23 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 DIŞ HABERLER 19 EYLÜL 1990 KÖRFEZ KRİ ZÎ...KÖRFEZ KRİZİ,.. KÖRFEZ KRÎ Zİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖI WASHINGTON General dilininkurbanıHava Kuvvetleri Kotnutanı General Michael Dugan'm görevden alınması Washington'da geniş yankılara yol açtı. Generalin görevden alınmasının ne anlama geldiği konusunda çeşitli yorumlar yapıhyor. UFUK GÜLDEMİR WASHINGTON — Amerikan genelkur- mayuun, ABD ile Irak arasında bir savaş çıkması halinde, işin kanlı bir tank savaşı- na dönüşmeden sona ermesini sağlamanın tek yolunun, yoğun hava saldınlanyta Irak'ı yerle bir etmek görüşünde olduğunu açık- layan Hava Kuvvetleri Komutanı Gen. Mic- hael Dugan'ın görevden alınması, Washing- ton'da derin yankılara yol açtı. Bu adımın ne anlama geldiği konusun- da çeşitli yorumlar var. Bunlardan bazılan şöyle özetlenebilir: 1- Çok konuşrugu için- Dugan'ın görev- den alınmasında rol oynayan unsurlardan birisinin, ABD'nin "taktik planlan" konu- sunda "gereksiz yere konuşması" olduğu kaydediliyor. Yani, söylediklerine katılma- dıklan için değil, bunlann söylenmiş olma- sına karşı olduklan için generalin görevin- den alındığı anlaşılıyor. Nitekim, ABD Sa- vunma Bakanı Richard Cheney, Dugan'ı gö- revden alışına ilişkin açıklamasında gene- ralin söylediklerine "öz" bakımından değil, "usuT hatası yönünden karşı çıkıyor. Ame- rika'da, 1986 Libya saldınsından bu yana şöyle bir inanış var: Gece karanlığında biz- zat ülke liderinin konutuna nokta saldın- lar yapılması, lidere Amerika'mn gücü kar- şısında ne kadar "acz" içinde olduğunu gös- teriyor ve büyük bir raoral çöküntiısü baş gösteriyor. örneğin Libya lideri Kaddafi- nin 1986'dan bu yana süren sessizliğini Amerikalılar bu inançlanyla açıklıyor. Ge- neral Dugan, VVashington Post ile söyleşi- sinde Irak lideri Saddam Hüseyin için de benzeri bir yöntem duşünülduğunü açıkla- rruş, hatta "metresinin" konutunun dahi olası hedefler içinde olduğunu bildirmişti. Dugan'ın açıklaması, Amerika'mn niyetinin rengini gösterdi, bu yüzden de krizi bu ara tırmandırmak istemeyen Washington'da ra- hatsızlığa yol açtı. Oysa hava kuvvetleri da- ha önce bu konuda hedef belirleme çalış- ması yaptığına göre Dugan, Amerikan yö- netiminden bağımsız bir "şahinlik" peşin- de değildi. 2- Nazik dengeler- Dugan'ın göre\ inden alınmasında içinde bulunulan nazik denge- ler de rol oynadı. ABD, şu günlerde, Orta- doğu'da çok hassas politikalar yürutmek zorunluğu ile karşı karşıya. Beyaz Saray, bir yandan retoriği en alt düzeyde tutarak Kör- fez'e askeri güç yığıyor, diğer yandan da BM'yi, NATO'yu, Araplan Irak'a karşı mo- bilize ediyor. ABD'nin Körfez'deki varlığı- ru, başta Arap desteği olmak üzere, bu "dünya koalisyonu" meşrulaştınyor. Ama bu koalisyon çok kınlgan bir yapı arz edi- yor. örneğin Araplar, hem Bağdat'ın yerle bir edilmesini arzuluyor hem de bu yapılır- ken Musluman bir Arap ulkesine karşı "Hı- ristiyanlar (ABD) ve Yahudüerie (Israil)" bir olunmuş izlenimi vermek istemiyorlar. Su- udi Arabistan monarşisi, Huseyin'in hitap ettiği "sokaklardan" o kadar çok korkuyor ki Amerikan ordusuna "gerçek mühimmat" ile atış eğitimi yapma izni dahi vermiyor. 3- Komuta rinciri- Hava Kuvvetleri Ko- mutam'nın emekli edilmesinde rol oynayan bir başka unsur da Savunma Bakanı Che- ney ile Genelkurmay Başkanı Powell'in iliş- kileri. Tüm Batı demokrasilerinde olduğu gibi Amerika'da da genelkurmay başkanı milli savunma bakanına bağlı. Onun altın- daki dört kuvvet komutanı da bizim anla- dığımız manada "komutan" duzeyinde de- ğil, kurmay başkanı duzeyinde. Çünkü bu kurmay başkanlannın üstünde, "bakan" de- nilen ama kabine üyesi olmayan sivil yöne- ticiler var. Ancak bu yapıya karşın, Genel- kurmay Başkanı Colin Powell öylesine ön planda ki neredeyse savunma bakanı göl- gede kalıyor. Powell, her şeyden önce tari- hin ilk siyah genelkurmay başkanı, aynca geçmişte Beyaz Saray ulusal güvenlik danış- manlıgı gibi siyasi yam ağır basan bir gö- rev yapmış olması, ona ayn bir ağırlık ka- zandınyor. Bir süreden beri ABD basının- da Cheney'in, Powell'in ön planda olmasın- dan duyduğu rahatsızlığa ilişkin haberler yayımlanıyordu. Hatta bir keresinde Che- ney'in, ABD Başkanı Bush'a verilen bir bri- fingde genelkurmay başkanını "siyasi değerlendirmelere" girmemesi konusunda uyardığı dahi yazıldı. Cheney, komuta zin- cirindekı herkesin "yerini bilmesini" istiyor. Pentagon'daki bu gergınlığı bilenler, hava kuvvetleri komutamrun görevden alınması- nı, bakanın genelkurmay başkamna "güç gösterisi" olarak algıhyorlar. PATLARKEN — Amerikan birUUeri Suudi Arabistan'daki azmı bekleyişleri sürerken tatbikatlar yaparak silahlannı deniyorlar. KöNUK YAZAR PARİS BAB havadan ablukaya hazırSABETAY VAROL PARİS — Baü Avrnpa Biriiği (BAB) üye- si doknz ülke Irak'ın havadan ablukaya alın- ması için resmen BM Güvenlik Konse>i'ne başvurmaya karar verdi. Dönem Başkanı Fransa'nın çagnsı üzerine bir araya gelen BAB Dışişleri ve Savunma Bakanlan, uye ölkelerin Körfez'deki kara ve hava birlikle- ri arasında da bir "koordanisyon" oluştu- racaklar. 21 ağustosta yapılan ilk olağanüstu BAB toplantısına gözlemci olarak katılan Türkiye, Danimarka ve Yunanistan dün ya- pılan göriışmelerden ve toplantıda aiınan kararlardan Dönem Başkanı Fransa tarafın- dan "haberdar" edilecek. Dünkü açıklamalardan sonra Avrupa, fıi- le'n, Körfez krizinin taraflanndan biri hali- ne geldi. 2. Dünya Savaşı'ndan beri ilk kez, bir askeri bunalım karşısında Batı Avrupa ulkelerinin Körfez krizinde olduğu gibi yek- vücut hareket ettiklerine dikkat çekildi. Bir gün önce Brüksel'de yapılan AT Dışişleri Bakanlan toplantısından sonra yayımlanan bildiride "havadan abluka" ifadesi kullanıl- mamış, "Ambargonun yaygınlaşünlması" isteğiyle yetinilmişti. 12'ler Avrupası'nın daha "fistfi kapah" gi- rişimine karşıhk, bir savunma ittifakı olan Batı Avrupa Birligi'nin açıkça havadan ab- luka istemesi, daha "askeri" bir üslup ola- rak ele almdı. Aynı bildiride BAB'm bu tür bir eyleme hazır olduğu da belirtiliyor. Fran- sa Dışişleri Bakanı ve Dönem Başkanı Ro- land Dumas, duzenlediği basın toplantısın- da "Aiınan karaıiaria gelecekteki Avrupa savunmasmın temelinin aüldıgını söylemck için raktin erken olduğunu" kabul etmek- le birlikte, "Bu aralık ayında yapılacak AT hükümetlenırası siyasi biriik konferansı ön- cesinde, Avrupa güvenliği hakkında ureti- lecek duşünceiere bu toplann kararianndan zenıin teşkil edeceğini" ifade etti. tngiltere ve Federal Almanya'nm ise "Av- rupa savunması" konusunda bazı başka ül- keler ve özellikle Fransa kadar istekli olma- dığı, Fransa'mn R\B toplantılannı Körfez krizinden de yararlanarak, kendi siyaseti-" ne hizmet edecek şekilde kullanması karşı- sında dikkatli olduklan gözleniyor. DIŞBASIN, BAŞYAZILARDAN Kuveyt'ten insanlar zorla Irak'a nakledil- dikçe, Kuveyt haritada bir çizgiden ibaret kalacak. Saddam Hüseyin de Stalin gibi si- yasi emelleri için insanlan yunlanndan edi- yor. Egemen bir ülkeyi, sadece petrol üre- ten bir eyalete indirgemesi, Saddam'ın so- nucu ne olursa olsun, elindeki kurbanı bı- rakmak istemediğinin göstergesi. Bu aynı zamanda ABD ve müttefiklerinin, askeri bir hareketi artık fazla geciktirrnemesi gerek- tiğini de gösteriyor. Bağdat'tan Başkan Bush'a yönelen masallar, ekonomik yaptı- nmlann kendi başına bir işe yaramayaca- ğını ve Saddam'ın Kuveyt'ten çıkmasım sağ- lamayacağını gösteriyor. Ekonomik ambar- gonun Irak'ta bir askeri darbeye yol açma sansı vardır. Ancak müttefiklerin siyaseti bu varsayıma dayandıralamaz. 17 Eylül LA STAMPA Saddam Huseyin'in Kuveyt'i işgal etme- sinden bu yana Avrupalı liderler fazla bir dayanağı olmasa da bir telaş içindeler. Ber- lin duvanmn yıkılışından beri eski kıtanın gene olayların merkezi haline dönüşünden bahsediliyordu. Her şey (bir yıldır) Avru- pa açısından yuceltici bir görünüm sergili- yordu. Polonya, Çekoslovakya, Macaristan ve Doğu Almanya'yı da sımrlan içine alan bir Avrupa yeniden sahneye çıkıyor ve bir- den bire yazgısına hukmetmeye başlıyordu. tşte Saddam, Kuveyt'i işgal ederek bu alda- tıcı düşe son verdi. Kuveyt'in işgali 1989 coş- kusunun uyuşturduğu pek çok gizli gerçe- ği ortaya çıkardı. Bir de baktık ki uyanış anında karşımızda basaktör olan Avrupa yerine tepkisiz ve kopuk bir Avrupa var. Bu trajik biçimde bağımlı olduğu yöreyle meş- gul olmaktan aciz, kaderini gene, Avrupa- ya kıyasla Körfez petrolttne çok daha az ba- ğımlı olan Washington ve Moskova'nın kap- rislerine terk eden bir Avnıpa'dır. Sözünü etmek istediğimiz paradoks da buradadır. 12 Eylül DER SPIEGEL Cumhurbaşkanı özal, Batı'ya yaranma- ya calışıyor. özal'ın amacı, Ortadoğu'da ku- rulacak yeni düzenden kârlı çıkmak. Turgut özal, Ankara'daki köşkunde ka- pah kapüaı ardında Türk hükümetme Kör- fez krizinin sonuçları hakkındaki tahmini- ni anlattı: Buna göre Saddam Hüseyin dü- şecek ve Ortadoğu haritası değişecekti. özal, ABD'nin gelecekte bölgedeki tüm so- nınlann çözümünde en önemli rolü oyna- yacağına inanıyor. Bölgede kurulacak yeni düzende Türki- ye iki hedefe ağırlık verecek: Birincisı An- kara, Anglosakson çevrelerde sürekli tartı- şılan bir gelişmeyi önlemek istiyor. Bu, Irak'ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurulma- sıdır. Kürtlerin çoğu Türkiye topraklannda yaşadığından Ankara böyle bir gelişmenin ülkenin ulusal ve toprak bütünlüğünü teh- likeye düşüreceğine inanıyor. Ikinci konu, Türkiye"deki sağ çevrelerce zaten Irak'a ait ounayan Kerkük ve Musul- un akıbetidir. Bu iki petrol şehrinde bir mil- yona yakm Türk yaşıyor. Osmanh lmpara- torluğu*nun bu bölgesi Ingüizlerin çabasıyla 1920'lerde Irak'a verilmişti. Irak, tran'a karşı savaşta bir ara yenile- cek gibi olduğunda Türkler ve Amerikalı- lar bir senaryo üzerinde çalıstılar. Bu senar- yoya göre, eğer Iran, Irak'a girerse Kerkük ve Musul Türk ordusu tarafından işgal edi- lecekti. Buna göre Irak bölundüğünde bu iki bölge Türkiye*ye verilecekti. 17 Eylül Le Monde'dan^ SSCB'ninBatıyanlısı tutumu Türkiye'yi rahatlattı TANJU ERDEM AmiraJ (E) Bu olaylan yasayan Türkiye 601ı yıllann ikinci yansından itibaren Ortadoğu ve Kör- fez olaylanmn dışında kalarak, kendisinin güçlendirilmesi suretiyle bölgede bir istik- rar ve denge unsunı rolü oynamak istemiş- tir. Böylece bir yandan Batı ve Ortadoğu arasında ayn kültürlerin sentezine sahip, de- neyimli bir ülke ve devlet olarak müttefik- lerûniz olan ABD ve Batı'mn hayati çıkar- lanna ve güvenliğine katkıda bulunurken, diğer yandan da giderek yumuşama eğili- mi gösteren Doğu-Batı ilişkilerinde detan- ta ve asü kendi ulusal güvenliğimize yardım- a politikalar izleniyordu. Nitekim SSCB'nin Afganistan'ı işgali lran'da Şah'ın devrüerek yeriae radikal Islam bir cumhuriyetin ku- ruluşu ve Iran-Irak sıcak çaüşmasının baş- ladığı 198O'U yülarda ABD "Carter doktrini" ile Ortadoğu'da hayati nitelikte- ki ABD ve Batı çıkarlanna vaki tehdide kar- şı "acil konuşlandırma kuvvetini" ve müş- terek bir komutanlık olan "merkezi komutanlığr kunnak isterken ABD've mü- zahir olan 12 Eylül rejimi dahi baskılara karşı uygun öniemleri alarak bölgedeki Arap ülkeleri ve tran ile iyi üişkilerini etki- leyebilecek bu savunma tertibinin içinde ol- mak istememiş ve ABD've bu konuda bir taahhutte bulunmamıştı. Şimdi Irak'ın Ku- veyt'i işgali ile ikiye ayrılan bize komşu Arap âleminde, BM'ler şemsiyesi altında önder- Kk eden ABI^ve Türk yönetimince çok mü- zahir aktif politikalar uygulamak suretiy- le, hatta zaman zaman da sahinlesen bir gö- rünüm vererek taraf olmakta ve onlann me- selelerine doğrudan kanşümakta idi. Nite- kim BM ekonomik ambargo karannı ilk uy- gulayarak kendisi için önemli bir petrol ikmal ve gelir kaynağj olan Irak-Türkiye akaryakıt bonı hattını süratle kapatan, Irakİa büyük mikyasta olan tüm ekonomik faaliyetleri sımrlanmızda durduran bizdik. Bu önlemlerle yetinmeyen hükümet kriz yö- netimini başından beri bizzat yönlendiren Sayın Cumhurbaşkanı'nın tavsiyeleri ile, krizde süratli ve dinamik bir politika izlen- mesine yardımcı olmak üzere Türk Silahiı Kuvvetleri'nin yabana ülkekre gönderilmesi ve yabancı silahiı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için 5 Eylül 1990 tarihinde TBMM'den iktidar partisi oylan ile izin al- mıştır. Böylece bu politika ve stratejilerde- ki değışikliğin sebebi ne idi? Türkiye yöne- tıminde etkın olanlar bu olayın sonucun- da nekr bekliyordu. Bugün bu sorulann ya- nıtlan bir ölçüde ortaya çıkmaktadır. An- laşıldığına göre SSCB'nin bölgedeki Batı yanlısı tutumu da Türk yönetiminin bu ko- nuda daha rahat ve aktif davranmaya itmiş- ti. Beklentilerimiz şunlar olabilir: 1. Irak'ın Saddam'ın liderliğinde ve sahip olduğu askeri gücü ile bugün olmasa bile Türkiye'nin ulusal güvenüği için potansiyel bir askeri tehdit oluşturduğuna inanılmak- tadır. Bu olaym sonunda Saddam rejiminin tasfiyesi, Irak stratejık harp gücünün yok edilmesi veya azaltılması, 2. ABD ile yakm işbirliği içinde ve sağ- ladığı/sağlayacağı kolayhklarla Türkiye'nin jeopohtik ve jeostratejik önemini kamtla- yarak Enneni, Kıbns, dış ticaret, askeri yar- dıtn vb. konulann uygun çözümlere kavuş- tunılması, ATye ve Batı Avrupa Birliği'ne gitmek için kuvvetli ABD destefinin sağlan- ması ve ATye üye ülkelerin Yunanistan'ın karşıt varhğına rağmen Türkiye'yi yakın za- manda aralanna kabulünü isteyecekleri, 3. Yeni dünya düzeninde Türkiye'nin NA- TO ve AT içindeki Batı hayat tarzını özüm- lemiş, laik ve demokratik yönetime sahip tek Islam ülkesi olarak Batı âlemi ile Orta- doğu lslam ülkeleri arasında bir köprü ro- lü oynayarak, Ortadoğu ve Körfez'de ban- şın, istikrann korunması ve ABD ve Batı1 nın hayati (petrol) çıkarlannın savunulma- sı için, diğer uygun Ortadoğu ulkelerinin de katıhmı üe meydana getirilebüecek bir itti- fakın kilit unsuru olarak uluslararası are- nada ve bölgede ön plana çıkmak istenme- si, 4. Şayet bir askeri harekât sonrası, Sad- dam çökertilirken Irak parçalanırsa Kuzey Irak'ta kısmen Türkmenlerle meskûn olan petrol üretim bölgesinden koşullar gerekti- rirse pay alınması, 5. Krizin askeri bir harekâtla çözümlen- mesi halinde Irak parçalanırsa, bizatihi müttefıklerünizin öngörmesi ile Kuzey Irak'ta etnik bir devlet kurulması gibi ulu- sal çıkarlarunıza aykın bir girişime mani ohınması hususlan. Bu hedefleri elde etmek üzere, bugune değin edinilen intibalara gö- re; gereğinde TSK'mn yabana ülkelere gön- derilmesi ve yabana silahiı kuvvetlerin Tur- kiye"de bulunması gibi Türkiye'yi sıcak bir çatışmamn tarafı olabilecek tarzlanna gi- rişebileceği değerlendirilmektedir. Türkiye'nin geleneksel Ortadoğu politi- kasını basiretle uygulamasını önerenler de vardır. Tüm muhalefet partileri, muhteme- len iktidar partisi milletvekiUerinin bir kıs- mı, zamanında yüksek sorumluluk mevki- lerinde yetkin hizmet vermiş askerler, dip- lomatlar, bir kısım yazarlar Türkiye'nin bu olayda kraldan çok kral taraftan gibi bir gö- rünüm vermesinin sakıncalanru dile getir- mektedirler. Böylece uzun bir süredir ilk de- fa önemli» bir dış konuda ülkede kamuoyu oluşturan örgütler ve kişiler arasında ulu- sal uyumun sağlanamamış olması dikkat- leri çekicidir. Bu görüş sahiplerinin gerek- çeleri ise şöyle özetlenebilir: 1. Irak'ın Kuveyt'i işgal ve ilhakı tasvip edilemez. Ancak bu olay öncelikle Arapla- n ve bölgede dengelerin bozulmasım iste- meyen ve bugün bir dünya devleti olarak gözüken ABD'yi ilgilendirir. Türkiye'nin ABD güdümünde aktif bir önahna ile Arap- lararası anlaşmazhklara doğrudan kanşma- sı uygun görulmemektedir. 2. Türkiye BM güvenlik kararlanm işti- yakla değil ihtiyatla uygulamaiıdır. Zira Türkiye, Irak'la komşu ve karşılıkh güven duyarak büyük boyutta ekonomik işbirliği yaptığı bir ülkedir. Bu yaptınmlardan bü- yük zarara uğradığı gibi Irak'la bu cografi konumda ebediyen beraber yaşayacaktır. 3. Irak'ın bugün Türkiye için öncelikli bir tehdit teşkil ettiği görüşü doğru bir teşhis degildir. Irak'rn bugün öncelikli meseleleri coğrafı konumu dolayısı ile çıkarlanna hiz- met etmesini isteyeceklerdir. Olaym tehlike boyutlan azaldıgında çok şeyin unutulma- sı olağandır. ABD ve Batı uzlaşmacıdır. Kuvveti son çare olarak kullamr. Bu olay vesilesi ile ABD ve Batı'mn güdümüne gi- rerek, kahcı bir itibar sağlanması, ABD ve Avrupa ile tüm sorunlanmızjn çözümlen- mesi, eşit ve saygın bir işbirliğinin gerçek- leşmesi için tüm engellerin kaldınlması bek- lenmemelidir. 6. Arap dünyasında 19601ı yıllardan be- ri Türkiye, uyguladığı gerçekçi ve iyiniyete dayab politikalarla, onlann aralanndaki meselelere ve iç politikalanna kanşmadan uluslararası alanda sorunlanna destek sağ- layarak güven ve dostluklan kazanılmıştır. Şimdi genelde zengin monarşilere yakuüaş- ma görüntüsü verilerek zaman içinde Arap halkının düşmanlığuu celbetmenin bize ka- zandıracağı bir şey yoktur. 7. Tttrkiye'den bir lslam ülkesi olarak böl- geyi ABD ve Batı çıkarları için kontrolü is- teniyor olabilir. Türkiye'nin dini esaslara da- Irak'ın, Saddam'ın bderliğinde ve sahip olduğu askeri gücü ile bugün olmasa bile Türkiye'nin ulusal güvenliği için potansiyel bir askeri tehdit oluşturduğuna inanılıyor. Türkiye'nin yabancı ülkelere asker yollaması ya da yabancı askerlerin Türkiye'ye kabulü bir savaş durumunda Türkiye'yi sıcak çatışmamn ortasına atar. ekonomisi, Israil ve Iran'la olan sorunlan- dır. Buna mukabil Irak'la Türkiye'nin bir- birlerine güven duyarak banş içinde bera- berce yaşayabileceği ortak ve dengeli yarar ve çıkarlan vardır. Irak'ın bugün askeri gü- cü nötralize edilse bile, potansiyel milli güç olanak ve yetenekleri mevcutsa bu gücü her zaman oluşturabilir. Türkiye için bölgede ulusal güvenliğine yönelik tehditlere karşı etkin savunmasımn aracı, ulusal güç unsur- larını bu arada askeri gücünü dengeli ge- liştirmektedir. 4. Türkiye BM karanna uyup Irak'a eko- nomik ambargoyu gereği gibi uygulamak- la bölgede en etkili rolü oynamış ve sonı- nun çözümü için en özverili görevi yapmış- tır. Bu itibarla, cografi konumu da göz önünde bulundurularak olası bir askeri ha- rekâtta, özellikle Irak'a hava darbesi için tts- lerini kullandırmamalı, askeri guce katılma- malı, vaki olabilecek kuzeyden ikinci bir cephe açılması talep ve basküanna karşı çı- kılmalı, yani olası sıcak çatışmanın dışın- da kalmaya çahşmalıdır. 5. ABD ve Batüı müttefiklerin böyle za- manlardaki teşvik ve övgüleri dikkatle de- ğerlendirilmelidir. Bu olayda, Türkiye'nin, yalı olarak diğer lslam ülkelerini etkilemek, dini inançlardan politik amaçlarla yararlan- mak niyetinin olrnaması gerekir. Türkiye 1 nin, Atatürk'ün öngörduğü laiklik kavra- raından odün vennesi, cumhuriyetin temel- lerini sarsar. 8. Türkiye'nin yabancı ülkelere asker yol- laması ya da yabancı askerlerin Türkiye'ye kabulü, bir savaş durumunda Türkiye'yi sı- cak çatışmamn ortasına atar. Bu hareket taranın örneğin Kore durumu ile bir ben- zerliği yoktur. Türkiye'nin Irak'a karşı sa- vaşı hiçbir hayati ulusal hedefıne katkıda bulunmaz. Pastadan pay alınması hayal ve serüvenlerle dolu bir yoldur. Irak'ın Kuveyt pastasını yutmak istemesine şiddetle karşı çıkan ABD ve S. Rusya başta olmak üzere BM ve Ortadoğu ülkeleri, bu fırsattan ya- rarlanmak isteyen bir başka ülkenin Irak pastasından pay alınmasına olanak tanımak isterler mi? Türkiye'nin böylesine yayılma- cı bir ulusal politikası var mıdır? Türkiye1 nin menfaati Irak'ın toprak bütünlüğünün korunmasındandır. Olayiann hızla değişen dinamiğinde ve gecen süreçte yönetimin ve diğer görüşlerin bileşkesi yapılan inceteme ve değerlendirme- lere göre belirlenmiştir. Bu politika ve stra- tejilerin zaman içinde geü'şen koşullara gö- re değişmelere uğraması doğal karşılanma- hdır. Bu karşıt görüşler arasında kişisel karu- mız; Irak'ın uluslararası hukuku hiçe sayan, haksız ve kaba tasarrufuna karşı BM ide- allerine yardımcı olurken, bulunduğumuz coğrafı konum ve özelligi gereği ve her şey- den önce kendi ulusal guvenliğimiz ve ulu- sal çıkarlanmızm düşünülerek hayati bir zo- runluluk olmadıkça Irak'la sıcak bir çatış- maya girilmemesinin uygun olduğudur. özellikle ülkemize yabana askerlerin kabu- lü ve üslerin taarruzi ve aktif kullanılması Türkiye'yi olası sıcak bir savasın tarafı ha- line getirecektir. ABD ve Batı'mn güdümünde bir görü- nüm vererek onlann politikalannm icrası için öncelikle ortaya atılmak aktif bir ulu- sal politika izleme anlamına gelmemekte- dir. Kendine Atatürk devrim ve ilkelerini rehber edinmiş, güçlü, komşulanna güven veren, onlarla iyi ilişkileri sürdürmek iste- yen bir Türkiye'nin bölgedeki yerinin her za- man önemli ve bir istikrar unsuru olduğu düşünülmektedir. Bu olayda banşı arama- da aktif ve yapıcı bir rol oynasa idik, aca- ba Türkiye, ABD ve Batı için daha az önem- li mi olurdu? Eski Kara Kuvvetleri Komutam değerli asker Em. Org. Necdet Öztorun'un belirt- tiği gibi; Körfez krizinde Türkiye'nin poli- tik, ekonomik, diplomatik gücünü kullan- ması, askeri gücünü yalnız kendi güvenliği için hazır bulundurması uygun olacaktır. âra biz ne bir dünya devletiyiz ve ne de böl- gede nizamı sağlayacak, suçhı devletleri sa- vaşla cezalandıracak gücü ve hakkı kendi- mizde görmeliyiz. Özellikle olayiann ilerde tırmanıp sıcak bir çatışmaya dönüşme eğilimi göstermesi halinde, Türkiye yönetimi olarak, komşu- muzla bir saldınya maruz kalınmadıkça sı- cak bir savaşı istemiyorsak, Irak'ın kuzey- den de vurulması için Türkiye'yi savaşa bu- laştıncrkışkırtma ve tertiplere ve yanlış is- tihbarat bügUerüıe karşı da uyanık olmak lazımdır. Zira güneyde ABD ve müttefık kuvvetleri Irak'la angaje olurken kuzeyden acılacak bir cephe, Irak'ın mukavemetinin süratle kırılmasına yol açar. ABD askeri plancüan salt askeri yönden bu gerçeği kuş- kusuz değerlendireceklerdir. Her şey olup bittiğinde bölgede Türkiye'nin Arap devlet- leri ile beraber ebediyen yaşayacağı ve böy- lesine bir kıskaç harekâtının Saddam ne denli haksız olursa olsun Arap halkının ar- kadan vurulması olarak değerlendirfleceğini düşünmek lazımdır. Kriz sonucu bölgede,banşm tesis çalış- malan için Türkiye şimdiden politikalar üretmek dunımundadır. Irak'ın bütünlüğü- nün korunması bizim için önemlidir. ABD ve Batı'mn hayati petrol çıkarlannın savu- nulması için Türkiye'nin bölgedeki bazı ül- kelerle görev yüklenmesi; bir başka deyişle bölgede tesis edilecek nizam ve düzeni ko- rumak ve kollamak üzere bir savunma ör- gütü kurulması halinde bu örgüte kilit ül- ke olarak katılınması ve bu suretle bölgede önemli bir güç merkezi haline getineceği dû- şünülüyorsa bu aktif politikalann ürünü yepyeni bir fıkir degildir. Türkiye'nin böl- gede aktif roller oynadığı varsayüan 1950-60 arası tecrübe edilmiş ve olumsuz sonuçlan ahnmış bir hareket tarzadır. Arap halklan- nın gelişme ve değişimlere kapalı sosyal ya- pısının bu suretle askeri ve politik baskı ile devamına çauşılması, bugünün etkin, ileti- şim dünyasında kısa vade için bile olsa ge- çerli bir çözüm olamaz. Türkiye, Batı'mn petrol çıkarlannın gözcülüğünü ve bekçili- ğini yapma durumunda degildir. Böyle bir işlevin yüklenilmesi halinde bölgenin uya- nan, ulusal duygu ve onunı duyan halkla- ruun tepkisi hesaba katılrnalıdır. Temelin- de ulusal kurtuluş mücadelesi yatan Türkiye Cumhuriyeti'nin böyle bir düzenleme için- de yerinin olmaması gerektiği görüşünde- yiz. Körfez krizi nereye gidiyor? Yanıtı meç- hul bir soru. Takdir edilir ki bir hedefı elde etmek için sıcak savaş en son çaredir. Bu itibarla sorunun diplomasi yolu ile, BM ab- luka yaptınm gücü ile sıcak bir çatışmaya varmadan çözümüne çahşılmaktadır. Bu ca- balar devam ederken ABD bölgede askeri yığmağım güçlendirmekte ve özellikle NA- TO ve Arap ülkelerini bu kuvvetli takviye- ye davet etmektedir. ABD yığınağırun taar- ruzi bir harekât için kafi güce erişmesini müteakip diplomasi ve abluka yaptınm gi- rişimleri sürekli başansız kaursa ABD- Sovyetler Birhği uyumu ile bir askeri hare- kâtın icrası gündeme gelebilir, karusındayız. Böyle bir harekâtın, Irak ordusunun lojis- tik destek olanaklan zayıf olduğundan BM gflçlerinin kısa zamanda zaferi ile bitmesi beklenmelidir. Harekâtın sınırlı tutulması ve Saddam'ın bir darbe ile düşürülmemesi halinde savaş uzayabilir. Zayiat artar ve eninde sonunda Irak'ın işgali zorunlu hale gelebilir. Savaşın bu aşamasmda Irak içten parçalanırsa kuzeyden Türkiye'nin de smırh bir askeri harekâtı mevzuubahis olabilir. Doğaldır ki bu harekâtın sonucu BM şem- siyesi altında yabancı güçlerin de katıhmı ile bölgenin yeniden düzenlenmesi günde- me gelecektir. Bu asamada Türkiye'nin ro- lü önemli olabilir. —Btnt—
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle