27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABERLER 14 EYLÜL 1990 'LAGANUSTUKURULTAYA DOGRUSHP Inönü'den BaykaPa üç sert uyam(Baftarafı 1. Sayfada) İNÖNÜ — Evet... Bir defa ge- nd sekıeterin, genel başkan ile he- tnen hemen aynı düzeyde olduğu göriinümü genel başkan konuşun- ca, genel sekreterin de konuşma- sı, basına açıklamaları sürekli ge- nel başkan ile birlikte yaptnası in- sanlan bir tereddüte sevkediyor. önetnli olayiaıda genel ba$kan bir açıklama yapıyor, arkasından ge- nel sekreter bir açıklama yapıyor, bazen tersi oluyor. Ve her zaman da aynı şeyler tam söylenmiyor. Bunlar, 'hangisinin söylediği dogrudur' şeklinde bir yanılgıya yol açıyor. Böyle oJaylar oldu. — Bu şundan ım kaynaklanı- yor? Sayın Deaiz Baykal son gun- lerdeki açıklamalannda, sizin ba yotdaki görüşJerüüze karşı, tama- mıyla genel başkana deslek ver- diklerini, aranızda biç bir uyum- sazlngun söz konusu olmadığım, bir anlaşmazlığın olmadığını sü- rekli vurgoluyor. Böyie diyor, u n ı yine de kamuoyunda genel fîkir, sizin ikiye aynlan uygulamalara kadar varan göıüş farklılıklan var_. İNÖNÜ — Evet — O zaman ba iki başlılık' sa- dece içeriye dönük poliükalann iirealmesine neden oluyor denebi- lir mi? Yani parti bu nedenle <ni bütiııı agıriıgıyla bir tiirlu dtşan- ya yönelemiyor? İNÖNÜ — Bu bir iki başlılık- tı. Evet, ama bunun önce nedeni- ne değinmek laam. Partide bir ikincil adamı sürekli destekleyen bir gayret var. Bu gayret öyle bir gayret ki, genel başkanın bir fikri halka rnal etmek için tam mana- sıyla uğraşmasına izin verUemiyor. Çunkü böyle bir davranış olunca o zaman genel başkan o fikri tern- sil ediyor. O fikir genel başkanın SHP lideri İnönü, Ümil Aslanbay, Ciineyt Arcayiirek ve Gencay Şaylan'ın sorulannı yanıtladı. (Fotograf: Rıza Ezer) temsil ettiği fikirdir, partiyi tem- sil ettiği için. Tabii yeni atılımlar böyle olur. Bir fikir ortaya atıla- C?k. genel sekreterlik de onu des- tekieyecek. Ama genel başkan bir sembol olarak kalıyor. tkinci adam geride kalmasın diye, genel başkan yeni bir tema ortaya attı- ğı zaman yeterince deslek görmü- yor. Genel sekreter de başka bir şey söylüyor veya ona benzer bir şey söylüyor. Hadi bakalım bu se- fer genel sekreterlik bütün gücüyle onun fikrini halka tanıtmaya ça- lışıyor. Genel başkan da, aramız- da aynlık olmasın diye, onunki- ne benzer şeyler söylüyor. Tkbii bu şekilde güçlü bir fîkir tanıtması yapamıyoruz. Çünkü tabiat icabı genel başkandan çıkması lazım fikrin. Ben söylemedim herhangi bir şey. Birkaç defa oldu. örneğin kurultayı açış konuşması yapıyo- nım. 'Değişim gereklidir' diyo- rum. 'Değişim yapacağız' diyo- rum. 'Sosyal hayatta, ekonomide, demokrasiyi yerleştireceğiz' diyo- rum. Ondan sonra sayın genel sekreter bir başka açıklama yapı- yor, 'Sanayüeşme esastır' diyor; 'Sanayileşrneye aŞırlık vereceğiz' diyor. O zaman da genel sekreter- lik de şaşınyor. 'Hangisinin üze- rinde duracağız?' diye. 'Hangi an- lamda değişim. Hangisine ağırlık vereceğiz?" diye. Tabii hepsi la- zım. Lazım da, tabii bunlan söy- lerken bazılanna ağırlık vermek lazım. Buna ağırlık verirken, par- tiyi bunun etrafında sembolleştir- mek, partiyi odaklaştırmak gere- kiyor. Bu yapılamıyor. Niye? Çün- kü birliğe, tek goninüme karşı bir mukavemet var... Tek görünüme karşı genel sekreterlikte mukave- met var. Tek görünüm olsa, o za- man ikinci adam meselesi kalkı- yor. Dolayısıyla bunu bir kapalı yanşın önlenmesi gibi görüyorlar. Yani bir anlamda bir genel baş- kanlık yarışı. Bunun bir zararı yok da, bu yanşı her gün yapmak yan- lış. Bu yanşı her gün yapmak bu dediğım sonucu ortaya çıkanyor. Genel başkanın bir konuda etkin olduğunu görürlerse, onu hemen önlemeye çalışıyorlar. Duyulma- sını engellemeye çalışıyorlar. Çün- kü işte o zaman genel başkan ön- deolacak, ikinci adam geride ka- lacak diye. Benirn en çok fark et- tiğim olay işte bu. Partinin fikir- lerini tam manasıyla destekkmek havası yok. Ben onlara uyarsam o zaman daha iyi oluyor. Fakat be- nirn söylediğim bir fikri destekle- mek doğrultusunda gayretler da- ğınık gidiyor. — Sayın Baykal, sizin 'Adaylı- ğınızı koyun' önerinize karşı bir net apklama yapmıyor. Hatta çev- resinden zaman zaman olaganns- tü kurultajda ada> olmama egi- liminin agır bastığı haberleri ge- liyor. Kesinleşmiş bir şey yok, bi- raz spekiUaüf, ama siz nasıl deger- leadiriyorsnnuz? İNÖNÜ — Ben aday olacağını sanıvorum. Baskılarla veya son dakikadaki istekle... Aday olaca- ğını sanıyorum. — Sanmanın da ötesinde bti- yorsunnz dcf il mi? İNÖNÜ — Evet. tstiyonım ta- bii. Bunu daha önce de söyledim. Hep kavga yaratıyor havası ver- mek istemiyorum, ama saruyorum işin mahiyeti bu, yapısı bu, gere- |j bu, parti için yararlı olanı da bu. Bugün (dün) MYK'da yaptı- ğımız tartışma da bunu gösterdi. Şu eğilim var biliyorurn, geçen ku- rultayda oidugu gibi, işte genel başkan var, genel sekreter de var. Birlikte çalışabilirler. Yanlış anla- ma olmasın. Biz genel başkana hiç bir şekilde karşı değiliz. Ne ister- seniz onu yapanz. tşte biraz önce söylediğim güçlüğü yenmek için, onu ortadan kaldırınz. Ama böyle olmaması gerekir. Genel başkan hem fikri üretecek, onun arkasın- dan pazarlamasını yapacak... Pa- zariamasını yapmak partinin gö- revi. Yoksa niye parti var? Yoksa ben otunıp kitap yazanm, fıkri- mi anlatınm. Bir fikrin gerçekleş- mesi için onu kitldere götürmek lazım. Götürmek için gerekli ha- zırlığı onlann yapması lazım. Ama onlar bunu yaparken aynı zamanda bir başka kişinin de kit- lelere gitmesini beraber yapmak istedikleri için olmuyor. Nihayet eski arkadaşlan olduğu için Sayın Baykal'ın kitlelere gitmesini pa- zarlamaya çaüjiyorlar. O zaman da ben 'Yav beni unutmayın' de- yince 'Tamara, hakkınız var, sizi de unutmayalım' diyorlar. Yani bunu söylemiyorlar ama, bu davranışa giriyorlar. Yoksa ba- na saygısızlık gösteren kimse yok. Ama bana saygı göstermek başka şey. Partinin Uerlemesini sağlamak için genel başkanın söylediklerini halka mal edelim. Benim ortadan kaldırmaya çalışuğım şey bu. Ge- nel başkana saygı göstermek; bir defa fikirlerini beğenmiyorsanız olmaz. Genel başkanın riesine say- gı gösteriyorsunuz? Babasına say- SHP'de kıırultay provaları(Baftarafı 1. Sayfada) MYK ve PM üyeleri isterlerse ka- tılacaklar. Baykal'ın, yann lstan- bul'da, pazar günü tzmir'deki bu toplantılara katılması bekieniyor. tnönü'nün toplantılarının daha sonra Adana, Kayseri, Konya ve Adıyaman'da süreceği bildirili- yor. Inönü'nün Mersin'de yapıl- masını düşündüğü toplantımn dün bir karar değişikliği ile Ada- na'ya alınması kararlaştınldı. Genel Başkan tnönü'nün bölge toplantılan yapacağını açıklama- sından sonra, önceki gece Genel Sekreter Baykal'ın MYK'yı top- lantıya çağıracağı haberleri baş- kentte yayıldı. Dün önce memur- ların sendikalaşma haklan konu- sundaki toplantıya katılan Genel Başkan İnönü, öğleye doğnı genel merkeze gelerek MYK'yı BaykaJi dan önce toplanüya çağırdı. Grup Başkanvekili Hasan Fefami Gö- neş'in de katıldığı yaklaşık 45 da- kika süren toplantıdan sonra Ge- nel Sekreter Yardımcısı Adnan Keskin, bastn toplantısı düzenle- di. Keskin, daha önceki MYK top- lantılanndan farkiı bir biçimde görüşmelerin ayruıtılarını basına açıkladı. Keskin, "ToplanOniB giindemi- oİD genel bmşkanca daha önce açıklanmadıgın" belirterek, "Ge- nel başkan bize devlet mezarlığı- na nakledUeceklerin ailelerini zi- yaret etme niyetini ve yapılacak devtet törenine kablma konulann- da göriis sordu. Biz bu konuda görüşleri kendisine anlalûk. İni- siyatif zaten lcendiandedir" dedi. Keskin, toplantıda genel başka- nın imzasıyla Istanbul ve tzmir il başkanlanmn katılacağı bölge toplantısı düzenlenmesi çağnsuun da gündeme getirildiğini bildirdi. lnönü'nün yapacağı bölge top- lantılanna karşı olduklannı açık- ladıklafını kaydeden Keskin, MYK olarak, bu toplantımn bir resmi parti toplantısı nıteligi taşı- dığını, bu toplantılara PM ve MYK üyelerinin, genel sekreterin katılmasının doğal hakları oldu- ğunu anlattıklanm söyledi. Kes- SHP'de genel başkanın yetkileri SHP tüzüğünün 26. maddesi genel başkanın yetküerini düzenliyor. Dûnku MYK toptantumda tartıpnaiara konu olan madde ayntn şöyle: Madde 26 — Partiyi genel başkan temsileder. Genel başkan, disiplin kurullan difinda, bütûn parti örgütünün başkanıdır. Partiyi bağlayıcı demeçler vermeye yetkilidir. Genel başkan, kuruüaycu gizli oyla üye tam sayısınm salt çoğunluğu ile seçilir. flk iki oylamada sonuç alınmazsa üçüncü turda en çok oyu alan aday seçibniş sayüır. Ertesi kurultaya kadar görev yapar. Genel başkan, parti yönetim biritnleri, kurul ve organlarmı ve görevlilerini birlikte ya da ayn ayn toplantıya çağırobilir. Genel başkan, parti hizmeti ve çalışmalannm ğerektirdiği önlemleri aiır. Yetkili kunıllarca verilen kararlann ilgüilerce uygulanmasım denetler, Parti örgütüne ve ilgililere gerekli gördüğû bildirimleri yapar. Genel başkana, yokluğunda genel sekreter vekillik eder. kin, sozlerini şoyle surdurdu: "Bv toplaauda, orada bulun- fflayan PM, MYK uyelerine, ken- diierioi savunma bakkı olmayan bu kişilere ciddi haksızlık olaca- gını, suçlanan insanlann ba lop- lantılarda kendilerine yöneltilen •ddialara yaaıt venneierinin dogal haklan ve savunma bakkının kut- sal olduğunu, ba hgkkı hiç kira- seden esirgemeye, hiç kimsenin hakkı olmadığını belirttik. Toplantılann parti içerisindt ciddi aynşımlara neden olacaguu, parti içerisinde kurultaya gjderken kamplaşmalan hızbuıdıracağını ve başka adaylara hukuken, siyase- ten haksızlık yapılacağını, o top- lanülarda koouşacak iki kişinin haricinde partide, kunıltayda aday olacak kişilere karşı ciddi bir hak- sızlık olacağını, o nedenle bu top- lantılann yapılmamasını öngör- dük." Keskin, lnönü'nün, görii$lerine katılmadığmı, genel başkan ola- rak bu toplantılan yapma hakkı olduğunu ve yapacağını bebrttiği- ni açıkiadı. Keskin, Inönü'nün toplantıda yapılan itirazları da dikkate alarak Genel Sekreter De- niz Baykal'ın da toplantılara ka- tılarak konuşma yapabileceğini söylediğıni bildirdi. Keskin, top- lantılann MYK karan haline ge- tirildiğini söyledi. Türk siyasi hayatında böyle bir olayın ilk kez göruldüğü görüşü- nu savunan Keskin, MYK kararı- nın bundan sonraki bölge toplan- tılarını da kapsadığını bildirdi. Keskin, "Ecevit-İnönü çekişme- sinde bile böyle bir şey yaşanma- mışa. Olaganiıstu knrultay önce- si 4 ayn >erde mini karultay yapıyoruz" dedi. MYK'run bu karan BaykaJ'a yakm MYK üyelerince, "Genel sekreler aınk genel başkanbga ke- sin olarak adaydır" biçiminde yo- nımlandı. MYK'da tartışmalar öte yandan Cumhuriyet muha- birinin edindiği bilgiye göre top- lantıda MYK üyeJeri înönü'yü "hesaplaşma"ya çağırdılar. Üyeler tnonu'ye şu eleştiriyi yaptılar: "Sayın genel başkan, bu özel bir kampanya mı, parti faaliveti mi? Özel kampanya olması dıişünüle- mez, çünkü parti evrakından çı- kan resmi bir yazı ile illere duyu- nı yaptınız. Neden il başkanlan, ilce başkanlan, belediye raeclis grup başkanlan çagnlıyor da MYK ve PM üyeleri çagnlmıyor : Bn tehlikeli bir yaklaşımdır. Siz genel başkan adayı olarak, kişisel kampanyanızı götörebilirsiniz. Ama bunu resmi faaliyet haline getirmek parti bukukuna aykın- dır. Eger, 'parti faaliyetidir, genel sekreter de katılır, konuşur' diyor- sanız, bu minik kurultay olur. Kaç yerde yapacağınız da belli degil. Çıkacak olaylara karşı kira onlem alacak? Provokasyona açık bu toplanülarda partinin göriinümü zedelenmez mi?" MYK üyelerineNparalel görüş bildiren Baykal da söz alarak şun- ları söyledi: "Bu yaptığınız siyaseten de bu- kuken de yanlışbr. Parti tablosu- nu allak bullak eder. Toplantıda ben niye yokura? Dnsüncelerimi niye anlatamayayım? Ben bir par- tiliyim, bir parti faaliyetinde, top- lanusında hakkımda yanlış deger- lendirmelerin yapdmasına, sizin isteginiz üzerine genel sekreterlik görevini sürdürürken konuşturul- mayışıma razı olaraam. Niçin bu toplanülarda PM üyeleri yok? Özel toplanülar yapabilirsiniz. Buna bir diyecegim yok. Ama bu tör parti faaliveti gibi özel (oplantı yapıiması yanuştır." Bölge toplantılannın yapılma- masını isteyen Baykal ve MYF uyelerine tnönü'nün, "Ben gene başkamm, bu toplantılan düzen lemeye yetkim var" dediği öğ renildi. MYK üyelerinin bir bölumü de "'Partide sonınlar var, takım var' diyorsunuz. Biz size tets geiecek hangi karan aldık, merak ediyonız" diye sordular. İnönü, bunun üzerine, "Onşüniin düşii- nün, bulursunuz" karşılığıru ver- di. Tartışmaya katılan Baykal'ın "Sayın genel başkaa, so^ukkanlı ve sökûnel içinde bir tahlfl yapa- lım. Siz rasyonel bir insansıruz. so- run nedir. gerçek durura nedir, bunu burada tartişalım" diye ko- nuşması uzerine İnönü, bölge top- lantılannı kastederek, "Orada konaşaruz" yanıtım verdi. İnönü, toplantılann iptaJİ için yapılan ısrarlar Uzerine, "Bunla- ra sohbet toplantılan denilebilir. Ben genel başkamnızım. Ba lör toplantılan jnpanm, siz de katı- lın, MYK üyeleri de kaUlsın. Ben oralarda genel başkan olarak konuşacağım" dedi. Bu sırada Cumhur Keskin'in tnönü'ye, "Bu diger adaylara faaksızuk olur. Sa- yın Baykal'ın aday olup olmadı- ğını bilemem ama, kunıltayda başka adaylar da çıkabilir" diye itirazda bulundu. İnönü de "Bu adaylann sorunudur, isteyen aday ortaya çıkıp kampanyasını yünıtebilir" dedi. öte yandan Ege Bölgesi'ndeki Foça ve Bergama'dan ilçe ve be- lediye başkanlanndan ve bazı de- legelerden tnönü'ye destek mesaj- lan ileten telgraflar gelmeye baş- ladı. Bu arada İnönü, dün Ali Topuz ile de bir görüşme yaptı. Dün de Baykal ile göruşen Topuz'un, bir genel başkanlık mücadelesinde, kendisini destekleyen delege sayı- sının az olmasına rağmen, denge- Ierin başabaş çıkması halinde önemli rol oynayacagı belirtüiyor. Ancak Topuz'un Baykal ve İnö- nü 'ye "herkesi kapsayan, hiçbir grubu dışlamayan bir PM'den ya- na olduklan, bunu sağlayan adayı destekleyecekleri" mesajı verdıği öne sürülüyor. Kuruhay karan üzerinden da- -ıa bir hafta geçmemesine karşın, SHP'de karşılıkh laraflar arasın- da delege hesaplanmn da yapıl- maya başlandığı dile getiriliyor. Bugün Ankara'da toplanacak Baykai'a yakm iJ başkanlannın, 500'ü aşkın delegenin "genel baş- kan ol" imzasıyla gelerek gövde gösterisi yapmalan beklenirken, Inönü'ye yakın çevreler de 500'ü aşkın delegenin oyunu alacaklan hesabını yapıyorlar. IZMlB'den HIKMET ÇETINKAYT Baykal Eskisi Kadar Güçlü mü? İZMİR — SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, cumartesi günü İs- tanbul'da, pazar günü ise İzmir- de olacak. inönü iki büyük kent- te il, ilçe başkanlan, kurultay de- legeleri. belediye başkanlarıyla gorûşecek, SHP'nin içinde bu- lunduğu çalkantının nedenlerini anlatacak. istanbul ve İzmir'de- ki toplantılara Marmara ve Ege bolgesi il, ilçe başkanları, dele- geleri, belediye başkanları çağrıldı. Dûn toplanan MKY'da bu ko- nu tartışıldı. Baykal, inönû'ye İs- tanbul ve İzmir'deki bölge toplan- tılannı yapmaya yetkisi olmadtğı- nı söyledi. İnönü, "Genel başka- mm yaparım" yanrtını verince bu kez Baykal atak yaptı: — Bu toplantılara ben de ka- tılacağım... İnönü, gülümseyerek başını salladı: — Elbet Sayın Baykal, çok ya- rarlı olur... SHP lideri İnönü'yle 29 eylül- de yapılacak seçimli olağanüstü kurultay uzerine konuştuk. İnö- nü, "Demokratikleşme süreci işliyor" dedi. Nedenlerini ise şöy- le anlattı: — Bu bir parti içi çekişmesi değil, yapının sağlamlığa kavus- ması için ortaya konulan bir ta- vırdır. İnönü, "tıkanıkhğı açmak için" böyle bir tavır gerektiğini belirti- yof. SHP'nin kitteterin umudu ha- fine dönüşmesi için bu yola baş- vurmanın gerekli olduğuna ina- nıyor. Ardından da ekliyor: — Benim hiçbir kimseyle mü- cadelem söz tonusu değildir. An- cak SHP'nin sağlıklı bir yapıya otunması lazım. Tıkanıklığı açmak için demokratik sürecin kullanıl- ması gerekiyor. SHP kulislerinde Deniz Bay- kal'ın örgüt baskıayla aday ola- cağı yolundaki haberleri "çok sevindirici" karşıladığını belirten İnönü ekliyor: — Ben çağrıma devam ediyo- rum. Sayın Baykal muhakkak ge- nel başkanlığa adaylığını koyma- lıdır. Umuyorum ki, aday olmayı kabul edecek. Sayın Baykal'ın genel başkanlığa aday olması gerektiğine inanıyorum. İnönû'ye "SHP'deki iki başlılık" tartışmasını soruyoruz. SHP lideri "açık ohnamız lazım" diyor. Açıklığın SHP'ye zarar ge- ürmeyeceğini anlatıyor: — Bir partide iki genel başkan olmaz. Genel başkanın görevi ayn, genel sekreterin görevi ay- rıdır. Ben o yuzden 'Bu iş artık bitsin' diyorum. Sayın Baykal açık açık aday olduğunu açıkla- sın. İnönü cumartesi günü İstan- bul'da, pazar günü ızmir'de ör- güte seslenecek. Kurultaya dek 5-6 ilde bölge toplantıları düzen- leyecek. İnönü anlatıyor: — Partinin büyümesi, üretme- si lazım Kısır çekişmelerle, arka- daş birlikteliğiyle sosyal demok- rasi, krtlelerin umudu olamaz. Bu gerçek bugün ortada. Kimseyi tasfiye etmek nıyetinde değilim. Partiyi bütünleştirmek, sancıları dindinmek için olağanüstü kurul- taya gidryorum. Onun için Bay- kal adaylığını açıklasın. Ortaya çıksın, delege ikimizden birisini nasıl olsa tercih edecek. SHP'de Baykal cephesi olduk- ca karışık. Kimi il ve ilçe başkan- ları "Deniz Baykal genel başkan- lığa adaylığını koysun" diyerek imza topluyor. Baykal ekibine destek veren il başkanlan da bu- gün Ankara'da toplanıyor. Baykal genel başkanlığa aday- lığını koyar mı? Bu nokta tartışma konusu. Ki- mileri "koymasın, beklesin" di- yor. Gerekçeleri ise önceden ha- zır: — Biz İnönü'nün PM listesine karşı örgüt listesi çıkaralım. Na- sıl olsa yenilikçi grup İnönü'yle anlaşmazlığa düşer, ayn bir lis- te çıkarır. Biz de örgüt listesi adı aitında bir listeyle seçimlere gi- reriz. Böylece parti meclisinde çoğunluğu sağlanz. Kimileri bu görüşe ve gerekçe- ye karşı çıkıyor... — Deniz Baykal genel baş- kanlığa aday olmalı ve listesini çı- karmalı. Artık bu mûcadeleden kaçılmaz. Kurultaya geiecek 900 delegenin 700'ü ilk seçimlerde milletvekili adaytdır. Tercihlerini İnönü ve Baykal diye yapacaklar- dır. inönü, listesiyle seçimlere gi- receğine göre genel başkansız bir PM listesi başarılı olamaz... Baykal ekibi bugünlerde bir dışlanma korkusu yaşıyor. Anka- ra'da toplanacak yaklaşık 50 ıl başkanının tümü Baykai'a "genel başkanlığa aday olun kazanırsınız" diyemeyecek. Çün- kü son üç gûn içinde dengeler bir hayli değışti. CHP kökenli par- tililer, Baykal'ın genel başkanlığa aday olmamak için çırpındığını soylemeye başladılar. Baykai'a yürekten bağlı il başkanlan dışın- da kalanların tavrı ise şu anda açıklık kazanmış değil. İnönü giderek Baykai'a 'aday ol' çağnsını yineteyecek. Örgüt- lere bunu anlatacak. Soru-yanıt biçiminde SHP'dekitemelsorun- ları aktaracak. Baykal akibi EnM ktfinü'nOn örgüt toptanbkvmdMi Wr hayfi ra- hatsız görünüyor. SHP kamuoyu- nun İnönû'ye olan güveninin de- legelere yansımasından korkulu- yor. Son kurultayda İnönü'nün listesi ofmadığı halde muhalefe- tin 150 oya yenik düştüğü, yedi aylık süre içinde ise çok şeylerin değiştiği vurgulanıyor. Değişen nedir? Baykal ve arkadaşlarının eskisi gibi güçlü olmadığı. SHP'de delege seçimlerinde Baykal ekibi çoğunluk kazanmış, ilçe ve il kongreleri hesatu yapıl- mıştı. Haziranda yapılacak kurul- tayda ibre Baykai'a dönecekti. Ama 29 eylülde seçimli olağa- nüstü kurultay hiç düşünülme- mişti. Bu kurultaya eski delege- lehe gidileceği hesap edilmemiş- tı. Sıkıntının tek kaynağı da bu... gı gösteriyorsanız ayn mesele... .Genel başkana saygı göstermek onun fikirlerine saygı göstermek- tir. Onun doğruluğuna inanmak ve o fikirlerin gerçekleşmesi için uğraşmaktır. Böyle bir tavır yok, genel sekreterlikle aramızda. Za- man zaman oluyor, bir-iki kişi böyle şeyler hissediyor ama, geci- yor. DevamL olan gayret Sayın Baykal'ın da bir ikinci adam ola- rak, genel başkan adayı olarak, genel başkan ne yaparsa ben de onu yapacağım havası. Genel baş- kan adayı değilim diyor ama, ge- nel başkan ne yaparsa onu yapı- yor. — Sizce olağanüstü kurultay ba sorana çözüm getirecek mi? İNÖNÜ — Evet, kurultay genel başkan ile uyumlu olan, kişiye bağlı olmayan -kişisel saygıdan öte bir kişinin talimatından çıkama- yacak şekilde bir bağlılık duyma- yan bir parti meclisi oluşturursa, bu sorun çözülür. Parti meclisi ge- nel başkanla birlikte çaiışacaktır. Ondan başka birisine kişisel bağ- lılık duymaması gerekir. Yani ge- nel başkanla uyum sağlarsa me- sele kalmaz. Söylenecek, yapıla- cak şey bu. Hangi genel başkan olursa olsun. tşin esası bu. Bunu da kurultay sağlar. Durum sürat- le düzelir. — Bugünkü dorum şu: Sayın Baykai'a *adaylıgını koy' diyorsu- nuz. Tabii ki bu doğru. Ama bu- nun bir artı koşulu var. Eger aday- lığını koymayacak olursa, 'hiç de- gilse parti raeclisinin genel baş- kanla bilinen anlamıyla uyum içinde çalışmasını saglayacak bir parti meclisine kanşıp elini soluna' diyorsunuz. Yani bir ikinci kosul daha var? İNÖNÜ — Tkbii ancak bir par- ti böyle çalışabilir. Benim isteğira o... Dağınıkhğı ortadan kaldırma- nın yolu bu, kurultayı niçin top- luyonız? — Yani, Deniz Baykal'ın sizin- le sadece genel başkanhk mücade- lesi yapması yetertt degil... Bana alt kademelerinde de bcraberinde getiren, uyumlu bir çalışma sergi- levecek yönetim de istiyorsunuz... İNÖNU — Aday olarak orta- ya çıkarsa, zaten mesele açıktır. Şimdiye kadar şu söyleniyordu: 'örgüt parti meclisi listesi hazır- lıyor'. Listede, diyelim ki çoğun- luk Sayın Baykal'ın arkadaşlann- dan veya Sayın Baykal'ın sözün- den çıkmayacak veya Sayın Bay- kal ile geçmişte beraber olmuş in- sanlardan oluşuyor. Dolayısıyla ekip havasında insanlar. tşte ge- nel başkan, genel sekreter Sayın Baykal bunun yurümediğini gör- dük. Çünkü o zaman iki başlılık çıkıyor. Ben bunu o zaman da söyledim ama anlatamadım de- mek ki. Kurultayın seçimine say- gı duydura. Yürümesi için elimden geleni yaptım. Ama yürümediği- ni de artık görüyorum. Bunun partinin uerlemesini engeUediğİni görüyorum. — Yaai genel başkanla yanşan bir yapı iştemiyorsunuz? İNONtJ — Tabii... Çünkü böy- le bir yapı, genel başkanla sürekli yanş içinde. Kendi içinde sürekli yanşan bir parti tabii ki dışanya yönelemiyor. Genel başkanın söy- lediği her şeye benzer bir şeyi ge- nel sekreter söylemek zorunda ka- lıyor. Genel sekreterlik de hangi- sini tutacağını şaşınyor. Asbnda pek şaşırmıyor, genel sekreteri tu- tuyor ama... Arada bir beni tutar havalara giriyor. Her halukârda sürekli bir yanş. Sürekli yanş ile parti içindeki mûcadeleden kurtu- lamjyor. Demokratik mücadele iyidirde, bunun bir ölçüsü olma- lı. Çünkü amacımız didismek de- ğil ki, halka hizmet etmek. Onun için bunu 'bitirelim' diyorum. — Pddyi böyle bir istidadı gö- rüyor musunuz? 'Bitirelim' diyor- lar mı? İNÖNÜ — Var, var... Yüzde 65 oranında var. — Size de örgiitten insanlar ge- liyor. Size gelenlerin havası ne? Böyle bir eğilim var mı? Uzlaşma olmasın isteginizde yalnız mıan», değil mUiniz? İNÖNÜ — Değilim. Bu kesin. — Örgutle bunu kesip atalım bavası var yani? İNÖNÜ — örgütten bana ge- len hava, örgütün bunu bitinnek istediği şeklinde. — Daha delegelerin tek tek pro- fillerinin çıkanlması bavasına ge- linmedi gerci. Yani, şu bizden, şu onlardan gibi... Ancak bu iş bit- sin bir an evvel dışanya dönuk mücadele verelim havası var mı? İNÖNÜ — Geçmişe de haksız- lık etmeyelim. Biz dışa dönük mü- cadeleyi yapmadık değil. Dışa dö- nük mücadeleyi yapmaya çalıştık. özellikle son aylarda biraz zayıf- ladı. İşte bu sebeplerle. Onun için dışa dönük mücadeleyi daha iyi yapmak açısından da bunu yap- mak şart. — Koşullar şöyle yani: Sayın Baykal eger aday olmayacaksa PM'den elini çeksin. Siz buno açık koyuyorsunuz. Sonra Hızlaşma' fi- kirlerine yanasmayacaksınız. Çün- kü bu fikir atıhyor bir yandan or- taya hafif hafif de işleniyor gibi... L'zlaşma nasıl olacak? Böyle bir düşünceniz var mı? Siz yeni yöne- tirale, örgütlerin tepki duydugu, görevden alma ve atamalar gibi bazı olaylan düzenleyecek misi- niz? Bir yerde bir milletvekili, bir de belediye başkanı bir yönetim kannuş mesela iki başlı bir yöne- tim. Bunlan düzeltecek misiniz? İNÖNÜ — Şüphesiz bunlan düzelteceğiz. Parti içi demokrasi, hukuk kurallan doğrultusunda çalışacak. Bir yerde parti içini, evin içini düzenleyeceğiz... N I M L Genel merkezde trafik tıkandı(Baştarafi 1. Sayfada) ğandışı trafiğe şaşkınlıkla ba- karken odaJanna gittikjeri genel sekreter yardımalannın sekre- terlerinden hep aynı yanıtı alı- yorlar: — Toplantıda zaten genel merkezin böyle bir işi yapması mümküB değil... 3. kat, "trafik ışıkJaruun" ol- duğu kat. Baykai'a yakın olarak bilinen Genel Sekreter Yardım- cısı Adnan Keskin'in odası bu katta. Adnan Bey'in kişisel yar- dımcısı Sım Bey kapının eşiğin- de. Milletvekili, delege, partili, yeter ki kattan geçsin. içeriye davet e4iliyor. Kolonya, seker ve Meclis sigarası, son gelişme- ler... Kapısı sürekli açık tek oda zaten burası. Adnan Bey olma- sa bile odasında beklenebilir, son gelişraeler anı anına bura- dan yakalanabilir. Karşıda İstemihan Bey'in (Talay) odası. Güneyliler daha çok oraya yöndiyorlar. Beledi- yelerde işi olanlar da.. Bir üst katta Deniz Bey... Vaktinin yet- tiğince görüşebiliyor gelenlerle. tki sekreteriJ gazeteci, il başka- nı ve delegelerin yarattığı tdefon ve yüz yüze görüşme trafığini düzenlemeye çahşıyorlar. Neca- tibey'in köşesinde belli saatler- de görev yapan trafik polisleri gibi... İki kat üslteki Erdal Bey'in odası, biraz daha az hareketli. Telefonlan susmuyor. Özel Ka-ı lem Müdiresi Hadiye Hanım gö- revinden aynlalı beri tek bir se- reterle, Huriye Hanım ile talep- lere yanıt vermek durumunda... 7. kat, tnönü'ye yakın tek ge- nel sekreter yardımcısımn oda- sı hemen solda. Hikmet Bey'e (Çetin) merdiven tırmanmak- tan, beklemekten dennanı ka- lanlar ulaşabiliyor. 8. kat pek itibar görmüyor. Burada üye ya- zım bürosu ve Parti Meclisi top- lantı salonu var. Daha çok bü- yük toplanülarda işlek, bu haf- ta başında olduğu gibi. Santral hep meşgul. Çay ocağında 4 demlik birden çay demliyor. Biri boşalıyor, biri devreye giriyor. Altındaki koca bakır kazan dur- madan eklenen suyu kaynatıyor. Çay taşıyanlar, aynı kişilere, 3. katta, 4. katta sonraki katlarda tekrar tekrar çay veriyorlar. ln- ce belli bardaklardaki çaylan ve- rirken hafif mahçup karşıdan hep aynı cevabı alıyorlar: — Biz asagıda icmişt& ama... Personel, yönetkilerle birnkte geç saatlere kadar çalışıyor. alı- şageldiğinin tersine, gece saatle- rine kadar genel merkezin ışık- ları yanıyor, asansör işhyor, merdivenlerdeki ayak sesleri dinmiyor. Odalarda "harekat pfamlan" yapüıyor. Genel mer- kezde saflar bdirlenmiş. Ya "ta- rafsız kalması gereken ntastab- demler, görevUler, sekretericr, diger çabfaaJar ne daşanöyor?" Birisi hepsinin adına şu "şiirli" hikâyeyi anlatıyor: "Kadu Ermeni. Ogluna s u - net ettiriyor. Allab'ın emri ba ya! Oglan sönnet olur olmaz oluyor. Kadın ellerini açıyor ve sesleniyor: Sünnet oldun kestutün. İsa efendiyi kiistardün. Muhammed'e de yarana- mazsan, A r a f u kahr mısın CUHEYT ABCAYUREK yazıyor Krizin İki Yüzü ANKARA-SHP'deki kriz bir süre için başkent dışına taşını- yor. Bu arada kimi yabancı el- ler "tek adamlıga" harç koyuyor. Gözler bir Körfez'de, bir SHP'de. TÖ'nün yasadışı konumunu pekiştirecek çaba- lar sürûyor. İnönü'nün örgüt ve kurultay delegeleriyle yapacağı toplan- üiara Baykal ekibinden tepkiler gözleniyor. Genel başkanların örgütle doğrudan toplarrtılar düzenlemesine tüzüğün elve- rişli olmadığını ıçeren eleştiriler duyuluyor. Olay o kerteye geldi ki ya- şamsal bir karar verecek dele- gelerle doğrudan konuşmak, bunalımı kendi açılarından an- latarak çözüme katkıda bulun- mak iki tarafın doğal hakkı. Ay- rıca genel başkanın örgütle doğrudan görüşmesine karşı çıkmak, bu aşamada en azın- dan doğru bulmamak, partide- ki iki başlılığın yeni bir göster- gesi değil mi? Örgütün ancak genel sekre- terin çağrısıyla toplantıya alına- bileceğini öne süren Baykal'cı- lar, ahı gitmiş vahı kalmış MYK'da müzakere açmaya ha- zırtanırken İnönü dün öncelik alıyor. MYK'yı acele toplantıya çağırıyor. Partide iki baş/ılık ol- madığından, liderle uyum için- de, aynı koşutta çalışıldığından nasıl söz edilebiliyor, anlayan beri gelsin! Oysa Baykal dün "tutumuna karşı çıkan eleştirilere yanıt ver- te yetki vermek, TÖ'nün eline Türkiye'yi doğrudan bir kez da- ha teslim etmekle eşanlamlı ol- duğu bir iki cümleyle kesinleş- miyor mu? Ne parlamento, ne muhale- fet, ne halkın eğilimleri... TÖ, her birine beş paralık önem vermediğini açık seçik yine or- taya koyuyor. İşte bu sıralar biz- deki ana muhalefet evin kapı- lannı kapatmış, dünyadan so- vutlanmış, geçmiş aynanın kar- şısırta kendini yumrukluyort Daha başka örnekler: Tûrki- ye için aylık rapor çıkaracak ka- dar parası bol olan eski BBC müdürlerinden Mango, Demi- rel'i ziyaret ediyor. Doğru polt- tikalar izlediğine inandığı TÖ1 ye eleştirileri yoğunlaştırmanın anlamsızlığını söylüyor. Mango, "raporunun" son sayısındaki yargısı, "Sağın en büyük par- tisi ANAP!" Üstada göre TÛi nün anayasa dışt hareketlerine takılmak "işin şekli yönü" imiş. Batı; askerleri, demokrasiyi askıya aJan darbeyi 1980'de na- sıl savunduysa, bugün de TÖ1 yü, anayasayı çiğneyen uygu- lamalarını bir o kadar destekli- yor. Demokrasinin kurallarına kendi ülkelerinde şaşmaz ölçü- de uyan Batı, sistemin aynı du- yarlılıkla Türkiye'de geçerli ol- masına karşı çıkıyor. Kısacası Batılı, ikiyüzlüiüğünü bir kez daha sergiliyor. Hele ABD, itoyüzlülükte o denli ileri gidiyor ki Irak'a insa- ni amaçlarla gıda ve ilaç gon- Gözler bir Körfez'de, bir SHP'de. Akaryakıt zamlannı otomatiğe bağlayan iktidar, Körfez krizine sarılmış. Zamların yani sıra Çankaya'dan kamuoyuna tek yanlı olarak sindirilen kimi kanıtlar SHP üzerine gidileceği şeklinde. menin dışında" herhangi bir harekete niyeti olmadığını söy- lüyordu. Bu arada güçlü bir muhale- fete ne denli gereksindiğimizi anımsatan yeni uygulamalar, si- yasal tezgâhlar, konuşmalar sü- rüp gidiyor. Akaryakıt zamiarı- nı otomatiğe bağlayan iktidar, Körfez krizine sarılmış. Ne var ki bu gerekçenin hem kel hem de fodul olduğunu kanıtlayarak bu kez Tekel maddelerine bin- diriyor. Bu konuda DemireCin değer- lendirmesi şöyle: "Zamlara bir bahane gerekiyordu. Şimdi ve yarın bütün kusurlarını Körfez krizine yükleyecekler" diyor Zamlann yani sıra SHP'nin üzerine gideceği siyasal kimi kanıtlar ise Çankaya'nın istedi- ği biçimde tek yanlı olarak ka- muoyuna sindiriliyor. örneğin TÖ, yine bir İspan- yol gazetesi aracılığıyla "tek adamlığını" belgeliyor. "Gerekli olduğuna ınanırsam" diye baş- lıyor, "Körfez'e asker gönder- mekte tereddüt etmem" diye sürdürü- yor. Attı çizilecek nokta, TÖ'nün "ben" diye başlayıp, sözü "ben" diye bitirmesi. Anayasanın 92. maddesine dayanarak "bu" hükümete sı- nırsız yetkiler verilmesine kar- şı çıkanların doğru yolda oldu- ğunu bu örnek kanıtlamıyor mu? Hükümet, ANAP reddedi- yordu savı, ama "bu" hüküme- derilmesini engellemek için elinden geleni ardına koymu- yor. TÖ ise "Türkiye ambargo- nun delinmeden sürdürülmesi için kilit durumda" övünüleriy- le ABD'nin ipine sarılmış gtder- ken bize koşutpolrtika izledtğtni açıkladığımız İran, ambargoyu delme hazırlığında. Neredeyse bizden esinlenen politika izte- diğini söyleyecek hale geldiği- miz Sovyetler ise savaş isteme- diği gibi gıda ve ilaç sorunun- da ABD'yi.Güvenlik Konseyi- ni zoriuyor. Ürdün sarayında Dh şişleri Bakanımızı veliaht Prens bir saat, kral hazretleri iki saat beMetiyor. Bizimkj Ûrdün'ün de görüşlerimizi paylaştığından dem vuruyor. TÖ, ambargodan "Bircok ül- ke, biz dahil ufak tefek zararlar görmekteyiz" oTye Ban'ya çalım satarken Mısır ve Ürdün'le bi- ze yapılacak yardımdan aslan payı alma peşinde. Üsteiik cep- ten yediğimiz dolarları Batı, fa- izli kredi yoluyla, ama yardım adını takarak geri vermeye ha- zıriandığı günlerde. Yediğimiz kazığın ölçüsünO daha sonra yaşayarak öğrene- ceğimiz öyle bir yutturmaca, ikiyüzlülük dönemine girdik ki, maskelerin indirilmesi fırsaönın' çıktığı şu günlerde ana muha- lefetin ben-sen kavgalarıyla za- man yitirmesine insan şaşırmı- yor sadece; SHP'deki kriz, bi- reylerin yüreğine kara saplı bir| bıçak gibi de saplanıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle