20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 30 EYLÜL 1990 Türkiye'de Devrim ve trtica Süreçleri • V HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Çok partili rejim, Kemalist Devrim'in ileri bir aşaması olmak gerekirken böyle olmadı, özel- likle 1950'den sonraki sözde demokratik rejim, karşı devrimin, gericiliğin (irticaın) hız kazan- dığı bir dönern oldu ve bu dönem son aşaması- na 12 Eylül 1980 darbesiyle ulaştı. Devrim, tophım yapısında köklii bir değişimi, eski düzen yerine yepyeni bir düzen kurmayı, çağdaşlaşmayı amaçladığına göre kendi tersi olan karşı devrim-irtica kavramıru da içinde taşır. Tıpkı devrim kavrarru gibi karşı devrim-irtica kavramı da bılimsel kitaplarda, ansiklopediler- de yer almıştır. Çünkü her devrim kendi kural- larını olduğu kadar o kurallara karşı direnişleri de özünde taşır. Türkiye'de cumhuriyetin ilanından önce ve sonra gericiliği ve karşı devrim-irtica girişimle- rini hem düşünce hem eylem alanmda görmüş ve yaşamış bir lider olan Atatürk, bu konuda şöyle der: "Llusun aralıksız ve ateşli devrim atılımlan sırasında sinmek zonında kalan eski yasa kural- lan, eski hukuka bağlı adamlar, devrimcilerin aleşi ve etkisi yavaşlamaya başlar başlamaz be- men canlanarak devrim Ukelerini, ona içten baglı olanlan, bunlann kutsal ideaUerini suçlayıp kö- tülemek için fırsat beklerler." Büyük lider bu sözleri, günümüzdeki karşı devrim-irtica girişimlerini sanki elli yüı aşkın bir siire öncesinden sezip görerek söylemistir. Onun döneminde okumuş gençlik tümüyle devrimciy- di. Türk subaylan da devrimciydi. Türk bağım- sızlığını ve Türk Devrimi'ni çökertmek isteyen yerli ve yabancı eller bu iki sağlam tabanı çö- kertmedikçe emellerinde başan sağlayamayacak- larmı anladıkları için uzun bir süreden beri kirli ellerini oralara uzatmışlar ne yazık ki bu sağlam ortamlarda türlü yöntemler kullanarak çüriik yu- valar oluşturmayı başarmışlardır. Aşağıda bu- nun aşamalarını belirteceğim. Ancak daha ön- ce karşı devrimcilerin-gericilerin yöntemine kı- saca değinmeliyim. Çünkü karşı devrimciler yeni yeni yöntemler oluşturmuşlardır. Yakın geçmiş- teki klasik yöntem devlete başkaldırma, isyan bi- çimindeydi. Osmanlı dönemindeki 31 Mart 1909 ayaklan- ması, Cumhuriyet dönemindeki Şeyh Sait baş- kaldırması, Nakşibendi Tarikatı'na bağlı Der- viş Mehmet ve takımı tarafından yönetilen, ye- dek subay öğretmen Kubilay'm yasamına mal olan Menemen olgusu, Bursa'daki Arapça ezan olayı hep özünde laikliğe karşı "şeriatçılık" ya- tan ayaklanmalardır ve son durakları da yerleş- miş deyişle, "İslamcı devlet" kurmaktır. Bu klasik yöntemin, yani başkaldınlann dev- letçe bastırılmasından ders alan karşı devrimciler-gericiler son 45 yıldan beri yeni bir yöntem uygulamaya başladılar. Buna "seriatçı- lığı tabandan örgülleme yöntemi" denebilir. Bu yolun başarıya ulaşması için önce toplumsal or- tamı hazırlamak, halkın düşünsel ve akılcı kal- kınmasını sağlayacak olan kurumlan ortadan kaldırmak gerekiyordu. 1950'den sonra, daha- sı, 1946'lardan beri politikacılara yanaşarak böy- le kurumlan kaldırtmak için (alçakça iftiralar da içinde olmak üzere) türlü yollara ve kişilere baş- vurup önce Köy Enstitüleri'ni, bir süre sonra Halkevleri'ni ve Halk Odalan'm kapattırma gi- rişimine geçtiler. 1950'den sonraki Demokrat Parti iktidarı döneminde başarıya ulaştılar, bu devrimci, halkçı, halkı yetiştirici ve aydınlatıcı kurumların kapılanna kilit vurdular. Ortamı böyle hazırladıktan sonra açık ve giz- li Kuran kurslarını ülke boyutlarında yaygınlaş- tırıp birtakım yurtlarda bu kurslara yazılan ço- cukları barındırarak onlan daha küçük yaştan şeriatçılık düşüncesiyle yetiştirdiler. Bununla da yetinmeyip halkın ibadet, cenaze kaldırma, mevlit okutma gibi dinsel gereksinme- lerini karşılamak için aydın din adamı yetiştir- me amacıyla kurulmuş olan imam okullanrun programlarını amacından saptırıp sayılannı ço- ğaltmak, daha sonra bu okullan liseye dönüş- türüp bunlarda şerial ö&renimini yaygınlaştır- mak yolunu tuttular. Iş orada da kalmadı, şeri- at öğrenimi gönnüş gençleri üniversite ve yük- sekokullann türlü bölümlerine yerleştirip ülke yönetimindeki vali, kaymakam, savcı, yargıç gibi çeşitli etkin görevlere bunlan getirmeyi başanyla uyguladılar. Eğer ellerinden gelseydi, harp okul- larına ve askeri liselere de imam hatip liselerin- den çıkanları sokacaklardı. (Nitekim bu askeri eğitim ve öğretim kuruluşlarına başka yollardan sızmayı başardıklarını da gazeteler birkaç kez yazdı). Bütün bu eylemler tamamlanıp ortam ol- gun ve elverişli duruma gelince de hiçbir engele rastlamaksızm şeriat devletini kurmayı düşüri- mektedirler. Bu ön hazırlığı yapmak için gere- ken para içerdeki kolay kazançlardan ve dışan- daki petrol devletlerine bağlı Rabıta gibi örgüt- lerden ve başka dolayh yollardan bol bol akı- yordu. Karşı devrimciler-gericiler, vurgulamaya ça- lıştığım bu aşamaya ulaşmak için şu öğelerden yararlandılar: En başta, ülkemizde estirilen komünizm kor- kusuhdan ve komünizme ancak din kuvvetiyle karşı konabileceği görüşünden yararlandılar. Atatürkçülerin güçbirliği yapmamasından, bu tehlikeli gidişe zamanında karşı çıkma yürekli- liğini göstermemesinden, uyuşukluk, korkaklık ve nemelazımcüığından, bir kısmının da dönek- liğinden yararlandılar. Kimi Ataturkçü bilim ve düşün adamlarımı- zm, yazarlanmızın, şeriatçıbğa karşı çıkmayı vic- dan ve Fıkir özgürlüğüne karşı çıkmakla eş an- lamda görüp, suskun kalmalanndan yararlan- dılar. Dogmatik Marksistlerimizin Atatürkçülüğü küçümsemesinden, yıpratmasından, laik devle- ti korumak için Atatürkçülerle işbirliği yapma- masından yararlandılar. Feodal kalıntıların ve yeni palazlanan kapita- list sınıfın siyasal iktidarlar üzerindeki etkinli- ğinden yararlandılar. Arap ülkelerindeki medreselere Türk gençle- rini gönderip onlann Araplaştınlmalanndan ya- rarlandılar. Birtakım aydın kişinin Türk-lslam sentezi al- tında çelişkili ve ne idüğü belirsiz düşün akımı- nı kimi gençler arasında yaygınlaştırmasından yararlandılar. Böylece yalnız sağ iktidarlann değil, sağ ay- dınların da dinsel propagandaya yönelik tutum- larından yararlandılar. Son olarak laiklik ilkesine, Atatürkçülüğe en büyük darbeyi vuran 12 Eylül 1980 generalleri- nin 27 Mayıs 1961 Anayasası'nı ortadan kaldı- rıp hazırlattıkları 1982 Anayasası'na, ortaöğre- timde zorunlu din dersleri koydurmalanndan ge- niş ölçüde yararlandılar. Çünkü böylece dinsel eğitim kurumlarında şeriat öğrenimi görmüş ki- şileri, laik öğretim kurumlarındaki din dersleri- ne öğretmen atamak fırsatını ele geçirdiler. Bu yolla şeriat devleti düzeni konusunda laik öğre- tim kurumlarında propaganda yapmak olanağı sağladılar. Aynca Türk Yurttaşlar Yasası (Medeni Ka- nun) ile Türk aile kurumuna getirilen çağdaş ya- pılanmayı ve Türk kadınına kazandmlan erkek- lerle eşit hakları bütünüyle geri alma tasarılan- nı, devlet yönetimine yerleştirdikleri bu şeriat- çılarla gerçekleştirme olanağını sağlamak üzere- dirler. Şimdi artık tehlikeli bir aşamadayız. Iktidar partisi bütün bu gelişim ve oluşumlara göz yum- muştur ve yummaktadır. Arkalarındaki bu des- teğe dayanan şeriatçılar, hiçbir fırsatı kaçırma- yıp günümüze değin programlannı uygulama olanağını buldular. Bu yok olmama savaşımında Ataturkçü bü- tün güçler de her fırsattan yararlanmayı bilme- lidirler. Yapılacak ilk iş, tüm Ataturkçü kişi ve kuruluşlarm O'nun devrimini ve laik cumhuri- yeti koruma doğrultusunda el ve güçbirliği yap- malandır. Örneğin Ataturkçü Düşünce Derne- ği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Üniver- site öğretim Üyeleri Derneği, 27 Mayıs Devri- mi Derneği v.ö. gibi derneklerin amaçlan ve doğ- rultulan Atatürk Devrimi yolunda olduğu hal- de, bunlar Atatürkçülere geçit verecek bir köp- rüyü oluşturacak yerde, bu köprünün dubaları olarak, henüz tek tek su yüzünde dolaşmakta- dırlar. Oysa bunlann birleşmeleri, kenetlenme- leri, bir federasyon altında, o köprüyü sağlam biçimde oluşturmalan gerekmektedir. Yoksa karşı-devrimciler devlet olanaklarıyla, vaktiyle Atatürkçü kuruluşlan nasıl tek tek yok ettiler- se, oluşmakta bulunan ve Atatürkçülüğün gele- ceği için büyük önem taşıyan (köprünün duba- lan dediğimiz) bu ilerici dernekleri de bir gün etkisiz duruma getirebilirler. Çünkü karşı devrim-gericilik, özellikle 12 Eylül'den bu yana devletin içindedir. ARADABIR SACİT SOMEL Emekli Elçi Yurtseverlik... Atatürk, 1 Mayıs 1920 günü, ilk Türkiye Büyük Millet Mec- lisi'nde yaptığı bir konuşmada: "...Meclisimızi oluşturan ki- şiler yalnız Türk değildir, yalnız Çerkes değildir, yalnız Kürt değikjir, yalnız Laz değildir, fakat nepsinden oluşan İslam un- surlarıdır, samimi bir bütündür... Çıkarları ortak olan vatan- daşlanmızdır..." demiştir (1). Bağımsızlık Savaşı destanını ya- ratan kahramanlar arasında da farklı kökenden gelen çok de- ğerli komutanlar bulunmaktaydı. Farklı kökenden gelmeleri ne yurt sevgilerine ne de Türk bayrağı altında bir bütün ol- malarına engel olmuştu. Bu değerli insanlara, kalpleri yurt sevgisiyle titreyen ve istanbul'un işgal yıllarında, işgal kuv- vetleri tarafından kendilerine görev verilmesine karşın, el al- tından Ankara hükümetine yardım eden Ermeni asıllı yurt- taşlanmızı da katmak gereklidir. Akbulut, SHP'nin Güneydoğu Raporu'ndaki bazı eleştiri- leri yanıtlarken: "...Türkiye'de herkesin Türk olması zorunhiluğundan" soz etmiş. Onun da bu sözJerie, Atatürk'ün cjüşğncesüû ifade etmek istediğini sanıyoruz. Fakat "zorunluluk" sözcüğünü yadırgadık. Devletin, kendisiyle bi- rejt arasında "vatandaşlık" denilen, siyasal ve hukuksal ba- ğı kurarken tek taraflı olarak serbestçe hareket ettiğini yad- sımaya elbette olanak yoktur. Bu, devletin egemenlik hakkı- nın doğal bir sonucudur Devlet bunu yapabilir, fakat vatan- daşlarının sevgi ve saygısını zorunluluk getiren hükümlerle sağlayamaz. Yurtseverlik, mılliyetperverlik ve sadakat gibi duygular, devletin vatandaşa verdiği eğitim ve sevgiyle, kişi- nin yurt edindiği topraklarda huzur ve güvence içinde mutlu bir yaşama kavuşmasıyla ve o topraklarda yaşayan insan- larla bütünleşmesiyle doğar. Bunun en iyi örneği, halkı çe- şitli uluslardan oluşan Amerika Birleşik Devletlerı'dir. Oku- ma yazma bilmeyen, içinde yaşadığı toplumun dilini bile ko- nuşamayan bir kimsede, bırakınız yurt sevgisini, yurt kavra- mının bile gelişmesine olanak yoktur. Memleketimizin doğu yöresi, yüzyıllardan beri süren ihmal- ler sonucu geri ve yoksul kalmıştır. Bizzat Özal'ın, bundan birkaç yıl önce, Antalya'da canını sıkan bir emniyet görevlisi- ne: "Ben adamı Doğu'ya sürerim sonra haaa" demesi, do- ğu illerimizdeki yaşam koşullarının hâlâ ne kadar çetin ol- duğunu anlatmaktadır. Halkımızın eğitiminin ve doğu bötge- lerindeki yaşam koşullarının bir anda istenilen düzeye geti- rilmesine maalesef olanak yoktur. Biz hükümetımizin bir yan- dan uzun vadeli kalkınma planlannı uygulamaya koyarken, öte yandan da, ilgisiyle, sevgisiyle halkın yanında olduğunu kanıtlamasının gerekliligine inanryoruz. Çünkü devleti vatan- daşına sevdirmenin çaresi budur. Asker olsun, sivil olsun, bugün, doğu illerimizde görev yapan bazı memurlanmızın haberlerde okuduğumuz bazı davranışlannı onaylamamıza olanak yoktur. İki üç ytl kadar önce, bir binbaşının, Muğla^ da, kendisine yöneltilen bir suçlamayı reddederken: "Bura- sı doğu mu ki sıra dayağı atayım" demesi bu binbaşımızın (Arkası 19. Sayfada) SAYIN HALKIMIZA vcYATIRIMCILARIBflZA İSTANBUL MENKUL KIYMETLER BORSASI ÜYELERİNDEN DUYURU Borsanız bugün dünyanın en hızlı bOvOyen Borsası olarak Avrupa Borsaları arasında altıncı sıraya yerteşmiştir 1900 yılında bir önceki yıla göre sekız mıslı büyümesi bektenmektedr. Borsanızda tahvil. altın, döviz alım saömının da yapılması öogörülmüştur 2OO0m 2 lik uluslararası standartta bir saklama takas merkezi kurulması için bir devlet bankası ile anlaşılmıştır Bütün bu işleri gerçekJeştirmek üzere Borsanızın başına daha önce Tahtakale'nin belini büken altın kaçakçılığına son veren, uluslararası deneyimi bir ekıp gebnlmiştir Borsa Yönetıdlen Borsanıza yer ararken devlete ve özel sektöre ait Istanbuldakı bütün bınalara gerek ilan vererek ve gerekse bizzat ılgilenerek değerlendirmişlerdir. Yurt dışından. daha önce Borsa bnaları çizmiş uzman mırnarların görüşlerine de başvurubnuştur. Borsanıza uygun bir bina ınşa edilmesi hem zaman açısından hem de malıyettenn çok yüksek olması nedeniyte uygun düşmemiştır. Dünyada bütün borsa bınaları şehır merkezlennde ve prestijlı bınalardadır Dunya fınans merkezlennden birisi olmaya aday Borsanız için yer olarak "Maçka Kışlası" seçtlmıştır Yabancı uzman mımarlar da bu bınanın sanki Borsa için yapılmış kadar Borsa ıhtiyaçJarına uygun olduğunu beyan etmişlirdir. 'Maçka Kışlası" iki yıldır boştur ve harabeye donüşmektedir Binayı bir süre kullanmış olan Maden Fakültesi Ayazağa'daki kampuse taşınmıştır. İTÜ. binayı kullanmaya başladığı yılı takiben, 1954 yılında bınanın kendisine tahsisini ıstemiş cevaben "Hazıne" binanın kendilehne tahsis edilemeyecegini resmen bıldrmıştır Bina sorununuzla ilgili olarak Borsanız yetkılılen bir kez Mımarlık Fakültesi Sayın Dekanını iki kez de sayın Rektör Yardımcıstnı ziyaret etmîsjerdir. "Maçka Kışlası" nın Borsa olarak kullanılması bizzat İTÜ Öğretim Üyelennden bazıları tarafından önerilmiş idi. Borsanız Başkanının Sayın Ftektor Yardımcısına yaptığı son zıyarette Borsanızın "Maçka Kışlası" nın ırtıfak hakkı kurulmak suretıyte tahsisint "Hazine" den resmen ısteyeceğı belırtılfnış iki hatta sonra da islem gerçeklesmıştır Bu süre içinde de İTÜ'nün "Hazıne" ye bir başvurusu olmamıştır "Hazine", "Maçka Kışlası" nı Borsanıza "Tapu' da ırüfak hakkı tesis ederek 49 yıHığına tahsis etmiştir Binaya birinci yıl için KDV dahil 2 Milyar 640 mılyon lıra ödenmiştir Aynca 600 milyon liranın üzerinde tapu ve damga vergisi odemesi yapılmıştır. Irtıfak hakkı tesis edilerek yapılan tahsıslerın ülkemizde ve yurt dışında yüzlerce ömeği vardır. Gazetelerden okuduğunuz kadarıyla. İTÜ yetkılılen önce tapuda tahsısın kendılerı adına olduğunu sonra da bu konuda bir Bakanlar Kurulu Kararı bulunduğunu ıddîa etmışlerse de, bahsedilen tahsis ve kararın bıtşıK parsele ait otdugu anlaşılmıştır İTÜ'ye "Maçka Kışlası* "Hazine" tarafından hiçbir zaman verilmemiş ırtıfak hakkı tesis edilerek tahsis edilmemış doğrudan tahsis edilmemiş veya kıralanmamıştır Bu nedenle de İTÜ, Beledıye'ye tadilat ruhsatı için başvurduğunda, Beledye mulk sahibi "Hazine" nin iznini istemiş ancak, bu izin hiçbir zaman sağlanamamıştır "Hazine izni" olmadığı için tadilat yerine onarım başlatılabHmiş, onarım adı altında ruhsatsız olarak tadilat sayılan bazı değışıklıkler yapılınca da Betediye zaman zaman ınşaatı mühürlemıştır Tuhaf bir şans esen olarak, bu mühürlemelenn sonuncusu Bina'nın Borsanıza tahsis edildiği günün ertesi gününe rastlamış, birkaç gün sonrada İTU'ce Asliye Mahkemesinden bın tedbir kararı alınmıştır Durum Borsanız Yöneümınce ve "Hazine" tarafından en üst düzeylerdeki hukukcularımıza ayrı ayn inceletilmiş; tedbir karannın tapu kayıtlarını ılgilendirdiğı bu işlemın de zaten bitmiş olduğu, mühürieme ve tedbtr kararlarının Bina içine gınlmesını hukuken engelleyecek bir tarafı olmadığı anlaşılmış ve "Hazine" ile Borsanız yetkılılen deviMeslim ışlemlen için binaya gitmişlerdir Burada İTÜ'nün fııli durumu ile karşılaşıimış aynca İTÜ avukatları savcılıktan icerı gırılmemesı konusunda bir beyan getirnnışlerdir Daha önce bılırkışi raporu için getirdiğimiz bir hakım de ıçertye gırememıştı. Borsanız bir "Kamu Kurumu" olarak ülkemizin kanun ve geleneklenne sonuna kadar saygılıdır. Borsanız avukatları gerek savolık ve gerekse tedbir kararlannın kaldınlması ve haklılığımızın korunması için başvurularını yapmışlardır Yukarıda sözü edılen gerçektenn tümü belgelıdır Mahkeme kararlarını etkılemek amacıyla günlerdır devam eden ceşıtlı beyan ve yazılarla "Maçka Kışlasfnın Borsanıza verilmesi engellenmek ıstenmekledir Borsanız kamu hizmeti gormeyen, tican ış yapan, muzır, yıkıcı, kamu tüzel kişiliğı niteliği bile şüpheli ve Anayasa'ya aykırı kurulmuş gibi gösterilmeye çalışılmaktadır Bu durum, ıstenmese bile dünyanın en hızlı gelişen borsalarından biri olan, ihtiyaçları giderek artan ve bina ıhtiyacı acılleşen Borsanızın büyumesini engeltemekte, ülkemizde "Borsa" nın ve "Pıyasa Ekonomisi" nin gelişmesini olumsuz etkılemekte mülkiyet haklarına saygıyı azaltmakta, giderek mülkiyetin tabana yayılmasını zoriaştırmaktadır Betki de istenen budur. Saygılarımızla j M K B ÜYELERİ PENCERE İstiklal Marşs'nı Değiştirelim... Bizim ulusal marşımızın güftesini Mehmet Akif Bey yazmış, bestesini Zeki Bey yapmış... Adı : "İstiklal Marşı." Ne demek istiklal? Bağımsızlık!.. Her devletin ulusal marşı bağımsızlık ülküsüne dayanmaz, kimi yüce Tann'dan söz açar, kimi yurt toprağından, kimi de kral ya da kraliçeye yağ yakar. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğu gibi her halkın da tari- hine göre bir marşı var. İstiklal Marşı'nın oluşması için Ulusal Bağımsızlık Sava- şı'nın yaşanması gerekiyordu. Sultan beşinci Mehmet Re- şat'ın selamlık resminde İstiklal Marşı söylenemezdi ya!.. • Son günlerde kökeni Kültür Bakanlığı'na uzanan bir tar- tışma süregeliyor. Diyorlar ki: —İstiklal Marşımız, zor söyleniyor, bestesini değiştirelim, herkesin kolaylıkla söyleyebileceği bir bkpirh bulalım: daha kolay söylenebilen bir marş olsun... Müzikten anlayan anlamayan fikirler öne sürüyor; ama ba- na kalırsa İstiklal Marşımızın yalnız bestesini değil, güftesini de bir kenara bırakmak zamanı gelip geçmiştir. Neden? Çünkü, gidişata bakılırsa, sakallı Mehmet Akif Bey'i artık sağ kssimde tutan ve seven kalmayacak. Sol keşim öteden beri matruş Tevfik Fikret Bey'e eğilimlidir. 'İstiklal' ya- nVbağımsızlık' da 'demode' bir kavramdır; artık devletimizin 'resmi' görüşü 'bağımsızlık' değildir. Ya nedir?.. 'Karşılıklı bağımlılıktır' Öyleyse yeni bir güfte yarışması açmalı, 'karşılıklı bağımlılık' kavramına yakınlık duyan şairlerimiz, günün anlam ve öne- mini belirten manzumelerle yarışmaya katılmalı, içlerinden bağımlılığı en yetkinlikle dile getiren güfteyi seçmeli... Sonra ne yapmalı? Dil ulusaldır, güfte yarışması zorunlu olarak bizim şairler arasında düzenlenir; Fransız, Alman, İngiliz, Felemenkli, Yu- nanlı Türkçeyi bilemediğinden, güfte yarışmasına katılamaz; ama müzik dili evrenseldir; dünya tek pazara dönüşmüyor mu? Bizler de dışa açılma modelini seçmedik mi? Ulusal marşımızı değiştirmek için uluslararası bir yarışma açılmalı, dünyanın ünlü bestecileri ve fırmaları ihaleye katılmalı... Dünyanın tanıdığı bir besteci, yarışmada büyük ödülü ka- zanırsa, Türkiye'yi dışa tanıtma bakımından çok yararlı olur; artık ulusal marşımız nerede çalınırsa çalınsın, Frenk beste- cisinin ünüyle birlikte anılır. Ulusal marşımızın adı da güzel olur: Karşılıklı bağımlılık marşı!... Hem bu yeni marş bizim ruhumuza daha uygun bir sesi bütün dünyaya yansıtır. Bizim ruhumuz nedir? Biz, muhafazakârız; ama Dolmabahçe Sarayı'nın üstüne beş yıldızlı beton oteli kondururuz. Ümmetçiyiz; ama Ameri- ka isterse Müslümanın üstüne asker göndeririz. Milliyetçiyiz; ama Vaşington'un buyruğunu uygulamak için esas duruşa geçeriz. Türk-lslam sentezi diyerek arabeskı benimser; in- san hakları nutku atarken, ışkenceyi meslek ediniriz. Devletimiz 'resmi siyaset' olarak 'karşılıklı bağımlılık'\ yü- rütürken, (demokrasiyi kurmak için) cezaevine kapattığımız solculara zorla İstiklal Marşı'nı söyletiriz. Amerikan mandacılığı' ruhumuza işlemiştir; yüreğimizden söküp atamayız. Mustafa Kemal ortaya çıkmasaydı, manda- cılığı 1919'da benimseyecektik; Gazi yüzünden iş gecikti. 'So- ğuk Savaşta Amerikan uşaklığını 'mazur J göstermek için 'ko- münizm tehlikesi'ni ileri sürüyorduk... 'Komünizm tehlikesi' kajmadı. .<•• . . '.VTA »' Ama uşaklık sürüyor. Sakallı Mehmet Akif gökten yere bakıp, "Yarab, meğer yur- dumda ne sürüngenler varmış" diye şaşırıyor; 'İstiklal Mar- ş/'nın her söylenişınde içi sızlıyor. Değiştirelim 'İstiklalMarşfnı; bestesini de, güftesini de, her- şeyini de... O EMPCRYALİZME VE OIICAKJIYE K»BŞI|| MÜCADEL HAKUYIZ KAZANACAÖIZ Emperyalist Savaşa Karşı Çıkalım. EMPERYAÜST SAVAŞA HAYIR KOMİTELERI nde örgütlenerek Birlikte Mücadele Edelim. Birlikleri Mücadelemizle Yaratalım. Halkımıza Açılan Savaşa Karşı Devrimci Görevlerimizı Yerine Getirelim. Emperyalizmin Dünya Halklarına Açtığı Savaşta Gorbaçov Bush'la Uzlaşarak Halklara İhanet Ediyor. Mücadele FHKC'y.le Filistin Devrimi ve Körfez Kriziyle İlgili Görüştü: "Arap Halkları NATO ve ABD İşgaline Karşı Direnmelidir." Arnavutluk'ta Devrim, Sosyalizm ve Yaşanan Gerçekler 5. SAYIMIZ ÇIKTI TUYAP YENİ KURULAN DUNYADA YERINI ALDI SİZ DE HAZIR MISINIZ? 1991 YILI FUAR ve SERGİLER PROGRAMINI İŞ DÜNYAMIZA ve KAMUOYUNA SAYGI ile SUNAR. YURT DIŞI FUAR VE SERGİLER •BAU91 16-22 OcoH991 ULUSLARARA5IİNŞAAT MALZEMEIERİ. İNŞAAT SIŞTEMIERİ VE BİNA YENİLEME TİCARET FUARI'NDA TÜRKİYE BÖLÜMÜ MÜNİH/FEDERAl ALMANYA CUMHURIYETI • BRNO ULUSLARARAS' TUKETIM MALLARI fUARI-NDA TÜRKİYE BÖLÜMÜ 6-11 Nâon 1991 «RNO/ÇEKOSLAVAKYA • BIF 91 8-lSNisan 1991 2 PEKİN UIUSLARARASI FUARI'NOA TÜRKİYE BÖIÜMÜ PEKİN/ÇİN HALK CUMHURİYETİ • KIEV 1. TÜRK SANAYI VE TİCARET SERGİSİ 15-19 Moyıs 1991 KIEV/UKRAYNA CUMHURİYETİ-SSCB • 27. ULUSLARARASI CEZAYİR FUARI'NOA TÜRKİYE BÖLÜMÜ 6-17 Hoziron 1991 CEZAYİR/CEZAYİR • MOSKOVA UIUSLARARASI INTEROPTTORG '91 FUARINDA TÜRKİYE BÖtÜMÜ Hoıiran 1991 MOSKOVA/SSCB • VİYANA ULUSLARARASI SONBAHAR FUARI'NOA TÜRKİYE BÖLÜMÜ (Perakend* sati) imkanı yoralılmıjt,r.! 11-15 Eylül 1991 • MOSKOVA 6. TÜRK SANAYİ VE TKARET SERGİSİ 30 Eylül-4 Ekim 1991 SOVINCENTR-MOSKOVA/SSCB YURT İÇİ FUARIAR A- TÖYAF İSTANBUL SIBGİ S A M T I • ENERJİ1991 12-17 Ocol 1991 9. Enerji ve Enerji Tosorrufu Fuorı (T.C. Enerji ve Tobiı KaynaUar Bokorlığı rle birlikte hozırlonmoktadır.) • BÜRODATA 1991 23-27 Ocok 199) 7. Telekomûnikasyon, Bıtgısovor, Büro Makineleri Mafailya ve Molzeroelen Fuarı • MÜZİKAVİZYON 1991 2-6 Şubot 1991 9. Video, Mûzik ve Televizyotı Fuarı • 4. FOTOGRAF VE SİNEMA FUARI 23-27 Şubat 1991 • 2. KAUCUK FUARI 6-10 Mort 1991 (Kauçuk Demsğt ile birlikte hazırtanı»oktodır.| • HOBİ1991 23-27 Mort 1991 • FİNANSMAN ' 1991 6-9 Niıon 1991 1. Türkiye Para ve Finonsmon Fuorı • 4. MAKİNE FUARI 24-28 Nnon 1991 iAğoç. Melol, Plastik ijteme Mokinderi ve El Alerleri Fuarı) • 11. İDEAL EV FUARI 8-1 2 Mayıs 1991 • 3. TATİLE MERHABA ÇOCUK ŞENLİĞİ 18-22 Mayn 1991 t 2. AYAKKABI MAKİNELERİ VE AYAKKABI YAN SANAYİİ FUARI 6-9 Haziran 1991 (AYSAO Ayokkabı Yan Sanoykileri Dernegi ile birHde hazırbnmaktadır.) • 2. SİGORTACILIK, ENDÜSTRİYEl VE ÖZEL GÜVENÜK FUARI , 11-15 Eylül 1991 • PACTEK'1991 21-25 Eylül 1991 6. Ambalaj Teknolofisi, Mokin« ve Maizemelen, lîtrfleme Makmelerı, Depoloma Sistemleri v« içki Gıdo Fuorı • 11. İSTANBUL DERİ FUARI 12-16 Ekim 1991 • 6. KONFEKSİYON MAKİNSLERİ VE AKSESUARLARI FUARI 23-27 Ekira 1991 • 10. İSTANBUL KİTAP FUARI 2-10 Kasım 1991 • 6. O1R VE LOKANTA GEREÇLERİ FUAK 16-20 Kasım 1991 • 1. ULUSLARARASI TEKSTİL TERBİYE MAKİNELERİ VE TEKNOLOJİSİ FUARI (Tekstil Danı;maniık 27 Kaıım-1 Arahk 1991 Strvni A.Ş. ile birlikte hazırlanmolrtodır.) • 4. İSTANBUL ENTERNASYONAL OTOMOBİL FUARI • 10. HEDİYE FUARI •- TÛYAP TİCAKT MERKEZİ e 9 PARFÜMERİ VE KOZMETİK FUARI 7-15 Aralık 1W1 21-31 Aralık 1991 3-7 Niıon 1991 Seçkin fuarlar... Seçkin uluslararası ilişkiler... TÜYN» TÜM FUARCILIK YAPIM A.Ş. Sağlam Fikir Sok. No: 19 80300 Esentepe-İstanbul Telefon: (9-1) 167 67 04-05 175 23 50 (8 hat) Telex: 30139 typ tr. Telefax: (9-1) 167 18 51 F«d*ral Cumhurtyvh Avutturya VVıepef Vesseo crx3 Congress Gese ! ^sc^cî• G f l H s s m m % ı Halk Cumhunyctı Çrtoılovakyo te» pfse r-o» fcveiQnfo»i Ancjf rf V 'O 5Ovır>cenT<
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle