06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 75 AĞUSTOS 1990 Aydmlanımzm Tavm Bugün artık şeriat özlemi güden kökten dinci akımlann, başta devlet daireleri olmak üzere eğitimin her aşamasına yerleştiği, insanlann dini kuralları uygulayıp uygulamamalanna göre işe alınıp terfı ettirildiği, partilerle tarikatlann kol kola olduğu bir evreye gelmiş bulunuyoruz. Prof.Dr.TURKANSAYLAN Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğ i Başkanı Bir ülkenin gelişmesi, ilerlemesi. gerek teknık gerekse toplumsal alanda tüm yenilıklere açıla- bilmesi, yeni yetişeceklerin aydınlık kafalı, dûşü- nen, araşüran. tartışan ve birbirini hoşgörmesi- ni bilen çağdaş ve demokrat bireyler olabilmesi, o ülkenin beyin takımı diye niteleyebileceğimiz aydınlanna, onlann yol göstericiliğine bağlıdır Aydın denen insanlann çoğunlukla bireyci, benmerkezci olduklan söylenir, ancak sık görü- len bu özellikler, ülke çıkarlan söz konusu oldu- ğunda bir anda dayanışmaya. ortak payda altın- da birleşmeye dönüşebilmektedir ve de pek çok ülkede böyle olmuştur. Ülkemiz aydınlannın çoğunun ise, koşullar ne olursa olsun bisbirlerinden kopuk konumda ol- mayı yeğledikleri, davranışlanyla bu kopukluğı kalıcı kıldıklan ve bu durumu gıdermek için hıç- bir çaba harcamadıklan gözlenmektedir. Glas- nost sonrasında Türk sol kesimındekı karmaşa, sosyal demokrat kesımlerimız arasındakı kıyası- ya kavga, 141-142 ve 163 tartışmalanndakı kar- maşa, bu gözlemleri acı bıçimde doğrulamakt- dır. ^üysa çağdaş aydınlann en önemli işlevi, top- lumlardakı yönelışleri gözlemek, irdelemek, sağ- lıklı olup olmadıklannı saptamak ve kitleleri ay- dınlatmak, davranışlara yön vermekür. Aydınlann yapacaklan sağhklı saptamalar. bir ülkeyi gönence ulaştırabileceği gibı, ilgisiz- likleri de kaosa yol açabilir. Doğu Avrupa ülke- lerindeki gelişmelerde ülke aydınlannın öncülü- ğü umut vericidir. Ülkemiz aydınlannın kendi bilimsel devinim- leri yanında toplumsal olaylar ve sorunlarla da ilgilendikleri, yazıp çizdikleri, konuşup tartıştık- lan bir gerçektir. Ancak bu konuda ciddi çaba harcayanlann, bir avuç kişiyi geçmediği de orta- dadır. Pek çok insan kendileri yenne başkalan- nın bir şeyler yapmasıyla yetınmeyi ilke edinmiş- tir. Kendisinin her zaman bir özürü vardır ve olup bitenlerin içinde olmamayı pek iyi başar- maktadır. Uzaktan uzağa, yapılanlan eleştir- mek ve hiçbir katkıda bulunmamak, bulunmayı aklından bile geçirmemek, birçok insanın ardı- na saklandığı alışılagelmiş bir yöntemdir. Örneğın; demokrasıye ve insan haklanna inanmış tüm aydınlann, kişisel görüşleri ne olur- sa olsun, anti-demokratik olaylar karşısında tek vücut halinde savaş vermeleri en doğal bır olgu iken, ortada her zaman birkaç yürekli yazar, çi- zer, genç ve aydından başta kimse yoktur. Ya- zan. çızen, konuşan ve sırasında kovuşturmala- ra uğrayıp tutuklanan, cezaevlerinde çile doldu- ran insanlarla karşılaşınca sırtlannı sıvazlar, "Arslansın, bir tanesin, seninle övünüyoruz" ya da "Sizler olmazsanız halimiz nice olur?" gibi beylik övgüleri sıralar, kendimizi kolayca rahat- latınz, Karabasan gibi... Son yıllarda ülkemizin demokrasisine ve çağ- daşlaşmasma bir karabasan gibi çöken kökten dinci akımlann gelişmesi ve laiklik ilkesinin bü- yük bir tehlikeye düşmesi olayı karşısında ay- dınlann ne denîi birbirinden kopuk davTaıuşlar sergiledığine hep birlikte tanık olduk. Türkiye'nin cumhuriyetçi kimliğinin temel ta- şı olan laiklik, önce tartışmaya açılıp sonra da devlet eliyle desteklenerek ve dış ülkelerde mad- di olanaklar sağlanarak yoğun bir örgüüenmeye giren kökten dinci akımlarca yok edilirken, pek çok '"çok okumuş"un olaya seyirci kaldığı, olup bitenleri demokrasinin bir gereği (!) saydığı dö- nemi hep birlikte yaşadık. Bu dönemde, nere- deyse gerici, tutucu anlamı yükletilerek, "aman kardeş onlar laik*", "modası geçmiş Atatürkçü- ler", "fosilleşmiş Kemalistler" gibi küçümseyici yorumlar, birçok yazının ve konuşmanın temeli- nı oluşturdu. "Kişi mı laiktir, devlet mi, Müslü- manlık mı, Hıristiyanlık mı?" diye laiklığin tar- tışması sürüp giderken "evrensel insan haklan" ve "uçsuz bucaksız özgürlük" yanlısı olmayı ça- ğın gereği sayan aydınlanmız, olup bitenleri bü- yük bir hoşgörüyle karşıladı. Bugün artık şeriat özlemi güden kökten dinci akımlann, başta devlet dairelen olmak üzere eğitimin her aşamasına yerleştiği, insanlann dini kurallan uygulayıp uygulamamalanna göre işe alınıp terfı ettirildiği, partilerle tarikatlann kol kola olduğu bir evreye gelmiş bulunuyoruz. Ba- sınımız haberleriyle ve pek çok yazanmız yo- rumlanyla bu gidışin ne denli tehlikeli olduğunu son birkaç aydır daha yoğun bir duyarlılıkla iş- lemekte, insanlanmızı uyarmaya çahşmaktadır: ancak çok geç kahndığı yolundaki kanı yaygın- dır. Laik bir ülkede, birçok sağ ve sol aydınm fıkir birliği ettiği şekilde "Tüm dinsel örgütlenmenin serbest ve Diyanet Işleri'nin devletten aynlması belki de en doğru yol olacaktır" savı çok geçerli sayılabilir. Ancak kökten dinci akımlann laik ve demokratik yapıya karşı örgütlenmesi çok yol almış, geniş boyutlara varmış, buna karşın cum- huriyetin temel taşlannm savunulmasına gere- ken önem verilmemiştir. "Bana dokunmayan yı- lan bin yaşasın" safsatası. bu olayda da tipik so- nucunuyerrnişür. Evet, ilericı aydınlanmız evrensellik uğruna ulusallıkla ilgili karşı girişimleri hoşgörüyle kar- şılarken, cumhuriyetimizin temellerine konan dinamitleri görmezlikten gelmeyi kendi misyon- lan gereği görmüşlerdir. Bu nedenle de laiklik il- kesi dışlanmış. zedelenmiştir. Bugün hoşgörüyle karşılamaya calıştığımız bu kökten dinci akımlann yollan birbinnden farklı gözükse de, ana amacın şeriat dûzeruni ge- ri getirmek olduğunu ve istedikleri bu düzen ger- çekleştığinde de kimsenin dilediği gibi davran- ma, gıyınme, kuşanma, inanma ve de inanmama özgürlüğüne sahip olamayacağı artık çok açık ve seçik olarak belirgınleşmişür. Acaba toplu- mu yönlendinne sonımluluğunu taşıyan aydın- lanmız bu aşamadan sonra nasıl tavır alacaklar- dır.? EVET /HAYIR OKTAYAKBAL Her Şey Özal'a Teslim mi? "Siz de muhalefet olacaksımz Eğer yüzde on barajı ge- çerseniz" Pazar günkü Meclis konuşmalarında DYP lideri Demirel ANAP grubunun çıkardığı gürültüye karşı böyle konuştu. Yüzde 20'lerin altına düşmüş iktidar partisınin TBMM'deki milletvekılleri Inönü'nün, Demırel'ın en haklı sözlerine bile şiddetli tepki gösteriyorlar. özal'ı canla başla savunuyorlar. Varsın ûzal, anayasaya ters düşsün, varsın anayasayı 'tağyir' etme durumuna gelsin, tek başına koskoca bir ülke- nin yazgısını elinde tutmak ıstesin, varsın kendi partisinin hükümetinı bir yana atsın, vız geliyor ANAP grubuna!.. Doğrusu ya özal'ı kutlamak gerekır kendisine bu denli bağlı bir Meclis grubu yarattığt için! İyi seçmiş adamlarını! Her şeye her şeye karşın kendi yolunda gitmekten vazgeç- meyen klşileri milletvekih yapmakta büyük maharet göster- miş. Bugüne kadar hiçbir parti lideri bu denli uslu, itaatli, li- derin izinden şaşmayan bir Meclis grubu oluşturamamıştı! SHP lideri Inönü idi günûn yıldızı... Gerçek bir devlet ada- mı olmanın örneğini verdi. Bağırmadan, kendisine söz atan- ları terslemeye çalışmadan... Körfez bunalımı dolayısı ile Türkiye'nin durumunu, nasıl davranması gerektiğini bir bir anlattı. Inandırırcasına, doğruları ANAP'lılara beinmsetme- ye çalışırcasına . DYP lideri ise ANAP'lıların anladığı dille konuşmayı yeğledi Laf atanlara gereken yanıtı verdi. O da ülkenin yazgısını özal'ın elinde tutmasınınanayasayaaykırı olduğunu anlattı. Bu arada yazımın başına aldığım unutul- maz sözü de söyledi: Siz de muhalefet olursanız, yani barajı aşar da buraya gelirseniz .. Bir ANAP'lı, beyaz giysiler giymiş bir ANAP milletveklli, Inönü'nün 'diktatör olmak heveslisi' sözünden alındı, ortaya fırladı, 'diktatör, Erdal Inönü'nün babasıdır. Elinde kamçı, al- tında beyaz tren..." diye bağırdı. Ah o beyaz tren! İnsan bi- raz sıkılır beyaz trenden söz ederken!. özal saltanatında emre hazır bekleyen özel uçaklar nerde, üç beş vagonlu be- yaz tren nerdel Başbakan Akbulut'a gelince... Bellı ki iyi bir insan. Ne var ki üstlendiği görev gereği kişiliğinin dışınaçıkıyor. Çıktıkça da daha güç durumlara düşürüyor kendini... Muhalefet mil- letvekilleri belli ki çok hoşlanıyorlar Başbakanı dinlemek- ten. Bir gülmedir gidiyor Çünkü söyledikleri birbirini tutmu- yor, özal'ı savunayım derken onu daha güç duruma düşürü- yor. Bu arada ANAP'lılar bile ister istemez kendilerini bu ne- şeli havaya kaptırıyorlar. özal anayasanın dışına çıkarak ül- keyi hükümetin yönetimine bırakamıyorsa, Başbakan ve ba- kanlarma güven duymadığından Ne yapsın? Akbulut'u de- ğiştı rse yerine ya başkaldıran biri gelirse! En iyisi hem cum- hurbaşkanı, hem başbakanlık görevini birlikte sürdürmek. HükümetTürkiye'yesaldırı halinde savaşagirmeyetkisini istiyor. Bu grup üyeleri, milletvekilliklerini elden kaçırma- mak için özal'ın her dediğini benimsemeye hazır! Mende- res'in 'Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz' diye ses- lendiği DP grubu bile bu denli uysal, bu denli boynu eğik de- ğildi Zamanı gelince Menderes'e karşı koymasını, bütûn bakanlarını görevden uzaklaştırmasını bilm'ışti Amabugün- kü durumda yüzde yirmilerin altına düşmüş ANAP'ın millet- vekillerinin büyük bölümü, bir dahaki seçimi garantiye al- mak, yeniden aday gösterilmek isteği uğruna özal'ı izleme- ye hazır... SHP lideri Erdal Inönü gereken uyarıyı yaptı. Türkiye'nin savaş belasına girmemesi gerektiğini, Birleşmiş Milletler ordu oluştursa bile Türk askerinin bu birliğe katılmamasını istedi. Arap dünyasını karşımıza düşman olarak almamalıy- dık. ABD'nin, NATO'nun her dediğine kendimizi kaptırma- malıydık. Demirel de bu kanıyı belirtti. Ne varki ANAP grubu bu denli ince düşüncelerin farkında değil, varsa yoksa özal doğrultusunda gitmek, özal'ın yolundanşaşmamak... Halkın Emek Partisı Genel Başanı Işıklar da güzel konuş- tu. Ama TV'ciler bu konuşmayı yarıda kestiler. Üstelik Işık- lar'ı yakın planda bir kez bile göstermediler Bu tür yantı davranışlar ayıptır, çirkindır. TBMM'de dördüncü güç olan bir partinin genel başkanı ulusal bir konuda konuşurken, böy- le davranılmaz... Yandaşlığın bu kadarı aşırı kaçıyor!.. Pazar günkü oturumdan anladığımız, Özal'ın muhalefete, ulus çoğunluğuna, gerçeklere, ulusal çıkarlara karşın 'tek adamlık tutumundan vazgeçmeyeceğidir. Bu tutumunun ül- kemizi karanlık çıkmazlara sokmamasını dileyelim. Böyle birtehlike neyazık ki gündemdedir. ' bcıkiunİLiTUHİZMSEyAHAlv»TtCA.>. I ÇIN'DE SHOPING 7 GECE 8 GÜN PEKİN 16.08.1990'dan iübaren Air China ile her hafla uçuyoruz. PekindeHUAYUAN Ot elinde konaklama, üstelik tam pansiyon olarak. Tüm transfer ve şehir turlan rehberimiz eşliğinde yapıltnaktadır. Ücret: Sadece 1425.- Dolardır. Tek oda farkı: Günde 15 Dolar. Gerekli bilgi ve rezervasyon için, Uitfen acentanuzı arayıruz.ISTANBUL TEL: 152 57 67- 149 00 25 İstiklal Cd. No. 198/4 GALATASARAY Hacı Bektaş'la Olmak... ABDÜLKADİR PAKSOY Anadolu Ekini Dergisi Yazı Işleri Md. Ne kitaplar, ne müzeler, ne de başka bır şey bir uygarlığı özüyle tanımaya yetebilir. Ozellikle müze gezilerinden sonra bir algıla- ma eksikliği duyanm. Beşduyumla duyum- sayabileceğim bir nesneyi görmüş, kokla- mış da dokunamamış gibi olurum. Illede gi- dip o uygarlığın doğup geliştiği yerleri gör- meli, o topraklarda yürümeli, havasını so- lumalı, göğünü seyretmeli. Işte geçen yılın ağustos ayında da bu ek- siklik duygusu içinde dolanıp duruyordurr Ankara'da. Anadolu Medeniyetleri Müze- si'ni yenice gezmiştim. Frigya'nın başkenti Gordion'a bir buçuk, Kırşehir, Nevşehir yörelerine ise dört-beş saat uzaklıkta oldu- ğum halde bir türlü gidemiyordum. Sıcak- lardan, o günlerin kara haberlerinden çok bu gidememek bunaltıyordu beni. O günlerde nasıl olduysa, beklenmedik bir durum oldu ve kendimı Hacıbektaş (il- çesi) yolculuğunda buluverdim. Artık ra- hatça gözümü yumup Frigyalı çobanlann kaval seslerini, Tannyla bütünleşmek için su gibi şarap içilen bağbozumu şenliklerinı düşleyebilirdim. Bu yolculuğu Aziz Ne- sin'le birlikte yapmak da işinengüzel yania- nndan birisiydi. Kırşehir ovasından ay'ın altında Hacıbektaş'a doğru süzülüşümüz, yaşamımın sanınm en tatlı anlanydı. Bu. ancak ayn bir yazının konusu olabilir. Yıllardır Hacı Bektaş Veli adını duyar; yaalanlan şöyle böyle okurdum. Ama işin doğrusu pek oralı olmazdım. Onu da öteki hacılar, veliler, şeyhlerle bir tutardım. Za- ten, tarih boyunca başımıza ne kötülük gel- mişse hep bu din kisvesi altına bürünenler- den gelmemiş miydi! O haldeçağın gerekle- rj dururken hacılarla, hocaîarla ugraşma- nın yeri ve zamanı değildi... Hactbektaş'a vanp da her şeyı "gönül gö- züyle" göriince, ne kadar yanıldığımı anla- dım. tşte size onu anlatmalıyım, Hacıbek- taş'ta olmayı, HacıBektaş'la olmayı. Anadolu'da Hacıbektaş'tan başka bir yerde adı Hacı'yla başlayan, VeK'y'e biten birinin heykeli var mıdır? Hiç sanmam. Ha- cıbektaş'ta Haa Bektaş Veli'nin tunçtan bir heykeli var. Ki bu gerçek bir sanat yapı- tı. Hakkı Atamulu yapmış. Hani şu Sam- sun"da müstehcen diye alanlardan kaldın- lan yapıtlann sanatçısı. Belediye binası önündeki bu anıtı görünce tamam dedim, Hacı Bektaş Veli'yle daha yakından tanış- makşartoldu. Çağdaş, uygar bir ortam... 16-18 ağustos: Hacıbektaş Şenlikleri'ne rastlayan günler. Hacıbektaş küçük bir ilçe. Yalnız bu tarihlerde nüfusu dört-beş katına çıkıyormuş. Benim gördüğüm, kapalı spor salonunda beş bini aşkın kalabalığın varh- ğıydı. Gençler çoğunlukta. Kızlar, kadınlar da en az erkekler kadar var. Hepsi de uygar giyimli insanlar. Ne erkeklerde çember sa- kal, takke, şalvar; ne de kadınlarda türban, çarşaf vb. Derinden bir oh çekiyorum. Ana- dolu'nun ortasında çağdaş uygar bir or- tamda olmak ne güzel! insanlann yüzü gü- lüyor. Kimse kimseye kanşmıyor. Kadın erkek eşit. Kaç göç yok. Semahlan izlerken, bu gerçek kültür etkınliklerini görmekte ne kadar geç kaldığımı anlıyor: hayıflanıyo- rum. Kızlann, oğlanlann kırmızı ahnhldan beni öyle uçunıyor ki. Coşuyor, umutlanı- yorum. Karanlıklar aydınlanıyor. Gece ev sahibimiz değirmenci Fuat Baba'yla vuru- yoruz rakının gözüne. Yaşasm diyonisyak- lar! Ben böyle temiz. böyle güzel hava solu- madım. Ankara'da iki kadeh atınca başı- mız döner, üstümüze bir ağırlık çöker; Ha- cıbektaş'ta böyle bir şey yok. Ne kadar içer- sen ıç, için dışın gökyüzü gibi pınl pınl. El- bette kı Tann Dionysos'la burada müşerref olunur. Sabah, Aziz Nesin'i Gümüşkent Ote- li'nden (Hacıbektaş'a on kilometre) alıp türbeyi ziyarete gıttik. Dövenini, dirgenini bir-iki günlüğüne bırakıp gelmiş köylüler kehribar buğday başaklannı okşar gibi Ha- cı Bektaş'tan ve yoldaşlanndan kalan eşya- lan okşayip öpüyorlar. öyle başka türbe- lerdeki gibi mistik bir hava yok. Başlar açık, fotoğraf çekmek serbest, j'üzlerde korkuya dayalı bir itaat değil, sevgiye dayalı bir say- gı var. Gözler kısık ve karanlık değil, ışıklı, ışıltılı. Aziz Nesin'i elinde kepçeyle Kara Kazan'ın başında gözümün önüne getiriyo- rum. Postnişin Aziz Nesin! Tarladan, bağ- dan dönenlere "lokma" dağıtıyor. Şimdi bi- le o koca kazandan tûm Hacıbektaş'ı doyu- racak kadar yemek çıkar. Demek ki Hacı Bektaş Veli 'alan' değil, 'veren'miş. 'Töke- ten' değil 'üreten'miş. Ziyaret Tepesi'nden Hacıbektaş ovasını seyrederken, bir za- marüar hep birlikte orak sallayan, kazma vuran, deste toplayan, "yârin" yanağından gayn her yerde, her şeyde ortak olan kay- tan bıyıklı erkekleri, buğday tenli kadınlan, kızlan, binlerce köylüyü görür, duyar gibi oluyorum. Kimileri Türklerden önceki Anadolu uy- garlıklannı görmek istemezler. Sahip çık- mazlar. Türklerin Anadolu'nun eski halk- lanyla kanşıp kaynaştıklannı kabul etmeye yanaşmazlar. Böyle düşünenlere deritn ki gidin Hacıbektaş'ı görün, Hacı Bektaş Veli ile tanışın. Ne kadar yanıldığınızı anlaya- caksmız. Dedebağı'nda rakı kadehlerimizi avuçla- nmıza alıp, ellerimizin dış yüzlerini birbiri- ne değdirerek "can cana" derken Diony- sos'la birlikte binlerce Bakkhayı gördüm. Hacı Bektaş Veli'nin kucağmda uysal uysal duran geyik ve arslana bakarken Orphe- us'un gızemli çalgısını duydum. Hangi biri- ni yazayım. Post, iki ağızlı balta, kazan, tes- lim taşı... Binlerce yıl öncesine gıttim Ana- dolu'nun Efes'te, Halikarnas'ta, Berga- ma'da nasıl binlerce yıllık Anadolu tarihi solunuyorsa, Haabektaş'ta da dokuz yüz yıllık değil dokuz bin yıllık tarihimizi solu- dum. Evet, bugünkü Anadolu insaru Ana- dolu uygarlıklannın çoğunun torunudur. Bununla gurur duymahyız. Sürucü belgerai kaybettim. Hükümsüzdür. REMİN AĞAYAN Stırucu belgemi kaybeltim. Hukumsüzdür. OHAKNES YANCI ACI KAYBEVflZ Istanbul Belediyesi eski Hesap Işleri Mudurü ve Denizcilik Bankası Malzeme Komitesı eski Başkanı, ailemizın büyuğu NİHATYALKUT 13 ağustos gunu aramızdan ayrıldı. Cena^esi 15 ağustos öğle namazından sonra Erenkoy Galıppaşa Caraü'rıden kaldırılarak Kozlu Mezarlığı'na defnedilecektir. Çelenk gonderilmemesinı, bağışlann TEVe >apılmasını rıca ederiz. AİLESİ EŞİ: SABtHA YALKUT OĞLL: AT1L YALKUT GELtNİ: AYDAN YALKLT TORUNLARI: DEFNE ve KORAY YALKUT ANMA Sevgili ÖZGÜR ölümünün 1. yılında acın ilk günkü gibi yüreğimizde. Seni özlemle anıyoruz. SUNA AKARSU. ALİ AKARSU, FÜSUN BALAMİR, AHMET BALAMİR, ALP ENUYSAL KENAN ESKİ Seni unutmayacağız. TURGUT SEVİNÇ YILMAZ DOLAMBAY FATtH ÖNCİ ORTADOĞU ORTADOĞU HALKLARININDIR! EMPERYALİZM ORTADOĞU DAN ELİNİ ÇEKMELİDİR! ABD emperyalizmı, diğer emperyalist güçler ve kendi politika- sını onaylayanlarla birlikte Ortadoğu halklarına karşı savaşa ha- zırlanıyor. Bu savaşa gozü kapalı "evet" demek. ABD emperyalızminın ve petrol şeyhlerinin çıkarlarını korumak anlamına gelecektir EMPERYALİST AMAÇLI SAVAŞLARA KARŞI ÇIKILMALIDIR! Savaşların halklara getirdiği, her zaman daha çok baskı, daha çok somüru ve daha çok yasak olmuştur. Bağımsız ve özgür olmak için NATO'dan çıkılmasını, emperya- listlerle yapılan ıkıli anlaşmaların feshedilmesım, ülkernftdeki ABD ve NATO üslerinın kaldırılmasını ısteyelim. DÜŞMANIMIZ ORTADOĞU HALKLARI DEĞİL, EMPERYALİZMDİR! MÜCADELE DERGİSİ Kam-Sen mücadelemizin ürünüdür. 657 zincirini Kam-Sen'le kıracağız. Mücadelemizi Kam-Sen'le yükselteceğiz. Kam-Sen'in onurlu mücadelesini sonuna dek destekliyor, mücadelesi mücadelemizdir diyoruz. Kam-Sen'e yapılan saldırılar bizlerin mücadelesini yıldıramaz. BEM-DERLİ MEMURLAR ADINA ELMAS YALÇIN 1. Hamur kağıda çok temiz O T O KOP 60 TL.Doğan Copy 16O78 28 Ortabahçe Cad. No: 6O Beşiktaş ASLI DINÇile ORHAN ŞAD nikahlandılar Beyoğlu Evlendirme Dairesı 14.8.1990 İNGİLTERE'DE AU-PAIR • P-I"1 >as arası GENÇ BAYANLAR • Scçkın bır aılenın >anında, anneye >ardımci olarak • En az 6 a> >aşa>ıp INGILİZCE»! verınde oftrenmek ve gehşnrmek ıstıyorsanız • Rehberınız olabılırız' • Bızı hcmcn arayın* GB Lisan OkuUan Actnltsı FEFA A.Ş. Husrtt irtTfdc Cad. 142 3 S0290 leşvikiKİSTANBl L Fax.: 160 37 10 Tel.: 13*18 68- 136 13 80 Türkiye'nin en güzel düğün salonlan NİŞANTAŞI 1 RESTAURANT Düğün Salonlan 150 kışi için' YemekB 1 785 000 Yemekli m«eh 2 175 000 Rez: 147 62 39-147 74 40 • Sahnkınrmz khmalıdır • Şebekemi kaybettim. hukumsuzdur. HATtCE AKAR ÇAT1NIZG0KYUZU, S0HBETİNİ2 SEVGİYSE... Dolunayı kadehinizde yudumlamak sizi şaşırtmasın. Yudum yudum Doiunay Yuöum yudum Marmaris dileğiyte. Sadece Cumhuriyet Okurtanna 1 Hofta Yanm Pansiyon 250.000 TL IstonOu' fa 130 71 87 cax 131 67 O TBŞv*ıye. Şakor* Coa 13-27,? Marmons <çtmler 156 && 362 M (6<25) 1106 fa' (6125) 'K6
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle