28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 OCAK 1991 HABERLER CUMHURÎYET/3 Emekli yarbay Ata Burcu Pendik'te uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü TerörfstanbuFda vurdu Emekli yarbay Ata Burcu tstanbul Haber Servisi — TİKKO-1 davası sanıklanndan tlkay Erfaan Çınar'ın idama mahkûm edil- diği davada adı çeşitli iddialara ka- rışan emekli Yarbay Ata Burcu, Pendik'te uğradığı silahlı bir saldırı sonucu öldürüldü. Yaya olarak evi- ne giden emekli yarbayın yanında bulunan koruma polisi de üç kişi ol- dukları belirtilen saldırganlarla gir- diği silahlı çatışmada bacağından ya- ralandı. Biri çatışmada yaralanan üç saldırgamn, suikasttan sonra olay yerinden yaya olarak uzaklaştıklan oğrenildi. Görgü tanıklannın ifadelerine gö- re olay şöyle gelişti: 12 Eylül sonrasında Kartal İnzibat Komutanlığı yapan emekli Yarbay Ata Burcu dün akşam saat 18.30 sı- ralannda Pendik Vişne Sokak'taki Nazar İşhanı'nın altında bulunan vi- deo ve fotoğraf çekimi yaptığı dük- kânını kapadı. Yanında koruması emekli polis Ahmet Karatop (38) bu- lunduğu halde yaya olarak işyerine 500 metre kadar uzaklıkta Leylak Sokak'taki evine yürüyen Burcu'ya, Ankara Caddesi ile 23 Nisan Cad- desi'nin kesiştiği yerdeki Paktaş ku- ru temizleme dükkânı önünde saldı- rıda bulunuldu. Üç kişi oldukları görgu tanıklann- ca ifade edilen saldırganlar, silahla- rını çekerek çapraz ateşe başladılar. Bu sırada, Ata Burcu'nun önunde yürüyen koruma poüsinin de belin- deki silahını çekerek saldırganlara ateş ettiği görüldü. Çaiışma sırasın- da emekli Yarbay Burcu'nun vücu- duna 9 kurşun isabet etti, koruması da bacağından yaralandi, Saldırgan- lar bunun üzerine olay yerinden hızla uzaklaşmaya başladılar. Bir saldır- gamn da çatışma sırasında yara al- dığı belirtildi. Bir taksiyi durdurarak gasp etmek isteyen saldırganların, motoru çalıştıramayınca araçtan ine- rek tekrar koşmaya başladıklan ve gözden kayboldukları kaydedildı. Emekli Yarbay Ata Burcu ile ko- ruması Ahmet Karatop, Kartal Dev- let Hastanesi'ne kaldırılmak istenir- ken, Ata Burcu, yolda öldü. Koru- ma polisinin durumunun ise iyi ol- duğu belirtHdi. Olaydarusonra saldırının gerçek- leştiği kavşakta inceleme yapan po- lis yetkililerinin, yaklaşık 40 adet çe- şitli çapta mermiye ait boş kovan buldukları belirtildi. Saldın sırasın- da çevrede de büyük panik yaşandı- ğı, seken kurşunların çevredeki ev ve otolara da isabet ettiği belirlendi. -Yetkililer, saldırganların eşgalle- rinin belirlendiğini, bölgede operas- yon başlatıldığını kaydettiler. Ata Burcu kimdir? 12 Eylül'den sonra Kartal Bölge- si tnzibat Komutanı olarak da görev yapan Ata Burcu, İstanbul Saman- dıra Topçu Taburu'ndan 1982 yılın- da yarbay rütbesiyle resen emekli edildi. Evli ve iki çocuk babası Ata Burcu'nun adı, suçsuz olduğu hal- de idama mahkûm edildiği öne sü- rülen, TİKKO-1 davası sanıklann- dan İlkay Erhan Çınar olayında öne çıkmıştı. Oörülen dava sırasında muhbir Muzaffer Çavdar, tutanak- lara geçen ifadesinde, "Ata Burcu zorladığı için tlka> Erhan Çtnar'ı ih- bar ettim" demişti. Ata Burcu'nun adı, Devrimci Sol'un "İşkenceleri yaptıran veya doğnıdan yapan iş- keaceci ordu mensuplan" başlığı al- tında ölümle tehdit edilenler arasın- da 6. sıradaydı. Ata Burcu'nun çev- resindekilere tehdit edildiğini söyle- diği de oğrenildi. Ata Burcu'nun emekli olduktan sonra bir süre Halk- çı Parti Kartai Ilçe Başkanlığı yap- tığı bildirildi. Yetkililer, Ata Burcu'- nun emekli olduktan sonra, aldığı tehditlerden ötürü koruma istemin- de bulunduğunu, bu yüzden yanın- da sürekli bir koruma polisinin gö- rev yaptığını söylediler. Denizer, Bakan Aykut ilegörüştü;yarın BaşbakanAkbulut ile buluşuyor Madencilerin gözü AııkaradaANKARA (Cumhuriyet Bü-. rosu) — Türkiye Taşkömürü İş- letmeleri ile Maden Tetkik Ara- ma Kurumu'nun çıkmaza giren görüşmelerinde toplu iş sözleş- mesi umudu, Genel Maden-fş Sendikası Genel Başkanı Şemsi Denizer ile Başbakan Yıldınm Akbulut'un yarın yapacakları görüşmeye kaldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tmren Aykut ile dun ikinci kez bir ara- ya gelen Denizer, Aykut ile ida- ri konulan görüştüklerini, ücret konusunu Başbakan ile ele ala- caklannı söyledi. Denizer, Cum- hurbaşkanı Özal'ın istedikleri ücretler konusunda "yalan söy- lediğini" savundu. Denizer dün sabah yönetim kurulu uyeleriyle birlikte gözal- tındaki işçilerin getirilmesi sıra- sında tanıklık yapmak üzere Ankara DGM'ye geldi. Denizer burada gazetecilerin sorularını şöyle yanıtladı: — tmren Aykut ile görüşme- nizde, size yönelik "isyan" ve "Arkalarında Saddam'm adam- ları var" şeklindeki sözleri gün- deme geldi mi? DENİZER— Bize, latife, şa- ka olarak söylediği sözlerin ya- zıldığını soyledi. — Devlet Bakanı Çiçek'in bir siiredir devreden çıkarılmasım msıl degeriendiriyorsunuz? DENİZER— Bu tip insanlar- la toplumsal barış sağlanmaz. Biz toplumsal banşın sağlana- bilmesi için bu tür insanların devreden çıkarılması gerektiğini söylüyoruz. Kamu-Sen yetkilile- ri de aynı. Bunlar işçi düşmanı tutumları olan insanlar. tşçiye düşman tavır içindeler. Bunlar- la görüşmeler yürütülemez. Baş- bakanın onlan çekmesi olumlu bir adım tabii. — Cumhurbaşkanı Özal'ın Başbakan Akbulut üzerinde et- kili olduğu ve bu konuda müda- haleci bir tutum içinde olduğu savunuluyor. Bunu nasıl deger- lendiriyorsunuz? DENİZER— Biz doğruları söyluyoruz hep. Özal, yanlış ya- pıyor. Özal, anayasanın kendi- sine verdiği yetkilerin, görevle- rin dışında hareket ediyor. Etki etmemesi, tesir etmeye çalışma- ması gerekir. Özal, yanlış yap- maya devam ediyor. Cemil Çi- çek gibi insanlar da özal'la bir- likte mutabakat halindeler. Ay- nı doğnıltuda kişiler. Yine bas- kıya devam edebilirler, bizim için fark etmez, döner eylemimi- ze devam ederiz. — Yeni eylemleriniz neler olacak? DENtZER— Oturur yarım saatte karar veririz. Biz zaten oturup başında program yaptık. Hazırdır zaten bu. — Görüşmelerden umatlu musunuz? DENtZER— Etkilemeye ça- hşıyorlar. Cemil Çiçek, cumhur- başkanı ile birlikte hareket edi- yor. Başbakanı devre dışı bıra- kır gibi. Bu, mevcut hukuk dü- zenine, sisteme aykırı. Bu ana- yasa suçu. Anayasa ihlal edili- yor. Cumhurbaşkanının görevi ayrı. Çiçek'in de cumhurbaşka- nından talimat alarak hareket etmesi, başbakanı devre dışında bırakması da ayn bir hukuk ku- ralının çiğnenmesidir. İkisi be- raberce bu suçu işliyorlar. — Cumhurbaşkanı, sizin ey- letnlerinizi "zorbalık" olarak ni- teledi.. DENtZER— özal'ın konuş- malanm pek dikkate almıyoruz. O hep konuşur zaten. — Cemil Çiçek'in hâlâ toplu iş görüşmeleriyle Ugili görevde tutulmasını nasıl degerlendiri- yorsunuz? DENtZER— Toplumsal barı- şı bozmak isteyenler var demek- tir. Kaos, kargaşa yaratılmak is- teniyor demektir. Türkiye bir kargaşanın içine itilmeye çalışı- lıyor. Itenler de bellidir. Zoraki baskı ile benim dediğimi yapa- caksınız mantığı ile hareket edip kaosa sürüklemenin hesapları bunlar. Halkı tahrik ediyorsu- nuz, güç kullanmaya çalışryor- sunuz. Ama bunlann neticeye ulaşması mümkün değil. Çünkü Türk halkı demokrasiden vaz- geçmez. Demokrasinin yerleş- rrfesini kimse engelleyemez. Özal'ın sözleri de önemli de- ğil artık. Ne konuştuğunu ken- disi de anlayamaz hale geldi. Sarf ettiği sözler benim için ar- tık önemini yitirdi. Ben de işçi- lerim de dinlemiyoruz artık. Ar- tık saçmalamaya başladı. — Başlatılan soruşturmalan nasıl degeriendiriyorsunuz? DENİZER— Hükumet hâlâ 12 Eylül dönemindeki baskıcı tutumunu sürdürmeye çalışıyor. Sürmeyeceğini görecektir. Önlar üzerine geldikçe kendileri yok olacaklar. — İşçilerin morali nasıl? DENİZER— Bomba gibi. — İşçilerin arasına yabancı gruplann katıldığı iddiaları or- taya atıldı. DENtZER— Orada 100 binin üzerinde insan var. Bahane ara- masınlar, doğruları konuşmak gerekir. Bu şekilde bahaneci, kaypak zihniyet ile bir yere va- rılamaz, açıklık politikası gerekir. — Şevket Yılmaz'ın bazı ser- zenişleri oldu. DENtZER— Beni bulamaz- dı, çünkü ben ormandaydım o zaman. Biz kendisine Ankara 1 da nöbet tut dedik. Nöbet tutuyor. YÜRÜYÜŞÜN KADINLARI — Zonguldak'tan biriikte çıktılar, eşlerini bırakmaya razı olmadılar. Yolda, barikatta, ateş başında. (Fotoğraf: tbrahim Günei) Bir soru üzerine politikaya girmeyi duşünmediğini belirte- rek "Ben kalabalık içinde par- mak kaldıracak insan olmak ni- yetinde degiiim" diyen Denizer, Cumhurbaşkanı Özal'ın işçilerin ücreti ile Müli Savunma Bakan- Itğı bütçesi arasındaki benzetme- yi de eleştirerek "Halk ile aske- ri karşı karşıya getirmek istiyor. Öyle şey olur mu? Halk ile as- ker iç içe insanlardır. Bu karga- şanın bitmesi için Özal'ın gitme- si lazım. Bu, yalan ve kargaşa sistemini 10 yıidır o sürdüriiyor" dedi. Cumhurbaşkanlığı bütçe- sinde yüzde 500 artış yapıldığı- nı anımsatarak "Tek adamın giinde 100 milyon lira harcadı- gını" belirten Denizer, "Peki ne üretiyor, >-alan ve kargaşa. tn- sanları birbirine kırdırabilme diişüncesi uretiyor. Ama Türk halkı artık kendisini ciddiye al- mıyor. Misyonunu tamamladı artık" diye konuştu. Aykut ile görüşme Şemsi Denizer i'e Bakan !m- ren Aykut, Çalışma ve Sosyal Güvenlik BakanbğYnda öğMeden sonra bir araya gelerek 1.5 saat süren bir görüşme yaptılar. De- nizer görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, sorunun çözümu- nün cuma günü Başbakan ile yapacağı görüşmeye kaldığını söyledi. Denizer, gazetecilerin sorularını şöyle yanıtladı: — Göriişmeniz kısa sürdü... DENtZER — Pek fazla uzun işimiz yoktu, onun için kısa sür- dü. Yarın (bugün) kalan idari maddeleri Kamu-tş Genel Sek- reteri Naci Önsal ile beraber ar- kadaşlanmız çözümlemeye çalı- şacaklar. Benim işlerim olduğu için bu toplantıya gitmeyeceğim, arkadaşlarım katılacak. Cuma günü Başbakanla görüşme ya- pacağız. Yarın (bugün) Sayın Başbakan'ın misafirleri varmış yurtdışından, vakti yokmuş. Onun için cuma günü görüşece- ğiz. Saati Sayın Başbakan belir- leyecek. — Görüşmede büyük bir yol katedildi denilebilir mi? DENtZER — Evet, elbette ki belirli bir mesafe katedildi. Çö- züm, işveren konumunda Sayın Başbakanda. Biz, onun adına konuşmayı düşünmüyoruz. Ben umutlu olduğumu söyleye- bilirim. 4 GEMİLERİ YAKAN' MADENCİNİN BES GÜNÜ Bir uzun yürüyüştü ZonguldakCELAL BAŞLANG1Ç "Çağ atlama"nın kanıtı ola- rak gösterilen otoyol gişelerinin önünde acı yeşil kasklı, silahlı polisler bekliyor. Otobüslerden indirilenkr, ayakları geriye doğ- ru açılmış, elleri araçlarına da- yalı. Polis "Zonguldak yolcusu avlıyor". İzmit girişindeki bu görüntü 3 ocak gecesinden sabaha dek Zonguldak'a giden bütün yoüar- da yaşandı. İşçilerin 4 ocakta yapacakları "Ankara'ya büyük yttrüyuşü" engellemek için böy- le bir yöntem düşünülmüştü. Zonguldak'a araç girmeyecek, böylece madenciler kendilerini Ankara'ya taşıyacak otobüsler- den ve destekçilerinden yoksun kalacaktı. Polis de şaşkındı. SHP İstan- bul İl Örgütü'nün araçlarına el koyarken önce "Kimse Izmit'ten öteye geçemez" diyor. Karşılık olarak da "Bu, seyahat özgürlü- ğünii engeUeraektir, suçtur" sö- zünü duyunca bu kez de "İste- yen gitsin, ama araçlar geçemez" diye "dağ başından Zonguldak'a yürümeyi" öneri- yordu. Ancak bu öneri de poli- sin beklemediği bir durum orta- ya çıkardı: — Biz yiirüyelim, ama araç- lara el koymanız da mülkiyet hakkına bir saldırıdır. Bu kez polisler işin içinden çı- - kamayacaklannı anladıklan için topu yukanya doğru havalandı- nyorlar: —Ne yapalım bize verilen emir böyle... Elbette polisler topu hemen yukarı atmıyor, önceleri "mem- leket meseieleri hakkında engin bilgilerini" de dile getiriyordu. Örneğin "Kardeşim bizi neden geçirmiyorsunuz" diye soran SHP'lilere hemen yanıtı veriyor- du: — Bak işte, sizle bizi karşı karşıya getirdiler, döndük 12 Eylül öncesine... Önce herkese "çökün " dedi. İşçiler bir anda oldukları yere çömeliverdi. Sonra da kararını açıkladı: — Ankara'ya yüriiyerek gide- ceğiz. Gazanız mübarek olsun. En önde ben >ünıyecegim... Bir anda sevinçle ayağa fırla- dı işçiler. Umutsuzluk yerini coşkuya bırakmıştı. Bir günlü- ğüne Ankara'ya gitmek üzere hazırlık yapmış, bir günlük ku- manyasını naylon torbalarla eli- ne almış işçiler günler sürecek yürüyüşe tereddütsüz katıldılar: Bir günlük yolculuğun, sonu belirsiz bir biçime dönüşmesi iş- çileri hiç rahatsız etmiyordu. Kendilerine göre Ankara'ya yü- rümek madende çalışmaktan daha kolaydı. Yol boyunca an- latıyordu işçiler: — Biz zaten her gıin yürüyo- ruz. Madene indik mi, ben di- yeyim beş kilometre, sen de on kilometre... Hem de suyun için- de. Zaman zaman belimize ka- dar çıkıyor su. Bazen çizme>le geçiyoruz, bazen de çizmeleri de çıkartıp... gelenlerden de öyle söz ediyor- lardı. Yürüyüş boyunca maden- cilerin en çok konuştukları ko- nulardan biri de ekonomik du- rumlarıydı: — Beş çocuk var. İkisi orta- okula gidiyor. Beş yüz bin lira maaşla nasıl okutayım. Zaten yirmi giinde bir eti ya görüyo- ruz ya görmıiyoruz. O da bir parca bir şey. Tadımlık >ani. Pa- ram olmadığı için çocuklan Bo- lu'da okutuyonım. Bir ayda sek- sen bin lira ödıiyorum çocuklar için. Hem yaüyorlar hem de yi- söylüyorlardı. Yürüyüşün ikinci ve son du- rağı olan Mengen'de halkın yak- laşımı Devrek'teki gibi pek sıcak değildi önceleri. Devrek'in ANAP'lı Belediye Başkanı Er- han Gürsay kı^a bir tereddüt ge- çirdikten sonra "Ne muthı ki ba- na Tann seksen bin misafir vermiş" diyordu. Arkasından da işçilere yardım için belediye baş- kanı olarak tüm olanaklannı se- ferber edince, parti içindeki ra- kipleri hemen ANAP genel mer- kezine jurnali çıkarıyorlardı: 4 ocak İşçilerin Ankara'ya yapacakları 'büyük yürüyüşü' engellemenin yolu bulunmuştu: Madenciler otobüssüz bırakılacaktı... Madenciler polisin engelini aşmanın yolunu buldular: 'Dağ başını duman almış' 5 ocak Yürüyüşün ilk durağı Devrek'ti. 16 bin nüfuslu ilçe bir anda binlerce insanı yutuvermişti. 6-7-8 ocak Ankara yolu barikatla kesildiği için zorunlu olarak üç gece Mengen'de kaldı madenciler. Önceleri işçilere soğuk bakan Mengen halkı, sonraları tavrını değiştirdi. İşçiler yürüyüşün beşinci gününde 'kendilerinin değil, ama başkalannın gemilerini yakarak' geri döndüler. Uygulanan bu yöntemin ne denli "başanlı" olduğu Zongul- dak'a girince ortaya çıktı. 4 ocak sabahı binlerce işçi Zonguldak sokaklarında her gördüğüne "Otobüslerimiz nerede?" "Oto- büslerimizi isteriz" diye sesleni- yorlardı. Ortalıkta bir umutsuz- luk dalgası yayılrmştı. İşçi oto- büssüz Ankara'ya nasıl gidecek- ti? Genel Başkan Denizer, işçile- rin araçsız bırakılarak köşeye sı- kıştınldıkları sanılan bir anda, binlerce madencinin önüne çık- tı. — Başkan seninle ölüme de gideriz. Yol boyunca işçiler bekliyor- du otobüsleriyle. Çevredeki ma- den ocaklanndan, köylerden yo- la inmişlerdi. Otobüslerine binip Ankara'nın yoiunu tutacakları- nı umuvorlardı. O anda karar "teblig" edildi bekleyenlere: — Bir yürüyüş kolu oiuştu- run, yürüyuş kolunun arkasına geçin. Araçlannız arkadan sizi izlesin. Tek bir itiraz çizgisi oluşma- dı yüzlerinde. Tek kaygılan "İyi, ama biz en arkada kalacağız"dı. Yol bo>ıınca bol bol maden- de başlanna gelenleri anlatıyor- lar: — Bir akşam göçük oldu. Kimse yoktu yanımda. Üstüme yıkılanların altından kendi im- kânlarımla çıktım. Kurtaracak kimse de olmadığı için sabaha kadar bir kenara oturup arka- daşlann gelmesini bekledim. Ayağım kınlmıştı. Sabaha kadar davul gibi şişti bacağım. Öyle bir kahramanlık öyküsü anlatır gibi değillerdi. Yemek ye- melerini, su içmelerini nasıl ak- tanyorlarsa, madende başlarına yip içiyorlar. Süleymancdann mı ne ise onlann yurduymuş. Ben Süleymancı degilim, ama ne ya- parsın parasızlık... Yürüyüşün ilk durağı olan Devrek neredeyse bir saatte yut- muştu seksen bine yakın maden- ciyi. Hatta işçileri evinde yatır- mak için belediyeye gelen aile- lerin çoğu eli boş dondü. Sokak- ta ekmekler, zeytinler, helvalar dağıtılıyor, işçiler kendileri için sabaha dek açık tutulan kahve- lerde, lokantalarda, gündüz at- tıkları "Türguf'lu sloganlann yerine gece "Seraralı" şarkılar — Bizim başkan komünistter- le işbiıiiği yapıyor. Hatta onla- nn toplantüanna bile kaülı\or._ ANAP Genel Merkezi'nden gelen "uyan" telefonuna ise Gürsoy "Vicdanımın sesini din- ledim ve gerekeni yaptım" yanı- tını veriyordu. Üç gün Mengen'de kalan iş- çilere önceleri pek sıcak bakma- yan halk onlann disiplinini, çev- reye zarar vermemek için göster- dikleri özeni, yürüyüşlerindeki haklı nedenleri gördükçe tavrı- nı değiştirdi. "Geri döniin" ta- limatını uygularken de Devrek- ten çıktıkları gibi çıktılar Men- gen'den de: — Yaşasın Mengen halkı... Mengenliler de, işçiler ayrılır- ken, bir anlamda da ilk günkü soğuk tavırlarımn günahını çı- kartıyorlardı: — Allah biliyor ya madenci- lerin bu kadar haklı olduklan- nı, onlar buraya gelinceye kadar bilmiyorduk. İşçilerin en çok kızdıkian şey de Zonguldak'tan ellerini kolla- nru sallaya sallaya çıktıkları hal- de Bolu'dan çıkamamalarıydı. Bunu da bir sloganla sordular: — Türkiye'nin sının Bolu Do- gı mı? "Gemileri yaktık. Geri dönüş yok" diye yola çıkanlar, yürü- yüşlerinin beşinci gününde Türkiye işçi sınıfının en yığınsal ve en uzun yurüyüşünü yapmış, "tarih yazmış" olarak geri dö- nüyorlardı. Belli ki "yaktıklan gemi" kendi gemileri değildi. Başkalannın "gemilerini yak- mışlar", şimdi geri dönüyorlar- dı. Bir uzun yürüyüştü Zongul- dak. Bir aydınlğın belki de ilk habercisiydi madenciler. Rıfat Ugaz'ın "Ocak Katın Alagöz"- de söylediği gibi "ortalığın ışıması'' için belki de "yeter" de- dirtecek ilk büyük kıvılcım: "Yeler bu ocak ağzı aydınlığı / Alacakaranlık / Bir menzile bin kez / ulaşıp ulaşıp dön- mek... / Yeter, ışısın ortalık." Maden grevi Ozal, Akbulut'un teklifiııi fazla buldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Maden işçilerinin grevini sona erdirmek için sen- dika temsilcileri ile hükumet arasındaki görüşmeler sürer- ken, Çankaya Köşkü'nde dün yapılan iki ayrı toplantıda da konu ele alındı. Cumhurbaş- kanı Turgut Özal'ın, Başbakan Yıldınm Akbulut'a toplusöz- leşmenin TKİ'ye "fazla yük getirmeyecek şekilde" çözüm- lenmesi talimatı verdiği ve Ak- bulut'un son teklifini de yük- sek bulduğu belirtildi. Genel Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Şemsi Denizer ile Çalışma ve Sosyal Güven- lik Bakanı tmren Aykut ara- sında dün yapılan ikinci görüş- me öncesinde Çankaya Köş- kü'nde bir toplantı yapıldı. Cumhurbaşkanı Turgut özal'- ın başkanlık ettiği toplantıya Başbakan Yıldırım Akbulut, Maliye ve Gümrük Bakanı Ad- nan Kahveci ile devlet bakan- lan İbrahim Özdemir ve Cemil Çiçek katıldılar. Yaklaşık 3 saat süren top- lantıdan sonra bir açıklama yapan Devlet Bakanı Çiçek, görüşmede 1991 yılı içinde ya- pılacak toplu iş sözleşmeleriy- le, devam eden grevlerin eko- nomik değerlendirmesinin ya- pıldığını söyledi. Çiçek, Zon- guldak grevinin toplantıda ele alınmadığını, İmren Aykut'un arabuluculuk görevinin devam ettiğini kaydetti. Çiçek bir so- ru üzerine, "Toplu iş sözleşme- si yapmaya yetkili makamın kendisi olduğunu, Aykut ile göriişmelerin sonuçlannıası dunımunda sendika ile kendi- lerinin masaya oturacakiannı" belirtti. Başbakan Akbulut dün 16.30'da ikinci kez Köşk'e çı- karak Cumhurbaşkanı Özal ile görüştü. 19.00'a kadar süren görüşmede Akbulut tarafın- dan önerilen son ücreti yüksek bulan Özal'ın, toplusözleşme- nin TKİ'ye fazla yük getirme- yecek şekilde sonuçlandırılma- sını istediği kaydedildı. Görüş- mede, Zonguldak'ta kömür dı- şında, yabancı sermayenin ka- tılabileceği işkoliannın yaratı- labilmesi için hükümetin çalış- malar yapmasının da konuşul- duğu oğrenildi. ZOIVGULDAK 'Sözümüzü* tuttuk^ sıra onlarda 9 ŞENAY KALKAN BİROL ÜZMEZ ZONGULDAK — Maden işçileri dört gün aradan sonra evlerinde, ama yürekleri, akıl- ları Ankara'da başkanlanyla. Zonguldak'ta hava kapalı ve hafif yağmurlu. İnsana hüzün veriyor, ama maden işçileri hü- zünlü değil. "Biz Sa>ın Başba- kan'ın bizim başkanımız ara- cılığıyla ilettiği 'Geri dönsün- ler, sözleşmeyi görüşelim' sö- zünü tuttuk. Şimdi sıra onlar- da. Onlar da sözlerini tutsun- lar, haklanmızı versinler" dı- yorlar. Bütün dikkatleri Anka- ra'ya yönelik. Bu akşamı ve "O bizim meşalemiz" dedikleri başkanları Şemsi Denizer'i bekliyorlar. "Acaba hükumet oyalamak için mi bizi geri dön- dürdü? Belki de geri dönü\o- ruz diye yılgınlığa düşmemizi bekliyorlardır" diye az da ol- sa bir tedırginlik yaşadıklannı söylüyorlar, ama hemen ekli- yorlar: "Ne boynumuz bükük ne yorgun ne yılgın ne de küs- künüz. Biz insanca yaşamak için hakkımız olan paranın, ekmek paramızm kavgasını ve- riyoruz. Başkanımıza da güve- niyoruz. Hakkımızı alıncaya kadar mücadeleye devam." İşçiler, yürüyüş sırasında gözaltına alınan arkadaşları- nın da hemen serbest bırakıl- malarını istiyorlar. Hatta "Sözleşmenin imzalanması yetmez, arkadaşlaıımız da bı- rakılmalı" diyorlar. Zonguldak sokaklarında yürüyüşten dönenlerin yarattı- ğı bir canlılık var, ama işçile- rin çoğu evlerinde, aileleriyle çocuklarıyla hasret gideriyor. Su toplayan, nasırlaşan, şişen ayaklarını dinlendiriyorlar. Genel olarak sağlık durumla- rı iyi. SSK'ya iki günde yakla- şık 100 işçinin başvurduğunu, çoğunluğunun soğuk algmlığı ve ayaklarındaki ağnlardan şi- kâyetçi olduğunu öğreniyoruz. Hastane koridorlarında dola- şıp muayene olmaya gelenler- le söyleşiyonız. Rahatsızlıkla- n umurlannda değil. Hastalık- lannı hiç abartmıyorlar. Yalnız maden işçileri değil bütün grev boyunca, yürüyüş boyunca işçilerin yanında olan Zonguldakhlar da şimdi bu- yük bir merakla Ankara'daki görüşmelerin sonucunu bekli- yorlar. Zonguldakhlar, kentin gö- riinümünü maden işçilerinin yeraltı vardiyasınm başladığı ana benzetiyorlar. Tıpkı işçiler yeraltına girnıiş gibi bir sükû- net var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle