Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı Cumhun>W Matbaacıllk ve Gazetecıbk Turk Anomm Şırkell adına k Pmmka C«W aasauı*, Dıs Habaler tıjmm aUo. Ekoooflu Cn(i2 laırtaa lj Sendıka Şaknu ««™ri. kııHn t * l l « t IstanbuJ >w« «!"»/» Ba,kan NaairNadı Sason vr Koa* Cumhunyst Malbaacıhı v» Gajaıalık TA Ş. Tûrk Ocajı Cad 39/41 <
NaAr Sadl f GCDCİ Yayin Muduru HlSU CtaJai. MUesesC Müdurfl Haberlcn baal Kacak, Efctım G o m Şartaau Haber Arajlınna baa« lcrtaa. Yun Habertm NccaM Doja. Spot Dlnuınaıi Oktaj Aklal. \wkpm hm. Haaaa U'M Ist PK 2« Isunbul Td 512 05 05 (20 ha:). Tda 222« Fu {]) !X <0 72 f
EniaK l ş»kJl(U, Yuı I>İCT1 Muduru Okl) GoM«UI, 0 Haber Merkczi AMaakokf Vaıılaıaa DQI Ytei« l a a Çatfkas. AnMtırma ŞrtUaı Alfm DUnHtme AMalbt Taocı 0 Kaordınatör Ataan Kanlan ttmal, Hikacl Çntakl^ Oı» Su-t».o^ Aıkafs. Z»l GOkalp BK iokılap S. No I9'4 Td 13] II 41-47. Tdd. 42344, F«- C4) 133
Muduru YaKm BlWr. Sa>fa Du;«ll Yöneimeıu Ml Acar 0 Temsıtcıitr 0 MaJı lS
kr Ero< ErkM # Mulusebc k l » «a<r 0 BOttt PUutoraa. Snfl O.-a.fc^oJI. 0 RcUan Ane I K . . 0 Ek Coaeııia L|mr U n t ı , llkaa 05 65 0 lı-akr H Z:»ı Blv 1352 S 2/3. T<H 13 12 30 lUn 52359, Faı. (51) 19 33 W
ANKARA "ıhmH Tân, tZMlR Hlkmcl Çrtİnkin», ADA\=\ Çctia YifcmoJİll VayuıUr Hai^a Akr«l 0 Iduc Haacykl Gânr 0 lıtom' Öofc Çdak 0 B.!g. Islem Naıl ta^ # Pmoncl Srvfi h n a n | a Sric.k, Ab Stan, Aka« Taa % A4aaa- InOnu Cad 119 S No I Kll I, Td 19 37 52 |4 hat). Tdo. C2ISS. Fax (71) 19 37 52
TAKVtM: 28 TEMMUZ 1990 Imsak: 4.01 Guneş: 5.48 öğle: 13.15 tkindi: 17.11 Akşam: 20.32 Yatsı: 22.11
Gecekondu bölgesiKüçükarmutlu 'şen gönüller yatağı* değil, Anadolu'nun işsizliğinden kopan dertlilerin otağı
Boğaziçfnin öteki yüzüğ yGergin yüzler: Küçükarmutlu'da insanlar, Arsa mafyası 1950'lerde Karadenizliler Kim bunlar?: Küçükarmutlu'da
ölen simitçi Hüsnü İşeri'nin yasını tutuyor. gelip yerleşmiş Küçükarmutlu sırtlarına. Sonra operasyonlara maruz kalan insanlar kim
Yüzler gergin, sakallar uzamış, yürekler acıyla her dönem seçim vaatleriyle oylar birilerini derseniz sayalım: Simitçiler, mısırcılar,
dolu. Kimileri işinden gücünden, kimileri iktidara taşımış. Mafya fedaileri, kendilerince işportacılar, tamirci kalfalan, inşaat işçileri, su
ekmek parasından geri kalmış. Ne 'güvence' vermiş insanlara. Boğaz'm bu satıcıları, tezgâhtarlar, hizmetçiler, kapıcılar,
gidebilecekleri bir yer var şimdi ne manzaralı sırtlannda, köpek kulübesinden boyacılar, çıraklar, işsizler, damsızlar,
çalabilecekleri bir kapı. beter evlerde insanlar kendine yaşam kurmuş. topraksızlar.İstanbul'da tutunmaya çalışanlar...
NECATİ GÜNGÖR
Pencerenin önündeki avuç içi
kadar bir toprak parçasına yeşil
benekler düşmüş. Mairul mu, la-
hana mı? Ne olduklannı anlamak
güç... Ta karşı kıyılardan kopup
gelen bir yel, pencerin yanm boy
tül perdesini uçuruyor. Boğazın
lacivert sulanna kadar inen gür
bir yeşillikle kapb yamaca bakı-
yorsunuz. Rûzgâr habire üfürüyor
bağnnıza, dinmek bilmiyor. Bo-
ğazın o göz okşayıcı lacivert su-
lannda küçük bir tanker, Karade-
niz*e dognı vermiş burnunu, gidi-
yor öyle...
Bu peyzaj, bu gönül açıcı renk-
ler, karşı kıyılardan kopup gelen
bu tatlı esinti bile huzur vermiyor
inaana!
Oturduğunuz odanın tavanı
denne çatma bir şeylerle kapatıl-
mış; ne yagmurdan korur insan-
lan, ne kardan... Dış kapının altı
iki kanş yüksek yerden; toprak so-
fadan gecip gırdiğuıiz odanın du-
varlan da yanya kadar çamurla sı-
valı, geri kalan yansı çıplak; kara
kara sıntıyor biriket taşlan.
Derme çatma evler
Küçükarmutlu'da bütün evlerin
çatıları taşlada berkitilmiş kış ay-
lantun o aman bilmez fırtınalan-
na karşı. "Ev" dedikse, sözün ge-
lişi, "baraka" demek daha doğru.
Üst üste konulmuş, emaneten du-
rur gibi duran biriket yığınlanna
omuz vursanız yerle bir olur! Ne
kapılan kapı, ne pencereleri pen-
cere! Cam, çerçeve hak getire ço-
ğunda! Birer naylonia kapatılmış
şimdilik...
"Bakın" diyor Amasyalı bir
hemşerim, adı önemli değıl; "Le-
Tnıl'teki evlerin bataçeleri içinde
dnran o köpek koliibeleriyle bu
biziın evtcri bir luyaslayın, hangisi
daha ryi? Çaresizlikten, umarsu-
lıktan bnnüarda yaşamaya gönül
iadinnişiz biz! Bizim ha>^tımız
hayat dejil. Huzurumuz yok... Şu
döaayada başunızı sokacak. çoluk
çocuSnımua luuda loşU esirgeye-
cck bir knlübe edinraişiz, dunya
yiiziiııde ayakta kalmaya çababyo-
raz, ama bn dunvayı, eümizle yap-
bğımız şn damlan başımıza yıkı-
yoriar! Biz ki vergide, askerlikte
berkesle biriz; sözde bir vatandaş
ofauak eşitiz... Oy verme sırssın-
da herkes gibi bir ayumuz var...
GdgeMiın insan gibi yaşamak is-
tedifiıııizde bütiu kmpüar kapa-
nıyor yüzünıiLze. Şoniya, başnnı-
a sokacak bir kulübc koadnrmn-
şoz, işte bıitun suçnmuz bu! Bu-
nun için basıldı evlerimiz, panzer-
ler Dstümüze yıirudu. toplandık,
knışun yagdı ustümüze. Bir arka-
daşınuzı da şehit verdik!"
Evet, bir gece önceki baskında
ölen Hüsııa Işeri'nin cenazesi, do-
HAYAT KAVGASININ ORTASINDA — Tozln, çamurtu sokaklarda, içinde sn akmavan toprak U-
banlı odalarda, çabsı olmayan evlerde bü>ü>en bu çocuklar bizim. Ana babalannın verdigi hayat kav-
gasının tam ortasında açtnışlar gözlerini dünyaya. (Fotograflar: Kayıhan Guven)
ğum yeri olan Tokat'a gönderil-
mişti. Arkadaşlan, komşulan, ya-
kınlan yas içindeydi. Yüzler ger-
gin, sakallar uzamış, yürekler
acıyla doluydu. Kimileri işinden
gücünden, ekmek parasından ge-
ri kalmışlardı. Ne gidebilecekleri
bir yer vardı şimdi, ne çalabilecek-
leri bir kapı! Tokatlı, Amasyalı,
Sıvaslı, Malatyalı, Bingöllüyduler.
195OMİ yıllardan beri esen göç fır-
tınasının içinde gözlerini açmışlar-
dı. Doğup buyudükleri köylerin-
deki topraklar yetışmiyordu ken-
dilerine; avuç avuç ektikleri to-
humlar karın doyurmuyordu; bir
umuttur diye gelip dayanmışlardı
bu kadim kentin, bu şehı-i Stan-
bul'un kapılanna! tş bulacak, ya-
şayacak, umut edecek ve sevecek-
lerdi.l.
Anlatılanlara göre önce Doğu
Karadeniz yöresinin insanları gel-
mişlerdi Küçükarmutlu'ya. Sanyer
ilçesinin gözden ırak yeşil alanla-
nna yerleşmişlerdi birer ikişer. Bir
yandan mısır, lahana, fasulye eki-
mi başlamış, bir yandan memele-
ri bereketli inekler salınmıştı ça-
yrra. Seralar kunılmuş, kırmızı ki-
remitli villa tipi evler yapılmıştı.
Bu kadarla da kalınmamış; bu be-
delsiz, tapusuz, kayıtsız topraklar
parça parça bölünüp satümaya
başlanmıştı yeni geleniere.
Satışlar, 'aldım-verdim' sözün-
den öte bir belgeye dayanmıyor-
du, dayanamazdı! Uyamk birile-
ri sadece, "Yikimlere karşi senu
koruyacagam!" güvencesini veri-
yordu raüşterilerine! Anayasasına
sosyal devlet olma kaydığmı ko-
yan yüce devletin korumadığı,
kollamadığı, güvence vennediği,
toplumsal yaşamını bir düzene
sokmadığı, toprağmdan kopup
ekmeğini gurbetlerde aramasına
göz yumduğu vatandaşlanna;
kendi yasalannı kendi yapan maf-
ya bozuntusu binakım tipler boy-
lece 'güvence* vermiş oluyorlardı!
Bu anlatılanlar, bundan yirmi
otuz yıl öncesinden başlıyor, ya-
kın yıllara kadar da sürüyordu. 12
Eylül sonrasında Sarıyer Beledi-
yesi'nin Başkanlığı'na aday olan
Ali Sandıkçı, KuçUkarmutlu'nun
gecekondu sakinlerine şöyle vaat-
lerde bulunuyordu oy isterken:
"Ben de gecekondu çocuğuyum.
Eviıni yapmak için sırtımda ci-
mento, biriket taşadım. Gecderi,
sizinle aynı nıyayı gordıim yıllar
boyu. Gecekoııdulanınızın ne za-
man başımıza yıkılacagı korkusu-
nu yaşadım siderie... Sorunlannı-
zı, dertlerinizi umutlannızı çok
iji biliyorum. Beni başkan seçer-
seniz, tapulannızı cebiaizde bi-
lin!"
O seçimlerde, bir değil, bin
umutla atılnuştı oylar Ali Sandık-
çı adına. Ama halen ANAP dele-
gesı olan Hasan Hıiseyin Tunç'un
söylediğine göre seçilmesınden üç
yıl sonra ısrarla çağrılarak dave-
tiye çıkanlarak âdeta zorla getiril-
mişti. Sayın Başkan Küçükarmut-
lu semtine.
Onun ardından şimdiki sosyal
demokrat başkana çevrilmişti
umutlar. Halktan yana bir parti-
nin adayıydı, yoksul kesime umut
ışığı yakıyordu, belki bu yöreye ve
bu yörenin insaniarına daha ya-
rarlı işler yapacaktı... Bu kez de
oylar, thsan Yalçm ve Narettin Sö-
zen'in heybesine akıyordu!
Yeni
Umut, öteden beri fakirin ek-
meği değil miydi?
Altmışlı, yetmisli yülarda gelip
buralara kök salan insanlann yü-
rekleri biraz daha serindi. Umut-
lan biraz olsun gerçekleşme yolu-
na girmişti. Gerçi birkaç yıl önce
kendilerine pahalıya mal olan ta-
pu tahsis belgeleri bir hüküm ta-
şımıyordu, ama yolları yapılmış,
suları, elektrikleri bağlanmıştı.
Vergi ödüyorlardı. Duraklarma
belediye otobüsleri uğruyordu.
Yirmi, yirmi beş yıl önce bu ge-
cekondularda doğan çocuklar ni-
cedir evlenme yaşma ermişlerdi...
Şimdi umut, onlar için başhyor-
du: Babalannın damlarının üstü-
ne birer göz oda karartmak!
Bir ucu Baltalimanı'na inen, bir
ucu Levent'e, bir ucu da Maslak
sırtlarına dayanan ve hemen yanı
başında Fatih Köprusü'nun hey-
betli göriintüsü yer alan Küçükar-
mutlu mevkünin topraklan artık
yirmi dört ayar alün değerindey-
di. Mülkiyeti Teknik Üniversite1
ye ait oldugu söylenen bu değerli
topraklarda kimlerin gözü yoktu
ki? Son yıllarda büyük ölcekli in-
şaatlann müteahhitliğine sovunan
holdinglerden, Karadenizli arsa
mafyasına, birkaç dönüm arsayı
kendi adına çevirip içerisine ken-
di evini yapan emniyet mensupla-
nna kadar birçok kişi ve kuruluş,
legal ve illegal bütün yolları dene-
yerek Küçükarmutlu topraklannı
ele gecirmeye uğraşıyorlardı.
Sözün kısası, bır yanda güçlü-
MAFYALAR KENTİ !...
KÖYDEN KÜÇÜKARMUTLU'YA—Orta Anadolu'nun kıraç köylerinden çıkıp gelmiş, kısmetini, yaşama hakkını arayan ailelerden
biriydi onlar. Kara briketlerden driilraöş bir kondu yaratmışUrdı kendilerine. Çocuklardan birini bagnna basmışlar, ötekiler köyde
kalmış... Çamnr sıvalı duvarın dibine oturmuş, soru dolu gozlerle bakıyorlar.
ŞARIYER KÜÇÜKARMUTLU'DAKİOPERASYON VE ÇATIŞMAY1BASINNASIL VERDİ? ~
Isyan provası-Armutlu bilmecesi-Yanlış savaşHaber Meriezi — Istanbul Küçükarmutlu'da 23
temmuz pazartesi gecesi yapılan operasyona basm,
salı ve çarşamba gunleri geniş yer ayırdı. Küçukar-
mutlu'da gecekonducularla polis arasında taşlı, so-
palı kurşunlu çatışmada Hüsnu tşeri adlı 42 yaşın-
daki bir simitçi öldu, 17 polis ve çok sayıda gece-
konducu yaralandı. Degışik gazeteler olaylan şu şe-
kilde verdiler:
Hiirriyet: llk gun haberı "tstanbul'da kanlı
çaüsma" başbğı ile veren Hurriyet, resimaltında
"Kortanlmış bötgede isyan provası" diyordu. Arazi
raafyasmdan da söz eden Hurriyet'ın haberinın spo-
tunda "Çaüşma çıkan bölgenin yasadışı örgütler-
ce 'kurtarılmış bölge' olarak ilan edildiği, polisin
de bnnn önlemek için dün gece operasyon yaptıgı
ögrcnildi" deniliyordu. Hürriyet, ikinci gün, "Ar-
mutlu bilmecesi" başlığı ile verdigi haberde, "Ope-
rasyonun ne<len başlıdığı, neden durdunıldugu
anlaşüamadı" diyecektı.
Sabah: Haben "Gecekonducu-polis savaşı" baş-
lığı ııe veren babah gazetesi, spotta şöyle yaayor-
du: "Polisin yaklaşması ile birlikle tepede topla-
nan lopluluk 'Polis defol-yaşasm gecekondu halkı'
şeklinde sloganlar attı. Ekiplerin gecekonducula-
ra mudahalesi üzerine yukandan polisin uzerine taş
yağmava başladı. Taş yağmuru sonucunda olay ye-
rine iki koldan gelen polis ekibinin havaya ateş et-
mesi bölgede büyiik panik yarattı." Sabah ikinci
gun, "Gecekondu muharebesinde banş karan"
başhğıyla verdiğı haberde, "Sanyer Cumhuriyet
Savcısı Asım Kutur'un olavlann vanlış anlamadan
kaynaklandıgını" belirttiğini kaydediyordu.
Gıinaydın: tlk gun haberı "Polis Kıiçükarmut-
lu'yu kuşattı-Arazi mafyası ile çatışma 1 ölü" baş-
hğıyla veren Gunaydın, spotta şu değerlendirmeyi
yapıyordu: "Sanyer'deki Küçükarmutlu bolgesin-
de, arazi mafyasının hâkimiyetine son vermek ama-
cıyla tstanbul Emniyet Muduru Hamdi Ardalı'nın
emriyle gece operasyon duzenlendi. Bölgeyi çem-
bere alan polis ekiplerine gecekondulardan taş aül-
dı, ateş açıldı... Çatışmada 42 yaşındaki gecekon-
dulu Hüsnü Eriş öldu, 17 polis yaralandı. 30 kişi
gözaltına alındı." Gunaydın, ikinci gün haberi 8
sutun manşete "Kanlı fiyasko" başlığı ile çekecek
ve üst başlıkta "Arazi mafyası polisle halkı karşı
karşıya getirdi" dıyecekti. Spotta şöyle deniyordu:
"Küçükarmutlu'da tam bir 'gecekondu meydan
savaşı' yaşandı. Arazi mafyası, arama yapmaya ge-
len polise karşı halkı 'Gecekondularınızı yıkacaklar'
diye kışkırtü. Kurşunlann da havada ucuştugu taşh-
sopah-coplu kapışraada 42 yaşındaki bir yurttaş
ölurken 16 polis yaralandı.... Operasyon 'kan ve
kin' dışında hiçbir sonuç getirmedi. Polis, bölge-
ye yine giremedi..."
Milliyet: tlk gün haberi "Çaüşma: 1 ölü" başlı-
ğı>la veren Milliyet gazetesi spotta şöyle diyordu:
"Sanyer Küçükarmutlu bölgesinde dün gece ara-
ma yapmak isteyen polislerle gecekondu sakinleri
arasında taşlı, sopaJı çatışma çıktı, ardından da si-
lahlar patladı. Olavlarda gecekonduculardan Hus-
nü tşeri yaşamını yitirirken 30 kişi de gözaltına alın-
dı. 'Milliyet'te ikinci gün 'Yanlış Savaş' başhğıyla
verilen haberde, şu değerlendırme yapılıyordu:
"Militan avı-Gecekonduculan orgütlediği gerekçe-
siyle militan avına çıkan bir grup polis, onceki ge-
ce Sanyer Küçükarmutlu'da operasyona başladı"
Milliyet daha sonra bölge halkının yıkım korku-
suyla harekete geçtiğı ve ertesi sabah gazetecilerin
araya girmesiyle iki taraf arasında uzlaşma sağlan-
dığını belirtiyordu.
Gnneş: llk gün Guneş haberi "Boğaziçi sırtla-
nnda kanlı gece" dıye\erdı. Haberde, "Gecekondu
mafy ası yüzunden girilemediği one sunılen Sanyer
Küçükarmutlu bolgesine operasyon düzenleyen po-
lisin taşlı sopalı direnişle karşılaştığı" belırtiliyor-
du. Guneş, ikinci gun haberı, "Gecekondu yarası.
Isunbul'da kanadı" başhğıyla verirken "Bir kişi-
nin öldürüldügu Küçükarmutlu olayının ardında
'Gecekondu mafyası var' dıye ust başlık atıyordu.
ler, bir yanda güçsüzler vardı Kü-
çükarmutlu'nun paylaşım kavga-
sında! Bir yanda simitçiler, mısır-
cılar, işportacılar, tamirci kalfala-
rı, inşaat işçileri, su satıcüan, tez-
gâhtarlar, hizmetçiler, kapıcılar,
boyacılar, çıraklar, işsizler, dam-
sızlar, topraksızlar... öte yanda eli
silahh, beli silahh, karanlık çeh-
reli, mafya fedaileri! Bir koyup
bin kaldıran para babalan! Ken-
dileri de birer gecekondu insanı
olan emniyet mensuolan!
"Burada, bizim aramızda maf-
ya diye bir şey yoktur. Biz halk-
tan insanlanz. Çoluk çocugnmu-
znn ekmegınin denüne düşmiişaz.
Bu olaylar başlamadan öaec özel
bir şirkette tezgflhUrdım. Ofaryiar-
dan sonra işe gidemedim. Şimdi
işsizim. Önemli degil. Gecekondu-
lanmız yılalmasın yeter... Aşagı-
da, birkaç dönumluk bir araziyi
zaptetmiş olan bir karateci var,
adına Dogan Kılıç diyorlar. O ve
onun adamlan hemen her gece üs-
tümüze, evlerimize dognı silah ad-
yorlar. Bnnlan sikayet için uç yü-
ze yakın imza toplayıp bir dilek-
çe yazdık. Ama polis onlann ye-
rine bizim evlerimizi basü. Erkek-
lerimizi bir alanda topladı, kadın-
lan ve çocuklan itip kaktılar. Bir
katliama gelmiş gibiydiler. Nite-
kim, arkadaşımız Hüsnü tşeri,
polis kurşunoyla can verdi... Biz
kendimizi taşla sopayla da olsa
kornyscağız, başka çıkar yoiumuz
yoktur! Devlet bizim de devleti-
mizse, bizteri ayak aldna almngn.,
Şn gördüğünüz gecekondularla
buzur içinde yaşayahm yeter! ts-
tedigimiz yalnuca bn..."
ölen Hüsnü İşeri'nin simitcihk
yaptığım soylüyordu komşulan.
Geride kansı, çocuklan kalmıştı...
Onlara, cam pahasına korumaya
çalıştıg] bir dam bnikmıştı işte!
Ecgl atı
Bu kondular, 1985 sonrasında
kondurulmuşlardı. Bu insanlar,
1950'lerde baslayan göç dalgasının
uzantısıydılar. Orta Anadolu'nun
ıssız dağ köylerinden kopup gel-
mişlerdi koca kente. tş buİmak,
ekmek kazanmak, çocuklannı
okutup adam etmek düşleriyle
sırtlamışlardı yorganlarım...
Simitçi Hüsnü tşeri, umudun ve
ekmeğin kurbaıuydı şimdi; tahta-
dan ecel atına binmiş, köyünün
yolunu tutmuştu gömülmek için!
Ardı sıra hemşerileri, yakınlan,
konu komşusu, arkadaşlan, dost
bildikleri gitmişti.
"Geceydi Arama yapacağız, de-
diler önce. Arama bahanesiyle gi-
rilen evlerin erkeklerini dışan çı-
kanp toplamaya başladılar. Ço-
cuklar feryat figan ağlıyorlardı.
Kadınlar korku içindeydi. O ka-
ranlıkta can havliyle taşlara sanl-
dık kendimizi savunmak için. Po-
lisler de ateşle karşılık verdiler."
Açlık mı, polis
kurşunu mu?
Baskın gecesini böyle anlatıyor
KuçUkarmutlu'nun konduculan.
Sesleri kahırh, yüz çizgileri sert.
Adlannı soruyoruz, söylemek is-
temiyorlar. Belki korkudan, baş-
lanna bir hal gelmesinden çekin-
dikleri için belki de alçakgönüllü-
lükten... Orası belli değil.
Kimi işinden gücünden olmuş
bu olaylar nedeniyle, kiminin sat-
mak için evine getirdiği mısırlan
çünımüş... tçlerinden biri şöyle
özetliyor yaşamöyküsünu: "Dört
kardeştik köyde. On dönüm top-
rağımız vardı. Her kardeşe iki bu-
çuk donum duşuyordu ki, bunun-
la yaşamak mümkün değil. Ço-
cuklanmı, yaşlı ana babamın ya-
nında bıraküm, orada okusunlar
diye... Burada okumalan mum-
kün degil.. Gelip burada bir göz
oda yapbk kendimize. Siz karar
verin şimdi: Koye dönüp de sürii-
neyim mi? Yoksa burada gecekon-
dumu korkular içinde bekleye
bekkye öleyim mi? İşte havaümız
bu! Sizler ki akıl fikir sahibisiniz,
vicdan sahibisiniz! Siz söyleyin,
memlekerjmizde açlıktan mı 61e-
lim, burada polis kurşunuyla mı?
Bize çıkar bir yol gösteria..."
Ağulu bir hançerin keskin agzı
gibi öldürücü bu sorulann muha-
tabı, hiç kuşkusuz, Turkiye'nin
çağ atladığını ileri sürenlerdi! In-
sanımız bunca sahipsiz, bunca
yoksul, bunca güvencesiz, bunca
korku içinde, bunca işsiz, sigorta-
sız, okulsuz, ilaçsız yaşama sava-
şı veriyorken; nasü bir çağ atla-
maydı acaba o sözu edilen?
Kiralar ateş pahasıydı koca
kentte. İnsan onuruna yakışır ev-
lerde bannamıyorlardı! Depozit-
ti, peşinattı derken, yanına bile
yaklaşamıyorlardı evlerin... Simit
satıyor, su satıyor, duraklarda bi-
let satıyor, çakmaklara göz satı-
yor, işportacıhk yapıyor, piyango
biletleri satıyor, emeklerini, aün-
terlerini, hayatlannı satıyorlar, zor
zoruncak bir milyonu denkleştiri-
yorlar ve bu gecekondulan, bu su-
suz, elektriksiz, yolsuz kulübele-
ri yaratıyorlardı bir^gecede!
Bu insanlar, bizim insanları-
mızdı!
Tarihi sanayi
bacası
• Haber Merkezi —
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk
ve en yüksek "sanayi
bacası"nın yıkılmayarak bir
anıt olarak gelecek
kuşaklara aktanlması için
Zonguldakhlar kampanya
açıyor. 1935 yüında üretime
baslayan ve 40 yıl hizmet
verdikten sonra 1974'tc
kapatılan Zonguldak Kok
Fabrikası'run 63 metre
uzunluğundaki bacasının
yıkümak istenmesi, Yeşiller
Partisi'nin de tepkisini
çekti. Genel Başkan
Yardımcısı Aydın Ayas,
konuyla ilgili açıklamasında
bacaya sahip çıkılmasıru
müzeye dönüştürülmesini
istedi.
Kemik iliği
kanseri
• ANKARA (ANKA) —
Dortmunt Koleji'nden
Frank Powers, kemik
iliğindeki kanser
hücrelerini manyetik yolla
normal hucrelerden
ayırmayı sağlayan bir cihaz
geliştirdi. Science
dergismde yer alan bir
habere göre ayırma cihaa
normalin çok ustündeki
dozlarda kanser ilacı ve
ışın tedavisi ile beraber
kullarulabiliyor. Ayırma
işlemi sırasında ilik,
milyonlarca minik
manyetik boncukla
karıştınlıyor ve güçlü
mıknatıslar arasından
geçerken boncuklar ve
onlarla beraber kanser
hucreleri de ilikten i
aynlıyor. Bu yöntemle
kanser hucrelerinin yüzde
99'dan fazlası, normal
hücrelerin de yüzde 61'i
ilikten ayrılıyor. Ancak
ayırma işleminden sonra
ilikte kalan 100 kadar
kanser hucresi yeniden
çoğalabiliyor. Cihazın
klinik denemelerine
önümüzdeki gunlerde
başlanacağı bildirildi.
DDT kanser
yapıyor
• PHILADELPH1A (AA)
— Uzun yıllar çok yaygın
olarak kuJlanılan tanm ilacı
DDT ile pankreas kanseri
arasında kesin bir ilişkinin
varlığı ortaya çıktı.
Michigan Üniversitesi'nin,
ABD'nin Pennsylvania
eyaletinde "Rohm and
haas" adlı kımya tesisinin
1948-1971 yülan arasında
çalışan işçUerinde saptanan
28 kanser vakası üzerinde
yaptıklan incelemeler,
DDTnin karaciğerin yanı
sıra pankreas kanserine de
neden olduğunu karutladı.
Pennsylvania federal
hükümeti, zehirleyici
etkisiyle çevreyi kirleterek
doğa dengesini bozması • ,
nedeniyle DDTnin
üretimini 1972 yüında
yasaklamıştı.
Erkeklere
dogum izni
• MELBOURNE (AA) —
Avustralya'da bundan
sonra, kadınlar gibi, çalışan
erkekler de işyerlerinden
doğum izni aİabilecekler.
Avustralya hukümetinin
aldığı ve erkekler arasında
memnunluk yaratan karara
göre, eşi doğum yapan
çalışan bir erkek, kansıyla
birlikte 1 yıl süreyle doğum
izni alacak.
Parkinson için
yeni tedavi
• ANKARA (ANKA) —
Beyinde depomin salgüayan
baa sinir hucrelerinin
dejenerasyonu sonucu
ortaya çıkan parkinson
hastalığı için yeni bir tedavi
yöntemi bulundu. Science
dergisinde yer alan habere
göre, sıçarun böbrek üstü
bezlerinden elde edilen bir
tür depamin yapıcı hücre,
hastamn beynine
nakledilerek hareketlerinin
kısa sürede normale
dönmesini sağbyor. Bunun
yanında hücrelerin,
hastamn bağışıklık sistemi
tarafından reddini önlemek
için de düşük sonucu elde
edilen insan embriyon
hucreleri kullanıbyor.
Bagfaş'a dava
• BURSA (AA) —
Bandırma'ya bağlı Edincik
Belediyesi, belediyeye ait
arazıye katı atıklannı
(silam) bırakan Bagfaş'tan
300 milyon lira tazminat
istemiyle dava açtı. Edincik
Belediye Başkanı Halil
Keleşoğlu, yaptıgı
açıklamada, Bagfaş'ın katı
atıklannı belediyeye ait
meranın 2 bin 150
metrekarelik bölümüne
bıraktığını, bu nedenle
Bagfaş'a 30 milyon lira
ceza kestiklerini anımsattı.