22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 EYLÜL 1990**** FUipinler'de gösteri "figfiZ olan üsler görüşmelerinden önce solcu öğrenciler ABD Ulusla- rarası Kalkınma Ajansı (USAID) önünde nüldeer silahlan pro- testo gösterileri düzenlediler. Bütiin vücutlan ve yiizlerini kaplayan iskelet giysileriyle gösteri yapan öğrenciler, ABD'nin Filipinlerdeki iıslerde nükleer silah depolayacağını, bu nedenle de ulkelerinde ABD üsleri istemediklerini taşıdıUanm pankart- lar ve atnklan sloganlaria duyurdular. (Fotograf: AP) Ifeniçeltek'te yangın sönüyor MERZtFON (AA) — "Grizu faciası"nın yaşandığı Yeniçeltek Kömür Işletmeleri'nde, cesetleri çıkarma çahşmalan sırasında baş- layan yangının etkisinin azaldığı bildirildi. Yeniçeltek Kömür Işlet- mesi Müdürü Atilla Metin Tüb- lek, 7 şubatta meydana gelen "Grizu faciası" sonucu ocakta kalan 58 işçinin cesedini çıkarma işlemleri sıraanda çıkan yangın yüzünden çalışmaların aksadığı- nı hatırlatarak şunlan söyledi: "Cesetleri çıkaracağınuz bir sıra- da beklenmedik yangın çalışma- mızı engelledi. Yangının söndü- rülmesi için daha önce kaldırılan barajlar yeniden kuruldu. Şu an- da yangının etkisi azaldı. Baraj- larda dolgu çahşmalan yaparak ocağa hava girmesini önlüyoruz. CUMHURÎYET/19 İspanya'da kraliyet düğünü an Carlos'un yegeni Simoneta Gomez de Acabo önceki gün Ma- jorca adasında yapılan görkemli bir diiğünle Jose Miguel Feraandez Sastron'la evlendi. Dügünde Kral Juan Carlos'un ye- ğeniyle hiç durmadan fısıldaştıgım görenler kralın yeni evlilere evlilik dene>imlerine davanaıak ögütler verdiği bicuninde yorum- landı. (Fotoğraf: AP) Çevre için vakıf ANKARA (AA) — Devlet Ba- kanlığı'nın temmuz aymda valilik- lere gönderdiği genelge doğrultu- sunda, bütün illerde çevre koruma vakıfları kuruluyor. 34 ilde vakıf kurulurken 37 ilde kuruluş çalış- malan son aşamaya geldi. Çevreden sorumlu Devlet Baka- nı Vehbi Dinçerler'in valilere, iller- deki çevre sorvnlannın çözülme- si amaayla çevre koruma vakıflan kurulması için gönderdiği genel- geden sonra başlatılan çalışmalar sürüyor.Vakıf kunılan üler şunlar: Ankara, lzmir, Bolu, îçd, Si- nop, Uşak, Muğla, Kastamonu, Bitlis, Kırklareli, Elaağ, K. Ma- raş, Yozgat, Eskişehir, Burdur, Isparta, Rize, Gümüşhane, Kütah- ya, Karaman, Aksaray, Konya, Nfanisa, Tünceli, Kars, Erzurum, Ağn, Erzincan, Muş, Kayseri, Niğde, Kırşehir, Aydın. Dev elma çürümedi\New York ABD'nin "Dev elma"sı olarak anılan bir kent. Bu kentte geçen yaz aylannda şiddet olaylan akıl almaz oranlan bulunca kentliler "dev elma"lannın çüriimeye başladıgı korkusuna kapılmışlardı. Kent sakinlerinin bir lusmı şimdi bu imajı silebilmek amacıyla kendilerinin aslında ne kadar yardım- sever, ne kadar sevecen insanlar olduklannı kanıtlamak için kam- panya açtılar. Ama kampanyanın dozu biraz fazla kaçmış olacak ki geçen gunlerden birinde kentin göbeğinde sokak ortasında ada- mın biri göziinden kontak lenslerinden birini düşiirünce lensi bul- mak için çevredeki kim varsa seferber oldu. (Fotoğraf: AP) HABERLERIN DEVAMI OLAYLARIN ARDENDAKI GERÇEK(Baftarafı 1. Sayfada) sosyal adalete ve demokrasiye bağlı ulkelerin yönetimleri, bu gibi değişimlerde halkm geçim düzeyini de dikkatle izierler. Yö- neümler izlemese de toplusöz- leşme ve sendikaaltk düzeni içinde çalışan kitleler haklanm aramak ve sağlamak olanakla- rına sahiptirler. Eğer bir ülkede ekonomik gidiş iyi değilse ve enflasyon oranı yüksekse bun- ların yükünü adaletli ve denge- li biçimde paylaşmak gerekir. Türkiye de ise böyle bir den- geye değer verilmediği gibi, "or- ta direk" diye anılan dar gelirli kitlelere gün geçtikçe daha çok yük vurulmaktadır. Gerçekte halk yüzde 80'iyle ANAP yönetiminin karşısında- dır, kamuoyu yoklamalan bunu vurgulamaktadtr. Ancak 12 Ey- lül'ün antidemokratik baskı ya- salan arasına sıkışmış kitleler kı- pırdayamıyorlar. Yalmz bıçak kemiğe dayandığı anda, yasalan zorlayan direnişler ortaya çıkı- yor. Zonguldak bölgesinde Türkiye Taş Kömürii tşletmele- ri'ndepatlak veren son eylem bir örnektir. Genel Maden-tş Sen- dikası 'yla toplusözleşme masa- sına oturmuş yeraltı işçilerinin boykotu, üzerinde önemle duru- lacak bir uyarıdır. Yeraltmda çalışan maden iş- çisi en ağır işi yapan emekçidir. Bu bölgede çoğu zaman işçi bir ay çalışır, bir ay çalışmaz. Orta- lamaticret450 bin liradır; eğer emekçi bir ay çalışıp bir ay ça- lışmazsa, ucret yanya düşmek- tedir; her şeyi göğüsleyerek sü- rekli ocağa inse bile ayda 450 bin liranın bu pahalılıkta bir ai- leyi geçindireceğini kimse ileri süremez. Eylülün 17'sinde okul- lar açılacaktır İşçi 1 milyon tu- tarında avans istemiştir; çocu- ğun okul masraflan ancak böy- lece karşılanabilecektir. Yöneti- ciler işçinin istemlerini reddedin- ce, yaklaşık 30 bin emekçi eyle- me başlamıştır. Eylem biçimi ne olursa olsun, emekçilerin sorunlanna anlayış ve sevecenlikle eğilmek gerekir. Akbulut hükümeti, acaba iş- çilerin sorunlanna anlayış ile mi eğilecektir, yoksa ötekiler gibi bu konuyu da Cumhurbaşkam özal'a bırakıp Çankaya'nın emirlerini mi bekleyecektir? Bilinemiyor. Bilinen, çoktan beri unuttu- ğumuz halkın sorunlarıdır. Bu halk, sorumsuz Cumhurbaşka- m özal, Basra Körfezi krizinde Irak'a ambargoyu en önce baş- lattı diye ANAP iktidanna oy verir mi? • • • Maden işçîleri ocağa inmedi(Baştarafi 1. Sayfada) sendikanın diğer yöneticileri işyer- lerine dağılarak bütiin gün uyele- riyle ve TTK yöneticileriyle göriış- tüler. Maden işçileri bu girişimlere karşın "bizim işimiz işverenle" diyerek eylemlerini sürdürdüler. Sendikacılann avans sorununa çözüm bulunması için TTK Genel Müdür Yardımcısı ile görüştükle- ri, Genel Mudür Yardımcısı'nın konuyu dün Istanbul'da bulunan Genel Müdur Zekai Akcan'a ak- tardığını ancak "İşçiler haklı ama para yok. Hükümetin para tatasis etmesi gerekir" yanıtını aldığı öğ- renildi. Genel Maden-tş yöneticileri di- renişe yol açan avans verilmeme- si konusunda şu açıklamayı yaptılar: "Toplnsozleşme görüşmeleri sürerken tabandaki üvelerimizden gelen haklı istekler dognıltnsun- da TTK ve MTA işverenlerine ya- alı olarak başvurup her ay için bi- rer milyon lira tutannda avans is- tedik. TTK'ya gönderdiğimiz 20.8.1990 tarih ve 1401/4 sayılı yazımızda agır ve güvenliksiz iş şartlannda yetersiz ücretle çalışan üyelerimizin okul ve mevsimlik ihtiyaçlannı karşılamak iizere ve 1 Temmuz 1990dan itibaren ala- caklannda kesilmek Uzere avans istedigimizi belirttik. Buna karşı- lık TTK adına Genel Mödür Ze- kai Akçan ve Genel Mudür Yar- dımcısı Necati Yirmibeşoğlu tara- fından gönderilen 6.9.1990 tarihli cevap yazısında avans verilmesi- nin mümkiın gorulmedigi bildiril- di." Genel Maden-tş yöneticileri TTK toplusözleşme görüşmeleri- nin üçüncü turunun başladığını, bugune kadar 105 maddelik top- lusözleşme taslağının 62 madde- sinin kabul edildiğini bildirdiler. Sendikacılar taraflann görüşme- si için tanınan yasal sürenin 21 ey- lülde tamamlanacağını da söyle- diler. Genel Maden-İş Sendikası Ge- nel Başkanı Denizer maden işçi- lerinin direnişi konusunda Cum- huriyet'e yaptığı açıklamada, "tş- çilerin toplusözleşme imzalanınca alacaklan farklara mahsuben is- tediğimiz birer milyon liralık avansın hiçbir gerekçe gösterilme- den reddedilmesi üyelerimizin tep- kisine yol açtı. Avans isteginin reddedildiğini duyan isçiler ken- diliklerinden ocağa girmeme ka- ran aldılar. Sendikamızın bu ko- nuda alınmış bir karan yok. Bu konuda sendika olarak taraf de- ğiliz. Olayın muhatabı işverendir. Eylem nedeniyle işverenle yaptı- gımız göriişmede 'sendika olarak üzerimize duşen görevi yapaca- ğımızı' (aahhüt ettik. Üyeierimizle konuşuyoruz. Onlan ikna etme- ye çahşıyoruz. Ancak bunun kar- şısında işverenin vurdumduymaz tavn devam ediyor" dedi. Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Genel Müdür Vekili Vahit Çeliker ise AA muhabirine yap- tığı açıklamada toplusözleşme gö- rüşmelerinin sürdüğünü hatırlata- rak "İsçilerin eylemini anlamsız bulduğunu" soyledi. Çeliker, "tş- çilerin isleklerine bu safhada ce- vap vermeye yetkili degiliz" de- di. Öte yandan Türkiye Maden-tş Sendikası Genel Başkanı Hasan Hiiseyin Kayabaşı da toplusözleş- me görüşmeleri süren kendi üye- leri için ayru şekilde avans isteğin- de bulunduklarını ancak sonuç alamadıklannı söyledi. Kayabaşı dün girişimlerine karşın konuyla ilgili bakanlara ulaşamadıklannı söyledi. öte yandan Sosyalist Parti Ge- nel Merkezi'nden yapılan konu- ya ilişkin yazjb açıklamada şu de- ğer lendirme yer aldı: "Bugün en çok ezilen ve sömü- rülen maden işçileri haklıdır. Ye- rin binlerce metre altından canı pabasına kömürii çıkaran isçiye ayda 350 bin TL. ödemek zulüm- dür. Çocugunu okula göndermek için istediği avansın reddedilmesi ise katmerü zulümdtir. Şimdi ma- den işçilerinin sözleşme dönemi- dir. Ve sözleşme görüşmeleri tı- kanmısür. Maden isçisi bugün en az belediye isçisi kadar aylık al- mak istiyor. İşçi bu talebinde ka- rariıdır. Dün geceki eylem bir uyandır. tşveren ve kamuoyu bü- melidir ki hakh istekleri yerine ge- tirilmczse madencilerin büyük grevi geliyor." TTK Genel Mudürlüğü'ne bağ- lı 5 müessese mudürluğünde çalı- şan maden işçileri A ve B diye iki gruba aynlıyorlar. Her grupta ça- lışan işçiler, ocaklarda bir ay ça- lıştıktan sonra, bir ay da köyle- rinde dinleniyorlar. Ocağa girme- me eylemi yapan B grubu işçileri bugün bir aylık çalışma süreleri- ni doldurarak köylerine gidecek- ler. Maden işçileri, avans alama- dıklan takdirde bugünkü maaşla- rım da almayacaklannı soylüyor- lar. Bugün 16.00 vardiyasına gi- recek A grubu işçilerinin de eyle- mi surdürecekleribelirtiliyor. Özal: Haburda yaşanan insanlık dramı VEDAT YENERER ERGUN AKSOY HABUR — Cumhurbaşkam Turgut Özal, Körfez krizinin bir insanhk dramına yol açtığını be- lirterek "Bundan sonra da bu gi- bi hadiseleri yapanlar, çok şey ödeyeceklerini bilmelidirier. Yok- sa kimi kalkıyor 'cihat' diyor, şu diyor bu diyor. Cihat peşinde ko- şanlann Müslüman insanlan se- fil etmeye haklan yoktur" dedi. özal ve Bangladeş Devlet Baş- kanı Muhammed Erşad, dün An- kara'dan Diyarbakır'a, oradan da Habur'a geçerek Kuveyt'ten gelen Asyahlar için kurulan çadırkenti ziyaret etti. Burada yaşayan 5 bin kadar Bangladeşlinin büyuk teza- hüratıyla karşılanan özal ve Er- şad, kamptaki sağlık, bannma ve temizlik hizmetlerini inceledi ve çadırlarda yaşayanlarla sohbet ettiler. Cumhurbaşkam özal, Erşad ve beraberindekiler, dün saat 14.55'te üç askeri helikopterle Habur konaklama tesislerine gel- diler. Habur Gümrükler Başmü- dürlüğü binasında bir süre dinle- nen ^izal ve Erşad, çadırkentte yaşayan Bangladeşlilere ayrı ayn hitap ettiler. Erşad, sık sık Bangladeşlilerin tezahüratı ile kesilen konuşmasın- da, Bangladeş ve Türkiye'nin iki dost ülke olduğunu ve Türk hü- kümetinin kendilerine yardım için elinden geleni yaptığım belirterek yurttaşlarından yetküilere zorluk çıkarmamalarını istedi. Erşad, "Burada kaldığınız sürece iyi dav- ranın, kavga etmeyin, Türkiye'- 'GEÇMtŞ OLSUN' — Cumhurbaşkam Turgut Özal ve konuk Devlet Başkanı Erşad, BangladeşUlerin banndırıldıgı çadırkentte Kızılay tarafından kurulan sağlık merkezini de ziyaret ettiler. Özal ve Erşad burada yatan hasta bir Bangladeşliye "geçmiş olsun" dileginde bnlundular. Irak smırma yakın takip (Baştarafı l. Sayfada) dildi. Bu arada Turgut Reis ve Fa- tih firkateynlerinin de Ege*de ha- zırlık niteliğindeki atış tatbikat- lannın sürdüğü kaydedildi. Hava Kuvvetleri Komutanlığı- na yakın kaynaklardan edinilen bilgiye göre 2. Taktik Hava Kuv- vet Komutanlığı bünyasinde, yak- laşık 150 uçaktan oluşan bir güç bulunduruluyor. Kaynaklar, böl- gedeki Diyarbakır, Malatya Erhaç ve Batman üslerinde konuşlanmış bulunan "darbe ve bombardunan rdolanmn" F-100, F-104 ve F-4 fı- lolanndan oluştuğunu kaydettıler. Bu arada RF-4 ve RF-5 keşif uçak- lannın da bölgede bulunduruldu- ğu bildirildi. Merzifon'daki F-5 uçaklannın da Batman'a kaydınl- dığı ifade edildi. Hava Kuvvetleri Komutanlığı- na yakın kaynaklar, bölgede bu- lunan darbe ve bombardıman fi- lolarının, Sparrow, Sidewinder, Falcon, AS-12, Bullpup ve Mave- rick füzeleri atabildiğine de dik- kat çektiler. Kaynaklar, bölgeye F-16 filolarınm kaydırümasının söz konusu olmadığım belirtirken, "Buradaki üsler F-16 uçaklannın iniş ve kalkışına müsait degil. Ola- sı bir harekâtta uçaklar ya Anka- ra'dan ya da tnciriik Üssü'nden hareket edebilirier" dediler. •\KALBİNİZİ KORUYUN GÖĞSUNUZDE AĞRI VE YANMA VARSA , TÜRK KALP VAKFI Muayene.Teşhıs.Tsdavı. Konlrol Laboraluvar. Rönlgen 175 12 44/45 - 146 58 66 Bölgenin hava savunması için Rapier füze sistemlerinin de kay- dırıldığını kaydeden yetkili çevre- ler, rampa sayısı konusunda ise bilgi vermediler. Aynı kaynaklar, Hava Kuvvetleri'nin harp stokla- nnın halihazırda bazı füze sistem- leri için yeterli, bazı sistemler için ise yetersiz olduğunu söylediler. Milli Savunma Bakanhğı'na ya- kın kaynaklardan edinilen bilgile- re göre ise bölgede halihazırda bir "teyakkuz" hali söz konusu değil. Ancak 2. Ordu'nun ve sınır böl- gesine yakın birliklerin, tüm ha- zırlıklan da tamamlanmış durum- da. Bölgeye Batı bölgesinden bir- lik kaydınünasının söz konusu ol- madığını bildiren MSB çevreleri, Güneydoğu Anadolu'da bulunan Türk askerinin, Irak'm Türkiye sı- nırına kaydırdığı bildirilen asker sayısmdan daha fazla olduğunu da söylediler. Askeri kaynaklar, hafta içinde Gölcük Üssü'nden demir alan Turgut Reis ve Fatih firkateynle- rinin Ege Denizi'ndeki tatbikatla- rının ise sürdüğünü bildirdiler. Kaynaklar, gemilerin "harbe ha- zırhk nitriiginde abş tatbikaünda" bulunduğunu kaydettiler. Askeri çevreler, her iki firkateynin atış tatbikatlannın bugün sona erece- ğini de sözlerine eklediler. Asker gönderilmesi Bu arada Milli Savunma Ba- kanlığı çevreleri, hükümetin böl- geye asker gönderilmesi konusun- da Anayasa Mahkemesi'nin kara- nnı beklediğini soylediler. Anaya- sa Mahkemesi çevreleri ise SHP'nin hükümetin aldığı izinle ilgili olarak yaptığı başvurusunun raportöre verildiğini, çalışmaların sürdürüldüğünü belirttiler. de iyi bir imaj bırakın. Ben ken- dim ve bepiniz adına Türkiye Cumhurbaşkanı ve halkına çok teşekkür ederim. Allah Türk hal- kım korusun" dedi. Kendisini dinleyen 5 bine yakın Bangladeş- linin "Yaşasın Bangladeş, yaşasın Türkiye" ve "Bangladeş-Türkiye el ele" diye bağırması üzerine Er- şad, bu sloganları kendisi de tek- rarladı. Daha sonra Bangladeşlilere hi- tap eden Cumhurbaşkam Turgut özal da Kuveyt'te olanlara çoii. üzüldüğünü belirterek "Devlet başkanınıza da sövledim, befld bu kriz bitince sizin kayıplannızın karşılanmasının bir yolu Irak ya da Kuveyt tarafından bulnnabilir" dedi. "SeJamünaleyküm" diye başladı- ğı tngilizce konuşmasında, 60-70 uçağın önümüzdeki günlerde Bangladeşlileri Diyarbakır'dan Dakka'ya taşıyacağını hatırlatan Cumhurbaşkam Özal, "Dünya- nın geri kalanının üzerine düşeni yapacağını umuyoruz. Biz Türki- ye olarak, yani kardeşiniz olarak elimizden geleni yapacağız, kaygılanmayın" dedi. Özal, Bangladeşliler dışında 100 bine yakm Pakistanh, Filipinli ve di- ğer ülkelerin yurttaşlannın da mağdur durumda olduklannı ifa- de etti. Daha sonra iki devlet başkanı, yanlarında Birleşmiş Milletler'in Türkiye Temsilcisi Edmund Cai- ne, AT Ankara Temsilcisi Van Rij ve Kızılay yetkilileri olduğu hal- de kampta 40 dakika süren bir ge- zinti yaptılar. özal ve Erşad, Kı- zılay Sağlık Merkezd'ndeki hekim- lerden çadırkentte konaklayanla- nn durumu ve gereksinimleri hak- kında bilgi aldılar, bazı Bangla- deşlileri çadırlarında ziyaret ede- rek görüştüler. Daha sonra da ça- dırkentte dün ilk kez öğle yemeği olarak verilen etli pilavdan tattı- lar. Bu gezinti sırasında Özal ve Erşad'ın peşinden yurüyerek sevgi gösterisinde bulunan Bangladeş- liler, alınan sıkı güvenlik önlem- leri çerçevesinde görev yapan özel tim tarafuıdan devlet başkanlann- dan ayrı tutulmaya çalışıldı. Cumhurbaşkaru özal, Habur'- daki hac konaklama tesislerinden ayrılmadan önce kısa bir basın toplantısı yaptı. Kuveyt'ten gelen Bangladeşlilere yardım etmenin bir insanhk borcu olduğunu söy- leyen Özal, "Bu insanlar Ku- veyt'e, Irak'a, kendi hayatlanm kazanmak, fakir memleketlerin- deki ailelere para göndermek üze- re gitmişlerdir. Biz bunlann ha- linden çok iyi anlanz. Seneler ev- vel bizim Almanya'ya gidip köy- lerine para gönderen insanlanmız da bunlar gibiydi" dedi. Körfez krizinin milyonlarca insanın ha- yatını etkilediğini, kazancını kay- betmesine neden olduğunu vurgu- layan Cumhurbaşkam, şöyle de- vam etti: "Onun için şunu söyleyebiU- rim; bu hadise hakikaten bir in- sanhk dramıdır. Bütün dünyanın buna başka gözle bakmaması la- zım. Şimdi bir ülkenin yaptığı bir hareketin ne kadar insanlara te- sir ettigini çok iyi görüyoruz. Aşa- ğı yukan 1.5 milyona yakın insan yollara düşmüştür. Bunlann bir lusmı yollarda hayatını kaybede- cek, ondan sonra memleketlerine nasıl dönecekler? Döndıiklerinde ne yapacaklar?" Türkiye'deki Bangladeşlilerin durumunun Ürdün'dekilerle kı- yaslanamayacak kadar iyi oldu- ğunu da belirten Cumhurbaşka- nı özal, Avrupa Topluluğu ve Birleşmiş Milletler'in yaptığı kat- kılann yanı sıra, Türk hüküme- tinin de Bangladeşlilere yardım amacıyla büyük harcamada bu- lunduğunu belirtti. Cumhurbaşkam, daha sonra Ali Hamaney'in cihat çağrısı ko- nusundaki bir soruyu yanıtlarken, bu çağnmn ambargonun dehnme- sine yol açacağını zannetmediği- ni belirterek "Iran'da farkh farkh göriişler var. Rafsancani'nin de- meçlerine de bakın" diye konuştu. Cumhurbaşkam Turgut Özal ile konuk Devlet Başkanı Erşad, saat 16.30'da helikopterlerle Di- yarbakır askeri havaalamna dön- düler. Cumhurbaşkam özal bu- rada düzenlenen askeri törerde Bangladeş Devlet Başkanı Erşad'ı Türkiye'den uğurladı. Konuk Devlet Başkanı'nı götüren Bang- ladeş Havayolları'na ait uçak, Irak'tan gelen 224 Bangladeşli ile birlikte Suudi Arabistan'ın Cid- de kentine hareket etti. Erşad'ın Cidde'de kalacağı, uçağın oradan Bangladeş'e döneceği öğrenildi. Cumhurbaşkam Turgut Özal da beraberinde Devlet Bakanı Ce- mil Çiçek ile birlikte aynı saatte Ankara'ya döndü. öte yandan önceki günden be- ri Habur'daki hac konaklama te- sislerine kurulan çadırkentte ince- lemelerini sürdüren Uluslararası Mülteciler örgütü yetkililerinden edinilen bilgiye göre, Kuveyt'in iş- gali sonrasında Irak üzerinden Ürdün ve Türkiye'ye gelen yaban- cı uyruklulara yardım amacıyla bu iki ülkeye 40 milyon dolar yar- dım yapılacak. Bu rakamın ne ka- dannın Türkiye'ye verileceği he- nuz kesinleşmemekle birlikte, bu- nun önemli bir yüzde oluşturaca- ğı ifade ediliyor. NOTLAR Direnç az, beklenti az,umut az... HABUR (Cumhuriyet) — Do- mates, şeftali, biber... Küçük plastik kaplarda etli pilav. ÇeyTek ekmek. Siyah hortumun ucundan kana kana içilen soğuk su. Bütün bunlar için bir saat kuyruk. Kız- gın güneşin altında. Başlara, bel- lere sarılmış kareli kumaşlann renkleri soluk. Körfez'den Cudi Dağlan'na uzanan yolculukların- da onları yalmz bırakmayan tek şey, güneş. Habur Hac Konaklama Tesis- leri'nde kurulu yüzlerce çadınn altında öğle yemeği bir şenlik ol- du. Yoğun bir bekleyişin her gün yinelenen küçük mutluluğu. Biraz sohbet, gülümseme... Sonra çadı- nn gölgesinde belirsiz bir gelece- ği düşleme dakikalan. Uykulu, kaygılı, bıkkın. Kuveyt'ten gelen Bangladeşli iş- çiler arkalarında bıraktıkları Irak yolunu anlatıyorlar: "Korkulu, aç, bir kamyonun tepesinde gün- lerce..." Habur'da kurulan çadır- kentteki yaşam farkh mı? Kendi- lerini Ganj kıyısına ulaştıracak uçaklar için adlarının okunması- nı bekleyen Bangladeşliler yakım- yor. "Türk hükümeti bize fazla bir şey vermedi, yemekler yeter- siz, geceleri üşüyoruz, hastalara öylesine ilaç veriliyor. bakım yok, luvaletler az, su az, hemen dön- mek istiyoruz. Donünce ne ola- cak? Belli degil. Büyük olasılıkla işsizlik. Direnç az, beklenti az, umut az..." Cumhurbaşkam Özal ile Bang- ladeş Devlet Başkanı Erşad'ı ge- tiren helikopter çadırkentin orta- sına inene dek, tam 4828 Bangle- dişli her motor sesinde "Erşad... Erşad" diye kıpırdandı. Yüzler- cesi alana aktı, bekledi, döndu. "Erşad'a ne diyeceksiniz?" her- kesin yanıtı aynı: "Uçak, daha çok uçak göndersin. Dönelim ar- tık. Olsun ne olacaksa..." Yaşamın çadırların içinde uy- ku, çadırların içinde iskambil oyunu, çadırların içinde sohbetle aktığı yerde 130 Kızılay persone- li görev yapıyor. Revirde hekım- ler bir çevirmen yardımıyla dert dinliyor. Karnın mı ağrıyor, ba- şın mı dönüyor? Masamn üzerin- deki kutularından bir iki hap. "Geçmiş olsun..." Çadırkentte Özal ile Erşad beklenirken bir de bakıyorsunuz, "milyaruk" diye övüle övüle bitirilemeyen gezici hastane getirilmiş. Sağlık Bakan- hğı'na ait. Bugüne dek neredey- di? "Habur gümrük sahasında yatırıyordu. Kullanılmıyordu. Gösteriş olsun diye getirildi." Böyle anlatıyor kısıtlı olanaklar- la görev yapan çadırkent hekim- leri. Onlar anlatırken özel tim giy- sileri içinde biri yaklaşıyor. Baş- lar kalkıyor. Uzaklaşıyor o da. Bölgede incelemelerini sürdüren Birleşmiş Milletler Afetler Koor- dinatörlüğü yetkilileri rapor ha- zırhyor. Koordinatörlüğun yapa- cağı yardım, bu rapora göre be- lirlenecek. Önceki günden itiba- ren Diyarbakır'dan her gün beş uçak kalkıyor Dakka'ya... 700 Bangladeşli biniyor bu uçaklara. Hepsi genç erkekler. En az bir haftadır Habur'dalar... Kadınlar çocuklar gelince hiç bekletilmi- yor. Ama sınınn ötesinde, Zaho'- da 15 bin kişi sırada... Orada be- bekler de var, dedeler de, kadın- lar da... Diyarbakır'a oto- büslerle gidiyor Bangladeşliler, E-24 boş şimdi. Bir zamanlar Şanlıurfa'ya, Gaziantep'e uzanan yolda tanker konvoylarıyla ağır ağır ilerleyen trafik yok artık. Tankerlerin arkası sökülüp kasa- lar takılmış. Mersin'e sebze, mey- ve, taşınıyor, petrol yerine... Tan- kercilerin geliri düşmüş. Yoldaki SJezirhan Dinlenme Tesisleri bile payını almış durgunluktan. Gün- lük cirosu üç milyon liraya yak- laşan kafeterya günde 300-400 bi- ni anca çıkanyor.. Üç hizmet gö- revlisi gitmiş, bir kişi kalmış. Kör- fez krizi Kuveyt'ıen Cudi Dağla- n'na uzanan yollarda hayatı de- ğiştiriyor. Değişmeyen tek şey, yakıcı eylül güneşi. GOZLEM UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) çok daha iyi anlaşılır. 12 Eylül öncesi Türkiye, tam bir anarşi ve terör ortamına itilmişti. Bu anarşi ve terör fcrtınası ne zaman başlamıştı? 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'ndan hemen sonral 1974 yılında başlayan terör, o yıl 7 can aldı; 1975 yılında 23'ü sol, 7'si sağ olmak üzere 31 yurttaş öldürüldü, 1976'da ölü sayısı 87'ye sıçradı; öldürülen bu 87 kişinin 60'ı sol gö- rüşlü, 27'si sağ görüşlüydü. Aynı olaylarda 11 bin 160 yurt- taşımız da yaralandı. Bu kanlı grafik 1980 yılında en üst noktasına tırmandı. Yalnızca 12 Eylül 1979 ile 12 Eylül 1980 günü arasında ge- çen bir yıllık süre içinde 2812 kişi öldürüldü. Toplam ölü sayısı ne kadardı? 1974 yılından 1980 ytlına kadar terör olayiannda 5388 yurt- taş öldürülmüştü, öldürülen bu 5388 kişinin 2109'u 'sol', 1286'sı da 'sağ görüşlü' olarak bilinen kesimdendi. Aynı yıllar Ermeni terörünün de başlayıp tırmanma gös- terdiği yıllardır. Bu 1973-84 yılları arasında yurtdışı temsil- ciliklerimize 71 saldırı düzenlenmiş; bu saldınlarda 23'ü dip- lomat olmak üzere 51 kişi öldürülmüştür. Ermeni terörü ds iç terör ile aynı yıllarda yoğunluk kaza- nıyor; ASALA eylemleri özellikle 1980-81 ve 82 yıllarında tır- manma gösteriyor. Olaylan yerli yerine oturtabilmek için terör olayiannda kut- lanılmak üzere Türkiye'ye sokulan silah ve mermilerden yal- nızca ele geçirilebilmiş olanlarm sayılarını da bilmekte ya- rar var. 1978-82 yılları arasında 804 bin 197 çeşitli cins ve marka silah ve 5 milyon 306 bin 34 mermi ele geçti. Yakalanan bu silah ve mermilerin onda dokuzu da NATO ulkelerinde üretilmiştir! 12 Eylül öncesi Türkiye, bilinerek ve istenerek bu anarşi ve terör ortamına sokuldu. Hükümetler, terör ile başa çıkamadılar. Kaldı ki 'MC hü- kümetleri'nin bir kanadı tarafından korunan ve kollanan si- lahlı sağ eylemciler, MİT'te, polis örgütünde ve silahlı kuv- vetlerde küçük rütbeli bazı subaylar arasında da yandaş bu- lup terör eylemlerınde yer almışlardı. Parlamento; gücünü, saygınlığını ve etkinliğini yitirmişti. Siyasal partiler ve liderler tam bir aymazlık içindeydiler. Böyle bir ortamda olanlara hiç şaşırmamak gerekirdi. Bundan sonrası 'yağmurun yağması' gibi doğaldır. Belli ko- şullar belli sonuçları doğurur. Darbe koşulları bir kez oluş- turulunca sonuçlardan da kaçınılmaz. Onemli olan bu ko- şullartn okjşmasına engel olabilmektir. Bilinen kuraldır; yönetemeyeni yönetirler... Yine bilinen bir başka kuraldır: Doğan 'iktidar boşluğunu' gelir bir silahlı güç doldurur... 12 Eylül'de olan da budur. 12 Eylül yönetimine el koyan askerier, soruşturmaları te- rör eylemleri ile sınırlı tutup, bu eylemleri yönlendirenleri yakalamaları gerekırken yapay siyasal davalarla ülkede fa- şizm rüzgârları estirdiler. Bununla da yetinmediler; kâr, faiz ve rant gelirlerini arttı- rıp, emek gelirterini azaltan ekonomik modeli de silah zo- ruyta uygulayarak bugünkü adaletsiz toplum dûzeninin olu- şumunda büyük roller oynadılar. İslamcı akımların gelişmesine de bilerek ya da bilmeye- rek destek oldular. Bugünkü düzenin temelinde "ekonomilerin ve siyasetin militarizasyonu' olgusu yatıyor. Bu gerçeği görmeden ne 12 Eylül anlaşılır ne de bugünler! Bütün bu olaylan ve oluşumları, Ortadoğu olaylan ile bağ- lantılı gönmek doğru, gerçekçi bir yaklaşım olur. ABD, 1970'lerden bu yana Ortadoğu'nun karışacağını, Türkiye 1 ye de bu kargaşa içinde rol vermeyi planlıyordur. Yurtiçinde ve dışındaki terörün 1974 Kıbrıs Barış Hare- kâtı'ndan sonra başlaması rastlantı mı? ABD'nin barış ha- rekâtından sonra Türkiye'ye silah ambargosu koyması rast- lantı mı? Türkiye'ye sokulan silahların onda dokuzunun NA- TO ulkelerinde üretilmiş olması rastlantı mı? 'ASALA' saldınlannın NATD ülketeri başkentlerinde düzen- lenmesi mi rastlantı? Ermeni soykırım savlarının ABD ta- rafından desteklenmesi mi rastlantı? Amerikalıların Türki- ye'yi 1980 de Ortadoğu olaylan için kullanılacak 'ÇevikKuv- vefe katmak istemeleri de rastlantı mı? Siyasal olaylar tek nedene bağlanarak açıklanamaz. Bazı neden ve koşullar, ister istemez ötekilerini belirler ve yön- lendirir. 1974 yılından bu yana olaylan somut olgular ve ve- riler ile yeniden değerlendirdiğimizde 12 Eylül, "7974 Kıb- ns Banş Harekâtı' ile '1990 Ortadoğu bunaltmı' ile bağlantı- lı, bir planlı ve programlı olay gibi görünüyor. ARADA BİR(Baştarafı 2. Sayfada) elinde özgürlüklerini bırakmışlardır. Serkeşlik etmelerinden en- dişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, sonunda dinlemezlerse dö- vün. Devlet işlerini kadınlara bırakan uluslar iflah olmaz. Kadın- lar hep küfrederler" vb. İşte bunlar ve benzerleri karşılaştırılırsa, insan gerçeğine, in- sanın yaşamasına hangisinin uygun, neyin ussal, rahatlatıcı, umut verici, hızlandırıcı olduğu; toplumun hangi ve ne gibi ku- rallarla kurtulacağı, yaşatılacağı, geliştirilebileceği apaçık algı- lanacaktır. Kadın olmadan, kadın haklarındaki eşitlik gercekleştirilmeden toplumcu görüşün de, toplumun da sağlığı kolay sağlanamaz. "Emek"ler, "değer"ler, değerlendirmeler, polıtikalar, ekonomiler, bunlann özgürlüklere ve gelişmelere bağlanabilecek güncel, ta- rihsel koşulları, yansımaları iyi bilinmezse, bilimsel çağdaş yo- rumlarla ele alınmazsa "çağ" değil, "hendek" bile atlanamaz. Öncelikle dinselin, gelenekselin dogmalan, alışkanlıklan, du- rağanlıkları değil; "yeni"nin, insan-toplum çıkarlarının, değişi- min gerekleri, gereksinmelerı iş içinde, göz önünde tutulmalı- dır. Çünkü egemenlik, bilmediğimiz "öte dünyalar"ın değil; ya- şayan ulusundur, halkındır. Çünkü geçerli olan, dize getirici söz- verişler ve zorlamalar değil, düze ulaştırıcı umarlar. öneriler, uy- gulamalardır. Egemenlığin kişi ve azınlık çıkarlarına bırakıldığı yerterde; la- ikliğin, eşitliğin. özgürlüklerin, hakların savsandığı ortamlarda hiçbir insancı kuruluş bizlere ulaşamaz. Önemli olan, insanın somut gereksinmeleridir. Yaşatım için bu gereksinmelere bakıl- malıdır. "Laikliği" dogmalarla algılayamaz, çözemeyiz. Dinler eğer "re- form"u bile yanına yanaştırmıyorlarsa, orada katı, donmuş ku- rallar egemendir O zaman da onlarla birey-toplum yaşantıları gerçeğinde tartışmanın yararı, gereği yoktur. Türk halkının ve yaşantısının tarihine bakınız, onu aslında ka- dın erkek hep bir arada, "laikliğe" yakışır görursünüz. Öyle ise "kadın"a ve "laikliğe", her konuda olduğu gibi din ve politika "be- zirgân'iarının Abbası, iran, Bizans, Fatımi, Hindu, Manu, Osmanlı gözluklerıyle değil; bilimsel, gerçekçi, çağdaş bakışlarla yakla- şılmalıdır..insan onuru, ulus bütüniüğü böyle kazanılır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle