22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 EYLÜL 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/5 Michel Perez öldü • Kiiltür Servisi — Haftaiık Fransız dergisi Nouvel Observateur'ün sinema eleştinneni Michel Perez geçen hafta 58 yaşında Paris'te öldü. 1932 doğumlu Perez, meslek yaşamına Quotidien de Paris'de tiyatro eleştirmeni olarak başlamıştı. Daha sonra Matin'de sinema eleştinneni olarak görev aldı. İleriki yıllarda Nouvel Observateur'e geçen Perez'in Marcel Carne' ûzerine bir denemesi yayımlanmıştı. Başar Sabııncu Montpellier'de • PARİS (Cumhuriyet) — 26 ekim/4 kasım tarihleri arasında on ikinci kez düzenlenecek olan "Uluslararası Montpellier Akdeniz Sineması ŞenliğT'nde, Başar Sabuncu'nun 1985 yılından bu yana gerçekleştirdiği beş filmin tümünü kapsayan bir toplu gösteri yer alacak. Her yıl Türk sinemasının örneklerinin sunulduğu Montpellier Şenliği'nde, önceki yıllarda ömer Kavur'un fîlmlerine de önemli bir yer aynlmıştı. Bu yıl, tanınmış İspanyol yönetmen Carlos Saura'nın yapıtlannı kapsayan özel bir gösteri programının da yer aldığı şenlikte, yüz uzun, otuz da kısa olmak üzere toplam 130 film sunulacak. On filmden oluşan yanşmalı bölümde ise bu kez Türk fılmi yok. Geçen yıl Zülfü Livaneli'nin "Sis" ile birincilik ödülü kazandığı "Montpellier Şenliği'nde aynca Yusuf Kurçenli'nin "Karartma Geceleri" adh yapıtı yarışma dışı olarak sunulacak. CSO yeni sezonu açıyor • ANKARA (AA) — Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası yeni sezonu açıyor. Bratislava Festivali'nin davetlisi olarak Çekoslovakya'ya gidecek orkestra, 6 ve 8 ekim günlerinde iki özel konser verecek. 14 ekimde olağan hafta sonu konserlerine başlayacak olan orkestra, ikili kültürel ilişkiler çerçevesinde Çekoslovakya'nın Bratislava ve Prag kentlerinde konserler verecek ve özel televizyon programlanna katılacak. Orkestra Müdürfl Mehmet Erten, şef Gürer Aykal ve Rengim Gökmen eşliğinde verilecek ve Suna Kan'ın solist olarak katılacağı konserlerin, 3 ve 4 ekim günlerinde de Türk dinleyiciler için CSO salonunda seslendirileceğini söyledi. 3 ekimde Türkiye'de, 6 ekimde de Çekoslovakya'da verilecek konseri Gürer Aykal yönetecek. Konserde, Ferit Tüzün'ün "Türk Kapriççio"su, Max Bruch'un "Keman Konçerto"su ve Elgar'ın "Enigma Çeşitlemeleri" seslendirilecek. 4 ekimde Türkiye'de ve 8 ekimde Bratislava Festivali'nde yapılacak konseri ise şef Rengim Gökmen yönetecek. Suna Kan'ın solist olarak katılacağı konserde Ulvi Cemal Erkin'in "Köçekçe" suiti, Max Bruch'un "Keman Konçertosu" ve Mendelssohn'un "4. Senfoni"si . seslendirilecek. Arasan'ın sevgi resimleri • Kültür Servisi — "Benim resimlerim iç dünyamın aynadaki görüntüsüdür, bunun adı da sevgidir" diyen Mine Arasan'ın "Sevgi Resimleri" adını verdiği sergisi, dün Tekel Sanat Galerisi'nde açıldı. 1972 yıhnda Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik Bölümü'nü bitiren ve Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesi'nde model çalışmalarına devam eden Arasan, 17 kişisel, birçok da karma sergide resimlerini sergiledi. Sanatçının resimleri birçok yanşmalı sergide de yer aldı. Halen Basın Müzesi Gravür Atölyesi'nde gravür dersi veren Mine Arasan, "Sevgi Resimleri" konusunda şunları söylüyor: "Dort ana rengin var olduğu san, mavi, kırmızı ve siyahtan oluşan renk nUanslarına ben sevgi rengi ekledim. Benim gökyüzümü sevgi ile boyadım!' TİYAFta anlaşmazlık • ANKARA (AA) — Tiyatro Yapımcıları Derneği'nde (TİYAP), özel tiyatrolara yapılan devlet yardımının dağıtım biçimi ve ek 2 milyarlık yardım konusunda anlaşmazhk çıktı. Konunun görüşüldüğü son toplantıda olağanüstü genel kurula gitme kararı alınırken, TtYAP Başkanı Rutkay Aziz, yönetim kunılu üyeleri Tevfik Gelenbe, Enis Fosforoğlu, Nisa Serezli ile Çetin Akçan istifa etti. Dormen Tiyatrosu'nda yapılan son toplantıda, tiyatrolara yardımı belirleyen kurulda görev alan dernek başkanı Rutkay Aziz'in eleştirildiği, bunun üzerine Aziz'in istifa ettiği öğrenildi. Olağanüstü genel kurul karannın Levent Kırca, Tuncay özinel ve Necef Uğurlu'nun girişimleriyle ahndığı, bu arada Rutkay Aziz'in ek iki milyarlık yardımla ilgili toplantıda TİYAP'ı yeniden temsil etmesinin kararlaştırıldığı bildirildi. c Yeni Yaprak'tan tiç kitap • Költür Servisi — Uzun bir süredir dergi olarak okuyuculanna ulaşan Yeni Yaprak'ın ilk yayınları da çıktı. Can Yücel'in 'Kısa Devre" ve 'Kuzgunun Yavrusu' ile Ramazan Üren'in 'Gömleğimin Yakası Kirli' adlı kitaplan Yeni Yaprak'ın ilk yayınlan arasında yer alıyor. Yücel'in 'Kuzgunun Yavrusu' adlı kitabında 'Bir Aforizma', 'Feminizma', 'Maskülinizma', 'Düşistan'dan' gibi şiirler, 'Kısa Devre* adh kitabında 'Türkiyat Vapuru', 'Bitzans', 'Metamosmoris', 'Nekahatte Bir Şiir', 'Oktay'a', 'Büyük Bir Şaire 3 gibi şiirler yer alıyor. Üren'in 'Gömleğimin Yakası Kirli' kitabındaki şiirler ise şunlar: 'Resim', 'Gözlerine övgü', 'Evlatlık Utancı', 'Gömleğimin Yakası Kirli', 'Kuşlar', 'Efsane*. '18 Nisan 1989', 'Mimar Sinan', 'Aile Şiiri', 'Gelincik', 'Serçelik Işte1 , 'Aşk', 'Sokaklar', 'Cevahir Bedestanı'. Güney'e yasak TBMM'de • Költür Servisi — 27. Altın Portakal Antalya Film Festivali'nin yanşma sonuçlan bugün açıklanıyor. Dün son filmleri de izleyen jüri, bugün yapacağı toplantı sonunda ödül sahiplerini belirleyecek. Sonuçlar, bugün 14.00'te Dedeman Oteli'nde düzenlenecek basın toplantısında Belediye Başkanı Hasan Subaşı tarafından açıklanacak. Şenliğin ödül töreniyse yarın Atatürk Stadyumu'nda yapılacak. Bu arada, HEP Kars Milletvekili Mahmut Alınak, Antalya Film Şenliği'nde Yılmaz Güney'in fılmlerinin oynatılmamasının nedenini Başbakan Yıldınm Akbulut'a sordu. Alınak, dün TBMM Başkanlığı'na verdiği yazılı soru önergesinde, "Güney'in filmlerine konan herhangi bir yasak var mıdır?" sorusunu yöneltti. Güney'in yapıtlannın şenlikte gösterilmemesinin muhatabını belirten Alınak, "Yılmaz Güney'e konan fıili yasağı çağdaşlıkla bağdaştınyor musunuz? Bu uygulama demokrasi, düşünce ve bilim özgürlüğüne aykırı değil midir?" sorulannı da sordu. SENEMA/AÎILLA DORSAY MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ RÜŞTÜ KORAY ARMAĞANI İÇİN ÇAĞRI 1990 Yılı Rüştü Koray ödülleri "Laiklik, Din ve Vicdan Özgürlüğü" konusunda düşünce, yapıt ve savaşımlan ile katkıda bulunanlara verilecektir. Yanşmaya katılmak ya da aday göstermek isteyenlerin yapıtlanyla, yaşamına ve çalışmalarına ilişkin belgelerle birlikte en geç 12 Kasım 1990 gününe dek Mülkiyeliler Birliğl VSakfı Konur Sokak No. 1 Kızılay-Ankara adresine başvurmalan gerekmektedir. MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ VAKFI BAŞKANLIĞI Steven Spielberg'in yönettiği 'Daima' bugün 3 sinemada gösterime giriyor Aşk ölüme bile direnebîlirDaiauı (Always) / Yönetmen: Steven Spielberg / Oyuncular: Richard Dreyfuss, Holly Hunter, Brad Johnson, John Goodman, Audrey Hepburn / Bir Universal (UIP) fılmi / Beyoğlu Lale, Kadıköy Sineması, Ankara Gölbaşı. Daha geçen haftaki "Grem- iinler 2" eleştirimizin sonunda şöyle demiştik: "TJmalım ki Spi- elberg de giiniin birinde tekni- ğe biraz dur desin ve bizlere EJ?nin afnithgını yeniden yaka- iamayı başannış filmler sun- snn". Spielberg bu yazımızı oku- muş olmalı. tşte yanıtı: "Ahmys- Daima". öykü, elbette yine "ayaklan- nı yere basan", tümüyle "gercek- çi", olağan, sıradan bir öykü de- ğil. Yine düş ve fantastik öğele- ri, anlatüanların yapısında yer aüyor, giderek ağır basıyor. Alı- şılmadık, ama gerçekten güçlü bir sevgiyle birbirlerine bağh bir kadın ve erkek pilot... Erkek, ABD'nin "yangın söndürmek" üzere yetiştirdigi özel uçak filo- sunda yer alıyor. Ve çılgın gibi yaşamını tehhkeye atarak alev- lerin içine dalmayı, ateşle riskli oyunlar oynamayı seviyor. Gü- nün birinde, sevgilisinin korktu- ğu gibi yaşamını yitirecektir, bu oyunlardan birinde... Ama kar- şısma çıkan ve Audrey Hep- bvrn'ün elbette yaşlanmış, ama hâlâ çok ince, çok zarif, çok gü- zel hatlannı taşıyan bir "mdek", onun yaşama dönmesini ve genç bir pilotu "himayesine almasuu" sağlayacaktır. Bu genç pilot ise zamanla eski sevgilisinin, kendi- sinin gördüğü, izlediği, ama onun tarafından görulmesine artık olanak olmayan o genç kı- zın kalbinde, kendisinden boşa- lan yeri almaya adaydır... Yine geçen haftalarda "Dtiş- ler Tartasj" vesilesiyle yazdığj- RICHARD DREYFUSS BAŞROLDE — Richard Dreyfuss'un (soldan ikinci) başrolü üstlendiği "Daima"da Keith David, Brad Johnson ve Marg Helgenberger de oynuyorlar. Film bugıin Beyoğ- lu Lale, Kadıköy Sineması ve Ankara Gölbaşında gösterime giriyor. mız gibi Hollywood, özellikle 1940'larda moda olan masalsı fantezi öykülere yeniden merak sardı. "Daima"da tam 1944 ta- rihini taşıyan "A Guy Named Joe" filminin yeniden çevrimi. Ünlü Daltoa Trumbo'nun imza- sıru taşıyan ilk öyküdeki "savaş" dekoru, bu kez orman yangm- lan dekoruna nakledilmiş. Ama kuşkusuz Spielberg'in yaptığı değişiklik, yalnız bu değil. İlk fılmi görmedik. Ama Spiel- berg'in kökten bir değişikliğe gittiği, filmini gerek teknik açı- dan gerekse "çagdaş masal" ni- telikleri açısından çok zenginleş- tirdigi kesüı... "Daima", Hollywood'da şim- dilerde en iyi Spielberg'in tem- sil ettiği bir yaklaşımın ve onun sinema anlayışımn kusursuz bir örneği. Somut, sıradan, günde- lik gerçeklerden, "Aristo mantı- gı"ndan kacan, yaşamın içinde- ki o "harikulade" yanı, kimi za- man düşlere, masallara sığına- rak yakalamayı özleyen ve dene- yen bir anlayış bu... Ama iyi ya- pıldığında ne kadar etkileyici!.. "Daim»", kusursuz bir sinema tekniğiyle verilmiş görkemli sah- nelerinin (özellikle yangın sön- dürme bölümleri) yanı sıra ola- ğanla olağanüstüyü büyük bir ustalıkla, ustura aga gibi keskin bir dengeyle veren yapısıyla da ilgiyi hep canlı tutuyor. Genç kadının kendi kendine dans et- tiği sahnede, onu "hayalet pilot"la dans etürmek örneğin, hiç de kolay bir iş değil. Spiel- berg, buna inanıyor, bunu çeki- yor ve kabul ettiriyor. Filmin tü- münde, keskin bir ironi, yoğun bir neşe var. Ama bunlar, ashn- da filmin yapısına onca sinmiş olan duygusallığı, huznU maske- lemeye çahşıyor. Çünkü "Dainu", her şeyden önce mfithiş bir aşk filmi. An- latüğı öykünün en "harikulâde" yanı da içerdiği fantastik öğeler- den ve "ölüm sonrası" dünyası- nı olağan kılma çabasından çok, bu aşkın her şeye, hatta ölüme karşı bile direnebılecegıni, diren- diğini duyumsatması oluyor. Çünkü kadın kahramanımız, el- bette yeniden sevecek ve "dünyevT mutluluklan yeniden tadacaktır. Ama gerçekten orda olsa da olmasa da artık yaşama- yan eski sevgilisinin varlığını bir ürperti gibi hep duyumsayacak, kulağına fısıldadıgı sözcükleri - fılmde ilginç bıçimde belirtildi- ği üzere- hep duyar gibi olacak- tır. "Daima" ilk karesinden son karesine hep açık bir sinema duygusu iceren, Steven Spielberg denen olayın, her şeye karşın gerçek ve büyük bir sinemaa ol- duğunu kaîutlayan, herhalde büyük bir keyifle izlenen bir film... Duygu/mizah dengesiyle olsun, kıvrak ve keskin zekâ dü- zeyiyle olsun, bilinen öykülerin aşılmış duyarlıklannı olağanüs- tü biçimde yenileme yeteneğiy- le olsun, izlenmeye değer bir füm. Richard Dre>fuss ve Holly Hunter bu fantastik öyküyü ina- nılır kılmada büyük pay sahibi oluyorlar. Audrey Hepburn'ün nerdeyse 10 yıldan sonra dönü- şünü görmek çok zevkli. John VV'illiams'ın müziğiyse, her za- manki gibi filme büyük katkıda bulunuyor. "Daima"yı izleyin, seveceksiniz. Danny De Vito'nun yönettiği 'Güllerin Savaşı' bugün gösterilmeye başlıyor Evlilik meğer ne korkunçmuş Gttllerin S a v a ş ı (The War of the Roses) / Yönetmen: Danny de Vito / Senaryo: Michael Leason / Görüntü: Stephen H.Burum / Müzik: David Newman / Oyuncular: Michael Douglas, Kathleen Turner, Danny de Vito, Marianne Sagerbrecht, Sean Astin / Bir Fox filmi / 117 dakika / Şişli Site, Beyoğlu Sineması, Çemberlitaş Şafak 1, Kadıköy Süreyya, Beşiktaş Mıstık, İzmir Şen, Adana Sun, Ankara Kızılırmak, Ankara Derya. Vay vay vay!.. EvUIik meğer ne kadar korkunç, haşin ve şid- detli bir deneyim olabilirmiş!.. Oysa ne kadar da yumuşak, tath başlıyor bu "Güllerin Savaşı". Daha üniversite yülannda tanı- şıp "yıldınm aşkı"yla bir evlilik yapan Oliver ve Barbara Rose1 - un "mutİH olmak" için her şey- leri var: Avukat olan adamın iyi bir mesleği ve geliri, Barbara'nın "bizzat" döşediği görkemb bir evleri, iki çocuklan... Tipik, mutlu, konfor içinde yaşayan bir Amerikan ailesi yani... Ama evlilik, içine kurt girmiş bir elma gibi, yavaş yavaş çürü- meye başhyor. Küçük, küçücük olaylar üst üste geliyor: Aile sof- rasında yapılan yersiz bir şaka, yatak odasındaki küçük bir ben- cillik gösterisi... Ve aşk ve sevgi ilişkisi, yavaş yavaş ve arada il- gisizlik, küçümseme, tahammül edememe gibi duygulardan da geçerek sonunda tam bir nefret ve düşmanlık sürecine dönüşü- yor. Diğer bir deyişle, ana deko- ru lüks bir Amerikan evi olan korkunç, giderek ölümcül bir savaşa!.. "GöBerin Savaşı", bugünedek kısa boylu, şişman, sevimh' ve yetenekli bir oyuncu, bir tür gü- numüzün Akim TamirofFu ola- rak bildiğimiz ve "Amazon'da Fırtına"dan "tkizler"e bir seri fılmde izlediğimiz Danny de Vi- to'nun bizde gösterilmeyen "Ananı Irenden At Gitsin- Throw Mama from the Train"- den sonra yönettiği ikinci film. De Vito, Amerikan güldürüsü- nün klasik dönemlerinden kal- mış olabilecek bir konuyu ele alıyor. Bu dönemin en ünlü baş- yapıtlarına layık bir yaklaşımla kişilikleri belirliyor, söz ve du- rum güldürüsüne ağırlık veriyor. Ama bir şey daha yapıyor, temel bir şey: Ele aldığı durumlann ve de konunun elverdiği her şeyin sonuna dek gidiyor. Hiçbir KARA KOMEDİ — Danny De Vito (sağda) bir'kara komedi niteliğindekı Güllerin Savaşı"nı hem yönetiyor hem de oynuyor. Başrolleri Kathleen Turner (solda) ve Michael Douglas paylaşıyoriar. "ahlaksal" kaygı, hiçbir "mut- lu son" endişesi, hiçbir kalıba, klişeye, değer ölçüsüne uyma is- teği yok de Vito'da!.. Bu yüzden, bu kısaak boylu yönetmen, kimi zaman, sinema- nın en usta komedyenlerinin ağ- zının suyunu akıtabilecek ölçü- de bir "tahrip sahnesi" çekebi- liyor: Barbara'nın "bizzat" yap- tığı yemekleri tattırmak için top- ladığı "yemek uzmanlan" ve "sosyetik" arkadaşlannm sofra- sına yıldınm gibi dalan Oliver- ın yaptığı "tahribat", Lau- rel/Hardy'den Jerry Levis'e, Chaplin'den Norman VVisdom'a sinemamn en "tahripkâr", en yı- kıcı güldürü ustalarına layık bir sahne!. (Biraz da Çek sinemacısı Vera CythUova'nın ünlü "Küçük Papatyalar"ını anımsatan)... Fil- min ana temasımn ve ele aldığı kankoca ih'şkisinin sonuna dek gitmesi, "Güllerin Savaşı"na beklenebilecek bir kaliteh' salon güldürüsü veya biraz kara miza- ha bulanmış bir komedi tanım- lamasımn dışında, nerdeyse kla- sik bir dram atmosferi getiriyor. "Ölüm Dansı"mn Strindberg'i veya "Kim Korkar Hain Kurt- üuı?"ın Albee'si sanki pek uzak- larda değil. Ama bu dramatik, giderek trajik tonu yakalarken, de Vito, büyük bir ustalıkla. fil- minin asıl tOHunu, "güldürii"yü hiç unutmuyor ve böylece per- dede, şimdiye dek görebildiğimiz gerçekten de en "kara", en ka- ramsar ve umutsuz evlilik güldü- rülerinden birini, belki de birin- cisini bizlere izletiyor. "Güllerin Savaşı"m görün... Michael Douglas ve Kathleen Tnrner'ı perdede hiç böyle sey- retmediniz. Danny de Vito'nun kendisine ayırdığı "aile avukatı" rolü ve hizmetci olarak karşımı- za çıkardığı "Bagdat Cafe"nin unutulmaz Alman kadım (sahi, "Bağdat Cafe"yi ne zaman gö- receğiz?) Marianne Sagerb- recht'in varlıklan da çok ilginç. Bu filmi izleyip evli olun veya ol- mayın, evlilik denen ilginç, kar- maşık, "enveni şer" ve nerdeyse alternatifsiz ilişki üzerine biraz felsefeye dalmak da ilginç ola- bilir. Antalya Film Festivali'nde 'Siyasi Partilerih Sinemaya Bakışı' tartışıldı Yılmaz Güney'e yasak var mı, yok mu? BÜLENT ECEVtT ANTALYA — 27. Antalya Altın Portakal Film Festivali'n- de sinemamn sorunları tartışıl- dı. Film yaptmcılan, yönetmen- leri ve oyunculan, Yılmaz Güney filmlerinin gösterilememesini eleştirerek Festival Yürütme Ku- rulu'na tepki gösterdiler, kına- ma metni hazırlayarak imzaya actılar. Film yönetmeni Yusuf Kur- cenli, "Yasak yok, ama Yürüt- me Kurula izin istiyor. Otacak iş degil. Niye izin isteniyor?" diye- rek konuşurken bu konunun ay- dınlanması için bir kınama met- ninin hazırlanıp imzaya açılaca- ğını, herkesin de buna katılaca- ğını sandığıru bekledi. Yönetmen Tunç Başaran, "Yeter artık. Nedir bu Yılmaz Güney olayı? Herkes bunn ko- Dnşnyor. Neden? Niye konuşn- lnyor? Ortada bir yasak yok, Idmse göstermeye cesaret edemi- yor. Bunun tarbşmasını niye ya- pıyoruz artık?" diyerek düşün- cesini dile getirdi. Festival Yürütme Kurulu, ara- larmda Yılmaz Güney'in de filmlerinin bulunduğu "Altın Portakallı Filmlerin Toplu Gösterimi" ni yapabilmek için ilk önce Antalya Cumhuriyet Savcılığı'na başvurmuş ve "Yet- kili depiz" yamtını almıştı. Bu- nun üzerine kurul, Belediye Baş- kanı DYP'li Hasan Subaşı'run isteği üzerine tçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü'ne Mtın Portakallı filmlerin liste- sini gönderip "Yasağın olup ol- madıgmı ve izin verilmesini" is- tedi. Ancak festival başladığı ta- rine Festival Yürütme Kunılu eleştirildi. Eleştirmen Atillâ Dorsay'm yönettiği panele SHP'den Seba- hattin Çetin, DYP'den ise Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Dülger katıhrken ANAP'tan kimse gelmedi. Yetkililer, ANAP'a da çağrı yaptıklannı, ancak yanıt bile vermediklerini söylediler. Panele Festival Yü- rak kültür ve sanat hayatını bir tarla ortamı gibi gördüklerini ve bu tarlanın devlet tarafından ha- zırlanıp sanatçılann burada çi- çek yetiştirmesini sağlayacakla- nnı açıkladı. Dülger, "tfade hürriyetTne hassasiyetle baktık- larım ve topluma yonun getir- mede sinemanın katkısının ol- duğunu belirtti. Dülger, siyasi iktidarlann si- Sinema yazannuz Atilla Dorsay'm yönettiği panele SHP adma yapımcı Sebahattin Çetin, DYP'den Genel Başkan Yardımcısı Mehmer Dülger,,festival yürütme kurulu adına Abdullah Tekin, sanatçılar adına da Fikret Hakan katıldı. Yetkililer, ANAP'a da çağn yaptıklarını, ancak yanıt bile alamadıklannı belirttiler. rihe ve bugune kadar herhangi bir yanıt gelmedi. Bu arada birçok avukat ve hu- kukçu, Güney'in filmlerinin ya- sak olmadığını ve dolayısıyla izin istenmemesi gerektiğini bil- dirmelerine karşın Festival Yü- rütme Kurulu "izin" istemekte ısrarlı davranmışdı. önceki gün özel Idare Kongre Salonu'nda yapılan "TBMM'de Gnıbu Bulunan Si- yasi Partikrin Sinemaya Bakışı" konulu panelde de Güney'in filmlerinin gösterüememesi üze- rütme Kurulu adına Abdullah Tekin, sanatçılar adına da Fik- ret Hakan katıldı. SHP adına katılan yapımcı Sebahattin Çetin, devletin kül- tür ve sanattan korktuğunu, bu nedenle baskı altına aldığını vurgularken "SHP iktidannda- yaratıcı duşüncenin önündeki kabugu kıracağız. Sinemayı özerk bir kurum haline getirece- ğiz. Bunun çahşmalanna da ku- rultaydan sonra başlanacak" di- ye konuştu. Mehmet Dülger ise DYP ola- nemaya destek olmasının gerek- tiğini belirterek "Fikri cendere- leri kaldırarak fikri destek sag- laması teknik altvapının olııstu- rulması zonınluluktur. Kaynak ve organizasyon destegi olmalı, vanşmaiarla amatöriere de ola- nak Unınmah. Eğitim alamnda sinemamn özel bir yeri olmalı" dedi. Festival Yürütme Kurulu adı- na katılan Abdullah Tekin, fes- tivalin amacı hakkında konuş- tu ve politikacılann sanattan korktuklannı, bu nedenlede en- gellemeye çalıştıklanm söyledi. Sanatçı Fikret Hakan konuş- masına DYP ve SHP temsilcile- rine "AP'nin devamı olarak siz sayın Dülger ve CHP'nin deva- mı oiarak siz sayın Çetin, eski- den vapdan tüm ber şeye sahip çıkryor musunuz?" diye sorarak başladı. Dülger "Ewt" Çetin ise "Siyasi hatalann yapddığı orta- mı da göz önüne alarak kabul ediyorum" diyerek Hakan'ın so- rusuna yanıt verdiler. Hakan, Yılanlann öcü filmi- nin AP tarafından "komü- nisttir" damgası yediğini, CHP zamanında da sağcı par- tilere taş çıkartırcasına davraml- dığını anlattı. Bu arada oturumu yöneten Atillâ Dorsay, bu tür tartışma- ların yapılmaması gerektiğini, siyasi partilerin geleceğe dönük düşüncelerinin tartışıldığını söy- ledi ve tartışmanın bu şekilde mi, yoksa geleceğe dönük mü olması için dinleyicilere oylama yaptırdı. Oylama "Tarihi hata- lann tartışilmaması" yönünde kabul edildi. Panehn kapanış konuşmasını yapan Belediye Başkanı Hasan Subaşı, "Böyle sorunlu bir sek- töre kucak açmaktan mutluluk duyuyoruz" dedi. 'Çocuklar İçin' • Kültür Servisi — Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nca 29-30 Eylul ' 1990 tarihinde New York'ta düzenlenecek olan "Çocuklar İçin Dünya Zirvesi" nedeniyle Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ile UNICEF Türkiye Milli Komitesi'nin birlikte organize ettiği Çocuk Korosu ve Balesi özel gösterisi 29 ve 30 Eylttl 1990 günleri yapılacak. Gösterinin amacı, "Çocuklara her şeyin en güzelini vermek, onlan engin bir kültürle kuşatmak, çoksesli müziği sevdirmek ve estetik zevklerini geliştirmek." Girişi serbest olan gösteri, üst üste iki gün tekrarlanacak. Üsküp Halklar Hyatrosu • Kültür Servisi — Yugoslavya'da bu yıl kuruluş yıldönumünü kutlayacak olan Üsküp Halklar Tiyatrosu, üç Türk yazarın birer oyununu repertuvarına aldı. Türkiye sııurlan dışında Türkçe olarak oynayan tek profesyonel topluluk olan Üsküp Halklar Tiyatrosu'nun repertuvanna alınan oyunlar, Recep Bilginer'in "Yunus Emre"si, Tuncer Cücenoğlu'nun son oyunu ve Tank Buğra'nın vazdığı "Ayakta Durmak Istiyorum;1 H3da' filmine prim • BONN (AA) — Rejisörlüğunü Sema Poyraz'ın yaptığı "Oda" adlı kısa metrajlı Türk filmi, Federal Almanya tçişleri Bakanlığı tarafından 25 bin mark teşvik primine layık görüldü. Içişleri Bakanlığı tarafından bugün yapılan basın açıklamasında, bu yıl teşvik prirrJ verilmesi uygun bulunan 8 kısa metrajlı film arasında, "Oda" filminin de yer aldığı kaydedildi. Batı Berlin'de yaşayan Sema Poyraz'ın, Dilek Kökçin ve Metin Talayman ile birlikte senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini üstlendiği film, F. Almanya'da oğlu öldürülen bir Türk annenin yaşantısını konu alıyor, •. Ankara'da müzayede • ANKARA (AA) — 14. yuzyıl Turk ressamlarımn en ünlülerinden Şeker Ahmet Paşa'nın iki yapıü, 30 eylülde Ankara Hilton'da yapılacak müzayedede satışa çıkanlacak. Sanatçının son dönem çalışmalanndan olan iki natürmort, toplam 150 milyon liradan satışa sunulacak. Yerel ve geleneksel özelliklerin Batı'daki resim tekniği ile özgün biçimde bağdaştırılmasıyla üslup kazanan tablolann hayli ilgi göreceğinin beklendiğini belirten müzayedeyi düzenleyen Koleksiyon AŞ yöneticileri, 13. yüzyıla ait bir obruk lcilim Ue 10. ve 11. yüzyülara ait çeşitli silahların da satışa çıkanlacağını bildirdüer. Seramik sergisi • Kültür Servisi — Çanakkale Seramik Sanat Galerisi'nde 28 sanatçının çalışmalanndan oluşan "Türk Seramik Sanatında Aşamalar Süreci" adlı sergi 1 ekim pazartesi günU açüıyor. 27 kasıma dek açık kalacak sergiye katılan sanatçılar ise İlgi Adalan, Beril Amlanmert, Dalya Anter, Tülin Ayta, Erdinç Bakla, Şaziye Ibak Barlas, Bingül Başanr, Tülay Baytuğ, Ünal Cimit, Müfide Çahk, Sevim Çizer, Hamiye Çolakoğlu, Sadi Diren, Ferhan Taylan Erder, N. Fehmi Erdoğdu, Efsun Ergüven, Seniye Fenmen, Candeğer Furtun, Attila Galatalı, Füiz özgüven Galatalı, Güngör Güner, Ayfer Karamani, Sabit Karamani, Füreya Koral, Melike Abasıyamk Kurtiç, Şeyma Reisoğlu Nalça, Süreyya Oskay önen ve Mustafa Tunçalp katılıyor. Tıyatro Altın Maske • Kültür Servisi — Tiyatro Altın Maske, 1990-1991 tiyatro sezonuna 7 ekim pazar günü Kalamış Time Club'te sergilenecek kukla- insan bileşimi oyunlarla başlıyor. Tiyatro Altm Maske'nin ekim ayı süresince sunacağı diğer oyun ise "Rüzgârgülü" adını taşıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle