23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhun>W Matbaacıllk ve Gazetecıbk Turk Anomm Şırkell adına k Pmmka C«W aasauı*, Dıs Habaler tıjmm aUo. Ekoooflu Cn(i2 laırtaa lj Sendıka Şaknu ««™ri. kııHn t * l l « t IstanbuJ >w« «!"»/» Ba,kan NaairNadı Sason vr Koa* Cumhunyst Malbaacıhı v» Gajaıalık TA Ş. Tûrk Ocajı Cad 39/41 < NaAr Sadl f GCDCİ Yayin Muduru HlSU CtaJai. MUesesC Müdurfl Haberlcn baal Kacak, Efctım G o m Şartaau Haber Arajlınna baa« lcrtaa. Yun Habertm NccaM Doja. Spot Dlnuınaıi Oktaj Aklal. \wkpm hm. Haaaa U'M Ist PK 2« Isunbul Td 512 05 05 (20 ha:). Tda 222« Fu {]) !X <0 72 f EniaK l ş»kJl(U, Yuı I>İCT1 Muduru Okl) GoM«UI, 0 Haber Merkczi AMaakokf Vaıılaıaa DQI Ytei« l a a Çatfkas. AnMtırma ŞrtUaı Alfm DUnHtme AMalbt Taocı 0 Kaordınatör Ataan Kanlan ttmal, Hikacl Çntakl^ Oı» Su-t».o^ Aıkafs. Z»l GOkalp BK iokılap S. No I9'4 Td 13] II 41-47. Tdd. 42344, F«- C4) 133 Muduru YaKm BlWr. Sa>fa Du;«ll Yöneimeıu Ml Acar 0 Temsıtcıitr 0 MaJı lS kr Ero< ErkM # Mulusebc k l » «a<r 0 BOttt PUutoraa. Snfl O.-a.fc^oJI. 0 RcUan Ane I K . . 0 Ek Coaeııia L|mr U n t ı , llkaa 05 65 0 lı-akr H Z:»ı Blv 1352 S 2/3. T<H 13 12 30 lUn 52359, Faı. (51) 19 33 W ANKARA "ıhmH Tân, tZMlR Hlkmcl Çrtİnkin», ADA\=\ Çctia YifcmoJİll VayuıUr Hai^a Akr«l 0 Iduc Haacykl Gânr 0 lıtom' Öofc Çdak 0 B.!g. Islem Naıl ta^ # Pmoncl Srvfi h n a n | a Sric.k, Ab Stan, Aka« Taa % A4aaa- InOnu Cad 119 S No I Kll I, Td 19 37 52 |4 hat). Tdo. C2ISS. Fax (71) 19 37 52 TAKVtM: 28 TEMMUZ 1990 Imsak: 4.01 Guneş: 5.48 öğle: 13.15 tkindi: 17.11 Akşam: 20.32 Yatsı: 22.11 Gecekondu bölgesiKüçükarmutlu 'şen gönüller yatağı* değil, Anadolu'nun işsizliğinden kopan dertlilerin otağı Boğaziçfnin öteki yüzüğ yGergin yüzler: Küçükarmutlu'da insanlar, Arsa mafyası 1950'lerde Karadenizliler Kim bunlar?: Küçükarmutlu'da ölen simitçi Hüsnü İşeri'nin yasını tutuyor. gelip yerleşmiş Küçükarmutlu sırtlarına. Sonra operasyonlara maruz kalan insanlar kim Yüzler gergin, sakallar uzamış, yürekler acıyla her dönem seçim vaatleriyle oylar birilerini derseniz sayalım: Simitçiler, mısırcılar, dolu. Kimileri işinden gücünden, kimileri iktidara taşımış. Mafya fedaileri, kendilerince işportacılar, tamirci kalfalan, inşaat işçileri, su ekmek parasından geri kalmış. Ne 'güvence' vermiş insanlara. Boğaz'm bu satıcıları, tezgâhtarlar, hizmetçiler, kapıcılar, gidebilecekleri bir yer var şimdi ne manzaralı sırtlannda, köpek kulübesinden boyacılar, çıraklar, işsizler, damsızlar, çalabilecekleri bir kapı. beter evlerde insanlar kendine yaşam kurmuş. topraksızlar.İstanbul'da tutunmaya çalışanlar... NECATİ GÜNGÖR Pencerenin önündeki avuç içi kadar bir toprak parçasına yeşil benekler düşmüş. Mairul mu, la- hana mı? Ne olduklannı anlamak güç... Ta karşı kıyılardan kopup gelen bir yel, pencerin yanm boy tül perdesini uçuruyor. Boğazın lacivert sulanna kadar inen gür bir yeşillikle kapb yamaca bakı- yorsunuz. Rûzgâr habire üfürüyor bağnnıza, dinmek bilmiyor. Bo- ğazın o göz okşayıcı lacivert su- lannda küçük bir tanker, Karade- niz*e dognı vermiş burnunu, gidi- yor öyle... Bu peyzaj, bu gönül açıcı renk- ler, karşı kıyılardan kopup gelen bu tatlı esinti bile huzur vermiyor inaana! Oturduğunuz odanın tavanı denne çatma bir şeylerle kapatıl- mış; ne yagmurdan korur insan- lan, ne kardan... Dış kapının altı iki kanş yüksek yerden; toprak so- fadan gecip gırdiğuıiz odanın du- varlan da yanya kadar çamurla sı- valı, geri kalan yansı çıplak; kara kara sıntıyor biriket taşlan. Derme çatma evler Küçükarmutlu'da bütün evlerin çatıları taşlada berkitilmiş kış ay- lantun o aman bilmez fırtınalan- na karşı. "Ev" dedikse, sözün ge- lişi, "baraka" demek daha doğru. Üst üste konulmuş, emaneten du- rur gibi duran biriket yığınlanna omuz vursanız yerle bir olur! Ne kapılan kapı, ne pencereleri pen- cere! Cam, çerçeve hak getire ço- ğunda! Birer naylonia kapatılmış şimdilik... "Bakın" diyor Amasyalı bir hemşerim, adı önemli değıl; "Le- Tnıl'teki evlerin bataçeleri içinde dnran o köpek koliibeleriyle bu biziın evtcri bir luyaslayın, hangisi daha ryi? Çaresizlikten, umarsu- lıktan bnnüarda yaşamaya gönül iadinnişiz biz! Bizim ha>^tımız hayat dejil. Huzurumuz yok... Şu döaayada başunızı sokacak. çoluk çocuSnımua luuda loşU esirgeye- cck bir knlübe edinraişiz, dunya yiiziiııde ayakta kalmaya çababyo- raz, ama bn dunvayı, eümizle yap- bğımız şn damlan başımıza yıkı- yoriar! Biz ki vergide, askerlikte berkesle biriz; sözde bir vatandaş ofauak eşitiz... Oy verme sırssın- da herkes gibi bir ayumuz var... GdgeMiın insan gibi yaşamak is- tedifiıııizde bütiu kmpüar kapa- nıyor yüzünıiLze. Şoniya, başnnı- a sokacak bir kulübc koadnrmn- şoz, işte bıitun suçnmuz bu! Bu- nun için basıldı evlerimiz, panzer- ler Dstümüze yıirudu. toplandık, knışun yagdı ustümüze. Bir arka- daşınuzı da şehit verdik!" Evet, bir gece önceki baskında ölen Hüsııa Işeri'nin cenazesi, do- HAYAT KAVGASININ ORTASINDA — Tozln, çamurtu sokaklarda, içinde sn akmavan toprak U- banlı odalarda, çabsı olmayan evlerde bü>ü>en bu çocuklar bizim. Ana babalannın verdigi hayat kav- gasının tam ortasında açtnışlar gözlerini dünyaya. (Fotograflar: Kayıhan Guven) ğum yeri olan Tokat'a gönderil- mişti. Arkadaşlan, komşulan, ya- kınlan yas içindeydi. Yüzler ger- gin, sakallar uzamış, yürekler acıyla doluydu. Kimileri işinden gücünden, ekmek parasından ge- ri kalmışlardı. Ne gidebilecekleri bir yer vardı şimdi, ne çalabilecek- leri bir kapı! Tokatlı, Amasyalı, Sıvaslı, Malatyalı, Bingöllüyduler. 195OMİ yıllardan beri esen göç fır- tınasının içinde gözlerini açmışlar- dı. Doğup buyudükleri köylerin- deki topraklar yetışmiyordu ken- dilerine; avuç avuç ektikleri to- humlar karın doyurmuyordu; bir umuttur diye gelip dayanmışlardı bu kadim kentin, bu şehı-i Stan- bul'un kapılanna! tş bulacak, ya- şayacak, umut edecek ve sevecek- lerdi.l. Anlatılanlara göre önce Doğu Karadeniz yöresinin insanları gel- mişlerdi Küçükarmutlu'ya. Sanyer ilçesinin gözden ırak yeşil alanla- nna yerleşmişlerdi birer ikişer. Bir yandan mısır, lahana, fasulye eki- mi başlamış, bir yandan memele- ri bereketli inekler salınmıştı ça- yrra. Seralar kunılmuş, kırmızı ki- remitli villa tipi evler yapılmıştı. Bu kadarla da kalınmamış; bu be- delsiz, tapusuz, kayıtsız topraklar parça parça bölünüp satümaya başlanmıştı yeni geleniere. Satışlar, 'aldım-verdim' sözün- den öte bir belgeye dayanmıyor- du, dayanamazdı! Uyamk birile- ri sadece, "Yikimlere karşi senu koruyacagam!" güvencesini veri- yordu raüşterilerine! Anayasasına sosyal devlet olma kaydığmı ko- yan yüce devletin korumadığı, kollamadığı, güvence vennediği, toplumsal yaşamını bir düzene sokmadığı, toprağmdan kopup ekmeğini gurbetlerde aramasına göz yumduğu vatandaşlanna; kendi yasalannı kendi yapan maf- ya bozuntusu binakım tipler boy- lece 'güvence* vermiş oluyorlardı! Bu anlatılanlar, bundan yirmi otuz yıl öncesinden başlıyor, ya- kın yıllara kadar da sürüyordu. 12 Eylül sonrasında Sarıyer Beledi- yesi'nin Başkanlığı'na aday olan Ali Sandıkçı, KuçUkarmutlu'nun gecekondu sakinlerine şöyle vaat- lerde bulunuyordu oy isterken: "Ben de gecekondu çocuğuyum. Eviıni yapmak için sırtımda ci- mento, biriket taşadım. Gecderi, sizinle aynı nıyayı gordıim yıllar boyu. Gecekoııdulanınızın ne za- man başımıza yıkılacagı korkusu- nu yaşadım siderie... Sorunlannı- zı, dertlerinizi umutlannızı çok iji biliyorum. Beni başkan seçer- seniz, tapulannızı cebiaizde bi- lin!" O seçimlerde, bir değil, bin umutla atılnuştı oylar Ali Sandık- çı adına. Ama halen ANAP dele- gesı olan Hasan Hıiseyin Tunç'un söylediğine göre seçilmesınden üç yıl sonra ısrarla çağrılarak dave- tiye çıkanlarak âdeta zorla getiril- mişti. Sayın Başkan Küçükarmut- lu semtine. Onun ardından şimdiki sosyal demokrat başkana çevrilmişti umutlar. Halktan yana bir parti- nin adayıydı, yoksul kesime umut ışığı yakıyordu, belki bu yöreye ve bu yörenin insaniarına daha ya- rarlı işler yapacaktı... Bu kez de oylar, thsan Yalçm ve Narettin Sö- zen'in heybesine akıyordu! Yeni Umut, öteden beri fakirin ek- meği değil miydi? Altmışlı, yetmisli yülarda gelip buralara kök salan insanlann yü- rekleri biraz daha serindi. Umut- lan biraz olsun gerçekleşme yolu- na girmişti. Gerçi birkaç yıl önce kendilerine pahalıya mal olan ta- pu tahsis belgeleri bir hüküm ta- şımıyordu, ama yolları yapılmış, suları, elektrikleri bağlanmıştı. Vergi ödüyorlardı. Duraklarma belediye otobüsleri uğruyordu. Yirmi, yirmi beş yıl önce bu ge- cekondularda doğan çocuklar ni- cedir evlenme yaşma ermişlerdi... Şimdi umut, onlar için başhyor- du: Babalannın damlarının üstü- ne birer göz oda karartmak! Bir ucu Baltalimanı'na inen, bir ucu Levent'e, bir ucu da Maslak sırtlarına dayanan ve hemen yanı başında Fatih Köprusü'nun hey- betli göriintüsü yer alan Küçükar- mutlu mevkünin topraklan artık yirmi dört ayar alün değerindey- di. Mülkiyeti Teknik Üniversite1 ye ait oldugu söylenen bu değerli topraklarda kimlerin gözü yoktu ki? Son yıllarda büyük ölcekli in- şaatlann müteahhitliğine sovunan holdinglerden, Karadenizli arsa mafyasına, birkaç dönüm arsayı kendi adına çevirip içerisine ken- di evini yapan emniyet mensupla- nna kadar birçok kişi ve kuruluş, legal ve illegal bütün yolları dene- yerek Küçükarmutlu topraklannı ele gecirmeye uğraşıyorlardı. Sözün kısası, bır yanda güçlü- MAFYALAR KENTİ !... KÖYDEN KÜÇÜKARMUTLU'YA—Orta Anadolu'nun kıraç köylerinden çıkıp gelmiş, kısmetini, yaşama hakkını arayan ailelerden biriydi onlar. Kara briketlerden driilraöş bir kondu yaratmışUrdı kendilerine. Çocuklardan birini bagnna basmışlar, ötekiler köyde kalmış... Çamnr sıvalı duvarın dibine oturmuş, soru dolu gozlerle bakıyorlar. ŞARIYER KÜÇÜKARMUTLU'DAKİOPERASYON VE ÇATIŞMAY1BASINNASIL VERDİ? ~ Isyan provası-Armutlu bilmecesi-Yanlış savaşHaber Meriezi — Istanbul Küçükarmutlu'da 23 temmuz pazartesi gecesi yapılan operasyona basm, salı ve çarşamba gunleri geniş yer ayırdı. Küçukar- mutlu'da gecekonducularla polis arasında taşlı, so- palı kurşunlu çatışmada Hüsnu tşeri adlı 42 yaşın- daki bir simitçi öldu, 17 polis ve çok sayıda gece- konducu yaralandı. Degışik gazeteler olaylan şu şe- kilde verdiler: Hiirriyet: llk gun haberı "tstanbul'da kanlı çaüsma" başbğı ile veren Hurriyet, resimaltında "Kortanlmış bötgede isyan provası" diyordu. Arazi raafyasmdan da söz eden Hurriyet'ın haberinın spo- tunda "Çaüşma çıkan bölgenin yasadışı örgütler- ce 'kurtarılmış bölge' olarak ilan edildiği, polisin de bnnn önlemek için dün gece operasyon yaptıgı ögrcnildi" deniliyordu. Hürriyet, ikinci gün, "Ar- mutlu bilmecesi" başlığı ile verdigi haberde, "Ope- rasyonun ne<len başlıdığı, neden durdunıldugu anlaşüamadı" diyecektı. Sabah: Haben "Gecekonducu-polis savaşı" baş- lığı ııe veren babah gazetesi, spotta şöyle yaayor- du: "Polisin yaklaşması ile birlikle tepede topla- nan lopluluk 'Polis defol-yaşasm gecekondu halkı' şeklinde sloganlar attı. Ekiplerin gecekonducula- ra mudahalesi üzerine yukandan polisin uzerine taş yağmava başladı. Taş yağmuru sonucunda olay ye- rine iki koldan gelen polis ekibinin havaya ateş et- mesi bölgede büyiik panik yarattı." Sabah ikinci gun, "Gecekondu muharebesinde banş karan" başhğıyla verdiğı haberde, "Sanyer Cumhuriyet Savcısı Asım Kutur'un olavlann vanlış anlamadan kaynaklandıgını" belirttiğini kaydediyordu. Gıinaydın: tlk gun haberı "Polis Kıiçükarmut- lu'yu kuşattı-Arazi mafyası ile çatışma 1 ölü" baş- hğıyla veren Gunaydın, spotta şu değerlendirmeyi yapıyordu: "Sanyer'deki Küçükarmutlu bolgesin- de, arazi mafyasının hâkimiyetine son vermek ama- cıyla tstanbul Emniyet Muduru Hamdi Ardalı'nın emriyle gece operasyon duzenlendi. Bölgeyi çem- bere alan polis ekiplerine gecekondulardan taş aül- dı, ateş açıldı... Çatışmada 42 yaşındaki gecekon- dulu Hüsnü Eriş öldu, 17 polis yaralandı. 30 kişi gözaltına alındı." Gunaydın, ikinci gün haberi 8 sutun manşete "Kanlı fiyasko" başlığı ile çekecek ve üst başlıkta "Arazi mafyası polisle halkı karşı karşıya getirdi" dıyecekti. Spotta şöyle deniyordu: "Küçükarmutlu'da tam bir 'gecekondu meydan savaşı' yaşandı. Arazi mafyası, arama yapmaya ge- len polise karşı halkı 'Gecekondularınızı yıkacaklar' diye kışkırtü. Kurşunlann da havada ucuştugu taşh- sopah-coplu kapışraada 42 yaşındaki bir yurttaş ölurken 16 polis yaralandı.... Operasyon 'kan ve kin' dışında hiçbir sonuç getirmedi. Polis, bölge- ye yine giremedi..." Milliyet: tlk gün haberi "Çaüşma: 1 ölü" başlı- ğı>la veren Milliyet gazetesi spotta şöyle diyordu: "Sanyer Küçükarmutlu bölgesinde dün gece ara- ma yapmak isteyen polislerle gecekondu sakinleri arasında taşlı, sopaJı çatışma çıktı, ardından da si- lahlar patladı. Olavlarda gecekonduculardan Hus- nü tşeri yaşamını yitirirken 30 kişi de gözaltına alın- dı. 'Milliyet'te ikinci gün 'Yanlış Savaş' başhğıyla verilen haberde, şu değerlendırme yapılıyordu: "Militan avı-Gecekonduculan orgütlediği gerekçe- siyle militan avına çıkan bir grup polis, onceki ge- ce Sanyer Küçükarmutlu'da operasyona başladı" Milliyet daha sonra bölge halkının yıkım korku- suyla harekete geçtiğı ve ertesi sabah gazetecilerin araya girmesiyle iki taraf arasında uzlaşma sağlan- dığını belirtiyordu. Gnneş: llk gün Guneş haberi "Boğaziçi sırtla- nnda kanlı gece" dıye\erdı. Haberde, "Gecekondu mafy ası yüzunden girilemediği one sunılen Sanyer Küçükarmutlu bolgesine operasyon düzenleyen po- lisin taşlı sopalı direnişle karşılaştığı" belırtiliyor- du. Guneş, ikinci gun haberı, "Gecekondu yarası. Isunbul'da kanadı" başhğıyla verirken "Bir kişi- nin öldürüldügu Küçükarmutlu olayının ardında 'Gecekondu mafyası var' dıye ust başlık atıyordu. ler, bir yanda güçsüzler vardı Kü- çükarmutlu'nun paylaşım kavga- sında! Bir yanda simitçiler, mısır- cılar, işportacılar, tamirci kalfala- rı, inşaat işçileri, su satıcüan, tez- gâhtarlar, hizmetçiler, kapıcılar, boyacılar, çıraklar, işsizler, dam- sızlar, topraksızlar... öte yanda eli silahh, beli silahh, karanlık çeh- reli, mafya fedaileri! Bir koyup bin kaldıran para babalan! Ken- dileri de birer gecekondu insanı olan emniyet mensuolan! "Burada, bizim aramızda maf- ya diye bir şey yoktur. Biz halk- tan insanlanz. Çoluk çocugnmu- znn ekmegınin denüne düşmiişaz. Bu olaylar başlamadan öaec özel bir şirkette tezgflhUrdım. Ofaryiar- dan sonra işe gidemedim. Şimdi işsizim. Önemli degil. Gecekondu- lanmız yılalmasın yeter... Aşagı- da, birkaç dönumluk bir araziyi zaptetmiş olan bir karateci var, adına Dogan Kılıç diyorlar. O ve onun adamlan hemen her gece üs- tümüze, evlerimize dognı silah ad- yorlar. Bnnlan sikayet için uç yü- ze yakın imza toplayıp bir dilek- çe yazdık. Ama polis onlann ye- rine bizim evlerimizi basü. Erkek- lerimizi bir alanda topladı, kadın- lan ve çocuklan itip kaktılar. Bir katliama gelmiş gibiydiler. Nite- kim, arkadaşımız Hüsnü tşeri, polis kurşunoyla can verdi... Biz kendimizi taşla sopayla da olsa kornyscağız, başka çıkar yoiumuz yoktur! Devlet bizim de devleti- mizse, bizteri ayak aldna almngn., Şn gördüğünüz gecekondularla buzur içinde yaşayahm yeter! ts- tedigimiz yalnuca bn..." ölen Hüsnü İşeri'nin simitcihk yaptığım soylüyordu komşulan. Geride kansı, çocuklan kalmıştı... Onlara, cam pahasına korumaya çalıştıg] bir dam bnikmıştı işte! Ecgl atı Bu kondular, 1985 sonrasında kondurulmuşlardı. Bu insanlar, 1950'lerde baslayan göç dalgasının uzantısıydılar. Orta Anadolu'nun ıssız dağ köylerinden kopup gel- mişlerdi koca kente. tş buİmak, ekmek kazanmak, çocuklannı okutup adam etmek düşleriyle sırtlamışlardı yorganlarım... Simitçi Hüsnü tşeri, umudun ve ekmeğin kurbaıuydı şimdi; tahta- dan ecel atına binmiş, köyünün yolunu tutmuştu gömülmek için! Ardı sıra hemşerileri, yakınlan, konu komşusu, arkadaşlan, dost bildikleri gitmişti. "Geceydi Arama yapacağız, de- diler önce. Arama bahanesiyle gi- rilen evlerin erkeklerini dışan çı- kanp toplamaya başladılar. Ço- cuklar feryat figan ağlıyorlardı. Kadınlar korku içindeydi. O ka- ranlıkta can havliyle taşlara sanl- dık kendimizi savunmak için. Po- lisler de ateşle karşılık verdiler." Açlık mı, polis kurşunu mu? Baskın gecesini böyle anlatıyor KuçUkarmutlu'nun konduculan. Sesleri kahırh, yüz çizgileri sert. Adlannı soruyoruz, söylemek is- temiyorlar. Belki korkudan, baş- lanna bir hal gelmesinden çekin- dikleri için belki de alçakgönüllü- lükten... Orası belli değil. Kimi işinden gücünden olmuş bu olaylar nedeniyle, kiminin sat- mak için evine getirdiği mısırlan çünımüş... tçlerinden biri şöyle özetliyor yaşamöyküsünu: "Dört kardeştik köyde. On dönüm top- rağımız vardı. Her kardeşe iki bu- çuk donum duşuyordu ki, bunun- la yaşamak mümkün değil. Ço- cuklanmı, yaşlı ana babamın ya- nında bıraküm, orada okusunlar diye... Burada okumalan mum- kün degil.. Gelip burada bir göz oda yapbk kendimize. Siz karar verin şimdi: Koye dönüp de sürii- neyim mi? Yoksa burada gecekon- dumu korkular içinde bekleye bekkye öleyim mi? İşte havaümız bu! Sizler ki akıl fikir sahibisiniz, vicdan sahibisiniz! Siz söyleyin, memlekerjmizde açlıktan mı 61e- lim, burada polis kurşunuyla mı? Bize çıkar bir yol gösteria..." Ağulu bir hançerin keskin agzı gibi öldürücü bu sorulann muha- tabı, hiç kuşkusuz, Turkiye'nin çağ atladığını ileri sürenlerdi! In- sanımız bunca sahipsiz, bunca yoksul, bunca güvencesiz, bunca korku içinde, bunca işsiz, sigorta- sız, okulsuz, ilaçsız yaşama sava- şı veriyorken; nasü bir çağ atla- maydı acaba o sözu edilen? Kiralar ateş pahasıydı koca kentte. İnsan onuruna yakışır ev- lerde bannamıyorlardı! Depozit- ti, peşinattı derken, yanına bile yaklaşamıyorlardı evlerin... Simit satıyor, su satıyor, duraklarda bi- let satıyor, çakmaklara göz satı- yor, işportacıhk yapıyor, piyango biletleri satıyor, emeklerini, aün- terlerini, hayatlannı satıyorlar, zor zoruncak bir milyonu denkleştiri- yorlar ve bu gecekondulan, bu su- suz, elektriksiz, yolsuz kulübele- ri yaratıyorlardı bir^gecede! Bu insanlar, bizim insanları- mızdı! Tarihi sanayi bacası • Haber Merkezi — Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk ve en yüksek "sanayi bacası"nın yıkılmayarak bir anıt olarak gelecek kuşaklara aktanlması için Zonguldakhlar kampanya açıyor. 1935 yüında üretime baslayan ve 40 yıl hizmet verdikten sonra 1974'tc kapatılan Zonguldak Kok Fabrikası'run 63 metre uzunluğundaki bacasının yıkümak istenmesi, Yeşiller Partisi'nin de tepkisini çekti. Genel Başkan Yardımcısı Aydın Ayas, konuyla ilgili açıklamasında bacaya sahip çıkılmasıru müzeye dönüştürülmesini istedi. Kemik iliği kanseri • ANKARA (ANKA) — Dortmunt Koleji'nden Frank Powers, kemik iliğindeki kanser hücrelerini manyetik yolla normal hucrelerden ayırmayı sağlayan bir cihaz geliştirdi. Science dergismde yer alan bir habere göre ayırma cihaa normalin çok ustündeki dozlarda kanser ilacı ve ışın tedavisi ile beraber kullarulabiliyor. Ayırma işlemi sırasında ilik, milyonlarca minik manyetik boncukla karıştınlıyor ve güçlü mıknatıslar arasından geçerken boncuklar ve onlarla beraber kanser hucreleri de ilikten i aynlıyor. Bu yöntemle kanser hucrelerinin yüzde 99'dan fazlası, normal hücrelerin de yüzde 61'i ilikten ayrılıyor. Ancak ayırma işleminden sonra ilikte kalan 100 kadar kanser hucresi yeniden çoğalabiliyor. Cihazın klinik denemelerine önümüzdeki gunlerde başlanacağı bildirildi. DDT kanser yapıyor • PHILADELPH1A (AA) — Uzun yıllar çok yaygın olarak kuJlanılan tanm ilacı DDT ile pankreas kanseri arasında kesin bir ilişkinin varlığı ortaya çıktı. Michigan Üniversitesi'nin, ABD'nin Pennsylvania eyaletinde "Rohm and haas" adlı kımya tesisinin 1948-1971 yülan arasında çalışan işçUerinde saptanan 28 kanser vakası üzerinde yaptıklan incelemeler, DDTnin karaciğerin yanı sıra pankreas kanserine de neden olduğunu karutladı. Pennsylvania federal hükümeti, zehirleyici etkisiyle çevreyi kirleterek doğa dengesini bozması • , nedeniyle DDTnin üretimini 1972 yüında yasaklamıştı. Erkeklere dogum izni • MELBOURNE (AA) — Avustralya'da bundan sonra, kadınlar gibi, çalışan erkekler de işyerlerinden doğum izni aİabilecekler. Avustralya hukümetinin aldığı ve erkekler arasında memnunluk yaratan karara göre, eşi doğum yapan çalışan bir erkek, kansıyla birlikte 1 yıl süreyle doğum izni alacak. Parkinson için yeni tedavi • ANKARA (ANKA) — Beyinde depomin salgüayan baa sinir hucrelerinin dejenerasyonu sonucu ortaya çıkan parkinson hastalığı için yeni bir tedavi yöntemi bulundu. Science dergisinde yer alan habere göre, sıçarun böbrek üstü bezlerinden elde edilen bir tür depamin yapıcı hücre, hastamn beynine nakledilerek hareketlerinin kısa sürede normale dönmesini sağbyor. Bunun yanında hücrelerin, hastamn bağışıklık sistemi tarafından reddini önlemek için de düşük sonucu elde edilen insan embriyon hucreleri kullanıbyor. Bagfaş'a dava • BURSA (AA) — Bandırma'ya bağlı Edincik Belediyesi, belediyeye ait arazıye katı atıklannı (silam) bırakan Bagfaş'tan 300 milyon lira tazminat istemiyle dava açtı. Edincik Belediye Başkanı Halil Keleşoğlu, yaptıgı açıklamada, Bagfaş'ın katı atıklannı belediyeye ait meranın 2 bin 150 metrekarelik bölümüne bıraktığını, bu nedenle Bagfaş'a 30 milyon lira ceza kestiklerini anımsattı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle