Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 18 EYLÜL 1990
M E N D E R E S U N Y A S I HÎKMET ÖZDEMÎR
YÜ1945. Bayar milletvekilliğinden istifaeder, Menderes, Köprülü veKoraltanCHP'den ihraç edilir;yenibirpartikurulacaktı
'Milletten devlete' Demokrat PartiAdnan Menderes
ve öteki DP
kuruculannın
büyük emek
verdikleri program
çalışmalan,
Bayar'ın ifadesine
göre 'basının sıkı
takibi ve tazyiki'
altında
bulunduklanndan,
farklı mekânlarda
yapıhr. İkili, üçlü,
dörtlü grupların
toplantılarında
özellikle Menderes
önemli bir rol
üstlenir.
progra-
mında özelhkle
'devletten millete
doğru' değil
'milletten devlete
doğru' bir fıkir
akımının başlaması
gerektiği üzerinde
durulur. Yeni parti
'fikir kadrosu'na
değil 'halk
tefekkürü'nün
temellerine
dayanacaktır.
IAralık 1945
. günü, Celal
B ayar basına
ve. rdiği demeçte,
yer.ü bir siyasi parti
kur, acaklannı
açıklar. Ardmdan
Bayar ve İnönü
Çank^ya
Köşkü 'nde başbaşa
yemek .yerler. Bu
görüşmcnin hemen
ardmdan 7 Ocak
1946'da Demokrat
Parti (DP) kurulur.
HALK HAREKETt — 'Gerici' diyc bir kenara itilmekten, sömürnlınekten ve ancak tepeden bakma bir ilgi görmekten bıkan köyln, köşe başlannı lutrauş eşraf karşısında yeni fırsatlann kendisine
açilmasını isteyeıt ge ıtc tiiccar... Bıitıin bu kırgınlıklan ve bekleyişleri ustaca kullanmasını bilen DPönderligi, kısa sürede bir halk hareketi yaratmıştı.
Tekpartiye karşıpopülizm silahıBüyük arazi sahibi kesimlerin temsilciliğinden
birkaç ay gibi kısa. sürede üike genelinde iktidara
karşı birikmiş toplumsal tepkinin sözcüluğüne sıç-
rayan Menderes vc arkadaşlarının, eylemdeki ba-
şarüan nasıl açık.lanabilır? Bir diğer ifade ile
1950'de seçimle ve îgenış bır toplumsal destekle ik-
tidara gelen Demokrat Parti hareketini anlamak
için hangi kavran ı kullanılmaüdır?
Prof. Ukay Suııar'ın bu soruya verdiği yanıt:
'Popülizm'. Ona göre sıkça kullanılan ama çoğu
kez açıklıkla tanıı nlanamayan popülizm, iktidan
elinde tutan hâkiın ıttifakı ve ideolojiyi sorgula-
yan, bu ittifaka karşı iktidar dışı kalmış kitleleri
harekete geçiren i deolojiler ve akımlardır. Farklı
gruplan bünyesincle birleşüren popülist partiler ve
önderler, ıttifak dı«>ı gruplar arasında ortaya çık-
tığı gibi iktidar blok u ıçınde doğan anlaşmazlık ve-
ya bunalım sonucunda da oluşabılmektedır. Ge-
nellikle azgelişmiş Ulkelerde yaygınhk kazanabi-
len popülist ideoloj iler ve akımların paylaştıkları
diğer ortak bır nokuı; kitleleri bırleştırebıiecek yay-
gın folklorik ögelerıı belirli bir şekılde biçimlendı-
rip dinci, milliyetçi. faşizm, sosyalist, liberaî ve-
ya karmaşık bir ideoloji ile karıştırdıktan sonra
hâkim ideolojiye kiirşı yöneltmeleridir.
Menderes ve arkadaşlarının, yani DP'nin eyle-
mi, halkçı-Iaik ideolojinin popülist bir biçimde ye-
niden yorumlanmas ıdır.
'Gerid' diye bir kenara itilmekten, sömürülmek-
ten ve ancak tepeden bakma bir ilgi görmekten bı-
kan köylü, köşebaşhırını tutmuş eşraf karşısında
yeni fırsatların kendisine açılmasını isteyen genc
tüccar, büyuk kentlerde gelişen ticaret ve sanayi
burjuvazisi ile arasındaki çıkar ilişkisini güçlendir-
meye çalışan serbest meslek sahipleri... İktidar par-
tisinden koparak butün bu kırgınlıklan ve bekle-
yişleri ustaca kullanmasını bilen DP önderliği kı-
sa sürede bir halk hareketi yaratmıştır. Menderes
ve arkadaşlarının en buyuk yardımcılan yeni tu-
reyen kasaba burjuvazisi ile muhafazakârlıklan-
na nıhayet bir kapı bulabilen büyük toprak sahip-
leri olacaktır: Kasabadakı yeni burjuvazi, işleri do-
layısıyla köyluyle temas halindedir. Büyük toprak
sahibi ise devletin yalnız bıraktığı köylüye 'aga-
lık', 'agabeylik' etrnesini bilmış, eski nüfuzunu yi-
tirmek şöyle dursun daha da arttırmıştır. Bunlara
ayrıca özgürlük arayışı içindeki şehirli aydın ile
Milli Şef ve partisini devirmek için gizli gizli ye-
min edip birbirlerine şeref sözü veren 'Ordu' men-
suplarını da eklemek gerekir.
Cuneyt Arcayurelf gazetecilik mesleğine başla-
dığı 'o yıllar'ı şöyle anlatmaktadır:
"(..) Egemen bir parti vardı, partinin üstunde
tsmet Paşa 'Tanrının bır parçası' idi. Halk, tno-
nii'nün yuzunu goremezdi. tnönu yerine, egemen
CHP'nin elleri dilediği zaman halkı okşar, yerine
göre sıkardı (..) O yıllar. tsmet Paşa'yı kimse sev-
mezdi. Bizim gezindigimiz ortamda tnonu adı,
korku verirdi (..) Demokrat Parti hareketi ortaya
çdancaya degin, 'Paşa' herkes adına düşunen, mil-
letine dogru jolu gosteren, bemen ber konuda u>-
galamava geçümesi gerekli buyruklan veren 'tek'
insandı."
'Dortlü Takrir' diyı: bilinen
önergeyi imzalayan mill< ıtvekiüeri
ile ilgilı gelışmeler şöyle: O U Ba-
yar, 17 Haziran 1945'te milletve-
killiğinden isrjfa ediyoır. Adaaa
Menderes ve Fuat Köpri ilâ bir sü-
re sonra 'Vatan' gazete sinde mu-
halif yazılar yayımlam.aya başlı-
yorlar. tşledikleri tema ı nillet ege-
menliğinin sağlanması, insanhak
ve hürriyetlerinin güverhceye alın-
ması, antidemokratik hı lkümlerin
kakhnlması, baskıya soı ı verilme-
si.. CHP Parti Divanı bu yazılar
üzerine Menderes ve KOprülü'yü
'partinia iç dnnımıınıo bozmak
için partide kakhkfau ı' gerekcesiy-
le 21 eyiülde partidı ;n çıkartıyor.
tmza sahiplerinden Refik Koral-
ttn ise 2 ekimde 'V atan' gazete-
sinde arkadaşlarınır ı ıhracının tu-
züğe aykırı olduğuo u iddia edin-
ce 27 kasımda kend.ısi ihraç edi-
lecektir!
1 Aralık 1945 giırıu basına ver-
diği demeçte Celal Bayar'ın yeni
bir siyasi parti kuraı aklanru açık-
laması ve ardından Cumhurbaş-
kanı tsmet tnönü ile Çankaya
Köşkü'nde baş başs ı yemek yeme-
si Uginç.. Görüşme nin hemen ar-
dından 7 Ocak 194 *'da Demok-
rat Partı (DP) kurulur..
Adnan Menderes ve öteki ku-
ruculann büyük emek verdikleri
program çabşmalan, Celal Ba-
yar'ın ifadesine göre 'basının sı-
kı takibi ve tazyiki' altında bulun-
duklanndan farklı mekânlarda
yapdıyordu. tkili, üçlü, dörtlü
gruplann toplantılarında Mende-
res özellikle önemli rol üstlenmiş-
tir.
Üzerinde anlaşılan temel ilke-
ler şunlardır:
1. tnkılaplar çağı Atırork'ün
ölümü Ue kapanmış, sosyal geliş-
me çağı başlamıştır. tnkılapların
en büyüğü olan cumhuriyet de-
mokrasi esaslan ile desteklenerek
hedcfine ulaştınlacaktır.
2. 3. Selim'den beri yenilik ha-
rekctleri tepeden tabana, yukarı-
dan aşağıya doğru yapılmıştır.
Devletin üstyapısını teskil eden
km'vetler çeşitli sebeplerle 'Batüı-
Itfşıma' zorunluluğu duymuş ve
buııu altyapıya kabul ettirmeye
çalışmıştır. Bundan sonra 'devlet-
ten. millete dognı' değil, 'millet-
teaı devlete' doğru bir fikir ve
uyarma akımımn başlaması ge-
reklidir. Türk milleti olgun bir
millettir ve kendi kendini idare et-
mcye muktedirdir. Kurulacak
pajtinin devlet yönetimini aşağı-
dan yukanya doğnı işleten bir
parti olması icap eder.
3. Türkiye toplum yapısı Batı
milletleri toplum yapısına uyma-
maktadır. Bir kere memleketimiz-
de sınıflar keskin çizgilerle birbi-
rınden aynlmamışlardıı. Tersine
birbirlerinin içinde, birbirlerine
mütedahil olarak yaşarlar. Pat-
ron, işçi ile ağa, çobanla hem
menfaat hem hayat görüşü bakı-
mından Batı'daki gibi çatışma
içinde değildir.
Türk devleti, Batı'daki gibi bu
sınıflardan birine dayanmaz.
Devlet bütün tarihi boyunca mil-
li devlet vasfını taşımıştır. Onun
için her tabakadan halk, devlete
'devlet baba' der. Bu söz başka
dillerde yoktur. Halk böylece dev-
leti kendisinden saydığım göster-
miş olur. Bütün tarih boyunca
Türk milleti ihtilal yapmamıştır.
Zaman zaman yer yer görülen
Anadolu isyanları, halkın devle-
te değil, tersine devleti temelden
konımak için devletin yöneticile-
rine başkaldırmasıdır. Bir çeşit sa-
hibi olduğu devleti savunmasıdır.
Gorillüyor ki zengini, fakiri, pat-
ronu, işçiyi, ağayı, çobanı aynı
şefkat ve adaletle yöneten 'konı-
yucu devlet' yönetimi geleneğin-
den geliyoruz. 'Devründ CumhH-
riyet' süreci de bu karakter için-
de geçmiştir. 'tmtiyazsız, sınıfsu
kaynaşmış bir kitleyiz' sözünü
besleyen kaynak da budur!
Biz demokrasiye yönelmekle,
siyasi bünyemizde temelden bazı
değişiklikler yaptığımız sanıhr.
Hakikat bu değildir. Bizde dere-
beylik, kölelik ve bunun sonucu
olan aristokrasi olmadığı için dev-
let doğrudan doğruya sırufsız bir
kitleye, halka dayanmıştır. Halk
devlet idaresine seçimsiz islirak et-
mektedir. Veya 'biat* ve 'itaaf
hakkı Ue raanevi bir secim yapar.
Bizim yapacağınıız iş işte bu ma-
nevi secimi maddi secim haline ge-
Menderes, EIM'ye bağlı olrnakla, Sovyetler'le işbirliği nin çeliştiği fikrindeydi
Dünya barışı için, ABD'yiseçinAdnan Menderes' e göre bir zamanlanr ı
merkezi Avrupa dengesi olan
uluslararası bir politika yerine, bütün
dünyayı kapsayan ve ideolojik
kutuplara göre ayrılan bir güçler
kutuplaşması söz konusudur.
tkinci Dunya Savaşı'ndan sonra güçler dengesindeki
değişikliği dikkatle izleyen Menderes, ABD'nin düny a
banşı endişesiyle Avnıpa'da ve hatta Uzak ve
Ortadoğu'da Avrupa devletlerinden daha fazla bir
sorumluluk duygusu içinde kendisini görevli
gördüğünü söyluyordu. Ona göre bir zamanlann
merkezi Avrupa dengesi olan uluslararası bir politika
yerine bütün dünyayı kapsayan ve ideolojik kutuplara
göre aynlan bir güçler karşılasması söz konusudur.
Bu çercevede Türkiye ile SSCB arasındaki iyi
komşuluğun dünya barışı ile uzaktan ve yakından bir
ilişkisi olabilecegini kavramak dahi mümkün değildiı
Menderes'in özellikle vurguladığı nokta; Bırleşmiş
Milletler ülküsüne bağlı olmakla, SSCB ile işbirliği
yapmanın çeliştiğidir.
27 Ağustos 1948 tarihinde DP Izmir Tepecikköy Ocak
Kongresi'ndeki şu sözleri bu açıdan olduğu kadar
onun 'milli bagımsızlık' veya 'bloksuzluk'
konusundaki tutumunun habercisidir:
'Burada kaydedelim ki milli veya müstakil adı ile
•asıflandınlmak istenen siyaset, hakiki manada
Birieşmis Milleüer ülküsnne baflı demokrui âlemi ile
işbirliginden uzaklasmak dcmektir. Bu taJtdirde ise ve
Sovyet Rusya bugiinkü politikasını değiştirmezsc
memleketimizin kısa bir zaman içinde demir perdenin
ortasında kalması mukadder olur.'
'Hal böyle olunca Sovyet Rusya Ue eski
münasebetlerimizin ihya&ı sadece toprak ve ös
taleplerinin geri ahnması ile hnsol bulacak bir gaye
değildir. Bu hayati mevzuda temenni olunacak cihet
bötön dunyava şamil banşçı bir zihniyetin zaferidir.'
Menderes'in başkanhğındaki hükümetlerin 19S0'li
yülarda Kore'ye asker göndermesi Birleşmiş
Milletler'deki oylamalarda ABD yanlısı grubun içinde
bulunma veya Cezayir'in milii bagımsızlık
mücadelesinde Fransa'nın tarafım tutma.. gibi bir
yolu benimsemiş olmalan surpriz sayümamalıdır. KARŞILIKLI GÜVEN-Menderes, VVashinglonda Karşüıklı Gttvenlik Teşkilatı Başkanı Harold Stassen'le.
Toplumsal
muhalefety
DP'yeyaradıDemokrat Parti'nin doğuşunu ve gelişmesini
hazırlayan, programlan ve önderlerinin
söylevlerinden çok, halkm içinde potansiyel olarak
yaşayan muhalefet olmuştur.
Türkiye"de çok partili politi-
kaya geçişin tamamen uluslara-
rası yeni ortam dolayısıyla söz
konusu olduğu ve 'hatta savaşın
bazı evrelerinde Nazi Almanya-
sı'na yandaşhk yapmakla' suçla-
nan Türkiye'mn böyle bır geçi-
şe âdeta zorlandığı şeklinde bır
görüş bazı cevreler tarafından
öne sürulmektedir.
Batı demokrasilerini temsil
eden devletler savaş bitince tek
parti rejimlerine çok partili po-
litikaya geçmeleri yolunda tav-
siye ve telkinlerde bulunmamış
değillerdir. Fakat böyle bir tav-
siyeyi baskıya dönuştürüp o şe-
kilde surdurdükleri söylenemez.
Buna bir örnek tspanya'dır.
1946 yıh mart ayı boyunca
ABD, lngıltere ve Fransa, Ispan-
ya'da demokrasiye geçilmesi ve
Franco'nun istifası için açıkça ıs-
rar etmiş, savaş boyunca Nazi
Almanyası ve faşıst ltalya'nın
açıkça yandaşı olan bu ulkenin
Birleşmiş Milletler'e alınması
dahi reddedilmıştir. İspanya-
Fransa sınırında eski cumhurı-
yetci askerler, mülteciler, toplan-
maya başlamıştır. Beklenenin
aksine Franco istifa etmediği gi-
bi lspanya da çoğulcu bir rejime
gecmemiştir.
1950'li yıllarda ABD, Ispan-
ya'ya yakınlık göstermeye başla-
yınca Franco'nun 'tspanya iç sa-
vaşmı şimdi kazandım' dedıği
bilinmektedir.
Türkiye ömeğinde 1946'da
çok partili politikaya geçişin, dış
koşullardaki zorlayıa ve cesaret-
lendiricı değışiklikten çok tari-
hi gelenekten (II. Meşrutiyetten
beri..) çok partili politikaya du-
yulan özlemden ve kuşkusuz
halktaki toplurhsal muhalefet
birikiminden kaynaklandığı, bir
karşı goruş olarak savunulabilir.
Şu nokta çok açıktır: Halk,
iktıdardaki tek partinin alaşağı
edilmesi için uygun ortamın
doğmasını beklemiştir. 1930
1
ların başındaki birkaç aylık
Serbest Cumhuriyet Fırkası de-
neyimi bunun kanıtı. Kaldı ki
Demokrat Parti'nin doğuşu ve
gelişmesini hazırlayan da prog-
ramlan ve önderlerinin söylev-
lerinden çok halkın içinde po-
tansiyel anlamda hep yaşayan
muhalefet olmuştur. Nitekim
Celal Bayar, Adnan Menderes ve
arkadaşlarının 1946'ya kadar
uzun suren bir muhalefet ile un
yaparak, gazete çıkararak örgüt-
lenerek, tutuklanarak, halkın
gönlünde yer yapmış politikacı-
lar olmadıklan bir gerçektir.
tirmektir.
Türkiye'de koruyucu devlet
'hami devlet' vasfına dokunulma-
dan halkın yönetime katılmasını
sağlamak lazımdır. Halkın yöne-
time katılması dünist bir seçim
sistemi ile kurulabilir. Geleneksel
devlet anlayışımıa da 'kavvetli
ktknmetlerin' elinde yürütebili-
riz. Böyle olunca devlete el koya-
cak iktidarlann, BUyük Millet
Meclisi'nde kuvveth bır ekseriyete
dayanması gerektir. Bunun göre-
bildiğimiz çaresi, seçim sistemimi-
zin çoğunluk esasına dayanması-
dır.
4. Batı memleketleri, eski Yu-
nan'dan aldıklan demokrasiyi
kendi toplum yapılanna göre bi-
çimlendirmişlerdir. Kralbğın ve
aristokrat sırufın tasfıye edileme-
mesi sebebi Ue iki meclisli parla-
mentolar kurulmuş, keskin çizgi-
lerle birbirlerinden aynlmış sınıf-
ların 'çatışmadan bir arada
yasama' zorunluluğundan da
'mahtar idareler', 'anayasa man-
kemeleri' gibi müesseseler doğ-
muştur.
Biz saltanat müessesesini yıktı-
ğımızda sınıflar da birbirlerinin
içinde yasadıklanna ve milletçe
'devlet baba' felsefesi geleneğin-
den geldiğimize göre ne iki mec-
lisli parlamentoya ne Baünın an-
ladığı manada 'suursu mmhtar'
(özerk) idarelere itibar edemezdik.
Politika kuvvetleri, seçim yolu Ue
halkın eline geçecek, ıktidarlar,
halktan gelen politik temayüllere
göre memleketi yöneteceklerdir.
Bütün kuvvetleri meclisin elinde
toplayan 1924'Anayasası'nınön-
gördüğü budur. Hükumetler ge-
rekirse muhtar idarelerin fikirle-
rini alabilirler, bu fikirleri kendi
yönetimleri içinde değerlendirebi-
lirler; fakat bu idarelerin sorum-
suz müdahaleleri politikaya katıl-
malan anayasanın ve devlet yapı-
mızın dışında kaJır.
Ancak bu 'knvveüi hnkümet-
ler' fikrinın tek bir tehlikesi var-
du. O tenlike de iktidarlann Inıv-
vetini, iktidarda kalmak için kul-
lanmaya kalkması! Bu ise seçim-
lerin adalet cıhazına tevdi edilmesi
ile önlenebılir.
5. Tarihi gelişmemizın geçirdi-
ği tecrübelerden faydalanarak la-
iklik mevzuunda hassas olmamız
gerektiği konusunda da müttefi-
kiz.
6. Halk Partisi bir kadro par-
tisidir. Devletin, halkın içine
uzanmış bir kolu diye tarif etmek
mümkündür. Devrim şartlan için-
de başka türiü de olması mümkün
değildir. Ancak inkılap çağı sona
erip bu inkılapları tekamül ettir-
me çağı baslayınca partinin de-
mokratik esaslara dönmesi gere-
kirdi. Fakat Halk Partisi yöneti-
cileri buna yanaşmamışlardır.
Böyle olunca bizim kuracağımız
partinin iç bünye ve temel pren-
sip bakımından bunun tam tersi
olmak zorunluluğu vardır. Yani
parti fikir kadrosuna değil, halk
tefekkürünun temellerine dayana-
caktır.
Program
DP programı, genel hükümler
ve hükümet işleri şeklinde Uu ana
bölüme aynlmaktadır. Bunlan iki
ana baslık gitı n
^a
toplak müm-
kün: Liberalizm ve demokrasi.
Liberalizm hem hürriyetler açısın-
dan hem de iktisadi düzen olarak
kabul edilmistir. Bellibaşlı insan
hak ve hürriyetleri öngörülürken
özellikle dernek kurma hürriyeti
üzerinde ısrar edilmistir. Türk
toplumunun aile ve mülkiyet esa-
sına dayandığı behrtUmektedir.
İktisadi açıdan anayasada yer
alan devletçUiğin baş görevleri
arasında özel teşebbüslerin des-
teklenmesi gereğine işaret edilmesi
dikkat çekicidir.
Genel ilkelerin ikinci ağırlık
merkezini oluşturan demokrasi
görüşü ise doğrudan doğruya par-
tinin kuraluş gayesi olarak ilan
edilmistir. Programın birinci
maddesinde bu durum açıkça şu
şekilde ortaya konulmaktadır:
'Demokrat Parti.. Türkiye Cmn-
bnriyeti'nde demokrasinin genis
•e ileri bir anlayışla gerçekkşme-
sine ve umuroi siyasetin demok-
ratik bir görüş ve ahniyet Ue yü-
•ütiUmesine hizrnet maksadıyia
kunılmuştur.' Bunun başbca aracı
olarak tek dereceli serbest seçim
görülmOş ve aynca idarenin hal-
kın emrinde ve hizmetinde bulun-
ması gereği ısrarla vurgulannuştır.
Programın hükumet işleri bö-
lümünde ise ikinci bir kaza kade-
mesi kurulması istenmekte, üni-
versitelerin bilimsel ve mali özerk-
liğe sahip olmalan gereğine deği-
nilmekte ve bellibaşlı konularda
vaatlerde bulunulmaktadır. Bu kı-
sımda aynca partinin iktisadi gö-
rüşleri açıklanmaktadır. Buna gö-
re 'özel teşebbus ve sermayenİB
faaMyetinffl esas" olduğu belirtil-
mekte ve hatta verimlilik gerek-
çesiyle devlet kuruluşlannın özel
girişime devredilebümeleri isten-
mektedir. Piyasanın faaliyeti Ue
ilgüi olarak tam liberal görus be-
nimsenmiştir. Kesin zonınluluk
olmadıkça piyasalara kanşılma-
yacaktır. Partinin tutumunu an-
lamak için çok önemli bir diğer
nokta, kalkınmada tarıma daya-
mlacağının ilan edilmesidir. Ay-
nca denk biıtçe esası ve vergi sis-
teminde 'vasttah vergUerden zrjrm-
de vasıtasız vergilere daha genis
yer verilmesinin' gerekli bulundu-
ğu belirtUmiştir.
Yarm: Menderes