Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ
V E
28 EYLÜL 1990
NERMîN A BA D A N^VNA T
tslam ideolojisiniyaymak üzere bilinçli olarak siyaset arenasına itildiler
Iran'da 'militan kadın'tiPakistan'da Ziya-Ül Hak dö-
nemi sırasında lslamcı dünya
görüşü çerçevesinde yapılan çe-
şitli yasama faaliyetlerine karşın
İran Devrimi'nden sonra kuru-
lan Islam Cumhuriyeti'nin fik-
ri temeli Humeyni tarafından
kaleme alınan tslami hükümet
doktrini doğnıltusunda gerçek-
leştirilmistir. Bu nedenle daha
bütüncü ve tutarh bir içerik ta-
şımaktadır.
Iran Islam Cumhuriyeti Ana-
yasası'nda Tann'dan kaynakla-
nan legemenMk" anlayışı ile bü-
tün kurumlann ustünde dene-
tim ve yol gösterme görevini üst-
Jenen "Veiayet-i Fakib" makamı
yer almaktadır. Bu makamı iş-
gal eden Humeyni, rejimin nite-
liği üzerinde yapılan tartışmalar
sırasında "ne tslami Demokra-
tik ne de tnuı Cumhuriyeti" de-
nilmesini isteraediğini belirtmiş-
ti. Böylece hem demokrasi hem
de laiklik ilkelerine karşı cephe
almıştı. (1)
Iran'ın Islami devlet anlayışı-
na göre yargının en önemü işlev-
lerden biri şeriatın uygulanma-
sını sağlamaktır. Devlet-birey
iliskilerinde "özgürlüklerin suun
tslami ilkekrdir." Örneğin hak-
lardan yararlanma, kadın ve er-
kek olarak "dnsiyet ozellikleri-
ne" göre gerçekleşecektir.
İran Devrimi'nin diğer bir
özelliği, topium yaşamııu tslam
ideolojisi uğruna feda etmesidir.
Bu bağlamda kültür devrimi yo-
lu ile tüm Batılı değerler siUn-
mek istenmiştir. Batı değerleri-
ne uygun sinema, tiyatro, edebi-
yat eserleri yasaklanmış, bu zih-
niyeti benimsemeyenler "yeni-
den egitim kamplanna" gönde-
rilmişlerdir.
tran'da din ve kadın
tran E>evTİmi'nin yirminci
yüzyılın en geniş halk destekli si-
yasal hareket olmasını sağlayan
etkenlerin başında, tslamcı ide-
olojinin devrimden çok önce ul-
kenin çeşitlî kamuoyu odakla-
nnda yaygınlık kazanması'gel-
mektedir. İslamcı akımın yay-
gınlaşmasında elektronik tekno-
lojinin ürünleri en önemli rolfl
oynamıştır. Humeyni'nin hutbe-
leri binlerce kasetle çoğaltılmış
ve sürgünde yaşadığı Paris yakı-
nındakı kasabadan el altından
tran'a giden yolcularla sokul-
muştur. tran'daki büyük siyasal
dönüşüme tarihin ilk "kaset
drrrimi" adının verilmesi de bu
nedene dayanmaktadır.
Gerek Humeyni ve diğer aye-
tullahlann gerekse küçük rütbeli
mollalann tüm konuşmalannda
en fazla işlenen konu, Islami ya-
sama dönebilmek için kadın sta-
tüsünü değiştirme zorunluluğu
olmustur. Bu açıdan sürekli ola-
rak şu üç ana fîkir işlenmiştir:
1- Doğa yasası = cinsiyete
dayaiı işbölümü
tslam düşuncesi güçlu bir bi-
yolojik determinizme dayan-
maktadır. Buna göre "cinsiyete
dayaiı işbölümü" Tanrı yasası
olarak mutlak ve ebedi bir nite-
lik taşımaktadır. Farklı cinsler
"btrbirini tamamlamaktadır."
Kadınm görevi çocuk doğurmak
ve ailesinin gereksinmelerini
karşılamak; hakkı ise geçiminin
temini ile cinsel ilişki talep ede-
bilmesidir. Erkek ise aile başka-
nı olarak tüm konularda karar
veren kişidir. Kadının çalışma-
sı, seyahat etmesi, evden dışan
çıkıp çıkmamasma karar veren
odur. Çocuklann velayet hakkı
sadece erkeğe aittir. Humeyni-
ye göre kocasına itaat etmeyen
kadın günahkârdır; yiyecek, gi-
yecek ve cinsel ilişkiden yoksun
bırakılarak cezalandınlmalıdır.
(2)
tslamcı duşünceye göre aileyi
en fazla tehdit eden husus, ka-
dınm ekonomik bağımsızlık pe-
şinde koşmasıdır. Bu nedenle
evin dışında çalışması yasak
çek kişiliğine ve özgürlüğüne ka-
vuşabilmesi için örtünmesi ge-
rek.
Cinsel güdüleri açısından ka-
dınlardan daha güçlu sayılan er-
keğin, yaratılış gereği monogam
olamavacağı, dolayısıyla birden
fazla kadına öıtiyaç duymasının
doğal olduğunu kabul eden İs-
lamcı göruş, cok kanlılığı, yani
polıgami kurumunu da zorun-
lu saymaktadır. Fuhuş ve zina
ancak böyle önlenebilir!
Şii Islamcılık bu konuda Sün-
ni mezhepte yer almayan bir ku-
rum daha yaratmıştır: "Mnt'a
'veya' sigeh" adı verilen "geçici
evlilik." Bu tür bir evlilikte ka-
dının bekâr olması sarttır. Evli-
lik ise kararlaştırılan süre (bir
saat, yanm gün, bir hafta, bir ay
vs.) boyunca geçerlidir. Evliliğin
başlaması erkeğin kadına belli
bir miktar para vennesi ile baş-
lar. Bu evlilikten doğan çocuk-
lar erkeğin nüfusuna kaydedilir.
Kadınm bu evlilik nedeniyle mi-
ras hakkı olmadığı gibi nafaka
nı tslam ideolojisini yaymak
üzere siyaset arenasına bilinçli
olarak itmek! Bu amaçla kadın-
lara rol modeli olarak Peygam-
ber'in ailesindekı etkin kadınlar-
dan kızj Fatima, Kerbela kahra-
manı Zeyneb ve Ayşe gösteril-
miştir. Şiiük tarihinde zorbalığa
karşı tslami savunan "militan
kadm"lar kamuoyunda yüceltil-
mişlerdir.
Dolayısıyla devrim öncesi, bir
yandan o tarihe kadar hiçbir
saygınlığa sahip oknayan fakir,
gecekondulu kadınlar, öte yan-
dan emperyalizme karşı cephe
almış olan aydın, üniversiteli ka-
dınlarm dayanısmasını sağlayan
bir bağ yaratılmış oldu. Şah ve
Savak'a karşı defalarca sokağa
dökülen, tumıi, tslami giysi olan
"çador"a bürünen tranlı kadın-
lar, böylece ortak bir eylemle si-
yasal ve dinsel davranışlanm
birleştirmiş oldular. Kadınlann
siyasal mih'tanlığı dinsel çevreler
tarafından desteklendikçe, gele-
neksel "cador" tüm îranlı ka-
Iran devriminin önderleri, kadınlara model olarak
Peygamber'in ailesindeki etkin kadınlardan Fatima
ve Kerbela kahramanlan Zeyneb ve Ayşe'yi
gösterdiler. Şiilik tarihinde zorbalığa karşı İslam'ı
savunan 'militan kadm'lar kamuoyunda yüceltildiler.
Böylelikle devrime kadar hiçbir saygınlığa sahip olmayan
fakir kadınlarla emperyalizme cephe almış aydın,
üniversiteli kadınlann dayanışmasmı sağlayan bir bağ
yaratılmış oldu.
edilmelidir.
Ataerkil ailenin güçlendiril-
mesi gereği düşüncesine daya-
nan bu tercih, Pakistan'da gö-
rülduğu uzere kadının hukuki
statüsunün erkekten farklı ol-
masını gerektirmektedir. Erkek
ile eşit ölçüde mirastan vararlan-
mamalıdır kadın. Keza evlenme
konusunda kadının eş seçimi
hakkı, baba, erkek kardeş, am-
ca gibi ailenin erkek uyelerine
tamnmalıdır. Evlilik kurumunu
bozmak da sadece erkeğe tanı-
nan bir h?k olmalıdır. Nitekim
devrimin gercekleştirilmesinden
sonra tüm yasalar bu doğrultu-
da değiştirilmişJerdir.
2- Kadının örtünmesi-gecki
evlilik
tslam düşünce sistemini yo-
rumlayan tranlı din adamlanna
göre cinsler arası işbölumunü
pekiştiren diğer önemli bir ilke,
cinslerin ayrılması (tecridi) ve
kadınlann örtünme zorunlulu-
ğudur. tslamcı duşünceye göre
cinslerin eşit sayıldığı Batı'da
kadına cinsel bir nesne gözU ile
bakılmaktadır, bu durum kadı-
nın kişiliğini ve benliğini yok et-
mektedir. Kadın, kapitalizmin
kölesi olmustur. Dolayısıyla ger-
hakkı da yoktur. (3)
Aslında geçici evlUik büyük
ölçüde fuhuşun meşrulaştırıl-
masıdır. Bu tür evlilikleri akte-
den mollalar, bu işlemden
önemli bir gelir kaynağı sağla-
maktadırlar. Ayetullah Muta-
harri gibi düşünürlerce geçici ev-
lilik toplumda fuhuşu önleyen
bir çözümdur.
3- tran'da kadınm toplumsal-
siyasal kablımı
Geleneksel tslam düşüncesine
göre kadın zorunlu olmadıkça
evden dışan çıkmamalı, zorun-
lu olduğu zaman mutlaka koca-
smın iznini almalıdır. Esasen
köktendinci lslama göre kadınm
çalışma yaşamına girmesi fuhu-
şu arttıran, kadının annelik gö-
revlerini aksatan bir faaliyettir.
Gerekli olduğu hallerde kadına,
ancak diğer kadınlara hizmet
verecek, "feminize" edilmiş
alanlarda görev verilmelidir.
İran devriminin önderleri bu
konularda köktendinci tslanun
öğretilerini aynen benimsemiş,
devrimden sonra tûm kadın yar-
gıçlan işten çıkarmış, kadın me-
murlann sayısmı asgariye indir-
misti. Ancak bir konuda önemli
bir yenilik getirmişlerdir: Kadı-
dınlar için Batı aleyhtarhğı ve
Şah aleyhtarhğını birlikte ifade
eden bir simge olmustur. Bu
gösterilere katılan eğitimli, ay-
dın kadınlar yeni kurulacak ts
lam devletinde "zorunlu örtiin-
me"nin günün birinde yasal bir
kural olacağını akıllarından ge
çirmemişlerdi. Oysa iktidar e
değiştirir değiştirmez -ulusa
kurtuluş hareketinden sonrak
Cezayir'e benzer şekilde- kadı-
nın toplumda alrnası istener
ikincil yeri hukuk ve siyasal u>
gulama yoiu ile derhal gerçek-
leştirildi.
k a d i n i n yeri 'Çador'a bürünen tranlı kadınlar, siyasi militanlığı, Irak savasıyla askeri alana da taşımışlardı.
Aralannda tek bir kadının
bulunduğu, 70 kişilik bir "nz-
manlar kurulu" tarafından ha-
zırlanan anayasa tasansı, Islami
Cumhuriyet Partisi dışındaki
tüm siyasal gruplar tarafından
şiddetle eleştirildiği halde, refe-
randuma sunulup halkoyu tara-
fından kabul edildikten sonra 15
Kasım 1979"da yunirlüğe girmiş-
tir.
Yeni anayasanın başlangıç bö-
lümünde "Anayasada Kadın"
başhğı altında kadının tslami
toplumdaki yeri şöyle tanımlan-
maktadır: "Aile, toplumun te-
mel birimi ve insanın olgunlaş-
ması ve ynkselmesinin asli oca-
ğıdır ve kurtulmasında insanın
gelişme ve olgunlaşma hareketi
icin gerekli ortamm temel bazır-
layıcısı olan inanç ve amaç uyuş-
ması temel ilke olup bu gayeye
nlaşılması için imkânlann sa|-
lanması, İslam devletinin ödev-
lerindendir. Aile biriminin bu
şekilde de alınması karşısmda,
kadın 'nesne' olmaktan veya tü-
ketim düşkünlügu ve emperya-
lizmin hizmetinde araç olmak-
tan çıkıp (tslami) öğretiye bagJı
insanlar yetiştirmek için yuce ve
değerii analık görevini tekrar
üstlenmekle, hayatın faal alan-
lannda oncu ve bizzat erkekle-
rin mücadele arkadası olur ve
sonuçta daka onenüi bir sonım-
luluk yuklenir. tslami açıdan da
daha uslıin bir değer ve saygın-
lıktan >-ararlanır."
Eşitlik konusunda yeni ana-
yasa, "kadın/erkek siyasi, sosyal
ve kultttrel haklardan Islami öl-
çülere uyarak yararlanır" de-
mektedir. (Md. 21) Anayasanın
163'üncü mad. ise yargıç olma ğeri erkeğe kıyasla ancak yan
şartını fıkıha bağlamak suretiyle yarıyadır.
kadınlara bu mesleğin kapısını
kapatmaktadır. Yaruı; Ve Ttrklye...
Cinsiyet ayrımcılığı
Devrimden sonra çıkanlan
yasalar, Pakistan'ı andınr biçim-
de, cinsiyete dayaiı ölçütler içer-
mektedir. 1981'de çıkan "kıssas"
(göze göz) yasasuıa göre taam-
mıiden işlenen cinayetlerde ka-
dınlar tanıklık edemezler,
"diyet" (kan parası) odenmesi
gereken durunilarda kadınm de-
(1) Farbang Rajace, blunk Vaton *mâ
WorM View: Kkomdni o ı M u , Stale
u d Iaternational Potitics. Umversıty
Press of Amerıca, 1983
(2) Ayaıullab Humeyni, "The Question
of Women (A Sdectıon of İDtcrviews aod
Speeches)", in The Skadoo of U H B , Bds.
A. Tabarı 1- N Yeganeh, Zed Press, Lon-
don, 1982, Sh 9S
(3) Shahla Haeri, "The Instılution of
Mut'a Marrıage in Iran" ın WCHMU UMI
Hnotatioa ia b u . Ed. G. Nashat, Wot-
vıew, 1983, Sh. 231-5İ.
V E K AD İ N Ş Ü K R A N K E T E N C İ
Bugün türkiye'de on binlercegenç kız laik devlet ilkelerine aykın, tarikatğörüşleri doğrultusunda eğitimden geçiriliyor
Kuran kurslarmdan, şeriat mücadelesineNerede bir kadın haklan toplantısı varsa, kimliklerini, varlıklannı
kanıtlarnak için orada hazırlar. Soru soruyorlar, tartışıyorlar.
Üniversitelerde, düşünceleri doğrultusunda ayrıcalıklar elde etmek için
mücadele veriyor, çoğunlukla da istediklerini ahyorlar.
•, Ellerini isilikler kaplayıp, du-
daklarını ısınp kanattığı için ai-
lesi bir doktora gösterme gere-
ğini duymuş. Henüz 13 yaşında.
Kapalı bağlanmış türbaru, yü-
zündeki canlılık ve gözlerden
fışkıran zekâyı saklamıyor. Çok
düzgün cümleler, çok güzel bir
Türkçe ile konuşuyor.
Ilkokulu çok iyi notlarla bi-
tirmiş. Babası nakliye ambarla-
nnda grev yapan işçiler arasın-
daymış. Paralan olmadığı için
ortaokula gönderememişler. Bir
süre evde kaldıktan sonra Bay-
rampaşa Kuran Kursu'na yazıl-
mış. Yemesi, >-atması, giyimi,
kitap-defter ihtiyaanı okul kar-
şıhyormuş. tlk gittiği yıl bunal-
mış, çok ağlamış. tkinci yıla ka-
dar alışmış. Şimdi çok seviyor-
muş. Burada din dersleri yanın-
da, ortaokul ders kitaplannı da
özel okuyorlarmış. îlerde dışar-
dan orta-lise bitirme sınavlanna
girip üniversiteye devam edecek-
lermiş... Neden mi dudaklanm,
ellerini devamh kanatacak kadar
ısınyormuş?..
Nedenini bilmiyor. Ancak
çok fazla üzüldüğü şeyler var;
örneğin hafta sonları eve çıkma-
yı hem çok istiyor hem de hiç is-
temiyormuş. Annesini, babası-
m, kardeşlerini çok seviyormuş
elbet. Ancak onlar başka türlü
yaşıyorlarmış. Onlann arasında
o da şeytana uyup televizyon
seyrediyormus. Sonra okula
döndüğünde işlediği büyük gü-
nahları temizlemek için durma-
dan namaz kılıyormus. Günaha
girmemek için eve gitmeyince de
ailesini özluyormuş. Ne yapaca-
ğını bilemiyormus.
Anayasanın 'sosyal devlet' il-
kesini çiğnenip genç kızın oku-
ma hakkı elinden alındığında,
tıbben ciddi bir ruhsal depres-
yon sayılan hastalığına da ilaç ve
tedavi yok. 'Bir-iki >il içinde ya-
şamın acımasız knndlan içinde
şikiyetleri kendiliginden orta-
dan kalkacak' diyor uzman
doktorlar. Nasıl mı? Ailesi da-
ha önce davranmaz, evde okul-
suzluğu, yoksulluğu yaşamak
üzere Kuran kursundan almaz- masını engellemek için çocukla-
sa günahkâr görduğu yoksul ai- nn tedavisini engellediğini anla-
lesinden tamamen koparak. tıyor. Gelen hastalarm kursa git-
Kendisi de çağdaş kadın ha- melerini engellemek ya da ya-
reketi içinde mücadele veren şam koşullannı değiştirmek gi-
profesör .beklemediğimiz bir bi seçenekleri olmadığına göre
umutsuzluk içinde 'Yapdacak hastalığm nedenlerini dahi an-
hiçbir şey yok' diyor. Bu durum- latamayacak ve bir tedavi uygu-
da çok fazla genç kızın bulun- layamayacak konumda oldukla-
duğunu, bir ara bir Kuran kur- nnı vurguluyor.
sunun öğrencilerinin çok önemli Bugün onbinlerce genç kız,
bir bölumünün ruhsal depres- laik devlet ilkelerine aykın, ra-
yondan kendilerine tedaviye ge- dikal tslamcı, şeriat düzeni iste-
tirildiklerini, sonra kurs yöneti- yen siyasal akımlar, tarikat gö-
minin, durumun su ytizüne çık- nişleri doğrultusunda eğitimden
geçirilerek militanlaştırılıyor.
Kadın haklan ve ilkeleri ile bel-
ki ters doğrultuda, ancak yine
de çok güçlu kadın hareketleri-
ni oluşturuyorlar. Sadece 8-10
yıllık türban hareketi mücadele-
si yeterli ipuçlarım veriyor. Ne-
rede bir kadın haklan toplantı-
sı, tartışması varsa kimliklerini,
varlıklannı kanıtlamak için ora-
da hazu-lar. Soru soruyorlar, tar-
tışıyorlar. Üniversitelerde, du-
şünceleri doğrultusunda aynca-
lıklar elde etmek için mücadele
veriyor, çoğunlukla da istedik-
lerini ahyorlar. Siyasi iktidar ve
bilün için kilic noktalan olan
bütün meslek dallarında yer al-
mak adına verilen mücadele, ge-
leneksel İslam kadını kimliği ik
ilk aşamada çelişiyor gibi gözü-
kuyor. Tıp, siyaset, hukuk oku-
yan, yaşamın her alanında iddi-
aü yeni Islami kadın hareketi,
kadın haklannı savunma, kadın
-erkek eşitliği, kadının evden
çıkması, erkekle birlikte yaşa-
mın her alanında var olması gi-
bi bir noktaya doğru mu yol
ahyor?
'Kadın Bülteni'nden Şen Oğur, 'Kadm Sorunları-ve Statüsü Başkanlığı'nı eleştirdi:
Kadının statüsünü değişürmekgerekKadın haklarının savunuhnası Türkiye'de de
çok renkli bir yelpaze içinde, değişik çerçevele-
re oturtularak yapılıyor. Ancak çok farklı anla-
yışlar, hep birlikte siyasi iktidar müdahalesi ve
yaklaşımına karşı çıkıyorlar. Kadın Bulteni adına
Şen Oğur, tepkilerini şöyle dile getiriyor:
"Son yıllarda art arda kadınlarla ilgili birta-
kıro kararnameler çıkartılıyor. Ama ortada ka-
dınlann durumlannı iyileştiren herhangi bir so-
mut değişıklik yok. Görünen o ki kararnamele-
rin amaçları başka: Bir yanıyla AT'ye ve "çağ-
daş, modern dünya"ya şirin görunüp Turki
ye'nin bu dünya içinde yerini almasını sağlamak
diğer yanıyla da yukselen ve daha da yukselme
potansiyelini taşıyan kadın hareketini, devlet de-
netimi altında tutup öngorülen "milli göruş" çer-
çevesinde yonlendirerek eritmek.
"Kadın Sorunlan ve Statusiı Başkanlığı" ku-
rulması ile ilgılı gırişımlerde de asıl zorlayıcı ne-
den Birleşmiş Milletler'in Ayrımcılığa Karşı Söz-
leşmesi ve bu sözleşmenin uye devletlere getir-
miş olduğu yükumlulukler için göstermelık or-
ganlar yaratma kaygısı. Bir şeyler yapar gibi gö-
rünurken de kadınlann var olan konumunun su-
regitmesini sağlama çabası.
Bu yaklaşım kararnamenin tüm havasına yan-
sıyor. Öyle ki madde 4/a'da, "kadının statüsu-
nün korunmasından" söz ediliyor. Oysa bugün
kadının statusü, korunması değil değiştirilmesi
gereken bir statüdur. Bugun ülkemizde kadın-
lar, hayatın her alanında ikincil ve bağımlı bir
konumda tutulmaktadır. Asıl işlevselliği "eş" ve
"ana" olmaktan ibaret görülmektedir. Çalışıyor-
sa sadece aileye "katkı" yapıyor sayılır. Ve bu
konum nedeniyle, çeşitlı baskı, sömüru ve aşa-
ğılanma biçimlerıyle yüz yuzedir.
Kadınlann bu konumu, ev işleri ve çocuk ba-
kımıyla ilgili yiıkumlülukler, erkeklerle, tüm top-
lumla paylaşılmadan; devlet tarafından oluştu-
rulacak toplumsal kurumlarla desteklenmeden
değiştirilemez, iyileştirilemez. Kararnamede ise
bunlardan hiç soz edilmiyor (ve hatta, kreş gibi
temel sorunlar da 8/h maddesinde olduğu gibi
ışverenlerin insafrna terk ediliyor.)
Işte "gelenek ve gorenekler" söylemiyle ko-
runmaya ve kemikleştırilmeye çalışılan bu ko-
numdur. Kararnamede anılan "milli goniş" tam
da budur. "Resmi" ve "milli" gorüşun, kadı-
na ve kadının aile içındekı konumuna bakışını,
çıkartılan "Aile Araştırma Kurumu Kurulması"
hakkındaki KHK'da ve yıl içinde açılan "Mut-
lu ve Güçlü Türk Ailesi" kampanyasmda da
açıkça görduk.
Öte yandan Dış llişkiler Başkanlığı'nın gorev-
lerini tanımlayan 9/e'de söz edilen, kadın kuru-
luşlannı "milli goruş" doğrultusunda yonlendir-
me, iktidarın asıl niyetinin somutlandığı bir baş-
ka alandır. Açıkça tum istedikieri, imzalanan
"Aynmcılığa Karşı Sözleşme" doğrultusunda
çok olumlu işler yapılıyor imajı verilerek iktida-
rın goruşleri doğruîtusunda hareket eden kadın
kuruluşlannı (en başta da Turk Kadınını Guç-
lendirme Vakfı'm) desteklemek bu kuruluşlara
uluslararası temsil yetkisi vermektedir.
Kararname, resmi göruş dışındaki bağımsız
kadın hareketinin faaliyetlerini denetleme ve kı-
sıtlama amacını taşımaktadır. Oysa kadınlara
yönelik ayrımcılığın tamamen yoİc edilmesi ba-
ğımsız bir kadın hareketinin, aynmcılığa, erkek
üstunluğu fikrine karşı vereceği mücadele ile
doğrudan bağlıdır. Kadınlann hayata bağımsız
müdahalesi olmaksızın, ayruncılığm son bulacağı
düşünülemez.
Bu nedenle kadınlar için yapılacak tum yasa
ve kararnamelerin tasarım aşamasından uygu-
lanmasına kadar bağımsız kadın dernek, kuru-
luş ve çevrelerinin önerici, denetleyici, yonetici
vedanışman olarak katılımlarınm alınması, ol-
mazsa olmaz bir koşuldur.
Kısacası, çıkartılan kararnameler, ulkemız ba-
ğımsız kadın hareketinin ulaştığı noktanın çok
gerisindedir, göz boyayacıdır ve geri hukümleri
nedeniyle de kadın hareketine bir saldırıyı içer-
mektedir. Ikıidann kadın hareketine yönelik de-
netleme, bastırma, eritme çabasıdır.
Biz 'Kadın Bulteni' olarak BM Aynmcılığa
Karşı Sözleşmesi'nin tum maddelerine sahip çı-
kıyor ve ülkemizde de bir an once uygulanması
için ciddi somut adımlar atılmasmı talep ediyo-
ruz. Ve tüm kadınlan, son kararnamelerin ardın-
daki niyetleri teşhir etmeye çağırıyoruz.
KADIN BÜLTENt ADINA
ŞEN OĞUR
Radikal dinci akımlann tem-
silcisi kadınlar Cumhuriyet'e ya-
zılı dahi göruş vermeyi reddedi-
yor. Daha önce bazı dergi ve ga-
zeteler tarafından iyiniyetlerinin
'suiistimal' edildiğini söylüyor-
lar. Bazı ipuçlan için ancak kay-
nak kanştırabiliyoruz.
Öncelikle tslam-Türk sentezi
doğrultusunda çok etkili ve güç-
lü kadın hareketlerine karşılık,
bağımsız kadın örgütlenmesinin
çok az olduğu dikkat çekiyor.
Din baskısı dışındaki kadın ha-
reketlerinde çok değişik düşün-
ce ve akımlara karşılık, Islami
kadın hareketlerinde bir çerçe-
vede ancak dışandan değişim iz-
lenebiliyor. Kadın hareketleri
kadınm toplumda dinamik yer
almasını, yaşam biçiminde deği-
şimi savunuyor.
Milli Gazete'nin 21^2.87 tarihli
sayısında Nijeryalı sosyolog
Zeynep Said Kebir'in söyledik-
leri çok ilginç:
"Kadınm topiumda önenüi, di-
namik rolü vardır. Bir kısım di-
yor ki, kadınlar okutolmamalı,
onlar evde otıınnalı, anne olma-
nın dışında cemiyette oynaya-
caklan başka rolleri yoktur. Fa-
kat biz bugün modern dünyada
vaşryonız. Şayet bu ğörüşleri be-
nimseyecek olursak Müslüman
olmayanlar ber bakımdan bize
egemen olacaklardır. Islami bir
toplumda yaşayabUsek bir kadın
evde olabilir, islerine bakabilir,
ailesi o kadınm işi olur. Eğer biz
Müslüman kadınlar skolorize
bir toplumda evde kalırsak eği-
timimiz ve toplumumuz onlar
tarafından etkiknir.
Yarın: tftlameılara
Igöre kadı«