Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HABERLER
SHP OLAĞANÜSTÜ KURULTAYI
CUMHURİYET/15
Baykal: Kadro değil genel başkan değîşmeli
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — SHP Genel Başkanlı-
ğı'na adaylığını koyan Deniz
Baykal, İnönU'nun "olumlu ta-
rihi misyonunun" sona erdiğini
belirterek, "Ancak Sayın İnönii
her zaman benim genel başka-
nım olarak kalacaktır" diye ko-
nuştu. Olağanüstü kurultayda-
ki konuşmasının önemli bir bö-
lümünü "hizipçi ve dar kadro-
cu olduguna" ilişkin iddialara
ayıran Baykal, "önceki PM dö-
neminde 12 il görevden alındı.
Bizim görevde bulunduğumuz
sttrece ise görevden alınan il sa-
yısı 10. Önceki PM 3 ilçeyi gö-
revden aldı, bizim aldığımız il-
çe sayısı bir. Biz mi hizipçiyiz?"
diye sordu. Yuhalanarak başla-
dığı konuşmasını alkışlar altın-
da noktalayan Baykal, DSP ile
birleşilmesine en büyük engelin
de DSP Genel Başkanı Bülenl
Ecevit'in siyaset anlayışının ol-
duğunu kaydetti.
SHP'nin olağanüstü tüzük
kurultayında İnönü'den sonra
kürsüye gelen Baykal, uzun sü-
re tribünlerdeki izleyiciler tara-
fmdan yuhalanarak protesto
edildi. Konuşması da sık sık
protestolarla kesilen Baykal'ı tri-
bünlerdeki küçük bir azınlık
"Halkçı Baykal" sloganları ata-
rak ve "İnönii kalbimizdesin.
Baykal-Cem yanımdasın", "İnö-
nii kalbimizde kal, genel başkan
Baykal" şeklinde pankartlar
açarak desteklediler.
Baykal konuşmasında parti-
nin önemli bir kader anında ve
önemli karar alma arefesinde
bulunduğuna dikkat çekerken,
sözlerine lnönü'nün kendisine
yönelik eleştirilerini yanıtlayarak
başladj. lnönü'nün anlattıklan-
nı izlemekte ve lnönü'nün amacı
ve hedefinin ne olduğunu değer-
lendirmekte güçlük çektiğini
kaydeden Baykal, şöyle dedi:
"Bu olağanüstü kurultayın-
toplanmasına neden olan en ye-
ni gerekçeyi şimdi gene genel
başkanın ağzından duyduk. Öğ-
reniyorum ki bu olağanüstü ku-
rultay parti içi demokrasiyi te-
sis etraek amacıyla toplanmış.
Eğer ben 10 Eylül 1990 günü
PM'de genel sekreter olarak is-
tifa etmemiş olsaydım, Sayın
Genel Başkan parti içi demok-
rasiyi tesis etmek için bir olağa-
nüstü kurultay toplama anlayı-
şını gerçekleştirebilecek miydi?
Demek 10 eylulde istifa etmez-
sem, hiçbir konu konuşulmaya-
caktı."
Sözleri, "Niye istifa ettiniz?"
şeklinde bağnşlarla ve "Başkan
İnönii" şeklinde sloganlarla ke-
silen Baykal, bunun üzerine iz-
leyicilere, "Parti içi demokrasi-
yi konuşuyoruz, partinin huku-
kuna göre bu konuyu dinlemek
için buraya gelenleri engelleyen
bir anlayışla karşı karşıyayız.
Parti içi demokrasiden söz eden-
ler önce dinlemeyi ögrensinler.
Burada toplu baskı uygulanarak
insanlar karar vermekten yok-
sun bırakılmak isteniyor" diye
seslendi.
Bugün görevde bulunan ve
parti içi demokrasiyi kaldırdığı
öne süriilen PM'nin 1 Şubat
1990'da göreve geldiğine işaret
eden Baykal, "Bu Parti Meclisi
bugüne kadar bir tek ili görev-
den almadı" deyince de izleyici-
ler tarafından yuhalandı. lnö-
nü'nün şikayetlerini zaman kav-
ramını unutarak yanlış yerde ve
yanlış zamanda yaptığını kayde-
den Baykal, -"Sayın Genel Baş-
kanın şikayet ettiği PM değil,
Deniz Baykal. Ama şikayetin
zamanını karıştırdı. Çünkü bu
şikayetleri 1 Şubat 90'da topla-
nan kurultay değerlendirerek
kararını verdi, yetkili karar or-
ganlannı seçti" dedi. Baykal,
"Herhalde Sayın İnönü 1 şubat-
tan önce görevde olan PM'ye
ilişkin şikayetleri bugün öne atı-
yor. Onları da dinleriz, onların
da besabını veririz" diye konuş-
tu. Daha önceki PM'lerin aldı-
ğı kararların altında lnönü'nün
de imzası olduguna ve İnönii-
nün bu kararları parti içinde ve
halkm önünde savunduğuna
dikkat çeken Baykal, "Diin dün-
diir, bugün bugündür" aniayışı-
m İnönü'ye yakıştıramadığıru
kaydetti.
Genel Başkanın kendileriyle
işbirliğine girrneden önceki dö-
nemlerde iki yıl içinde 12 il ve 3
ilçe örgütünün görevden alındı-
ğını, kendi dönemlerinde ise 10
il başkanı ile bir ilçe başkanına
işten el çektirildiğini bildiren
Baykal, "Şimdi parti içi demok-
rasi diyoriar. Hizipçilik diyorlar.
Şimdi parti içi demokrasi tartış-
masını. başka amaçlar için yü-
rütülen mücadelede kullanıyor-
lar. Bn esaslı bir kaldıraç olarak
göriilüyor. Ama zamanı ve mu-
hatabı yanlış seciliyor. Sorumlu-
luk taşıyan bir genel başkana da
kesinlikle uygun düşmüyor" de-
di. Gündemegetirilen olayların
"tncir çekirdeğini doldurmaya-
cak, sonradan üretilmiş yapay
şeyler olduğunu" anlatan Bay-
kal, Inönü'nün kendisi hakkın-
da "3 hafta sonra istifaya karar
verdi" demesinin gerçekleri yan-
sıimadığını, 19 ağustostan he-
men sonra "İstifa gerekebilir,
hazınm" dediğini yineledi.
Partinin içinde bulunduğu tı-
kanıklığın pekçok nedenleri ol-
duğunu, ancak SHP'de Türki-
ye*de hiçbir partide olmayan ör-
güt, kadrolar, tezler, doktrinler
ve ideoloji olduğunu kaydeden
Baykal, "Sonuçta SHP iktidar
değil, niçin?" diye sorduktan
sonra sözlerini şöyle sürdürdu:
"Sayın İnönü 7 yıldır genel
başkan. Niee PM'ler geldi geç-
ti, 12 genel sekreter değiştirdi
bugüne kadar. Şimdi genel sek-
reter, PM değiştirsek, il-ilçe baş-
kanı değiştirsek ne olacak? De-
ğiştirilmesi gereken ne örgüt, ne
kadro, degişnriltnesi gereken ge-
nel başkan. Merak ediyonım.
Notlar
(Baştarafı 1. Sayfada)
tu. tnönü konuştu, Baykal ko-
nuştu. Listelerden yine haber
yok. Belki bir taktikti, her iki
taraf da karşıdaki tarafın liste-
sini bekliyordu. Ama, ilk haber-
ler erken geldi. İnönü tarafında
sorun vardı, Baykal tarafında
fire. lstanbul, Ankara, Çorum
ve Hatay örgütleri lnönü'nün
ilk listesindeki bazı adlara kar-
şı cıkmışlardı. Saat 17.30'a doğ-
ru listeler elden ele dolaşırken
lnönü'nün "Demokrasi için
örgüt" yazan anahtar listesinde,
Ali Topuz adının yer almadığı
hemen dikkat çekiyordu. İnö-
nü, listesinin başına Hikmet Çe-
tin'i oturtmuş ve onun dışında
22 milletvekiline daha yer ver-
mişti. DİSK Yürütme Kurulu
Uyesi Süleyman Çelebi, iktisat-
çı Nesteren Barias, keza Bitlis tl
Başkanı Kenan Coşar ve Milli
Eğitim eski Bakanı Necdet Uğur
ile geçen dönemlerde Baykal'ın
listesinde gözüken Fikret Ünlü,
ilk göze çarpan adlar oluyorlar.
Yine geçen kurultayda küskün
kalan Fikri Sağlar, bu kez tnö-
nü'nün listesinden aday olarak
beliriyordu. Bu arada CHP Ka-
dın Kolları eski Genel Başkanı
Jale Candan ise Hikmet Çetin'e
feveran ediyordu:
— Beni Merkez DisipUn Ku-
rulu'na almışsınız. Ben Parti
Meclisi'ne girmek istiyonım.
Orası daha aktif.
Hikmet Çetin, gülümseyerek
dinliypr, listeyi kendisinin yap-
madığıru söylüyordu. Candan
ise doğru Erdal İnönü'ye gitti,
şikâyetini ona iletti. Ama, anah-
tar liste çoktan dağıtılmıştı.
Baykal'ın listesi önce dağıtı-
lan listeydi. önce bitirilen liste
de oydu. Saat 01.00 sularında
son biçimi hemen hemen veril-
mişti. Yenileşme, Baykal'a da-
nışman olarak çalışan ve parti
meclisi listesinde bulunan Tun-
cay Artun, Celalettin Dursun,
Tanju Erdem, İsmail Cem'in
listede yer aJmasırun dışında bir
başka noktadan daha geçiyor-
du. Baykal'ın yanından hiç ay-
rılmayan yol arkadaşlarından
bazılan "dinlenmeye alınıruştı"
bu kez. Cemal Seymen, Halil
Akyüz, Erol Köse, Erol Çevik-
çe... Baykal için bu kez biraz
dinleneceklerdi. Yerlerine yeni
isimler bulunmuştu. Onlara ka-
hrsa bunu zaten kendileri iste-
mişti. Diğer arkadaşları da
"dinlenmeye hazır olduklannı"
söylemişlerdi ama, Baykal dört
kişinin "yornlduğuna" karar
vermişti besbelü.
Bu karannda örgütün de et-
kili olduğu belirtiliyor. Çünkü
Baykal önceki gün öğleden son-
ra il başkanlanndan "parti mec-
lisinde yer almasını istedikleri
isimler dışında istemedikleri
isimleri de yazmalanm" istemiş-
ti ve akşam saatlerinde "dinlen-
meye alınan" bu isimlerin de
aralannda bulunduğu bazı isim-
ler kulislerde dolaşmaya çoktan
başlamıştı.
tnönü ve Baykal konuşmala-
nnı yapmadan önce yan yana
oturdular, birbirlerini selamla-
dılar, el sıkıştılar. Yan yana
oturduklan andan itibaren de
gazeteciler, bu ikilinin çevresin-
den aynlmadılar. Bir ara Önay
Alpago, önünde duran tnönü'-
ye seslendi:
— Genel başkanım, size ga-
zetecileri şikâyet edeceğim, siz-
lerin fotoğrafını çekeceğiz diye
gözlüğümü kırdılar.
înönü arkaya döndü ve
güldü:
— Ama canım, bu fotoğrafı
çekmek istediler ya.
İnönü, konuşmasma başla-
madan önce Baykal ve Baykal'a
yakın MYK üyeleriyle (zaten
kendisine tek yakın üye de Hik-
met Çetin idi) sohbet etmeye
çalıştı:
İNÖNÜ — Sıcak değU mi?
BAYKAL — ...
İNÖNÜ — Salon düzeni gü-
zel olmuş, ama kürsünün arka-
sında bir reklam panosu var.
FUAT ATALAY — O eski-
den beri var...
İnönü, konuşmasını yapmak
üzere Baykal'ın yanından ayrıl-
dı, konuştu, kürsüden indi,
Baykal ile el sıkıştı, Izmir dele-
gasyonunun arasına oturdu ve
bundan sonra da "sohbet" her
iki taraf adına yapılan konuş-
malarla kürsüden sürdü.
Baykal salonda Genel Başkan İnonü'nun konuşmasını dikkatle izledi. Bir
yandan da kurmaylanndan gelen listeler ve delegasyonla ilgili bilgileri din-
ledi (solda iistte). Salona girişinde bir sure beraberinde getirdiği gazete-
lerde SHP ile ilgili değerlendirmeler \e haberleri okudu (solda altta). Ku-
ruitaydan bir gün önce Baykal'ı desteklediğini açıklayan Şişli Belediye Baş-
kanı Fatma Girik'in, kot pantolonla geldiği kurultayda hayli neşeli oldu-
ğu göztendi (üstte). (Fotoğraflan Barış Bil/AA)
CUNEYT ARCAYUREK yazıyoı
SHP Once Neyi Yakalayacak?ANKARA — "Ya ben, ya o" kurul-
tayi iki saat gecikmeyle açıldı. Kimi-
ne göre İnönü inandırıcı, kimine gö-
re Baykal çarpıcıydı.
İki lider adayımn dört saat süren
konuşmaları boyunca kuşkusuz en
çok yorulan, alkışlara bakarak sonuç
arayan gazetecilerdi.
Kuruftaydan iki gün önce peşin bir
yargı dolaşmıştı kuliste. Tribünler
Baykalcılarla doldurulacak, seyirci
baskısıyla Baykal avantaj sağlaya-
caktı. Meğer başka yönde dümenler
dolaşmış, tribünler İnönü'ye coşkun
gösteriler yapanlarla dolmuştu. Ba-
sının tam karşısındaki bölümü Bay-
kal taraftarları doldurmuştu.
Kurultaya gelişindeki tezahürata
DlPLOMAT KULİSİ
bakarak basin, lnönü'nün "malı
götürdüğüne" hükmet». Ne var ki oy
sahiplerinde tribün coşkusu yoktu.
Bir bölünmüşlük izleniyordu.
İnönü sözü evirdi çevirdi, uyumlu
bir yönetime getirdi. İki başlılığa sü-
rekli değindi, sakıncalar dile getirdi,
her satır başında aynı nakaratı yine-
ledi. Kıyaslama yoluyla kimin kaza-
nacağını araştıranlar bu kez Baykal1
ın kürsüde söyleyeceklerine karşı
oluşacak tepkiyi beklemeye başladı-
lar. Baykal kürsüye çıkarken konuşur-
ken daha iki yıl önce "dinamik genel
sekretere" alkış tutanlar, tempolu
yuh sesleriyle salona egemen olma-
ya çalışıyorlardı. Yuh, sosyal demok-
rat kurultaya yakışmayacak ölçüler-
deydi. Yanı sıra, İnönü'den aytpsa-
nan gösterilere son verilmesini iste-
yen tek sözcük çıkmıyordu.
Oysa İnönü ne denli kibar ne denli
zarif insandı, biliyorduk. O kadar ki
TÖ'yü Çankaya'dan "aşağı indirme"
deyişini bir türlü kullanmamış, bu tür-
den tanımları siyasal nezakete aykı-
rı bulduğunu açıklamıştı. Ama dün?
Yuh seslerıni Mozart'ın ünlü bir bes-
tesi gibi duyumsuyor, karşı çıkmıyor,
delegeleri uyarmıyordu.
Öyleyse İnönü, Türk siyasetinin
kurallarında, geleneklerinde artık pi-
şiyordu. Köşeye sıkışınca kimi belir-
gin yöntemlere karşı çıkılmaması ge-
reğine artık inanıyordu.
Yakışıksız sesler arasında başladı
Baykal, ama sözlerini bitirirken dele-
gelerin önemli bölümünün desteği-
ni irdeleyen görüntüler izleniyordu.
lnönü'nün malı götürdüğü yargısına
varanlar bu kez Baykal'la dengenin
yine ortaya geldiğini söylemeye baş-
lamışlardı. Oysa bu telaşa, erken so-
nuç aramalara gerek yoktu. Sonuç
üç beş saat sonra belli olacaktı.
Sonuç belli olacaktı ve... İnönü şu
ya da bu farkla seçimi kazanırsa,
dünküne benzer özürler sıralayarak
başansızlıgı başkalarına yükleyeme-
yecekti. Özürler bularak ayakta ka-
lamayacağı sınıra giriyordu.
Baykal, kazanırsa, partiyi küçült-
meden atılımlı bir siyaset izlemek,
bölücü olmaktan çok birleştirici ot-
maya yönelmek gibi zor, çok zor bir
görev yüklenecekti.
PM nasıl oluşursa oluşsun İnönü,
liderlik nrteliklerini hiçbir özür öne
sürmeksizin uygulamaya almak zo-
rundaydı. Ya Baykal? "Takım oyu-
nundan" sıyrılacağını yadsıyan yar-
gılarla işbaşı yapacaktı.
Dün kurultayda sürekli SHP'nin ik-
tidara geleceğinden söz edildi. Par-
ti o kıvamdaydı ki SHP ilk başta ana
muhalefet niteliğini yeniden yakala-
mak zorundaydı. Sonra, sonra... İk-
tidar düşlenmeliydi. Ana muhalefet
olmayı beceremeyen bir parti iktidar
nasıl olacaktı? İnönü ya da Baykal
kazanmış, bunlar bir yana, yaşamsal
asıl soru ve sorun buydu.
Türkiye'de iktidara gelen siyasi
partileri kim iktidar yaptı? Ece-
vit'i iktidara hangi genel sekre-
ter, bangi Parti Meclisi getirdi?
Demirel'i iktidara hangi genel
sekreter, hangi Parti Meclisi ge-
tirdi? Özal'ı iktidara hangi yö-
netim getirdi?"
Olağanüstü kurultayın parti-
ye zarar verdiğini ve yarar getir-
mediğini bildiren Baykal, olağa-
nüstü kurultayın toplanmasına
neden olan anlayışın başanh ol-
ması durumunda da partideki
sıkıntılann süreceğini ifade etti.
Turgut Özal'ı tasfiye
Parti içinde "Yerim dar, Par-
ti Meclisi değişsin" demenin bir
anlamı olmadığını belirten Bay-
kal, "Türkiye çapındaki iktidar
arayışında 'Yerim dar, PM
değişsin' dememesi lazımdı" de-
di. SHP'nin kendi içinde müca-
dele yerine iktidar olmayı hedef-
lemesi gerektiğini vurgulayan
Baykal, İnönü'ye "Deniz Bay-
kal'ı tasfiye etmeye kajkacağına
işte meydan, Turgut Özal'ı tas-
fiye et de görelim" diye seslen-
di. Baykal'ın bu sözleri üzerine
tribünlerden yeniden "Başkan
İnönü" sloganları yükseldi.
Baykal bunun üzerine, "Ona tri-
bünler değil, delegeler karar
verecek" karşılığını verdi.
Baykal daha sonra 1983'te
lnönü'nün partiyi örgütleme ça-
balannı anlatırken, "Kurultayın
yukantian aşağıya parti örgut-
İenmesi modelenin, aşağıdan
yukanya örgütknmesi modeli
tarafından aşılması sonucu
oluştuğunu" belirtirken, "Parti
tabandan tavana oluşmuş, şim-
di tekrar başa dönme eğilimi
var" dedi. înönu'nün şimdi "O
arkadaş grubunu değil, bu arka-
daş grubunu istediğini" kaydet-
tiğini öne suren Baykal, bu ar-
kadaşların örgütün desteğiyle
göreve geldiklerini ve hiç kimse-
yi "arkadaş grubu" olarak gör-
mediklerini söyledi. Inönü'nün
çevresinde oluşan grubu "İlke
birliği olmayan bir koalisyon"
olarak niteleyen Baykal, " B B
kadro göreve gelince taban ara-
vacak, taban" diye konuştu.
Karşılannda bulunan kadrolann
göreve gelmesi durumunda par-
tiyi ayakta tutmanın zor olaca-
ğını ve özal'ın bunu fırsat bile-
rek erken seçimle SHP'nin işini
bitireceğini kaydeden Baykal,
"Örgüte saygılı olmayı öğrenme-
liyiz. İşin temeli budur. Hiçbir
siyasi partide 2-3 yıl için göreve
gelen kadronun altı ayda bir se-
çime sürüklendigi göhilmemiş-
tir" dedi. Baykal, lnönü'nün
kendisini son 15 günde Başba-
kanhk programı hazırlamakla
suçlamasını eleştirirken de "Bu
progrem 15 günün değil, 20 yıl-
lık tecrübenin üriinüdür" diye
konuştu.
"Eğer partide bir lider deği-
şiküği olursa. parti bölünür" de-
nildiğini hatırlatan Baykal,
"Ben bu tezlere çok aşinayun.
Siyasal yaşamımızda bu itham-
ları çok dinledik, sonucunu be-
raber yaşadık gördiik' dedi.
1972'de sosyal demokratlann ik-
tidara gelememenin sanasını ya-
şarken, lnönü'nün kaybedip
Ecevit'in nasıl iktidara geldiği-
ni anlatan Baykal, şunlan söy-
ledi:
"Herkes bu oluşuma dudak
büküyordu. 'Çoluk, çocuk, par-
tiyi ele geçirmiş' diyorlardı ve
büyük inönü 'Hizip bunlar
hizip' diyordu. Ben de o hizbin
bir parçasıydun o zaman. Hizip
partiyi iktidara geçirdi deniüyor-
du. Bir yıl geçti geçmedi, o du-
dak bükülenler, albaylann yar-
baylann dudak büktüğü o in-
sanlar, omuzunda dört tane yıl-
dız bulunan kumandanlann
karşısında selam durduğuna, to-
puk vurduğuna tanık oldular."
"Acaba ibanet mi yapıyornm"
gibi düşüncelerin yer yer delege-
lerin kafasında olduğunu bildi-
ğini kaydeden Baykal, "Ama
inançla söylüyonım, partimizin
geleceği kendisini aşmasına bag-
lıdır. Kabuğunu patlatmasına
bağlıdır, kendi içinden bir evla-
dını partinin başına getirmesine
bağlıdır. Bu göreve talibim" di-
ye ekledi.
Kadınsız, çiçeksiz, havasız kurultay
Alman SPD yönetim kurulu üyesi Fellermeier,
genel başkan adayı için "güvenilir dürüst lider
inönü" pankartını işaret ederek, "Kalbimizde o
yatıyor" diyor.
Beyaz saçlı, deneyimli politika-
cının gözleri ışıl ışıl. Bu kurul-
tayi nasıl karşıladığını sonıyo-
ruz. "Sürpriz oldu" diyor.
"Ancak daha önceden öngörü-
lemeyen gelişmclerin de bir par-
tinin demokratik yapısı içinde
ortaya çıkması doğal. Bu kurul-
tayın temelinde demokrasi iste-
|i var. Şimdi kral, delegeler.
Tmparatonın kim olacağına ka-
rar verecekler."
Bu sözlerinden sonra Feller-
meier'e genel başkanlık için
ada>ının kim olduğunu soruyo-
ruz. önce söylemiyor. Sonra
spor salonunun dışındaki "Gü-
venilir, dürüst lider Erdal
İnönü" pankartını işaret ederek
YASEMİN ÇONGAR
ANKARA — Spor salonun-
da yaklaşık 6 bin kişi var. Ma-
vili beyazlı plastik koltuklara
oturmuşlar. Arada turuncu kol-
tukların olduğu bölüm hemen
dikkat çekiyor. Oraya sadece alt
kattaki protokol kapısından gi-
riliyor. Dernek başkanlan, sen-
dika liderleri ve bir düzine dip-
lomat için ayrılan bölüm bu.
Yabancı diplomatlar kurulta-
yın başlamasını sabırsızlıkla
beklerken, dünya sosyal de-
mokrasi hareketinin öncü par-
tilerinden Federal Almanya
SPD yönetim kurulu üyesi Lud-
wig Fellermeier salona giriyor.
gulümsUyor, "kalbimizde o ya-
üyor". Fellermeier, İnönü ve
Baykal'ın konuşmalarını dik-
katle izledikten sonra bize yine
gülümseyerek, "tkisi de iyi po-
litikacı, partinin ikisine de ibti-
yacı var" dedi.
SHP'nin 6. olağanüstü kurul-
tayını izleyenler arasında Fran-
sa Büyükelçisi Eric Rouleau da
vardı.
Rouleau, halen iki sosyal de-
mokrat parti varken, harekette
yeni bölünmelerin olmaması ge-
rektiğini söyledi. Büyükelçi Ro-
uleau, lnönü'nün l.S saat süren
konuşmasını dinledikten sonra
salonu terk etti.
tzleyici diplomatlar arasında
Romanya, Filistin Kurtuluş ör-
gütü temsilcilikleri en üst düzey-
de yer ahrken, ABD, Bulgaris-
tan, Hindistan, Federal Alman-
ya, Afganistan ve Cezayir büyü-
kelçilikleri ile Avrupa Toplulu-
ğu temsilcüiği görevlileri de ko-
nuşmaları dinJedi, aynntıb not-
lar aldı.
Kurultay boyunca Batılı dip-
lomatlarla sohbet ettik. Diplo-
matlar kurultay salonunun ha-
vasızlığından, kadınsızlığından,
çiçeksizliğinden yakınarak Av-
rupa'daki sosyal demokrat par-
tilerin daha renkli toplafltılar
düzenlediğine dikkat çektiler.
Batılı diplomatlar, dünya sosyal
demokrat hareketinin 1980 son-
rasında SHP gibi güçlenmeye
sürekli aday bir partinin Türki-
ye'de kurulmuş olmasından
memnuniyet duyduğunu ifade
ediyorlardı. Federal Almanyalı
bir diplomat kurultayın başın-
da Istiklal Marşı'ndan önce
"Enternasyonal çalınacak nu"
diye gülümseyerek sordu. Ger-
çi SHP kurultayının açılışı sos-
yalist enternasyonal toplantıla-
nmn açılışlanna benzemiyordu
ama, diplomat sıralarında en
çok konuşulan konu, Türkiye'-
nin Inönü'yle mi Baykal'la mı
daha güçlü bir muhalefete sahip
olacağıydı. Adının açıklanması-
nı istemeyen üst düzey bir dip-
lomat, "Sosyalist entemasyona-
Bn tercihi İnönü'dür. Sayın İnö-
nü örnek bir devlet adamı, bii-
tün Avrnpa'da büyük saygı
uyandınyor. Bizim anlayamadı-
ğımız bir sosyal demokrat par-
tinin tek bir grubun egemenliği-
ne girmesini savunarak parti içi
koalisyonlara karşı çıkmaktır"
diye konuştu.
Bu diplomatın sözleri, Deniz
Baykal'ın "partide koalisyon
yonetimleri istemiyoruz" şeklin-
deki sözlerinden hemen sonra
geldi.
"Baykal'ın grupçuklar yönetı-
mi partiyi zora sokar düşünce-
sine katılmıyor musunuz" diye
sorduk. Diplomatın yanıtı
"Sosyal demokrat partilerde
gruplar olur. İnönü de birleşti-
rici lider olarak Batı sosyal de-
mokarsisinin desteğini aldı"
şeklindeydi.
Batılı diplomatlar, Baykal'ın
Alman sosyal demokrasisinin li-
deri VVilly Brandt'ı İnönü'ye
benzetmesini ve "kimse artık
Brandt'a genel başkan ol
demiyor" şeklindeki sözlerini
anlamlı bulmadbklannı ifade et-
tiler. Giderek artan sigara du-
manı, Baykal'ın konuşmasının
sık sık "Başkan tnönü" sloga-
nıyla kesilmesi ve izleyicilerle
delegeler arasındaki bazı atış-
malann yarattığı gerilim yaban-
cı diplomatları rahatsız etti.
"Izlemesi güç ama siyasi açıdan
büyük dersler içeren bir
kurultay" yorumunun yapüma-
sma neden oldu. Batılı diplo-
matlara İnönü ve Baykal'ın ko-
nuşmasma ilişkin değerlendir-
melerini sorduğumuzda ise or-
tak bir yanıt aldık:
"Baykal daha heyecanlı, da-
ha etkUeyici. Ama kendi kitle-
sini suçlayacak kadar stresli.
İnönü dürüstlüğün, samimiye-
tin verdiği bir sakinlik içinde an-
cak kendisine gösterilen coşku-
lu desteği daha da arttınnaya
yetmeyen bir tonda konuşu-
yor."
Batüı diplomatlann İnönü ve
Baykal'ın konuşmalarını dinle-
dikten' sora en çok tepki göster-
dikleri noktalardan biri de Bay-
kal'ın Doğru Yol Partisi'yle Re-
fah Partisi'nin seçmenlerinin si-
yasi haritasıyla kendilerinkinin
arasında büyük bir fark olma-
dığını söylemesi oldu.