25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 18 EYLÜL 1990 M E N D E R E S U N Y A S I HÎKMET ÖZDEMÎR YÜ1945. Bayar milletvekilliğinden istifaeder, Menderes, Köprülü veKoraltanCHP'den ihraç edilir;yenibirpartikurulacaktı 'Milletten devlete' Demokrat PartiAdnan Menderes ve öteki DP kuruculannın büyük emek verdikleri program çalışmalan, Bayar'ın ifadesine göre 'basının sıkı takibi ve tazyiki' altında bulunduklanndan, farklı mekânlarda yapıhr. İkili, üçlü, dörtlü grupların toplantılarında özellikle Menderes önemli bir rol üstlenir. progra- mında özelhkle 'devletten millete doğru' değil 'milletten devlete doğru' bir fıkir akımının başlaması gerektiği üzerinde durulur. Yeni parti 'fikir kadrosu'na değil 'halk tefekkürü'nün temellerine dayanacaktır. IAralık 1945 . günü, Celal B ayar basına ve. rdiği demeçte, yer.ü bir siyasi parti kur, acaklannı açıklar. Ardmdan Bayar ve İnönü Çank^ya Köşkü 'nde başbaşa yemek .yerler. Bu görüşmcnin hemen ardmdan 7 Ocak 1946'da Demokrat Parti (DP) kurulur. HALK HAREKETt — 'Gerici' diyc bir kenara itilmekten, sömürnlınekten ve ancak tepeden bakma bir ilgi görmekten bıkan köyln, köşe başlannı lutrauş eşraf karşısında yeni fırsatlann kendisine açilmasını isteyeıt ge ıtc tiiccar... Bıitıin bu kırgınlıklan ve bekleyişleri ustaca kullanmasını bilen DPönderligi, kısa sürede bir halk hareketi yaratmıştı. Tekpartiye karşıpopülizm silahıBüyük arazi sahibi kesimlerin temsilciliğinden birkaç ay gibi kısa. sürede üike genelinde iktidara karşı birikmiş toplumsal tepkinin sözcüluğüne sıç- rayan Menderes vc arkadaşlarının, eylemdeki ba- şarüan nasıl açık.lanabilır? Bir diğer ifade ile 1950'de seçimle ve îgenış bır toplumsal destekle ik- tidara gelen Demokrat Parti hareketini anlamak için hangi kavran ı kullanılmaüdır? Prof. Ukay Suııar'ın bu soruya verdiği yanıt: 'Popülizm'. Ona göre sıkça kullanılan ama çoğu kez açıklıkla tanıı nlanamayan popülizm, iktidan elinde tutan hâkiın ıttifakı ve ideolojiyi sorgula- yan, bu ittifaka karşı iktidar dışı kalmış kitleleri harekete geçiren i deolojiler ve akımlardır. Farklı gruplan bünyesincle birleşüren popülist partiler ve önderler, ıttifak dı«>ı gruplar arasında ortaya çık- tığı gibi iktidar blok u ıçınde doğan anlaşmazlık ve- ya bunalım sonucunda da oluşabılmektedır. Ge- nellikle azgelişmiş Ulkelerde yaygınhk kazanabi- len popülist ideoloj iler ve akımların paylaştıkları diğer ortak bır nokuı; kitleleri bırleştırebıiecek yay- gın folklorik ögelerıı belirli bir şekılde biçimlendı- rip dinci, milliyetçi. faşizm, sosyalist, liberaî ve- ya karmaşık bir ideoloji ile karıştırdıktan sonra hâkim ideolojiye kiirşı yöneltmeleridir. Menderes ve arkadaşlarının, yani DP'nin eyle- mi, halkçı-Iaik ideolojinin popülist bir biçimde ye- niden yorumlanmas ıdır. 'Gerid' diye bir kenara itilmekten, sömürülmek- ten ve ancak tepeden bakma bir ilgi görmekten bı- kan köylü, köşebaşhırını tutmuş eşraf karşısında yeni fırsatların kendisine açılmasını isteyen genc tüccar, büyuk kentlerde gelişen ticaret ve sanayi burjuvazisi ile arasındaki çıkar ilişkisini güçlendir- meye çalışan serbest meslek sahipleri... İktidar par- tisinden koparak butün bu kırgınlıklan ve bekle- yişleri ustaca kullanmasını bilen DP önderliği kı- sa sürede bir halk hareketi yaratmıştır. Menderes ve arkadaşlarının en buyuk yardımcılan yeni tu- reyen kasaba burjuvazisi ile muhafazakârlıklan- na nıhayet bir kapı bulabilen büyük toprak sahip- leri olacaktır: Kasabadakı yeni burjuvazi, işleri do- layısıyla köyluyle temas halindedir. Büyük toprak sahibi ise devletin yalnız bıraktığı köylüye 'aga- lık', 'agabeylik' etrnesini bilmış, eski nüfuzunu yi- tirmek şöyle dursun daha da arttırmıştır. Bunlara ayrıca özgürlük arayışı içindeki şehirli aydın ile Milli Şef ve partisini devirmek için gizli gizli ye- min edip birbirlerine şeref sözü veren 'Ordu' men- suplarını da eklemek gerekir. Cuneyt Arcayurelf gazetecilik mesleğine başla- dığı 'o yıllar'ı şöyle anlatmaktadır: "(..) Egemen bir parti vardı, partinin üstunde tsmet Paşa 'Tanrının bır parçası' idi. Halk, tno- nii'nün yuzunu goremezdi. tnönu yerine, egemen CHP'nin elleri dilediği zaman halkı okşar, yerine göre sıkardı (..) O yıllar. tsmet Paşa'yı kimse sev- mezdi. Bizim gezindigimiz ortamda tnonu adı, korku verirdi (..) Demokrat Parti hareketi ortaya çdancaya degin, 'Paşa' herkes adına düşunen, mil- letine dogru jolu gosteren, bemen ber konuda u>- galamava geçümesi gerekli buyruklan veren 'tek' insandı." 'Dortlü Takrir' diyı: bilinen önergeyi imzalayan mill< ıtvekiüeri ile ilgilı gelışmeler şöyle: O U Ba- yar, 17 Haziran 1945'te milletve- killiğinden isrjfa ediyoır. Adaaa Menderes ve Fuat Köpri ilâ bir sü- re sonra 'Vatan' gazete sinde mu- halif yazılar yayımlam.aya başlı- yorlar. tşledikleri tema ı nillet ege- menliğinin sağlanması, insanhak ve hürriyetlerinin güverhceye alın- ması, antidemokratik hı lkümlerin kakhnlması, baskıya soı ı verilme- si.. CHP Parti Divanı bu yazılar üzerine Menderes ve KOprülü'yü 'partinia iç dnnımıınıo bozmak için partide kakhkfau ı' gerekcesiy- le 21 eyiülde partidı ;n çıkartıyor. tmza sahiplerinden Refik Koral- ttn ise 2 ekimde 'V atan' gazete- sinde arkadaşlarınır ı ıhracının tu- züğe aykırı olduğuo u iddia edin- ce 27 kasımda kend.ısi ihraç edi- lecektir! 1 Aralık 1945 giırıu basına ver- diği demeçte Celal Bayar'ın yeni bir siyasi parti kuraı aklanru açık- laması ve ardından Cumhurbaş- kanı tsmet tnönü ile Çankaya Köşkü'nde baş başs ı yemek yeme- si Uginç.. Görüşme nin hemen ar- dından 7 Ocak 194 *'da Demok- rat Partı (DP) kurulur.. Adnan Menderes ve öteki ku- ruculann büyük emek verdikleri program çabşmalan, Celal Ba- yar'ın ifadesine göre 'basının sı- kı takibi ve tazyiki' altında bulun- duklanndan farklı mekânlarda yapdıyordu. tkili, üçlü, dörtlü gruplann toplantılarında Mende- res özellikle önemli rol üstlenmiş- tir. Üzerinde anlaşılan temel ilke- ler şunlardır: 1. tnkılaplar çağı Atırork'ün ölümü Ue kapanmış, sosyal geliş- me çağı başlamıştır. tnkılapların en büyüğü olan cumhuriyet de- mokrasi esaslan ile desteklenerek hedcfine ulaştınlacaktır. 2. 3. Selim'den beri yenilik ha- rekctleri tepeden tabana, yukarı- dan aşağıya doğru yapılmıştır. Devletin üstyapısını teskil eden km'vetler çeşitli sebeplerle 'Batüı- Itfşıma' zorunluluğu duymuş ve buııu altyapıya kabul ettirmeye çalışmıştır. Bundan sonra 'devlet- ten. millete dognı' değil, 'millet- teaı devlete' doğru bir fikir ve uyarma akımımn başlaması ge- reklidir. Türk milleti olgun bir millettir ve kendi kendini idare et- mcye muktedirdir. Kurulacak pajtinin devlet yönetimini aşağı- dan yukanya doğnı işleten bir parti olması icap eder. 3. Türkiye toplum yapısı Batı milletleri toplum yapısına uyma- maktadır. Bir kere memleketimiz- de sınıflar keskin çizgilerle birbi- rınden aynlmamışlardıı. Tersine birbirlerinin içinde, birbirlerine mütedahil olarak yaşarlar. Pat- ron, işçi ile ağa, çobanla hem menfaat hem hayat görüşü bakı- mından Batı'daki gibi çatışma içinde değildir. Türk devleti, Batı'daki gibi bu sınıflardan birine dayanmaz. Devlet bütün tarihi boyunca mil- li devlet vasfını taşımıştır. Onun için her tabakadan halk, devlete 'devlet baba' der. Bu söz başka dillerde yoktur. Halk böylece dev- leti kendisinden saydığım göster- miş olur. Bütün tarih boyunca Türk milleti ihtilal yapmamıştır. Zaman zaman yer yer görülen Anadolu isyanları, halkın devle- te değil, tersine devleti temelden konımak için devletin yöneticile- rine başkaldırmasıdır. Bir çeşit sa- hibi olduğu devleti savunmasıdır. Gorillüyor ki zengini, fakiri, pat- ronu, işçiyi, ağayı, çobanı aynı şefkat ve adaletle yöneten 'konı- yucu devlet' yönetimi geleneğin- den geliyoruz. 'Devründ CumhH- riyet' süreci de bu karakter için- de geçmiştir. 'tmtiyazsız, sınıfsu kaynaşmış bir kitleyiz' sözünü besleyen kaynak da budur! Biz demokrasiye yönelmekle, siyasi bünyemizde temelden bazı değişiklikler yaptığımız sanıhr. Hakikat bu değildir. Bizde dere- beylik, kölelik ve bunun sonucu olan aristokrasi olmadığı için dev- let doğrudan doğruya sırufsız bir kitleye, halka dayanmıştır. Halk devlet idaresine seçimsiz islirak et- mektedir. Veya 'biat* ve 'itaaf hakkı Ue raanevi bir secim yapar. Bizim yapacağınıız iş işte bu ma- nevi secimi maddi secim haline ge- Menderes, EIM'ye bağlı olrnakla, Sovyetler'le işbirliği nin çeliştiği fikrindeydi Dünya barışı için, ABD'yiseçinAdnan Menderes' e göre bir zamanlanr ı merkezi Avrupa dengesi olan uluslararası bir politika yerine, bütün dünyayı kapsayan ve ideolojik kutuplara göre ayrılan bir güçler kutuplaşması söz konusudur. tkinci Dunya Savaşı'ndan sonra güçler dengesindeki değişikliği dikkatle izleyen Menderes, ABD'nin düny a banşı endişesiyle Avnıpa'da ve hatta Uzak ve Ortadoğu'da Avrupa devletlerinden daha fazla bir sorumluluk duygusu içinde kendisini görevli gördüğünü söyluyordu. Ona göre bir zamanlann merkezi Avrupa dengesi olan uluslararası bir politika yerine bütün dünyayı kapsayan ve ideolojik kutuplara göre aynlan bir güçler karşılasması söz konusudur. Bu çercevede Türkiye ile SSCB arasındaki iyi komşuluğun dünya barışı ile uzaktan ve yakından bir ilişkisi olabilecegini kavramak dahi mümkün değildiı Menderes'in özellikle vurguladığı nokta; Bırleşmiş Milletler ülküsüne bağlı olmakla, SSCB ile işbirliği yapmanın çeliştiğidir. 27 Ağustos 1948 tarihinde DP Izmir Tepecikköy Ocak Kongresi'ndeki şu sözleri bu açıdan olduğu kadar onun 'milli bagımsızlık' veya 'bloksuzluk' konusundaki tutumunun habercisidir: 'Burada kaydedelim ki milli veya müstakil adı ile •asıflandınlmak istenen siyaset, hakiki manada Birieşmis Milleüer ülküsnne baflı demokrui âlemi ile işbirliginden uzaklasmak dcmektir. Bu taJtdirde ise ve Sovyet Rusya bugiinkü politikasını değiştirmezsc memleketimizin kısa bir zaman içinde demir perdenin ortasında kalması mukadder olur.' 'Hal böyle olunca Sovyet Rusya Ue eski münasebetlerimizin ihya&ı sadece toprak ve ös taleplerinin geri ahnması ile hnsol bulacak bir gaye değildir. Bu hayati mevzuda temenni olunacak cihet bötön dunyava şamil banşçı bir zihniyetin zaferidir.' Menderes'in başkanhğındaki hükümetlerin 19S0'li yülarda Kore'ye asker göndermesi Birleşmiş Milletler'deki oylamalarda ABD yanlısı grubun içinde bulunma veya Cezayir'in milii bagımsızlık mücadelesinde Fransa'nın tarafım tutma.. gibi bir yolu benimsemiş olmalan surpriz sayümamalıdır. KARŞILIKLI GÜVEN-Menderes, VVashinglonda Karşüıklı Gttvenlik Teşkilatı Başkanı Harold Stassen'le. Toplumsal muhalefety DP'yeyaradıDemokrat Parti'nin doğuşunu ve gelişmesini hazırlayan, programlan ve önderlerinin söylevlerinden çok, halkm içinde potansiyel olarak yaşayan muhalefet olmuştur. Türkiye"de çok partili politi- kaya geçişin tamamen uluslara- rası yeni ortam dolayısıyla söz konusu olduğu ve 'hatta savaşın bazı evrelerinde Nazi Almanya- sı'na yandaşhk yapmakla' suçla- nan Türkiye'mn böyle bır geçi- şe âdeta zorlandığı şeklinde bır görüş bazı cevreler tarafından öne sürulmektedir. Batı demokrasilerini temsil eden devletler savaş bitince tek parti rejimlerine çok partili po- litikaya geçmeleri yolunda tav- siye ve telkinlerde bulunmamış değillerdir. Fakat böyle bir tav- siyeyi baskıya dönuştürüp o şe- kilde surdurdükleri söylenemez. Buna bir örnek tspanya'dır. 1946 yıh mart ayı boyunca ABD, lngıltere ve Fransa, Ispan- ya'da demokrasiye geçilmesi ve Franco'nun istifası için açıkça ıs- rar etmiş, savaş boyunca Nazi Almanyası ve faşıst ltalya'nın açıkça yandaşı olan bu ulkenin Birleşmiş Milletler'e alınması dahi reddedilmıştir. İspanya- Fransa sınırında eski cumhurı- yetci askerler, mülteciler, toplan- maya başlamıştır. Beklenenin aksine Franco istifa etmediği gi- bi lspanya da çoğulcu bir rejime gecmemiştir. 1950'li yıllarda ABD, Ispan- ya'ya yakınlık göstermeye başla- yınca Franco'nun 'tspanya iç sa- vaşmı şimdi kazandım' dedıği bilinmektedir. Türkiye ömeğinde 1946'da çok partili politikaya geçişin, dış koşullardaki zorlayıa ve cesaret- lendiricı değışiklikten çok tari- hi gelenekten (II. Meşrutiyetten beri..) çok partili politikaya du- yulan özlemden ve kuşkusuz halktaki toplurhsal muhalefet birikiminden kaynaklandığı, bir karşı goruş olarak savunulabilir. Şu nokta çok açıktır: Halk, iktıdardaki tek partinin alaşağı edilmesi için uygun ortamın doğmasını beklemiştir. 1930 1 ların başındaki birkaç aylık Serbest Cumhuriyet Fırkası de- neyimi bunun kanıtı. Kaldı ki Demokrat Parti'nin doğuşu ve gelişmesini hazırlayan da prog- ramlan ve önderlerinin söylev- lerinden çok halkın içinde po- tansiyel anlamda hep yaşayan muhalefet olmuştur. Nitekim Celal Bayar, Adnan Menderes ve arkadaşlarının 1946'ya kadar uzun suren bir muhalefet ile un yaparak, gazete çıkararak örgüt- lenerek, tutuklanarak, halkın gönlünde yer yapmış politikacı- lar olmadıklan bir gerçektir. tirmektir. Türkiye'de koruyucu devlet 'hami devlet' vasfına dokunulma- dan halkın yönetime katılmasını sağlamak lazımdır. Halkın yöne- time katılması dünist bir seçim sistemi ile kurulabilir. Geleneksel devlet anlayışımıa da 'kavvetli ktknmetlerin' elinde yürütebili- riz. Böyle olunca devlete el koya- cak iktidarlann, BUyük Millet Meclisi'nde kuvveth bır ekseriyete dayanması gerektir. Bunun göre- bildiğimiz çaresi, seçim sistemimi- zin çoğunluk esasına dayanması- dır. 4. Batı memleketleri, eski Yu- nan'dan aldıklan demokrasiyi kendi toplum yapılanna göre bi- çimlendirmişlerdir. Kralbğın ve aristokrat sırufın tasfıye edileme- mesi sebebi Ue iki meclisli parla- mentolar kurulmuş, keskin çizgi- lerle birbirlerinden aynlmış sınıf- ların 'çatışmadan bir arada yasama' zorunluluğundan da 'mahtar idareler', 'anayasa man- kemeleri' gibi müesseseler doğ- muştur. Biz saltanat müessesesini yıktı- ğımızda sınıflar da birbirlerinin içinde yasadıklanna ve milletçe 'devlet baba' felsefesi geleneğin- den geldiğimize göre ne iki mec- lisli parlamentoya ne Baünın an- ladığı manada 'suursu mmhtar' (özerk) idarelere itibar edemezdik. Politika kuvvetleri, seçim yolu Ue halkın eline geçecek, ıktidarlar, halktan gelen politik temayüllere göre memleketi yöneteceklerdir. Bütün kuvvetleri meclisin elinde toplayan 1924'Anayasası'nınön- gördüğü budur. Hükumetler ge- rekirse muhtar idarelerin fikirle- rini alabilirler, bu fikirleri kendi yönetimleri içinde değerlendirebi- lirler; fakat bu idarelerin sorum- suz müdahaleleri politikaya katıl- malan anayasanın ve devlet yapı- mızın dışında kaJır. Ancak bu 'knvveüi hnkümet- ler' fikrinın tek bir tehlikesi var- du. O tenlike de iktidarlann Inıv- vetini, iktidarda kalmak için kul- lanmaya kalkması! Bu ise seçim- lerin adalet cıhazına tevdi edilmesi ile önlenebılir. 5. Tarihi gelişmemizın geçirdi- ği tecrübelerden faydalanarak la- iklik mevzuunda hassas olmamız gerektiği konusunda da müttefi- kiz. 6. Halk Partisi bir kadro par- tisidir. Devletin, halkın içine uzanmış bir kolu diye tarif etmek mümkündür. Devrim şartlan için- de başka türiü de olması mümkün değildir. Ancak inkılap çağı sona erip bu inkılapları tekamül ettir- me çağı baslayınca partinin de- mokratik esaslara dönmesi gere- kirdi. Fakat Halk Partisi yöneti- cileri buna yanaşmamışlardır. Böyle olunca bizim kuracağımız partinin iç bünye ve temel pren- sip bakımından bunun tam tersi olmak zorunluluğu vardır. Yani parti fikir kadrosuna değil, halk tefekkürünun temellerine dayana- caktır. Program DP programı, genel hükümler ve hükümet işleri şeklinde Uu ana bölüme aynlmaktadır. Bunlan iki ana baslık gitı n ^a toplak müm- kün: Liberalizm ve demokrasi. Liberalizm hem hürriyetler açısın- dan hem de iktisadi düzen olarak kabul edilmistir. Bellibaşlı insan hak ve hürriyetleri öngörülürken özellikle dernek kurma hürriyeti üzerinde ısrar edilmistir. Türk toplumunun aile ve mülkiyet esa- sına dayandığı behrtUmektedir. İktisadi açıdan anayasada yer alan devletçUiğin baş görevleri arasında özel teşebbüslerin des- teklenmesi gereğine işaret edilmesi dikkat çekicidir. Genel ilkelerin ikinci ağırlık merkezini oluşturan demokrasi görüşü ise doğrudan doğruya par- tinin kuraluş gayesi olarak ilan edilmistir. Programın birinci maddesinde bu durum açıkça şu şekilde ortaya konulmaktadır: 'Demokrat Parti.. Türkiye Cmn- bnriyeti'nde demokrasinin genis •e ileri bir anlayışla gerçekkşme- sine ve umuroi siyasetin demok- ratik bir görüş ve ahniyet Ue yü- •ütiUmesine hizrnet maksadıyia kunılmuştur.' Bunun başbca aracı olarak tek dereceli serbest seçim görülmOş ve aynca idarenin hal- kın emrinde ve hizmetinde bulun- ması gereği ısrarla vurgulannuştır. Programın hükumet işleri bö- lümünde ise ikinci bir kaza kade- mesi kurulması istenmekte, üni- versitelerin bilimsel ve mali özerk- liğe sahip olmalan gereğine deği- nilmekte ve bellibaşlı konularda vaatlerde bulunulmaktadır. Bu kı- sımda aynca partinin iktisadi gö- rüşleri açıklanmaktadır. Buna gö- re 'özel teşebbus ve sermayenİB faaMyetinffl esas" olduğu belirtil- mekte ve hatta verimlilik gerek- çesiyle devlet kuruluşlannın özel girişime devredilebümeleri isten- mektedir. Piyasanın faaliyeti Ue ilgüi olarak tam liberal görus be- nimsenmiştir. Kesin zonınluluk olmadıkça piyasalara kanşılma- yacaktır. Partinin tutumunu an- lamak için çok önemli bir diğer nokta, kalkınmada tarıma daya- mlacağının ilan edilmesidir. Ay- nca denk biıtçe esası ve vergi sis- teminde 'vasttah vergUerden zrjrm- de vasıtasız vergilere daha genis yer verilmesinin' gerekli bulundu- ğu belirtUmiştir. Yarm: Menderes
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle