Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 TEMMUZ 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/5
Gillespie mıım söndürdti
• Kültür Servisi — Içinde bulunduğumuz yaz aylannda
Avrupa baştan başa bir festivaller kıtasına dönüşmüş
durumda. Avrupa'nın bellibaşlı kentlerindeki sanat
festivalleri bütün hızıyla sürüyor. Söz konusu şenlikler
arasında caz festivalleri de ayn bir yer tutuyor. Yeni sona
eren 18. Uluslararası Istanbul Festivali'nde de olduğu gibi
ünlû Amerikalı cazcılar Avrupa'nın dört bir yanında
konserler veriyorlar. Nice ve Lahey'deki şenlikjerin
ardından Fransa'nın güneyindeki Antibes kentinin ünlü
caz festivali de başladı. Antibes Caz Şenliği bu yıl
otuzuncu yılını kutluyor. Festivalin doğumgünü pastasında
yer alan otuz mumu söndürenler arasına ünlü Amerikalı
trompetçi Dizzy Gillespie de katıldı. (Fotoğraf: Reuter)
HollywoocPda protesto
• Kültür Servisi — Bir grup ünlü sinema adamı,
Mollywood'da, Amerika Film Derneği'nin filmleri
flandırma sistemini protesto eden bir dilekçeyi
ı~_/aladı. Aralarınfla Francis Coppola, Jonathans *
Demme, Ron Howard, Jim Jarmusch, John Landis,
Spike Lee, Barry Levinson, Penny Marshall, Paul
Mazursky, Carl Reiner, Rob Reiner, John Sayles ve John
Schlesinger'ın da bulunduğu sanatçılar, Amerika Film
Derneği'nin bazı filmler için belirlediği "X"
sınıflamasına karşı çıktılar. Sinema adamlan, seks yönü
ağır basan ve ancâk 18 yaşından büyükler tarafından
izlenebilen "X" nifelikli filmlerin boylece büyük çapta
bir sansürle karşı karşıya geldiğini vurguladılar. Ünlü
sinema sanatçılan, "X" sınıflamasına sokulan filmlerin
ABD'de binlerce sinema salonu tarafından geri
çevrildiğini belirttiler.
Ktibalı trompetçi ABD'ye sığındı
• VVASHINGTON (AA) — Kübalı caz trompetçisi
Arturo Sandoval'ın, 15 gün önce Atina'da ABD'den
siyasi sığınma hakkı istediği ve pazartesi gününden beri
Miami'de bulunduğu öğrenildi. Amerikan Dışişleri
Bakanlığı ise bu konuda açıklama yapmayı reddetti.
Washington'daki Kübalı mülteci kaynaklanndan
öğrenildiğine göre Sandoval, Amerikah trompetçi Dizzy
Gillespie ile çıktığı Avrupa turnesi çerçevesinde geldiği
Atina'da Amerikan Büyükelçiliği'nden siyasi sığınma
hakkı istedi. Aynı kaynaklar, Sandoval'ın geçen pazartesi
günü karısı Marianela ve oğlu ile birlikte Miami'ye
geldiğini kaydettiler. Marianela Sandoval, kocasmın iki
yıldır kaçmayı planladığını, ancak ailenin bütün fertleri
için aynı anda çıkış vizesi almanın zor olması nedeniyle
bu kadar beklediklerini söyledi. Öte yandan, Küba,
ABD'ye iltica eden caz trompetçisi Arturo Sandoval'ı
"tehliİce anında gemiyi terk eden fare gibi ülkesini terk
eden bir vatan haini" olarak niteledi.
Sadık Şendil amldı
*STANBUL (AA) — Ünlü mizah ve oyun yazarı
baoık Şendil, ölümünün dörduncü yıldönümünde
Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri başında törenle anıldı.
Şendil'in ailesi, yakınları ve sanatçı arkadaşlarının
katıldığı törende konuşan yazar İsmet Bozdağ ile Müjdat
Gezen ve Münir Özkul, ünlü sanatçının kişiliği ile ortak
anılannı anlattılar. Bu arada törene katılan sanatçılardan
bir bölümü ünlü sanatçının büyük emek verdiği TRT'nin
anma törenine ilgisiz kalmasını eleştirdiler.
Julio Iglesias İzmir'de
• İZMİR (AA) — Ünlü sanatçı Julio Iglesias dün
akşam 14 kişilik özel uçağı ile tspanya'dan İzmir'e geldi.
Adnan Menderes Havaalanı VIP salonunda bir süre
dinlenen Iglesias'a 1989 Türkiye Güzeli Yasemin Baradan
çiçek sundu. Vestel'in 5. kuruluş yıldönümü dolayısıyla
Türkiye'ye gelen ünlü sanatçı, bu akşam Efes Antik
. Tiyatro'da 40 kişilik özel orkestrasıyla bir konser verecek.
Iglesias, 2. konserini 29 temmuz akşamı Çeşme'de
UNICEF yararına sunacak. Iglesias'ın 3 TIR malzeme ve
kuaföründen masörüne kadar 39 kişi ile Türkiye'ye
geldiği öğrenildi. Sanatçının Türkiye'deki 3 konseri için
550 bin dolar alacağını kaydeden bir ilgili, Iglesias'ın
1976 yılında da Türkiye'ye geldiğini ve o zaman 500 bin
lira aldığını hatırlattı. (Fotoğraf: Cumhuriyet)
• * *
Iş Bankası Btiyük Odülü
-. ANKARA (ANKA) — Kültür, sanat ve bilim
alanında yapılan çalışmaları desteklemek amacıyla 1980
yılından bu yana her yıl verilmekte olan "Türkiye Iş
Bankası Büyük Ödülleri'nin bu yılki konuları belli oldu.
1990 yılı büyük ödülleri, edebiyat alanında "Halk.
Edebiyatı Incelemeleri", sanat alanında "Uygulamalı Haiı
Sanatı" toplum ve insan bilimleri alanında ise "Tioret
Hukuku" olarak belirlendi. Yanşmaya gönderilecek
yapıtlar 1990 yılı ile sınırlı olmayıp 1 Ocak 1990
tarihinden sonraki çalışmaları da kapsayacak. Ödüller
için yapıt sahipleri başvuruda bulunabilecekleri gibi
edebiyat, sanat ve bilimle ilgili kurum, kuruluş ve.
yayınevleri ile ödül verilecek konunun uzmanlan ya da
sanat eleştirmenleri de yapıt gönderebilecekler.
SINEMA/ATİLLA DORSAY
Türk sinemasınayardım ve destek olayı son aylarda yoğunlaştı
Bu yol kıırtıüuş yolu mu?"Törk sineması nasıl kurtu-
lur?". Bu formülle özetlenebile-
cek girişimler, son aylarda yoğun-
laştı. Kongreler, önlemler, yardım
ve destek paketleri, sözler ve va-
atler eksik olmuyor. Böylesine
"hareketli" bir dönemde ise biz
kendi adımıza bu işlerin dışında
kaldık. Sürekli okurlarımız çok
iyi fark etmiştir, s>on aylarda yal-
nızca eleştirmenlik görevimizi
yaptık, sinema alanında olup bi-
tenlere ilişkin yorumlar yapma-
dık, etliye sütlüye kanşmadık.
Bu tavnmızın çeşitli nedenleri
vardı. Bu konulardan artık biraz
yorulmuştuk: 12 Mart hükümet-
lerinde, ilk Kültür Bakanımız Ta-
lat Halman'ın çağnsıyla 1971'de
Ankara'da katıldığımız ilk top-
lantıdan beri, sayısjz girişime ta-
ruk olmuş, yıllarca havanda su
dovuldüğünu izlemiştik. Kültür
Bakanı'nın bu konularda, nerdey-
se sinema yazıhanelennin kapıcı-
ları dahil herkesin görüşünü alır-
ken biz sinema yazarlarına hiçbir
ilgi göstermemesinden-özel biçim-
de hoşlanmış değildik. O sıralar-
da, bir açıkoturumdaki bir tartış-
ma nedeniyle sinemamızdaki he-
men tüm örgütlerin ortak tepkisi
bize yönelmiş, bu da gazeternizın
"Taröşma" sütununda uzun sü-
re devam eden ve doğrusu bizi ol-
dukça uzen bir söz düellosuna dö-
nösmüştü. Bu nedenlerden, "Kim
nastl kurtulnrsa knrttüsun" dedik
ve biz, naçizane, bu işlerden eii-
mizi eteğimizi çektik.
Ama sorun o denli basit değil.
Bize bu konularda yazmadığuıuz,
bu "yaşamsal döncm"de görüş-
lerimizi belirtmediğiıniz için sitem
eden, daha açıkçası bizi eieştiren
dostlanmız oldu, birçok mektup
bu konuda bizi uyardı. Onun için
izninizle bu küçük yazıda, son dö-
nemde olup bitenler hakkındaki
görüşlerimizi ilk kez kamuoyuna
duyuralım.
öncelikle şunu söylemek gere-
kir: Kültür Bakanı Namık Kemal
Zeybek, "MHP kökenli" olması
dolayısıyla herkes tarafından baş-
ta kuşkuyla karşılanan bu ilginç
bakan, diğer alanlara olduğu gi-
bi sinemaya da tutarlı, ciddi ve
inatçı bir tavırla eğilmiş ve bu
alanda kararlı olduğunu göster-
miştir. En son, birkaç gün önce
gazetelerde çıkan ve bu dar dö-
nemde son derece anlamsız bir en-
gel olarak süregelen bilet fiyatla-
rından belediye rüsumunun kal-
dınlması için yasada değişiklik
yapUması konusunda bakanlık gi-
rişiminin başlatıldığı haberi son
derece yerindedir: Belediyelerin
yıllar yılı, hiçbir şey, ama hiçbir
şey vermedikleri sinemada gelir-
lerinin yaklaşık üçte birine ortak
olmalan hangi mantığa sığar? Bu,
yasalann kılıfına sığınmış bir soy-
gundur, bir gasptır. Bunun bir an
BU FİLM "DEVLET DÜŞMAM" İMtŞ — Rıfat llgaz'ın yapıtından uyarlanan "Karartma Geceleri"
ne, Türk-Film'in yardım ve destek saglamayı reddettigi ileri sünilüyor.
önce kalkması elbette gereklidir,
koşuldur.
Ama öte yandan Yeşilçam da
Yeşilçam'dır. Her türlü iyi niyeti
yozlaştıracak, her türlü' girişimi
kendi mantığına uyduracak, her
yeniliğe kendi damgasını vuracak
kadar kalıplaşmış, örgütlenmiş,
kireçleşmiştir o!.. Son .girişimle-
rin sonuçlannda bunu doğrulaya-
cak belirtiler istesek de istemesek
de kulağımıza gelmektedir.
Devlet, öncelikle üretime yar-
rak dağıtılmışlar.
Yönetmenlerin hemen hepsi, -
Allah enerjilerini daim etsin- ak-
tif olarak işbaşında bulunan, film
çeken kişiler. Boylece örnegin, Şe-
rif Gören'in bir filmine 200 mil-
yon, yine Şerif Gören'in bulundu-
ğu bir yapıdan veriliyor. Gerçi bi-
çimsel yönden Gören'in filmi,
onun bulunduğu komisyondan
değil de ötekinden geçiyor. Ama
herkes birbirini tanıyor, herkes
dost, ahbap. Böylece en azından
jeleri. Elbette, böyle duyarlı ko-
nularda öncelik "biiyüklerindir",
öncelikle sözgelimi Osman Se-
den'in, Haiit Refig'in vb tasarı-
ları dikkate alınmalıdır. Ama ye-
nilere, gençlere, körpe heveslere
hiç mi yer yok? Kimi genç arka-
daşlann projeleri, kulağımıza gel-
diğine göre hiçbir şansa sahip ola-
mamış. Oysa tüm dünyada sine-
mayı genç yetenekler 'kurtan-
yor", her ulusal sinema, sürekli
taze kan aşüaması arıyor. Fran-
Devlet öncelikle film üretimine 8 milyar lira ayırdı. Bu fon, kurulan 2
komisyona sunulan projelerden uygun bulunanlara en çok 200 milyon
olarak verilmeye başlandı. Ama bir de bakıyorsunuz...
dım için 8 milyar kadar önemli bir
fon ayırmıştır. Bu fon, kurulan 2
komisyona sunulan projelerden
uygun bulunanlara, filmin kâğıt
üzerindeki bütçesinin yansı kadar
ve^en çok da 200 milyon olarak
verilmeye başlamıştır. Ama bir de
bakıyorsunuz, komisyonlarda
yalnızca Yeşilçam'ın yönetmenleri
var. Onlann dışında, yalnızca 2
öğretim üyesi göze çarpıyor. tki
"siaeroa profesörümüz" Alim Şe-
rif Onaran ve Sami Şekeroglu da
iki kurula birer "eşantiyon" ola-
dışa dönük olarak tam bir "al gü-
liim, ver gnlüm" manzarası!.. Pe-
ki ama hiç olmazsa "zevahiri
kortarmak" için, bu kurullara,
tüm dünyada olduğu gibi artık
film çevirmeyen sinema sanatçı-
lan, sinema yâzarlan, senaryo her
şeye karşın "edebi" bir meiin de
olduğuna göre yazarlardan bir iki
ad çağrılamaz mıydı?
Öte yandan bu kurullardan çı-
kan projeler, yine Allah eksiklik-
lerini göstermesin, hep bilinen,
emektar yönetmenlerimizin pro-
sa'da, bizdekine benzeyen bir kre-
di sistemi, her yıl 25-30 kadar
genç yönetmene birer "ilk film"
yapma fırsatı getiriyor.
öte yandan, devlet yardunının
yalnızca üretime yöneltilmesi ne
denli doğru? Tüm bu filmler han-
gi donanımlara sahip hangi pla-
tolarda çekilecek, hangi laboratu-
varlarda yıkanıp basılacak, nere-
de şeslendirilecek? Hangi dağıtım
zineirine girecek, hangi sinemalar-
da seyirci karşısına çıkacak? Dev-
let yardunının, tüm bu alanlan ve
tüm bu alanlarda yatınmlan kap-
sayacak biçimde organize edilme-
si gerekmez miydi? Türkiye, sine-
ma salonları açısından çağda$
dünyaya kıyasla hâlâ bir "çöl"
görünümünde ve şu kadar yıllık
geçmişe sahip Türk sineması, hâlâ
çağdaş bir altyapıdan son derece
uzak, alabildiğine ilkel koşullar-
da füm üretiyor, yıkıyor, basıyor.
Bu konularda, birlikte ve koşut
olarak yürüyecek bir önlemler bü-
tünü öngöriilmeliydi. Bu da temel
bir eksiklik.
Yıllanmış alışkanlıklar
öte yandan, sinemacılanmızın
yıllanmış ahşkanlıkları, maşallah
aynen duruyor anlaşılan!.. Kurul-
ması için onca emek harcanan,
gerekli ve yararlı bir kurum ola-
rak işleraesi beklenen, dış ülkeler-
deki Unifrance veya Italia Film
benzeri olarak düşünulen Türk-
Film, kurulur kurulmaz ilk iş ola-
rak "geçici başkaoı" Vecdi Sa-
ymr'ı bu görevinden aldı. Sayar,
bir Türk Film düsüncesini bakan-
lığa kabul ettirmek için az caba
harcamaınıştı. Dış ilişkileri ve fes-
tivaller bilgisi açısından, bizim ki-
şisel göruşümüze göre, böyle bir
görevi Türkiye'de yünitecek en iyi
isimdi. Sayar'ın geçici bir "istifa"
sözünü hemen ciddiye alan yöne-
tim kurulunun onu görev dışı bı-
rakması, Türk Film'in geleceğin-
den bizi şimdiden kuşkuya düşür-
d ^
Değişmemenin
"gunıru"
Aynca Türk Flm yönetimınde-
ki Yeşilçamalar, her şeyin hızla
değiştiği bir dünyada, hiç
"degişmez" olmanın gururunu
taşıyabilirler. Bu değerli dostları-
mız, ilk iş olarak geçen yılın tar-
tışmasız en iyi Türk filmi olan (ve
bunu aldığı odul ve birincilikler-
le de kanıtlayan) "Karartma Ge-
ceieri"ne Türk Film olarak yar-
dım ve destek sağlamayı. bu fil-
mi çağrılı olduğu dış şenliklere
yoüamak için girişimde bulunma-
yı reddetmişler. Gerekçe de ne
imiş biliyor musunuz? Bu film
"devlet düşmanı" imiş.
Günahı anlatanlann boynuna,
bu "düşmanhğın" başını da dev-
letten en büyük kazığı yemiş ve
filmi yok edılmiş bir yönetmeni-
miz çekiyormuş!.. Güler misiniz,
ağlar mısınız? 21. yüzyıla giden
bir Türkiye'de, özgürlükçü olma-
nın, demokratik olmanın başını
çekmesi gereken sinemacılar,
bunca aa sansür, baskı, kıyım de-
neyiminden sonra aralanndan bir
Türk yönetmeninin yapuğı, dev-
letin sansüründen geçmiş, Ustelik
de basarıh bir Türk filmine böy-
lesine çelme fakmayı becerirlerse
devlet milyonlar, milyarlar da
akıtsa sinemamızm geleceğinden
umutlu olmaya olanak var mı?
Aclalet ve TatiliniKapadokya bölgesindegeçiren ünlüyönetmen EHaKazatv
Güney, dünya sinemasının kaybıKültür Servisi - Tom Selleck
ve F.Murray Abraham'ın baş-
rollerinı paylaştıklan "Suçsuz
Bir Adam" adlı film bugünden
itibaren gqsterımde. Touchsto-
ne Pictures'ın Amerikan yargı
sistemini eieştiren filmi "Suç-
suz Bir Adam"ın yönetmeni Pe-
ter Yates. Larry Brothers'a ait
senaryonunyapımcılanTedFi-
eldveRobertVV.Cort.
İki acımasız narkotik polisin
uyuşturucu bağımiısı birinin
evi yerine başka bir eve ginp
yanlış birini öldürdüğü gece
Jimmie Baınwood'un (To Sel-
leck) yanlış ve doğrular hak-
kında bütün ınançlan yok olur.
Bitmeyecek bir kâbusa yakala-
nan Jimmie ve kansı Kate'in
hayatlan dedektiflerinyalanla-
n ile yıkılır. Jimmie ışlemedıği
bir suçla suçlanmaktadır...
"Kovboy şapkasız ve atsız bir
türwestern" olarak tanımlanan
"Roadhouse" filmi ise 3 ağus-
tosta İstanbul, Ankara ve Eski-
şehir'deki sinemalarda göste-
rime girecek. UIP firmasının
gösterime sokacağı filmin baş-
rolünde Parrkk Swayze' ın dı-
şında Ben Gazzara. Sam EUiot
ve Kelly Lynch yer alıyorlar.
"Roadboase"da Dalton rolün-
deki Swayze para karşılığında
gece klüplenni "kalitesiz insan-
lardan" temizlemekle görevli
bir profesyoneli canlandınyor.
Yaklaşık 50 milyar Türk Li-
rasına mal olan filmin başrol
oyuncusu Patnck Svvayze özel-
likle "Dirty Dancing-fılmiyle
popüler olmuş tu.
"Geceyarisı Ekspresi"nin Türkiye'yi çarpıtarak
verdiğini söyleyen Kazan, Güney'in bazı
kendi filmlerinden daha çok beğendiğini beljrtti.
ÜRGÜP (AA) — Kayseri do-
ğumlu, dünyaca ünlü Amerikalı
film yönetmeni Elia Kazan, Yıl-
maz Güney'in sadece Türk sine-
ması için değil, dünya sineması
için de büyük kayıp olduğunu
söyledi.
Eşi Frances Kazan ile birlikte
bir süredir Kapadokya bölgesin-
de tatilini geçirmekte olan Elia
Kazan, gazetecilerin çeşitli soru-
larım yamtladı.
Türkiye aleyhine yapılan bazı
filmlerle Türklerin dünyaya yan-
lış tanıtılmakta olduğunu belirten
ünlü yönetmen, buna karşüık,
devlet destekli kaliteli fiunlerle
Türkiye"nin kendisini dünyaya ta-
nıtması gerektiğine işaret etti.
GEÇEN YIL DA BERÇAMA'DAYDI — Elia Kazan geçenyıl da tatU
için geldiği İzmirden Bergama'ya gitmişti. (Fotoğraf: Ümit Otan)
Elia Kazan, "Gece Yarısı
Ekspresi" adlı filmle ilgili olarak
da şunlan söyledi:
"Filmi seyrettiğim an, ber şeyin
ne kadar çarpıtıldığını ve filmin
maksatu olarak yapıldığını anla-
dım. Çünkü ben, Yılmaz Güney
Türkiye'de hapishanede >Btarken
kendisini ziyaret etmiştira. Türk
hapishanelerini yukından gördüm.
Türk hapishaneleri dünya stan-
dartlannda. Filmdeki her sahne
gerçek dışıydı. FUmin yapımcısıyla
daha sonra karşılaştım. Bana fil-
mi savunucu bir şeyler söylemek
istedi, ancak ben kendisini dinle-
medim büe. Bir daha da o kişiyle
görüşmek bile istemedim."
Unlü yönetmen, Yılmaz Güney
ile ilgili bir soru üzerine, kendisi-
ni iki kez de Fransa'da rahatsızlı-
ğı sırasında ziyaret ettiğini belir-
terek şunları kaydetti:
"Yılmaz Güney sadece Türk si-
neması için değil, dünya sineması
için de büyük kayıp. Güney'in ba-
a fimlerini kendi fUmlerimden
çok beğenirim. Kendisini ziyare-
tim sırasında, Türk ve dünya sine-
ması üzerine degerlendirmeler ya-
pardık. Türkiye'yi ve insanlan çok
seven bir kisiydi. Birçok konuda
onu örnek aldım."
Marion Brando ve James Dean
gibi Unlü aktörlerin yaratıcısı ola-
rak bilinen, Türkiye'de de "Viva
Zapata" filmiyie büyük ün yapan
Elia kazan, son 15 yıldır sinema-
dan çok, kitap yazmaya zaman
ayırdığını belirtti.
Türkiye hakkında da iki kitap
yazmayı planladığını anlatan Ka-
zan, bunlardan birinin Kayseri'yi
tanıtıcı, diğerinin de Kapadokya
ağırlıklı, Turkiye ile ilgili olacağını
belirtti. Kazan, imkân sağlamrsa
Türkiye'yi tanıtıcı film yapabile-
ceğini de söyledi.
Elia Kazan, üç gün süren Kapa-
dokya gezisi sırasında, bu yörenin
yok olma tehlikesiyle karşı karşı-
ya kaldığını öğrendiğini, buna da
çok üzüldüpnü söyledi.
AlbertoMoravia'nınyapıtından beyazperdeye 'Ben ve O'
Bayağılığın sıııırmda bir güldtirü
Ben ve O (Me and Him) / Yönetmen: Dorris Dörrie /
Oyuncular: Griffîn Dunne, Ellen Greene, Kelly Bishop, Craig T.
Nelson / Bir Amerikan - Alman ortak yapınn(Atlas, Gazi).
"Ben ve O", genç bir mimarla şeyinin
(nasıl desem, dilimizde onu anlatacak çok
sözcük var, ama Batı dillerinin tersine, bir
gazetede kullanılabilecek olanı pek yok!..
En iyisi, filmdeki deyimi kullanmalı: "Cin-
siyel uzvu"!..), evet bir mimarla "cinsivel
uzvu"nun öyküsünü anlatıyor. Bildikleri-
nizden değil, bu "organ"!.. Konuşuyor, evet
yalnızca "sabibi"nin duyabileceği bir ses-
le konuşuyor, isteklerini, tatminsizlikleri-
ni açıklıyor. Ve ortaya çıkan bu garip "di-
yalog", tahmin edebileceğiniz gibi genç
adamı olmadık yerlerde "müşkül" durum-
larda bırakıyor!..
"Ben ve O", Alberto Moravia'nın bir ya-
pıtından uyarlanmış. Yaşlı Italyan yazarı-
nın cinselliğe oldukça "takmış" olduğunu
biliyorduk, ama yurttaşı Pitigrilli'nin bile
yüzünü kızartabilecek böylesine
"müstehcen" görünümlü bir öykü yazarı
olduğunu bilmiyorduk. (Pitigrilli ve de Ital-
yan yazını uzmanı ve çevirmeni rahmetli
Adnan Tahir ağabeyimiz hayatta olsa, bu
Moravia öyküsü üzerine bizi aydıniatırdı).
Moravia'nın öyküsü, perdede canlandı-
rılabilmek için, açık saçık şeyleri sanat ya-
pıtına dönüştürme büyüsüne sahip bir si-
nemacının, örneğin bir Billy VVilder'in ve-
ya Blake Edwards'ın desteğine gereksinir-
di kuşkusuz. Ülkemizde de gösterilen
"Erkekler" füminin Alman (kadın) yönet-
meni Dorris Dörrie'de cinsellik konusuna
ve kadın-erkek ilişkilerine gözüpek yakla-
şımına karşın böylesine bir incelik pek yok.
Dörrie'nin gözleri, bir erkekle karşılaşın-
ca, hangi düzeye ve bölgeye yöneliyör, bil-
miyorum. "O düzey"de anlatılan bir öyku,
Dörrie'nin bir "kadın yönetmen" olarak il-
gisini aynca çekmiş olabilir.
Ama sonuç pek parlak değil. tlk
"sürpriz" anı geçer geçmez ve o gizemli se-
sin "sahibi" anlaşıhr anlaşılmaz, film yük-
sek ve düzeyli bir gülmece olasılığmdan
uzaklaşıyor, bayağı bir bulvar komedisinin
şupheli derinliklerine doğTU dalıyor. Sine-
manın Jack Lemmon / Dudley Moore ka-
rışımı yeni ve ilginç oyuncusu Griffin Dun-
ne çok iyi, kadınlar da birbirinden güzel.
Ama Moravia-Dörrie'nin düşledikleri "di-
yalog", gerçek yaşamı bilmem ama bu fil-
mi alıp götürmekte yetersiz kalıyor. Ve Lu-
bitsch, Wilder veya Edwards'ın cinsellik
yüklü güldürülerini -özlemle- akla ge-
tiriyor...
'Sezen Aksu
söylüyor'
Kültür Servisi - Daha önce
Y'eni Türkü topluluğu ve
Nilüfer'in konserler verdiği
Rumelihisan Açıkhava
Tiyatrosu. 1 ağustostan
itibaren Sezen Aksu'nun
konserlerine sahne olacak.
19 ağustosa dek sürecek
konserlerde Aksu çeşitli
kasetlerinden şarkılar
seslendirecek. Most
Productıon tarafından
gerçekleştirilen konserler
dizisi 22 ağustostan itibaren
Nükhet Duru ve Timur
Selçuk'un birlikte
verecekleri konserlerle
sürecek. 31 ağustosa dek
sürecek bu konserlerde
sanatçılar, '"Bizım
Şarkılanmız"dan derlenen
parçalar seslendırecekler.
'Ferhangi
Şeyler?
• Kültür Servisi — Ferhan
Şensoy'un tek kişilik oyunu
"Ferhangi Şeyler" 1987
martından beri 599 kez
sahnelendi. 28 temmuz
günü 600. oyun Efes Antik
tiyatroda 20.000 kişiye
oynanacak. Tüm illerde
büyük beğeniyle izlenen
oyun daha sonra sırası ile
29-30 temmuz günleri
Bodrum Kalesi'nde, 31
temmuzda da Antalya
Konyaaltı açıkhava
tiyatrosunda sergilenecek.
Altmtaş
danışman
• Kültür Servisi — Grafîk
tasanmcısı Yurdaer
Altıntaş, Seul'de
yayımlanmakta olan aylık
tasanm derğisi Design
Journal'ın danışmanlan
arasına girdi. 32 ülkeden
çeş'itli grafik
tasanmcılarının yer aldığı
geniş bir danışman kadrosu
banndıran Design Journal,
kuşe kağıda renkli olarak
basıhyor ve grafik alanında
seçkin bir yayın olma
niteliğini koruyor. Nfimar
Sinan Üniversitesi öğretim
üyesi ve Grafıkerler Meslek
Kuruluşu Başkanı Yurdaer
Altıntaş, derginin
yayımiayacağı özel Türkiye
sayısı için çalışmalara
başladığını belirtti.
'Soguk Nefes'
geliyor
• Kültür Servisi —
"Yönetmenliğini Bruce
Malmuth'un yaptığı "Soğuk
Nefes" adlı macera filmi
bugün sinemalarda
gösterime giriyor. Bir
komplo sonucu komaya
giren ve 7 yıl sonra
komadan çıkan dedektif
Storm'un macerasını
anlatan filmde Steven
Seagal, Kelly Le Brock ve
Bill Sadler başrollerde.
Arnold rekor
kırıyor
Kültür Servisi - Arnold
Schwarzenegger son filmi
"Total Recall" ile dünya
rekoru kırdı.
Yönetmenliğini Paul
Verhoeven'in yaptığı,
önümüzdeki sezon Özen
Film tarafından Türkiye'de
de gösterime sokulacak olan
film ilk 3 günlük hasılatıyla
bu rekoru kırdı. "Total
Recair gösterime girdiğı ilk
hafta sonunda 25.5 milyon
dolar brüt hasılat elde etti.
Bu rakam 1990 yılının en
büyük "haftasonu" hasılatı.
Bu filmin ardından 22.5
milyon dolar ile "Dick
Tracy" adlı film geliyor.
Folklor
festivali
• Kültür Servisi — 3-6
ağustos tarihleri arasında
Fransa'da yapılacak olan
Saverna Uluslararası
Folklor Festivali'ne Türkiye
ikincisi Çavuşoğlu Koleji
halkoyunları ekibinin yanı
sıra Zonguldak, Afyon,
Dinar, Elazığ ve Kars illeri
ekipleri de katılıyor.
Uluslararası Saverna
Festivali Fransa'nın en
önemli festivalleri arasında
yer alıyor.
'İnşallah'
• Kültür Servisi — Italyan
yazar Oriana Fallaci'nin
"Inşallah" adlı yeni romanı
önümüzdeki günlerde
İtalya'da satışa çıkıyor.
Bizde de "Doğmamış
Çocuğa Mektuplar" adlı
kitabı ile tanınan Fallaci'nin
yeni romanı 800 sayfa.
Yazar "ilahi" bir roman
amaçladığından söz ediyor.
"lnşallah"ın
kahramalarından
matematik profesörü, bir
matematik denkleminde
ölümun formülünü bulan
araştırmacı olarak
tanıtılıyor okura. Fallaci ve
profesör bir kaosun
çevrelediği dünyayı 80'li
yılların ortasındaki
Beyrut'ta 3 aylık bir zaman
dilimi içinde çözmeye
çalışıyor.