25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ V E 28 EYLÜL 1990 NERMîN A BA D A N^VNA T tslam ideolojisiniyaymak üzere bilinçli olarak siyaset arenasına itildiler Iran'da 'militan kadın'tiPakistan'da Ziya-Ül Hak dö- nemi sırasında lslamcı dünya görüşü çerçevesinde yapılan çe- şitli yasama faaliyetlerine karşın İran Devrimi'nden sonra kuru- lan Islam Cumhuriyeti'nin fik- ri temeli Humeyni tarafından kaleme alınan tslami hükümet doktrini doğnıltusunda gerçek- leştirilmistir. Bu nedenle daha bütüncü ve tutarh bir içerik ta- şımaktadır. Iran Islam Cumhuriyeti Ana- yasası'nda Tann'dan kaynakla- nan legemenMk" anlayışı ile bü- tün kurumlann ustünde dene- tim ve yol gösterme görevini üst- Jenen "Veiayet-i Fakib" makamı yer almaktadır. Bu makamı iş- gal eden Humeyni, rejimin nite- liği üzerinde yapılan tartışmalar sırasında "ne tslami Demokra- tik ne de tnuı Cumhuriyeti" de- nilmesini isteraediğini belirtmiş- ti. Böylece hem demokrasi hem de laiklik ilkelerine karşı cephe almıştı. (1) Iran'ın Islami devlet anlayışı- na göre yargının en önemü işlev- lerden biri şeriatın uygulanma- sını sağlamaktır. Devlet-birey iliskilerinde "özgürlüklerin suun tslami ilkekrdir." Örneğin hak- lardan yararlanma, kadın ve er- kek olarak "dnsiyet ozellikleri- ne" göre gerçekleşecektir. İran Devrimi'nin diğer bir özelliği, topium yaşamııu tslam ideolojisi uğruna feda etmesidir. Bu bağlamda kültür devrimi yo- lu ile tüm Batılı değerler siUn- mek istenmiştir. Batı değerleri- ne uygun sinema, tiyatro, edebi- yat eserleri yasaklanmış, bu zih- niyeti benimsemeyenler "yeni- den egitim kamplanna" gönde- rilmişlerdir. tran'da din ve kadın tran E>evTİmi'nin yirminci yüzyılın en geniş halk destekli si- yasal hareket olmasını sağlayan etkenlerin başında, tslamcı ide- olojinin devrimden çok önce ul- kenin çeşitlî kamuoyu odakla- nnda yaygınlık kazanması'gel- mektedir. İslamcı akımın yay- gınlaşmasında elektronik tekno- lojinin ürünleri en önemli rolfl oynamıştır. Humeyni'nin hutbe- leri binlerce kasetle çoğaltılmış ve sürgünde yaşadığı Paris yakı- nındakı kasabadan el altından tran'a giden yolcularla sokul- muştur. tran'daki büyük siyasal dönüşüme tarihin ilk "kaset drrrimi" adının verilmesi de bu nedene dayanmaktadır. Gerek Humeyni ve diğer aye- tullahlann gerekse küçük rütbeli mollalann tüm konuşmalannda en fazla işlenen konu, Islami ya- sama dönebilmek için kadın sta- tüsünü değiştirme zorunluluğu olmustur. Bu açıdan sürekli ola- rak şu üç ana fîkir işlenmiştir: 1- Doğa yasası = cinsiyete dayaiı işbölümü tslam düşuncesi güçlu bir bi- yolojik determinizme dayan- maktadır. Buna göre "cinsiyete dayaiı işbölümü" Tanrı yasası olarak mutlak ve ebedi bir nite- lik taşımaktadır. Farklı cinsler "btrbirini tamamlamaktadır." Kadınm görevi çocuk doğurmak ve ailesinin gereksinmelerini karşılamak; hakkı ise geçiminin temini ile cinsel ilişki talep ede- bilmesidir. Erkek ise aile başka- nı olarak tüm konularda karar veren kişidir. Kadının çalışma- sı, seyahat etmesi, evden dışan çıkıp çıkmamasma karar veren odur. Çocuklann velayet hakkı sadece erkeğe aittir. Humeyni- ye göre kocasına itaat etmeyen kadın günahkârdır; yiyecek, gi- yecek ve cinsel ilişkiden yoksun bırakılarak cezalandınlmalıdır. (2) tslamcı duşünceye göre aileyi en fazla tehdit eden husus, ka- dınm ekonomik bağımsızlık pe- şinde koşmasıdır. Bu nedenle evin dışında çalışması yasak çek kişiliğine ve özgürlüğüne ka- vuşabilmesi için örtünmesi ge- rek. Cinsel güdüleri açısından ka- dınlardan daha güçlu sayılan er- keğin, yaratılış gereği monogam olamavacağı, dolayısıyla birden fazla kadına öıtiyaç duymasının doğal olduğunu kabul eden İs- lamcı göruş, cok kanlılığı, yani polıgami kurumunu da zorun- lu saymaktadır. Fuhuş ve zina ancak böyle önlenebilir! Şii Islamcılık bu konuda Sün- ni mezhepte yer almayan bir ku- rum daha yaratmıştır: "Mnt'a 'veya' sigeh" adı verilen "geçici evlilik." Bu tür bir evlilikte ka- dının bekâr olması sarttır. Evli- lik ise kararlaştırılan süre (bir saat, yanm gün, bir hafta, bir ay vs.) boyunca geçerlidir. Evliliğin başlaması erkeğin kadına belli bir miktar para vennesi ile baş- lar. Bu evlilikten doğan çocuk- lar erkeğin nüfusuna kaydedilir. Kadınm bu evlilik nedeniyle mi- ras hakkı olmadığı gibi nafaka nı tslam ideolojisini yaymak üzere siyaset arenasına bilinçli olarak itmek! Bu amaçla kadın- lara rol modeli olarak Peygam- ber'in ailesindekı etkin kadınlar- dan kızj Fatima, Kerbela kahra- manı Zeyneb ve Ayşe gösteril- miştir. Şiiük tarihinde zorbalığa karşı tslami savunan "militan kadm"lar kamuoyunda yüceltil- mişlerdir. Dolayısıyla devrim öncesi, bir yandan o tarihe kadar hiçbir saygınlığa sahip oknayan fakir, gecekondulu kadınlar, öte yan- dan emperyalizme karşı cephe almış olan aydın, üniversiteli ka- dınlarm dayanısmasını sağlayan bir bağ yaratılmış oldu. Şah ve Savak'a karşı defalarca sokağa dökülen, tumıi, tslami giysi olan "çador"a bürünen tranlı kadın- lar, böylece ortak bir eylemle si- yasal ve dinsel davranışlanm birleştirmiş oldular. Kadınlann siyasal mih'tanlığı dinsel çevreler tarafından desteklendikçe, gele- neksel "cador" tüm îranlı ka- Iran devriminin önderleri, kadınlara model olarak Peygamber'in ailesindeki etkin kadınlardan Fatima ve Kerbela kahramanlan Zeyneb ve Ayşe'yi gösterdiler. Şiilik tarihinde zorbalığa karşı İslam'ı savunan 'militan kadm'lar kamuoyunda yüceltildiler. Böylelikle devrime kadar hiçbir saygınlığa sahip olmayan fakir kadınlarla emperyalizme cephe almış aydın, üniversiteli kadınlann dayanışmasmı sağlayan bir bağ yaratılmış oldu. edilmelidir. Ataerkil ailenin güçlendiril- mesi gereği düşüncesine daya- nan bu tercih, Pakistan'da gö- rülduğu uzere kadının hukuki statüsunün erkekten farklı ol- masını gerektirmektedir. Erkek ile eşit ölçüde mirastan vararlan- mamalıdır kadın. Keza evlenme konusunda kadının eş seçimi hakkı, baba, erkek kardeş, am- ca gibi ailenin erkek uyelerine tamnmalıdır. Evlilik kurumunu bozmak da sadece erkeğe tanı- nan bir h?k olmalıdır. Nitekim devrimin gercekleştirilmesinden sonra tüm yasalar bu doğrultu- da değiştirilmişJerdir. 2- Kadının örtünmesi-gecki evlilik tslam düşünce sistemini yo- rumlayan tranlı din adamlanna göre cinsler arası işbölumunü pekiştiren diğer önemli bir ilke, cinslerin ayrılması (tecridi) ve kadınlann örtünme zorunlulu- ğudur. tslamcı duşünceye göre cinslerin eşit sayıldığı Batı'da kadına cinsel bir nesne gözU ile bakılmaktadır, bu durum kadı- nın kişiliğini ve benliğini yok et- mektedir. Kadın, kapitalizmin kölesi olmustur. Dolayısıyla ger- hakkı da yoktur. (3) Aslında geçici evlUik büyük ölçüde fuhuşun meşrulaştırıl- masıdır. Bu tür evlilikleri akte- den mollalar, bu işlemden önemli bir gelir kaynağı sağla- maktadırlar. Ayetullah Muta- harri gibi düşünürlerce geçici ev- lilik toplumda fuhuşu önleyen bir çözümdur. 3- tran'da kadınm toplumsal- siyasal kablımı Geleneksel tslam düşüncesine göre kadın zorunlu olmadıkça evden dışan çıkmamalı, zorun- lu olduğu zaman mutlaka koca- smın iznini almalıdır. Esasen köktendinci lslama göre kadınm çalışma yaşamına girmesi fuhu- şu arttıran, kadının annelik gö- revlerini aksatan bir faaliyettir. Gerekli olduğu hallerde kadına, ancak diğer kadınlara hizmet verecek, "feminize" edilmiş alanlarda görev verilmelidir. İran devriminin önderleri bu konularda köktendinci tslanun öğretilerini aynen benimsemiş, devrimden sonra tûm kadın yar- gıçlan işten çıkarmış, kadın me- murlann sayısmı asgariye indir- misti. Ancak bir konuda önemli bir yenilik getirmişlerdir: Kadı- dınlar için Batı aleyhtarhğı ve Şah aleyhtarhğını birlikte ifade eden bir simge olmustur. Bu gösterilere katılan eğitimli, ay- dın kadınlar yeni kurulacak ts lam devletinde "zorunlu örtiin- me"nin günün birinde yasal bir kural olacağını akıllarından ge çirmemişlerdi. Oysa iktidar e değiştirir değiştirmez -ulusa kurtuluş hareketinden sonrak Cezayir'e benzer şekilde- kadı- nın toplumda alrnası istener ikincil yeri hukuk ve siyasal u> gulama yoiu ile derhal gerçek- leştirildi. k a d i n i n yeri 'Çador'a bürünen tranlı kadınlar, siyasi militanlığı, Irak savasıyla askeri alana da taşımışlardı. Aralannda tek bir kadının bulunduğu, 70 kişilik bir "nz- manlar kurulu" tarafından ha- zırlanan anayasa tasansı, Islami Cumhuriyet Partisi dışındaki tüm siyasal gruplar tarafından şiddetle eleştirildiği halde, refe- randuma sunulup halkoyu tara- fından kabul edildikten sonra 15 Kasım 1979"da yunirlüğe girmiş- tir. Yeni anayasanın başlangıç bö- lümünde "Anayasada Kadın" başhğı altında kadının tslami toplumdaki yeri şöyle tanımlan- maktadır: "Aile, toplumun te- mel birimi ve insanın olgunlaş- ması ve ynkselmesinin asli oca- ğıdır ve kurtulmasında insanın gelişme ve olgunlaşma hareketi icin gerekli ortamm temel bazır- layıcısı olan inanç ve amaç uyuş- ması temel ilke olup bu gayeye nlaşılması için imkânlann sa|- lanması, İslam devletinin ödev- lerindendir. Aile biriminin bu şekilde de alınması karşısmda, kadın 'nesne' olmaktan veya tü- ketim düşkünlügu ve emperya- lizmin hizmetinde araç olmak- tan çıkıp (tslami) öğretiye bagJı insanlar yetiştirmek için yuce ve değerii analık görevini tekrar üstlenmekle, hayatın faal alan- lannda oncu ve bizzat erkekle- rin mücadele arkadası olur ve sonuçta daka onenüi bir sonım- luluk yuklenir. tslami açıdan da daha uslıin bir değer ve saygın- lıktan >-ararlanır." Eşitlik konusunda yeni ana- yasa, "kadın/erkek siyasi, sosyal ve kultttrel haklardan Islami öl- çülere uyarak yararlanır" de- mektedir. (Md. 21) Anayasanın 163'üncü mad. ise yargıç olma ğeri erkeğe kıyasla ancak yan şartını fıkıha bağlamak suretiyle yarıyadır. kadınlara bu mesleğin kapısını kapatmaktadır. Yaruı; Ve Ttrklye... Cinsiyet ayrımcılığı Devrimden sonra çıkanlan yasalar, Pakistan'ı andınr biçim- de, cinsiyete dayaiı ölçütler içer- mektedir. 1981'de çıkan "kıssas" (göze göz) yasasuıa göre taam- mıiden işlenen cinayetlerde ka- dınlar tanıklık edemezler, "diyet" (kan parası) odenmesi gereken durunilarda kadınm de- (1) Farbang Rajace, blunk Vaton *mâ WorM View: Kkomdni o ı M u , Stale u d Iaternational Potitics. Umversıty Press of Amerıca, 1983 (2) Ayaıullab Humeyni, "The Question of Women (A Sdectıon of İDtcrviews aod Speeches)", in The Skadoo of U H B , Bds. A. Tabarı 1- N Yeganeh, Zed Press, Lon- don, 1982, Sh 9S (3) Shahla Haeri, "The Instılution of Mut'a Marrıage in Iran" ın WCHMU UMI Hnotatioa ia b u . Ed. G. Nashat, Wot- vıew, 1983, Sh. 231-5İ. V E K AD İ N Ş Ü K R A N K E T E N C İ Bugün türkiye'de on binlercegenç kız laik devlet ilkelerine aykın, tarikatğörüşleri doğrultusunda eğitimden geçiriliyor Kuran kurslarmdan, şeriat mücadelesineNerede bir kadın haklan toplantısı varsa, kimliklerini, varlıklannı kanıtlarnak için orada hazırlar. Soru soruyorlar, tartışıyorlar. Üniversitelerde, düşünceleri doğrultusunda ayrıcalıklar elde etmek için mücadele veriyor, çoğunlukla da istediklerini ahyorlar. •, Ellerini isilikler kaplayıp, du- daklarını ısınp kanattığı için ai- lesi bir doktora gösterme gere- ğini duymuş. Henüz 13 yaşında. Kapalı bağlanmış türbaru, yü- zündeki canlılık ve gözlerden fışkıran zekâyı saklamıyor. Çok düzgün cümleler, çok güzel bir Türkçe ile konuşuyor. Ilkokulu çok iyi notlarla bi- tirmiş. Babası nakliye ambarla- nnda grev yapan işçiler arasın- daymış. Paralan olmadığı için ortaokula gönderememişler. Bir süre evde kaldıktan sonra Bay- rampaşa Kuran Kursu'na yazıl- mış. Yemesi, >-atması, giyimi, kitap-defter ihtiyaanı okul kar- şıhyormuş. tlk gittiği yıl bunal- mış, çok ağlamış. tkinci yıla ka- dar alışmış. Şimdi çok seviyor- muş. Burada din dersleri yanın- da, ortaokul ders kitaplannı da özel okuyorlarmış. îlerde dışar- dan orta-lise bitirme sınavlanna girip üniversiteye devam edecek- lermiş... Neden mi dudaklanm, ellerini devamh kanatacak kadar ısınyormuş?.. Nedenini bilmiyor. Ancak çok fazla üzüldüğü şeyler var; örneğin hafta sonları eve çıkma- yı hem çok istiyor hem de hiç is- temiyormuş. Annesini, babası- m, kardeşlerini çok seviyormuş elbet. Ancak onlar başka türlü yaşıyorlarmış. Onlann arasında o da şeytana uyup televizyon seyrediyormus. Sonra okula döndüğünde işlediği büyük gü- nahları temizlemek için durma- dan namaz kılıyormus. Günaha girmemek için eve gitmeyince de ailesini özluyormuş. Ne yapaca- ğını bilemiyormus. Anayasanın 'sosyal devlet' il- kesini çiğnenip genç kızın oku- ma hakkı elinden alındığında, tıbben ciddi bir ruhsal depres- yon sayılan hastalığına da ilaç ve tedavi yok. 'Bir-iki >il içinde ya- şamın acımasız knndlan içinde şikiyetleri kendiliginden orta- dan kalkacak' diyor uzman doktorlar. Nasıl mı? Ailesi da- ha önce davranmaz, evde okul- suzluğu, yoksulluğu yaşamak üzere Kuran kursundan almaz- masını engellemek için çocukla- sa günahkâr görduğu yoksul ai- nn tedavisini engellediğini anla- lesinden tamamen koparak. tıyor. Gelen hastalarm kursa git- Kendisi de çağdaş kadın ha- melerini engellemek ya da ya- reketi içinde mücadele veren şam koşullannı değiştirmek gi- profesör .beklemediğimiz bir bi seçenekleri olmadığına göre umutsuzluk içinde 'Yapdacak hastalığm nedenlerini dahi an- hiçbir şey yok' diyor. Bu durum- latamayacak ve bir tedavi uygu- da çok fazla genç kızın bulun- layamayacak konumda oldukla- duğunu, bir ara bir Kuran kur- nnı vurguluyor. sunun öğrencilerinin çok önemli Bugün onbinlerce genç kız, bir bölumünün ruhsal depres- laik devlet ilkelerine aykın, ra- yondan kendilerine tedaviye ge- dikal tslamcı, şeriat düzeni iste- tirildiklerini, sonra kurs yöneti- yen siyasal akımlar, tarikat gö- minin, durumun su ytizüne çık- nişleri doğrultusunda eğitimden geçirilerek militanlaştırılıyor. Kadın haklan ve ilkeleri ile bel- ki ters doğrultuda, ancak yine de çok güçlu kadın hareketleri- ni oluşturuyorlar. Sadece 8-10 yıllık türban hareketi mücadele- si yeterli ipuçlarım veriyor. Ne- rede bir kadın haklan toplantı- sı, tartışması varsa kimliklerini, varlıklannı kanıtlamak için ora- da hazu-lar. Soru soruyorlar, tar- tışıyorlar. Üniversitelerde, du- şünceleri doğrultusunda aynca- lıklar elde etmek için mücadele veriyor, çoğunlukla da istedik- lerini ahyorlar. Siyasi iktidar ve bilün için kilic noktalan olan bütün meslek dallarında yer al- mak adına verilen mücadele, ge- leneksel İslam kadını kimliği ik ilk aşamada çelişiyor gibi gözü- kuyor. Tıp, siyaset, hukuk oku- yan, yaşamın her alanında iddi- aü yeni Islami kadın hareketi, kadın haklannı savunma, kadın -erkek eşitliği, kadının evden çıkması, erkekle birlikte yaşa- mın her alanında var olması gi- bi bir noktaya doğru mu yol ahyor? 'Kadın Bülteni'nden Şen Oğur, 'Kadm Sorunları-ve Statüsü Başkanlığı'nı eleştirdi: Kadının statüsünü değişürmekgerekKadın haklarının savunuhnası Türkiye'de de çok renkli bir yelpaze içinde, değişik çerçevele- re oturtularak yapılıyor. Ancak çok farklı anla- yışlar, hep birlikte siyasi iktidar müdahalesi ve yaklaşımına karşı çıkıyorlar. Kadın Bulteni adına Şen Oğur, tepkilerini şöyle dile getiriyor: "Son yıllarda art arda kadınlarla ilgili birta- kıro kararnameler çıkartılıyor. Ama ortada ka- dınlann durumlannı iyileştiren herhangi bir so- mut değişıklik yok. Görünen o ki kararnamele- rin amaçları başka: Bir yanıyla AT'ye ve "çağ- daş, modern dünya"ya şirin görunüp Turki ye'nin bu dünya içinde yerini almasını sağlamak diğer yanıyla da yukselen ve daha da yukselme potansiyelini taşıyan kadın hareketini, devlet de- netimi altında tutup öngorülen "milli göruş" çer- çevesinde yonlendirerek eritmek. "Kadın Sorunlan ve Statusiı Başkanlığı" ku- rulması ile ilgılı gırişımlerde de asıl zorlayıcı ne- den Birleşmiş Milletler'in Ayrımcılığa Karşı Söz- leşmesi ve bu sözleşmenin uye devletlere getir- miş olduğu yükumlulukler için göstermelık or- ganlar yaratma kaygısı. Bir şeyler yapar gibi gö- rünurken de kadınlann var olan konumunun su- regitmesini sağlama çabası. Bu yaklaşım kararnamenin tüm havasına yan- sıyor. Öyle ki madde 4/a'da, "kadının statüsu- nün korunmasından" söz ediliyor. Oysa bugün kadının statusü, korunması değil değiştirilmesi gereken bir statüdur. Bugun ülkemizde kadın- lar, hayatın her alanında ikincil ve bağımlı bir konumda tutulmaktadır. Asıl işlevselliği "eş" ve "ana" olmaktan ibaret görülmektedir. Çalışıyor- sa sadece aileye "katkı" yapıyor sayılır. Ve bu konum nedeniyle, çeşitlı baskı, sömüru ve aşa- ğılanma biçimlerıyle yüz yuzedir. Kadınlann bu konumu, ev işleri ve çocuk ba- kımıyla ilgili yiıkumlülukler, erkeklerle, tüm top- lumla paylaşılmadan; devlet tarafından oluştu- rulacak toplumsal kurumlarla desteklenmeden değiştirilemez, iyileştirilemez. Kararnamede ise bunlardan hiç soz edilmiyor (ve hatta, kreş gibi temel sorunlar da 8/h maddesinde olduğu gibi ışverenlerin insafrna terk ediliyor.) Işte "gelenek ve gorenekler" söylemiyle ko- runmaya ve kemikleştırilmeye çalışılan bu ko- numdur. Kararnamede anılan "milli goniş" tam da budur. "Resmi" ve "milli" gorüşun, kadı- na ve kadının aile içındekı konumuna bakışını, çıkartılan "Aile Araştırma Kurumu Kurulması" hakkındaki KHK'da ve yıl içinde açılan "Mut- lu ve Güçlü Türk Ailesi" kampanyasmda da açıkça görduk. Öte yandan Dış llişkiler Başkanlığı'nın gorev- lerini tanımlayan 9/e'de söz edilen, kadın kuru- luşlannı "milli goruş" doğrultusunda yonlendir- me, iktidarın asıl niyetinin somutlandığı bir baş- ka alandır. Açıkça tum istedikieri, imzalanan "Aynmcılığa Karşı Sözleşme" doğrultusunda çok olumlu işler yapılıyor imajı verilerek iktida- rın goruşleri doğruîtusunda hareket eden kadın kuruluşlannı (en başta da Turk Kadınını Guç- lendirme Vakfı'm) desteklemek bu kuruluşlara uluslararası temsil yetkisi vermektedir. Kararname, resmi göruş dışındaki bağımsız kadın hareketinin faaliyetlerini denetleme ve kı- sıtlama amacını taşımaktadır. Oysa kadınlara yönelik ayrımcılığın tamamen yoİc edilmesi ba- ğımsız bir kadın hareketinin, aynmcılığa, erkek üstunluğu fikrine karşı vereceği mücadele ile doğrudan bağlıdır. Kadınlann hayata bağımsız müdahalesi olmaksızın, ayruncılığm son bulacağı düşünülemez. Bu nedenle kadınlar için yapılacak tum yasa ve kararnamelerin tasarım aşamasından uygu- lanmasına kadar bağımsız kadın dernek, kuru- luş ve çevrelerinin önerici, denetleyici, yonetici vedanışman olarak katılımlarınm alınması, ol- mazsa olmaz bir koşuldur. Kısacası, çıkartılan kararnameler, ulkemız ba- ğımsız kadın hareketinin ulaştığı noktanın çok gerisindedir, göz boyayacıdır ve geri hukümleri nedeniyle de kadın hareketine bir saldırıyı içer- mektedir. Ikıidann kadın hareketine yönelik de- netleme, bastırma, eritme çabasıdır. Biz 'Kadın Bulteni' olarak BM Aynmcılığa Karşı Sözleşmesi'nin tum maddelerine sahip çı- kıyor ve ülkemizde de bir an once uygulanması için ciddi somut adımlar atılmasmı talep ediyo- ruz. Ve tüm kadınlan, son kararnamelerin ardın- daki niyetleri teşhir etmeye çağırıyoruz. KADIN BÜLTENt ADINA ŞEN OĞUR Radikal dinci akımlann tem- silcisi kadınlar Cumhuriyet'e ya- zılı dahi göruş vermeyi reddedi- yor. Daha önce bazı dergi ve ga- zeteler tarafından iyiniyetlerinin 'suiistimal' edildiğini söylüyor- lar. Bazı ipuçlan için ancak kay- nak kanştırabiliyoruz. Öncelikle tslam-Türk sentezi doğrultusunda çok etkili ve güç- lü kadın hareketlerine karşılık, bağımsız kadın örgütlenmesinin çok az olduğu dikkat çekiyor. Din baskısı dışındaki kadın ha- reketlerinde çok değişik düşün- ce ve akımlara karşılık, Islami kadın hareketlerinde bir çerçe- vede ancak dışandan değişim iz- lenebiliyor. Kadın hareketleri kadınm toplumda dinamik yer almasını, yaşam biçiminde deği- şimi savunuyor. Milli Gazete'nin 21^2.87 tarihli sayısında Nijeryalı sosyolog Zeynep Said Kebir'in söyledik- leri çok ilginç: "Kadınm topiumda önenüi, di- namik rolü vardır. Bir kısım di- yor ki, kadınlar okutolmamalı, onlar evde otıınnalı, anne olma- nın dışında cemiyette oynaya- caklan başka rolleri yoktur. Fa- kat biz bugün modern dünyada vaşryonız. Şayet bu ğörüşleri be- nimseyecek olursak Müslüman olmayanlar ber bakımdan bize egemen olacaklardır. Islami bir toplumda yaşayabUsek bir kadın evde olabilir, islerine bakabilir, ailesi o kadınm işi olur. Eğer biz Müslüman kadınlar skolorize bir toplumda evde kalırsak eği- timimiz ve toplumumuz onlar tarafından etkiknir. Yarın: tftlameılara Igöre kadı«
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle