Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DtZt-RÖPOR'] 14 EYLÜL 1990
AR A P ÇOLL E RIN D E T U R K L E R Jâ
savunmasına Osmanlılar büyük önem veriyorlardı. Ancak tngiliz etkisindeki Araplar da ayaklanmı
'BırakmayızMedine'deyatanı'— 6 —
"Eftfederuıi getirdfler, grydirdiler, koltugn-
na girdiler, merdivenkrdea indirdiler. Babü'r-
Rahma öaüne kadar götürdüler. Bnrada ka-
le kumandanı başını çevirdi. Acılı ve hüzün-
lıi, ber şeyden umudunu kesmiş bir bakışia
'Hücre-i Resulluilah'a (Peygamberin mezan)
bakb. („.) Pasa'un boyno bükülmüş, gözieri
yasarauşb. 'Ne durma, ne duşmeden yürume
olanağı var* anlunında bir duraşla 'Görüyor-
sun Yâ Muhammed! Ben gitmiyorum, götfl-
rOyorlar!' dcmek istemişti.
Amden kılıç ve tabancasını haOıiadı. Bun-
faui getirdiler. Yavrusuadan aynlanlann an-
cak hissettikleri bir duyguyla kaH>i sızladı.
"Götürunuz. Hazreti Peygamber'in kıa Hay-
rimnısa Hazreti Fâtıma'ya emanet ediniz! Me-
dine savunucusunun kılıcını, tabancasım an-
cak o koruyabilir" dedi. Götürdüler. Emanet
yeriae kondaktan sonra Paşa Blbü'r-
Rahma'dan çıkanlmışb. Otomobile bindiril-
di. Soluna bir kaymakam (yarbay), karşısına
bir jaadanna yüzbaşısı yerlestirfldi, tntukln
olarak götüruldü."
Götürenler, Osmanlı subaylanydı. Şerif Ab-
dullah'tan ernir almışlardı Fahreddin Paşa'yı
Medine'den çıkarmak için...
Mondoros Ateşkesi irazalanalı Uç ayı geç-
mişti; takvimİCT 10 Ocak 1919*u gösteriyordu-
Ayaklanma hazırlıklan
Tarihe "Arap ihtiJali" olarak geçen Hicaz
ayaklanması 1916 mayısında başladj.
Ayaklanmaya Mekke Şerifi Hüseyin ile
oğullan öncüluk ediyordu. Şerif Hüseyin, Pey-
gamber'in Hz. Ali ile evlendırilen kızı Fatma
soyundan geldigi varsayılan Haşirai ailesin-
dendi. 1908'den beri aynı görevde bulunuyor-
du.
Ingiliz kaynaklanndan öğrenıldiğine göre
savaş başlamadan altı hafta önce Ingiltere'nin
Mısır Genel Valisi Lord Kitchenerie göruş-
müş; Aıaplarla Türkler arasında bir anlaşmaz-
hk çıktığında tngilizlerin nasıl bir tutum ta-
kınacağını öğrenmeye çalışmıştı. tttihatçılann
yönetiminden hoşnut değildi; kendisini şerif-
likten uzaklaşuracaklan izlenimine kapılmıştı.
Görüşmeler, Mısır'daki Doğu ışlerinden so-
rumlu tngiliz görevlisi Ronald Storrs ile Hü-
seyin'in oğlu Emir Abdullah arasında savaş
yılları içinde de surdürüldü. Her iki tarafa da
urnutlar veren görüşmelerdi bunlar.
Daha sonra tngiltere hükümetinde Dışişle-
ri Bakanlığı'na getirilen Lord Kitchener, Emir
Hüseyin'e bir mesaj gönderdi: Eğer Osmanlı-
lara karşı bir harekete girişirse, Şerif unvanı-
m taşıyabilecekti, bu konuda güvence veriyor-
lardı; ayrıca, dış saldınlara karşı yardımda bu-
lunacaklardı. Kendisini Halife ilan ettiği tak-
dirde de desteklenecekti. Araplann bağımsız-
bğa kavuşrna yolundaki çabalannda tngilte-
re'den yardım görecekleri de ima ediliyordu.
Şerif Hüseyin, 1915 yüını Kahire'deki Ingi-
lizlerle haberleşerek geçirdi. Yayımlanan bel-
gelerden anlaşüdığına göre 1915 temmuzun-
dan 1916 şubatına kadar tngilizlerin Mısır
Yttksek Korniseri McMahon'la sürekli yazış-
tı. Bir yandan da Arap ileri gelenlenyle gö-
rüşmeler yapıyordu. Bunlardan fbmi Suud
1914'te padişahça verilen Emir unvarunı ka-
bul etmiş, 1915 sonunda ise Ingiltere hüküme-
tiyle anlasma imzalamıştı. Anlaşmaya göre ul-
kesinin dış politikası yönunden önemli ölçü-
de lngiltere'ye bağımlı olacak, buna karşılık
Necid'de bağımsızlığını elde edecek ve tngi-
lizlerden her yıl mali yardım alacaktı. Asir-
deki el-Idrisi ve 1899'da lngiltere*y!e anlaşan
Kuveyt Emiri de "Türk aleyhtan"ydüar, an-
cak ayaklanmaya katkıda bulunabilecek gü-
ce sahip değjllerdi.
Avuç avuç altın dagıttldı
Şerif Hüseyin, bir yandan da Cemal Paşa1
dan binlerce altın aiıyordu. Cemal Paşa, anı-
lannda "Kanal seferine katümak için gönde-
recefine $oz verdigi 1500 gönillünün masraf-
faui için benden alün olarak cUi altouş bin 11-
ra almıştı" diyor. "Bunlara ait tüfekkr de ni-
san sonuna dognı Medine'ye vardı. Oradan
Mekke>e gonderileceklerdi. Fakat Şerif Hii-
seyio'deki dil degisikligi, beni ibtiyaüı olma-
ya yöneltti. Bazı babanelerie töfekleri Medi-
ne-de bırakbrdım."
Altınlar yalnız Emir Hüseyin'e verümiyor-
du. Bütün Arap şeyhlerine avuçla altın dağı-
tüıyordu. Falih Rıfkı (AUy) yaayor:
"Bir gün, Havran'daki Dnrzi şejhlerini
Şam'a toplamışük. (...) Ordu kumandanının
padişah namına, uçuncii rütbeye kadar nişan
verebilme hakkı vardı. Şeyh Esat dua ediyor,
bir ihtiyar yüzbaşı nişan, bir yaver hilat (giy-
si), ben de altın veriyorduk.
Büyük şeyhlerden biri, üçüncii Mecidi ni-
janı boynona takılırken, gözıi altın parada,
knrdeleyi eliyle itti ve san külçeleri gdstere-
rek:
— Ondan isterim, dedi.
Büyük harpte Osmanlı hazinesiain bnyök
bir kısmını çöl ve Araplar yemiştir."
"Medine Mudafaası' yazarı Naci Kâşif Kı-
aman da Medine Muh^fızı ve Kumandanı
Basri Paşa'nın altın dağıtma yöntemini anla-
tıyor:
"Bo Osmanlı paşasuun öaündeki büyük
krbtai masanın aJbnda biner liralık iki torba
altın dnrnrdn. Paşa kasten, bir ayağını bu bin-
Hk torbaanın birine, diğer ayagını da öteki tor-
banın ustune basar ve her kımıldanışıoda al-
tınlardan ses çıkartırdı. Bu dunım, karşısın-
da otnran şeylüer tarafmdan görulürdü.
Şeyhlerie sobbet tamam olunca, paşa, al-
ün torbasının birini kucagına çeker ve şeyh-
lerin kendisince bilinen derecelerine göre için-
den bir avuç, orta avuç, yanm avuç alarak
şeyhlere dağıtııth. Bu zatlar brer birer ayaga
kalkıp keselerini alırlar ve el öperek paşanın
bazurundan aynlırlardı. Ben de şeyhlere yol
gösterir ve onlan ugurlardun. Ama paşa ye-
rinden kımıldamazdı.
Şeybler dagıldıktan sonra paşa, 'Naci, yaz!'
•Vrdi. 'Ne yazayım, paşa hazretleri?' Paşa dü-
şiinür 'Fılan şeyhul'lmeşayıh idi. Ona dolu bir
avuç altın verdim. Bu seksen lira tutar. Ona
seksen yaz. Filan şeyh idi. Ona yanm avuç ver-
dim. Bu da elli lira tutar.1
Parmaklannın ara-
sından altınlar taşarsa, bunu bir avuç sayar
ve seksen yazdınrdı."
Beynıt ve Şam'da 40 idam
Dördüncü Ordu Komutaru, Kilikya ve Ara-
bistan Genel Valisi Cemal Paşa, Şerif Hüse-
yin'in başkaldırma hazırbklanndan habersiz-
di. Ancak bu yoldaki gızli açık başka çalıs-
maları yakından izliyordu.
Arkada Medine şebri, önde Osmanlı askerleri. Fahreddin Paşa, knşablan Medine'yi sonuna kadar savunmuştu. Aacak dalgB dalga yayılan Arap ayaklanması >e açlık sonucn teslim oimak zorunda kaldı.
Arapayaklanması"Son derece haris ve menfaatperest bir
şahıs olan Hüseyin Paşa'ya Sultan
Hamid'in çok haklt olarak itimad
etmediğinden ve o zaman Mekke
emirliğine îayini için pek çok çalıştığı
halde, padişahm daima reddettığinden
bahsedilir. Onun için Sultan Hamid
devrini Şuray-ı Devlet azalığıyla
geçirmiş olan Hüseyn Paşa, ancak*
Meşrutiyet'in ilanından biraz sonra
tttihad ve Terakki'nm gafletinden
istifade ederek 1909'da Mekke emiri
olabilmiştir (...)
llk isyan hareketi 2 Haziran 1916 günü
başlamış, asi Hüseyn daha sonra
krallığım ilan etmiştir. tşte bu suretle
Mekke ile beraber Hicaz'ın muHim bir
kısmı elden çıkmış, yalnız Medine
bizde kalmış ve muhafız Fahri
Paşa'nın idtresindekı kuvvetler 16
tabur piyade ve bir hayli cebel
bataryasıyla takviye edilmiştir. Araplar
hem Medine'ye saldırmış hem de Türk
ordusunu arkadan vurmak üzere,
harbin sonuna kadar düpnanla elbirliği
etmiştir (...)
Fahri Paşa kumandasında beş-on
taburla Hicaz'da bir Türk adası
vaziyetinde kalan Medine, nihayet
1919'da teslim olmuştur.
(lzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi/tsmail
Hami Danişmend Cilt: 4 / Sayfa: 433,
450)
Ünlü tngiliz casusu Lav/rence'a, Araplar el-Avrens diyoriardı.
Medine'de bir Arap
ayaklanmasının
yaklaştığı biliniyordu.
Enver Paşa, 'Hicaz Seferi
Kuvveti'nin komutanlığına
Mustafa Kemal'i atadı.
Ancak Mustafa Kemal,
'Değil Hicaz'a asker sevk
etmek, hatta oradaki
askerleri.de geri
almak'tan yanaydı. Bunun
üzerine Dördüncü Ordu
Kumandan Vekili
Fahreddin Paşa Medine'ye
gönderildi.
Araplarla Osmanlılar
arasındaki
çarpışmalar Birinci Dünya
Savaşı boyunca sürecekti.
Şerif Hüseyin liderliğinde
ayaklanan Araplar ve ünlü
casus Lawrence, gerilla
hareketlerini sürdürdüler. Medine komutanı Fahreddia Paşa, eski bir padişah giysisiyle.
Mısır'da bulunan EHa-Merkeziye Cemiye-
ti'yle ilişkide bulunan bazı kişileri 1915 tem-
muz ve ağustosunda savas divanında yargılattı:
"thtilâJcilerin hain maksadan tamamen
meydaBa çıkmış ve ihtflftl teşebbttsönön genis-
ligi ve niteligi beni cidden dehşete düşünnüş-
ti. O suada Suriye'de bulunan birliklerin bepsi
Araplardan ohıştuguna göre efer bunlar is-
yan ettirilecek olursa bu isyanı basbrmak için
benim elimde hiçbir vasıta bulunmayacakb.
(-.) lç güvenligi tehBkeye sokabikcek en nfak
bir teşebbüsle buhınmak cesaretini kendilerin-
de görebilecek olanlan korkatmak için mah-
kfimlar aleyhine Savaş Drvanı'ndan çıkan bn-
knmieri anında onaylayıp, yerine getirilmesi-
ni o zamanld duruma göre uygun bulmuş-
tam."
Ordu komutarüannın, savaş divanlannın
kararlarım onaylama yetkisi vardı. Buna da-
yanarak Beyrut'ta on bir kişi idam ettirdi.
ÂJiye'de kurulan ikinci savaş divanı, Fran-
sız konsolosluğunda ele geçirilen belgelere ve
bazı mektuplara dayanarak yeni idam karar-
ları verdi. Bu kararlar da hemen Şam'da yeri-
ne getirildi. Asılan lurk dolayında kişi arasın-
da Âyan (Senato) uyesi Abdulhamid Zöhra-
vi, milletvekillerinden Şefik el-Mueyyed, ta-
nınrruş gazetecilerden Abdülgani Ansî, sair
Refiz Rızzık SeUâra da vardı.
Sanıklann savaştan önceki eylemlerinden
dolayı yargılandıkları, oysa daha sonra genel
af çıkanldığı öne sürülüyor ve idamlar geniş
tartışmalara yol acıyordu. Bunun üzerine Ce-
mal Paşa, Dördüncü Ordu adına, çok sayıda
belgenin yer aldığı bir kitap yayımlattı: 'Aliye
Divanı Harb-i Örfîsinde Tedkik Olunan
Mesde-i Siyasiye Hakkmda lzahat.'
Şerif Huseyın'in oğullanndan Fa>sal'a (son-
radan ilk Irak kralı) Cemal Paşa'nın karargâ-
hında görev verilmişti. Ayaklanmanın başla-
masından kısa bir süre önce Faysal, Kanal se-
ferine katılacak mücahitleri getirmek için izin
isteyip ayrıldı.
Faysal geri dönunce Şerif Hüseyin Bâbıâ-
li'ye Öıükumete) başvurdu; Tebuk de içinde ol-
mak üzere Medine ile Hicaz'ın —yöneticilik
babadan oğula geçmek koşuluyla— kendi so-
yuna 'Hicaz Emareti (Emirligi)' adıyla veril-
mesini istiyordu. Hukumet bunu kabul etme-
di.
Ayaklanmanın başlayacağı, Medine Muhafızı
ve Kumandanı Basri Paşa'dan öğrenildi.
Dördüncü Ordu Karargâhı'nda yapüan top-
lantıda Mekke ve Medine'yi kurtannaîc,
Suriye-Medine demiryolunu korumak amaay-
la bir "Hicaz Seferi Kuvveti" haznianması so-
runu göruşuldu. Kuvvete kaymakam (yarbay)
İsmet Bey'in (İnönü) komuta etmesi öngörii-
lüyordu. Enver Paşa, o zaman 32 yaşında bu-
lunan İsmet Bey'in bu iş için çok genç oldu-
ğunu ileri sürerek komutanlığa Mustafa Ke-
mal Paşa'yı atadı.
Mustafa Kemal, "Degil Hicaz'a asker sevk
etmek, hatta oradaki askerieri de geri almak
ve kuvvetleri verimsiz jönlere dağıtmamak"
gerektiğini savundu. Onun görüşü kabul edi-
lerek Medine'nin boşaltılmasına karar veril-
di. "Tam bu karara vanldığı anda bir arua se-
bebiyle elektrikler sönüoce, hele Cemal Paşa,
birden sarsılır. Bu ışık sönüşü ile ifgraniı^ bo-
guluş, ona, kutsal lüta ile Medine'yi terk et-
mek için aknktan karara karşı, kendOerini löb-
metleyen Uahi bir işaret gibi goninür. (...) Hi-
caz'ın boşaltılmasından vazgeçilir."
Bunun üzerine Dörduncu Ordu Kumandan
Vekili Fahreddin Paşa Medine'ye gönderildi.
Şerif Hüseyin'in oğullan Afi ve Faysal'ın ba-
şında bulunduğu birliği Sultanî Yolu üzerin-
deki Avalî Kuyusu denilen bölgeyi ve Cehen-
nem Dağı'aı haziranın ilk günlerinde işgal et-
meleriyle ayaklanma başlamış oldu. tsyancı-
lar, aynı günlerde, Medine've gelen bir trene
Muhit'te ateş açular.
Araplarda Osmanlı kuvvetleri arasındaki
çarpışmalar Birinci Dünya Savaşı boyunca sü-
recekti...
Şerif Hüseyin, ilk ayaklanma bildirisini 27
haziranda yayımladı. Bunda lttihatcılara yö-
nelik suçlamalar da yer ahyordu:
"Saltanat-ı Seniyye başkentinde Sadrazam,
Şeyhiilislam ve butun vezirler ve ileri getenle-
rin gözıi önünde yajımlanan tçtihat gazetesi,
Siyer-i Nebevi>e>i (Peygamberin yaşamını an-
latan kitap) utanç duyulacak sozlerle aşağı-
lamakUn çekinmedigi gibi, itiraza agramayı-
şıadan cesaret alarak Knran âyetlerini kaldır-
•ıaktan da çeidnmemiş, 'Liz-zekeri müslü
hazzi] ünseyeyn' şekündeki kutsal dogmayı kiı-
çrimseyerek mirasto eşitligi öngönnüstür."
Çekirge yiyoriardı...
Âüye Savaş Divanı kararıyla idam edilen-
ler üzerinde de durulan bildirinin sonunda,
tam bağımsızlığın sağlandığından söz edil-
mekteydi:
"tslaın dinini ve kavmimizin gelecegini It-
tibatçılann elinde ojuncak olarak bırakama-
yız. Cenab-ı Hak milletimize ayanıkhk ihsaa
buyurdu ve sonuçta miUetimiz kendi çauşma-
sıyla bağımsızlıgını sagJamış ve askıntı olan
ltüaat memorianyla lcnvvetlerindeB memle-
keti tenüzkdikten sonra hiçbir dış kuvveün et-
kisine dayanmayarak tam ve mutlak bir ba-
gımsızlıga kavuşınuslardır."
Şerif Hüseyin'e bağlı kuvvetler ilk önemli
başarıyı KızıkJeniz kıyısındaki Cidde'yi işgal
ederek sagladüar. Kızüdeniz, Ingiltere donan-
masımn egemenligındeydL 14 temmuzda Mek-
ke"yi ele geçirdiler; 23 eylülde de Hicaz Vali
ve Kumandanı Galip Paşa'mn 2 bin askerle
koruduğu Taif kuşatıldı. Üç ayı aşkın bir di-
renişten sonra Taif de düştü.
Dindar bir zat olan Fahreddin Paşa, kuşa-
tılan Medine'yi ^yukarıda görilldüğü gibi—
sonuna kadar savundu. Ama ne yoksunluk-
,1ar pahasına.-. Paşa'nın karargâhında istihba-
rat subayı olarak bulunan Naci Kâşif Kıcıman,
7 haziran tarihli uzun bir "günluk emir"i ak-
tanyor. Burada "Çekirge haklanda tavsiyder"
yer almaktadır:
"Çekirgenin serce kuşundan ne farkı var?
Yalnız tuyü yok... O da serçe gibi kanatlı ve
uçuyor. Bitki ile besleniyor. Serçe gibi buysoz,
serçe gibi asabi... Yediği şeyleri özenle seçiyor
ve temiz şeyler yiyor. Hicaz, Asir, Yemen ve
Afrika Araplannın başlıca besini çekirgedir.
Bedeviler saglanüık ve rindeülderini, çeviklik-
lerini yedikkri çekirgelere borçludurlar. Çe-'
kirgeyi deve ve becinler de bıiyük bir zevkle
yiyorlar. Etkin ve kesin olan sa|altıcı özellik-
leri —dizieruun bagı çözülenlere, zayıflara, be-
densel hasuhklara, basuriulara— büyük et-
kisi vardı.
Çekirgeyi doktorianmıza incelettirdim.
Bunlar, inceleme sonucuoda çekirgeden bü-
yük ovguyle söz etmekte, sağalucı ve besin
özelliklerini saymakla bitirememektedûier.
Din karargâh sofrasında 'Çekirge tavası'
vardı. Arkadaşianmla birlikte pek tatlı yedim
ve bunu dil konservesinden daha iyi buldıun.
Hele zeytinyağı ve limon suyu ile salatası pek
nefıs oluyor.
Hangi bolgeye çekirge duşerse, tarif ettjgim
gibi yararlanılmasını ve bana da hediye ola-
rak çekirge gönderilmesini arkadaşlarundan
rica ederim."
Gerçekten de Seferi Kuvvetler Karargâh
Müfrezesi'nde hazırlanan çekirge tavası önce
kumandan paşaya sunulmuştu...
Sıtma, skorpit gibi hastalıklar da almış yü-
rümüştu...
Kutsal kentin savunmasına Osmanlılar bü-
yük önem veriyorlardı. Bestelenen marş ordu-
da, okullarda sürekli söyleniyordu:
"Bırakmayız Medine'de yatanı, N
Can veririz, kurtannz vatam."
Şerif Hüseyin, 2 Kasım 1916'da kendini
"ArabisUn Krah" ilan etti. Fransa ve tngilte-
re, bölge üzerindeki planlan dolayısıyla bu-
nu onaylamadılar. Uzun pazarlıklar sonucu,
ocak 1917'de "Hicaz Kralı" ilan edilecekti...
lngilizler, ayaklanmayı desteklemek amaay-
la, 24 Kasım 1916'da Kızıldeniz kıyısındaki el-
Vecih'te bir üs kurdular. Buradan isyancılara
para ve silah gönderilıyordu.
Çarpışmalar surüp giderken Araplar Suriye-
Medine demiryolunun kesilmesine yönelik sa-
botaj hareketlerini hızlandırdüar. Lokomotif-
ler, katarlar bombalanıyor; vagonlara baskın-
lar düzenlenıyor; raylar kullanılmayacak du-
ruma getiriliyordu. Osmanlılar, trenle üç gün-
de aşılabilen bu yolu korumak amacıyla, çe-
şitli noktalara 20 bin asker serpiştirmek zo-
runda kaldılar. Bu kuvvetler de saldınya uğ-
ruyor, ulaşım hep aksıyordu.
Şimdi tngih'z casusu Lawrence de sahneye
çıkmıştı...
Intelligence Service tarafmdan yetiştirilen
Lawrence, 1916'da lngilizlerin Mısrr'daki Doğu
Işleri Sorumlusu Storrs'la bırlikte Cidde've gel-
di. Emir Faysal'la görüştükten sonra Arap
ayaklanmasında önemh roller oynamaya baş-
ladı. Bir yandan Araplarla lngilizlerin siyasal
ilişkilerinı duzenliyor, bir yandan demiryolla-
ruıa sabotajlara girişiyor, öte yandan Arap
şeyhlerine ve Şerif Hüseyin'e tjigilizlerin gü-
cünü kanıtlamaya çalışıyordu. Osmanlı ordu-
sundan kaçan Arap kökenli askerlerin isyan-
cı birliklerde görev almasını sağlayan da oy-
du.
Araplar, kendileri gibi giyinen bu becerikli
ajana Seydi Lawrence ya da "ekAvrens" di-
yorlar ve neredeyse bir büyücü gözüyle bakı-
yorlardı.
1918'de gUcünün doruğuna ulaşan Lawren-
ce, 300 bin steriinlik ödeneği, 700 develik tn-
giliz ulaşım koluyla Faysal üzerindeki etkisi-
ni iyke arttırmıştı. Seksen silabiı askerden oiu-
şan özel bir muhafız gucü de vardı artık. Rüt-
besi yarbaylığa yükseltilmişti...
1917 temmuzunda Araplar, Hicaz kıyısın-
daki tngiliz donanmasının ve Lawrence
>
in yar-
dım ve işbirliğiyle, Akabe'yi de ele geçirdiler.
Mondros Ateşkesi ımzalandığında, basan-
. b gerilla hareketlerini sürdurüyorlardı.
Çok sayıda güçsüz devlet
Savaş sonunda tngiliz generali Allenby, Fay-
sal'ın ordulannı işgal edilen şehirlere sokma
politikası uygulamaya yöneldi. Ancak, Orta-
doğu'yu tngiltere'yle birlikte masa üzerinde
paylaşmış olan Fransa buna karşı çıktı. So-
nuçta Irak, Filistin ve Maveya-yı Ürdün Ingi-
üz, Suriye ve Lubnan Fransız mandası altına
ahnda. "Filistin'de Museviler için nlusal bir
ynrt karnlması" girişimi 1917'de başlamış ve
bu tngılizlerce olumlu karşılanmıştı...
Ortadoğu, savaştan sonra da yıUarca çal-
kantı içinde yaşadı.
önce Arap şeyhleri bırbirleriye çarpıştılar.
Ardından Şerif Hüseyin Hicaz, oğlu Faysal
Irak krah oldu. Ortanca oğul Abdullah, tn-
gilizler tarafmdan Ürdün'de bir emirliğe ge-
tirildi.
tngilizler ve Fransızlar, Ortadoğu'da güçlü
bir devlet kurulmasından yana değülerdi. On-
lann çıkarian, çok sayıda güçsüz devletin var-
lığına dayanıyordu.
Çok geçmeden Vahabi şeyhi lbnüssuut,
Mekke üzerine yürüdü. tngilizler bu kez ona
yardım ediyorlardı. Kutsal kentler Vahabüe-
rin eline geçti, tslam büyüklerinin mezarlan
tahrip edildi. Hüseyin'le ailesi ve oğlu Ali Kıb-
rıs'a sığındılar, orada öldüler, Irak kralı Fay-
sal, lngilizlerce zehirlendi. II. Faysal, Irak ih-
tilâlinde yakınlanyla birlikte öldürüldü. Ür-
dün'de kalmış olan Abdullah ise Kudüs'te,
ömer Camisi kapısında öldürüldü. Yerine ge-
çen Tallal, akıl hastalığı dolayısıyla uzun yıl-
lar tstanbul'da, Ortakoy'deki Şifa Yurdu'nda
yaşadı. Haşımı ailesinden geriye yalnız Ürdün
Krah Hüseyin kaldı...
üayİMsdilen savaş