Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 OCAK 1991 HABERLER CUMHURÎYET/3
Emekli yarbay Ata Burcu Pendik'te uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü
TerörfstanbuFda vurdu
Emekli yarbay Ata Burcu
tstanbul Haber Servisi —
TİKKO-1 davası sanıklanndan tlkay
Erfaan Çınar'ın idama mahkûm edil-
diği davada adı çeşitli iddialara ka-
rışan emekli Yarbay Ata Burcu,
Pendik'te uğradığı silahlı bir saldırı
sonucu öldürüldü. Yaya olarak evi-
ne giden emekli yarbayın yanında
bulunan koruma polisi de üç kişi ol-
dukları belirtilen saldırganlarla gir-
diği silahlı çatışmada bacağından ya-
ralandı. Biri çatışmada yaralanan üç
saldırgamn, suikasttan sonra olay
yerinden yaya olarak uzaklaştıklan
oğrenildi.
Görgü tanıklannın ifadelerine gö-
re olay şöyle gelişti:
12 Eylül sonrasında Kartal İnzibat
Komutanlığı yapan emekli Yarbay
Ata Burcu dün akşam saat 18.30 sı-
ralannda Pendik Vişne Sokak'taki
Nazar İşhanı'nın altında bulunan vi-
deo ve fotoğraf çekimi yaptığı dük-
kânını kapadı. Yanında koruması
emekli polis Ahmet Karatop (38) bu-
lunduğu halde yaya olarak işyerine
500 metre kadar uzaklıkta Leylak
Sokak'taki evine yürüyen Burcu'ya,
Ankara Caddesi ile 23 Nisan Cad-
desi'nin kesiştiği yerdeki Paktaş ku-
ru temizleme dükkânı önünde saldı-
rıda bulunuldu.
Üç kişi oldukları görgu tanıklann-
ca ifade edilen saldırganlar, silahla-
rını çekerek çapraz ateşe başladılar.
Bu sırada, Ata Burcu'nun önunde
yürüyen koruma poüsinin de belin-
deki silahını çekerek saldırganlara
ateş ettiği görüldü. Çaiışma sırasın-
da emekli Yarbay Burcu'nun vücu-
duna 9 kurşun isabet etti, koruması
da bacağından yaralandi, Saldırgan-
lar bunun üzerine olay yerinden hızla
uzaklaşmaya başladılar. Bir saldır-
gamn da çatışma sırasında yara al-
dığı belirtildi. Bir taksiyi durdurarak
gasp etmek isteyen saldırganların,
motoru çalıştıramayınca araçtan ine-
rek tekrar koşmaya başladıklan ve
gözden kayboldukları kaydedildı.
Emekli Yarbay Ata Burcu ile ko-
ruması Ahmet Karatop, Kartal Dev-
let Hastanesi'ne kaldırılmak istenir-
ken, Ata Burcu, yolda öldü. Koru-
ma polisinin durumunun ise iyi ol-
duğu belirtHdi.
Olaydarusonra saldırının gerçek-
leştiği kavşakta inceleme yapan po-
lis yetkililerinin, yaklaşık 40 adet çe-
şitli çapta mermiye ait boş kovan
buldukları belirtildi. Saldın sırasın-
da çevrede de büyük panik yaşandı-
ğı, seken kurşunların çevredeki ev ve
otolara da isabet ettiği belirlendi.
-Yetkililer, saldırganların eşgalle-
rinin belirlendiğini, bölgede operas-
yon başlatıldığını kaydettiler.
Ata Burcu kimdir?
12 Eylül'den sonra Kartal Bölge-
si tnzibat Komutanı olarak da görev
yapan Ata Burcu, İstanbul Saman-
dıra Topçu Taburu'ndan 1982 yılın-
da yarbay rütbesiyle resen emekli
edildi. Evli ve iki çocuk babası Ata
Burcu'nun adı, suçsuz olduğu hal-
de idama mahkûm edildiği öne sü-
rülen, TİKKO-1 davası sanıklann-
dan İlkay Erhan Çınar olayında öne
çıkmıştı. Oörülen dava sırasında
muhbir Muzaffer Çavdar, tutanak-
lara geçen ifadesinde, "Ata Burcu
zorladığı için tlka> Erhan Çtnar'ı ih-
bar ettim" demişti. Ata Burcu'nun
adı, Devrimci Sol'un "İşkenceleri
yaptıran veya doğnıdan yapan iş-
keaceci ordu mensuplan" başlığı al-
tında ölümle tehdit edilenler arasın-
da 6. sıradaydı. Ata Burcu'nun çev-
resindekilere tehdit edildiğini söyle-
diği de oğrenildi. Ata Burcu'nun
emekli olduktan sonra bir süre Halk-
çı Parti Kartai Ilçe Başkanlığı yap-
tığı bildirildi. Yetkililer, Ata Burcu'-
nun emekli olduktan sonra, aldığı
tehditlerden ötürü koruma istemin-
de bulunduğunu, bu yüzden yanın-
da sürekli bir koruma polisinin gö-
rev yaptığını söylediler.
Denizer, Bakan Aykut ilegörüştü;yarın BaşbakanAkbulut ile buluşuyor
Madencilerin gözü AııkaradaANKARA (Cumhuriyet Bü-.
rosu) — Türkiye Taşkömürü İş-
letmeleri ile Maden Tetkik Ara-
ma Kurumu'nun çıkmaza giren
görüşmelerinde toplu iş sözleş-
mesi umudu, Genel Maden-fş
Sendikası Genel Başkanı Şemsi
Denizer ile Başbakan Yıldınm
Akbulut'un yarın yapacakları
görüşmeye kaldı. Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı tmren
Aykut ile dun ikinci kez bir ara-
ya gelen Denizer, Aykut ile ida-
ri konulan görüştüklerini, ücret
konusunu Başbakan ile ele ala-
caklannı söyledi. Denizer, Cum-
hurbaşkanı Özal'ın istedikleri
ücretler konusunda "yalan söy-
lediğini" savundu.
Denizer dün sabah yönetim
kurulu uyeleriyle birlikte gözal-
tındaki işçilerin getirilmesi sıra-
sında tanıklık yapmak üzere
Ankara DGM'ye geldi. Denizer
burada gazetecilerin sorularını
şöyle yanıtladı:
— tmren Aykut ile görüşme-
nizde, size yönelik "isyan" ve
"Arkalarında Saddam'm adam-
ları var" şeklindeki sözleri gün-
deme geldi mi?
DENİZER— Bize, latife, şa-
ka olarak söylediği sözlerin ya-
zıldığını soyledi.
— Devlet Bakanı Çiçek'in bir
siiredir devreden çıkarılmasım
msıl degeriendiriyorsunuz?
DENİZER— Bu tip insanlar-
la toplumsal barış sağlanmaz.
Biz toplumsal banşın sağlana-
bilmesi için bu tür insanların
devreden çıkarılması gerektiğini
söylüyoruz. Kamu-Sen yetkilile-
ri de aynı. Bunlar işçi düşmanı
tutumları olan insanlar. tşçiye
düşman tavır içindeler. Bunlar-
la görüşmeler yürütülemez. Baş-
bakanın onlan çekmesi olumlu
bir adım tabii.
— Cumhurbaşkanı Özal'ın
Başbakan Akbulut üzerinde et-
kili olduğu ve bu konuda müda-
haleci bir tutum içinde olduğu
savunuluyor. Bunu nasıl deger-
lendiriyorsunuz?
DENİZER— Biz doğruları
söyluyoruz hep. Özal, yanlış ya-
pıyor. Özal, anayasanın kendi-
sine verdiği yetkilerin, görevle-
rin dışında hareket ediyor. Etki
etmemesi, tesir etmeye çalışma-
ması gerekir. Özal, yanlış yap-
maya devam ediyor. Cemil Çi-
çek gibi insanlar da özal'la bir-
likte mutabakat halindeler. Ay-
nı doğnıltuda kişiler. Yine bas-
kıya devam edebilirler, bizim
için fark etmez, döner eylemimi-
ze devam ederiz.
— Yeni eylemleriniz neler
olacak?
DENtZER— Oturur yarım
saatte karar veririz. Biz zaten
oturup başında program yaptık.
Hazırdır zaten bu.
— Görüşmelerden umatlu
musunuz?
DENtZER— Etkilemeye ça-
hşıyorlar. Cemil Çiçek, cumhur-
başkanı ile birlikte hareket edi-
yor. Başbakanı devre dışı bıra-
kır gibi. Bu, mevcut hukuk dü-
zenine, sisteme aykırı. Bu ana-
yasa suçu. Anayasa ihlal edili-
yor. Cumhurbaşkanının görevi
ayrı. Çiçek'in de cumhurbaşka-
nından talimat alarak hareket
etmesi, başbakanı devre dışında
bırakması da ayn bir hukuk ku-
ralının çiğnenmesidir. İkisi be-
raberce bu suçu işliyorlar.
— Cumhurbaşkanı, sizin ey-
letnlerinizi "zorbalık" olarak ni-
teledi..
DENtZER— özal'ın konuş-
malanm pek dikkate almıyoruz.
O hep konuşur zaten.
— Cemil Çiçek'in hâlâ toplu
iş görüşmeleriyle Ugili görevde
tutulmasını nasıl degerlendiri-
yorsunuz?
DENtZER— Toplumsal barı-
şı bozmak isteyenler var demek-
tir. Kaos, kargaşa yaratılmak is-
teniyor demektir. Türkiye bir
kargaşanın içine itilmeye çalışı-
lıyor. Itenler de bellidir. Zoraki
baskı ile benim dediğimi yapa-
caksınız mantığı ile hareket edip
kaosa sürüklemenin hesapları
bunlar. Halkı tahrik ediyorsu-
nuz, güç kullanmaya çalışryor-
sunuz. Ama bunlann neticeye
ulaşması mümkün değil. Çünkü
Türk halkı demokrasiden vaz-
geçmez. Demokrasinin yerleş-
rrfesini kimse engelleyemez.
Özal'ın sözleri de önemli de-
ğil artık. Ne konuştuğunu ken-
disi de anlayamaz hale geldi.
Sarf ettiği sözler benim için ar-
tık önemini yitirdi. Ben de işçi-
lerim de dinlemiyoruz artık. Ar-
tık saçmalamaya başladı.
— Başlatılan soruşturmalan
nasıl degeriendiriyorsunuz?
DENİZER— Hükumet hâlâ
12 Eylül dönemindeki baskıcı
tutumunu sürdürmeye çalışıyor.
Sürmeyeceğini görecektir. Önlar
üzerine geldikçe kendileri yok
olacaklar.
— İşçilerin morali nasıl?
DENİZER— Bomba gibi.
— İşçilerin arasına yabancı
gruplann katıldığı iddiaları or-
taya atıldı.
DENtZER— Orada 100 binin
üzerinde insan var. Bahane ara-
masınlar, doğruları konuşmak
gerekir. Bu şekilde bahaneci,
kaypak zihniyet ile bir yere va-
rılamaz, açıklık politikası
gerekir.
— Şevket Yılmaz'ın bazı ser-
zenişleri oldu.
DENtZER— Beni bulamaz-
dı, çünkü ben ormandaydım o
zaman. Biz kendisine Ankara
1
da nöbet tut dedik. Nöbet
tutuyor.
YÜRÜYÜŞÜN KADINLARI — Zonguldak'tan biriikte çıktılar, eşlerini bırakmaya razı olmadılar. Yolda, barikatta, ateş başında. (Fotoğraf: tbrahim Günei)
Bir soru üzerine politikaya
girmeyi duşünmediğini belirte-
rek "Ben kalabalık içinde par-
mak kaldıracak insan olmak ni-
yetinde degiiim" diyen Denizer,
Cumhurbaşkanı Özal'ın işçilerin
ücreti ile Müli Savunma Bakan-
Itğı bütçesi arasındaki benzetme-
yi de eleştirerek "Halk ile aske-
ri karşı karşıya getirmek istiyor.
Öyle şey olur mu? Halk ile as-
ker iç içe insanlardır. Bu karga-
şanın bitmesi için Özal'ın gitme-
si lazım. Bu, yalan ve kargaşa
sistemini 10 yıidır o sürdüriiyor"
dedi. Cumhurbaşkanlığı bütçe-
sinde yüzde 500 artış yapıldığı-
nı anımsatarak "Tek adamın
giinde 100 milyon lira harcadı-
gını" belirten Denizer, "Peki ne
üretiyor, >-alan ve kargaşa. tn-
sanları birbirine kırdırabilme
diişüncesi uretiyor. Ama Türk
halkı artık kendisini ciddiye al-
mıyor. Misyonunu tamamladı
artık" diye konuştu.
Aykut ile görüşme
Şemsi Denizer i'e Bakan !m-
ren Aykut, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik BakanbğYnda öğMeden
sonra bir araya gelerek 1.5 saat
süren bir görüşme yaptılar. De-
nizer görüşmeden sonra yaptığı
açıklamada, sorunun çözümu-
nün cuma günü Başbakan ile
yapacağı görüşmeye kaldığını
söyledi. Denizer, gazetecilerin
sorularını şöyle yanıtladı:
— Göriişmeniz kısa sürdü...
DENtZER — Pek fazla uzun
işimiz yoktu, onun için kısa sür-
dü. Yarın (bugün) kalan idari
maddeleri Kamu-tş Genel Sek-
reteri Naci Önsal ile beraber ar-
kadaşlanmız çözümlemeye çalı-
şacaklar. Benim işlerim olduğu
için bu toplantıya gitmeyeceğim,
arkadaşlarım katılacak. Cuma
günü Başbakanla görüşme ya-
pacağız. Yarın (bugün) Sayın
Başbakan'ın misafirleri varmış
yurtdışından, vakti yokmuş.
Onun için cuma günü görüşece-
ğiz. Saati Sayın Başbakan belir-
leyecek.
— Görüşmede büyük bir yol
katedildi denilebilir mi?
DENtZER — Evet, elbette ki
belirli bir mesafe katedildi. Çö-
züm, işveren konumunda Sayın
Başbakanda. Biz, onun adına
konuşmayı düşünmüyoruz. Ben
umutlu olduğumu söyleye-
bilirim.
4
GEMİLERİ YAKAN' MADENCİNİN BES GÜNÜ
Bir uzun yürüyüştü ZonguldakCELAL BAŞLANG1Ç
"Çağ atlama"nın kanıtı ola-
rak gösterilen otoyol gişelerinin
önünde acı yeşil kasklı, silahlı
polisler bekliyor. Otobüslerden
indirilenkr, ayakları geriye doğ-
ru açılmış, elleri araçlarına da-
yalı. Polis "Zonguldak yolcusu
avlıyor".
İzmit girişindeki bu görüntü
3 ocak gecesinden sabaha dek
Zonguldak'a giden bütün yoüar-
da yaşandı. İşçilerin 4 ocakta
yapacakları "Ankara'ya büyük
yttrüyuşü" engellemek için böy-
le bir yöntem düşünülmüştü.
Zonguldak'a araç girmeyecek,
böylece madenciler kendilerini
Ankara'ya taşıyacak otobüsler-
den ve destekçilerinden yoksun
kalacaktı.
Polis de şaşkındı. SHP İstan-
bul İl Örgütü'nün araçlarına el
koyarken önce "Kimse Izmit'ten
öteye geçemez" diyor. Karşılık
olarak da "Bu, seyahat özgürlü-
ğünii engeUeraektir, suçtur" sö-
zünü duyunca bu kez de "İste-
yen gitsin, ama araçlar
geçemez" diye "dağ başından
Zonguldak'a yürümeyi" öneri-
yordu. Ancak bu öneri de poli-
sin beklemediği bir durum orta-
ya çıkardı:
— Biz yiirüyelim, ama araç-
lara el koymanız da mülkiyet
hakkına bir saldırıdır.
Bu kez polisler işin içinden çı-
- kamayacaklannı anladıklan için
topu yukanya doğru havalandı-
nyorlar:
—Ne yapalım bize verilen
emir böyle...
Elbette polisler topu hemen
yukarı atmıyor, önceleri "mem-
leket meseieleri hakkında engin
bilgilerini" de dile getiriyordu.
Örneğin "Kardeşim bizi neden
geçirmiyorsunuz" diye soran
SHP'lilere hemen yanıtı veriyor-
du:
— Bak işte, sizle bizi karşı
karşıya getirdiler, döndük 12
Eylül öncesine...
Önce herkese "çökün " dedi.
İşçiler bir anda oldukları yere
çömeliverdi. Sonra da kararını
açıkladı:
— Ankara'ya yüriiyerek gide-
ceğiz. Gazanız mübarek olsun.
En önde ben >ünıyecegim...
Bir anda sevinçle ayağa fırla-
dı işçiler. Umutsuzluk yerini
coşkuya bırakmıştı. Bir günlü-
ğüne Ankara'ya gitmek üzere
hazırlık yapmış, bir günlük ku-
manyasını naylon torbalarla eli-
ne almış işçiler günler sürecek
yürüyüşe tereddütsüz katıldılar:
Bir günlük yolculuğun, sonu
belirsiz bir biçime dönüşmesi iş-
çileri hiç rahatsız etmiyordu.
Kendilerine göre Ankara'ya yü-
rümek madende çalışmaktan
daha kolaydı. Yol boyunca an-
latıyordu işçiler:
— Biz zaten her gıin yürüyo-
ruz. Madene indik mi, ben di-
yeyim beş kilometre, sen de on
kilometre... Hem de suyun için-
de. Zaman zaman belimize ka-
dar çıkıyor su. Bazen çizme>le
geçiyoruz, bazen de çizmeleri de
çıkartıp...
gelenlerden de öyle söz ediyor-
lardı. Yürüyüş boyunca maden-
cilerin en çok konuştukları ko-
nulardan biri de ekonomik du-
rumlarıydı:
— Beş çocuk var. İkisi orta-
okula gidiyor. Beş yüz bin lira
maaşla nasıl okutayım. Zaten
yirmi giinde bir eti ya görüyo-
ruz ya görmıiyoruz. O da bir
parca bir şey. Tadımlık >ani. Pa-
ram olmadığı için çocuklan Bo-
lu'da okutuyonım. Bir ayda sek-
sen bin lira ödıiyorum çocuklar
için. Hem yaüyorlar hem de yi-
söylüyorlardı.
Yürüyüşün ikinci ve son du-
rağı olan Mengen'de halkın yak-
laşımı Devrek'teki gibi pek sıcak
değildi önceleri. Devrek'in
ANAP'lı Belediye Başkanı Er-
han Gürsay kı^a bir tereddüt ge-
çirdikten sonra "Ne muthı ki ba-
na Tann seksen bin misafir
vermiş" diyordu. Arkasından da
işçilere yardım için belediye baş-
kanı olarak tüm olanaklannı se-
ferber edince, parti içindeki ra-
kipleri hemen ANAP genel mer-
kezine jurnali çıkarıyorlardı:
4 ocak İşçilerin Ankara'ya yapacakları 'büyük
yürüyüşü' engellemenin yolu bulunmuştu: Madenciler
otobüssüz bırakılacaktı... Madenciler polisin engelini
aşmanın yolunu buldular: 'Dağ başını duman almış'
5 ocak Yürüyüşün ilk durağı Devrek'ti. 16 bin
nüfuslu ilçe bir anda binlerce insanı yutuvermişti.
6-7-8 ocak Ankara yolu barikatla kesildiği için
zorunlu olarak üç gece Mengen'de kaldı madenciler.
Önceleri işçilere soğuk bakan Mengen halkı, sonraları
tavrını değiştirdi. İşçiler yürüyüşün beşinci gününde
'kendilerinin değil, ama başkalannın gemilerini
yakarak' geri döndüler.
Uygulanan bu yöntemin ne
denli "başanlı" olduğu Zongul-
dak'a girince ortaya çıktı. 4 ocak
sabahı binlerce işçi Zonguldak
sokaklarında her gördüğüne
"Otobüslerimiz nerede?" "Oto-
büslerimizi isteriz" diye sesleni-
yorlardı. Ortalıkta bir umutsuz-
luk dalgası yayılrmştı. İşçi oto-
büssüz Ankara'ya nasıl gidecek-
ti?
Genel Başkan Denizer, işçile-
rin araçsız bırakılarak köşeye sı-
kıştınldıkları sanılan bir anda,
binlerce madencinin önüne çık-
tı.
— Başkan seninle ölüme de
gideriz.
Yol boyunca işçiler bekliyor-
du otobüsleriyle. Çevredeki ma-
den ocaklanndan, köylerden yo-
la inmişlerdi. Otobüslerine binip
Ankara'nın yoiunu tutacakları-
nı umuvorlardı. O anda karar
"teblig" edildi bekleyenlere:
— Bir yürüyüş kolu oiuştu-
run, yürüyuş kolunun arkasına
geçin. Araçlannız arkadan sizi
izlesin.
Tek bir itiraz çizgisi oluşma-
dı yüzlerinde. Tek kaygılan "İyi,
ama biz en arkada kalacağız"dı.
Yol bo>ıınca bol bol maden-
de başlanna gelenleri anlatıyor-
lar:
— Bir akşam göçük oldu.
Kimse yoktu yanımda. Üstüme
yıkılanların altından kendi im-
kânlarımla çıktım. Kurtaracak
kimse de olmadığı için sabaha
kadar bir kenara oturup arka-
daşlann gelmesini bekledim.
Ayağım kınlmıştı. Sabaha kadar
davul gibi şişti bacağım.
Öyle bir kahramanlık öyküsü
anlatır gibi değillerdi. Yemek ye-
melerini, su içmelerini nasıl ak-
tanyorlarsa, madende başlarına
yip içiyorlar. Süleymancdann mı
ne ise onlann yurduymuş. Ben
Süleymancı degilim, ama ne ya-
parsın parasızlık...
Yürüyüşün ilk durağı olan
Devrek neredeyse bir saatte yut-
muştu seksen bine yakın maden-
ciyi. Hatta işçileri evinde yatır-
mak için belediyeye gelen aile-
lerin çoğu eli boş dondü. Sokak-
ta ekmekler, zeytinler, helvalar
dağıtılıyor, işçiler kendileri için
sabaha dek açık tutulan kahve-
lerde, lokantalarda, gündüz at-
tıkları "Türguf'lu sloganlann
yerine gece "Seraralı" şarkılar
— Bizim başkan komünistter-
le işbiıiiği yapıyor. Hatta onla-
nn toplantüanna bile kaülı\or._
ANAP Genel Merkezi'nden
gelen "uyan" telefonuna ise
Gürsoy "Vicdanımın sesini din-
ledim ve gerekeni yaptım" yanı-
tını veriyordu.
Üç gün Mengen'de kalan iş-
çilere önceleri pek sıcak bakma-
yan halk onlann disiplinini, çev-
reye zarar vermemek için göster-
dikleri özeni, yürüyüşlerindeki
haklı nedenleri gördükçe tavrı-
nı değiştirdi. "Geri döniin" ta-
limatını uygularken de Devrek-
ten çıktıkları gibi çıktılar Men-
gen'den de:
— Yaşasın Mengen halkı...
Mengenliler de, işçiler ayrılır-
ken, bir anlamda da ilk günkü
soğuk tavırlarımn günahını çı-
kartıyorlardı:
— Allah biliyor ya madenci-
lerin bu kadar haklı olduklan-
nı, onlar buraya gelinceye kadar
bilmiyorduk.
İşçilerin en çok kızdıkian şey
de Zonguldak'tan ellerini kolla-
nru sallaya sallaya çıktıkları hal-
de Bolu'dan çıkamamalarıydı.
Bunu da bir sloganla sordular:
— Türkiye'nin sının Bolu Do-
gı mı?
"Gemileri yaktık. Geri dönüş
yok" diye yola çıkanlar, yürü-
yüşlerinin beşinci gününde
Türkiye işçi sınıfının en yığınsal
ve en uzun yurüyüşünü yapmış,
"tarih yazmış" olarak geri dö-
nüyorlardı. Belli ki "yaktıklan
gemi" kendi gemileri değildi.
Başkalannın "gemilerini yak-
mışlar", şimdi geri dönüyorlar-
dı.
Bir uzun yürüyüştü Zongul-
dak. Bir aydınlğın belki de ilk
habercisiydi madenciler. Rıfat
Ugaz'ın "Ocak Katın Alagöz"-
de söylediği gibi "ortalığın
ışıması'' için belki de "yeter" de-
dirtecek ilk büyük kıvılcım:
"Yeler bu ocak ağzı aydınlığı
/ Alacakaranlık / Bir menzile
bin kez / ulaşıp ulaşıp dön-
mek... / Yeter, ışısın ortalık."
Maden grevi
Ozal,
Akbulut'un
teklifiııi
fazla buldu
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) — Maden işçilerinin
grevini sona erdirmek için sen-
dika temsilcileri ile hükumet
arasındaki görüşmeler sürer-
ken, Çankaya Köşkü'nde dün
yapılan iki ayrı toplantıda da
konu ele alındı. Cumhurbaş-
kanı Turgut Özal'ın, Başbakan
Yıldınm Akbulut'a toplusöz-
leşmenin TKİ'ye "fazla yük
getirmeyecek şekilde" çözüm-
lenmesi talimatı verdiği ve Ak-
bulut'un son teklifini de yük-
sek bulduğu belirtildi.
Genel Maden-İş Sendikası
Genel Başkanı Şemsi Denizer
ile Çalışma ve Sosyal Güven-
lik Bakanı tmren Aykut ara-
sında dün yapılan ikinci görüş-
me öncesinde Çankaya Köş-
kü'nde bir toplantı yapıldı.
Cumhurbaşkanı Turgut özal'-
ın başkanlık ettiği toplantıya
Başbakan Yıldırım Akbulut,
Maliye ve Gümrük Bakanı Ad-
nan Kahveci ile devlet bakan-
lan İbrahim Özdemir ve Cemil
Çiçek katıldılar.
Yaklaşık 3 saat süren top-
lantıdan sonra bir açıklama
yapan Devlet Bakanı Çiçek,
görüşmede 1991 yılı içinde ya-
pılacak toplu iş sözleşmeleriy-
le, devam eden grevlerin eko-
nomik değerlendirmesinin ya-
pıldığını söyledi. Çiçek, Zon-
guldak grevinin toplantıda ele
alınmadığını, İmren Aykut'un
arabuluculuk görevinin devam
ettiğini kaydetti. Çiçek bir so-
ru üzerine, "Toplu iş sözleşme-
si yapmaya yetkili makamın
kendisi olduğunu, Aykut ile
göriişmelerin sonuçlannıası
dunımunda sendika ile kendi-
lerinin masaya oturacakiannı"
belirtti.
Başbakan Akbulut dün
16.30'da ikinci kez Köşk'e çı-
karak Cumhurbaşkanı Özal ile
görüştü. 19.00'a kadar süren
görüşmede Akbulut tarafın-
dan önerilen son ücreti yüksek
bulan Özal'ın, toplusözleşme-
nin TKİ'ye fazla yük getirme-
yecek şekilde sonuçlandırılma-
sını istediği kaydedildı. Görüş-
mede, Zonguldak'ta kömür dı-
şında, yabancı sermayenin ka-
tılabileceği işkoliannın yaratı-
labilmesi için hükümetin çalış-
malar yapmasının da konuşul-
duğu oğrenildi.
ZOIVGULDAK
'Sözümüzü*
tuttuk^ sıra
onlarda
9
ŞENAY KALKAN
BİROL ÜZMEZ
ZONGULDAK — Maden
işçileri dört gün aradan sonra
evlerinde, ama yürekleri, akıl-
ları Ankara'da başkanlanyla.
Zonguldak'ta hava kapalı ve
hafif yağmurlu. İnsana hüzün
veriyor, ama maden işçileri hü-
zünlü değil. "Biz Sa>ın Başba-
kan'ın bizim başkanımız ara-
cılığıyla ilettiği 'Geri dönsün-
ler, sözleşmeyi görüşelim' sö-
zünü tuttuk. Şimdi sıra onlar-
da. Onlar da sözlerini tutsun-
lar, haklanmızı versinler" dı-
yorlar. Bütün dikkatleri Anka-
ra'ya yönelik. Bu akşamı ve "O
bizim meşalemiz" dedikleri
başkanları Şemsi Denizer'i
bekliyorlar. "Acaba hükumet
oyalamak için mi bizi geri dön-
dürdü? Belki de geri dönü\o-
ruz diye yılgınlığa düşmemizi
bekliyorlardır" diye az da ol-
sa bir tedırginlik yaşadıklannı
söylüyorlar, ama hemen ekli-
yorlar: "Ne boynumuz bükük
ne yorgun ne yılgın ne de küs-
künüz. Biz insanca yaşamak
için hakkımız olan paranın,
ekmek paramızm kavgasını ve-
riyoruz. Başkanımıza da güve-
niyoruz. Hakkımızı alıncaya
kadar mücadeleye devam."
İşçiler, yürüyüş sırasında
gözaltına alınan arkadaşları-
nın da hemen serbest bırakıl-
malarını istiyorlar. Hatta
"Sözleşmenin imzalanması
yetmez, arkadaşlaıımız da bı-
rakılmalı" diyorlar.
Zonguldak sokaklarında
yürüyüşten dönenlerin yarattı-
ğı bir canlılık var, ama işçile-
rin çoğu evlerinde, aileleriyle
çocuklarıyla hasret gideriyor.
Su toplayan, nasırlaşan, şişen
ayaklarını dinlendiriyorlar.
Genel olarak sağlık durumla-
rı iyi. SSK'ya iki günde yakla-
şık 100 işçinin başvurduğunu,
çoğunluğunun soğuk algmlığı
ve ayaklarındaki ağnlardan şi-
kâyetçi olduğunu öğreniyoruz.
Hastane koridorlarında dola-
şıp muayene olmaya gelenler-
le söyleşiyonız. Rahatsızlıkla-
n umurlannda değil. Hastalık-
lannı hiç abartmıyorlar.
Yalnız maden işçileri değil
bütün grev boyunca, yürüyüş
boyunca işçilerin yanında olan
Zonguldakhlar da şimdi bu-
yük bir merakla Ankara'daki
görüşmelerin sonucunu bekli-
yorlar.
Zonguldakhlar, kentin gö-
riinümünü maden işçilerinin
yeraltı vardiyasınm başladığı
ana benzetiyorlar. Tıpkı işçiler
yeraltına girnıiş gibi bir sükû-
net var.