22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 10 TEMMUZ 1990 Sanat Tarihçisi - Arkeolog Prof. Dr. AYDA AREL Kultür Bakanhğı'nın duzenledığı ve sonuncusu geçenlerde Ankara'da yapılan "Kazı, Araştırma ve Arkeoraetn Sempozyumları", Turkıje'nın maddı kültür araştınnalanna yoneljk etkınlıklennın en önemülennden bındır Bu sempozyumlarda, bakan- lığın ıznı>Ie kaa, yuzey araştırması ve arkeomet- nk ölçumler yapan onlarca yerh ve yabancı bılım adamı bır öncekı çalışma dönemının sonuçlannı du- yurur ve kendı araJannda ıletışımde buJunurlar Bu yıl Ankara'da toplanan 12 Kazı, Araştırma ve Ar- keometn Sempozyumu, toplantıya katılan arkeo- log ve sanat tanhçılerının Kultur Bakanlığı'na yol- ladıkJarı ortak bıldınvle sonuçlanmıştır Bu bıldı- nde, "Dunyanın ortak malı olan kultur varlıklan hiçbır surette tıcan meta değıldırler Kultur varlı- |ı, ücan bır jstuını metaı halıne geünldigınde, eko- nomının arz ve talep kuralı çerçevesıne gırer, bu da derıaealik, gıztı kaa vc kacakıılıfı onlevecegıne tes- vik ve UJınk eder. Sagdan soldan toplanan y» da gizlı kazılaria elde edılen eserlerın >urtdışına kaçı- nimasj onlenemez, devlet bu ışın pesınden koşma- ya zorlamr Bo>ielıkle donulmesı olanaksız bır yo- la gırilmiş ve kapatüması olanaksız bır yara açıl- mj$ olur." denerek bır suredır kamuoyuna da yan- sımış olan bır konuda >önetım uyarılmak ıstenmış- tır Bu bıldırı metnını Cumhurıyet gazetesınde oku- yanlar, kazılara gulunç denecek derecede duşük ode- nek ayıran, eskı eserlenn vatandaştan satın alımında özel koleksıyoncularla yanşama>acağını kanıtlamış olan, müze depolarında yığılan eserlerı yersızbk ve maddı olanaksızlıklar nederuvle değerlendıremedığı bılınen Kultur BakanlığYmızın, genel mudurien ma- rifetıyle antika rauzayedelerıne nasıl gırdfgini, tek bir parça ıçin aracı komısvonculara ne denlı yuk- sek meblağlar ûdedığını, olavın televızyon aracılı- ğı>la kültür ışlerınde çağdaş lıberal ekonomı ku- raJIarına uynıanın bır örneğı olarak nasıl sunuldu- ğunu anınısayacaklardır' 12 Kazı, Araştırma ve Arkeometrı Sempozyu- mu'nu noktalayan ortak bıldınnın muhatabı olan Sayın Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek ıse Cum- hurıyet gazetesının 6 Hazıran 1990 gunlu sayısın- da yayımlanan şanıtında bılım adamlanndan bır kaç adım ılerıye gıtmış, Turkıye'dekı kazıların ye terı kadar yapdamayışının nedenı olarak "tecrübeiı ılım adamlarının yeterlı sayıda olmayışı"m göster- mış, bılım adamı olmanın yeterlı sayılmayacağını, neyın kazılacağına'çok ıvı karar verılmesı gerektı- ğını anımsatmış, boylece zımnen, deneyımın bılım adamlarında olduğu kadar kultur bakanlarında da aranan bır nıtelık olduğunu açıkça orta>a koymuş- tur Aynı şekılde ne>ı kazacaklarıru çoğu zaman bı- len defınecılerle neyı kazmaları gerektığını ber za- man bılemeyen arkeologlar arasındakı temel epıs- temolojık farkın anlaşümasına yardımcı olmuştur Çünkü bıldınnın ıçerığı ıle aldı|ı yanıt arasındakı mantık ıbşkısı, ınsanı ıster ıstemez, Turkıye'dekı eskı eser bolluğunun yarattığı bılımsel ısteme karşılık ve- remeyen arkeologların, eskı eserın kaçakçıhk pıya- sasının ıstemıne sunulan bır metaya dönuşmesıne yol açtıklannı duşunmeye ıtıyor Arkeolog-sanat tarihçisi Yönetıcılerle uzmanlar arasında ortaya çıkabılen ve daha asağıda görulebıleceğı gıbı malı konulara dolaysız bıçımde yansıyan semanuk ve hatta epıs- temolojık uyuşmazlıklar çok çeşıtlı olabılmektedır Söz gelımı, bu yıl sempozyum sırasmda sunulan bıl- dırılenn yaklaşık altmış beş kadarı kazıları ılgılen- dınrken, eilı beş kadar bıldın de yüzey araştırma- larına, yanı kazı yapılmaksızın gerçekleştırılen ve çoğu kez kazı ıçın önkoşul olan tarama, saptama ve belırleme konulanna aynlmıştı Gun geçtıkçe önemı arıan, Batı'da "extensıve archaeology/yay- gın arkeolojı" olarak da anılan bu çalışmalann ül- kemızdekı önemı buyüktur Ulkenuzın eskı eser en- vantennın en saglıklı bıçımde çıkartılmasına yar dımcı olan bu tur çalışmalar, Kultur Bakanlığı'nın başat görevlennden olan tespıt ve lescil etkınlıkle nnın bır kısmımn ehıl uzmanlar tarafından yurü- tulmesı sonucunu getırmektedır Buna karşın ön- cekı dönemlerde, kazı ödeneklennın büsbutun ge- rısınde kalan kırtasıye fashndan cuzı ödeneklerle yetmmek zorunda kalan yüzey araştırmacıları, bır- İcaç yıldan ben hiçbır ödenege yakışır görülmemek- tedırler Anlaşılması zor ayrımJardan bır başkası ıse ar keolog ıle sanat tarıhçılerı arasında gözetılen ve de ğıştırmek ıçın sadece üruversıtelenn çaba gösterdık len statü farkıdır Gerçekten de Türkıye'de arkeo- lojı ve sanat tarıhı bölümlerınden mezun olanJar arasında yuzde yuze varan ucret farklan bulunmak- tadır Sanat tarıhçılennın aleyhıne ışleyen bu du rum, bundan bır sure önce arkeologların 657 sayılı kanunun değısık 36 maddesının "Ortak hukumier" bölümunün (A) bendının 4 fıkrası kapsamma alı- narak teknık elemanlara tanınan malı hakJardan ya- rarlandırılmalarıyla başlamıştır Bu durumun ge- rısınde ıse bır kez daha mutlak bır kavram karga- şası vatmaktadır Şöyle kı Arkeologlarla sanat tarıhçılerı arasında gözetı len statu farkı, oncelıkle bu ıkı bılım dalı arasın dakı yöntem ve yaklasım farkına dayandınlmakta- dır Gerçekten de arkeolojı, gunümüzde, çok kabu bır tanımla (arkeolog dostlar benı bağışlasınlar) ta- rıhe mal olmuş maddı kultür bulgulanru (bu ara- da sanat eserlermı) ortaya çıkartmayı ve bunlara bır açıklama getırmeyı amaçlar ve bu amaca bellı tek- nık, teknolojık olanakları devreye sokarak ulaşmaya çalısır Sanat tanhı ıse sanat eserının gerek formel gerek belgesel değer ve anlamı uzerınde durur, bun- ların zaman ve mekân ıçmdekı farkhlaşma ve de- ğışmelerını ınceler Görulduğu gıbı ıkı uğraş alanı arasındakı temel ayrım, bır yandan arkeolojımn sa- nat esennj de ıçeren araa daha genış bır maddı bul- gu basamağına ılgı duymasından kaynaklandığı gıbı her ıkı bılım dalı arasında, araştırma "an»ç"ları gı- derek araştırma yöntemlerı bakımından da farklı- lıklar bulunmaktadır Dolayısıyla akademık tarum- lara daha duyarlı yaklaşan Batılı bılım çevrelenn- de, Roma ımparatorluk dönemının hevkellerının bı- çem (uslup) dzellıklennı ınceleyen kışınm uğrası, sa- nat tarıhı alanı ıçınde kabul görürken bır ortaçağ yerleşmesının kazısını yapan kışı, ortaçağ arkeolo- jısıyle uğraşıyor sayıhr Ayıu şekılde görece yenı bır alan olan "endüstnyel arkeolojı", 19 yüzyıl fabrı- kalarını dahı kapsayacak genış bır alanda kendını gösterırken Partenon 'ftpınağı'm müfredatına aian tek bılım dalı arkeolojı değıldır, aynı zamanda sa- nat tarıhı ya da mımaılık tarıhıdır de Ne var kı bu gıbı duyarlıklara her nedense ıtıbar etmeyen ulke- mızde, arkeolojı ıle sanat tanhı arasındakı aynrn bır kronolojık alan başkalığı olarak algılanmakta ve ö>le ışlem görmektedır Bır başka deyışle ılkça- ğın sanatıyla ılgılenenler arkeolog, daha sonrakı dö- nemlere eğılenler ıse apiriori sanat tarıhçısı sayıl- maktadır Boylece Selçuklu saraylarının kazısını yapmak ya da Osmanlı dönemı çını fınnlannı gun- yüzune çıkartmak gıbı çabalar, arkeolojık dıye ta- nımlanan kazılann bütun koşul ve kurallannın dev- reye gırmesını gerektırdığı halde arkeolojık etkın- lıkler olarak sayılmamaktadır Ülkemızde, arkeolojı ve sanat tarıhı bölümlerın- den mezun olanlar arasındakı formasyon ayrımı run kanşıkhğ], müfredat programlan mcelendiğmde de bellı olmaktadır Sanat tanhı bızde Batı'dakı bo- yutlarıyla okutulmamakta, tarih ve arkeolojık araş- brma düzeyınde gelışmektedır Gerek arkeolojı ge- rekse sanat tanhı bölumlennde çoğu zaman ortak olan tekmk dersler okutulmakta, aynca her ıkı bo- lumun öğrencılen karşı bölumün derslennı tamam- layıcı bılgıler ıçın ızlemektedır Dahası arkeolojı ıle sanat tanhı bölumlennden mezun olanların buyuk bır kısmı aynı ışler ıçın ıstıhdam edılır Muzelerde, Vakıflar Genel Mudurluğü'nde, Kultur Bakanhğı- mn bırçok daıresınde durum budur (sözgeumı, Os- manlı sanatı omeklerını banndıraıı bır muzenın ba- şma pekâlâ bır arkeolog getırılebılmektedır) Bu- nunla bırlıkte, bu gıbı ışyerlennde, teknık eleman sayılmaları nedenıyle arkeologların aldıklan ücre- tın sanat tarıhçılennkme göre hatın sayüır bır fark attığı görulur Bu haksız durumun yarattığı husran ve gergınlığın haklı yanlan olduğu bırçok yetkılı ku- rumca anlaşılmış olmalıdır kı eşıt ıse eşıt ucret ıl- kesıne bağlı olarak yeıu düzenlemelere gıdılmesı ıçın yapılan gınşımlere YÖK, Amtlar ve Müzeler Ge- nel Mudurluğü ıle Vakıflar Genel Müdurlüğu olum- lu göruş getırmıştır Malıye Bakanlığı düzeyınde ta- kılan bu gırışımın hakça sonuçlanacağını umuyo- ruz. Sonuç Bıhm adamları ıle yönetıcı çevreler arasındakı yaklaşun farklıhğının bır başka boyutu, "tanıtım" ıçın yurtdışına gonderılen eserler konusunda takı- nılan tavırda kendını bellı eder Son günlerde ga- zetelerde manşet olan Ana Tannça heykelağının ça- lınması olayı, eskı eserın ışporta malı gıbı ve rek- lam amacıyla kapı kapı dolastırılamayacağını çok çarpıa bıçımde ortaya koymuştur Türbye*mn ken- dını kabul ettırmesı ıçın zıynetlerım gözüne gırme- ye çalıştığı yabancı ulkelerın ayağına götürmesme gerek voktur Bu eserlenn yurtdışı turnelerme har- canan meblağlar, bu eserlerle ılgılı doğru dürust ve yabancı dılde katalog ve tanıtım kıtaplanmn yayım- lanmasına aynlsaydı, gereğınde yabancıların gele- bıleceğı çap ve nıteükte yennde sergıler daha sık du- zenlenseydı, sanınm kı tanıtma görevı en âlâsmdan yerıne getırılmış olacaktı Ve mademkı eskı esere pazarlanacak bır meta olarak bakma alışkanlığı yer- leşmıştır, bu yaklaşım, eserın rantabılıtesını arttı- racak, dahası değennde bır devalüasyona gıdılme- sını önleyecek tek çare olarak görulmeuydı Sunum yennde yapılmaiı, ıstem cıddı ıse alıcı mal sahıbı- nın avağına gelmelıydı Yakışanı buydu HESAPLAŞMA BÜKHAN ARPAD "Onuncu Yıl Marşı"m Kavrayabilmek!.. Sayın Ozal'ın geçen hafta basında yer alan sözlerı şaşırttı ve düşündurdü Şaşırttı Kısa surede parlak bır tırmanış yaşamış bır polıtıka adamı boylesıne karmaşık konuşmamalıydı Konuşmaması ge- rekırdı Düşünürdü Türkıye'nın gıdışını kendı açısından anlatıyordu Hem Ataturkçü görünmek hem de Ataturk'ün en önemlı gırı- şımlennden bırı olan ulaşım sorununu hızlı bır demıryolu ağıyla çözmek ılkesıne karşı çıkmakian daha daha öteye gıderek ' De- mıryolu komünıst ıdeotojıye bağlıdır" dıyebılmek 1 Boylesıne ters ve olumsuz görüş ılerıye sürmesının nedenını bu kısa yazıda yeterınce açıklayamadım fakat yıne de deneye- ceğım Şaır Behçet Kemal Çağlar ve Faaık Nafiz Çamlıbel ın soz- terıyiemûztk ustamız Cemal Reşıt Rey'ın ezgılennın butünleştı- ğı 10 Yrl Marşı nın canlı ve surükleyıcı temposuna ayak uydur- mak gerçekten olagandıştdır "Oemır ağlarla ördük Anayurdu dört baştan " 1333 yılının 29 ekım günü 10 Yıl Marşı ılk kez çalınıyordu Geçıt resmınde, Taksım Cumhurıyet Anrtı'nda saygı duruşu yapan bın- lerce genç, orta yaşlr, hatta kımı yaşlılar yürüyuşe geçmıştı Bın- lerce ınsanın görkemlı korosu tek bır sestı "On yılda on beş mılyon genç yarattık her yaştan" Onuncu Yıl Marşı'nın ezgısı ve sözlerı 1930'lu yıllara, hatta da- ha da uzak geçmışe gotürdu Süleymanıye eteklerınde denız gören bır odadaydım Halıç ve Sarayburnu'nu görebılıyordum Beş yaşındaydım Sarayburnu'nu geçen sevımsız gorunûşlü gemıler Soğaz'a yonelıyorlardı Bır şey anlayamamıştım Fakat buyüklerın üzüntülu yüzlerıne ba- karak üzülmüş ve ürkmüştüm Sonraları daha başka gözlemle- rım de oldu Anlamadığım sozlerle konuşan askerler, durdurup üstümüzu aradılar Babam sorularımı karşılıksız bırakırdı anla- mamaktan gelırdı Kımı gezılerımızde bındığımız küçuk ve sevımlı Boğaz vapur- ları yabancı savaş gemılerıne neredeyse sürtünerek yol alırlar- dı Oylesıne çoktular Toplarını ustumüze çevırmışlerdı Patlayı- verecek dıye ödum kopardı Bır başka Boğaz gezımızde vapurumuz, Kuruçeşme önlerın- de şımdıye kadar görduklerımızden buyük bır savaş gemısıne neredeyse çarpacaktı Mavı beyaz kocaman bır bayrak dalgala- nıyordu Babamın söyledığıne gore Yunanlıların Kılkış zırhlısıy- dı Yunanlılar bu zırhlıyla pek övunürlermış' Bır gun de Beyoğ- lu'nu gezmıstık Bızım Süleymanıye ye hıç benzemıyordu Ko- caman kocaman yapılar, parlak camların arkasında renk renk kumaşlar ve gıysıler, guzel ve çok suslu kadınlar Her renkten ve boydan bayraklar dalgalanıyor Fakat en çok mavı bayrak var- dı? Yunan bayrakları Fakat günun bırınde her şey degışıverdı Yabancı askerler, alacalı bayraklar sevımsız zırhlılar yoktu gö- runürlerde Her yerde Turk bayrağı dalgalanıyordu Özellıkle Is- tanbul yakasında şenlıkler, yurüyüşler, gecelerı fener alaylan dü- zenlenıyordu Zafer taklarıyla bezenıyordu Istanbul Günun bı- rınde bızı okuldan alıp Galata Koprusu'ne götürdüler ve karşı- lıklı sıra yaptılar Ellerımızde küçük Türk bayrakları vardı Az sonra üstu açık bır fayton alkışlar arasında ağır ağır geçtı Arabaöa oturan ınce yüziu ve çok sevımlı bın elıyle selamlıyordu bızlerı Refet Paşa olduğunu söyledıler Sonra daha büyük okullara gıt- tım, kıtaplar okudum, gazeteler okudum Hep okudurn Oğre- necek ne çok şey vardı1 Okumanın sonu gelmıyor Neler oğren- medım kı Şımdı Istanbul Erkek Lısesıyapıs/nm'Duyûn-ı Umûmryye' bınası olduğunu, Osmanlı Devletı ıçınde ayrıcalıklı bır yabancı kuruluş olduğunu, Osmanlı Imparatorluğu'ndan alacakları top- lamakla görevlı olduğunu oğrendım Benzerı bır başka kurumun, Fransız-Turk Tütun Rejısı adını taşıyan bu kurumun kendı gu- veniık örgütü buyruğunda çalışan "kofcu'iarın Imparatorluk guç- lerının ustünde yetkılerı bulunduğunu da oğrendım Oğrenme- nın sonu yok dıyenler, çok haklı 1 Sayın Turgut Ozal bütun bunları yaşamamıştır O günlerde belkı de dünvada bıle değıldı' Fakat yuksekoğrenım görmuş bır yuk- sek muhendıs, sorumlu bır polıtıka adamı, ulkesının geçmışını bılmesın, olur mu' Sayın Ozal, tren ışletmesı açısından yüzde ıkı yuz yanıtıyor Gerı kalmış ulkelere lastık, oto, benzın satan buyuk kapıtalıstler, kendılerı tren kullanıyori Zıra tren ışletmecı- lığı daha verımlı ve guvenlı 1 Şu da var Havaalanına Ataturk ta- belasını asmak sadece bır göruntüdur Ata'yı onurlandırmayan bır göruntu 1 Demokratik Kirlemne Demokratik yoldan bir duşuncenin çoğunluk olarak dahi iktidar olması, ceza yasamızdaki yaptırımlarla çelinrnekte iken, beşte birlik bir oy oranı, hem de uçte ikilik bir Parlamento çoğunluğuyla, gunümüzde İktıdarını surdıirebilmektedir. Prof. Dr. TOLGA YARMAN Anadolu Bilim ve Teknoloji Stratejileri Araştırma Enstitüsü Bılım dünyası, btlırsınız maddeyı -gemş an- lamda evrenı- temel tenmler türünden oluştur- mak eğılımındedır Karmaşık özellıklerı 'asıl' sayılacak lcavramlar türünden anlamak ıstenz Bu dururada, olaylar arasındakı ortak öğeler belırgınleştığınden, algıiama ve tasmf ko- laylaşır 'Yeşıller', bu açıdan bır sey yaptüar- Çeşıtlı olumsuzluklan 'Idricnme' kavramıyla ıfade et- meye koyuldular 'Kirliler torbası'na kısa za- manda bırçoğumuz bırbırınden değışık 'kirii eşya' kattık 'Çevrt kırHIigı' yanı sıra ışte 'hu- kukkirienmesi', 'ahlak Idrienmesi', 'demok- ratik kirlenme' gıbı de> ışler, kiriiler listesine eklendı Kirlilik - anlık 'Kır', adı ustünde, temızın tersıdır, an bırşe- yın kırlenmesı, kırle (pıslık) gerçekleşır Kırkbğın ne olduğunu tam anlamak ıçın an- lığın, duruluğun, temızlığın, ne olduğunu ta- rumlayabılmek gerekır Bukavramlar,'görecelı'kavTamlardır Söz- gelımı klor gazma flour gaa katarsamz onu ne- den 'ku-letıyor' olasınız kı 9 Öyleyse an suya, omeğın çamur katarsak, çamurlu suyu ne mü- nasebetle 'kırlı'saymahyız'' Bu sorunun anla- mı yok değıldır An su sağlığımız ıçın gereklı Çamurlu suysasağlığımız ıçın zararlıdır O hal- de çevre açısından bakıldığında, kırleamerun ölcusu, 'doğa sağlığmın' zarar görmesı, canlı- lann, o arada bızım, çevreye bırakılan artıklar- dan 'olumsuz' yönde etkılenmemızdır 'Çevre kırlılığım' böyle tanımlayınca, 'çevrenın terruzlenmesını' de bunun karşıtı olarak tanım- layabılınz Burada, temız çevrenın nasıl olması gerektığım tarumlamak ıstemekten çok 'temız çevre' kavrammın, tammlanabılırlığını belırt- mek ıstedığınuze dıkkat edılıyordur lyı, ama bu taJcdırde evrensel anlamda acaba, 'ahlak kırlenmesı', 'hukuk kırlenmesı' o arada 'de- mokratik kırlenmeden' söz etmemız olanaklı mı' Ahlak - hukuk demokr&si kirlenmesi Bır referans, bır nırengı noktası, bır kıyas olanağı bulamazsak, örneğın bır 'ahlak kırlenmesınden' ya da 'sıyası kırlenmeden' söz etmemız kesuüıkle olası değıldır Sözgelışı mut- lakıyetten cumhurı>ete geçıldığınde gerçekten de mutlakıyetı esas alanlara göre bır 'sıyası kirlenme'başgörtenyordur' Böyle bır bağlam- da cumhunyetçılenn ıse 'sıyasj annmadan' söz etmelerı çok doğaldır Bütün sorun kabul edılebılır bır yaygınca 'etalon' konabılmesıdır Çevre kırlılığı konusunda etalon, doğanın mılyarlarca yıllık uğraşıyla meydana getırdığı, 'çok kırılgan' dengelerdır Ya hukuk, ahlak, demokrası alanında Acaba etalonlar bekrle- nebılecek mıdır 9 Insanlık tanhı, ışte bu tür eta- lonlan bulmak ıçm venlen mücadeleler, savaş- lar, çaba örneklenyle dopdoludur Yıne de örneğın 'kırlenmeyı' ya da 'annmayı' belırleyecdfc 'etalon bir ahlat sıstemınden' söz etmek, bugün ıçm olası gö- runmuyor Bununla beraber bazı aşamalar kaydedümış- tır örneğın hukukun bır çoğunhığun keyfî ola- rak vazedeceğı, bırbınnı tutmaz, yığma, bır 'sözdenormlar-denjetı' olmayacağı, artık yay- gınlaşmaktadır Hukuk da tıpkı bızı vareden ve yaşatan doğa koşullan gıbı doğada sağlıklı, hu- zurlu, adıl, hakça, özgürce, bıreyler ve toplu- luklar olarak, doğamızla en uyumlu, bızlen ın- san mteiığımızle en çok yüceltmeyı olanaklı kı- lacak şekılde tanımlanabılecek olmayı, speydır gündeme getırmıs bulunmaktadır lnsan temel hak ve özgürlüklerı, demokra- tik ülkelenn ortaklasa var ettıklen, benımse- dıklen ve ızledıkien bır 'kurumdur' artık Bu- nun gıbı 'çocuk haklanndan', bır 'çocuk demokrasısınden' söz edilmeye de başlan- mıştır İnsanoğlunun duyaruk düzeyı arttıkça, bay- vanlara, hatta bıtkılere, genelde çevreye dönük hareketlerımız de, doğanın telkın ettıgı 'soyluluk' özellıklen çerçevesınde, ılende mut- laka kurallaştınlacaktır (normlaştınlacak) Demek kı soyut alanda, gerçekte bızım do- ğamıza bağlı olduğu ıçın etalonlar var etmek mümkundür Öyleyse 'çevre kırlenmesı' gıbı 'hukuk kırlenmesı', o arada 'demokratik kırlenmeden' söz açmamız, pekâlâ olasıdır özellıkle soyuttakı etalonlann, kesmlığınden söz etmek uygun değıldır Soyuttakı etalonlar, tabu değışünlebılırler, gelıştınlebılırler Bura- da şu var kı soyutta, tıpkı somutta olduğu gıbı doğadan ve doğamızdan kaynaklanan özellık- lerle, etalonlar tanımlama hak ve şansına sahıp olduğumuzu vurgulamak ıstıyoruz Böyle bır çerçevede ışte, 'demokratik kirlenme', 'demok- ratik annma' fantazık değıl Tam tersıne ger- çekçı, tanımlanabıhr, nıtelendınlebılır, hatta nıcelendınlebılır kavramlardır Yaşamı, doğa parametrelerı gıbı sosyal ko- şullar ıtabanyla da özellıkle ınsan sağlığı açısın- dan bdırlemek mumkun oiacağına göre Sağ- lıklı koşullara 'temız', sağhksız koşullara ıse 'kırh' dememız, 'kirlenme' ve 'annma' ka/- ramlannı genelleştırmekte, bağıl olaylan algı- lamamızda genış bır kolaylık sağlamaktadır Demokratik kirlenme - demokratik caydıncılık 'Demokratik kırlenme", 'demokratik caydıncılık' mekanızmalannın zaafa uğraması ıle bırlıkte ortaya çıkıyor 'Çoğulculuğun' ege- men olduğu bır toplumda bıreyler, kurumlar ve erkler bırbırlennı denetlıyorlar, yönlendınyor- lar Olumsuzluklardan çaydınyorlar Kısa- ca erkın yaygınlaştınlması, aynı zamanda şıd- det ve güç kullanımını, Ust düzeyde sılah kul- lanımını ortadan kaldınyor Çoğulcu egemenlığın zayıflamasıysa merke- a öğelenn kuvvetlenmesıyle bırlıkte, şıddet ve baskıyı, zoru, sılahı, nükleer sflahı, doğuruyor lşteerk'ındengesız, denetımsızoluşumuvesür- dürülmesıdır kı 'demokratık kırlenmeyı', 'hu- kuk kırlenmesını' doğuruyor. Örneğın beşte bırdra daha az bır oy oranının, parlamenîoda üçte ıkılık bır çoğunluğa karşı gelmesı, sıyasal gücün (erkın) dengesız, adaletsız bır olu- şumudur Avnı şekılde beşte bırlık bır nufüs kesımımn, gelır dağılımından, üçte ıkılık bır pay alması, ekonomık erkın, dengesız ve adaletsız oluşu- munu sergılemektedır Sıyasal ve ekonomık erktekı oranlann kar- şıhklı olarak âdeta tıpatıp denk düşmesı ısepek tabıı kı bır rastlantı değıldır Söz konusu erk- lerde meydana gelen 'deformasyonunsa' adı, ıster ıstemez 'demokratik kirlenme', olacakur. Kırlenmeye nedence verenler, ıktıdarlarını sürdürme telaşıyla karşılarındakı çoğunluğu bastırabılmek uzere ıktıdar olanaklanyla 'mer- kezı bır gergınük' yaratmaktadırlar Onun uzantısında hukuk ve demokrası düzenımızde, burada saymakla bıtmez bır yığın gayritabiilik baş göstermektedır Sonuç Sözlenmızı bır sonuca bağlayalım Ceza yasamızdaki 141 ve 142. maddeler bı- lırsınız 'zümre hâkımıyetını' çelmeye yönelik yaptınmlardır Böyle bır bağlamda düşünce dahı, bugün ıçın Türkıye açısından 'suçlu' sa- yılmaktadır Gelın şu talıhe bakın kı demokratik yoldan bır duşuncenin çoğunluk olarak dahı ıktıdar ol- ması, ceza yasamızdaki yaptırımlarla çelin- mekteıken, beşte bırlık bır oy oranı hem de üçte ıkılık bır parlamento çoğunluğuyla, gunümüz- de ıktıdannı sürdürebılmektedjr Eh, bu 'zumre hâkımıyetı' değıîse nedır' Şu sıralarda andığımız yaptınmlar, ceza ya- samızdan kaldırılmak ıstendığıne göre acaba azmlık-zümre ıktıdan, meşrulaştınlmak mı ıs- temyor dersmız 9 'Demokratik kırlenmeyı' bertaraf etmek 'de- mokratık olarak arınmak', parametrelen bel- lı bır uğraştır ve toplumsal huzurlarefahın baş koşuludur PENCERE ÇAGRI Türkıye'nın aydınları arasındakı bır tartışma Devlet Gü- venlık Mahkemesı'nde dava konusu oldu Ismaıl Besıkçı, bazı Türk aydınlannın eleştınsını yaptığı Bir Aydın, Bır Ör- gut ve Kürt Sorunu başlıklı krtabı dolayısıyla DGM'de yar- gılanıyor Duşünce tartışmasınm ozgurce yapılmasını savunan butun aydınları, özgürluklerden yana herkesı ılk duruşmayı ızlemeye çağırıyoruz Tarıh 11 Temmuz 1990 Çarşamba, 10 50 Yer Istanbul Devlet Guvenlık Mahkemesı İsmail Beşikçi'yle Oayanışma Kampanyası adına Av. SERHAT BUCAK, NAZIF KALELI, Av ERCAN KANAR, Av EREN KESKİN, ENVER SEZGIN BAŞSAĞLIĞI Değerlı çalışma arkadaşımız AHMET BULUT'u eüm bır kaza sonucu kaybetmenın uzuntusu ıçuıdeyız Ailesme ve tum sevenlenne başsağlığı dılıyoruz. LOGO BİLGİSAYAR F A K S İ MI LE Servis Güvencemizle «»MÇ Bilar Bilgi Araçları Ticaret A.Ş. l»l»nbul Tel 9 (11 1 7;> 38 00 (4 Hal) Anlura Tel 9(4) 117 85 60 (4 Hal) 114.8.1946- 3.7.1979) ANIYORUZ "Bıraz daha sabır, bıraz daha ınat Kapının arkasında bekleyen ölum değıl, Hayat (N H)" Hukuğun yılmaz savunucusu, Avnkat-gazeteeı M.CENGİZ GÖRAL'ı bır Bursa akşamüstüsunde evıne dönerken taşıst güçlenn saldırısıyla öldurülüşunun 11 yıldönümünde saygıyla özlemle anıyoniz Senı çok özledık Eşi: AYHAL CORAL Kızı: ÖZCUR GORAL MARMARA ÛNİVERSİTESJ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÖUESİ NİHADSAYAR YAYIM VE YARDIM VAKFI İLE Genel katılıma açık yaz'dönemı Ingılızce kursları duzenlemıştır Kurs programlan aşağıda belırtıfdığı şekıldedır. • GENEL İNGİLİZCE • YOĞUN GENEL İNGİLJZCE • ÇEVİRİ • CONVERSATION Başvuru Dekanlık Sekreterlığı Marmara Unıversıtesı Iktısadı ve Idarı Bılımler Fakültesı Bahçelıevler/ISTANBUL 575 16 58 Başvuru saatlerı Hafta ıçı 0900 - 1800 Hafta «onu 0900 - 1200 'Yeşil Kuşak' Aşılırken... Cezayır yerel seçımlennde şerıatçıların başarısı Fransızı kay- gılandırdı Batı'dakı çoğu ulkede "Islam köktencılığı" korkulu bır gelış- me sayılıyor Hırıstıyan durtyasındakı bu ortak paydanın kflkenı tarıhten kaynaklanıyor ama güncel etkenler Humeynıcılıkle bır- lıkte kaygıları körükledı Batılının Islama bakışında bır değışım var mı? Ikıncı Dünya Savaşı ertesınde Türkıye, Amenka'nın gûdür. altına gırınce, CIA ıle MIT ışbıriığını de besleyen "yoşıl kuşak" kuramı gecerlı olmuşiu Neydı "yeşıl kuşak'" Kuramın Özetını bır tek tümcede kabaca vurgulamak için de- nebıiır kı — Komünızmın panzehtn Islamdır" Öyleyse Asya'da, Anadolu'dan Hındıstan'ın kuzeyıne sarkan bır "yeşıl kuşak" ıle Sovyetler, güneyden çember ıçıne alınacak, bır '"guvenlıktemen"oluşturulacaktıTürkıye, Iran, Pakıstan ve Bangfadeş'te Islam dınını ABD'nın gezegensel stratejısıne oturt- mak ıçın ne gereklıyse yapıldı Yöntem yenı değıldı Sömürgecıler ya da emperyalıstler, gırdıklerı ülkelerı avuçla- rında tutmak ıçın törelerden ve ınançlardan yararlanmaya ba- karlar Batı'nın genel sıyasetı ıçınde Muslumanlığı da kullanmakta yarar gören vaşıngton, Ortadoğu petrol kaynaklarını Amerıkan- cı şeyhler, krallar, emırler dûzenınde denetım altında tutuyordu "Yeşıl kuşak"m halkalarından bırısıne dönüştürûldû Tûrkrye, hem de demokrası adına Seçım namazı, oy orucu, sandık ıftarı doğal sayıldı, radyo ve televızyonda dınsel yayınlar yoğunlaştı, camı yaptırma seterberlığı ekonomık fırsatlar yaratıyordu, ımam okulları çoğaltıldıktan sonra sıra lıselere geldı, toprak ağasıyla burjuvazı bu alanda "ıttıfak" ıçıne gırdıler, Babıâlı'den çok satışlı gazeteler Kuran dağıtmak, hac propagandası yapmak ve yurttaşın dınsel duygularını sö- mürmek ıçın bırbırlerıyle yarış edıyorlardı büyük sermayenın Amenkancı partısı yurt çapında dın sömürusünün hasadını ya- pıyor, her seçımde sandıktan çıkıyordu Çok partılı re/ım Türkıye'de sola kapalı, sağa açık bır dûzenı yansıtıyordu Komünızmın panzehırı neydı? Islam' "Komûnızmle mucadele" şemsıyesı altında laık cumhurıyetın temellerı sarsılıyordu, ama ABD'ye gore hava hoştu, Türkıye, va- şıngton'un elı altında tutuluyor, yeşıl kuşağın güvenlığınde bır halka ofuşturuyordu • 1990'lara ulaştık Bugunkü dünyada değışen ıkı önemlı etken var Bınncısı "Gor- bızmie bırlıkte Batı'nın karşısındakı "komûmzm tehlıkesı"nın ta°- fivesıdtr, varşova Paktı yıkılmıştır, eskı stratejılerın kıymetn h bıyesı ortadan kalkıyor ıkıncısı Humeynıcılıkle bırlıkte Islam koktencılıgının Bat/'ya karşı bır görüntu yaratmasıdır Muslumanlann dunyasında ABD'nın (ve de Israıl'ın) hoşuna gıtmeyen gelışmeler ızlenıyor, denetım es- kısı kadar kolay değıl "Vfeş// kuşak" kuramı bu değışım sürecınde eskı değerını kc- ruyabılır mı' • Dunyadakı değışıme koşut gelışmeler Türkıye'de de basgös- terdı Eskıden dınsel yayın yapmakta bırbırıyle yarış eden çok tırajlı gazeteler artık "ırtıca tehlıkesı"ne karşı yayınlara yöneldı- ler Dışa bağımlı burjuvazı de laıklığın değerını ancak anlamış görunüyor Batılılaşma ıle laıklık arasındakı bağıntı AT'ye gırmek yolunda temel bır şarta dönüşûnce büyük ışadamları aydılar Iran'dakı Humeynı orayı çoğu kışının gözünu açtı Irtıcanın bü- yümesı "alafranga yaşam"ı yeğleyenlerı tedırgın edecek boyut- lara ulaştı Bugün "ırOca tehhkesı"ne karşı uyanışın yalnız ıç de- ğıl, dış boyutları da önemİKJır Ne var kı çeyrek yüzyılda yaşanan ınanılmaz aymazlık süre- cınden sonra laık cumhurıyetın temellerı ha yıkıldı, ha yıkılacak kadar sarsıldı Imam liselenyle ünıversıteye gıren ırtıca, devlet örgûtünü de büyuk çapta ele geçlrdı Şımdı dışarıda ve ıçende herkes bırtMrıne, Tûrkiyefde şenat dûzenı kurulur mu">" dıye soruyor Eh, öğretım duzenımız böyle sürerse bugun değılse bıle yarın laık Türkıye dıye bır şey etbet kalmayacak "Latk Türkıy&Y "Türk-İslam Sentezf'ne oturtan güç, bugün de ıktıdardadır Bekir Coşkun'un İLK KITABI 10 GÜNDE 5.BASKI BEKİR COŞKUN DÖVLET VERSOYAYINCILIK KONURSOK. 13/7 Tel: 1179747 ANKARA DAĞITIM : ADAŞ DOST IMGE DORUK (Ank ) ARKADAS CEMMAY EVRIM (Ist) ILERI (Izmır) ILYADA fMersın) CUMHURIYET KITAP KLUBU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle