22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
lumhuriyet Sahlbs Cumhunyet Matbaacıllk vc Gazetecıllk Turk Anonım Şırkett adma L PoJıtıka CdriB^tum Dıs HaberleT Lrçaa Bajrt Efcontifllı O*tn Twfc«B. tş Seıu ika Şakna Kemri. kullıu Crlajlurr liianbu! Sldir \»dl 0 Gcnd >ayın Müdrru H n » Ccaud. VluKsese Mudlıru Hiberim krmml *fk. E(l«ı O « r 5wl«". Hı&n Aratfınuı l a a InUa. < ur Haberleı. <«<*« !>•*••. b<ur Duutnun' Eniae l>«kllgil, Yai! l>lerı MudUrü Okl) GoarlKln. 0 Habcr Merkezı 4Mafc«Ar t n t a , Du Yuılar t n a Çalifkaı. \ujtuma ŞaMa «l|a>. Duafcmt tMıfek l u n 0 KoordıMUlf AkaO konb» Muduru talflK BaW. Sa>fa Du2eı» Vöneimenı Al V > f 7em«/r'/f 9 Maı Iskr £n>l trt« # UıdusetK Batnl *atr 0 BuKe Planlama W l JuaaaİKKetla 0 fokjm Aj» An» 0 Ek ANK4R* Ahl»« Tın. İZMİR Hftntl Çtttakm». \DANA <*1in ^Ijtnojlu »ı.ntoı H«l» AtwT 0 İHıre Htoı» Gmr 0 Isklm* <Wt, (.rt.l 0 B.i»ı lsk<- >«l lul 0 Prno >tfwn *«/WM Ba^in \adır Nad* Bascn ır taven Cumhuntr- \far!waafck ıc Gmteuiık TA Ş. Türk Oclfı Cad Oku> A t M lai(a> l o . Ham» 34334 !•. Pk 246 h^mtnL. ıd 512 05 05 IX b l ! Teta 212M F u ( l | 526 60 72 ^ t o u i . Hiknf « M v Ok.ı *n,ta < ı t e ZlJ» Gûtaıp BU InkıUp i S o 19 4 Td 133 II 41-4- Teta 42344, Fu. (4) I3J U n a IJnr M « m llkrn 0< -,' 0 Ijarir H Zıva gl> l"2 S. 2/3. W 13 12 30 Tdd- 32359, Fu. (]1> 19 53 6» Alı V™«, Atan [>• 0 U » . liono Cad 119 <i \o I KM I. Td I» 3- s: (4 taı) Wer 6215!. Fu flj 19 23 7t TAKVİM: 30 EYLUL 1990 Imsak: 4.27 Guneş: 5.52 Öğle: İI.59 Ikindi: 15.17 Akşam: 17.16 Yatsı: 19.16 BALMAİVden siyah payetli orijinal, kısa bir gece elbisesi bitti,yazbaşlıyor.Denizler, güneşler, güzelim yaz sabahları, sıcak yaz öğleden sonraları, yıldızlı yaz geceleri... Her modacı sabahtan öteki sabaha, sporu, abiyesi, ultra abiyesi ile işleyecek yazı. Gelecek günlere kendi umutlarını, kendi zevklerini, kendi yorumunu getirecek. NECLA SEYHUN Bir hafta sonra yaz başlıyor Milano'da. Ondan on gün sonra da Paris, yaz modasına kapılannı açacak. Açılan bu kapılardan insarun içini sımsıcak eden umutlar, ışıklar, renkler girecek gene, Denizler, güneşler, güzelim yaz sabahları, sıcak yaz öğleden sonralan, yıldızlı yaz geceleri... Her modacı sabahtan öteki sabaha sporu, abiyesi, ultra abiyesi ile işleyecek yazı. Gelecek günlere kendi umutlannı, kendi zevklerini, kendi yorumunu getirecek. Şu anda yanşmanın son modelleri üzerinde çalışılıyordur... Heyecan doruktadır. Her modacı dünyanın gözleri önüne sereceği modellerin son hazırhkları üzerindedir. Bu çaiışmalardan, bu dönemden kim kazançlı çıkacak?.. Kapüar açılınca on, on beş gün sonra defilelerin biri bitip öteki başlayınca, dünya akın edince alıcısı ile basını ile bu salonlara, kim ne kadar başarıh oldu, goreceğiz. Hangi kral öldü, hangisi çıktı tahta, anlaşılacak. Mevsimlik kralhklar bunlar. Ama olsun varsın. Moda dünyasmda her şey kısa ömürlü zaten. Bir tahtı ele geçirip de yayılıp kalmak yok öyle. Her an onun elden gitmemesi için çaba harcamak gerek. Şimdi, ellerinde davetiyeler, kapıların önünde itişip kakışıp içeri girmeye çalışan yüzlerce, binlerce kişi, gene epey çetin bir hafta, bir on gün geçirecekler. Ama madalyonun bir de öteki yüzü var. Asıl çetin haftayı kapının öteki yanındakiler geçirecek. Defile bitip de çıkış kapılanna yönelindiğinde, sağdan soldan davetlilerden yorumlar duyulur: "Çok güzeldi...", "Biraz fazla kiasik", "Kırmızıyı ne kadar çok kullanmış...", "Etekleri fazla kısa tutmuş." Bu kadar. Öteki defîlenin kapısına kadar konuşulur bu. Sonra gelsin yeni modacı, gelsin yeni yorum... Oysa, kritiği yapılan bu koleksiyon, tüm emekleri, tüm sorunJan ile gerilerde kalır. Kalabalığa, alkışlara, tebriklere göre bir "kalış" olur bu. Ya sevinçli ya düşünceü ya üzgün. Salon boşalmıştır. Mankenler acele ile soyunurlar. Öteki defilelerde işleri vardır. Kulisten kaçar gibi çıkar giderler. Modaevi görevlileri oraya buraya atılan, dağılan kıyafetleri toparlayıp geri dönmeye hazırlanırlar. Oyun oynanmış, kazanılmış ya da kaybedilmiştir. "Kısaydı, klasikti, yeni bir şey yoktu. Kırmızı çok kullaıulmıştı" gibi kısacık yorumların ardında aylar süren çok sıkı bir çalışma vardır oysa. Ne dopdolu günler ne uykusuz geceler... "Kırmızı şu ton mu olsun, bu ton mu?...", "Eteğin kenanna biye geçelim mi, geçmeyelim mi?.." "Yakayı sivri mi açalım, yuvarlak mi?" Hepsi bir bir gözden geçirümiş, sökülmüş, dikilmiş, bazen tümuyle değişmiştir. Çoğu en ufak bir ilgi uyandırmadan gelir geçer podyumlardan. Mankenler ışıklann altında gider gelirler. Bir tur, bir tur daha. Ne bir ses ne bir nefes!.. Oysa ne umutlarla hazırlanmıştır o model. Ne çok alkış alacağı umulmuştur mankenin sırtında. "Bravo!.." diye karşılanacağından emindir ekip. Ama elJeri böğürlerinde kalır. Moda kadar oynak, moda kadar kararsız ne var?.. Tüm çabalar, tüm umutlar suya düşebilir her an. ^ Sonra basın geçidi gelir. Gazeteciler ne yazacaklar, nasıl yazacaklar?.. Bazan kötü yazmaya bile değer bulunmaz bir koleksiyon. Ya iki satırla geçiştirilir ya da o bile yapılmaz. Bir modacı için ne korkunç!.. Daha sonra satış dönemi gelir. Modacılar için bir sırat köprüsüdür bu. Modellerle bu köprüden geçilir ya da geçilemez. Yılda iki kez a>nı heyecan, aym korku. Kötü giden bir koleksiyonun ardından bile gene de yeni tir şevk ve heyecan bulup yeni koleksiyona hazirlanmak gerekir. "Kırmızı daha mı açık olsun, daha mı koyu?" "Omuzlar daha mı geniş, daha mı dar?.." Kıl yeniden İcırka yarılmalıdır. Umudu ve heyecanı hiç kaybetmeye gelmez. Şu an umutlann dorukta olduğu an. 91 yazı, yorumlarla gün ışığına çıkmaya hazır. Modeller... Modacıların çocukları. Onlann şanslı olmaları için içleri titriyor. Ama belli mi olur?.. Ne derler: "Anne-baba çocuklannın tahtını yapar, ama babtını vapamaz!.." LOUİS Feraud'dan kimono ceketli bir (akım. Emprime ipekten, kapitone dikişlerle siislü. Kaçakçılık dünyasının önde geten isimlerinden Edip Telli, Cumhuriyet'e anlattı: Antikanın kalbi, Kapalıçarşı\la atar ÖZGEN ACAR !STANBUL/MÜNtH/NEW VORK — Kaçakçılık dünyasının önde gelen isimlerinden Edip TfeUi, Munih'te kendisiyle ko- nuşmamızdan 5-10 gun önce Turk vatandaşlığından çıkanl- mıştı. 403. sayılı yasanın 25. maddesinin (g) bendi gereğince "izin almaksızın başka devletin nymguna girdigî için" Bakanlar Kurulu kararı ile Türkiye Cum- huriyeti vatandaşı olma hakkı- nı yitirdi. Buna Telli herhalde se\'iniyor ofmalı. Içişleri Bakanhğı bir yandan kırmızı bultenle Inter- pol'e Edip TeUi'yi hâlâ aratıyor, öte yandan da vatandaşlığı kay- bettiriyordu. Şimdi Edip Telli Alman makamlanna gidip Türk hükümetinin bu karannı iletse ve Alman vatandaşı olduğu için bu kararı Interpol'den kaldırta- bilir \"e istediği gibi dolaşır. Yüzyılın Definesi olayından dolayı hakkındaki Elmah Ağır Ceza Mahkemesi "gıyabi tntuk- lama" kararının zaman aşırru sûresi gelecek yıl doluyor. Telli, bundan sonra Türkiye'ye de eli- ni kolunu sallaya sallaya girebi- Iecek. Vatandaşhktan çıkmayıp "kaybettirildiği" için Türkiye'de el konulmuş olsa bile mal variı- ğına aynen sahip olabilecek. Içişleri Bakanlığı'mn bu kararı TeÛi'nin yolunu açmak açısın- dan ceza değil ödüldü ve akıl ahr gibi değildi. Bu olayı söyle- şiden sonra öğrendim. Bu işte avukatlannın rolu olup olmadı- ğını kendisine soramadım. önceki yıl Edime Kapıkuie 1 de Mustafa Coşkun adlı bir yol- cu yaklaşık üç bin adet değişik sikke ve çeşitli küçük, ancak de- ğerli yüzlerce antik eserle yaka- lannuştı. Coşkun, verdiği ifade- de bunlan, soyadını bilmedigi "Sami" adlı bir kişiden almıştı. Bir bankadan da sağlanan personel desteği ile gumnlk, po- lis ve arkeologlarca eserJerin sa- yım ve tanımlanması 15 saat sürmüştü. Daha önce elektronik kaçakçılığından sabıkalı Coş- kun'un üzerinde New York'un bir numarası Edward Merrin- den Selim Dere'ye kadar çeşitli antikacıların kartları çıkmıştı. Edip ve Fuat'ın kartları yoktu. Edip'e nedenini sorduğumda şu yanıtı aldım: "Onu tanınm ve takdir ede- rim. 8 çocuğu var. Beriinli bir Türktür. Buraya bir kez saüş için geldi. Bir masa kurdu. Kendisi- ne yardım etmem için bana yal- vardı. Birkaç muşteri gönder- dim. Yakalanan eş>ası arasında fazla bir şey yoktu..." Buna karşılık Edirne gümrü- ğündeki görevlileri sevindirmek için bu parti mala (iki milyar li- ra) değer biçilir. Bu eserler, de- ğil Türkiye'de, New York'ta Sot- heby's muzayedesinde bile bu değere satılamazdı. Acaba aym eserler Edirne Müzesi'ne bir köylü tarafından getirilseydi kaç para ile çırak çıkanlırdı? Kultür raydı. Türkiye'nin koşullarına göre Edirne ve Istanbul olayla- rında yakalanan eserler Türk müzelerine getirilseydi yabancı değerlerinden bir sıfır eksiği ile gunü gününden vazgectim, haf- tası haftasına ödenme alışıkhğı yaratılsaydı, Türkiye'de eski eser kaçağı aza inerdi. Telli'ye "Bu üç bin sikkenin Kadir Kolasın ile ilgisi var mı?" diye sorduğumda, "Gönıyorsu- nuz bu işin içindeki asıl buyuk adamiar kim..." diyordu. Daha önce "En büyük Edip, Edip'ten başka büyük yok" dediğimde katıla katıla gulmüştü. —Edip Bey size göre antika işinde Türkiye'de en bıivuk kim? lin... Kapalıcarşı antikanın mer- kezidir. Size üç çocuğumun ba- şı için yemin edeyim ki ben ilk 10 büyük arasında 9. bile sayıl- mam KapaJıçarşı'dakilerin ya- nında... Bu işin kalbi Kapalıçar- şıdır. Kapalıçarşı'ya gıdın, "Bu işin merkea borsası neresidir" dJye sorun, size gostereceklerdir. Bunu böyle bilin. Bakın KuçUk Fuat'a, kalku gitti Istanbul'a. Orada iş yaptı, operasyon yap- tı. Polis hiç el koymadı. Böyle kaçak birisi kendi pasaportuy- la Türkiye'ye gidecek, 2.5 sene iş yapacak, elini kolunu sallaya- rak işini yurütecek ve ona polis hiçbir şey yapmayacâk, olacak iş degil. Avrupa'da olsaydı he- TELLİ — Doğru. Oxford'da mı ne okumuş? Yani arkeoloji okumuş. Bilir.. Herhalde anlar her şeyden... Bu arada bir başka kaynaktan 1987'de Nevzat Telli üe Jeffry Spler^in birlikte Istanbul'a gel- diğini, Hilton'da kaldıktan son- ra Abidin Necimoğlu'nu da yan- larına alarak güneyde mavi yol- culuk yaptığını öğrenecektim. —Fuat Üzülmez ile aranu iyi olmalı. Benimle konuşmamak için hep sabun gibi kayıp gidi- yor. TELLİ — (Katıla katıla gül- dükten sonra) Ne varmış ki bun- da çekinecek? Siz gazetecisiniz, konuşmak sizin göreviniz. nuz? Türkiye'de hiç kaçakçılık olmayacağını mı düşünilyorsu- nuz? Anlatıldığina göre Edip'in Türkiye'de üç önemli adamı var- dı. Maldan anlayan Adanaiı Ke- mal DUmaç, gümrük duvarlan- nı geçen eski gümrükçü Mesul Solhan ve Sami Gülener adlı bir kişi. Bir rastlantı sonucu Mesut, firari Fuat Aydıner ile birlikte yakalanacak, bir başka davadan arandığı Antalya'ya sevkedilecek ve orada serbest bırakılacaktı. Peki Sami kimdi? Sami'nin adını okurlar 4 Mart 1989 tarihli gazetelerden anımsamazlar bile Oysa bugun Sami her futbol ta- kımının transfer edebileceği en A N T İ K A T A L A N I Edip Telli, doğum giinünde oğlu ve iki luzı ile birlikte. 10. bile olaınam Edip Telli'ye antika işinde birinci olup olmadığını sorduğumuzda, "Birinci olmaktan her zaman şeref duyarım. Türkiye'de ve Avrupa'da sıram birinci değil, 10. bileolamam. Kaş gibi kaçınrdı Kapalıcarşı, 100 kilo ağırlığın üzerindeki eserlerini çıkarmak için Sami'nin kapısını çalardı. O da bunlan, isterse 4-5 ton ağırlığında olsun kuş gibi kaçınrdı: "Sami, dikiş iğnesinin gözünden insan boyunda bir mermer heykeli geçirebilirdiî' Sami, her futbol takımının transfer edebileceği en büyük 'libero'ydu. SAMİ GÜLENER Bakanhğı yetkilileri lütfen bu eserleri müze müze ve gümrük gümrük dolaştınp bir değer sap- taması istesinler. Aradaki fiyat farkı görülüp ve uluslararası müzayede kataloglarını yakın- dan izleyen köylüden vazgectim. Haklı olarak yakaladığı kaçak- la ilgili ikramiyenin peşinde ko- şan gümrükçü gibi düşünmeye alışsınlar. Buna karşılık fstanbul Hava- alanı'ndaki heykelin değeri ise sadece 50 milyon lira olarak ön- görülmuştü. Bana göre Sot- heby's müzayede fiyatı ile Edir- ne'dekiler yârım milyar lira, De- meter heykeli ise 1-2 milyar li- TEUJ — Zakos, Klejman, Hecht... —Edip Bey bir kere onlar ya- bana. İldndsi çok eskilerde kal- dılar. TELLt — En az 100 tane var... —Bir yılda yaptığı ciro, Tür- kiye'de piyasaya faâkimiyet, Amerika ve Avrupa'ya pazaria- mada üstünlük ve tailnseıi oto- riteyi gözönüne alırsak herhal- de siz bu işin bir numarası sayı- lırsınız. Öyle degil mi? TELLİ — Birinci olmaktan her zaman seref duyarım. Türki- ye'de ve Avrupa'da sıram birinci değil, 10. bile olamam. Şunu bi- men içeri atarlardı. Ben milliyet- çiyim, ama Türk polisi Avrupa'- daki gibi değil. Ben, burada eğer yanlış bir şey yapmış olsaydım, hemen hapiste olurdum... Be- nim adım çıkmış bir kere... —Kardeşiniz Nevzat ile Me- tin'in ortaklığı ne âlemde? TELLİ — Kısa bir süre, iyi iş yaptılar. Geçici olarak. —Neden aynldılar? TELLİ — Pek iş yoktu adam- da. Kabiliyeti yoktu. Üstelik bil- gisiz. Kardeşim de zaten pek an- lamaz. O daha çok tekstilden anlar. Asıl işi odur çünkü. —Ama Jeffry Spler gibi bir danışmanlan vardı? TELLt — Kendisine söyler misiniz, benimle konuşması için? TELLİ — Kelepçe takıp ge- tiremem kL Size telefon numa- rasını verdim. Neden çekinir an- lamam. —Peki bu kadar eser, daha doğrusu bu kadar büyük, dev gibi eserler nasıl yurtdışına çıkı- yor? TELLİ — Havaalanındaki olaya bakın (Demeter). Eğer bir ton heykel çıkıyorsa, her şey çı- kıyor demektir. Bakın size ben bir şey söyleyeyim. Eğer günun birinde ben çekilecek olsam, ka- çakçılık duracak mı sanıyorsu- büyük "libero"ydu. Beyni var- dı. Lefter gibi kıvraktı. Cesur- du. Mertti. Bir yakınımn bana söylediğine göre "Nizamettin Telli'nin yanında çırak olarak işe başladıgı için onun huylanm" edinmişti. Kapalıcarşı 100 kilo ağırlığın üzerindeki eserlerini çıkarmak için Sami'nin kapısını çalardı. O da bunlan isterse 4-5 ton ağırlı- ğında olsun bir kuş gibi kaçınr- dı. Bir başka kişiye göre "Sami dikiş iğnesinin gözünden insan boyunda bir mermer heykeli" geçirebılirdi. Bu arada, Sami'nin saf değiş- tirip Kolasın'lara geçmesi üzeri- ne Edip, Zakos ve öteki yaban- cılar uzerine saldığı silahşörler- den birini Sami'nin üzerine sal- mıştı. Ya Sami temizlenecek ya da yuvaya dönmesi sağlanacak- tı. Bu söylentilerin çıktığı sıra- da Sami İstanbul'da yakalandı, tutuklandı. Mahkemesi sürüyor. Mahkemesini izlemedün. Anla- tanların yalanaSıyun. Tüm so- rumluluğu üzerine alacak mert- Iiği göstermişti. Daha önce birkaç olaydan sa- bıkası vardı. Evliydi. 40 yaşuı- daydı. Tahliye edilmişti. Bir sü- re Mustafa Merzifonlu ile çalış- mıştı. Herkes gibi güzel bir ka- zıklandı. Kadir Kolasın'ın mal- larını taşıdı. Brooklyn Mü- zesi'ndeki lahdi Türkiye dışına çıkardı. Genellikle mallan (ister- se 3-4 tonluk olsun) uçakla Sof- ya'ya Bulgar havayollanyla gön- derir ve oradan Münih'e trans- fer ettirirdi. Edip Telli, yuvaya dönmesi için Sami'ye silahşörünü gön- derdiği söylentisi hakkında şöyle konuşuyor: "Bugun boyle bir şey nasıl olabilir? Benim için böyle bir şey yapmaya gerek yok. Telefon var, açıp kendim konuşunım. Kızmadım demiyorum. Çünkü Sami'yi biz yeliştirdik. Kucagı- mızda büyıidn." Edip, boylece Sami'nin saf değiştirmesi olayım ve duyduğu kızgıniığı doğruluyordu. Telli bile Içişleri BakanlığYnı suçluyordu, "polisler uyuyor" diye. ıçişleri BakanJığı'run cum- huriyet tarihinde ilk kez 1988'de eski eser kaçakçıhğının önien- mesi konusunda düzenlediği toplantıya katılan vaüler, "Ön- ce kendi nuüına sahip çıksm" di- ye Kültür Bakanhğı'nı suçluyor- du. Kültür Bakanlığı ise sorum- luluğu Maliye'ye yıkıyordu. Mu- zelere ve arkeolojik kazılara ye- terli ödenek verilmiyor diye. Suçlama bununla da kalmıyor- du. Gümrükler tıpkı Amerika1 da olduğu gibi Maliye Bakanlı- ğı'na bağlanmıştı. Bağlaıîmıştı da ne olmustu? Elmalı define- sini bulan lbrahim Başbug'un deyışıyle, "Kevgire donen gum- rüklerde artık tank bile geçebi- lirdi... 3-4 tonlnk lahdin sözü mö olurdu?" Yarın: Sonuç AJtm Portakallar • ANTALYA (Cumhunyet) — 27. Antalya Altm Portakal Film Festivali ödülleri dün akşam Atatürk Stadyumu'nda yapılan törenle verildi. ödül töreninde bir de çizgi film gösterisi yer aldı. Halk jürisi sonuçları da belli oldu. Eski Belediye Başkanı Avni Dolunay'ın anısına yapılan halk oylaması festival filmlerinin gösterildiği sinemalara konan sandıklarda gerçekleşti. Bu sonuçlara göre Yusuf Kurçenli'nin "Karartma Geceleri" adlı filmi 183 oyla birinci seçildi. 114 oy alan Halit Refiğ'in "Kanlar Koğuşu" filmi ikinci, 110 oy alan Eser Zorlu'nun "Yorum Yok" filmi ise ücüncü oldular. San Sebastian, Lspanva'da kaldı • SAN SEBASTİAN (AA) — Ispanya'daki faşizm döneminde Afrikalı göçmenlerin karşılaştığı sıkıntıJarı anlatan "Cartas de Alou-Alou Mektuplan" adlı yapıt, 38'inci San Sebastian Film Festivali'nde en iyi film ödülu kazandı. Aynı filmde basrol oynayan Senegalli Molie Jarju de en iyi erkek oyuncu ödülu aldı. lspanyol yönetmen Jose Luis'nin başkanlığındakı uluslararası jurınin en iyi film seçtiği "Cartas de Alou"nun yönetmeni, İspanyol Monfto Armendar. Festivalde bu yılki en iyi yönetmen ödulünü ise ABD'den Joel Cohen "Miller's Crossing" adlı filmi ile aldı. Sadri Alışık'ın • Haber Merkezi — ABD'nin VVisconsin kentinde karaciğer nakli ameliyatı geçiren sinema sanatçısı Sadrı Alışık'uı sağlık durumunun iyiye gittiği bildirildi. önceki gttn Şikagolu bir gencin karaciğeri takılan Ahşık'ın 3 gün yoğun bakımda kalmasının bekkndiği belirtildi. Ahşık'ın ameliyatını gerçekleştiren Türk doktonı Profesör Münci KalayaoğJu, Alışık'a karaciğer nakli yapılmasından sonra durumunun şu an iyi olduğunu ve kontıol altında tutulduğunu kaydetti. Eskitip ehliyeder • ANKARA (ANKA) — Içişleri Bakanhğı, eski tip sürücü belgelerinin yenileriyle degjştirilraesi için öngörülen süreyi, 4'üncü kez erteledi. Bakanlık 1 Ekim 1990 pazartesi gunü sona eren süreyi, 31 Mart 1991 tarihine kadar uzattı. Bakanhğın telgraf emriyle vaJiliklere bildirdiği karar uyarınca, surücüler bu tarihe kadar ellerindeki eski tip belgeleri, bağh bulunduklan trafik şubt müdürluklerine vererek yeni belgelerini alacaklar. 6 Alo Vatan' yarın başhyor • ANKARA (AA) — PTTnin yeni hizmeti "Alo Vatan" yann hizmete girecek. "Alo Vatan" servisi, PTT ile Îngiltere, Hollanda ve ABD'nin ilgili kuruluşlan arasındaki anlaşmaJar çerçevesinde oluşturuldu. Türkiye'deki "Alo Vatan" servisine ulaşmak için yurtdışından aranacak numaralar ulkelere göre şöyle: "Ingiltere'den 0800 89 00 90, Hollanda'dan 06 022 89 90, Amerika (MCI)'den 1 800 825 1190, Amerika (ATD'dan 1 800 828 2646" Türkiye'den anlaşmah ülkelerin "Alo Vatan" servisieri için aranacak numaralar da Ulkelere göre şöyle belirlendi: "Îngiltere 99 800 44 11 77, Hollanda 99 800 31 11 77, Amerika (MCI) 99 800 1 11 77, Amerika (ATT) 99 800 1 22 77". Doğurarken öldtirdüler • PARİS (AA) — Bir Fransız çiftin su altında doğum modasına uyarak plastik bir havuzda dünyaya getirmeye kalkıştıklan bebekleri, doğum sırasuıda boğuldu. Aix-En Provence'de yaşayan ve adlan açıklanmayan 34 yaşındaki bir şairle 33 yaşındaki hemşire eşi, çocuklannın öldüğünü bildirdikten sonra cinayetle suçlandılar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle