Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 OCAK 1991 HABERLER CUMHURÎYET/3
Dfoskova Sirki relıiıı
RUS KAPLANLARIBU ATI YtYECEK — Kapıkule de rehın kalan Rus Durov Hayvan Sirki'ne meyve ve sebzeyi de toplattırdı. Halde yaşanan en ilginç anlardan biri de sirkin kaplanlan için
Edirne Belediyesi de yiyecek yardımı yapıyor. Edirne halindeki kabzımallann hibe ettigi kasa kasa ortaklaşa satın alınan kesimlik atın romorka çıkanlma işlemiydi. Al uzun siire traktönin römor-
meyve ve sebzenin yanı sıra Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, atıklann arasında çürümemiş olan kuna binmemek için savaşım verirken çalışanlara zor dakikalar yasattı. (Fotoğraf: Cumhuriyet)
Durov Tiyatrosu parasızlık nedeniyle Kapıkule'den çıkamıyor. Hayvanlar açlıktan kırıhyor
VEDAT YENERER
Dünyaca ünlü Sovyet
"Durov" Sirki'nin hayvanları,
Edirne Gümrüğü'nde aç ve su-
suz rehin kaldı. Hayvanlann ba-
kıcıları, bîr hafta boyunca güm-
rükte tutulan hayvanlann güç
durumda olduğunu, vagonlann
Türkiye'de bekleme parası olan
43 milyon liranin sırki getiren
Galatasaray Kulübü tarafından
ödenmemesi dunımunda hay-
vanlann birkaç gun içinde açlık-
tan ve soğuktan öleceğini be-
lirtti.
Gar Müdürlüğü yetkilileri de
"6 Sovyet vagonunun bekleme
parasının her gun arttığını ve
paranın ödenmemesi durumun-
da vagonlann çıkışına ızin veril-
meyeceğini söyledi. Galatasaray
Kulübü Asbaşkanı Selçuk Uy-
gur, kulübün konuyla ilgisi ol-
madığını belirterek "Ödenmesi
gereken para Bulgar hükümeli-
;nin onlardan geçiş olarak iste-
digidir. Bulgarlar vagonlann
bekleme parasını istiyoriar. Sov-
yet makamlannın Bulgar ma-
kamlarına faks çekmesi gereki-
yor. Ülkelerinin dışında kalma-
, ya alışık olmadıklan için bu tiır
komiinikasyon hatalan ygpıyor-
lar" dedi.
Edirne Gümrüğü'nde bir haf-
tadır, rehin kalan sirk hayvan-
larının ve bakıcılann durumunu
gönneye gittiğimizde, hayvanla-
n açlıktan kafeslerinde çırpınır
bulduk. Hayvan bakıcılan pa-
saportlanna polis tarafından el
konulduğundan çaresizlik, için-
de oturuyorlardj. Vagonlann et-
rafında bizi gören bakıcılann
sorumlusu universite öğrencisi
Filipp Zoubarev, "Siz Galata-
saray Kulübü'nden misiniz?"
diye seslendi. "Gazeteciytt" de-
yince bir anda çevremize top-
landılar.
Şisli Gösteri Merkezi'nde Ga-
latasaray Kulübü'nün isteği üze-
rine geidiklerini, ancak ilk gün-
den itibaren ilgisizlik nedeniyie
hayvanlann aç kaldığını vurgu-
layan Zoubarev şoyle konuştu:
"Moskova'dan istek yaplık-
lan zaman hayvanlann ne kadar
yemek yediklerini listeler halin-
de bildirdik. Kabul ettiler ve
gösterilere başladık. Kısa bir sii-
re sonra kaplanlara giinde 8 kg,
file 100 kilo yiyecek verilmesi
gerekirken bu oranlann dörtte
biri kadar yiyecek verdiler. Gös-
feriyi bir hafta uzatmamızı isle-
diler. 17 aralıkta başlayan uzal-
madan sonra bize ödeme yap-
madılar. 25 aralıkta ayrıldık.
Vagonlann bekleme parasını da
kontrat gereği ödemek zonında-
lar. O gttnden bugüne parasızız.
Hayvanlanmız açlık ve soğuk-
la karşı karsıyalar. Paramu
yok, bir iki güne kadar ender
rastlanan ayılan ve midillileri
kesip diğer hayvanlara yedirece-
gjz. BiitÜR dunyayı dolaşıyoruz.
En son 4 ay süreyle Japonya'-
daydık. Böyle bir dunıma hiç-
Bakıcılardan veteriner fakül-
tesi öğrencisi Luda adlı genç bir
kız, hayvanlann değerlerinin
paha biçilmez olduğunu anım-
satarak "Bizim açiığımız önemli
değil. Elektrigimiz, suyumuz,
yiyeceğimiz ve ısınmak için kö-
mıiriimüz yok. Bizim için
önemli değil. 5 giındür yemek
yemeyen hayvanlara iizülüyo-
Galatasaray getirmişti İstanbul'a
Galatasaray kulübü tarafından getirilen
Moskova Hayvan Tiyatrosu, Türkiye'den
çıkışta 'vagon parası ödenmediği' gerekçesi
ile Kapıkule sınırından geçirilmedi. Sirk
bakıcıları, çıkış parasını Galatasaray'ın
ödemesi gerektiğini öne sürüyorlar.
bir yerde düşmedik."
Bakıcılar çocuklan gibi ilgi-
lendikleri akillı hayvanlann bu
durumlan karşısında aglama-
mak için kendilerini zor tutu-
yorlardı. Gruptakilerden Ale-
xander Trechov bir anda söze
atılıyor: "Polis pasaportlarunızı
sanki kaçacakmtşız gibi aldı.
Postaneye gidip konsolosluğu
aramamızı bile engellediier. İki
arkadas pasaporüannı verroeye-
rek bu islerimizi ballediyorlar"
diyor.
ruz. Filin karnı içine çöktii. As-
lanlar kafesin içinde çırpınıyor.
Ve biz burada adeta hapisteyiz.
Hapishane bile daha rahat ve sı-
caktır. Tropikal hayvanlar bu
soğukta ölmek üzereler" diye-
rek ağhyordu.
Edirne'den Bulgaristan'ın
Varna şehrine ve oradan da ge-
miyle SŞCB'nin Odesa limanı-
na ve daha sonra da Moskova'-
ya kadar en az 3 günluk yol ol-
duğunu, para ve yiyeceklerinin
de günler önce tükendiğini söy-
leyen Filipp de şöyle konuştu:
"Koca güranık gannda sadece
bir kişi Ingilizce büiyor, o da ye-
tersiz. Yeni yılı eleklriksiz, ağaç-
sız ve ağaç geçirmek bizi iizii-
yor."
Hararetli konuşmalar sırasm-
da station bir Renault vagonla-
nn yaruna sokuluyor. Gelenler
Oralp ve Güralp Basım kardeş-
ler. Gösteriler sırasında kendi
çiftliklerinde kullanmak üzere
hayvan terbiye metotlannı Fi-
lipp ve Luda'dan sormuşlar.
Sirk elemanlan çaresiz kaldık-
larında onları İzmit'ten yardım
için çağırmıştar.
İki kardeş arabanın arkasına
kannca kararınca aç hayvanla-
ra birkaç gün yetecek yiyecek
yükleyerek İzmit'ten Edirne'ye
gelmişler, ama bu yiyecekler an-
cak 1 günlük. Sonunda beledi-
ye başkanmdan yardım alma
önerisini uygun buldular. İki
bakıcı ve Oralp Basım ile birlik-
te Edirne Belediye Başkanı
Hamdi Sedefçi'yı aramaya ko-
yuluyoruz. Konuya oldukça du-
yarlı yaklaşan Başkan Hamdi
Sedefçi, çaiışma arkadaşlarmı
da yanına alarak derhal Edirne
haline geliyor. Günlerden pazar
ve her yer kapalı. Bakıcılar ilgi
karşısında oldukça duygulam-
yorlar. Kabzımallardan Musta-
fa Çoğ ve Osman Cankaflı da
duyarlı bir şekilde kasalarla el-
ma, çuvallarla havuç, lahana,
kabak ve yeşil salata çıkartarak
belediyenin ayırdığı römorklu
traktöre yerleştiriyorlar.
Belediye Başkanı Hamdi Se-
defçi ve Oralp Basım kendi cep-
lerinden verdikleri parayla bir at
satın alıp ilk etapta hayvanlan
doyurmak için kestiriyorlar.
Galatasaray Kulübü Asbaş-
kanı Selçuk Uygur, hayvan ti-
yatrosu bakıcılarının iddialan
ile ilgili olarak şöyle konuştu:
"Kulübümüzle ilgisi yoktur.
Protokolde İstanbul il sınırlan
içindeki masraflar bize aitti.
Onlara 80 bin dolan kazanç, 20
bin dolan da masraf oimak uze-
re toplam 100 bin dolar para
verdik. Bir de iyi niyetimizi gös-
tennek için Edirne'ye kadar bir
arkadaşımızı eslik etmek üzere
görevlendirdik. Bulgar Giimrii-
ğü ile problemleri var. Vagon-
lann bekleme parası olarak bu
parayı istiyoriar. Bulgar Demir-
yollan ile Sovyet makamlan
arasında olan bir konu. Sovyet-
ler Birliği dışında kalmaya alı-
şık olmadıklan için bu tur ko-
miinikasyon eksiklikleri dogu-
yor."
Ali Baba ve Kırk Haramiler'i
sahneye koyan Murat Göksu
fArap müziği
sayguı'
Sergilediği yapıt "arabesk esinli" olduğu
îddia edilen sanatçı, "Solistin söyleyişindeki
ses kaynaklarının arabesk izlenimi
uyandırabileceği"ni söyledi, "Ravel'in
Bolerosu'nda da Şehrazat'ta da arabesk var,
ama Türkiye'de arabesk müzik yozlaştı" dedi.
ANKARA (Cumhuriyet Bo-
rosn) — "Opera sanatçılan ve
müzik adamları tarafından
"arabesk esinli" olduğu öne sü-
rülen "Ali Baba ve Kırk
Haramiler" adL operayı sahne-
ye koyan Ankara Devlet Opera
ve Balesi Sanatçısı Murat Gök-
su, iddialan "ilgisi yok" diye
yanıtladı. "Ali Baba ve Kırk
Haramiler"in evrensel boyutla-
ra ulasabilecek bir yapıt olduğu-
nu söyleyen Göksu, "Bir Tiirk
bestecinin yazdığı opera olarak
kıvanç duyulacak bir eser" de-
di. "Yapıtın tamamen makam-
sal hazırlandığı, ancak solistin
söyleyişindeki ses kaynaklarının
arabesk izlenimi uyandırabile-
cegini" söyleyen Genel Mudür
Erol Gömürgen'e, "Ne demek
istiyor. Bu operada söyleyen sa-
natçıların hepsi çok iistün
sanatçılar" diyen Göksu, "Bu
opera, bana göre arabesk değil.
Ben, herhalde arabesk bir ope-
rayı sahneye koymam" biçimin-
de konuştu. Sanatçı yapıtta ma-
kamlar olduğunu "arabesk" id-
dialarını öne sürenlerin bu ne-
denle yanıldığını söyledi.
Göksu, "Haramibaşının Ar-
yası" adlı bölümün arabesk ol-
duğu yolundaki iddialara "ilgisi
yok" diye karşılık verdi. "Ba-
na göre bu operamn ne olduğu-
nu anlayabilmek için gelip otu-
rup dinlemek izlemek gerek.
Çiinkii benim sahneye koydu-
ğum bir eser. Ben buna, arabesk
değil ya da modern, ne desera,
onun bir dışanya çıkışı var.
Ama ben, herhalde arabesk bir
operayı sahneye koymam" di-
yen Göksu, sözlerini şöyle sür-
dürdü:
I
Y "Bu, benim kişiliğimle ilgili
bir şey. Arabeski vadsıdığım
için degil de ben çoksesli müzik-
ke uğraşan bir insanım, ama bu-
hun ne olduğunu, insanlar ge-
lip izleyerek gorme durumun-
Ua."Göksu,operamn "arabesk
Winü" olduğu yolunaakı uyan-
nın, söz konusu bölümü izleyen
müzik adamlan ve opera sanat-
çıları tarafından sömürgence
yapıldığının anımsatılması üze-
rine, "Onlann o söyledikJeri de
bir yere dayanıyor muhakkak.
Ama neyi istemiyoriar? O ope-
rayı mı, yoksa başka bir seyi mi
istemivor'ar? Yani, sansasyon
yaraup baska bir yere mi var-
mak istiyoriar? Onu da biknek-
te yarar var. Konu bu operay-
sa, bu opera arabesk değil ba-
na göre" diye konuştu. Aksu,
Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürü Erol Gömürgen'in,
"Yapıtın tamamen makamsal
olarak hazırlandığı, ancak solis-
tin söyleyişindeki ses kaynakla-
rının arabesk izlenimi
uyandırabileceği" biçimindeki
açıklamasıyla ilgili olarak da
"Genel Müdiir'ün söylediği de
bana göre doğnı bir cümle de-
ğil. Ne demek istiyor? Bu ope-
rada söyleyen sanatçıların hep-
si, çok üstün sanatçılar. Söyle-
şiden kaynaklanıyor diye bir şeyi
kabul etmiyorum ben" dedi.
Göksu, bir soru üzerine, Ali
Baba ve Kırk Haramiler'in
"Evrensel boyutlara ulasabile-
cek bir yapıt" olduğunu söyle-
di.
Göksu, "Çiinkii bizden ma-
kamlar var bir kere. Zaten,
arabesk' diye değerlendirenler
de oradan yanılıyorlar. Ravel'-
in 'Bolerosu'nda da 'Şehrazat'-
ta da arabesk mimaride de ara-
besk var. Ama Tiirkiye'deki
arabesk müzik yozlaştı. Yoksa
Arap müziği çok saygın bir mü-
zik. Niye milletin kafasına takı-
lıyor ki bu, Arap müziği, Arap
halkının müziğidir. Bizim sergi-
lediğimiz bu operada Arap mu-
ziği yok. makamsal müzik var.
Makam var. Arap teması hiç
yok maalesef. Bence olmalıvdı.
Olsaydı bu bana komik gelmez-
di, anormal olmazdı. Niye ol-
masın, konu, masal Arap değil
mi? Ama yok" diye konuştu."
Yeni Yılda
Sağlık, Başarı ve
Mutluluklar
Dileriz...
TURK TICARET RANKASI
TÜRKBANK
"İkinciAdresiniz"
DUNYADA BUGUN
AIİSİRMEN
'Talih Kuşu'...
Avrupa'nın bir sürü sarayında bulunmuş olan hatta bir kez
İstanbul'a kadar uzanan Casanova, son derecede ilginç olan
anılarında, Fransız sarayında başından geçen bir olayı an-
latır.
Maliye bakanı, kralın kendisinden, halkın seve seve öde-
yeceği yeni bir vergi türü bulmasını istemiştir. Casanova SH
kıntıda olan bakana, lotaryayı önerır. Gerçekten de halkın ik-
ramiye kazanmak umuduyla satın aldığı biletler sayesinde
hazıneye para girer.
Lotarya, bir talih oyunu olmanın da ötesinde, devlet teke-
linde olduğu sürece, hazinenin gelir kaynağı, halkın seve se-
ve, gönüllü olarak ödediği bir tür vergidir.
Talih oyununu devlet kendi tekeline almadığı zamanda, ba-
zı kişi ve kuruluşlara belirli bir karşılıkla bırakır. Bizim, 'Milli
Piyango'nun öyküsü de böyledir.
Osmanlılar döneminde, birçok ayrıcalık yabancılara veri-
lirdi. Talih oyunu oynatma ayncalığı verilen yabancılardan biri
de İtalyan uyruklu Bay Bianco idi. Bianco'nun lotarya oyunu
zamanla öylesine ün kazandı ki artık talih kuşu' ile ayrıcalık
sahibinin adı özdeşleşti. İşte piyango sözcüğü, Bay Bianco1
nun adının dilimize uyarken geçirdiği değişimdir. Cumhuri-
yet döneminde, her şey millileştirilir, birçok şey devletlestiri-
lirken Bay Bianco'nun oyunu da millileştirildl ve 'Milli Piyango'
oidu.
199O'ı geride bırakıp, 1991'e adım attığımız dün gece hiç
kuşkunuz olmasın ki milyonlarca kişi, 'Milli Piyango'nun 'ta-
lih kuşu'nun kimin başına konacağını. nefeslerini keserek
beklediler.
'Milli Piyango' bu yıl rekorlarına bir yenisini ekledi. Büyük
ikramiye, 22 milyara çıkarken satılan bilet sayısı da 22 mil-
yona yükseldi.
Yalnızca satılan bilet sayısı bile aldığınız tek bilete büyük
ikramıyenin çıkma şansının ancak 22 milyonda bir olduğu-
nu gösteriyor.
Yanı, büyük ikramiyeyi kazanma şansınız, can güvenliği-
nin en alt düzeyde olduğu karayollarımızda, trafik kazasına
kurban gitme olasılığından daha zayıf. Ya da tütün içenleri-
mizin akciğer kanserine yakalanma olasılığının, büyük ikra-
miyeyi kazanma olasılığından on, yüz, hatta belki de bin kat
yüksek olduğunu söyleyebiliriz.
Ama nedense, bunları hiç kendimize kondurmayız da bü-
yük ikramiye şansına ciddi biçimde bel bağlarız.
Son günierde yolda ciddi, dalgın yürüyen adamlar gördü-
ğümde hep onlann kazandıkları yirmi iki mılyarı ne yapacak-
larını düşündükleri ızlenimine kapılıyorum.
İnsanlar, 'talih kuşu'nun kendi başlarına konacağına inan-
mak için öylesine özgün ve ilginç gerekçeler buluyorlar ki.
Geçenlerde, bir arkadaştm, oğlu ile zarif sözlüsünü yeme-
ğe götürmüş ve tam sofrada otururlarken gelen Milli Piyan-
go satıcısından 'çocuklara çeyiz olsun' diye bir bilet almış.
—Çıkacağını nereden biliyorsun? diye sordum.
—Vallahi bizim oğlan, o kadar zarif, hoş, akillı, sevimli, ter-
biyeli bir kızı bulabildiğine göre bayağı şanslı. Başına bir talih
kuşu' konduğuna göre ikincisi neden konmasın.
Gerekçeye karşı soyleyecek bir şey bulamadım.
Yılbaşına birkaç gün kala, Bodrum'a gitmek için Atatürk
Havalimanı'ndan İzmir uçağına binmeye hazırlanan bir başka
dostum ise şişman, bıyıklı, patlak gözlü, kel ve abus suratlı
bir ahbabına rastlayınca hemen
—Aman ne rastlantı deyip, yanı başlarında bitiveren satı-
cıdan bir piyango bileti almış.
Bakalım, suratsız herife rastlamayı şans sayan dostuma
bir şey çıkacak mı?
Evet, insanlarımız nedense 'talih kuşu'na öylesine inanı-
yoriar ki herkes bilet peşinde koşuyor ve 22 milyar olasılığı-
nın 22 milyonda bir olmasına aldırmıyor.
Piyango bileti alıp, başına 'talih kuşu' konmasını bekieme-
nin saçmalığına bir tüıiü akıl erdiremiyorum.
Genelde Milli Piyango'yu almayanlar, alanlardan daha ta-
lihli çıkıyorlar.
Ne var ki bu gerçek yine de insanların 'talih kuşu' çılgınlı-
ğını önleyemiyor.
vallahi koca koca insanların bu çılgınlığına bakınca, za-
man zaman öfkeleniyorum.
Talih kuşu' öyle kolayca kimsenin kafasına konmuyor. Milli
Piyango'dan da büyük çoğunlukla hiçbir şey çıkmıyor. Yine
de koca adamlar saf saf biletleri ceplerine indiriyorlar.
Bu yılbaşı karım da bir Milli Piyango bileti almış. Gece ya-
nsı çekilişinden sonra birbirimize girdik.
— Bu kadar saflık insanı çıldırtıyor, diye çıkıştım.
Sonra da ekledi m:
—Biliyorsun ki hiçbir şey çıkmıyor.
— Sen nereden biliyorsun çıkmayacağını? diye diretti.
lyice tepem attı:
—Nereden biliyorsun var mı? Çıksaydı, benim hem de üç
değişik kentten aldığım, attt biletten birine çıkardı. Oysa amor-
ti bile yok dedim.
Hem bizim hanımın ağzının payını vermiştim hem de 'ta-
lih kuşu'nun bizim tarafa uğramamasından duyduğum düş
kırıklığı ile öfkeyi giderip rahatlamıştım.
Ne tuhaf oluyor şu insanlar ve ne olmaz umutlara bel bağ-
lıyoriar değil mi?
KISA KISA ~
• Askeri Yargıtay'da boş bulunan üyeliklere atamalar
yapıldı. Resmi Gazete'de dün yayımlanan üçlü
kararnamelere göre Genelkurmay Başkanlığı Askeri
Mahkeme Hâkimi Yarbay Suat Soykan, Hava Kuvvetleri
Komutanlığ) Adli Müşavirliği'nden Yarbay Necmettin
özkan ve 9. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı'ndan
Yarbay Ramazan Ulak, Askeri Yargıtay üyeliğine atandı.
Resmi Gazete'de ayrıca 10 yedeksubayın askeri hâkim
sınıfına geçirildiğine ilişkin üçlü kararname de yayımlandı.
• Ankara'da eski Adliye binasında dün saat 02.00
sıralarında yangın çıktı. Binanın bacasından başlayan
yangın, itfaiye ekipleri tarafından kısa sürede kontrol
altına ahnarak söndürüldü. Kalorifer tesisatında meydana
gelen arıza yüzünden çıkan yangında can kaybı olmadı.
• Adıyaman'ın Gerger
ilçesine bağlı Gülyurt
bucağındaki kahvelerde
ihtiyar heyetinin altı yıl
önce aldığı karar gereğince
her türlü oyunun yasağı
sürüyor. Üç bin nüfuslu
bucakta "tavla oynamak"
için iki saat uzaklıktaki
Gerger'e gittiklerini belirten
gençler, "Bucakta
çalışabileceğimiz iş yok. Bu
nedenle günümüzün büyük
bir bölümü kahvelerde
geçiyor. Ancak orada da
oyun oynayamıyoruz"
diyorlar.
• Karayollarında dün meydana gelen trafik kazalannda
4 kişi oldü, 3'ü ağır 6 kişi yaralandı. Adapazan'ndan
İstanbul'a giden yolcu otobüsü hatalı sollama yüzünden
karşı yönden gelen kamyonla çarpıştı. Kazada şoförler
Mustafa Korkmaz ve Turan Yağışman olayyerinde,
yolculardan Osman Alemdar ise kaldınldığı hastanede
öldü. Konya'nın Seydişehir ilçesinde de Osman Uçar
kamyon-otobüs çarpışması yüzünden hayatını kaybetti.
• Ankara Emniyet Müdürlüğü ekipleri, silah kaçakçılığı
yapan 10 kişilik bir şebekeyi yakaladı. Ankara Emniyet
Müdürlüğü Silah Mühimmat ve Kaçakçılık Şube
Müdürlüğü'nden yapılan açıkalamaya göre ekipler,
Güneydoğu'dan getirilen tabanca ve mermilerin Ankara'da
satıldığını tespit ettiler. Bunun üzerine yapılan
operasyonlarda Nadi Sosyal, Tahir Kahraaıan, Şenol
Aydın, Hüseyin Benli, Hidayet Kara, Alaatün Sakarya,
Abdullah Karadoğan, Faruk Birbilen, Alaattin Ozaydın ve
Mustafa Karaoğlu yakalandılar.