25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 19 EYLÜL 1990 tzmir2NumaralıTabiat veKültürVarlıklannıKo- ruma Kurulu'nca 1988 yılında tescil edilen ve Burdur MüzeMüdür- liiğu tarafından konıma alcına alınan 'Pirebaşlar Evi', doğayia baş başa bırakıldı. Yikılmak uzereyken tescil edilen ve yanında bulunan Mısırlılar E>i ile bir bütıin oluşturan kültur değerinin yakılmasın- dan kaygı duyuluyor. Osraanlı mimarisinin sivil örneklerinden olan 19. yüzyıldan kalma ev, içinde oturanlaröldükten sonra boş kaldı. Satma duşüncesinde olan varislerince kiraya verilmediğini belirten UgilUer, Pirebaşlar Evi'nin kendilitinden jıkilmasının beklendiğini savunuyorlar. (Fotograf: Giilçin Uci) \azarKaplan DGMYle tZMtR (Cumhnriyet Ege Büro- sn) — Uşak'ta bir sinema salo- nunda düzenlenen toplantıda la- ikliğe aykın konuşraalar yaptığı iddiasıyla DGM'de yargılanan Ye- ni Asya Gazetesi yazarlanndan Mustafa Kaplan'ın 5 yıl ağır ha- pis ile cezalandırüması ıstendi. DGM'deki yapılan yargılamaya sanığın avukaü katıldı. Sanık gel- medi. DGM savcısı sanık hakkın- daki görüşünde 17 Şubat 1989 gü- nü Şan Sineması'nda yaptığı ko- nuşmalann bant çözümüne göre devletin temel düzenini dini esas- lara dayandırmak suretiyle telkin ve propaganda yaptığım öne sü- rerek eylemine uyan TCK'nın 163/3 maddesine göre cezalandı- nlmasını istedi. Sanık avukatı tb- rahim önal savunmalannı hazır- layabilmesi için süre istedi. Mah- keme heyeti de sanığın avukatının istemini yerinde bularak duruşma- yı erteledi. Kimyasal silahları protesto tö Greenpeace, önceki gün Batı Almanya'nın Nordenbam lima- nından ABD yiik gemilerine kimyasal silahlar yüklenmesini protesto etmek için limanda eyiem düzenledi. Greenpeace mili- Unlan, gemiler limandan hareket ederken kauçuk botlarla yol- larını kesmek istediler. Amerikan gemilerinin Pasifik Okyanasn'oa gittikleri bildirildi. (Fotograf: Reuter) BalıkesirYle binbaşı öldürüldü BALIKEStR (AA) — Balıkesir Askeri Hastanesi'nde görevli Ta- bib Binbaşı Ortopedist Salih Kü- çükaydın, Anafartalar Caddesi'n- deki muayenehanesinde bıçakla- narak öldürülmüş olarak bulun- du. Tabip Bintoşı Salih Küçükay- dın, diin sabah askeri hastanede- ki görevine gelmedi. Daha sonra gorevliler Küçükaydm'ın Anafar- talar Caddesi'ndeki muayeneha- nesinde, göğsünden 4 bıçak dar- besiyle öldürülmüş cesediyle kar- şılaştılar. Balıkesir Asayiş Şube Müdürü Orhan Aslan, olayia ilgili olarak biri Tabip Binbaşı Küçükaydın'ın servisinde çalışan Ahmet Ünal ol- mak üzere 3 kişinin gözaltına alın- dığını bildirdi. Samaranch'ın kimonosu Ş Olimpiyat Komitesi iiyeleri için çeşitli davetler, etkinlikler düzen- leniyor. Hafta başında da Tokyo'da bir otelde komile başkanı Juan Antonio Samaranch ve komite iiyeleri için düzenlenen muh- tesem bir yemek öncesi sake (pirinç rakısı) fıçısı kırma töreni dü- zenlendi. Ancak törene katılmanın koşulu herkesin toren kimonosu giymesiydi. Samaranch da bir Japon kadıniB yardı- mıyla kimonosunu sırtına geçirdi. (Fotograf: AP) HABERLERIN DEVAMI Marsyasheykelininkaçırılış öyktisü ÖZGEN ACAR MANİSA / NEW YORK — Mayıs 1987'nin herhangi bir gü- nüydü. Abdurrahim Çetin (31) Manisa'nın Sarıgöl ilçesi Bağlıca köyündeki pamuk tarlasında trak- törü ile çift sürüyordu. Traktöriin önü birdenbire şaha kalkan bir kısrak gibi havalandı. Pulluk sert bir cisme takılmıştı. Birkaç aylık hamile, genç eşi Elif, kız kardesi Aliye, yardımına koştular. Pulluğu saplandığı yer- den güçlükle çıkardılar. Tarlada pulluğa kök söktüren taşlan te- mizlemeye karar verdiler. Ertesi gOn taşlan temizlerken bazı mer- mer parçalan gördüler. önce bun- ları bir mezar taşının parçalan sandılar. Uç parçaya bölünmüş taşlann bir mermer heykel oldu- ğunu anladılar. Abdurrahim, kehdisine göre bu üç mermer parçasını birleştirdi. Her ne kadar çarmığa gerilmemiş- se de elleri yukandan bağlanıp asılan bu insan, Hazreti tsa gibi cezalandınlmış bir kişi olmalıydı. Abdurrahira, yaklaşık 1.40 cm'lik mermer heykeli traktörüy- le evine taşıdı ve TV'nin yanına, odanın baş köşesine 'süs' diye koydu. Abdurrahim, güzel sanat- lara hayran bir köylü olmalıydı. Heykeli satmayı gerçekten aylar- ca aklından bile geçirmedi. O, evi- nin en güzel süsüydü. 1,5 milyar liralık TV süsfl Tabii Çetin çifti, bu heykelin günün birinde New York'ta Ame- rikalı müze ve koleksiyoncular için 540 bin dolar (1,5 milyar li-. ralık) bir fiyat etiketiyle satışa çı- karıtacağını, rüyalarmda dahi görseler inanmazdı. Komşular, Abdurrahim ve EliPin evine konuk geldiklerinde TV ekranı ile birlikte bu heykeli de seyrediyorlardı. "Hazreti tsa kdıklı" bu "Marsyas" heykeli ise karşıdan onlara bakıyordu. Mars- yas ise antik dünyadaki cezası yet- miyormuş gibi geç Helenistik sa- natın etkisiyle Roma döneminde yapılmış heykelinin başına 20. yüzyılda gelecek yeni olaylann sanki farkındaydı. Aradan altı aydan fazla bir sü- re geçti. larlası bereketli ürün, ar- dından da eşi yıl sonuna doğnı bir çocuk vermişti Abdunahim'e. Ko- nu komşu bu kez "gözün aydına" geliyordu. Bunlardan biri de Ala- şehirli Yusuf Aykanat'tı. Konuk, ertesi günü yemeyeoek, içmeyecek, aslen Tokatlı olan ve Alaşehir'de "SivU Savunma memuru" Ertog- rtd Atasoy'a bu heykelden söz ede- cekti. Abdurrahim, öyküsünün bun- dan sonrasını şöyle anlatacaktır: "Ertuğnıl bir gun bana geldi. •Sal bunu bana' dedi. Heykeli sev- digimi. satmayı düsünmedigimi söyledim. 3-4 gün sonra bir ya- baaa fle geldi. Yine satmadım. Bu kez yanındaki kişiye fotoğrafını çektirdi. 'Bak 1,5 milyon lira ve- reyim de helalleşelim' dedi. Resmi çektikten sonra bana, 'Bu iş suçtur. Ha bunu evinde süs diye tutmuşsun, ha adam öldür- müşsün. tkisinin de suçu ayru. Aradan bu kadar zaman geçmiş, şimdi müzeye götürüp teslim de edemezsin. Başın gerçekten bela- da. En iyisi bunu bana sat ve bu dertten kurtul' dedi. Kabul etme- dim. Onlar gittikten sonra beykeü TV'nin yanından aldım ve götü- rup gizlice toprağa gomdtim." Dumanlı kafa Marsyas'ı satıyor Abdurrahim bir gece kafa çek- mek için Yeşilyurt'ta bir meyha- neye gider. Kafasının dumanlı ol- duğu bir sırada kendisini "meyha- ne nteyhane" arayan Alaşehirli AU Kolasın (32) adlı bir kişi, yanın- da Şakir Canıtez ve taıumadığı bir başkası daha olmak üzere çıkage- lir ve masasına oturur. Bundan sonrasını Ynsuf Ayka- •at'tan d.nleyelım: "Abdurrahim'in kafası dnman- lıydı. Heykeli 7 milyon liraya sat- maya razı oldu (o tarihte vaklaşık 7.000 dolar). Birlikte tariaya gidip heykeli çıkartük. Adıru hatarlama- dıgım, ancak tstanboJ'da ornrdu- gunu bildiğim AlaseUrU kişi, ken- disine 7 milyon liralık çeki verdi. O kadar sarhostu ki kaybetmek- ten korktugu için çeki bana ema net etü. Ertesi gün de gelip aldı." Daha sonra sanık olacak öteki tanıklar da ifadelennde aynı açık- lamalan yapacak ve saatlerce ma- sada birlikte oldukları "Alaşebirtt, ama tstanbul'da otnrnr" kişinin kimliği hakkında en ufak bilgfie- rinin olmadığmı söyleyecekierdir. Acaba, neden korkuyorlardı? BUdiklen, 'O' kişinin de AH Ko- lasın gibi Alaşehirli olduğuydu. Ikincisi, "O"nun Kartal marka mavi arabası içinde çekin verildi- ği, üçüncüsü ise her iki Alaşehir- linin 'Hazreti Isa kılık.h' heykeli alıp gittiğiydi. Birkaç gün sonra satıştan habe- ri olmayan 1,5 milyon liralık öne- rinin sahibi Ertuğrul, Abdurra- him'in kapısını daha iyi bir fiyat- la çalar. Ancak Marsyas, tsa gibi çoktan göğe uçmuştu bile. İhban Hazreti İsa kaçırıldı 16 Aralık 1987 günü Manisa Müzesi Müdürlüğü'ne bir ihbar yapıhr: "Abdurrahim Çetin adlı bir köylünün antika bir heykeü kaçakçılara sattığına" ilişkin bu ihbarın en güzel kanıtı ise heyke- lin fotoğrafıdır. Manisa Müze Müdürlüğü ile Manisa Emniyet Müdürlüğü'nün başarüı bir işbirh'ği sonucunda sa- MARSYAS KİMDIR? Anadolu çobanının atadedesi 'Marsyas' özbeöz, kaval çalan tüm Anadolu ço- banlannm atadedesidir. Adına bakıp da onun ka- dim Yunanlı olduğunu sanmayın, üstüne üstlük Yunanlılann koruyucu tannçası'Athena'nın gad- rine uğrayacak kadar da tipik Anadoluludur. Günümüzde ünlu Rumen müzisyen Zamfir'in 'Pan'm flüt'ünü dinlemeyen kalmamıştır. Bu çok borulu flütün sesi yanık, romantikleştirir insanı. Tahrı Pan'ın yedi borulu kavalını 'üstatlık ötesi' çalan ZamHr'e kıyasla üsteh'k iki borulu bir ka- valı çok daha iyi çalan ve tanrı olmayan bir in- san düşünün. tşte bu kişi Marsyas'ür. Yunan tanrı ve tannçalanna karşüık Anadolu'nun özbeöz ana tannçası Kibele'ye de simge olmuş iki borulu flü- tün ustasıdır Marsyas. Athena, Yunanistan'ın bugünkü ve o günkü başkentine adıru vermiş koruyucu tannçasıdır. At- hena, bir gün av ve savaşı bir yana bırakıp, ro- mantikleşmiş, Çağdaş Zamfir'in flütüne benzer yedi borulu flütle nağmeler döktürmeye başlamış. Durgun bir su kenannda flüt çalarken birden yü- zünü görmek istemiş. Ayna gibi su birikintisine baktığında, kaval çal- maktan yüzünde oluşan çarpıklığı görünce Athena tutmuş yerden yere çalnuş flütü. Nedense bu la- netleme işi için yer olarak kendisine Anadolu'da Frigya'yı seçmış ve "Her kim bu kavalı çalmaya kalkarsa dünyanın en biiyök cezasına çarp- tınlacak" demış. Anadolulu haddini bilmez Frig çoban Marsyas bulmuş kavalı, ötturdükçe çoşmuş ve "Bundan güzel bir müzik aleti olamaz. Tann Apollon'un lir'i bile solda sıfır" diye iddia etmiş. Keşke bü- yük konuşmasaymış. Apollon "yarışmhm" demiş. Marsyas kabul et- miş. Ancak Apollon'un bir koşulu varmış, kaza- nan istediğini yapacak diye. Yanşmışlar. Birinci tur berabere sonuçlanmış. tkinci tura Apollon'- un önerisi üzerine aletlerini ters çalarak başlamış- lar. Apollon aynı ezgiyi döktürmüş. Marsyas bu kez kavalı ile doğru dürüst tek nota dahi öttüre- rnemiş. Ama her dokunduğunu altın yapan Frig Kral Midas, soydaşı Marsyas'ın üstun olduğunu söy- le>ince Yunan tanrüan gazaba gelip Kral Midas'ı eşek kulaklı yapmışlar. Marsyas'ı da tıpkı lsa'ya verilen çarmıha germe cezası gibi bileklerinden bir ağaca asıp, üsteh'k derisini canlı canlı yüzdürmüş- ler. Apollon, yaptığına sonra pişman olmuş, ama iş işten geçmiş. Apollon Marsyas'ı doğanın en gü- zel yörelerinden biri olan Aydın ile Muğla ara- sındaki 'Çine Çayı'na dönüştürmüş. Çine Çayı'- nın antik adı Marsyas'tır. Mayıs-Eylül aylan ara- sında bu çay boyunca kıvnla kıvnla uzanan ka- rayolundan geçtiğinizde nefıs zakkum çiçekleri- nin guzelliği ile büyülenirsiniz. "Tann Apollon'un Kanı" olarak bilinen zak- kum çiçeğinın bu nehir ve yol boyuna güzellik ver- mesi herhalde Apollon'un çektiği vicdan azabı- mn kanlı simgesi olsa gerek. nıklar yakalanır. Ali Kolasın nrar eder. Hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkartıhr. Mustafa oğlu, Cemile'den doğ- ma, 1958 doğumlu AU Kolasın- dan (lstanbul Dilson Oteli'nin sa- hibi, Karacabey Konserve Fabri- kası sahibi, Datça'da turistik te- sis sahibi, tstanbul'da işyeri sahi- bi) diye söz edilir. Alaşehirli olup da tstanbul'da oturan 'O' kişi hakkında polis soruşturması baş- latüır. Sanıklann avukatlan, mah- kemenin aldığı karann bozulma- sı amacıyla bu yıhn mayıs ayında Yargıtay'a giderler. Gerekçeleri, kendilerine iftira edilmiştir. Böy- le bir olaya asla kanşmamışlardır. Kaldı ki suç öğesi olan 'Hazreti tsa kılıklı' denilen heykel ortada yoktur. Dolayısıyla, eski eser ka- çakçılığı suçu da işlenmemiştir. Bu nedenle mahkemenin karannuı bozulması, müvekkillerinin aklan- ması istenir başvuru dilekçesinde. Kötii haber Gerçekten kaçınldıgı iddia edi- len heykel ortada yoktur. Ancak sanıklara kötü bir haberim var: Ben "Marsyas" heykelini New York'ta bir antika galerisinde bul- dum. Türk hükümetinin yetkilileri şu adrese New York'taki Amerikalı avukatlannızı gönderirseniz, hem dosva üzerinde adli karan vermiş. olur ve hem de 1,5 milyar liraya satümak istenen heykeli Manisa Müzesi'ne kazandırmış olursunuz. Galerinin adı: Atlantis Anti- qultles. Adres: 40 East 69 Street New York, NY 10021 Sahibi; Jonathan Rosen ve Ro- bert Hecht. Yetkililer, bu iddiam için ben- den herhalde kanıt isterler. Bir Amerikalı fotoğrafçı meslektaşı- mın galeride çektiği fotoğraftan başka heykeli gören Uç tanığım daha var. Joaathaa Rosen, ailecek gayri menkul ticaretinden zengin ol- muş, hukuk eğıtimi görmüş, an- tika koleksiyonu yaparken tanıdı- ğı Robert Hecht'i finanse etmeye karar vermiş bir kişiydi. Rosen, 'Yüzyılın Deflnesi'nden ünlü Dekadrahmiyi pazarlayan Ehnalı'mn antika kaçakçısı eski başkanı Hasan Sanbaş ile birlik- te Abdulgani Huzmeli'den altı yıl önce 225 bin dolara alıp 50 bin dolar kârla satan iş adamrydı. Da- ha sonra bu sikke 600 bin dolara (yaklaşık 1.7 milyar liraya) satıla- rak bir dünya rekoru kıracaktı. Bob Bey Türk dostlarmın 'Bob Bey', ttalyanlann 'Sinyor Roberto' de- dikleri Amerikalı Robert Hecht'i Türkiye'de antika dünyasında he- men hemen tanımayan yoktur. ts- terseniz çok sevdiği mezeli rakı masasında ya da eski eser alışve- rişlerinde kendisiyle Türkçeyi ar- gosuyla birlikte konuşabilirsiniz. Paris'te oturur. New York'a her gelişinde aradığı ilk on kişiden biri olarak mutlaka bana telefon eder. Bir lrlanda pub'ında birkaç bir içer, tatlı tatlı söyleşiriz. 70 yaşını aşkın bir cindir. Yerytlzünde cin- lik, yeraltında pazarlanacak anti- ka tükense Bob ne yapar yapar, yaratır. Kendisinin Yahudi oldu- ğunun söylenmesine karşıkk ben, Hecht'in tannsının Hennes oldu- ğunu saaıyorum. '. Arkeoloji eğitimi görmüştür. Bob'dan daha sonra bol bol söz edeceğimiz için burada kısa kesi- yorum. Ancak şunu söyleyeyim; bu olay Sarıgöl Mahkemesi'nin sanıklan için olduğu kadar Bob için de sürpriz olacaktır. Nasü Marsyas'ın New York'taki fotoğ- rafı Ali Kolasın ve ardındaki ai- lesi için sürpriz olacaksa, heyke- lin Türkiye'de çekildiğini gösteren fotoğraf da Bob için büyük sürp- riz yaratacaktır. Bob, öteki antikalar gibi Mars- yas'ı da Münih'teki Türk dostla- nndan almıştı. Bob'un aklına, bu eserin kaçınlmadan önce Türki- ye'de fotoğrafının çekildiği nere- den gelebilirdi ki? Rakip kaçak- çılann yetkililere haber verdiğini de elbette bilemezdi. Her zaman yaptığı gibi beni de sergisinin açıhşına davet edecek, konuklanna sıradan, bana buz gi- bi Fransız beyaz şarabını zuladan çıkanp özel olarak ikrarn edecek... Sunuş "kâçTrüînâsîrıdaki en önemli kanıt rakip bir kaçakçının çektiği fotograftı. Marsyas'ın mahkeme dosyasında bulunan ve belleğimin kompartı- manlarına yerleşmiş öteki yitik heykel ve antikalar arasında 'Haz- reti tsa kılıklı' Marsyas heykelini sergideki öteki eserler arasında derhal ammsayacağım. Doğrusu, olacak rastlantı değildi. Gunumüzde uluslararası antika dünyasında bu işin bir numaralı kurdu, dostum Bob Bey bu kez çok kötü faka bastı. Daha önce İtalya'da ve Türkiye'de bastığı mandepsilerden kolayca kurtulan Bob, bu kez çok kötü köşeye sı- kıştı. Tannlann gazabına uğrayan "Hazreti İsa kılıklı" zavallı Mars- yas heykelinin Abdurrahim Çe- tin'in Bağlıca köyündeki tarlasın- dan New York'a uzanan öyküsü- nü yann sürdüreceğiz. Yalnız, bu- nun için Ali Kolasın adıru, daha doğrusu Kolasın soyadını lütfen unutmayın. Yarınki öykünün parolası: Kolasın. (Baştarafı 1. Sayfada) olan Arnold Suslow'un iddi- ası doğru ise bazı Alman, Yu- nan ve ttalyan babalanmn da ka- tıldığı holdingin Yönetim Kunılu Başkanı 'Kör Edip' olarak tanı- nan Edip Telü idi. Çağrı notunu bırakan da "An- (ikacılık Holding A^."nin bir nu- marası Edip Telli'den başkası de- ğildi. Türk polisinin ve uluslararası polis örgutu 'Interpol'ün "görül- düğü yerde tutuklanması" için "kırmızı bültenle" aradığı Edip Telli beni arayıp, "göriışelim" di- yordu. New York ile Münih arasında- ki zaman farkuıdan dolayı kendi- sine ertesi günü telefon ettim. tyi ki aramışım. Daha sonra Münih1 teki antika galerisı Gayfos'ta yap- tığım mülakat bu yazı dizisinin "pusulası" oldu. Edip bey, eşi, oğlu, iki kızının ve benim bir arkadaşımın önün- de olabildiğince açık konuştu. Ay- dınlattı. Bazen sorulanmı yanıt- sız bıraktı. Bazen gerçekleri sak- ladı. Bazen olayları kendisine göre yorumladı. Eminim, Edip Telli yazdıklan- mın bazı bölümlennJen belki mennun kalmayacaktır. Bununla birlikte, bana mülakat olanağını sa^ladığı ve antika kacakçılık dünyasıru araladığı için kendisine teşekkür borçluyum. Ancak şurası gerçek ki antika dUnyasındaki ârveye pek uygarca gelmedi. Ama bana karşı bir ga- zeteciye karşı gerçekten övgüye de- ğer uygarca bir davramş içinde, sorulanma saatlerce ve sabırla ya- nıt vermekten çekinmedi. Dilerim, Edip bey günün birin- de yaşamöyküsünü, anılarını bir kitapta toplar. Hiç kuşkum yok. Kitap, değll Türkiye'de, dünya ça- pında "bestsdler-en çok satan kitap" olur. Alımlı ve atallı bir Alman işka- dını olan eşi Monika'ya, "veliahtım" dediği oğlu ile güzel iki kızına —üstelik babalanmn doğum gününde— saatlerce sü- ren, onlar için tatsız, benim için çok önemli bu mülakata katlan- dıkları için samimi olarak teşek- kür ederim. * Kendi deyimiyle "Antika maf- yası"nın kulislerini bana açan bir başka kişi ise Afyon'un Dazkın il- çesinden ve kendisi de önemli "bir bölge temsilcisi" olan Mehmet Acar'dır. (Soyadı benzerliği dışın- da herhangi bir yakınlığım bulun- muyor.) Dinar'da "kıdemli-mntekait- antikacı" bir ortak dostun tuha- fıye dükkânırun alt katında, yap- tığımız özel göruşme gerçekten unutulacak gibi değü. "Çekinecek 96 Atlanta'nın (Baştarafı Arka Sayfada) teci olarak katılmış bazı basın mensuplan, böyle çekişmeli ve so- nunun ne olacağıntn belli ohnadı- ğı ve bir eşitlik unsurundan yok- sun bir seçim görmediklerini söy- lüyorlar. Ashnda haklılar. Burada, han- gi adayın seçüeceği değil, Atina- mn hangi konudaki seçimi kaybe- debileceği araştınlıyor ve en bü- yük unsur olarak da politik istik- rarsızlık öne sürülüyor vt çevre kirliliği ve trafık nedeniyle de Ati- na'nın puan kaybedeceği konuşu- luyordu. Basın toplantıandaki sinirli Atina'nın tam tersine Atlanta, To- ronto, Manchester ve Melbourne- Anglosakson ırkının verdiği rahat- lık ve şaka unsurunu bir araya ge- tirerek yaptıklan işten de tatmin olduklannı bildiriyorlardı. Ama Melbourne delegasyonun- dan birinin dediği gibi "Arük oli- mpivatlar duygnsal temellerle de- ğü, teknolojive dayanan bilgi ve tecrübeye göre verilmeli." Bu arada, hem IOC üyeleri önünde yapılan takdimde hem de basın ' karşısında gayet süklüm püklüm duran Belgrad konusun- da ne bir ilgi ne de ümit vardı. Ve sonuç da Atina'nın hatası, Atlanta'nın politikası ve Belgrad- ın sessLzlıği ile gerçekleşti. 7 milyon (Baştarafı Arka Sayfada) nin sözcüsü Bob Brennan ise "Öy- le ya da böyle. Açıklamadan son- ra çok gözyaşı dökülecek. Ama biz karamsar degiliz." Atlanta, 1996 Olimpiyatlan ev sahipliği yanşına en geç giren şe- hir. Ne Atina gibi 30 milyon do- larlık bir harcama yaptı ne de Belgrad gibi 1985 yılında aday ol- duğunu açıkladı. SHP'lî belediyeler bölündü ARADA BIR (Baştarafı 2. Sayfada) ce, devlet adamı, sözüne güvenilir kişi olmalıdır. Halk nazarın- da güven bir defa sarsıldı mı devlet adamlığı da yok olur." Gü- nümüzde ne denli geçerli bir özdeyiş!.. Uzun yıllar aralarında yaşadığım Amerikan insanının bir özel- liğini daha anımsatmak yerinde olur kanısındayım: Amerikalı cid- di, tutarlı, kişiliğinden ödün vermeyen, pozitif bilimleri gerçek yol gösterici olarak kabullenmiş herkese saygı duyar; ama ken- di çıkan için kendisine yakınlaşan, ödün veren, kişiliksiz kimse- leri hiç acımadan rahatlıkla harcar. Bu gerçek çok iyi bilinmeli- dir. Tüm bu karamsar ortam içinde yüce İsmet İnönü, seni her zamankinden çok özlüyor ve arıyorum. Aydınlıklar, ışıklar içinde İç Politika Seı-visi — SHP'de seçimli olağanüstü kurultay öncesi yapılan tstanbul ve tzmir bölge toplantılannın ardından, tnönü ve Baykal'la birlikte il, ilçe ve bele- diye başkanlannın da yollan ay- nldı. tstanbul'da Anakent Beledi- ye Başkanı Nurettm Sözen'le bir- likte 9 belediye başkanı İnönü'yü, 10 belediye başkanı da Baykal'ı desteklediklerini açıkladılar. Dön belediye başkanı ise henüz grup- laşmalar içinde yer almadı. tlçe başkanlanndan 12'si İnönü, 10"u da Baykal'm yanında tavır ahrken, Eminönü Belediye Başkanı Ah- met Naci Akgün, önce Baykal'ı destekleyen, ardından da tnönü^ yü destekleyen apklamalan imza- ladı. Bakırköy ve Küçükçekmece belediye başkanları hakkında "Sözen için olnmsnz görns beUrttikleri" savıyla tl Disipün Kurulu'nca soruşturma açıldi. SHP Geneı Başkanı Erdal lnö- nü'nün tstanbul'da düzenlediği il bölge toplantısımn ardından net- leşen gruplaşmalar dün karşılıkh açıklamalarla sürdü. önceki gün 10 belediye başkanı ve 10 ilçe baş- kanının ortaklaşa açıklamayla Baykal'ı desteklediklerini duyur- malanndan sonra dün de Anakent Belediye Başkanı Nurettin Sözen- in de aralarında bulunduğu 9 be- lediye başkanı İnönü'yü destekle- yen bir açıklama yaptılar. Açıkla- mayı 12 ilçe belediye başkanı da imzaladı. SHP tstanbul tl örgü- tü'nce basına dağıtılan açıklama- da, partinin buyük bir bunalım içinde olduğu belirtilerek, tnönü- nün kurultay kararının olumlu bulunduğu ve desteklendiği görü- şüne yer verildi. Partinin içinde bulunduğu bunahrmn, ancak son iki yıl içinde yaşananlann değer- lendirilmesiyle asılabileceği görti- şünün savunulduğu açıklamada, "Genel Başkaıumız Erdal İnönü- nün üretken, yaratıcı. dinamik ve aynı zamanda lasfiyecilik ve dar grupçuluk anlayışından uzak par- tüilerden oluşturacagı yeni PM'yle SHP'de yeni bir atılım dönemi baslayacaktır" denildi. Açıklamayı, belediye başkanla- nndan Nurettin Sözen (Anakent), Kadir Akpınar (Eyüp), Ahmet Naci Akgün (Eminönü), Yusuf Günaydın (Fatih), Ayfer Atay (Be- şiktaş), Şevket Ankan (Beykoz), Niyazd Yurtseven (Üsküdar), Fırat Aykut (Çatalca) ve Cengiz Koçak (Yalova) imzalarken, ilçe başkan- lanndan da Hüseyin Ünal (Bey- koz), Atilla Baydemir (Eminönü), Muhittin Akeller (Eyüp), Halil Belek (Gaziosmanpaşa), Zeynel Öztürk (Kâğıthane), Abbas Güze- lpınar (Pendik), Hüseyin Erkan (Sanyer), Ahmet Delikanlı (Bay- rampaşa), Doğan Türk (Üsküdar İlçe Sekreteri), Fikret Şahin (Üm- raniye), tbrahim Yiğit (Zeytinbur- nu) ve Arif Ekim O&lova tlçe Sek- reteri) imza attı. Bu arada Fatma Girik (Şişli), tsmail Rüstemoğlu (Gaziosmanpaşa), Cengiz Özyal- çın (Kadıköy), Selami Değirenci (Silivri) belediye başkanları da hiçbir grup içinde yer almadılar. SHP tstanbul tl Başkanı Ercan Cumhuriyet Ege Bürosu'nun Karakaş da dün yazılı bir açıkla- haberine göre tzmir'de de BaykaU ma yaparak, partinin içinde yaşa- m konuşturulmadığı olaylı toplan- dığı sıkıntılan "iduc-i masiahat- u sonrası soruşturma başlatıldı. tl çılık'Ma aşmanın mumkttn olama- ve ilçe başkanlan ile belediye baş- yacağını beürtti. lstanbul ve Izmir toplantılannın gergin bir ortam- da yapıldığjrvı, ancak tstanbul top- lantısında tnönü ve Baykal'ın ko- nuşmalanyla arnaca ulaşıldıgını belirten Karakaş, parti içinde ya- pılması gerekenleri anlattı. SHP lstanbul İl Disiplin Kurulu da ön- ceki gün bir gazetede, Anakent Belediye Başkanı Narettin Sözen aleyhinde sözler sarfeden ve par- tiyle ilgili açıklamalar yapan Ba- kırköy Belediye Başkanı Yıldınm Aktuna ve Küçükçekmece Beledi- ye Başkanı Ertuğrul Tığlay hak- kında soruşturma açıldi. öte yandan Küçükçekmece Be- lediye Başkanı Ertuğrul Dglay Nurettin Sözen'in kendisini dalka- vuklukla suçlamasını "iislupsuz- luk" olarak niteledi. Birtakırn ha- talan büyütmekle bir yere varıla- mayacağını ifade eden Tığlay, "Küçük bir kıvılcundan koskoca bir yangın çıkanlıyor" dedi. Bu arada Eminönü Belediye Başkanı Ahmet Naci Akgün de bir açık- lama yaparak Nurettin Sözen'in "SHP'nin Saddamı" savıyla suç- lanması şıddetle kınadıgmı belirt- ti. Akgün, "Böyle bir ifadenin sosyal demokrat bir partinin Bü- yükşehir Belediye Başkanı'na de- ğil sade bir üyesine dahi yakıştı- nlamayacagını düşünüyorum" de- di. İzmir'de soruşturma kanları toplantı ve kunıltaya iliş- kin görüşlerini açıkladılar. Kapıların, camlann kınldıgı, partililerin yumruklaştığı tzmir bölge toplantısıyla ilgüi tartışma- lar sürüyor. Baykalcılar toplantı- nın yapıldığı sinema salonunun İnönü'yü destekleyen partililer ta- rafından "işgal edfldiğini", kapı- lann kınldığını söylediler. tnönü"- yü destekleyen partililer ise, il ve ilçe yönetimlerinde ağırlıkta olan Baykalcılar'ın kapıları çiviletüği- ni, salona sadece kendi yandaşla- nnı aldıklarını, salonun bir gece önceden Baykal'ın posterleri ile donatıldığını ve İnönü posterleri- nin yırtıldığını söylediler. SHP Genel Başkanı Erdal tnö- nü, bölge toplantısındaki olaylar- la ilgili olarak tl Başkanı Ceyhan Akgün'ü suçlarken, Akgün, "Ya- pabikceğimiz hiçbir sey yokhı. Si- nema salonu işgal edilmişti. Sa- londa 150 görevlimiz \ardı. Ama bunlar yönlendirilmiş kuvvetler tarafından enterne edildi" dedi. Akgün aynca olaylarla ilgili so- ruşturma başlattığını, sorumlula- rın saptanacağını ve disiplin ku- ruluna verileceğini söyledi. Bu arada, olaylı bölge toplan- tısımn ardından, parti içindeki saflar da belirginleşmeye başladı. Daha önce açık bir görüş belirt- mekten kaçınan Akgün, "Bay- kal'ın aday otacağını sanmıyo- rum. Araa olursa onu destekleye- ceğirn. Ama ben, illa aday olun, demiyorum. tnönü ile Baykal be- raber çahşma yolu bulursa bu parti örgütünü memnun eder. Sa- yın Genel Başkan'ın 'Baykal'la çalışmam, göriişüne de katılmı- yorura" dedi. Belediye başkanlan İnönü'yü desteklediğı bilinen Anakent Belediye Başkanı Ynk- sel Çakmur'a karşı işbirliği yapan Konak, Karşıyaka, Bornova ve Buca belediye başkanlan olağa- nüstü kurultayda kimin destekle- neceği konusunda görüş aynlığı- na düştüler. Dün yapılan hafta- lık olağan "salı Ioplantısı"nda bu konu da gündeme geldi. Karşıya- ka Belediye Başkanı Cihan Tür- sen tnönü'yü destekleyen Yüksel Çakmur'un yanında yer aldı. Bornova Belediye Başkanı Ali Sö- zer ile Buca Belediye Başkanı Ex- tan Erdek ise, Baykal'ı destekle- yeceklerini bildirdiler. Konak Be- lediye Başkanı Ahmet Sarısın ise bugüne dek açık bir tercih yapma- dı; olaylı bölge toplantısmdan ön- ce Adnan Menderes Havaalanı'- na giderek önce Genel Başkan Er- dal İnönü'yü karşıladı ve "Hoşgeldiniz-Ahmet Sansın" pankartı açtırdı, ardından aynı pankartla Genel Sekreter Deniz Baykal'ı karşıladı. Belediye baş- kanlan "salı toplanüsı" sonunda parti içindeki tercihlerinin beledi- yecilik hizmetlerinde bir araya gelmelerini engellemeyeceğini söy- lediler. bir şeyimiz yok. Adlanmızı da yazabilirsin" diyen Mehmet Acar ve oğlu lhsan'a bana verdikleri önemli ipuçlanndan dolayı teşek- kür ediyorum. • Tefcfondald adsız dosfa gelin- ce... Kendi cebinden ödediği jeton- lan kullanıp, genel telefonlarla ts- tanbul'dan New York'u arayıp, ba- na verdiğin bilgiler için teşekkür ederim. Hani tstanbul'da bir çor- ba içecektik? Öyle konuşmamış raıydık? Nerede kaldı medeni ce- saret ve de mertlik üzerine verilen sözler? Yoksa gümrük işlemlerin- de seni de mi satın aldılar? • Bu dizinin haarlanmasında da- ha önce "Kanın Hazinesi", "Yüz- yılın Defınesi" ve "Kanakarya Mozayikleri" olaylarında olduğu gibi pek çok kişiden destek ve yar- dım gördüm. "Onlar"ın katkısı olmasaydı, bu işin altından kalka- mazdun. Adlannı açıklâmadığım bu kişiler, kimlerden söz ettiğimi çok iyi bilirler. Türkiye'nin kültü- rel ve tarihsel mirasırun korunma- sına önemli katkıda bulunan bu adsız dostlara candan ve sonsuz tesekkürlerimi iletirim. * Bu arada ilginç bir gelişmeye değinmeden geçemeyeceğim. tçiş- leri Bakanlığı'mn müfettişleri, "Yüzyüın Definesi" olayından do- layı Nev. York Başkonsoloslufu aracıhğı ile ifademi aldılar. Kon- solosluktan gelen davette tanıkjık yapacağunı sanmıştım. Oysa giz- li belgeleri açıkladığım iddiası ile neredeyse sanık sandalyasına otu- racaktım. Bakanlık kaçakçılığın üzerine gideceği yerde benim üze- rime yürümeyi yeğlemişti. Gariptir aynı günlerde gerek Amerika'da ve gerek tngiltere'de yayımlanan "Antika" dergilerin- de çıkan yazılarda özgen Acar- dan "Türk BÜkametinin ajanı" di- ye söz ediliyordu. Ne tsa'ya ne de Musa'ya yaranmak buna denirdi harhalde... * Sayın Kültür Bakanı Nanuk Ke- mal Zeybek, New York'a geidiği- nizde sizinle tanıştık. Kısa da ola samimi bir söyleşinin ümit verici- liği içinde göründünüz. Çok ge- cikmeyle de olsa cesur kararlar al- dınız. Sayın Zeybek bakın Kapa- lıçarşı esnafı bugun ne diyor? "Türk hükümetkrinin kiütür ve nygarkk anlayışsıziıgı böyle snr- dnkce yakında Amtkabirin dava- nndaki kabartmalan ve müzeste- deki Atatürk'un madalyalariBin dahi yurtdışına kaçınlıp satüma- sı hiç kimse için sürpriz ohnaan.» Biz, bize geleoi pazarlanz. Bizim için Karun'un anıtkabri ile Ata- turk'ün anıtkabri arasında fark yoktur..." Edip Telh'nin Münih'te bana söylediği "Özgen Bey, bana bir numara diyorsunuz. Sanıyor mn- sunaz ki ben çekilsem bu iş dnra- cak? Kapalıçarşı'da en az 100 U- ne Edip TeUi var" sözleri gerçeği yansıtıyor. Kardeşi Nevzat Teili'- rüo bana Londra'da söylediği şu söz herhalde daha gerçekçi gali- ba: "Özgen Bey boşuna kttrek çe- kiyorsnnaz..." • Bu dizide özellilde Edirne'den Antalya'ya kadar çizilecek bir çiz- ginin güneyinde kalan bazı olay- lar ve bunlann yurtdışı bağlantı- lan anlatılmıştır. Antalacaklanm, tek başıma yürüttüğüm çabalann sonucunda ortaya çıkarabildiğim "Anükacılık Holding A.Ş." adlı buzdağımn şu üzerindeki parcası- dır. Dilerim, devlet, devlet olmanın gücü ile daha da derinliklerine inip buzdağım eritir. Yoksa gele- cek kuşaklara bırakacağımız tek bir tarihsel ve kültürel miras kal- mayacak. Bunun sonımlusu, hü- kümeti ile, emniyet ve arkeolog- ları ile basın ve aydını ile birlikte hepimiz olacağız. Bir bilim ada- mımızın deyimiyle Türkiye'nin geçmişine gelecek yok... ÖZGEN ACAR NEW YORK Pasaportumu kaybettim. Hukümsuzdur. TANER TUNÇ Amatör Denizci Ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. tSMAİL DOĞRUGELEN HIZLI OKUMA KURSU KAYITLARI BAŞLAM1ŞTIR. BASIN MÜZESİ TEL:513 84 57-58
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle