Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HABERLER 14 EYLÜL 1990
'LAGANUSTUKURULTAYA DOGRUSHP
Inönü'den BaykaPa üç sert uyam(Baftarafı 1. Sayfada)
İNÖNÜ — Evet... Bir defa ge-
nd sekıeterin, genel başkan ile he-
tnen hemen aynı düzeyde olduğu
göriinümü genel başkan konuşun-
ca, genel sekreterin de konuşma-
sı, basına açıklamaları sürekli ge-
nel başkan ile birlikte yaptnası in-
sanlan bir tereddüte sevkediyor.
önetnli olayiaıda genel ba$kan bir
açıklama yapıyor, arkasından ge-
nel sekreter bir açıklama yapıyor,
bazen tersi oluyor. Ve her zaman
da aynı şeyler tam söylenmiyor.
Bunlar, 'hangisinin söylediği
dogrudur' şeklinde bir yanılgıya
yol açıyor. Böyle oJaylar oldu.
— Bu şundan ım kaynaklanı-
yor? Sayın Deaiz Baykal son gun-
lerdeki açıklamalannda, sizin ba
yotdaki görüşJerüüze karşı, tama-
mıyla genel başkana deslek ver-
diklerini, aranızda biç bir uyum-
sazlngun söz konusu olmadığım,
bir anlaşmazlığın olmadığını sü-
rekli vurgoluyor. Böyie diyor, u n ı
yine de kamuoyunda genel fîkir,
sizin ikiye aynlan uygulamalara
kadar varan göıüş farklılıklan
var_.
İNÖNÜ — Evet
— O zaman ba iki başlılık' sa-
dece içeriye dönük poliükalann
iirealmesine neden oluyor denebi-
lir mi? Yani parti bu nedenle <ni
bütiııı agıriıgıyla bir tiirlu dtşan-
ya yönelemiyor?
İNÖNÜ — Bu bir iki başlılık-
tı. Evet, ama bunun önce nedeni-
ne değinmek laam. Partide bir
ikincil adamı sürekli destekleyen
bir gayret var. Bu gayret öyle bir
gayret ki, genel başkanın bir fikri
halka rnal etmek için tam mana-
sıyla uğraşmasına izin verUemiyor.
Çunkü böyle bir davranış olunca
o zaman genel başkan o fikri tern-
sil ediyor. O fikir genel başkanın
SHP lideri İnönü, Ümil Aslanbay, Ciineyt Arcayiirek ve Gencay Şaylan'ın sorulannı yanıtladı. (Fotograf: Rıza Ezer)
temsil ettiği fikirdir, partiyi tem-
sil ettiği için. Tabii yeni atılımlar
böyle olur. Bir fikir ortaya atıla-
C?k. genel sekreterlik de onu des-
tekieyecek. Ama genel başkan bir
sembol olarak kalıyor. tkinci
adam geride kalmasın diye, genel
başkan yeni bir tema ortaya attı-
ğı zaman yeterince deslek görmü-
yor. Genel sekreter de başka bir
şey söylüyor veya ona benzer bir
şey söylüyor. Hadi bakalım bu se-
fer genel sekreterlik bütün gücüyle
onun fikrini halka tanıtmaya ça-
lışıyor. Genel başkan da, aramız-
da aynlık olmasın diye, onunki-
ne benzer şeyler söylüyor. Tkbii bu
şekilde güçlü bir fîkir tanıtması
yapamıyoruz. Çünkü tabiat icabı
genel başkandan çıkması lazım
fikrin. Ben söylemedim herhangi
bir şey. Birkaç defa oldu. örneğin
kurultayı açış konuşması yapıyo-
nım. 'Değişim gereklidir' diyo-
rum. 'Değişim yapacağız' diyo-
rum. 'Sosyal hayatta, ekonomide,
demokrasiyi yerleştireceğiz' diyo-
rum. Ondan sonra sayın genel
sekreter bir başka açıklama yapı-
yor, 'Sanayüeşme esastır' diyor;
'Sanayileşrneye aŞırlık vereceğiz'
diyor. O zaman da genel sekreter-
lik de şaşınyor. 'Hangisinin üze-
rinde duracağız?' diye. 'Hangi an-
lamda değişim. Hangisine ağırlık
vereceğiz?" diye. Tabii hepsi la-
zım. Lazım da, tabii bunlan söy-
lerken bazılanna ağırlık vermek
lazım. Buna ağırlık verirken, par-
tiyi bunun etrafında sembolleştir-
mek, partiyi odaklaştırmak gere-
kiyor. Bu yapılamıyor. Niye? Çün-
kü birliğe, tek goninüme karşı bir
mukavemet var... Tek görünüme
karşı genel sekreterlikte mukave-
met var. Tek görünüm olsa, o za-
man ikinci adam meselesi kalkı-
yor. Dolayısıyla bunu bir kapalı
yanşın önlenmesi gibi görüyorlar.
Yani bir anlamda bir genel baş-
kanlık yarışı. Bunun bir zararı yok
da, bu yanşı her gün yapmak yan-
lış. Bu yanşı her gün yapmak bu
dediğım sonucu ortaya çıkanyor.
Genel başkanın bir konuda etkin
olduğunu görürlerse, onu hemen
önlemeye çalışıyorlar. Duyulma-
sını engellemeye çalışıyorlar. Çün-
kü işte o zaman genel başkan ön-
deolacak, ikinci adam geride ka-
lacak diye. Benirn en çok fark et-
tiğim olay işte bu. Partinin fikir-
lerini tam manasıyla destekkmek
havası yok. Ben onlara uyarsam o
zaman daha iyi oluyor. Fakat be-
nirn söylediğim bir fikri destekle-
mek doğrultusunda gayretler da-
ğınık gidiyor.
— Sayın Baykal, sizin 'Adaylı-
ğınızı koyun' önerinize karşı bir
net apklama yapmıyor. Hatta çev-
resinden zaman zaman olaganns-
tü kurultajda ada> olmama egi-
liminin agır bastığı haberleri ge-
liyor. Kesinleşmiş bir şey yok, bi-
raz spekiUaüf, ama siz nasıl deger-
leadiriyorsnnuz?
İNÖNÜ — Ben aday olacağını
sanıvorum. Baskılarla veya son
dakikadaki istekle... Aday olaca-
ğını sanıyorum.
— Sanmanın da ötesinde bti-
yorsunnz dcf il mi?
İNÖNÜ — Evet. tstiyonım ta-
bii. Bunu daha önce de söyledim.
Hep kavga yaratıyor havası ver-
mek istemiyorum, ama saruyorum
işin mahiyeti bu, yapısı bu, gere-
|j bu, parti için yararlı olanı da
bu. Bugün (dün) MYK'da yaptı-
ğımız tartışma da bunu gösterdi.
Şu eğilim var biliyorurn, geçen ku-
rultayda oidugu gibi, işte genel
başkan var, genel sekreter de var.
Birlikte çalışabilirler. Yanlış anla-
ma olmasın. Biz genel başkana hiç
bir şekilde karşı değiliz. Ne ister-
seniz onu yapanz. tşte biraz önce
söylediğim güçlüğü yenmek için,
onu ortadan kaldırınz. Ama böyle
olmaması gerekir. Genel başkan
hem fikri üretecek, onun arkasın-
dan pazarlamasını yapacak... Pa-
zariamasını yapmak partinin gö-
revi. Yoksa niye parti var? Yoksa
ben otunıp kitap yazanm, fıkri-
mi anlatınm. Bir fikrin gerçekleş-
mesi için onu kitldere götürmek
lazım. Götürmek için gerekli ha-
zırlığı onlann yapması lazım.
Ama onlar bunu yaparken aynı
zamanda bir başka kişinin de kit-
lelere gitmesini beraber yapmak
istedikleri için olmuyor. Nihayet
eski arkadaşlan olduğu için Sayın
Baykal'ın kitlelere gitmesini pa-
zarlamaya çaüjiyorlar. O zaman
da ben 'Yav beni unutmayın' de-
yince 'Tamara, hakkınız var, sizi
de unutmayalım' diyorlar.
Yani bunu söylemiyorlar ama,
bu davranışa giriyorlar. Yoksa ba-
na saygısızlık gösteren kimse yok.
Ama bana saygı göstermek başka
şey. Partinin Uerlemesini sağlamak
için genel başkanın söylediklerini
halka mal edelim. Benim ortadan
kaldırmaya çalışuğım şey bu. Ge-
nel başkana saygı göstermek; bir
defa fikirlerini beğenmiyorsanız
olmaz. Genel başkanın riesine say-
gı gösteriyorsunuz? Babasına say-
SHP'de kıırultay provaları(Baftarafı 1. Sayfada)
MYK ve PM üyeleri isterlerse ka-
tılacaklar. Baykal'ın, yann lstan-
bul'da, pazar günü tzmir'deki bu
toplantılara katılması bekieniyor.
tnönü'nün toplantılarının daha
sonra Adana, Kayseri, Konya ve
Adıyaman'da süreceği bildirili-
yor. Inönü'nün Mersin'de yapıl-
masını düşündüğü toplantımn
dün bir karar değişikliği ile Ada-
na'ya alınması kararlaştınldı.
Genel Başkan tnönü'nün bölge
toplantılan yapacağını açıklama-
sından sonra, önceki gece Genel
Sekreter Baykal'ın MYK'yı top-
lantıya çağıracağı haberleri baş-
kentte yayıldı. Dün önce memur-
ların sendikalaşma haklan konu-
sundaki toplantıya katılan Genel
Başkan İnönü, öğleye doğnı genel
merkeze gelerek MYK'yı BaykaJi
dan önce toplanüya çağırdı. Grup
Başkanvekili Hasan Fefami Gö-
neş'in de katıldığı yaklaşık 45 da-
kika süren toplantıdan sonra Ge-
nel Sekreter Yardımcısı Adnan
Keskin, bastn toplantısı düzenle-
di. Keskin, daha önceki MYK top-
lantılanndan farkiı bir biçimde
görüşmelerin ayruıtılarını basına
açıkladı.
Keskin, "ToplanOniB giindemi-
oİD genel bmşkanca daha önce
açıklanmadıgın" belirterek, "Ge-
nel başkan bize devlet mezarlığı-
na nakledUeceklerin ailelerini zi-
yaret etme niyetini ve yapılacak
devtet törenine kablma konulann-
da göriis sordu. Biz bu konuda
görüşleri kendisine anlalûk. İni-
siyatif zaten lcendiandedir" dedi.
Keskin, toplantıda genel başka-
nın imzasıyla Istanbul ve tzmir il
başkanlanmn katılacağı bölge
toplantısı düzenlenmesi çağnsuun
da gündeme getirildiğini bildirdi.
lnönü'nün yapacağı bölge top-
lantılanna karşı olduklannı açık-
ladıklafını kaydeden Keskin,
MYK olarak, bu toplantımn bir
resmi parti toplantısı nıteligi taşı-
dığını, bu toplantılara PM ve
MYK üyelerinin, genel sekreterin
katılmasının doğal hakları oldu-
ğunu anlattıklanm söyledi. Kes-
SHP'de genel başkanın yetkileri
SHP tüzüğünün 26. maddesi genel başkanın
yetküerini düzenliyor. Dûnku MYK
toptantumda tartıpnaiara konu olan madde
ayntn şöyle:
Madde 26 — Partiyi genel başkan temsileder.
Genel başkan, disiplin kurullan difinda,
bütûn parti örgütünün başkanıdır. Partiyi
bağlayıcı demeçler vermeye yetkilidir.
Genel başkan, kuruüaycu gizli oyla üye tam
sayısınm salt çoğunluğu ile seçilir. flk iki
oylamada sonuç alınmazsa üçüncü turda en
çok oyu alan aday seçibniş sayüır. Ertesi
kurultaya kadar görev yapar.
Genel başkan, parti yönetim biritnleri, kurul
ve organlarmı ve görevlilerini birlikte ya da
ayn ayn toplantıya çağırobilir.
Genel başkan, parti hizmeti ve çalışmalannm
ğerektirdiği önlemleri aiır. Yetkili kunıllarca
verilen kararlann ilgüilerce uygulanmasım
denetler,
Parti örgütüne ve ilgililere gerekli gördüğû
bildirimleri yapar.
Genel başkana, yokluğunda genel sekreter
vekillik eder.
kin, sozlerini şoyle surdurdu:
"Bv toplaauda, orada bulun-
fflayan PM, MYK uyelerine, ken-
diierioi savunma bakkı olmayan
bu kişilere ciddi haksızlık olaca-
gını, suçlanan insanlann ba lop-
lantılarda kendilerine yöneltilen
•ddialara yaaıt venneierinin dogal
haklan ve savunma bakkının kut-
sal olduğunu, ba hgkkı hiç kira-
seden esirgemeye, hiç kimsenin
hakkı olmadığını belirttik.
Toplantılann parti içerisindt
ciddi aynşımlara neden olacaguu,
parti içerisinde kurultaya gjderken
kamplaşmalan hızbuıdıracağını ve
başka adaylara hukuken, siyase-
ten haksızlık yapılacağını, o top-
lanülarda koouşacak iki kişinin
haricinde partide, kunıltayda aday
olacak kişilere karşı ciddi bir hak-
sızlık olacağını, o nedenle bu top-
lantılann yapılmamasını öngör-
dük."
Keskin, lnönü'nün, görii$lerine
katılmadığmı, genel başkan ola-
rak bu toplantılan yapma hakkı
olduğunu ve yapacağını bebrttiği-
ni açıkiadı. Keskin, Inönü'nün
toplantıda yapılan itirazları da
dikkate alarak Genel Sekreter De-
niz Baykal'ın da toplantılara ka-
tılarak konuşma yapabileceğini
söylediğıni bildirdi. Keskin, top-
lantılann MYK karan haline ge-
tirildiğini söyledi.
Türk siyasi hayatında böyle bir
olayın ilk kez göruldüğü görüşü-
nu savunan Keskin, MYK kararı-
nın bundan sonraki bölge toplan-
tılarını da kapsadığını bildirdi.
Keskin, "Ecevit-İnönü çekişme-
sinde bile böyle bir şey yaşanma-
mışa. Olaganiıstu knrultay önce-
si 4 ayn >erde mini karultay
yapıyoruz" dedi.
MYK'run bu karan BaykaJ'a
yakm MYK üyelerince, "Genel
sekreler aınk genel başkanbga ke-
sin olarak adaydır" biçiminde yo-
nımlandı.
MYK'da tartışmalar
öte yandan Cumhuriyet muha-
birinin edindiği bilgiye göre top-
lantıda MYK üyeJeri înönü'yü
"hesaplaşma"ya çağırdılar. Üyeler
tnonu'ye şu eleştiriyi yaptılar:
"Sayın genel başkan, bu özel bir
kampanya mı, parti faaliveti mi?
Özel kampanya olması dıişünüle-
mez, çünkü parti evrakından çı-
kan resmi bir yazı ile illere duyu-
nı yaptınız. Neden il başkanlan,
ilce başkanlan, belediye raeclis
grup başkanlan çagnlıyor da
MYK ve PM üyeleri çagnlmıyor :
Bn tehlikeli bir yaklaşımdır. Siz
genel başkan adayı olarak, kişisel
kampanyanızı götörebilirsiniz.
Ama bunu resmi faaliyet haline
getirmek parti bukukuna aykın-
dır. Eger, 'parti faaliyetidir, genel
sekreter de katılır, konuşur' diyor-
sanız, bu minik kurultay olur. Kaç
yerde yapacağınız da belli degil.
Çıkacak olaylara karşı kira onlem
alacak? Provokasyona açık bu
toplanülarda partinin göriinümü
zedelenmez mi?"
MYK üyelerineNparalel görüş
bildiren Baykal da söz alarak şun-
ları söyledi:
"Bu yaptığınız siyaseten de bu-
kuken de yanlışbr. Parti tablosu-
nu allak bullak eder. Toplantıda
ben niye yokura? Dnsüncelerimi
niye anlatamayayım? Ben bir par-
tiliyim, bir parti faaliyetinde, top-
lanusında hakkımda yanlış deger-
lendirmelerin yapdmasına, sizin
isteginiz üzerine genel sekreterlik
görevini sürdürürken konuşturul-
mayışıma razı olaraam. Niçin bu
toplanülarda PM üyeleri yok?
Özel toplanülar yapabilirsiniz.
Buna bir diyecegim yok. Ama bu
tör parti faaliveti gibi özel (oplantı
yapıiması yanuştır."
Bölge toplantılannın yapılma-
masını isteyen Baykal ve MYF
uyelerine tnönü'nün, "Ben gene
başkamm, bu toplantılan düzen
lemeye yetkim var" dediği öğ
renildi.
MYK üyelerinin bir bölumü de
"'Partide sonınlar var, takım var'
diyorsunuz. Biz size tets geiecek
hangi karan aldık, merak
ediyonız" diye sordular. İnönü,
bunun üzerine, "Onşüniin düşii-
nün, bulursunuz" karşılığıru ver-
di. Tartışmaya katılan Baykal'ın
"Sayın genel başkaa, so^ukkanlı
ve sökûnel içinde bir tahlfl yapa-
lım. Siz rasyonel bir insansıruz. so-
run nedir. gerçek durura nedir,
bunu burada tartişalım" diye ko-
nuşması uzerine İnönü, bölge top-
lantılannı kastederek, "Orada
konaşaruz" yanıtım verdi.
İnönü, toplantılann iptaJİ için
yapılan ısrarlar Uzerine, "Bunla-
ra sohbet toplantılan denilebilir.
Ben genel başkamnızım. Ba lör
toplantılan jnpanm, siz de katı-
lın, MYK üyeleri de kaUlsın. Ben
oralarda genel başkan olarak
konuşacağım" dedi. Bu sırada
Cumhur Keskin'in tnönü'ye, "Bu
diger adaylara faaksızuk olur. Sa-
yın Baykal'ın aday olup olmadı-
ğını bilemem ama, kunıltayda
başka adaylar da çıkabilir" diye
itirazda bulundu. İnönü de "Bu
adaylann sorunudur, isteyen aday
ortaya çıkıp kampanyasını
yünıtebilir" dedi.
öte yandan Ege Bölgesi'ndeki
Foça ve Bergama'dan ilçe ve be-
lediye başkanlanndan ve bazı de-
legelerden tnönü'ye destek mesaj-
lan ileten telgraflar gelmeye baş-
ladı.
Bu arada İnönü, dün Ali Topuz
ile de bir görüşme yaptı. Dün de
Baykal ile göruşen Topuz'un, bir
genel başkanlık mücadelesinde,
kendisini destekleyen delege sayı-
sının az olmasına rağmen, denge-
Ierin başabaş çıkması halinde
önemli rol oynayacagı belirtüiyor.
Ancak Topuz'un Baykal ve İnö-
nü 'ye "herkesi kapsayan, hiçbir
grubu dışlamayan bir PM'den ya-
na olduklan, bunu sağlayan adayı
destekleyecekleri" mesajı verdıği
öne sürülüyor.
Kuruhay karan üzerinden da-
-ıa bir hafta geçmemesine karşın,
SHP'de karşılıkh laraflar arasın-
da delege hesaplanmn da yapıl-
maya başlandığı dile getiriliyor.
Bugün Ankara'da toplanacak
Baykai'a yakm iJ başkanlannın,
500'ü aşkın delegenin "genel baş-
kan ol" imzasıyla gelerek gövde
gösterisi yapmalan beklenirken,
Inönü'ye yakın çevreler de 500'ü
aşkın delegenin oyunu alacaklan
hesabını yapıyorlar.
IZMlB'den HIKMET ÇETINKAYT
Baykal Eskisi Kadar Güçlü mü?
İZMİR — SHP Genel Başkanı
Erdal İnönü, cumartesi günü İs-
tanbul'da, pazar günü ise İzmir-
de olacak. inönü iki büyük kent-
te il, ilçe başkanlan, kurultay de-
legeleri. belediye başkanlarıyla
gorûşecek, SHP'nin içinde bu-
lunduğu çalkantının nedenlerini
anlatacak. istanbul ve İzmir'de-
ki toplantılara Marmara ve Ege
bolgesi il, ilçe başkanları, dele-
geleri, belediye başkanları
çağrıldı.
Dûn toplanan MKY'da bu ko-
nu tartışıldı. Baykal, inönû'ye İs-
tanbul ve İzmir'deki bölge toplan-
tılannı yapmaya yetkisi olmadtğı-
nı söyledi. İnönü, "Genel başka-
mm yaparım" yanrtını verince bu
kez Baykal atak yaptı:
— Bu toplantılara ben de ka-
tılacağım...
İnönü, gülümseyerek başını
salladı:
— Elbet Sayın Baykal, çok ya-
rarlı olur...
SHP lideri İnönü'yle 29 eylül-
de yapılacak seçimli olağanüstü
kurultay uzerine konuştuk. İnö-
nü, "Demokratikleşme süreci
işliyor" dedi. Nedenlerini ise şöy-
le anlattı:
— Bu bir parti içi çekişmesi
değil, yapının sağlamlığa kavus-
ması için ortaya konulan bir ta-
vırdır.
İnönü, "tıkanıkhğı açmak için"
böyle bir tavır gerektiğini belirti-
yof. SHP'nin kitteterin umudu ha-
fine dönüşmesi için bu yola baş-
vurmanın gerekli olduğuna ina-
nıyor. Ardından da ekliyor:
— Benim hiçbir kimseyle mü-
cadelem söz tonusu değildir. An-
cak SHP'nin sağlıklı bir yapıya
otunması lazım. Tıkanıklığı açmak
için demokratik sürecin kullanıl-
ması gerekiyor.
SHP kulislerinde Deniz Bay-
kal'ın örgüt baskıayla aday ola-
cağı yolundaki haberleri "çok
sevindirici" karşıladığını belirten
İnönü ekliyor:
— Ben çağrıma devam ediyo-
rum. Sayın Baykal muhakkak ge-
nel başkanlığa adaylığını koyma-
lıdır. Umuyorum ki, aday olmayı
kabul edecek. Sayın Baykal'ın
genel başkanlığa aday olması
gerektiğine inanıyorum.
İnönû'ye "SHP'deki iki
başlılık" tartışmasını soruyoruz.
SHP lideri "açık ohnamız lazım"
diyor. Açıklığın SHP'ye zarar ge-
ürmeyeceğini anlatıyor:
— Bir partide iki genel başkan
olmaz. Genel başkanın görevi
ayn, genel sekreterin görevi ay-
rıdır. Ben o yuzden 'Bu iş artık
bitsin' diyorum. Sayın Baykal
açık açık aday olduğunu açıkla-
sın.
İnönü cumartesi günü İstan-
bul'da, pazar günü ızmir'de ör-
güte seslenecek. Kurultaya dek
5-6 ilde bölge toplantıları düzen-
leyecek.
İnönü anlatıyor:
— Partinin büyümesi, üretme-
si lazım Kısır çekişmelerle, arka-
daş birlikteliğiyle sosyal demok-
rasi, krtlelerin umudu olamaz. Bu
gerçek bugün ortada. Kimseyi
tasfiye etmek nıyetinde değilim.
Partiyi bütünleştirmek, sancıları
dindinmek için olağanüstü kurul-
taya gidryorum. Onun için Bay-
kal adaylığını açıklasın. Ortaya
çıksın, delege ikimizden birisini
nasıl olsa tercih edecek.
SHP'de Baykal cephesi olduk-
ca karışık. Kimi il ve ilçe başkan-
ları "Deniz Baykal genel başkan-
lığa adaylığını koysun" diyerek
imza topluyor. Baykal ekibine
destek veren il başkanlan da bu-
gün Ankara'da toplanıyor.
Baykal genel başkanlığa aday-
lığını koyar mı?
Bu nokta tartışma konusu. Ki-
mileri "koymasın, beklesin" di-
yor. Gerekçeleri ise önceden ha-
zır:
— Biz İnönü'nün PM listesine
karşı örgüt listesi çıkaralım. Na-
sıl olsa yenilikçi grup İnönü'yle
anlaşmazlığa düşer, ayn bir lis-
te çıkarır. Biz de örgüt listesi adı
aitında bir listeyle seçimlere gi-
reriz. Böylece parti meclisinde
çoğunluğu sağlanz.
Kimileri bu görüşe ve gerekçe-
ye karşı çıkıyor...
— Deniz Baykal genel baş-
kanlığa aday olmalı ve listesini çı-
karmalı. Artık bu mûcadeleden
kaçılmaz. Kurultaya geiecek 900
delegenin 700'ü ilk seçimlerde
milletvekili adaytdır. Tercihlerini
İnönü ve Baykal diye yapacaklar-
dır. inönü, listesiyle seçimlere gi-
receğine göre genel başkansız
bir PM listesi başarılı olamaz...
Baykal ekibi bugünlerde bir
dışlanma korkusu yaşıyor. Anka-
ra'da toplanacak yaklaşık 50 ıl
başkanının tümü Baykai'a "genel
başkanlığa aday olun
kazanırsınız" diyemeyecek. Çün-
kü son üç gûn içinde dengeler
bir hayli değışti. CHP kökenli par-
tililer, Baykal'ın genel başkanlığa
aday olmamak için çırpındığını
soylemeye başladılar. Baykai'a
yürekten bağlı il başkanlan dışın-
da kalanların tavrı ise şu anda
açıklık kazanmış değil.
İnönü giderek Baykai'a 'aday
ol' çağnsını yineteyecek. Örgüt-
lere bunu anlatacak. Soru-yanıt
biçiminde SHP'dekitemelsorun-
ları aktaracak.
Baykal akibi EnM ktfinü'nOn
örgüt toptanbkvmdMi Wr hayfi ra-
hatsız görünüyor. SHP kamuoyu-
nun İnönû'ye olan güveninin de-
legelere yansımasından korkulu-
yor. Son kurultayda İnönü'nün
listesi ofmadığı halde muhalefe-
tin 150 oya yenik düştüğü, yedi
aylık süre içinde ise çok şeylerin
değiştiği vurgulanıyor.
Değişen nedir?
Baykal ve arkadaşlarının eskisi
gibi güçlü olmadığı.
SHP'de delege seçimlerinde
Baykal ekibi çoğunluk kazanmış,
ilçe ve il kongreleri hesatu yapıl-
mıştı. Haziranda yapılacak kurul-
tayda ibre Baykai'a dönecekti.
Ama 29 eylülde seçimli olağa-
nüstü kurultay hiç düşünülme-
mişti. Bu kurultaya eski delege-
lehe gidileceği hesap edilmemiş-
tı. Sıkıntının tek kaynağı da bu...
gı gösteriyorsanız ayn mesele...
.Genel başkana saygı göstermek
onun fikirlerine saygı göstermek-
tir. Onun doğruluğuna inanmak
ve o fikirlerin gerçekleşmesi için
uğraşmaktır. Böyle bir tavır yok,
genel sekreterlikle aramızda. Za-
man zaman oluyor, bir-iki kişi
böyle şeyler hissediyor ama, geci-
yor. DevamL olan gayret Sayın
Baykal'ın da bir ikinci adam ola-
rak, genel başkan adayı olarak,
genel başkan ne yaparsa ben de
onu yapacağım havası. Genel baş-
kan adayı değilim diyor ama, ge-
nel başkan ne yaparsa onu yapı-
yor.
— Sizce olağanüstü kurultay ba
sorana çözüm getirecek mi?
İNÖNÜ — Evet, kurultay genel
başkan ile uyumlu olan, kişiye
bağlı olmayan -kişisel saygıdan öte
bir kişinin talimatından çıkama-
yacak şekilde bir bağlılık duyma-
yan bir parti meclisi oluşturursa,
bu sorun çözülür. Parti meclisi ge-
nel başkanla birlikte çaiışacaktır.
Ondan başka birisine kişisel bağ-
lılık duymaması gerekir. Yani ge-
nel başkanla uyum sağlarsa me-
sele kalmaz. Söylenecek, yapıla-
cak şey bu. Hangi genel başkan
olursa olsun. tşin esası bu. Bunu
da kurultay sağlar. Durum sürat-
le düzelir.
— Bugünkü dorum şu: Sayın
Baykai'a *adaylıgını koy' diyorsu-
nuz. Tabii ki bu doğru. Ama bu-
nun bir artı koşulu var. Eger aday-
lığını koymayacak olursa, 'hiç de-
gilse parti raeclisinin genel baş-
kanla bilinen anlamıyla uyum
içinde çalışmasını saglayacak bir
parti meclisine kanşıp elini
soluna' diyorsunuz. Yani bir ikinci
kosul daha var?
İNÖNÜ — Tkbii ancak bir par-
ti böyle çalışabilir. Benim isteğira
o... Dağınıkhğı ortadan kaldırma-
nın yolu bu, kurultayı niçin top-
luyonız?
— Yani, Deniz Baykal'ın sizin-
le sadece genel başkanhk mücade-
lesi yapması yetertt degil... Bana
alt kademelerinde de bcraberinde
getiren, uyumlu bir çalışma sergi-
levecek yönetim de istiyorsunuz...
İNÖNU — Aday olarak orta-
ya çıkarsa, zaten mesele açıktır.
Şimdiye kadar şu söyleniyordu:
'örgüt parti meclisi listesi hazır-
lıyor'. Listede, diyelim ki çoğun-
luk Sayın Baykal'ın arkadaşlann-
dan veya Sayın Baykal'ın sözün-
den çıkmayacak veya Sayın Bay-
kal ile geçmişte beraber olmuş in-
sanlardan oluşuyor. Dolayısıyla
ekip havasında insanlar. tşte ge-
nel başkan, genel sekreter Sayın
Baykal bunun yurümediğini gör-
dük. Çünkü o zaman iki başlılık
çıkıyor. Ben bunu o zaman da
söyledim ama anlatamadım de-
mek ki. Kurultayın seçimine say-
gı duydura. Yürümesi için elimden
geleni yaptım. Ama yürümediği-
ni de artık görüyorum. Bunun
partinin uerlemesini engeUediğİni
görüyorum.
— Yaai genel başkanla yanşan
bir yapı iştemiyorsunuz?
İNONtJ — Tabii... Çünkü böy-
le bir yapı, genel başkanla sürekli
yanş içinde. Kendi içinde sürekli
yanşan bir parti tabii ki dışanya
yönelemiyor. Genel başkanın söy-
lediği her şeye benzer bir şeyi ge-
nel sekreter söylemek zorunda ka-
lıyor. Genel sekreterlik de hangi-
sini tutacağını şaşınyor. Asbnda
pek şaşırmıyor, genel sekreteri tu-
tuyor ama... Arada bir beni tutar
havalara giriyor. Her halukârda
sürekli bir yanş. Sürekli yanş ile
parti içindeki mûcadeleden kurtu-
lamjyor. Demokratik mücadele
iyidirde, bunun bir ölçüsü olma-
lı. Çünkü amacımız didismek de-
ğil ki, halka hizmet etmek. Onun
için bunu 'bitirelim' diyorum.
— Pddyi böyle bir istidadı gö-
rüyor musunuz? 'Bitirelim' diyor-
lar mı?
İNÖNÜ — Var, var... Yüzde 65
oranında var.
— Size de örgiitten insanlar ge-
liyor. Size gelenlerin havası ne?
Böyle bir eğilim var mı? Uzlaşma
olmasın isteginizde yalnız mıan»,
değil mUiniz?
İNÖNÜ — Değilim. Bu kesin.
— Örgutle bunu kesip atalım
bavası var yani?
İNÖNÜ — örgütten bana ge-
len hava, örgütün bunu bitinnek
istediği şeklinde.
— Daha delegelerin tek tek pro-
fillerinin çıkanlması bavasına ge-
linmedi gerci. Yani, şu bizden, şu
onlardan gibi... Ancak bu iş bit-
sin bir an evvel dışanya dönuk
mücadele verelim havası var mı?
İNÖNÜ — Geçmişe de haksız-
lık etmeyelim. Biz dışa dönük mü-
cadeleyi yapmadık değil. Dışa dö-
nük mücadeleyi yapmaya çalıştık.
özellikle son aylarda biraz zayıf-
ladı. İşte bu sebeplerle. Onun için
dışa dönük mücadeleyi daha iyi
yapmak açısından da bunu yap-
mak şart.
— Koşullar şöyle yani: Sayın
Baykal eger aday olmayacaksa
PM'den elini çeksin. Siz buno açık
koyuyorsunuz. Sonra Hızlaşma' fi-
kirlerine yanasmayacaksınız. Çün-
kü bu fikir atıhyor bir yandan or-
taya hafif hafif de işleniyor gibi...
L'zlaşma nasıl olacak? Böyle bir
düşünceniz var mı? Siz yeni yöne-
tirale, örgütlerin tepki duydugu,
görevden alma ve atamalar gibi
bazı olaylan düzenleyecek misi-
niz? Bir yerde bir milletvekili, bir
de belediye başkanı bir yönetim
kannuş mesela iki başlı bir yöne-
tim. Bunlan düzeltecek misiniz?
İNÖNÜ — Şüphesiz bunlan
düzelteceğiz. Parti içi demokrasi,
hukuk kurallan doğrultusunda
çalışacak. Bir yerde parti içini,
evin içini düzenleyeceğiz...
N I M L
Genel merkezde
trafik tıkandı(Baştarafi 1. Sayfada)
ğandışı trafiğe şaşkınlıkla ba-
karken odaJanna gittikjeri genel
sekreter yardımalannın sekre-
terlerinden hep aynı yanıtı alı-
yorlar:
— Toplantıda zaten genel
merkezin böyle bir işi yapması
mümküB değil...
3. kat, "trafik ışıkJaruun" ol-
duğu kat. Baykai'a yakın olarak
bilinen Genel Sekreter Yardım-
cısı Adnan Keskin'in odası bu
katta. Adnan Bey'in kişisel yar-
dımcısı Sım Bey kapının eşiğin-
de. Milletvekili, delege, partili,
yeter ki kattan geçsin. içeriye
davet e4iliyor. Kolonya, seker
ve Meclis sigarası, son gelişme-
ler... Kapısı sürekli açık tek oda
zaten burası. Adnan Bey olma-
sa bile odasında beklenebilir,
son gelişraeler anı anına bura-
dan yakalanabilir.
Karşıda İstemihan Bey'in
(Talay) odası. Güneyliler daha
çok oraya yöndiyorlar. Beledi-
yelerde işi olanlar da.. Bir üst
katta Deniz Bey... Vaktinin yet-
tiğince görüşebiliyor gelenlerle.
tki sekreteriJ
gazeteci, il başka-
nı ve delegelerin yarattığı tdefon
ve yüz yüze görüşme trafığini
düzenlemeye çahşıyorlar. Neca-
tibey'in köşesinde belli saatler-
de görev yapan trafik polisleri
gibi...
İki kat üslteki Erdal Bey'in
odası, biraz daha az hareketli.
Telefonlan susmuyor. Özel Ka-ı
lem Müdiresi Hadiye Hanım gö-
revinden aynlalı beri tek bir se-
reterle, Huriye Hanım ile talep-
lere yanıt vermek durumunda...
7. kat, tnönü'ye yakın tek ge-
nel sekreter yardımcısımn oda-
sı hemen solda. Hikmet Bey'e
(Çetin) merdiven tırmanmak-
tan, beklemekten dennanı ka-
lanlar ulaşabiliyor. 8. kat pek
itibar görmüyor. Burada üye ya-
zım bürosu ve Parti Meclisi top-
lantı salonu var. Daha çok bü-
yük toplanülarda işlek, bu haf-
ta başında olduğu gibi. Santral
hep meşgul. Çay ocağında 4
demlik birden çay demliyor. Biri
boşalıyor, biri devreye giriyor.
Altındaki koca bakır kazan dur-
madan eklenen suyu kaynatıyor.
Çay taşıyanlar, aynı kişilere, 3.
katta, 4. katta sonraki katlarda
tekrar tekrar çay veriyorlar. ln-
ce belli bardaklardaki çaylan ve-
rirken hafif mahçup karşıdan
hep aynı cevabı alıyorlar:
— Biz asagıda icmişt& ama...
Personel, yönetkilerle birnkte
geç saatlere kadar çalışıyor. alı-
şageldiğinin tersine, gece saatle-
rine kadar genel merkezin ışık-
ları yanıyor, asansör işhyor,
merdivenlerdeki ayak sesleri
dinmiyor. Odalarda "harekat
pfamlan" yapüıyor. Genel mer-
kezde saflar bdirlenmiş. Ya "ta-
rafsız kalması gereken ntastab-
demler, görevUler, sekretericr,
diger çabfaaJar ne daşanöyor?"
Birisi hepsinin adına şu
"şiirli" hikâyeyi anlatıyor:
"Kadu Ermeni. Ogluna s u -
net ettiriyor. Allab'ın emri ba
ya! Oglan sönnet olur olmaz
oluyor. Kadın ellerini açıyor ve
sesleniyor:
Sünnet oldun kestutün.
İsa efendiyi kiistardün.
Muhammed'e de yarana-
mazsan,
A r a f u kahr mısın
CUHEYT ABCAYUREK yazıyor
Krizin İki Yüzü
ANKARA-SHP'deki kriz bir
süre için başkent dışına taşını-
yor. Bu arada kimi yabancı el-
ler "tek adamlıga" harç
koyuyor. Gözler bir Körfez'de,
bir SHP'de. TÖ'nün yasadışı
konumunu pekiştirecek çaba-
lar sürûyor.
İnönü'nün örgüt ve kurultay
delegeleriyle yapacağı toplan-
üiara Baykal ekibinden tepkiler
gözleniyor. Genel başkanların
örgütle doğrudan toplarrtılar
düzenlemesine tüzüğün elve-
rişli olmadığını ıçeren eleştiriler
duyuluyor.
Olay o kerteye geldi ki ya-
şamsal bir karar verecek dele-
gelerle doğrudan konuşmak,
bunalımı kendi açılarından an-
latarak çözüme katkıda bulun-
mak iki tarafın doğal hakkı. Ay-
rıca genel başkanın örgütle
doğrudan görüşmesine karşı
çıkmak, bu aşamada en azın-
dan doğru bulmamak, partide-
ki iki başlılığın yeni bir göster-
gesi değil mi?
Örgütün ancak genel sekre-
terin çağrısıyla toplantıya alına-
bileceğini öne süren Baykal'cı-
lar, ahı gitmiş vahı kalmış
MYK'da müzakere açmaya ha-
zırtanırken İnönü dün öncelik
alıyor. MYK'yı acele toplantıya
çağırıyor. Partide iki baş/ılık ol-
madığından, liderle uyum için-
de, aynı koşutta çalışıldığından
nasıl söz edilebiliyor, anlayan
beri gelsin!
Oysa Baykal dün "tutumuna
karşı çıkan eleştirilere yanıt ver-
te yetki vermek, TÖ'nün eline
Türkiye'yi doğrudan bir kez da-
ha teslim etmekle eşanlamlı ol-
duğu bir iki cümleyle kesinleş-
miyor mu?
Ne parlamento, ne muhale-
fet, ne halkın eğilimleri... TÖ,
her birine beş paralık önem
vermediğini açık seçik yine or-
taya koyuyor. İşte bu sıralar biz-
deki ana muhalefet evin kapı-
lannı kapatmış, dünyadan so-
vutlanmış, geçmiş aynanın kar-
şısırta kendini yumrukluyort
Daha başka örnekler: Tûrki-
ye için aylık rapor çıkaracak ka-
dar parası bol olan eski BBC
müdürlerinden Mango, Demi-
rel'i ziyaret ediyor. Doğru polt-
tikalar izlediğine inandığı TÖ1
ye eleştirileri yoğunlaştırmanın
anlamsızlığını söylüyor. Mango,
"raporunun" son sayısındaki
yargısı, "Sağın en büyük par-
tisi ANAP!" Üstada göre TÛi
nün anayasa dışt hareketlerine
takılmak "işin şekli yönü" imiş.
Batı; askerleri, demokrasiyi
askıya aJan darbeyi 1980'de na-
sıl savunduysa, bugün de TÖ1
yü, anayasayı çiğneyen uygu-
lamalarını bir o kadar destekli-
yor. Demokrasinin kurallarına
kendi ülkelerinde şaşmaz ölçü-
de uyan Batı, sistemin aynı du-
yarlılıkla Türkiye'de geçerli ol-
masına karşı çıkıyor. Kısacası
Batılı, ikiyüzlüiüğünü bir kez
daha sergiliyor.
Hele ABD, itoyüzlülükte o
denli ileri gidiyor ki Irak'a insa-
ni amaçlarla gıda ve ilaç gon-
Gözler bir Körfez'de, bir SHP'de.
Akaryakıt zamlannı otomatiğe bağlayan
iktidar, Körfez krizine sarılmış. Zamların
yani sıra Çankaya'dan kamuoyuna tek
yanlı olarak sindirilen kimi kanıtlar SHP
üzerine gidileceği şeklinde.
menin dışında" herhangi bir
harekete niyeti olmadığını söy-
lüyordu.
Bu arada güçlü bir muhale-
fete ne denli gereksindiğimizi
anımsatan yeni uygulamalar, si-
yasal tezgâhlar, konuşmalar sü-
rüp gidiyor. Akaryakıt zamiarı-
nı otomatiğe bağlayan iktidar,
Körfez krizine sarılmış. Ne var
ki bu gerekçenin hem kel hem
de fodul olduğunu kanıtlayarak
bu kez Tekel maddelerine bin-
diriyor.
Bu konuda DemireCin değer-
lendirmesi şöyle: "Zamlara bir
bahane gerekiyordu. Şimdi ve
yarın bütün kusurlarını Körfez
krizine yükleyecekler" diyor
Zamlann yani sıra SHP'nin
üzerine gideceği siyasal kimi
kanıtlar ise Çankaya'nın istedi-
ği biçimde tek yanlı olarak ka-
muoyuna sindiriliyor.
örneğin TÖ, yine bir İspan-
yol gazetesi aracılığıyla "tek
adamlığını" belgeliyor. "Gerekli
olduğuna ınanırsam" diye baş-
lıyor, "Körfez'e asker gönder-
mekte tereddüt etmem" diye
sürdürü-
yor. Attı çizilecek nokta, TÖ'nün
"ben" diye başlayıp, sözü
"ben" diye bitirmesi.
Anayasanın 92. maddesine
dayanarak "bu" hükümete sı-
nırsız yetkiler verilmesine kar-
şı çıkanların doğru yolda oldu-
ğunu bu örnek kanıtlamıyor
mu? Hükümet, ANAP reddedi-
yordu savı, ama "bu" hüküme-
derilmesini engellemek için
elinden geleni ardına koymu-
yor. TÖ ise "Türkiye ambargo-
nun delinmeden sürdürülmesi
için kilit durumda" övünüleriy-
le ABD'nin ipine sarılmış gtder-
ken bize koşutpolrtika izledtğtni
açıkladığımız İran, ambargoyu
delme hazırlığında. Neredeyse
bizden esinlenen politika izte-
diğini söyleyecek hale geldiği-
miz Sovyetler ise savaş isteme-
diği gibi gıda ve ilaç sorunun-
da ABD'yi.Güvenlik Konseyi-
ni zoriuyor. Ürdün sarayında Dh
şişleri Bakanımızı veliaht Prens
bir saat, kral hazretleri iki saat
beMetiyor. Bizimkj Ûrdün'ün de
görüşlerimizi paylaştığından
dem vuruyor.
TÖ, ambargodan "Bircok ül-
ke, biz dahil ufak tefek zararlar
görmekteyiz" oTye Ban'ya çalım
satarken Mısır ve Ürdün'le bi-
ze yapılacak yardımdan aslan
payı alma peşinde. Üsteiik cep-
ten yediğimiz dolarları Batı, fa-
izli kredi yoluyla, ama yardım
adını takarak geri vermeye ha-
zıriandığı günlerde.
Yediğimiz kazığın ölçüsünO
daha sonra yaşayarak öğrene-
ceğimiz öyle bir yutturmaca,
ikiyüzlülük dönemine girdik ki,
maskelerin indirilmesi fırsaönın'
çıktığı şu günlerde ana muha-
lefetin ben-sen kavgalarıyla za-
man yitirmesine insan şaşırmı-
yor sadece; SHP'deki kriz, bi-
reylerin yüreğine kara saplı bir|
bıçak gibi de saplanıyor.