03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 TEMMUZ 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/5 Gillespie mıım söndürdti • Kültür Servisi — Içinde bulunduğumuz yaz aylannda Avrupa baştan başa bir festivaller kıtasına dönüşmüş durumda. Avrupa'nın bellibaşlı kentlerindeki sanat festivalleri bütün hızıyla sürüyor. Söz konusu şenlikler arasında caz festivalleri de ayn bir yer tutuyor. Yeni sona eren 18. Uluslararası Istanbul Festivali'nde de olduğu gibi ünlû Amerikalı cazcılar Avrupa'nın dört bir yanında konserler veriyorlar. Nice ve Lahey'deki şenlikjerin ardından Fransa'nın güneyindeki Antibes kentinin ünlü caz festivali de başladı. Antibes Caz Şenliği bu yıl otuzuncu yılını kutluyor. Festivalin doğumgünü pastasında yer alan otuz mumu söndürenler arasına ünlü Amerikalı trompetçi Dizzy Gillespie de katıldı. (Fotoğraf: Reuter) HollywoocPda protesto • Kültür Servisi — Bir grup ünlü sinema adamı, Mollywood'da, Amerika Film Derneği'nin filmleri flandırma sistemini protesto eden bir dilekçeyi ı~_/aladı. Aralarınfla Francis Coppola, Jonathans * Demme, Ron Howard, Jim Jarmusch, John Landis, Spike Lee, Barry Levinson, Penny Marshall, Paul Mazursky, Carl Reiner, Rob Reiner, John Sayles ve John Schlesinger'ın da bulunduğu sanatçılar, Amerika Film Derneği'nin bazı filmler için belirlediği "X" sınıflamasına karşı çıktılar. Sinema adamlan, seks yönü ağır basan ve ancâk 18 yaşından büyükler tarafından izlenebilen "X" nifelikli filmlerin boylece büyük çapta bir sansürle karşı karşıya geldiğini vurguladılar. Ünlü sinema sanatçılan, "X" sınıflamasına sokulan filmlerin ABD'de binlerce sinema salonu tarafından geri çevrildiğini belirttiler. Ktibalı trompetçi ABD'ye sığındı • VVASHINGTON (AA) — Kübalı caz trompetçisi Arturo Sandoval'ın, 15 gün önce Atina'da ABD'den siyasi sığınma hakkı istediği ve pazartesi gününden beri Miami'de bulunduğu öğrenildi. Amerikan Dışişleri Bakanlığı ise bu konuda açıklama yapmayı reddetti. Washington'daki Kübalı mülteci kaynaklanndan öğrenildiğine göre Sandoval, Amerikah trompetçi Dizzy Gillespie ile çıktığı Avrupa turnesi çerçevesinde geldiği Atina'da Amerikan Büyükelçiliği'nden siyasi sığınma hakkı istedi. Aynı kaynaklar, Sandoval'ın geçen pazartesi günü karısı Marianela ve oğlu ile birlikte Miami'ye geldiğini kaydettiler. Marianela Sandoval, kocasmın iki yıldır kaçmayı planladığını, ancak ailenin bütün fertleri için aynı anda çıkış vizesi almanın zor olması nedeniyle bu kadar beklediklerini söyledi. Öte yandan, Küba, ABD'ye iltica eden caz trompetçisi Arturo Sandoval'ı "tehliİce anında gemiyi terk eden fare gibi ülkesini terk eden bir vatan haini" olarak niteledi. Sadık Şendil amldı *STANBUL (AA) — Ünlü mizah ve oyun yazarı baoık Şendil, ölümünün dörduncü yıldönümünde Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri başında törenle anıldı. Şendil'in ailesi, yakınları ve sanatçı arkadaşlarının katıldığı törende konuşan yazar İsmet Bozdağ ile Müjdat Gezen ve Münir Özkul, ünlü sanatçının kişiliği ile ortak anılannı anlattılar. Bu arada törene katılan sanatçılardan bir bölümü ünlü sanatçının büyük emek verdiği TRT'nin anma törenine ilgisiz kalmasını eleştirdiler. Julio Iglesias İzmir'de • İZMİR (AA) — Ünlü sanatçı Julio Iglesias dün akşam 14 kişilik özel uçağı ile tspanya'dan İzmir'e geldi. Adnan Menderes Havaalanı VIP salonunda bir süre dinlenen Iglesias'a 1989 Türkiye Güzeli Yasemin Baradan çiçek sundu. Vestel'in 5. kuruluş yıldönümü dolayısıyla Türkiye'ye gelen ünlü sanatçı, bu akşam Efes Antik . Tiyatro'da 40 kişilik özel orkestrasıyla bir konser verecek. Iglesias, 2. konserini 29 temmuz akşamı Çeşme'de UNICEF yararına sunacak. Iglesias'ın 3 TIR malzeme ve kuaföründen masörüne kadar 39 kişi ile Türkiye'ye geldiği öğrenildi. Sanatçının Türkiye'deki 3 konseri için 550 bin dolar alacağını kaydeden bir ilgili, Iglesias'ın 1976 yılında da Türkiye'ye geldiğini ve o zaman 500 bin lira aldığını hatırlattı. (Fotoğraf: Cumhuriyet) • * * Iş Bankası Btiyük Odülü -. ANKARA (ANKA) — Kültür, sanat ve bilim alanında yapılan çalışmaları desteklemek amacıyla 1980 yılından bu yana her yıl verilmekte olan "Türkiye Iş Bankası Büyük Ödülleri'nin bu yılki konuları belli oldu. 1990 yılı büyük ödülleri, edebiyat alanında "Halk. Edebiyatı Incelemeleri", sanat alanında "Uygulamalı Haiı Sanatı" toplum ve insan bilimleri alanında ise "Tioret Hukuku" olarak belirlendi. Yanşmaya gönderilecek yapıtlar 1990 yılı ile sınırlı olmayıp 1 Ocak 1990 tarihinden sonraki çalışmaları da kapsayacak. Ödüller için yapıt sahipleri başvuruda bulunabilecekleri gibi edebiyat, sanat ve bilimle ilgili kurum, kuruluş ve. yayınevleri ile ödül verilecek konunun uzmanlan ya da sanat eleştirmenleri de yapıt gönderebilecekler. SINEMA/ATİLLA DORSAY Türk sinemasınayardım ve destek olayı son aylarda yoğunlaştı Bu yol kıırtıüuş yolu mu?"Törk sineması nasıl kurtu- lur?". Bu formülle özetlenebile- cek girişimler, son aylarda yoğun- laştı. Kongreler, önlemler, yardım ve destek paketleri, sözler ve va- atler eksik olmuyor. Böylesine "hareketli" bir dönemde ise biz kendi adımıza bu işlerin dışında kaldık. Sürekli okurlarımız çok iyi fark etmiştir, s>on aylarda yal- nızca eleştirmenlik görevimizi yaptık, sinema alanında olup bi- tenlere ilişkin yorumlar yapma- dık, etliye sütlüye kanşmadık. Bu tavnmızın çeşitli nedenleri vardı. Bu konulardan artık biraz yorulmuştuk: 12 Mart hükümet- lerinde, ilk Kültür Bakanımız Ta- lat Halman'ın çağnsıyla 1971'de Ankara'da katıldığımız ilk top- lantıdan beri, sayısjz girişime ta- ruk olmuş, yıllarca havanda su dovuldüğünu izlemiştik. Kültür Bakanı'nın bu konularda, nerdey- se sinema yazıhanelennin kapıcı- ları dahil herkesin görüşünü alır- ken biz sinema yazarlarına hiçbir ilgi göstermemesinden-özel biçim- de hoşlanmış değildik. O sıralar- da, bir açıkoturumdaki bir tartış- ma nedeniyle sinemamızdaki he- men tüm örgütlerin ortak tepkisi bize yönelmiş, bu da gazeternizın "Taröşma" sütununda uzun sü- re devam eden ve doğrusu bizi ol- dukça uzen bir söz düellosuna dö- nösmüştü. Bu nedenlerden, "Kim nastl kurtulnrsa knrttüsun" dedik ve biz, naçizane, bu işlerden eii- mizi eteğimizi çektik. Ama sorun o denli basit değil. Bize bu konularda yazmadığuıuz, bu "yaşamsal döncm"de görüş- lerimizi belirtmediğiıniz için sitem eden, daha açıkçası bizi eieştiren dostlanmız oldu, birçok mektup bu konuda bizi uyardı. Onun için izninizle bu küçük yazıda, son dö- nemde olup bitenler hakkındaki görüşlerimizi ilk kez kamuoyuna duyuralım. öncelikle şunu söylemek gere- kir: Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek, "MHP kökenli" olması dolayısıyla herkes tarafından baş- ta kuşkuyla karşılanan bu ilginç bakan, diğer alanlara olduğu gi- bi sinemaya da tutarlı, ciddi ve inatçı bir tavırla eğilmiş ve bu alanda kararlı olduğunu göster- miştir. En son, birkaç gün önce gazetelerde çıkan ve bu dar dö- nemde son derece anlamsız bir en- gel olarak süregelen bilet fiyatla- rından belediye rüsumunun kal- dınlması için yasada değişiklik yapUması konusunda bakanlık gi- rişiminin başlatıldığı haberi son derece yerindedir: Belediyelerin yıllar yılı, hiçbir şey, ama hiçbir şey vermedikleri sinemada gelir- lerinin yaklaşık üçte birine ortak olmalan hangi mantığa sığar? Bu, yasalann kılıfına sığınmış bir soy- gundur, bir gasptır. Bunun bir an BU FİLM "DEVLET DÜŞMAM" İMtŞ — Rıfat llgaz'ın yapıtından uyarlanan "Karartma Geceleri" ne, Türk-Film'in yardım ve destek saglamayı reddettigi ileri sünilüyor. önce kalkması elbette gereklidir, koşuldur. Ama öte yandan Yeşilçam da Yeşilçam'dır. Her türlü iyi niyeti yozlaştıracak, her türlü' girişimi kendi mantığına uyduracak, her yeniliğe kendi damgasını vuracak kadar kalıplaşmış, örgütlenmiş, kireçleşmiştir o!.. Son .girişimle- rin sonuçlannda bunu doğrulaya- cak belirtiler istesek de istemesek de kulağımıza gelmektedir. Devlet, öncelikle üretime yar- rak dağıtılmışlar. Yönetmenlerin hemen hepsi, - Allah enerjilerini daim etsin- ak- tif olarak işbaşında bulunan, film çeken kişiler. Boylece örnegin, Şe- rif Gören'in bir filmine 200 mil- yon, yine Şerif Gören'in bulundu- ğu bir yapıdan veriliyor. Gerçi bi- çimsel yönden Gören'in filmi, onun bulunduğu komisyondan değil de ötekinden geçiyor. Ama herkes birbirini tanıyor, herkes dost, ahbap. Böylece en azından jeleri. Elbette, böyle duyarlı ko- nularda öncelik "biiyüklerindir", öncelikle sözgelimi Osman Se- den'in, Haiit Refig'in vb tasarı- ları dikkate alınmalıdır. Ama ye- nilere, gençlere, körpe heveslere hiç mi yer yok? Kimi genç arka- daşlann projeleri, kulağımıza gel- diğine göre hiçbir şansa sahip ola- mamış. Oysa tüm dünyada sine- mayı genç yetenekler 'kurtan- yor", her ulusal sinema, sürekli taze kan aşüaması arıyor. Fran- Devlet öncelikle film üretimine 8 milyar lira ayırdı. Bu fon, kurulan 2 komisyona sunulan projelerden uygun bulunanlara en çok 200 milyon olarak verilmeye başlandı. Ama bir de bakıyorsunuz... dım için 8 milyar kadar önemli bir fon ayırmıştır. Bu fon, kurulan 2 komisyona sunulan projelerden uygun bulunanlara, filmin kâğıt üzerindeki bütçesinin yansı kadar ve^en çok da 200 milyon olarak verilmeye başlamıştır. Ama bir de bakıyorsunuz, komisyonlarda yalnızca Yeşilçam'ın yönetmenleri var. Onlann dışında, yalnızca 2 öğretim üyesi göze çarpıyor. tki "siaeroa profesörümüz" Alim Şe- rif Onaran ve Sami Şekeroglu da iki kurula birer "eşantiyon" ola- dışa dönük olarak tam bir "al gü- liim, ver gnlüm" manzarası!.. Pe- ki ama hiç olmazsa "zevahiri kortarmak" için, bu kurullara, tüm dünyada olduğu gibi artık film çevirmeyen sinema sanatçı- lan, sinema yâzarlan, senaryo her şeye karşın "edebi" bir meiin de olduğuna göre yazarlardan bir iki ad çağrılamaz mıydı? Öte yandan bu kurullardan çı- kan projeler, yine Allah eksiklik- lerini göstermesin, hep bilinen, emektar yönetmenlerimizin pro- sa'da, bizdekine benzeyen bir kre- di sistemi, her yıl 25-30 kadar genç yönetmene birer "ilk film" yapma fırsatı getiriyor. öte yandan, devlet yardunının yalnızca üretime yöneltilmesi ne denli doğru? Tüm bu filmler han- gi donanımlara sahip hangi pla- tolarda çekilecek, hangi laboratu- varlarda yıkanıp basılacak, nere- de şeslendirilecek? Hangi dağıtım zineirine girecek, hangi sinemalar- da seyirci karşısına çıkacak? Dev- let yardunının, tüm bu alanlan ve tüm bu alanlarda yatınmlan kap- sayacak biçimde organize edilme- si gerekmez miydi? Türkiye, sine- ma salonları açısından çağda$ dünyaya kıyasla hâlâ bir "çöl" görünümünde ve şu kadar yıllık geçmişe sahip Türk sineması, hâlâ çağdaş bir altyapıdan son derece uzak, alabildiğine ilkel koşullar- da füm üretiyor, yıkıyor, basıyor. Bu konularda, birlikte ve koşut olarak yürüyecek bir önlemler bü- tünü öngöriilmeliydi. Bu da temel bir eksiklik. Yıllanmış alışkanlıklar öte yandan, sinemacılanmızın yıllanmış ahşkanlıkları, maşallah aynen duruyor anlaşılan!.. Kurul- ması için onca emek harcanan, gerekli ve yararlı bir kurum ola- rak işleraesi beklenen, dış ülkeler- deki Unifrance veya Italia Film benzeri olarak düşünulen Türk- Film, kurulur kurulmaz ilk iş ola- rak "geçici başkaoı" Vecdi Sa- ymr'ı bu görevinden aldı. Sayar, bir Türk Film düsüncesini bakan- lığa kabul ettirmek için az caba harcamaınıştı. Dış ilişkileri ve fes- tivaller bilgisi açısından, bizim ki- şisel göruşümüze göre, böyle bir görevi Türkiye'de yünitecek en iyi isimdi. Sayar'ın geçici bir "istifa" sözünü hemen ciddiye alan yöne- tim kurulunun onu görev dışı bı- rakması, Türk Film'in geleceğin- den bizi şimdiden kuşkuya düşür- d ^ Değişmemenin "gunıru" Aynca Türk Flm yönetimınde- ki Yeşilçamalar, her şeyin hızla değiştiği bir dünyada, hiç "degişmez" olmanın gururunu taşıyabilirler. Bu değerli dostları- mız, ilk iş olarak geçen yılın tar- tışmasız en iyi Türk filmi olan (ve bunu aldığı odul ve birincilikler- le de kanıtlayan) "Karartma Ge- ceieri"ne Türk Film olarak yar- dım ve destek sağlamayı. bu fil- mi çağrılı olduğu dış şenliklere yoüamak için girişimde bulunma- yı reddetmişler. Gerekçe de ne imiş biliyor musunuz? Bu film "devlet düşmanı" imiş. Günahı anlatanlann boynuna, bu "düşmanhğın" başını da dev- letten en büyük kazığı yemiş ve filmi yok edılmiş bir yönetmeni- miz çekiyormuş!.. Güler misiniz, ağlar mısınız? 21. yüzyıla giden bir Türkiye'de, özgürlükçü olma- nın, demokratik olmanın başını çekmesi gereken sinemacılar, bunca aa sansür, baskı, kıyım de- neyiminden sonra aralanndan bir Türk yönetmeninin yapuğı, dev- letin sansüründen geçmiş, Ustelik de basarıh bir Türk filmine böy- lesine çelme fakmayı becerirlerse devlet milyonlar, milyarlar da akıtsa sinemamızm geleceğinden umutlu olmaya olanak var mı? Aclalet ve TatiliniKapadokya bölgesindegeçiren ünlüyönetmen EHaKazatv Güney, dünya sinemasının kaybıKültür Servisi - Tom Selleck ve F.Murray Abraham'ın baş- rollerinı paylaştıklan "Suçsuz Bir Adam" adlı film bugünden itibaren gqsterımde. Touchsto- ne Pictures'ın Amerikan yargı sistemini eieştiren filmi "Suç- suz Bir Adam"ın yönetmeni Pe- ter Yates. Larry Brothers'a ait senaryonunyapımcılanTedFi- eldveRobertVV.Cort. İki acımasız narkotik polisin uyuşturucu bağımiısı birinin evi yerine başka bir eve ginp yanlış birini öldürdüğü gece Jimmie Baınwood'un (To Sel- leck) yanlış ve doğrular hak- kında bütün ınançlan yok olur. Bitmeyecek bir kâbusa yakala- nan Jimmie ve kansı Kate'in hayatlan dedektiflerinyalanla- n ile yıkılır. Jimmie ışlemedıği bir suçla suçlanmaktadır... "Kovboy şapkasız ve atsız bir türwestern" olarak tanımlanan "Roadhouse" filmi ise 3 ağus- tosta İstanbul, Ankara ve Eski- şehir'deki sinemalarda göste- rime girecek. UIP firmasının gösterime sokacağı filmin baş- rolünde Parrkk Swayze' ın dı- şında Ben Gazzara. Sam EUiot ve Kelly Lynch yer alıyorlar. "Roadboase"da Dalton rolün- deki Swayze para karşılığında gece klüplenni "kalitesiz insan- lardan" temizlemekle görevli bir profesyoneli canlandınyor. Yaklaşık 50 milyar Türk Li- rasına mal olan filmin başrol oyuncusu Patnck Svvayze özel- likle "Dirty Dancing-fılmiyle popüler olmuş tu. "Geceyarisı Ekspresi"nin Türkiye'yi çarpıtarak verdiğini söyleyen Kazan, Güney'in bazı kendi filmlerinden daha çok beğendiğini beljrtti. ÜRGÜP (AA) — Kayseri do- ğumlu, dünyaca ünlü Amerikalı film yönetmeni Elia Kazan, Yıl- maz Güney'in sadece Türk sine- ması için değil, dünya sineması için de büyük kayıp olduğunu söyledi. Eşi Frances Kazan ile birlikte bir süredir Kapadokya bölgesin- de tatilini geçirmekte olan Elia Kazan, gazetecilerin çeşitli soru- larım yamtladı. Türkiye aleyhine yapılan bazı filmlerle Türklerin dünyaya yan- lış tanıtılmakta olduğunu belirten ünlü yönetmen, buna karşüık, devlet destekli kaliteli fiunlerle Türkiye"nin kendisini dünyaya ta- nıtması gerektiğine işaret etti. GEÇEN YIL DA BERÇAMA'DAYDI — Elia Kazan geçenyıl da tatU için geldiği İzmirden Bergama'ya gitmişti. (Fotoğraf: Ümit Otan) Elia Kazan, "Gece Yarısı Ekspresi" adlı filmle ilgili olarak da şunlan söyledi: "Filmi seyrettiğim an, ber şeyin ne kadar çarpıtıldığını ve filmin maksatu olarak yapıldığını anla- dım. Çünkü ben, Yılmaz Güney Türkiye'de hapishanede >Btarken kendisini ziyaret etmiştira. Türk hapishanelerini yukından gördüm. Türk hapishaneleri dünya stan- dartlannda. Filmdeki her sahne gerçek dışıydı. FUmin yapımcısıyla daha sonra karşılaştım. Bana fil- mi savunucu bir şeyler söylemek istedi, ancak ben kendisini dinle- medim büe. Bir daha da o kişiyle görüşmek bile istemedim." Unlü yönetmen, Yılmaz Güney ile ilgili bir soru üzerine, kendisi- ni iki kez de Fransa'da rahatsızlı- ğı sırasında ziyaret ettiğini belir- terek şunları kaydetti: "Yılmaz Güney sadece Türk si- neması için değil, dünya sineması için de büyük kayıp. Güney'in ba- a fimlerini kendi fUmlerimden çok beğenirim. Kendisini ziyare- tim sırasında, Türk ve dünya sine- ması üzerine degerlendirmeler ya- pardık. Türkiye'yi ve insanlan çok seven bir kisiydi. Birçok konuda onu örnek aldım." Marion Brando ve James Dean gibi Unlü aktörlerin yaratıcısı ola- rak bilinen, Türkiye'de de "Viva Zapata" filmiyie büyük ün yapan Elia kazan, son 15 yıldır sinema- dan çok, kitap yazmaya zaman ayırdığını belirtti. Türkiye hakkında da iki kitap yazmayı planladığını anlatan Ka- zan, bunlardan birinin Kayseri'yi tanıtıcı, diğerinin de Kapadokya ağırlıklı, Turkiye ile ilgili olacağını belirtti. Kazan, imkân sağlamrsa Türkiye'yi tanıtıcı film yapabile- ceğini de söyledi. Elia Kazan, üç gün süren Kapa- dokya gezisi sırasında, bu yörenin yok olma tehlikesiyle karşı karşı- ya kaldığını öğrendiğini, buna da çok üzüldüpnü söyledi. AlbertoMoravia'nınyapıtından beyazperdeye 'Ben ve O' Bayağılığın sıııırmda bir güldtirü Ben ve O (Me and Him) / Yönetmen: Dorris Dörrie / Oyuncular: Griffîn Dunne, Ellen Greene, Kelly Bishop, Craig T. Nelson / Bir Amerikan - Alman ortak yapınn(Atlas, Gazi). "Ben ve O", genç bir mimarla şeyinin (nasıl desem, dilimizde onu anlatacak çok sözcük var, ama Batı dillerinin tersine, bir gazetede kullanılabilecek olanı pek yok!.. En iyisi, filmdeki deyimi kullanmalı: "Cin- siyel uzvu"!..), evet bir mimarla "cinsivel uzvu"nun öyküsünü anlatıyor. Bildikleri- nizden değil, bu "organ"!.. Konuşuyor, evet yalnızca "sabibi"nin duyabileceği bir ses- le konuşuyor, isteklerini, tatminsizlikleri- ni açıklıyor. Ve ortaya çıkan bu garip "di- yalog", tahmin edebileceğiniz gibi genç adamı olmadık yerlerde "müşkül" durum- larda bırakıyor!.. "Ben ve O", Alberto Moravia'nın bir ya- pıtından uyarlanmış. Yaşlı Italyan yazarı- nın cinselliğe oldukça "takmış" olduğunu biliyorduk, ama yurttaşı Pitigrilli'nin bile yüzünü kızartabilecek böylesine "müstehcen" görünümlü bir öykü yazarı olduğunu bilmiyorduk. (Pitigrilli ve de Ital- yan yazını uzmanı ve çevirmeni rahmetli Adnan Tahir ağabeyimiz hayatta olsa, bu Moravia öyküsü üzerine bizi aydıniatırdı). Moravia'nın öyküsü, perdede canlandı- rılabilmek için, açık saçık şeyleri sanat ya- pıtına dönüştürme büyüsüne sahip bir si- nemacının, örneğin bir Billy VVilder'in ve- ya Blake Edwards'ın desteğine gereksinir- di kuşkusuz. Ülkemizde de gösterilen "Erkekler" füminin Alman (kadın) yönet- meni Dorris Dörrie'de cinsellik konusuna ve kadın-erkek ilişkilerine gözüpek yakla- şımına karşın böylesine bir incelik pek yok. Dörrie'nin gözleri, bir erkekle karşılaşın- ca, hangi düzeye ve bölgeye yöneliyör, bil- miyorum. "O düzey"de anlatılan bir öyku, Dörrie'nin bir "kadın yönetmen" olarak il- gisini aynca çekmiş olabilir. Ama sonuç pek parlak değil. tlk "sürpriz" anı geçer geçmez ve o gizemli se- sin "sahibi" anlaşıhr anlaşılmaz, film yük- sek ve düzeyli bir gülmece olasılığmdan uzaklaşıyor, bayağı bir bulvar komedisinin şupheli derinliklerine doğTU dalıyor. Sine- manın Jack Lemmon / Dudley Moore ka- rışımı yeni ve ilginç oyuncusu Griffin Dun- ne çok iyi, kadınlar da birbirinden güzel. Ama Moravia-Dörrie'nin düşledikleri "di- yalog", gerçek yaşamı bilmem ama bu fil- mi alıp götürmekte yetersiz kalıyor. Ve Lu- bitsch, Wilder veya Edwards'ın cinsellik yüklü güldürülerini -özlemle- akla ge- tiriyor... 'Sezen Aksu söylüyor' Kültür Servisi - Daha önce Y'eni Türkü topluluğu ve Nilüfer'in konserler verdiği Rumelihisan Açıkhava Tiyatrosu. 1 ağustostan itibaren Sezen Aksu'nun konserlerine sahne olacak. 19 ağustosa dek sürecek konserlerde Aksu çeşitli kasetlerinden şarkılar seslendirecek. Most Productıon tarafından gerçekleştirilen konserler dizisi 22 ağustostan itibaren Nükhet Duru ve Timur Selçuk'un birlikte verecekleri konserlerle sürecek. 31 ağustosa dek sürecek bu konserlerde sanatçılar, '"Bizım Şarkılanmız"dan derlenen parçalar seslendırecekler. 'Ferhangi Şeyler? • Kültür Servisi — Ferhan Şensoy'un tek kişilik oyunu "Ferhangi Şeyler" 1987 martından beri 599 kez sahnelendi. 28 temmuz günü 600. oyun Efes Antik tiyatroda 20.000 kişiye oynanacak. Tüm illerde büyük beğeniyle izlenen oyun daha sonra sırası ile 29-30 temmuz günleri Bodrum Kalesi'nde, 31 temmuzda da Antalya Konyaaltı açıkhava tiyatrosunda sergilenecek. Altmtaş danışman • Kültür Servisi — Grafîk tasanmcısı Yurdaer Altıntaş, Seul'de yayımlanmakta olan aylık tasanm derğisi Design Journal'ın danışmanlan arasına girdi. 32 ülkeden çeş'itli grafik tasanmcılarının yer aldığı geniş bir danışman kadrosu banndıran Design Journal, kuşe kağıda renkli olarak basıhyor ve grafik alanında seçkin bir yayın olma niteliğini koruyor. Nfimar Sinan Üniversitesi öğretim üyesi ve Grafıkerler Meslek Kuruluşu Başkanı Yurdaer Altıntaş, derginin yayımiayacağı özel Türkiye sayısı için çalışmalara başladığını belirtti. 'Soguk Nefes' geliyor • Kültür Servisi — "Yönetmenliğini Bruce Malmuth'un yaptığı "Soğuk Nefes" adlı macera filmi bugün sinemalarda gösterime giriyor. Bir komplo sonucu komaya giren ve 7 yıl sonra komadan çıkan dedektif Storm'un macerasını anlatan filmde Steven Seagal, Kelly Le Brock ve Bill Sadler başrollerde. Arnold rekor kırıyor Kültür Servisi - Arnold Schwarzenegger son filmi "Total Recall" ile dünya rekoru kırdı. Yönetmenliğini Paul Verhoeven'in yaptığı, önümüzdeki sezon Özen Film tarafından Türkiye'de de gösterime sokulacak olan film ilk 3 günlük hasılatıyla bu rekoru kırdı. "Total Recair gösterime girdiğı ilk hafta sonunda 25.5 milyon dolar brüt hasılat elde etti. Bu rakam 1990 yılının en büyük "haftasonu" hasılatı. Bu filmin ardından 22.5 milyon dolar ile "Dick Tracy" adlı film geliyor. Folklor festivali • Kültür Servisi — 3-6 ağustos tarihleri arasında Fransa'da yapılacak olan Saverna Uluslararası Folklor Festivali'ne Türkiye ikincisi Çavuşoğlu Koleji halkoyunları ekibinin yanı sıra Zonguldak, Afyon, Dinar, Elazığ ve Kars illeri ekipleri de katılıyor. Uluslararası Saverna Festivali Fransa'nın en önemli festivalleri arasında yer alıyor. 'İnşallah' • Kültür Servisi — Italyan yazar Oriana Fallaci'nin "Inşallah" adlı yeni romanı önümüzdeki günlerde İtalya'da satışa çıkıyor. Bizde de "Doğmamış Çocuğa Mektuplar" adlı kitabı ile tanınan Fallaci'nin yeni romanı 800 sayfa. Yazar "ilahi" bir roman amaçladığından söz ediyor. "lnşallah"ın kahramalarından matematik profesörü, bir matematik denkleminde ölümun formülünü bulan araştırmacı olarak tanıtılıyor okura. Fallaci ve profesör bir kaosun çevrelediği dünyayı 80'li yılların ortasındaki Beyrut'ta 3 aylık bir zaman dilimi içinde çözmeye çalışıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle