28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 DİZİ-RÖPOR1AJ 10 OCAK 1991 dergisU dünyadaki dinselçatışmayı hayalibir İmamMahmut-papazFrancis konuşması'ile inceledi Islam,Hıristiyanlıkla tartışıyorDış Haberler Servisi — The Economist" dergisi son sayısında dünyada yeni yeni gün- deme gelen "Hıristiyan-Ishun çaüşmasını" bir papazla imamın "hayali konuşması" şeklinde okuyucularına sundu. Dergi, yazının giriş bölümünde bu ilginç konuşmayı niçin tasarladıklarım şöyle an- latıyor: "Çogukoluğnn komitaizmj yeodiği ko- şnllarda, gelecekteki bttyük savaşın Islam Ue Hıristiyan âlemi arasında çıkacağı soy- leniyor. Daha dogrusu, Allah ve insan hak- kında iki farklı fikir getiştiren dünyarun iki kitlesi aresında. Biz de bu nedenle, açık fi- kirii bir Hıristiyan din adamı ile açık fikir- H bir Muslüman din adamı arasında bir tar- tışma dözenledik. Onlara papaz Francis ve imam Mahmut adlannı verebiliriz. Akli se- lim sakibi Muslüman söze başlıyor. Savaş çıkar mı? MAHMUT. Pek çok kişinin, tarihin önümüzdeki döneminde Hıristiyan dünya- sı Ue Islam dünyası arasında bir savaş çıka- cağına inanması beni tedirgin ediyor. Şurası bir gerçek ki Hazar Denizi'nden Akdeniz- in batı ucuna kadar diz dize yaşıyoruz. Geç- mişte dizlerimizin birbirine birçok kez çarp- tığı ve acı verdiği de bir gerçek. Ama sizin Isa'nın doğuşundan yaklaşık 2000 yıl bizim Muhammet'in doğumundan yaklaşık 1400 yıl sonra her şeyi sil baştan nu yapmamız gerektiğini sorarak söze başlamak istiyo- rum. Eninde sonunda ikimiz de "ehl-i kitabız" (kitaplı dinleriz). Her ikimiz de Yahudiler- le birlikte tek Tann fikrine inanıyoruz. Ay- nı zamanda Allah'ın katında bireysel so- nımluluk rıkrini paylaşıyoruz: Kuran'ın ke- limeleriyle "Hiçbir insan kendine ait olma- yan bir yükii taşımaz." Bunlar, günümüzde herhangi bir Tann fikrine inaamayan birçok kişiye anlamsız gelebilir. Fakat bütün kültürleri, diğer bir deyişle yaşam tarzunızı biçimlendiren temel fikirler vardır. Aramızda farklar olmasına karşın sizinle benim yaşam biçimimizle çok- tannh Hindu kültürünün karmakarışık ya- şamı ile neredeyse tanrısız yeknesak Kon- füçyüs kültürü arasında derin bir uçurum vardır. İmam Mahmnt: Pek çok kişinin, önümüzdeki dönemde Hıristiyan dünyası ile îslam dünyası arasında bir savaş çıkacağma inanması beni tedirgin ediyor. Geçmişte birçok kez çarpıştık. Şimdi her şey silbaştan mı olacak? Eninde sonunda ikimiz de 'ehl-i kitabız' (kitaplı dinleriz). Her ikimiz de tek tann fikrine inanıyoruz. Allah'ın katında bireysel sorumluluk fıkrini paylaşıyoruz. Aramızda farklar olmasına karşın sizinle bizim yaşam biçimimizle çok tanrılı Hindu kültürü ve tanrısız Konfüçyüs kültürü arasında derin bir uçurum vardır. Papaz Francis: Gerçek şu ki, kitap kardeşi olmamıza rağmen sık sık ve korkunç biçimde savaştık. Batı Avrupa'nın genç şövalyelerinin, yani 11. yüzyılm yuppilerinin, bizim Haçlı seferleri adını verdiğimiz katliamları ve hayal kınkhklarını başlatmak üzere ağır ağır Kudüs'e yürümelerini hatırlatmak isterim. Evet, her ikimizin de anıları var. Avrupa ve İslam birlikte huzurlu olmadılar. Birbirleri ile savaşlan, tarihin bilinen öyküleri. Bu öykünün sona erdiğini düşündüren bir neden var mı? üstünlüğe sahipsiniz, modern yaşamın kı- rıntılannı sizin masanızdan kapıyoruz. Si- zin Avrupanız kendisini yeni bir birliğe doğ- ru itiyor. Müslümanlar özellikle Araplar ise hâlâ umutsuz biçimde bölünmüş durumda. FRANCİS: O farkı kabul ediyomm, an- cak iki nedenle tam olarak ikna olmuş dc- ğilim. Birincisi, Arap dünyası uzun yıllar- dan beri ilk kez bu yuzyılda ciddi biçimde toparlanma belirtüeri gösterdi ve eğer Iraklı Saddam Hüseyin günümüzde Körfez'deki çatışmayı kazanırsa Arapların büyük bölü- münü kendi önderliğinde birleştirebilir. MAHMUT. Ben kendi hesabıma bunun bir felaket olacağını düşünüyorum. Sad- dam, Araplan yanhş bir siyasal sistem tü- ründe, tann tanımaz bir diktatörlük biçi- minde ve yanlış amaçlar için modern dün- yada Arap gücü konusunda kendi kaba fi- kirlerini yaymak için birleştirecektir. Fakat sana şunu söylemeliyim ve sizi uyarmalıyım; Muslüman kardeşlerimden bircoğu ona bü- yük hayranlık duyuyor. FRANCİS: Sakin olun. Bu, beni sizin ta- rihsel kıyaslamanıza katılmadığım ikinci. noktaya götürüyor. Büyük olasılıkla, en önemli şeyi bir kenarda bıraktımz. Papaz Francis: Arap dünyası, uzun yıllardan beri ilk kez bu yüzyılda toparlanma belirtüeri gösterdi ve eğer Iraklı Saddam Hüseyin, Körfez'deki çatışmayı kazanırsa Araplann büyük bölümünü kendi önderliğinde birleştirebilir. İmam Mahmat: Ben kendi hesabıma bunun bir felaket olacağını düşünüyorum. Saddam, Araplan yanlış bir siyasal sistem türünde, tann tanımaz bir diktatörlük biçiminde ve yanlış amaçlar için, modern dünyada Arap gücü konusunda kendi kaba fikirlerini yaymak için birleştirecektir. Size şunu hatırlatmama izin verin: Mu- hammet sizin tsa'dan sonra 621'de Miraç için Mekke*den yola çıktığında Kudüs'e uğ- radı ve burada Ibrahim, Musa ve Isa gibi ibadet etti. Bu beni çok etkiliyor. FRANCİS: Beni de etkiliyor. Fakat ta- rihsel gerçekleri görmek zorundayız. Ger- çek, kitap kardeşi olan bizlerin sık sık ve korkunç biçimde savaşmış olmamadu. Aile kavgası gibi kötü kavga yoktur. Ben de si- ze kendine güvenini yeni yeni kazanmış olan Batı Avnıpa'nın genç şövalyelerinin, yani 11. yüzyılm o yuppilerinin, bizim Haçlı Sefer- leri adını verdiğimiz katliamları ve hayal kı- nklıklarını başlatmak üzere ağır ağır Ku- düs'e yürümelerini ve daha sonra 19. ve 20. yüzyılda o sıralarda çok güçlü Avrupa'nın neredeyse bütün îslam dünyasmı, çeşiüi imparatorluklan ile yuttuğunu hatırlatmak isterim. MAHMUT. Herbirimiz, kendi tarafının işi ne kadar ileriye götürdüğünü hatırlama- ya çalıştığına göre ben de dini duygularla yüklü Arap ordusunun sizin 8. yüzyılda (bi- zim birinci yüzyılda) Charles Martel orıla- n Poitiers'te durduruncaya kadar Kuzey Af- rika'yı, Ispanya'yı ve Fransa'yı nasıl silip sü- pürdüğünü, 610 yıl önce Altmordu devleti- nin Moskova Büytik Dükü'nü püskürtün- ceye kadar şimdi Avrupa Rusyası adını ver- diğiniz topraklann büyük bölümünü nasıl işgal ettiğini ve sadece 307 yıl önce Polon- ya Kralı sayesinde Viyana kapısından geri dönen Türklerin Doğu Avrupa'ya yönelik hamlesini hatırlatmak isterim. FRANCİS: Evet, her ikimizin de amlan var. Avrupa ve Islam birlikte huzurlu olma- dılar. Birbirleri ile savaşlan, tarihin en bi- linen öyküleri. Bu öykünün sona erdiğini düşündürten bir neden var mı? MAHMUTİ O günler ile günümüz ara- sında önemli bir fark var. önceki çatışmaların büyük çoğunda, sal- dınya geçen taraf, günümü2de ideolojik ve teknik unsurlar olarak adlandıracağımız ne- denlerle özgüven doluydu; savunmadaki ta- raf ise bölünmüş ve zayıftı. Türklerin karşı atağı Hilal'i Poitiers'ye kadar taşıyan göz ka- maştıncı biçimde etkin Arap ordusunun sal- dınsı karşısında, Avrupa hâlâ ortaçağ ka- ranlığmda yaşıyordu. Haçı 350 yü sonra Ku- düs'e taşıyan Papa'nın takdis ettiği ağır sü- varili Haçblar, geçici bir dağınıklığın içine sürüklenmiş olan Islam dünyasına karşı yü- rüdüler. Karşı saldınyı Viyana'ya kadar gö- türen Türkler, o dönemin en örgütlü impa- ratorluğuna sahiptiler ve tıpkı sizin 1900'lerdeki imparatorluk kunıculannız gi- bi dinsel inançlan pratik etkinlik ile birleş- tirmişleTdi. Her ikisinin karşısında da bö- lünmüş güçler yer ahyordu. Şimdi durum böyleye benzemiyor. Benim tslamımın, sizin Hıristanhğmızdan daha çok dinsel heyecan taşıdığı görüşüne katı- hyonım. Bizim çoğumuz hâlâ inanıyoruz. Sizin çoğunluğunuz ise inanıp inanmadığı- nızdan emin değil. Denklemin öteki yanı- na gelince, siz hâlâ teknolojik ve ekonomik Islam'dan Avrupa'ya doğm-ya da tersi- yayılan daha önceki dalgalann büyük ço- ğunluğu kısmen de olsa ekonomik neden- liydi. Muhammet'in ölümünden sonraki yüzyılda Arap çölünden çıkan Araplar, din- sel bir heyecanla hareket ediyorlardı, fakat aynı zamanda çölde kendilerine hayat sağ- layacak yeteri kadar vahanın olmamasından da etkileniyorlardı. Altmordu ve Türkler de Orta Asya'dan aynı nedenlerle göçtüler. Haçlı Seferleri'nin insan gücünün çoğu, yeni Avrupa'nın top- rak sınıfının genç çocuklanndan oluşuyor- du. Ortaçağ Avrupası'mn kırsal ekonomisi ortaçağ karanlığının sonuna yaklaştığında, bu genç insanlann yapacak pek bir işi kal- madı ve bunlar heyecan peşinde koşmaya başladılar. 19. yüzyıldaki imparatorluk ku- ruculan da biraz böyleydi. Genç insanlar işsiz Beni günümüzde kaygılandıran şu ki Is- lam dünyası Avrupa'nın güneyinde ve do- ğusunda pek çok genç insana sahip ancak onlan besleyecek ya da meşgul edecek ye- teri kadar şeye sahip değil. Fas'tan lran'a ka- dar Muslüman nüfusun ağu- bastığı 19 ül- keden yalnızca dördü -Fas, Tlmus, Yemen ve Türkiye- doyurmak zorunda olduklan insanlardan daha hızlı büyüyen ekonomi- lere sahipler. Öteki 15 ülkede halk giderek yoksullaşıyor. Bu 15 ülkenin dördünde nü- fusun yansı, dokuzunda ise yüzde altrmşı 25 yaşın altında. Bu, daha şimdiden bir iktisadi göç dal- gası yaratıyor; ekonomik yoksulluk daha büyük siyasal baskılan beraberinde getirir- se, bir siyasal göç dalgası da yaratacak ve öfkeli bir çok devrimci de buna dahil ola- cak. Bu, bu kadar çok mülteciyi kabul ede- meyeceğini söyleyen Avrupa ile onlardan kurtulmak isteyen hükümetler arasmda yeni somnlar yaratacak. Bu tartışmalar başka şeylerle kanşacak. Dünyamn bizim bölüm- lerimiz arasında hareket özgürlüğü, Avru- pa'mn Arap petrolüne ulaşması ve Saddam Hüseyinlerin gelecek kuşağının ihtiraslan. Yeni Arap liderliğinin yanhş türü, yeni Arap özgüveninin yanlış türünü yaratacak. Ve bü- tün bunlar kimyasal silahlann ve nükleer füzelerin dünyasında olacak. Sonuçlan ön- ceden kestirebileceğimi iddia edemem, an- cak sorunlar yaratacak unsurlar var. MAHMUT, Gerçekten de var. Şimdi ay- nntılarda farklılaşsak bile Islam ve Avru- pa'nın bir carpışmaya yol açmadan, önü- müzdeki 50 yıh nasıl aşacaklanm söyleye- lim. Her iki tarafm da iyi yürekli insanlan, tehlikeyi sınırlandırmak için neier yapabi- lirler? FRANCİS: Sanıyorum bu, 21. yüzyılda içinde yaşayacağımız dünyamn temel özel- likleri hakkında görüş birliği içinde olup ol- madığımıza bağlı. Eğer görüş birliğine ula- şabilirsek iki farklı geleneğin, Hıristiyan ve Muslüman geleneklerinin bu tür bir dünya ile nasıl uyuşacağım kendi kendimize sor- malıyız. Son iki yıl 1989 ve 1990, insanın dünya- da günlük yaşamını nasıl örgütlemesi gerek- tiğine ilişkin fikirlere büyük berraklık ge- tirdi. Komünizmin borgunundan sonra si- yasetin ve ekonomisinin, bu işleri nasıl "becereceğini" bilen bir avuç insana bıra- kılabileceğine inanmak artık mümkün de- Bireysel sorumluluk Yeniden bireysel sorumluluğa döndük, her insanın kendi hayatının sonımluluğu- nu kendisinin taşıdığı inanana; sizin belirt- tiğiniz gibi Müslümanlar'ın ve Hıristiyan- lar'ın paylaştığı fıkre. Gelecekte dünyada herkesin hayatm siyasal yani için demokrasi talep edeceği, ekonomik hayatın temeli ola- rak da piyasa ekonomisindeki serbest ter- cihi isteyeceği bana çok açık gibi görünü- yor. MAHMUT. Benim demokrasiyi algıla- mam sizinkinden biraz farklı olabilir, bu- nu biraz sonra açıklayacağım. Ama genel- de katılıyorum. Açıkça söylemem gerekir- se, geçmiş 70 yılda komünizm, benim İs- lamlığım sizin Hıristiyanüğmıza göre daha. iyi durumdaydı. Komünist hükümetlenn çoğu dünyamn Hıristiyan bölümünde ikti- dara geldiler. Dışandan dayatılmadıkça, ko- münistler hiçbir Islam ülkesinde iktidara gelmediler. Bazı çılgın Hıristiyanlar, komü- nizmin "bir başka Hıristiyan sapkınlığı" ol- duğunu söyleme>'e kalktılar. Her Muslüman onun ne olduğunu gördü, o her ikimizin de düşmamydı. Şimdi lafı uzatmadan bunu bir yana bırakalım. Gelecekte, insanlann her yerde, dünyevi yaşamlarının nasıl örgütle- neceği konusunda söyleyecekleri çok daha fazla şeyin olacağı konusunda anlaşıyoruz. FRANCİS: Peki öyleyse bu noktadan de- vam edelim. Hıristiyanlığın, dünyamn be- nim bölümüme sunduğu fıkirlerin demok- rasi uğraşında Islam tarafından üretilen fı- kirlerden daha iyi bir temel oluşturduğuna inamyorum. Örneğin kilise ile devletin ay- nlması temel fıkrini Hıristiyanhktan öğren- dik. Başkafikirierde degerii Bu esastır çünkü Allah ile ilgili konular- da egemen olan mutlaktır. Burada işler doğ- ru ya da yanlış olabilir, ancak herhangi bir oylama durumu değiştiremez. Ancak dün- yadaki günlük yaşantımm düzenlemede eğer bunu demokratik bir biçimde yapmak istiyorsak, başkalanmn fikirlerinin en az bi- zim fikirlerimiz kadar değerli olduğunu ka- bul etmeliyiz. Bu göreceliğin, dürüst kuşkunun alanı- du*. İki ülke birbirinden ayndır. Hıristiyan- lara başmdan beri şu söylendi. "Sczar'ın hakkını Sezar'a, Allah'ın hakkını Allah'a ve- rin." Kuran, affına sığınarak söylüyorum, Müslümanlara böyle bir şey söyleyebilecek bir şeye sahip değil. Tersine, böylesi bir ay- rımın günahkârlık demek olduğu size söy- lendi. MAHMUT O ilkenin hayata geçirilme- si Hıristiyanlann çok vaktini aldı. Sizin kut- sal Roma imparatorlanmz ve sizin Orta- çağ'daki papalannız birçok siyasal düzen- lemeye gittiler. Genel olarak Isviçrelilerin hayranhk verici eski tecrübelerini bir yana bırakırsak küise ile devletin aynlmasının zo- runlu koşulu olarak belirttiğimiz demokra- siyi gelistirmeye başlamak sizin 1.690-1.700 yüınızı aldı. Bu süre îslam'ın hayatından uzun. Bize de zaman tammahsımz, sizin Mat- ta'ya göre tncil'deki tsa'dan almtmız kadar açık bir cümle gösterememekle birlikte bir- çok Islam ülkesi din işiyle, devlet işi ay- nmım kabaca, ama becerikli biçimde uy- guhıyorlar. Bunu demokratik biçimde yap- mada son derece yavaşız, ama siz de öyley- diniz. Komşunu kendin gibi sev FRANCİS: Ancak bu, Tann-devlet ayn- mının çok derinine gidiyor, demokrasinin uygulanması, başka halklara karşı yalnız- ca fikren değil, fakat yurekten de özel bir tavır almayı gerektiriyor. Bu insanlar pek güzel görimmeyebilirler, o kadar akıllı ya da Aristo veya Adam Smith hakkında o kadar bilgi sahibi de ol- mayabilirler, ancak yine de bu insanlar öte- kiler kadar önemlidir. Bu, insanlann doğal olarak hissettikleri bir şey değildir, okullar- da sosyoleji derslerinde de öğretilemez. Bu- cünü elde ederse benzer bir kapımn açıla- cağına inamyorum. Eğer bu gerçekleşirse bizim demokrasimiz bir iki özel avantaja sa- hip olabilir. FRANCİS: Hakh iseniz birlikte bir ne- fes alabiliriz; Aksi takdirde 21. yüzyılda ba- nşa yönelebilecek başlıca tehlikeler kolay- laşabilir. Gerçekten de Avrupa'mn Röne- sans'ta ve Reform'da serpibnesine ekono- mik ve Avrupa'mn Araplardan 600 yü ön- ce ithal ettiği öteki nedenlerin yardıma ol- duğunu gönül rahathğı ile kabul ediyorum. Sizden, sizin klasik Yunan'dan öğrenmiş ol- duğunuz doğal bilimleri ve öteki şeyleri ye- niden öğrendik. Bunlan ortaçağm karanlık- larında unutmuştuk. Bu kısmen Avrupa- mn yeniden uyaıunasmın nedenini oluştu- ruyor. Teşekkürler. Ancak eğer gerçekleşir- se, sizin demokrasi versiyonunuzun bazı ba- kımlardan bizimkinden daha iyi olacağuu söylerken neyi kastettiğinizi sorabilir mi- yim? MAHMUT. Siz, sizin dininizin demok- rasinin temellendirilmesinde sahip olduğu avantajlan belirttiniz. Şimdi ise ben benim dinimin sahip olduğunu sandığım iki avan- tajı belirteceğim. Bunlardan birincisi, Müslümanlann <rk sorununda daha iyi durumda olduğudur: Bu, önünüzdeki yüzyılda büyük önem ka- zanacak. Kuran bu konuda çok açık. Ba- şında şöyle der: "İnsanlar tek bir milletti," ve şöyle devam eder: "Ey insanoglu, sizi milleüere ve kabilelere ayırdık, daha iyi ta- nışasınız,biUşesiniz diye; birbirinizi hor gö- resiniz diye değil." Eğer geniş bir açıdan dünyaya bakarsamz, ilkeyi hayata oldukça iyi bir biçimde geçirdiğimizi görürsünüz. FRANCİS: Doğu Afrika'da, aradan çok da uzun bir süre geçmedi, bizim Batı Afri- ka'da yaptığımız ölçüde bir köle ticartti yaptınız. MAHMUT. Doğru. Her ikimiz de hata- lanmızı kabul etmeliyiz. Ancak bir bütün olarak bakıldığında, bu konuda Îslam'ın karnesi fena değildir. Müslümanlar, Roma tmparatorluğu Hıristiyan olduktan sonra Hıristiyanlığın tarihine damgasmı vuran ırk bilincine Müslümanlann sahip olmadığı gö- rülüyor. Muhammed'in Araplara son tali- matlanndan biri, Arap olmayanlan hor görmemeleriydi. Bu, sanırım, önümüzdeki Papaz Francis:.Benigünümüzde kaygılandıran şu ki, İslam dünyası, Avrupa'nın güneyinde ve doğusunda pek çok genç insana sahip, ancak onları besleyecek ya da meşgul edecek yeteri kadar şeye sahip değil. Bu daha şimdiden bir iktisadi göç dalgası yaratıyor. İmam Mahmat: Bana karşı puan kazanmak için ekonomiyi dile getirdiniz. Avrupa değişiküği, kısmen Avrupa zenginleşince ortaya çıktı. Eğer Arap dünyası ekonomik gücünü elde ederse benzer bir kapımn açılacağma inamyorum. Eğer bu gerçekleşirse, bizim demokrasimiz bir iki özel avantaja sahip olabilir. nu öğrenmenin tek yolu, tedrici biçimde içinde yaşadığınuz fikirlerle yaşamımızı bi- i çimlendiren fikirler kümesiyle o tatsız ke- ' limeyi kullanmak gerekirse "kültüriimüzle" olur. Sizi iyice sıkışüracağım. "Komşunu ken- din gibi sev" demişti Hıristiyanlığın kuru- cusu ve bunun Allah sevgisinden sonra en önemli kural olduğunu eklemişti. Bunun dengini İslam m temel kitabında bulamam. Kuran, Allah sevgisi hakkında çok şey söy- ler; bu şahane, ama yeterli değildir. Incil (dağdaki vaaz bunun bir örneğidir) insan kardeşlerimize saygı ile yaklasmamız gerek- tiğini belirten öğütlerle doludur. Elimdeki Kuran nüshasımn endeksinde "şefkat" ya da "bagışUma" başhğı altında hiçbir şey yoktur ve birisi ile karşılaştığınızda söyle- diğiniz bir kelime dışında yalnızca bir "banş" unsunı içerir. 16. surede sabır hak- kında ve 31. surede alçakgönüllülük hak- kında çok güzel dizeler vardır, ancak bun- lar tam anlamı ile ayru şey değildir. Teolojiye dalmadan, bunun kökeninde yattığım sandığım şey hakkında kısaca bir şey söyleyeceğim. Hıristiyan dünyada yasa- yan biri için bu kişinin kendisi inanan bir insan olmasa da bir insanın başka bir in- san hakkında ne düşünmesi gerektiği yolun- daki Hıristiyan görüşüne, baba, oğul ve kut- sal ruh üçlemesine bağlı olduğu açıktır. Eğer size, İTann'mn bir insan obnak için bir parçasıru verdiği ve sonunda çarmıha geril- diği soylenmiş olsaydı, bütün insanJara karşı daha saygılı olma duyarhğmı gösterirdiniz. Üçlemeyi yadsıyan İslam, kendisini bu im- kândan voksun bırakıyor. MAHMUT. Bakın, yinelememe izin ve- rin: Bize zaman tammahsımz. Incil'in güç- lü yanlan var, komşularla ilgili sözleri de buna dahil. Kuran'ın da güçlü yanlan var, özellikle Allah'm kerameti hakkında. Fakat 600 yıl önce, Hıristiyanlığın Îslam'ın kaba- ca bugünkü yaşında olduğu sıralarda, Hı- ristiyan dünyasmın siyasetleri Îslam'ın siya- setlerinin şimdi olduğunu söylediğinden da- ha iyi durumda değildi. Milattan sonra 1390 yüında Hıristiyan Avrupa otoriterdi, acıma- sızdı. Bir Papa'sı ve bir karşı-Papa'sı vardı ve On birinci yoksa On üçüncü müydü, Haçh Seferi'ne çıkıp çıkmamayı tartışıyor- du. Avrupa daha iyisine ulaşma şansından uzaktı. Demokrasi zor gelişti Bana karşı puan kazanmak için ekono- miyi tartışmanın başmda dile getirdiniz. De- mokrasinin gelişmesi dahil ohnak üzere da- ha iyiye yönelik büyük Avrupa değişiküği, kısmen Avrupa zenginleşince ortaya çıktı. Refahın, boş zamanların ve ince düşünce- nin yaygmlaşması, Rönesans'ın ve Reform- un ortaya çıkardığı manevi güçlerin özgür- leşmesine yardıma oldu, bu ise demokra- sinin kuruluşuna yol açtı. Manevi güçler oradaydılar, bekliyorlardı. Ekonomik büyü- me bir anahtardan başka bir şey değildi, ötekilere kapıyı açıyordu, ama rolünü yeri- ne getirdi. Eğer Arap dünyası ekonomik gü- yüzvılda anlam kazanacak. Öteki avantajı modern Baü'daki insan- lann anlamalan daha zor olabilir, aacak uzun vadede daha da önemli olacak. Öyle samyonım, İslam, Batı'mn zaferinin için- de yatan şeye, gücün içinde yatan gOçsüz- lüğe işaret edebpir. Muflak alanından çıkış Sizin de belirtmiş olduğunuz gibi demok- rasinin ve kapitalizmin doğuşu yaşamın bir bölumünün "mutlak" alanından çıkarüma- sı sayesinde mümkün olmuştu. Çoğulculu- ğun işleyişinde, sürekli doğrular ve sürekli yanhşlar, hatasız iyiler ve kötüler yoktur. Her insanın yargısı öteki kadar geçerlidir. Bir çoğunluk bir şeyin yapılmasına karar verdiği zaman o yapüır. Çoğunluk fıkrini değiştirirse yapümaz. Bir tarlanın, koyun- lann otlamasına mı yoksa bir bügisayar fab- rikası yapımına mı aynlacağı sorunu, mil- yonlarca insanın et ya da bilgisayar talebi ile ilgili karmaşık fikirlerine bağlıdır. Bu hayranlık verici ölçü de etkin bir sis- temdir ve 1989 ve 1990 bütün dünyanın is- teginin bu yönde olduğunu düşündUrtüyor, ancak sistem kusursuz değildir. Çoğunluğun kararları, kimi zaman bir- çok insanın geçici bir uygunsuzluk olarak değil fakat yanlış olarak gördüğü sonuçlar doğurur. Bunlar daha sonra eğer çoğunluk değişirse düzeltilebilir. Ancak bunun böy- le olacağının bir güvencesi yoktur. Dahası, bireysel tercihlerin işleyişine dayalı herhangi. bir sistemde, bazı bireyler kümenin altma düşebilirler, belki de sürekli olarak. Sistemin arabulucusu yok Sistemin bir arabulucusu yoktur, kimse sistemi dışandan gözlemez. Sistem ne ka- dar evrensel hale gelirse, kurallarda rehber- lik, eksikliğinin o kadar UrkütücU hale ge- leceğinden kaygı duyuyorum. Eğer kapitaüst demokrasi, geleceğin dün- ya sistemi olacaksa, birçok kişi iyi işleyen bir çarkın içinde yaşadığını hissetmeye baş- layacaktır, ancak yalandan bakıldığmda bu, ahlaki olmayan bir makinedir. Günlük yaşamın daha geniş bir bütünün parçası olduğunda ısrar eden yüceltilmesi gereken nesnel doğrular her zaman vardır. Islam, bu aksakhklan hatırlatır. Bu aksak- hkların nasıl düzeltileceğini tam olarak bi- lemiyorum. Ama 60 yıl önce, 1390'larda Rö- nesans'ın ve Refonn'un imdada nasıl yeti- şeceğini de kimse kestirememişti. Sizin Muslüman olmanızı da istemiyorum. Yal- nızca tamamlanmamış çoğulculuk işinde kendi yolunuzdan ilerlemenizi öneriyonım. FRANCAIS: Bir Hıristiyan olarak tabü size katüıyorum. Birçok kişi Batı dünyasın- da Noel dolayısıyla saçma sapan konuştu- ğumuzu düşunse de... Ortaçağın sonunda Hıristiyan dünyasımn uyanışına dürtüleriyle yardımcı olan İslam, her şeye rağmen mo- dern Batı'nın önümüzdeki birkaç yüzyıhn şekillendirilmesine yardıma olursa ne ka- dar güzel olur. (Ç«viri: Cfineyt Akalın)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle