mizdeki tabii hayatı da peşin- den süriikleyecektir" denildi. ODTÜ Sualtı Toplulu- ğu'ndan Doç. Dr. Biilenl Akı- noğlu, Dr. Ahtnet Yalçıner ve Zafer Kızılkaya ile Akdeniz Fo- ku Araştırma Grubu'ndan OD- TÜ öğrencileri Yalçın Savaş, Fatih Tunalı ve Çem Kıraç'ın imzaları ile çevreden sorumlu Devlet Bakanı Vehbi Dinçer- ler'e gönderilen yazıda, "Ak- deniz fokunun yurdumuzun kı- yüannda Sinop - Silifke arasın- daki kayalık vekıyısal nüfusun az olduğu hemen her bölgede dağılım gosterdigi, bu nedenle tüm kıyılanmızın kapsamlı bir plan dahilinde ele alınması gerektigi" belirtildi. başlatmak Fıkri nasıl ortaya çıktı? ZEYBEK — Konu çok san- sasyonel oldu. Aslında yapıl- mak istenen şey doğru. Ama başlanıçta bir hata yapılmış. Ortada oyun, eser yokken ça- lışma başlamış. Tepki bundan doğdu. "Bu iş yanhşür " diyen karşı bir fikre de saygı duyanm. Ama ben Turk motiflerinin ba- lede yer almasını istemeyen bi- risinin çıkacağını sanmıyorum. — Bu çalışma klasik balenin kendine has özeHiklerini boz- maz mı? . ZEYBEK — Bizde hep böy- le çalışılmış ama örneğin Istan- bul Festivali'nde izlediğimiz Çin bale grubunun Çin'e has çizgileri de vardı. Ona kim kla- sik bale diyebilir? Aynı şekilde Ispanyollann da öyle, Yugos- lavların da öyle. Bizim halk danslarımız da bir tür baledir. Zaten Devlet Halk Danslan Topluluğu'nu izleyince bunu görürsünüz. — Ama davul, klasik bale esprisi içinde biraz aykın olma- dı mı? ZEYBEK — Davul da bir enstrümandır. Bütun orkestra- larda var. . — Bu biraz ramazan davuiu- na benziyordu. ZEYBEK — Evet öyle, ama başka türlü eleştiri getiren de oldu. Bazıları da 'vay efendim davul bizim atalarımızdan ge- len bir çalgı. Ne işi var balede" dediler. O bir ayrıntı. Önemli olan bize özgü bir şeylerin or- taya çıkarılmasıdır. Her sey za- manla değişime uğrar. Örneğin biz ilk devleti 2200 yıl önce kur- muşuz. O gün oluşan kültür hiç bozulmadan bugune kadar gel- miş mi? Hayır. Anadolu'daki uygarlıklardan etkilenmişiz. Ahşveriş olmuş. Yeniye herkes karşı çıkar. — Söylediklerinizden folklo- rik baleden vazgeçmediğiniz or- taya çıkıyor. ZEYBEK — Hayır, vazgeç- miş değiliz. Dediğim gibi ora- da hata, ortada eser yokken ça- lışma yapılmış olması. Uzun vadeli şeyler düsünülebilir. Bel- ki konservatuvarda ders olabi- lir. Gerçi bu işleri tam bilmiyo- ruz, ama diğer ülkelerde sade- ce klasik bale öğretümezmiş. — Yani siz Türk adımlı ba- leye karşı çıkışı, 'yeniye tepki' olarak mı deferlendiriyorsu- nuz? ZEYBEK — Tam öyle değil. Ama her yerde yeniye bir tepki olur diyorum. Ben evrensel de- ğerleri kendi varhklarımızla birleştirmeye kimsenin karşı çı- kacağını sanmıyorum. Biz kla- sik balenin özelliklerine dokun- muyoruz. O yine aynen sürer. Bizim baleye, operaya olan des- teğimizi biliyorsunuz. Eğer süb- vanse etmesek, opera ve bale biletlerine maliyeti yansıtsak belki bu kader kişi de gelmez bu oyunlara. Maymımla barıştan yana Alman 'Der Spiegel' dergisinde yer alaa habere göre çeşitli maymun türleri, çatışma ve kavgaları yumuşatma konusunda ustalar. Dış Haberler Servisi — Te- rörist Mehmet Ali Ağca'nın Papa II. Jean Paul'e düzenle- diği basarısız suikast girişimin- den yaklaşık altı ay sonra ara- lık 1983'tedünya televizyonları ügi çekici bir karşılaşmaya ta- nık oldu. Papa, Roma Hapis- hanesi'nde tutuklu bulunan Mehmet Ali Ağca'yı ziyaret ederek onunla dostça el sıkış- Xx. Bu dokunaklı sahne pek çok kişi tarafından Hıristiyanlığın "bağışlayıcı rol" ilkesinin bir ifadesi olarak yorumlanırken, izleyicilerden biri Hollandalı araştırmacı Frans de VVaaJ, ola- yın "köklerine inerek" Papa'- nın kendisine ateş eden kişiyi affetmesini "insanımsı may- munların barış yapma istegine" benzetti. Alman haftalık "Der Spiegel" dergisinde yer alan haberde uzun yıllardan bu ya- na maymunlar uzerine araştır- malarını sürduren De Waal'ın, şempanze, rhesus maymunları ya da bonobolar gibi çeşitli maymun türlerinin çatışma ve kavgaları yumuşatma ve orta- dan kaldırma konusunda usta olduğunu söylediği belirtiliyor. Araştırma ekibiyle birlikte, maymunların "barış-savas" ikilemini inceleyen De Waal, dünyanm en büyük şempanze kolonisinin bulunduğu Hollan- da'nm Arnheim kentindeki hayvanat bahçesinde yaklaşık 6000 saatini şempanzelerin ba- şında geçırdi. Bağrışmalar, çağnşmalar ve karşıhklı ısırma- lar bu gurültülü hayvanların her an gündeminde. Ancak bu sürtüşmeler hiçbir zaman ger- çek kavgalara dönüşmüyor. Dört yaşına kadar yavrularını asla yanlanndan ayırmayan şem- panzelerde "bitip tükenme- yen bir ilişki kurma isteği*' ge- lişmiş dunımda. Daracık kafes- lerde birbirlerini yaralayıp, hat- ta oldüren, örneğin farelerden farklı olarak tutsak halinde ya- şayan şempanzeler işi asla bu noktaya getirmiyor. Tam tersi- ne özellikle saldırılara ya da kötu muamelelere hedef olan şempanzelere daha çok sanlını- yor, daha çok dokunuluyor ve hatta seks bile öneriliyor. Seks ve erotizmle günluk çeliş- kileri ortadan kaldırmada ade- ta usta olan bonobolar, Kali- forniyalı Çiçek Çocukları'nın "Make Love, Nol War" sloga- nını içtenlikle benimsemişe benziyorlar. FatihKısaparmak'ınDarülacezeyamnna verdiğikonsereilgi büyüktü • Aşkı 4 kiliııre dokuduKendi deyişiyle •ÇağdaşHalkMüziği' söyleyen Fatih Kısaparmak'ın önceki gece verdiği konsere özellikle gençler ilgi gösterdi. Sanatçı programını üst üste iki kezokuduğu"Kiüm" ile tamamladı. MUHARREM AYDIN Türk insanı çok vefalı ve duy- gusal. "Sevdikleri" sanatçıyı "ölesiye" tutuyor, sevmedikle- rini ise "ebediyen" unutuyor. Müzik yaşamının ikinci konse- rini önceki gece Harbiye'deki Lütfi Kırdar Spor Salonu'nda veren Fatih Kısaparmak'a mtt- ziksever gençlerin ilgisi de böy- le oldu. Binlerce genç "duygu- Iarını anlayan ve dinlemek iste- dikleri ezgileri yorumlayan" sa- natçıya olan tutkulannı "çılgın- lık derecesinde eglenerek" gi- dermeye çalıştılar. Konser Da- rülaceze'deki 800 düşkün yaşlı ve SO kimsesiz çocuğa "maddi destek" amacıyla Fatih Beledi- yesi'nin katkılanyla gerçekkşti- rildi. Kendi deyişiyle 'çağdaş halk müziği' söyleyen Fatih Kı- saparmak'm hayranlanyla ">uz yiize" buluşmasında "yaşanan gttzeilikler" şoyle özetlenebilir: • İstanbul'un birçok yerinde- ki ilan panolannda duyurusu yapılan konserin başlamasına saatler kala salonun çevresinde gerçek anlamda bir "taşıt enflasyonu" yaşandı. Yüzlerce özel otomobU park edecek yer ararken hemen hepsinden aynı melodi duyuluyordu. Kısapar- mak'ın ilk kasetine adını verdi- ği parça: "Kilim"... • Yer bulmaya çahşan binler- ce insan birbirleriyle yarışa gı- rerken bazıları "aceleden" ara- balarındaki kasetçalan kapat- mayı unutuyor ve sanatçırun "Kilim" parçası sürüyordu. • Çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu 5 binin üzerinde in- sanın hıncahınç doldurduğu Lütfı Kırdar'ın tribünleri dışın- da yerlerde oturanlar tarafından "istila" ediliyordu. Dev spot ısı- ğı sahnede yerini alan Osman fş- men ve orkestrasına çevriJdiğin- de "beklenti" sona eriyor ve si- yah pantolon ve yaka ve kolla- rı "işlemeli" kırmızı gömleğiy- le Fatih Kısaparmak görünüyor- du. Binlerce genç "En büyük Fatih" tezahflratlarıyla salonu SAHNENtN ÖNÜNDE — Özellikle genç izleyiciler, sahnenin bir-iki metre uzagına dek yanaş- tıkları halde, hâlâ "daha Ueriye" gitmeye çalışıyorlardı. Bazen kiiçök bir çocuk, bazen başörtülü bir bayan, elindeki çiçegi Fatih Kısaparmak'a vermek, oou öpmek, birlikte fotoğraf çektirmek için yofun çaba harcıyordu. (Fotoğraflan Mubarrem Aydın) çınlatırken o ağır bir ses tonuy- la diyordu ki: "Önce bir yanlış anlamayı ortadan kaldıralım. En büyük ben degilim, sizler- siniz". • Her biri hayranlannca "hit" olarak kabul edilen par- çalannı art arda yommlayan sa- natçı boş bir salonda kendi ken- dine konser veriyormuşçasına "mütevazi" davranıyordu. Gençler, sahnenin bir iki metre uzağına kadar olan yerleri bile doldurmalanna karşın hâlâ "daha ileriye" gitmeye çalışı- yordu. Polisler ile "takriye kuvvet" görevini üstlenen zabı- ta memurlan sanatçı-ha>Tan iki- lisinin "yakın Cemas" istegine engel oldular. • Bazen küçük bir çocuk, ba- zen başörtülü bir ev hanımı, ba- zen genç bir kız elindeki çiçeği sahnede parçalannı söyleyen Fatih Kısaparmak'a vermeye, onu öpmeye, birlikte fotoğraf cektirmeye yoğun çaba harcı- yordu. Birçoğu başansız olur- ken'fırsatları iyi değerlendiren- ler "ona dokunmuş olmamn" verdiği mutlulukla hızlı adımlar- la yerine oturuyordu. 2 saatlik konseri boyunca olanlan "şaş- kın ve scssiz" bir biçimde izle- yen sanatçı tek bir parçasını bi- le ara vermeden okuyamadı. O sadece "işini" yapmak, bestele- rini okumak istiyordu. Hayran- lan ise daha fazlasını istiyordu. Içeri giremeyen arkadaşlarına "Bak Fatih ile fotoğraf çektirdim" diye hava atabilecek ve "b«ni öptü" diyebilecek anı yaşamak istiyorlardı. • Sanatçı aynlmaz aksesuarı olan kilimi omuzuna attı ve hit parçasına başladı: "Sevgiliye sözi olan bir kilim dokur / Ki- limin dilinden ancak anlayan oknr... Askı dokudum kilime, anlıyor musun?" Parçaya katı- lan hayranları "anladıklanaı" belirtmek için tribünlerde halay çekip göbek atıyor, yerde otu- ranlar ise ellerindeki mendilleri havada sallandınyordu. • "Öptük başımızın üzerine koyduk" dediği bağlamasmı eli- nealarak "Hekimoğlu" türkü- sünü seslendiren Fatih Kısapar- mak kuüse doğru yol aldığında binlerce genç ayağa kalkarak yoğun bir tezahürat ile tekrar sahne almasını istediler sanatcı- nın. "Hayalleri yıkmak istemeyen" Kjsaparmak üst üste iki kez okuduğu "Kflim" ile ve- da etti. Bu kez kulisteki odası- nın koridorlarmı ve kapııun önünü dolduran genç kızlar fo- toğraf imzalatmak için uzun sü- re beklediler. Tutkularını yok etmek bir türlü mümkün ol- muyordu. • Konser bitiminde kulis oda- sında gazetecüerin sorulanm ya- nıtlayan sanatçıyı pencerenin dı- şından "görmeye" çahşan genç kızlar ağlamaklı bir haldeydi- ler... Umutlarını bir sonraki konsere saklamaktan başka ça- releri olmadığım anlayınca hü- zünlü bir biçimde evlerinin yo- lunu tuttular. • Fatih Kısaparmak bu ilgi karşısında "eskiden neysem, şimdi de öyleyim, bundan son- ra da öyle kaiâcağını" mesajını verdikten sonra geçen aylarda yapılan tstanbul Bayrampaşa ve Ankara'da Etimefgut ilçelerinin belediye başkanlığı seçim pro- pagandaları sırasında Refah Partisi ve SHP'nin otobüsler- den kasetlerinin çalmdığı hatır- latıhnca şöyle diyordu. "Bir fil- min afişine '18 yaşından küçük- ler izleyemez' yazdıyor ama bu, müzikte imkânsız. Buna engel olamıyorum. Beni mutlu eden tek şey 'anlayarak ve hissede- rek' parçalanmın her yaştan in- san tarafından dinleniyor ol- ması". 'Çağdaş halk müziği* söyleyen Kısaparmak'ın son kaseti 15 günde 750 bin sattı Klasik müziktenbağlamayaAYŞE YILDIRIM Son bir yıldır müzik dünya- sında kasetleri çok satan yeni bir isim var: Fatih Kısaparmak. Kendi deyişiyle "çağdaş halk müzigi" yapan Kısaparmak'ın yeni çıkardığı üçüncü kaseti "Cemre Düşünce" 15 günde 750 bin sattı. Önceki gece Da- rulaceze yararına Lütfi Kırdar Spor Salonu'nda verdiği konse- re de ilgi büyuktü. 5 bin kişinin izlediği ikinci konserinde Kısa- parmak, iki saati aşkın bir süre sahnede kalarak çıkardığı üç ka- setinden en sevilen parçalarını seslendirdi. Muzikte ismi yeni, fakat mü- dım. Sonra Turhan Toper'le klasik Turk müziği çahşmalanm oldu. Daha sonra benim muzi- kal arayış ve kavrayış sürecimin üçüncü perdesinde bağlamayla tanıştım. tlk hocam, Mehmet Erenler'di. Fakat bağlamayla tanıştığımdan beri hiçbir za- man, radyolarımızda icra edilen 'Yurttan Sesler' çizgisi ve düze- yinde bir halk muziğinden yana olmadım. Çunku altyapımda klasik Batı müziği esintileri, onun üstunde klasik Türk mü- ziği etkileri var. Ben bunları farklı bir bağlama çalma tekni- ği geliştirerek değerlendirmeye çahştım. Keman, piyano, hatta mızraph tambur çalıştım. Ama oldu. 1985-1987 yılları arasında beste çalışmalarım oldu. 100'- den fazla beste yaptım. 1987'de ilk kasetim 'Nazlı Bebe'yi yap- tım. Ama sonuç, gerçek anlam- da düş kınkhğıydı. Kasetim sa- tılmıyordu. TRT'ye başvur- dum. Fakat benim yaptığım müziği belli bir kalıba koyama- dığını söyleyerek yayın vizesi vermedi. Ben de ikinci televiz- yon dediğim Polis Radyosu'na başvurdum. Sık sık şarkılarım yer almaya başladı. Derken 89'un sonlanna doğru ikinci ka- setim 'Yanna Kaç Var'ı yaptım. İlk kasetimle ikincisi aynı anda satmaya başladı. 2.5 yılda 4 bin satan Uk kasetim birden milyon- yakın şekilde tanımlayanın, 'çağdaş halk müzigi' olduğunu düşünüyorum. Ve bu terimi kullanıyorum. Bizim yaptığı- mız, Türk halk müziğinin gele- neksel makamlan ve tavırlan içinde serbestçe dolaşabilmek, çağdaş boyutu olan türkü for- munda yeni besteler üretebil- mektir. Müzik sanatının evren- sel alanda ulaştığı çokseslilik uzun vadede bizim de hedefi- mizdir. Geleneksel miizik uslu- bumuzu Türkiye'nin genç in- sanlanna sevdirip dinletebilmeyi amaçlıyoruz. Yani biz Türk mü- ziğinin armonisini kurmak ve halk müziğimizi genç kuşakla- ra sevdirerek yaşatmak savaşı- Fatih Kısaparmak: 1987'de ilk kasetim Nazlı Bebe'yi yaptım. Ama sonuç gerçek anlamda düş kırıklığıydı. Polis Radyosu'na başvurdum. Sık sık şarkılarım yer almaya başladı. 89 sonlanna doğru ikinci kasetim 'Yanna Kaç Var'ı yaptım. ilk kasetimle ikincisi aynı anda satmaya başladı. 2.5 yılda 4 bin satan ilk kasetim birden milyonlu rakamlara ulaştı. zik yaşamı oldukça eski Kısa- parmak'ın. Henüz 9 yaşınday- ken klasik Batı müziği, sonraki yıllarda ise klasik Türk müziği eğitimi almış. Şimdi elinde bağ- lama olan Kısaparmak'la söyle- şiyoruz. — Sayın Kısaparmak, en baş- tan söze girelim. Müzikle tanış- manız nasıl oldu? Müzik yaşa- nunızın aşamalarını anlatır mı- sınız? KISAPARMAK — Müzik eğitimim 9 yaşındayken klasik Batı müziğiyle başladı. O za- manlar Devlet Konservatuva- rı'nda dışarıdan konuk öğrenci statusü vardı. Bundan yararlan- ÇAĞDAŞ HALK MÜZİĞİ — Fatih Kısaparmak şöyle diyor "Bizim yapüğımız müzige herkes bir şey söyledi. 'Özgün müzik', 'Protest arabesk', 'Demokrat arabesk.J Ben >-apmaya çalıştığımız müzîğin adını en doğruya yakın şekilde 'çağdaş halk müziği'nin tanımladığmı düşünüyorum." bağlama çok farklı ve çok geniş bir saz! Bağlamaya âşığım ben. — Adınız 1989 yılında duyul- maya başladı. Muzikte profes- yonelliğe geçişinizle birlikte bu- lunduğunuz noktaya ulaşmanız nasıl oldu? KISAPARMAK — 1984 yı- lında babamı kaybettim. O be- nim arkadaşım, ağabeyim, karde- şimdi; en son, babamdı. Ciddi bir psikolojik boşluğa düştum. Bağlamam o kötü günlerimde bana sırdaş oldu. Onunla âde- ta kendime psikoterapi uygula- dım. Yüreğimdekileri ezgilere döktüm. O ezgiler 'Kilim' oldu, 'Nazlı bebe' oldu, 'Kara sevda" lu rakamlara ulaştı. — Müzikteki kavram karga- şalan ve arayışlar sürerken siz yaptığınız müziğin adını nasıl koydunuz? KISAPARMAK — Bizim yaptığımız ınüziğe herkes bir şey söyledi. 'Özgün müzik', 'pro- test arabesk', 'demokrat ara- besk.' Bunlardan en çok özgün müzik tuttu galiba. Bir başka yapıta öykunmeden gerçekleşti- rilen her yapıt özgündur. Bu an- lamda Van Gogh resimleri, Ne- şet Ertaş müziği, Tan Oral çiz- gileri ozgundür. Ben yapmaya çalıştığımız muziğin adını en doğru şekilde ya da doğruya en mını verıyoruz. — Böyle bir arayışa neden ge- rek gördünüz? KISAPARMAK — Bunun asıl nedeni, Türk halk müziği- nin toplumdan kopmuş ve uzaklaşünlnuş olması. Yurttan sesler ilkelliği yüzünden halk mûziğimizin repertuvan kilitlen- miş, yeni üretimlere kapısı ka- patılmış, gelişimi durdurulmuş- tur; toplum dinamizminin geri- sinde kalmıştır. Tedavülden kalkmıştır. Oysa Türkiye'de 30 milyondan fazla yurttaşımız 30 yaşın altındadır. Ve ben ülkemi- zin genç kuşaklarının Turk top- lumunun bir hayli onunde yu- rüdüğüne inanıyorum. Bütün bunlar, 'Müdür beyin yeşil kür- kfl, yeni çıktı bu türkü' ya da 'Bir tencere dolmay ı nasıl yedin a gelin' türünden bir repertuvar- la 1990'lann genç kuşaklanna ulaşılamadığının ve ulaşılama- yacağımn bir göstergesi. O hal- de ayağını kendi toprağına ba- san, ama gözü gelişkin ülkele- rin standartlarında olan, ufuk- lu bir yenr halk müziği oluştu- rulmalı. lşte bizim davamız, kavgamız bu. Şu anda Türkiye'- de bir büyük arayış ve araştır- ma çabası var. Bu bence bir ku- şak daha sürecek. Bu arayışlar ve araştırmalar çok farklı üslup- 1 larla, tarzlarla sürecek ve bir kuşak sonra adına 'çağdaş Ana- dolu folk müziği' dediğim o bü- yük sentez oluşacak. — Çağdaş Anadolu folk mü- ziği dediğiniz müziğin nitelikle- ri ne olacak? KISAPARMAK — Çağdaş bir müzik olacağını, Anadolu kökenli olacağını düşünüyo- rum. Anadolu olunca folk ka- rakteri taşıyacaktır. Ama o folk içinde pop müzik de var olacak- tır. Belki de geleceğin pop mü- ziği, çağdaş Anadolu folk mü- ziği olacaktır. — Müzik ve politikanın iliş- kisi nasıl? Bazı sanatçılann po- Utik müzik yapmalannı nasıl de- ğerlendiriyorsunuz? KISAPARMAK — Toplum- la bu denli etkileşim içinde olan sanatçılann elbette ki toplum tarafından yönlendirilmiş ya da toplumu yönlendireceği varsayı- lan bir dünya görüşü vardır ve olmalıdır. Müziğin dili evrensel- dir. Ben bir anlamda müzik ku- ramcısı sayıyorum kendimi. — Ortalık ses sanatçısından geçilmez oldu. Mankenler, sine- ma sanatçılan, herkes eiine mik- rofonu alıp sahneye çıkmaya başladı. Bu olavlar gerçek mü- zik sanatçıiarını olumsuz yönde etkilemiyor mu? KISAPARMAK — Bunu ben Rıdvan'a, Tanju'ya basketbol oynatmak gibi değerlendiriyo- rum. Rıdvan'la Tanju futbol oynamalı, Efe basketbol oyna- malı. Sinema sanatçüanmn mü- zikle profesyonelce uğraşmala- rını doğru bulmuyorum. Sine- ma da muzik de çok önemli ve çok ciddi alanlar. Onun için herkes iyi bildiği işi yapmalı. Diş tedavisine zam • ANKARA (AA) — Serbest dişhekimleriyle özel diş kliniklerindeki tedavi ve muayene ücretlerine yapılan zam, dün uygulanmaya başladı. Türk Dişhekimleri Birliği'nce hazırlanan ve Sağlık Bakanlığı'nca onaylanan, diş tedavi ve muayene ücretlerini belirleyen tarife, Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Ankara, İstanbul, Izmir, Bursa, Adana ve Eskişehir'in de aralannda bulunduğu büyük illerde dişhekimlerinin muayene ücreti 24 bin lira olarak belirlendi. Bu illerde diş röntgen ucreti 19 bin 200, amalgam dolgu ücreti 57 bin 600, silikat dolgu ücreti 8 bin, kanal tedavisi ücreti 72 bin, kırık diş onarımı ücreti ise 96 bin lira oldu. Özel diş hastanesi • İstanbul Haber Servisi — Diş ve ağız sağlığı tedavisinde 24 saat sürekli hizmet verecek olan Türkiye'nin ilk özel diş hastanesi "Denta-Med" istanbul'da açıldı. 2 ameliyathane ve 10 yatak kapasitesi bulunan 25 personelin görev yapacağı diş hastanesinde ilk 3 ay tedavi olacak hastalar, yüzde 30 ücret indiriminden yararlanacaklar. Satranç turnuvası • ANKARA (AA) — Türkiye Vakıflar Bankası ve Türk Eğitim Derneği işbirliği ile 14-23 ocak tarihleri arasında, Türkiye çapında ödullü açık satranç turnuvası düzenleniyor. Vakıfbank'ın kültür hizmetleri çerçevesinde satranç sporunu sevdirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla gercekleştirilecek turnuvada, Türkiye'nin ünlü satranççıları da karşı karşıya gelecek. Turnuvada dereceye giren satranççılara, Vakıfbank tarafından çıkanlan GAP Altını, Sinan Altını ve Vakıf Altını gibi odüller verilecek. Turnuva, Isviçre yöntemi ile 7 tur sürecek ve düşünme süresi 2.5 saat 50 hamle olacak. motosiklet ' • ANKARA (ANKA) — Motosiklet üretiminde teknolojik gelişmeler birbirini takip ediyor. Fransa, otomobil motoruna dayanan motosikletten sonra dizelle çahşan motosiklet uretimini de gerçekleştirdi. Peugeot firması tarafından üretilen • ve dizel motorla çahşan yeni motosikletin saatte 175 kilometre hız yapabildiği belirtildi. 1360 santimetreküplük motorla donatılan motosikletin 90 kilometre süratle gidildiğinde 100 kilometrede 2.7 litre, 120 kilometreyle gidildiğinde 3.3 litre yakıt harcadığı bildirildi. 'İpekYolu' gezileri • ANTALYA (AA) — Akdeniz Seyahat Acenteleri Derneği (AKSAD) Genel Sekreteri Abdullah Tekin, Ipek Yolu gezileri düzenlenerek turlara gizem ve heyecan katılması gerektiğini söyledi. Tekin, "lpek Yolu" gezilerinin Türkiye bölümünün gerçekleşmesinin, Anadolu'ya yönelik ilginç kültürel bir etkinlik olabileceğini, bu tür tanıtımlarm büyük ses getireceğini belirtti. 9 merkeze otomatik alo • ANKARA (AA) — Gümüşhane'nin Ünlüpınar, Aydın'm Ulukonak Aksaray'ın Helvadere, Kırşehir'in Ömemşağı, Manisa'nın Körez, Aydın'ın llıdağ, Bayburt'un Akşar, Çorum'un Arifgazili, Kırklareli'nin Dereköy merkezleri bugünden itibaren şehirlerarası ve milletlerarası otomatik telefon görüşmesine açıldı.' PTT Genel Müdürluğü'nden yapılan açıklamaya göre şehirlerarası ve milletlerarası otomatik telefon görüşmesine açılan merkezlerin telefon kodları şöyle: Ünlüpınar (0537), Ulukonak (6333), Helvadere (4827), Ömeruşağı (4885), Körez (6472), llıdağ (6326), Akşar (02%), Arifgazili (4554), Dereköy (1873).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle