Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/16 19 EYLÜL 1990
tzmir2NumaralıTabiat
veKültürVarlıklannıKo-
ruma Kurulu'nca 1988 yılında tescil edilen ve Burdur MüzeMüdür-
liiğu tarafından konıma alcına alınan 'Pirebaşlar Evi', doğayia baş
başa bırakıldı. Yikılmak uzereyken tescil edilen ve yanında bulunan
Mısırlılar E>i ile bir bütıin oluşturan kültur değerinin yakılmasın-
dan kaygı duyuluyor. Osraanlı mimarisinin sivil örneklerinden olan
19. yüzyıldan kalma ev, içinde oturanlaröldükten sonra boş kaldı.
Satma duşüncesinde olan varislerince kiraya verilmediğini belirten
UgilUer, Pirebaşlar Evi'nin kendilitinden jıkilmasının beklendiğini
savunuyorlar. (Fotograf: Giilçin Uci)
\azarKaplan
DGMYle
tZMtR (Cumhnriyet Ege Büro-
sn) — Uşak'ta bir sinema salo-
nunda düzenlenen toplantıda la-
ikliğe aykın konuşraalar yaptığı
iddiasıyla DGM'de yargılanan Ye-
ni Asya Gazetesi yazarlanndan
Mustafa Kaplan'ın 5 yıl ağır ha-
pis ile cezalandırüması ıstendi.
DGM'deki yapılan yargılamaya
sanığın avukaü katıldı. Sanık gel-
medi. DGM savcısı sanık hakkın-
daki görüşünde 17 Şubat 1989 gü-
nü Şan Sineması'nda yaptığı ko-
nuşmalann bant çözümüne göre
devletin temel düzenini dini esas-
lara dayandırmak suretiyle telkin
ve propaganda yaptığım öne sü-
rerek eylemine uyan TCK'nın
163/3 maddesine göre cezalandı-
nlmasını istedi. Sanık avukatı tb-
rahim önal savunmalannı hazır-
layabilmesi için süre istedi. Mah-
keme heyeti de sanığın avukatının
istemini yerinde bularak duruşma-
yı erteledi.
Kimyasal silahları protesto
tö Greenpeace, önceki gün Batı Almanya'nın Nordenbam lima-
nından ABD yiik gemilerine kimyasal silahlar yüklenmesini
protesto etmek için limanda eyiem düzenledi. Greenpeace mili-
Unlan, gemiler limandan hareket ederken kauçuk botlarla yol-
larını kesmek istediler. Amerikan gemilerinin Pasifik
Okyanasn'oa gittikleri bildirildi. (Fotograf: Reuter)
BalıkesirYle
binbaşı
öldürüldü
BALIKEStR (AA) — Balıkesir
Askeri Hastanesi'nde görevli Ta-
bib Binbaşı Ortopedist Salih Kü-
çükaydın, Anafartalar Caddesi'n-
deki muayenehanesinde bıçakla-
narak öldürülmüş olarak bulun-
du. Tabip Bintoşı Salih Küçükay-
dın, diin sabah askeri hastanede-
ki görevine gelmedi. Daha sonra
gorevliler Küçükaydm'ın Anafar-
talar Caddesi'ndeki muayeneha-
nesinde, göğsünden 4 bıçak dar-
besiyle öldürülmüş cesediyle kar-
şılaştılar.
Balıkesir Asayiş Şube Müdürü
Orhan Aslan, olayia ilgili olarak
biri Tabip Binbaşı Küçükaydın'ın
servisinde çalışan Ahmet Ünal ol-
mak üzere 3 kişinin gözaltına alın-
dığını bildirdi.
Samaranch'ın kimonosu Ş
Olimpiyat Komitesi iiyeleri için çeşitli davetler, etkinlikler düzen-
leniyor. Hafta başında da Tokyo'da bir otelde komile başkanı
Juan Antonio Samaranch ve komite iiyeleri için düzenlenen muh-
tesem bir yemek öncesi sake (pirinç rakısı) fıçısı kırma töreni dü-
zenlendi. Ancak törene katılmanın koşulu herkesin toren
kimonosu giymesiydi. Samaranch da bir Japon kadıniB yardı-
mıyla kimonosunu sırtına geçirdi. (Fotograf: AP)
HABERLERIN DEVAMI
Marsyasheykelininkaçırılış öyktisü
ÖZGEN ACAR
MANİSA / NEW YORK —
Mayıs 1987'nin herhangi bir gü-
nüydü. Abdurrahim Çetin (31)
Manisa'nın Sarıgöl ilçesi Bağlıca
köyündeki pamuk tarlasında trak-
törü ile çift sürüyordu. Traktöriin
önü birdenbire şaha kalkan bir
kısrak gibi havalandı. Pulluk sert
bir cisme takılmıştı.
Birkaç aylık hamile, genç eşi
Elif, kız kardesi Aliye, yardımına
koştular. Pulluğu saplandığı yer-
den güçlükle çıkardılar. Tarlada
pulluğa kök söktüren taşlan te-
mizlemeye karar verdiler. Ertesi
gOn taşlan temizlerken bazı mer-
mer parçalan gördüler. önce bun-
ları bir mezar taşının parçalan
sandılar. Uç parçaya bölünmüş
taşlann bir mermer heykel oldu-
ğunu anladılar.
Abdurrahim, kehdisine göre bu
üç mermer parçasını birleştirdi.
Her ne kadar çarmığa gerilmemiş-
se de elleri yukandan bağlanıp
asılan bu insan, Hazreti tsa gibi
cezalandınlmış bir kişi olmalıydı.
Abdurrahira, yaklaşık 1.40
cm'lik mermer heykeli traktörüy-
le evine taşıdı ve TV'nin yanına,
odanın baş köşesine 'süs' diye
koydu. Abdurrahim, güzel sanat-
lara hayran bir köylü olmalıydı.
Heykeli satmayı gerçekten aylar-
ca aklından bile geçirmedi. O, evi-
nin en güzel süsüydü.
1,5 milyar liralık TV
süsfl
Tabii Çetin çifti, bu heykelin
günün birinde New York'ta Ame-
rikalı müze ve koleksiyoncular
için 540 bin dolar (1,5 milyar li-.
ralık) bir fiyat etiketiyle satışa çı-
karıtacağını, rüyalarmda dahi
görseler inanmazdı.
Komşular, Abdurrahim ve
EliPin evine konuk geldiklerinde
TV ekranı ile birlikte bu heykeli
de seyrediyorlardı. "Hazreti tsa
kdıklı" bu "Marsyas" heykeli ise
karşıdan onlara bakıyordu. Mars-
yas ise antik dünyadaki cezası yet-
miyormuş gibi geç Helenistik sa-
natın etkisiyle Roma döneminde
yapılmış heykelinin başına 20.
yüzyılda gelecek yeni olaylann
sanki farkındaydı.
Aradan altı aydan fazla bir sü-
re geçti. larlası bereketli ürün, ar-
dından da eşi yıl sonuna doğnı bir
çocuk vermişti Abdunahim'e. Ko-
nu komşu bu kez "gözün aydına"
geliyordu. Bunlardan biri de Ala-
şehirli Yusuf Aykanat'tı. Konuk,
ertesi günü yemeyeoek, içmeyecek,
aslen Tokatlı olan ve Alaşehir'de
"SivU Savunma memuru" Ertog-
rtd Atasoy'a bu heykelden söz ede-
cekti.
Abdurrahim, öyküsünün bun-
dan sonrasını şöyle anlatacaktır:
"Ertuğnıl bir gun bana geldi.
•Sal bunu bana' dedi. Heykeli sev-
digimi. satmayı düsünmedigimi
söyledim. 3-4 gün sonra bir ya-
baaa fle geldi. Yine satmadım. Bu
kez yanındaki kişiye fotoğrafını
çektirdi. 'Bak 1,5 milyon lira ve-
reyim de helalleşelim' dedi.
Resmi çektikten sonra bana,
'Bu iş suçtur. Ha bunu evinde süs
diye tutmuşsun, ha adam öldür-
müşsün. tkisinin de suçu ayru.
Aradan bu kadar zaman geçmiş,
şimdi müzeye götürüp teslim de
edemezsin. Başın gerçekten bela-
da. En iyisi bunu bana sat ve bu
dertten kurtul' dedi. Kabul etme-
dim. Onlar gittikten sonra beykeü
TV'nin yanından aldım ve götü-
rup gizlice toprağa gomdtim."
Dumanlı kafa
Marsyas'ı satıyor
Abdurrahim bir gece kafa çek-
mek için Yeşilyurt'ta bir meyha-
neye gider. Kafasının dumanlı ol-
duğu bir sırada kendisini "meyha-
ne nteyhane" arayan Alaşehirli AU
Kolasın (32) adlı bir kişi, yanın-
da Şakir Canıtez ve taıumadığı bir
başkası daha olmak üzere çıkage-
lir ve masasına oturur.
Bundan sonrasını Ynsuf Ayka-
•at'tan d.nleyelım:
"Abdurrahim'in kafası dnman-
lıydı. Heykeli 7 milyon liraya sat-
maya razı oldu (o tarihte vaklaşık
7.000 dolar). Birlikte tariaya gidip
heykeli çıkartük. Adıru hatarlama-
dıgım, ancak tstanboJ'da ornrdu-
gunu bildiğim AlaseUrU kişi, ken-
disine 7 milyon liralık çeki verdi.
O kadar sarhostu ki kaybetmek-
ten korktugu için çeki bana ema
net etü. Ertesi gün de gelip aldı."
Daha sonra sanık olacak öteki
tanıklar da ifadelennde aynı açık-
lamalan yapacak ve saatlerce ma-
sada birlikte oldukları "Alaşebirtt,
ama tstanbul'da otnrnr" kişinin
kimliği hakkında en ufak bilgfie-
rinin olmadığmı söyleyecekierdir.
Acaba, neden korkuyorlardı?
BUdiklen, 'O' kişinin de AH Ko-
lasın gibi Alaşehirli olduğuydu.
Ikincisi, "O"nun Kartal marka
mavi arabası içinde çekin verildi-
ği, üçüncüsü ise her iki Alaşehir-
linin 'Hazreti Isa kılık.h' heykeli
alıp gittiğiydi.
Birkaç gün sonra satıştan habe-
ri olmayan 1,5 milyon liralık öne-
rinin sahibi Ertuğrul, Abdurra-
him'in kapısını daha iyi bir fiyat-
la çalar. Ancak Marsyas, tsa gibi
çoktan göğe uçmuştu bile.
İhban Hazreti İsa
kaçırıldı
16 Aralık 1987 günü Manisa
Müzesi Müdürlüğü'ne bir ihbar
yapıhr: "Abdurrahim Çetin adlı
bir köylünün antika bir heykeü
kaçakçılara sattığına" ilişkin bu
ihbarın en güzel kanıtı ise heyke-
lin fotoğrafıdır.
Manisa Müze Müdürlüğü ile
Manisa Emniyet Müdürlüğü'nün
başarüı bir işbirh'ği sonucunda sa-
MARSYAS KİMDIR?
Anadolu çobanının atadedesi
'Marsyas' özbeöz, kaval çalan tüm Anadolu ço-
banlannm atadedesidir. Adına bakıp da onun ka-
dim Yunanlı olduğunu sanmayın, üstüne üstlük
Yunanlılann koruyucu tannçası'Athena'nın gad-
rine uğrayacak kadar da tipik Anadoluludur.
Günümüzde ünlu Rumen müzisyen Zamfir'in
'Pan'm flüt'ünü dinlemeyen kalmamıştır. Bu çok
borulu flütün sesi yanık, romantikleştirir insanı.
Tahrı Pan'ın yedi borulu kavalını 'üstatlık ötesi'
çalan ZamHr'e kıyasla üsteh'k iki borulu bir ka-
valı çok daha iyi çalan ve tanrı olmayan bir in-
san düşünün. tşte bu kişi Marsyas'ür. Yunan tanrı
ve tannçalanna karşüık Anadolu'nun özbeöz ana
tannçası Kibele'ye de simge olmuş iki borulu flü-
tün ustasıdır Marsyas.
Athena, Yunanistan'ın bugünkü ve o günkü
başkentine adıru vermiş koruyucu tannçasıdır. At-
hena, bir gün av ve savaşı bir yana bırakıp, ro-
mantikleşmiş, Çağdaş Zamfir'in flütüne benzer
yedi borulu flütle nağmeler döktürmeye başlamış.
Durgun bir su kenannda flüt çalarken birden yü-
zünü görmek istemiş.
Ayna gibi su birikintisine baktığında, kaval çal-
maktan yüzünde oluşan çarpıklığı görünce Athena
tutmuş yerden yere çalnuş flütü. Nedense bu la-
netleme işi için yer olarak kendisine Anadolu'da
Frigya'yı seçmış ve "Her kim bu kavalı çalmaya
kalkarsa dünyanın en biiyök cezasına çarp-
tınlacak" demış.
Anadolulu haddini bilmez Frig çoban Marsyas
bulmuş kavalı, ötturdükçe çoşmuş ve "Bundan
güzel bir müzik aleti olamaz. Tann Apollon'un
lir'i bile solda sıfır" diye iddia etmiş. Keşke bü-
yük konuşmasaymış.
Apollon "yarışmhm" demiş. Marsyas kabul et-
miş. Ancak Apollon'un bir koşulu varmış, kaza-
nan istediğini yapacak diye. Yanşmışlar. Birinci
tur berabere sonuçlanmış. tkinci tura Apollon'-
un önerisi üzerine aletlerini ters çalarak başlamış-
lar. Apollon aynı ezgiyi döktürmüş. Marsyas bu
kez kavalı ile doğru dürüst tek nota dahi öttüre-
rnemiş.
Ama her dokunduğunu altın yapan Frig Kral
Midas, soydaşı Marsyas'ın üstun olduğunu söy-
le>ince Yunan tanrüan gazaba gelip Kral Midas'ı
eşek kulaklı yapmışlar. Marsyas'ı da tıpkı lsa'ya
verilen çarmıha germe cezası gibi bileklerinden bir
ağaca asıp, üsteh'k derisini canlı canlı yüzdürmüş-
ler.
Apollon, yaptığına sonra pişman olmuş, ama
iş işten geçmiş. Apollon Marsyas'ı doğanın en gü-
zel yörelerinden biri olan Aydın ile Muğla ara-
sındaki 'Çine Çayı'na dönüştürmüş. Çine Çayı'-
nın antik adı Marsyas'tır. Mayıs-Eylül aylan ara-
sında bu çay boyunca kıvnla kıvnla uzanan ka-
rayolundan geçtiğinizde nefıs zakkum çiçekleri-
nin guzelliği ile büyülenirsiniz.
"Tann Apollon'un Kanı" olarak bilinen zak-
kum çiçeğinın bu nehir ve yol boyuna güzellik ver-
mesi herhalde Apollon'un çektiği vicdan azabı-
mn kanlı simgesi olsa gerek.
nıklar yakalanır. Ali Kolasın nrar
eder. Hakkında gıyabi tutuklama
kararı çıkartıhr.
Mustafa oğlu, Cemile'den doğ-
ma, 1958 doğumlu AU Kolasın-
dan (lstanbul Dilson Oteli'nin sa-
hibi, Karacabey Konserve Fabri-
kası sahibi, Datça'da turistik te-
sis sahibi, tstanbul'da işyeri sahi-
bi) diye söz edilir. Alaşehirli olup
da tstanbul'da oturan 'O' kişi
hakkında polis soruşturması baş-
latüır. Sanıklann avukatlan, mah-
kemenin aldığı karann bozulma-
sı amacıyla bu yıhn mayıs ayında
Yargıtay'a giderler. Gerekçeleri,
kendilerine iftira edilmiştir. Böy-
le bir olaya asla kanşmamışlardır.
Kaldı ki suç öğesi olan 'Hazreti
tsa kılıklı' denilen heykel ortada
yoktur. Dolayısıyla, eski eser ka-
çakçılığı suçu da işlenmemiştir. Bu
nedenle mahkemenin karannuı
bozulması, müvekkillerinin aklan-
ması istenir başvuru dilekçesinde.
Kötii haber
Gerçekten kaçınldıgı iddia edi-
len heykel ortada yoktur. Ancak
sanıklara kötü bir haberim var:
Ben "Marsyas" heykelini New
York'ta bir antika galerisinde bul-
dum.
Türk hükümetinin yetkilileri şu
adrese New York'taki Amerikalı
avukatlannızı gönderirseniz, hem
dosva üzerinde adli karan vermiş.
olur ve hem de 1,5 milyar liraya
satümak istenen heykeli Manisa
Müzesi'ne kazandırmış olursunuz.
Galerinin adı: Atlantis Anti-
qultles.
Adres: 40 East 69 Street New
York, NY 10021
Sahibi; Jonathan Rosen ve Ro-
bert Hecht.
Yetkililer, bu iddiam için ben-
den herhalde kanıt isterler. Bir
Amerikalı fotoğrafçı meslektaşı-
mın galeride çektiği fotoğraftan
başka heykeli gören Uç tanığım
daha var.
Joaathaa Rosen, ailecek gayri
menkul ticaretinden zengin ol-
muş, hukuk eğıtimi görmüş, an-
tika koleksiyonu yaparken tanıdı-
ğı Robert Hecht'i finanse etmeye
karar vermiş bir kişiydi.
Rosen, 'Yüzyılın Deflnesi'nden
ünlü Dekadrahmiyi pazarlayan
Ehnalı'mn antika kaçakçısı eski
başkanı Hasan Sanbaş ile birlik-
te Abdulgani Huzmeli'den altı yıl
önce 225 bin dolara alıp 50 bin
dolar kârla satan iş adamrydı. Da-
ha sonra bu sikke 600 bin dolara
(yaklaşık 1.7 milyar liraya) satıla-
rak bir dünya rekoru kıracaktı.
Bob Bey
Türk dostlarmın 'Bob Bey',
ttalyanlann 'Sinyor Roberto' de-
dikleri Amerikalı Robert Hecht'i
Türkiye'de antika dünyasında he-
men hemen tanımayan yoktur. ts-
terseniz çok sevdiği mezeli rakı
masasında ya da eski eser alışve-
rişlerinde kendisiyle Türkçeyi ar-
gosuyla birlikte konuşabilirsiniz.
Paris'te oturur. New York'a her
gelişinde aradığı ilk on kişiden biri
olarak mutlaka bana telefon eder.
Bir lrlanda pub'ında birkaç bir
içer, tatlı tatlı söyleşiriz. 70 yaşını
aşkın bir cindir. Yerytlzünde cin-
lik, yeraltında pazarlanacak anti-
ka tükense Bob ne yapar yapar,
yaratır. Kendisinin Yahudi oldu-
ğunun söylenmesine karşıkk ben,
Hecht'in tannsının Hennes oldu-
ğunu saaıyorum. '.
Arkeoloji eğitimi görmüştür.
Bob'dan daha sonra bol bol söz
edeceğimiz için burada kısa kesi-
yorum. Ancak şunu söyleyeyim;
bu olay Sarıgöl Mahkemesi'nin
sanıklan için olduğu kadar Bob
için de sürpriz olacaktır. Nasü
Marsyas'ın New York'taki fotoğ-
rafı Ali Kolasın ve ardındaki ai-
lesi için sürpriz olacaksa, heyke-
lin Türkiye'de çekildiğini gösteren
fotoğraf da Bob için büyük sürp-
riz yaratacaktır.
Bob, öteki antikalar gibi Mars-
yas'ı da Münih'teki Türk dostla-
nndan almıştı. Bob'un aklına, bu
eserin kaçınlmadan önce Türki-
ye'de fotoğrafının çekildiği nere-
den gelebilirdi ki? Rakip kaçak-
çılann yetkililere haber verdiğini
de elbette bilemezdi.
Her zaman yaptığı gibi beni de
sergisinin açıhşına davet edecek,
konuklanna sıradan, bana buz gi-
bi Fransız beyaz şarabını zuladan
çıkanp özel olarak ikrarn edecek...
Sunuş
"kâçTrüînâsîrıdaki en
önemli kanıt rakip bir kaçakçının
çektiği fotograftı.
Marsyas'ın mahkeme dosyasında
bulunan ve belleğimin kompartı-
manlarına yerleşmiş öteki yitik
heykel ve antikalar arasında 'Haz-
reti tsa kılıklı' Marsyas heykelini
sergideki öteki eserler arasında
derhal ammsayacağım. Doğrusu,
olacak rastlantı değildi.
Gunumüzde uluslararası antika
dünyasında bu işin bir numaralı
kurdu, dostum Bob Bey bu kez
çok kötü faka bastı. Daha önce
İtalya'da ve Türkiye'de bastığı
mandepsilerden kolayca kurtulan
Bob, bu kez çok kötü köşeye sı-
kıştı.
Tannlann gazabına uğrayan
"Hazreti İsa kılıklı" zavallı Mars-
yas heykelinin Abdurrahim Çe-
tin'in Bağlıca köyündeki tarlasın-
dan New York'a uzanan öyküsü-
nü yann sürdüreceğiz. Yalnız, bu-
nun için Ali Kolasın adıru, daha
doğrusu Kolasın soyadını lütfen
unutmayın.
Yarınki öykünün parolası:
Kolasın.
(Baştarafı 1. Sayfada)
olan Arnold Suslow'un iddi-
ası doğru ise bazı Alman, Yu-
nan ve ttalyan babalanmn da ka-
tıldığı holdingin Yönetim Kunılu
Başkanı 'Kör Edip' olarak tanı-
nan Edip Telü idi.
Çağrı notunu bırakan da "An-
(ikacılık Holding A^."nin bir nu-
marası Edip Telli'den başkası de-
ğildi.
Türk polisinin ve uluslararası
polis örgutu 'Interpol'ün "görül-
düğü yerde tutuklanması" için
"kırmızı bültenle" aradığı Edip
Telli beni arayıp, "göriışelim" di-
yordu.
New York ile Münih arasında-
ki zaman farkuıdan dolayı kendi-
sine ertesi günü telefon ettim. tyi
ki aramışım. Daha sonra Münih1
teki antika galerisı Gayfos'ta yap-
tığım mülakat bu yazı dizisinin
"pusulası" oldu.
Edip bey, eşi, oğlu, iki kızının
ve benim bir arkadaşımın önün-
de olabildiğince açık konuştu. Ay-
dınlattı. Bazen sorulanmı yanıt-
sız bıraktı. Bazen gerçekleri sak-
ladı. Bazen olayları kendisine göre
yorumladı.
Eminim, Edip Telli yazdıklan-
mın bazı bölümlennJen belki
mennun kalmayacaktır. Bununla
birlikte, bana mülakat olanağını
sa^ladığı ve antika kacakçılık
dünyasıru araladığı için kendisine
teşekkür borçluyum.
Ancak şurası gerçek ki antika
dUnyasındaki ârveye pek uygarca
gelmedi. Ama bana karşı bir ga-
zeteciye karşı gerçekten övgüye de-
ğer uygarca bir davramş içinde,
sorulanma saatlerce ve sabırla ya-
nıt vermekten çekinmedi.
Dilerim, Edip bey günün birin-
de yaşamöyküsünü, anılarını bir
kitapta toplar. Hiç kuşkum yok.
Kitap, değll Türkiye'de, dünya ça-
pında "bestsdler-en çok satan
kitap" olur.
Alımlı ve atallı bir Alman işka-
dını olan eşi Monika'ya,
"veliahtım" dediği oğlu ile güzel
iki kızına —üstelik babalanmn
doğum gününde— saatlerce sü-
ren, onlar için tatsız, benim için
çok önemli bu mülakata katlan-
dıkları için samimi olarak teşek-
kür ederim.
*
Kendi deyimiyle "Antika maf-
yası"nın kulislerini bana açan bir
başka kişi ise Afyon'un Dazkın il-
çesinden ve kendisi de önemli "bir
bölge temsilcisi" olan Mehmet
Acar'dır. (Soyadı benzerliği dışın-
da herhangi bir yakınlığım bulun-
muyor.)
Dinar'da "kıdemli-mntekait-
antikacı" bir ortak dostun tuha-
fıye dükkânırun alt katında, yap-
tığımız özel göruşme gerçekten
unutulacak gibi değü. "Çekinecek
96 Atlanta'nın
(Baştarafı Arka Sayfada)
teci olarak katılmış bazı basın
mensuplan, böyle çekişmeli ve so-
nunun ne olacağıntn belli ohnadı-
ğı ve bir eşitlik unsurundan yok-
sun bir seçim görmediklerini söy-
lüyorlar.
Ashnda haklılar. Burada, han-
gi adayın seçüeceği değil, Atina-
mn hangi konudaki seçimi kaybe-
debileceği araştınlıyor ve en bü-
yük unsur olarak da politik istik-
rarsızlık öne sürülüyor vt çevre
kirliliği ve trafık nedeniyle de Ati-
na'nın puan kaybedeceği konuşu-
luyordu.
Basın toplantıandaki sinirli
Atina'nın tam tersine Atlanta, To-
ronto, Manchester ve Melbourne-
Anglosakson ırkının verdiği rahat-
lık ve şaka unsurunu bir araya ge-
tirerek yaptıklan işten de tatmin
olduklannı bildiriyorlardı.
Ama Melbourne delegasyonun-
dan birinin dediği gibi "Arük oli-
mpivatlar duygnsal temellerle de-
ğü, teknolojive dayanan bilgi ve
tecrübeye göre verilmeli."
Bu arada, hem IOC üyeleri
önünde yapılan takdimde hem de
basın ' karşısında gayet süklüm
püklüm duran Belgrad konusun-
da ne bir ilgi ne de ümit vardı.
Ve sonuç da Atina'nın hatası,
Atlanta'nın politikası ve Belgrad-
ın sessLzlıği ile gerçekleşti.
7 milyon
(Baştarafı Arka Sayfada)
nin sözcüsü Bob Brennan ise "Öy-
le ya da böyle. Açıklamadan son-
ra çok gözyaşı dökülecek. Ama
biz karamsar degiliz."
Atlanta, 1996 Olimpiyatlan ev
sahipliği yanşına en geç giren şe-
hir. Ne Atina gibi 30 milyon do-
larlık bir harcama yaptı ne de
Belgrad gibi 1985 yılında aday ol-
duğunu açıkladı.
SHP'lî belediyeler bölündü
ARADA BIR
(Baştarafı 2. Sayfada)
ce, devlet adamı, sözüne güvenilir kişi olmalıdır. Halk nazarın-
da güven bir defa sarsıldı mı devlet adamlığı da yok olur." Gü-
nümüzde ne denli geçerli bir özdeyiş!..
Uzun yıllar aralarında yaşadığım Amerikan insanının bir özel-
liğini daha anımsatmak yerinde olur kanısındayım: Amerikalı cid-
di, tutarlı, kişiliğinden ödün vermeyen, pozitif bilimleri gerçek
yol gösterici olarak kabullenmiş herkese saygı duyar; ama ken-
di çıkan için kendisine yakınlaşan, ödün veren, kişiliksiz kimse-
leri hiç acımadan rahatlıkla harcar. Bu gerçek çok iyi bilinmeli-
dir.
Tüm bu karamsar ortam içinde yüce İsmet İnönü, seni her
zamankinden çok özlüyor ve arıyorum. Aydınlıklar, ışıklar içinde
İç Politika Seı-visi — SHP'de
seçimli olağanüstü kurultay öncesi
yapılan tstanbul ve tzmir bölge
toplantılannın ardından, tnönü ve
Baykal'la birlikte il, ilçe ve bele-
diye başkanlannın da yollan ay-
nldı. tstanbul'da Anakent Beledi-
ye Başkanı Nurettm Sözen'le bir-
likte 9 belediye başkanı İnönü'yü,
10 belediye başkanı da Baykal'ı
desteklediklerini açıkladılar. Dön
belediye başkanı ise henüz grup-
laşmalar içinde yer almadı. tlçe
başkanlanndan 12'si İnönü, 10"u
da Baykal'm yanında tavır ahrken,
Eminönü Belediye Başkanı Ah-
met Naci Akgün, önce Baykal'ı
destekleyen, ardından da tnönü^
yü destekleyen apklamalan imza-
ladı. Bakırköy ve Küçükçekmece
belediye başkanları hakkında
"Sözen için olnmsnz görns
beUrttikleri" savıyla tl Disipün
Kurulu'nca soruşturma açıldi.
SHP Geneı Başkanı Erdal lnö-
nü'nün tstanbul'da düzenlediği il
bölge toplantısımn ardından net-
leşen gruplaşmalar dün karşılıkh
açıklamalarla sürdü. önceki gün
10 belediye başkanı ve 10 ilçe baş-
kanının ortaklaşa açıklamayla
Baykal'ı desteklediklerini duyur-
malanndan sonra dün de Anakent
Belediye Başkanı Nurettin Sözen-
in de aralarında bulunduğu 9 be-
lediye başkanı İnönü'yü destekle-
yen bir açıklama yaptılar. Açıkla-
mayı 12 ilçe belediye başkanı da
imzaladı. SHP tstanbul tl örgü-
tü'nce basına dağıtılan açıklama-
da, partinin buyük bir bunalım
içinde olduğu belirtilerek, tnönü-
nün kurultay kararının olumlu
bulunduğu ve desteklendiği görü-
şüne yer verildi. Partinin içinde
bulunduğu bunahrmn, ancak son
iki yıl içinde yaşananlann değer-
lendirilmesiyle asılabileceği görti-
şünün savunulduğu açıklamada,
"Genel Başkaıumız Erdal İnönü-
nün üretken, yaratıcı. dinamik ve
aynı zamanda lasfiyecilik ve dar
grupçuluk anlayışından uzak par-
tüilerden oluşturacagı yeni PM'yle
SHP'de yeni bir atılım dönemi
baslayacaktır" denildi.
Açıklamayı, belediye başkanla-
nndan Nurettin Sözen (Anakent),
Kadir Akpınar (Eyüp), Ahmet
Naci Akgün (Eminönü), Yusuf
Günaydın (Fatih), Ayfer Atay (Be-
şiktaş), Şevket Ankan (Beykoz),
Niyazd Yurtseven (Üsküdar), Fırat
Aykut (Çatalca) ve Cengiz Koçak
(Yalova) imzalarken, ilçe başkan-
lanndan da Hüseyin Ünal (Bey-
koz), Atilla Baydemir (Eminönü),
Muhittin Akeller (Eyüp), Halil
Belek (Gaziosmanpaşa), Zeynel
Öztürk (Kâğıthane), Abbas Güze-
lpınar (Pendik), Hüseyin Erkan
(Sanyer), Ahmet Delikanlı (Bay-
rampaşa), Doğan Türk (Üsküdar
İlçe Sekreteri), Fikret Şahin (Üm-
raniye), tbrahim Yiğit (Zeytinbur-
nu) ve Arif Ekim O&lova tlçe Sek-
reteri) imza attı. Bu arada Fatma
Girik (Şişli), tsmail Rüstemoğlu
(Gaziosmanpaşa), Cengiz Özyal-
çın (Kadıköy), Selami Değirenci
(Silivri) belediye başkanları da
hiçbir grup içinde yer almadılar.
SHP tstanbul tl Başkanı Ercan Cumhuriyet Ege Bürosu'nun
Karakaş da dün yazılı bir açıkla- haberine göre tzmir'de de BaykaU
ma yaparak, partinin içinde yaşa- m konuşturulmadığı olaylı toplan-
dığı sıkıntılan "iduc-i masiahat- u sonrası soruşturma başlatıldı. tl
çılık'Ma aşmanın mumkttn olama- ve ilçe başkanlan ile belediye baş-
yacağını beürtti. lstanbul ve Izmir
toplantılannın gergin bir ortam-
da yapıldığjrvı, ancak tstanbul top-
lantısında tnönü ve Baykal'ın ko-
nuşmalanyla arnaca ulaşıldıgını
belirten Karakaş, parti içinde ya-
pılması gerekenleri anlattı. SHP
lstanbul İl Disiplin Kurulu da ön-
ceki gün bir gazetede, Anakent
Belediye Başkanı Narettin Sözen
aleyhinde sözler sarfeden ve par-
tiyle ilgili açıklamalar yapan Ba-
kırköy Belediye Başkanı Yıldınm
Aktuna ve Küçükçekmece Beledi-
ye Başkanı Ertuğrul Tığlay hak-
kında soruşturma açıldi.
öte yandan Küçükçekmece Be-
lediye Başkanı Ertuğrul Dglay
Nurettin Sözen'in kendisini dalka-
vuklukla suçlamasını "iislupsuz-
luk" olarak niteledi. Birtakırn ha-
talan büyütmekle bir yere varıla-
mayacağını ifade eden Tığlay,
"Küçük bir kıvılcundan koskoca
bir yangın çıkanlıyor" dedi. Bu
arada Eminönü Belediye Başkanı
Ahmet Naci Akgün de bir açık-
lama yaparak Nurettin Sözen'in
"SHP'nin Saddamı" savıyla suç-
lanması şıddetle kınadıgmı belirt-
ti. Akgün, "Böyle bir ifadenin
sosyal demokrat bir partinin Bü-
yükşehir Belediye Başkanı'na de-
ğil sade bir üyesine dahi yakıştı-
nlamayacagını düşünüyorum" de-
di.
İzmir'de soruşturma
kanları toplantı ve kunıltaya iliş-
kin görüşlerini açıkladılar.
Kapıların, camlann kınldıgı,
partililerin yumruklaştığı tzmir
bölge toplantısıyla ilgüi tartışma-
lar sürüyor. Baykalcılar toplantı-
nın yapıldığı sinema salonunun
İnönü'yü destekleyen partililer ta-
rafından "işgal edfldiğini", kapı-
lann kınldığını söylediler. tnönü"-
yü destekleyen partililer ise, il ve
ilçe yönetimlerinde ağırlıkta olan
Baykalcılar'ın kapıları çiviletüği-
ni, salona sadece kendi yandaşla-
nnı aldıklarını, salonun bir gece
önceden Baykal'ın posterleri ile
donatıldığını ve İnönü posterleri-
nin yırtıldığını söylediler.
SHP Genel Başkanı Erdal tnö-
nü, bölge toplantısındaki olaylar-
la ilgili olarak tl Başkanı Ceyhan
Akgün'ü suçlarken, Akgün, "Ya-
pabikceğimiz hiçbir sey yokhı. Si-
nema salonu işgal edilmişti. Sa-
londa 150 görevlimiz \ardı. Ama
bunlar yönlendirilmiş kuvvetler
tarafından enterne edildi" dedi.
Akgün aynca olaylarla ilgili so-
ruşturma başlattığını, sorumlula-
rın saptanacağını ve disiplin ku-
ruluna verileceğini söyledi.
Bu arada, olaylı bölge toplan-
tısımn ardından, parti içindeki
saflar da belirginleşmeye başladı.
Daha önce açık bir görüş belirt-
mekten kaçınan Akgün, "Bay-
kal'ın aday otacağını sanmıyo-
rum. Araa olursa onu destekleye-
ceğirn. Ama ben, illa aday olun,
demiyorum. tnönü ile Baykal be-
raber çahşma yolu bulursa bu
parti örgütünü memnun eder. Sa-
yın Genel Başkan'ın 'Baykal'la
çalışmam, göriişüne de katılmı-
yorura" dedi.
Belediye başkanlan
İnönü'yü desteklediğı bilinen
Anakent Belediye Başkanı Ynk-
sel Çakmur'a karşı işbirliği yapan
Konak, Karşıyaka, Bornova ve
Buca belediye başkanlan olağa-
nüstü kurultayda kimin destekle-
neceği konusunda görüş aynlığı-
na düştüler. Dün yapılan hafta-
lık olağan "salı Ioplantısı"nda bu
konu da gündeme geldi. Karşıya-
ka Belediye Başkanı Cihan Tür-
sen tnönü'yü destekleyen Yüksel
Çakmur'un yanında yer aldı.
Bornova Belediye Başkanı Ali Sö-
zer ile Buca Belediye Başkanı Ex-
tan Erdek ise, Baykal'ı destekle-
yeceklerini bildirdiler. Konak Be-
lediye Başkanı Ahmet Sarısın ise
bugüne dek açık bir tercih yapma-
dı; olaylı bölge toplantısmdan ön-
ce Adnan Menderes Havaalanı'-
na giderek önce Genel Başkan Er-
dal İnönü'yü karşıladı ve
"Hoşgeldiniz-Ahmet Sansın"
pankartı açtırdı, ardından aynı
pankartla Genel Sekreter Deniz
Baykal'ı karşıladı. Belediye baş-
kanlan "salı toplanüsı" sonunda
parti içindeki tercihlerinin beledi-
yecilik hizmetlerinde bir araya
gelmelerini engellemeyeceğini söy-
lediler.
bir şeyimiz yok. Adlanmızı da
yazabilirsin" diyen Mehmet Acar
ve oğlu lhsan'a bana verdikleri
önemli ipuçlanndan dolayı teşek-
kür ediyorum.
•
Tefcfondald adsız dosfa gelin-
ce... Kendi cebinden ödediği jeton-
lan kullanıp, genel telefonlarla ts-
tanbul'dan New York'u arayıp, ba-
na verdiğin bilgiler için teşekkür
ederim. Hani tstanbul'da bir çor-
ba içecektik? Öyle konuşmamış
raıydık? Nerede kaldı medeni ce-
saret ve de mertlik üzerine verilen
sözler? Yoksa gümrük işlemlerin-
de seni de mi satın aldılar?
•
Bu dizinin haarlanmasında da-
ha önce "Kanın Hazinesi", "Yüz-
yılın Defınesi" ve "Kanakarya
Mozayikleri" olaylarında olduğu
gibi pek çok kişiden destek ve yar-
dım gördüm. "Onlar"ın katkısı
olmasaydı, bu işin altından kalka-
mazdun. Adlannı açıklâmadığım
bu kişiler, kimlerden söz ettiğimi
çok iyi bilirler. Türkiye'nin kültü-
rel ve tarihsel mirasırun korunma-
sına önemli katkıda bulunan bu
adsız dostlara candan ve sonsuz
tesekkürlerimi iletirim.
*
Bu arada ilginç bir gelişmeye
değinmeden geçemeyeceğim. tçiş-
leri Bakanlığı'mn müfettişleri,
"Yüzyüın Definesi" olayından do-
layı Nev. York Başkonsoloslufu
aracıhğı ile ifademi aldılar. Kon-
solosluktan gelen davette tanıkjık
yapacağunı sanmıştım. Oysa giz-
li belgeleri açıkladığım iddiası ile
neredeyse sanık sandalyasına otu-
racaktım. Bakanlık kaçakçılığın
üzerine gideceği yerde benim üze-
rime yürümeyi yeğlemişti.
Gariptir aynı günlerde gerek
Amerika'da ve gerek tngiltere'de
yayımlanan "Antika" dergilerin-
de çıkan yazılarda özgen Acar-
dan "Türk BÜkametinin ajanı" di-
ye söz ediliyordu. Ne tsa'ya ne de
Musa'ya yaranmak buna denirdi
harhalde...
*
Sayın Kültür Bakanı Nanuk Ke-
mal Zeybek, New York'a geidiği-
nizde sizinle tanıştık. Kısa da ola
samimi bir söyleşinin ümit verici-
liği içinde göründünüz. Çok ge-
cikmeyle de olsa cesur kararlar al-
dınız. Sayın Zeybek bakın Kapa-
lıçarşı esnafı bugun ne diyor?
"Türk hükümetkrinin kiütür ve
nygarkk anlayışsıziıgı böyle snr-
dnkce yakında Amtkabirin dava-
nndaki kabartmalan ve müzeste-
deki Atatürk'un madalyalariBin
dahi yurtdışına kaçınlıp satüma-
sı hiç kimse için sürpriz ohnaan.»
Biz, bize geleoi pazarlanz. Bizim
için Karun'un anıtkabri ile Ata-
turk'ün anıtkabri arasında fark
yoktur..."
Edip Telh'nin Münih'te bana
söylediği "Özgen Bey, bana bir
numara diyorsunuz. Sanıyor mn-
sunaz ki ben çekilsem bu iş dnra-
cak? Kapalıçarşı'da en az 100 U-
ne Edip TeUi var" sözleri gerçeği
yansıtıyor. Kardeşi Nevzat Teili'-
rüo bana Londra'da söylediği şu
söz herhalde daha gerçekçi gali-
ba: "Özgen Bey boşuna kttrek çe-
kiyorsnnaz..."
•
Bu dizide özellilde Edirne'den
Antalya'ya kadar çizilecek bir çiz-
ginin güneyinde kalan bazı olay-
lar ve bunlann yurtdışı bağlantı-
lan anlatılmıştır. Antalacaklanm,
tek başıma yürüttüğüm çabalann
sonucunda ortaya çıkarabildiğim
"Anükacılık Holding A.Ş." adlı
buzdağımn şu üzerindeki parcası-
dır.
Dilerim, devlet, devlet olmanın
gücü ile daha da derinliklerine
inip buzdağım eritir. Yoksa gele-
cek kuşaklara bırakacağımız tek
bir tarihsel ve kültürel miras kal-
mayacak. Bunun sonımlusu, hü-
kümeti ile, emniyet ve arkeolog-
ları ile basın ve aydını ile birlikte
hepimiz olacağız. Bir bilim ada-
mımızın deyimiyle Türkiye'nin
geçmişine gelecek yok...
ÖZGEN ACAR
NEW YORK
Pasaportumu kaybettim.
Hukümsuzdur.
TANER TUNÇ
Amatör Denizci Ehliyetimi
kaybettim. Hükümsüzdür.
tSMAİL DOĞRUGELEN
HIZLI OKUMA
KURSU
KAYITLARI
BAŞLAM1ŞTIR.
BASIN MÜZESİ
TEL:513 84 57-58