25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 DIŞ HABERLER 23 HAZİRAN 1990. BİRLEŞİK ALMANYA SovyetönerisineretSovyetler Birliği Dışişleri Bakanı Şevardnadze'nin "2 + 4" görüşmelerinde sunduğu "sürpriz öneri" Batıb Müttefikler ve Federal Almanya tarafından reddedildi. DtLEK ZAPTÇIOĞLU BERLİN — Doğu Berlin'de yapdan **2+4" toplantısında Sovyetler Birliği Al- manya için yeni bir plan ortaya koydu. Mos- kova'nın önerisi Batılı müttefikler ve Fede- ral Almanya tarafından reddedildi. Sovyet- ler Birliği Dışişleri Bakanı Eduard Şevard- «adze, planın reddedilmesi balinde silahsız- ianma görüşmelerinin ve Alman birliğinin tehlikeye düşeceğini söyledi. Alman birliğinin dış koşullannı tartışmak Ozere dün Doğu Berlin'de bir araya gelen ABD, SSCB, tngiltere, Fransa ve Alman devletlerinin toplantısında somut sonuçlar beklenmiyordu. " 2 + 4 " toplantısı için Ber- iin'e gelen dışişleri bakanlan, önce Berlin Duvarı'nın Batılı müttefiklere ve yabancı- lara mahsus geçiş noktası "Chcckpoint CharUe"nin yıkım törenine katıldılar. Sem- boiik önemi büyük olan törendeki konuş- masında Şevardnadze, Berlin için yeni bir statü önererek diğer dışişleri bakanlannı şa- jırttı. Şevardnadze, "Almanya biriestikten toara biıtun müttefik kuvvetlerin 6 ay içinde Berün'i terk etmesi gerektigini" savundu. Altı ülkenin dışişleri bakanlan öğle sa- atlerinde Doğu Berlin'e geçerek, toplantı- nın yapılacağı D. Alman misafirhanesi Ni- ederschönhausen'e geldiler. Toplantımn bi- timinde yapılan basın toplantısında, Mos- kova'uın Batı'ya sunduğu yeni plan açıklan- dı ve planın Batı tarafından reddedildiği bil- dirildi. Şevardnadze'nin Batı'ya önerdiği sürpriz pianda aşagıdaki noktalar öngörülüyordu: — Birieşik Almanya için silahlanma sı- •ın ve yasagı: Sovyetler Birliği, Almanya birleştikten sonra silahlı kuvvetlerinin 200-250 bin askere indirilmesini istiyor. Al- manya'nın nükleer, kimyasal ve biyolojik si- lah üretmeyeceğini ve topraklanna yerleş- tirmeyeceğini garantilemesini şart koşuyor. — Askeri ve siyasal ittifak sorunn: Mos- kova, Almanya'nın en az 5 yıl süreyle hem NATO, hem Varşova Paktı'na bağh kalma- »ını ve müttefıklerin gücünün 3 yıl zarfın- da yanya, 5 yıl sonra da sıfıra veya sembo- lik bir düzeye indirilmesini öngörüyor. NA- TO çatısı altında birleşmeye hayır diyen Moskova, Almanya'nın birleşmeyi izleven 3 yıl içinde dış politik bağlantılannı ve itti- fakiarını terk etmemesinden yana. — Berlin'in statüsü: Şevardnadze, bütün müttenk kuvvetlerin Almanya'nın birleşme- sinden sonra 6 ay içinde Berlin'i terketme- ALLIED -HECKPOINT CHARUE CHARLIE HATIRASI — Müttefik askerteri ve turistler, filmlere bile konu olan larihi kontrol binası önünde resim çektirmek için birbirleriyle yanştılar. (Fotoğraf: AP) sini önerdi. SSCB Dışişleri Bakanı'nın sunduğu "sürpriz öneri", Batılı dışişleri bakanlan ta- rafından anında reddedildi. Amerika Bir- ieşik Devletleri Dışişleri Bakanı James Ba- ker, "Almanya, hangi ittifaka girecegıne kendi kantr versin" diyerek şöyle devam etti: "Biz ABD olarak iki temel ilke gözetiyo- raz. Birincisi, Almanya uluslararası plan- da kesinlikle izole olmamalıdır. tkincisi, dört miittefikierin idaresi Berlin'de ve Al- man topraklannda Almanya'nın birleşme- sryle sona ermelidir. Almanlar birleşerek kendi ulusal egemenligine kavuşunca han- gi askeri ittifakta yer alacağına kendi ka- rar verir." Sovyet tasarısırun Almanya'nın ulusal egemenligini en az 5 yıl geciktireceğini söy- leyen Baker, Berlin planına da karşı çıktı. "Bu plan, Almanya birleşince miittefikie- rin Berlin'den hemen ayrtlmasını öngörü- yor. Ama Sovyet birlikleri eski Demokra- tik Almanya topraklannda kalacak. Bu, Berlin'den Batı'nın çekilmesi, ama kentin 380 bin Sovyet askeri tarafından kusatılma- ya devam edilmesi anlamına gelir." Federal Alman Dışişleri Bakanı Hans- Dietrich Genscher de Baker'e aynen katıl- dı. Sovyet planııun Almanya'nın ulusal ege- menliğini geciktireceği görüşunu savundu tngiltere Dışişleri Bakanı DougJas Hnrd ise "Almanya'yı NATO'dan çıkartmak Avnı- pa'da istikrarsızlık yaratır" diye konuştu ve "Birleşmeyi ulusal egemenlik takip eder, bn ikisi bir arada yiirumezse sonınlar gelece- ğe taşınmış olur" dedi. Sovyet tasarısına tek olumlu yaklaşırn, Demokratik Almanya'nın Sosyal Demokrat Dışişleri Bakanı, eski Protestan papaz Mar- kus Meckel'den geldi. Meckd, tasanyı "içer- digi aşamalaria birtikte maknl ve gerçekçi" bulduğunu söyledi ve destekledi. Toplantıdan sonra gazetecilerin sorulannı yanıtiayan SSCB Dışişleri Bakanı, temmuz ayında Londra'da yapılacak NATO zirvesi- nin önemine parmak bastı. "Zirveden so- mut olarak ne bekliyorsunıu?" sorusuna yanıt olarak şöyle dedi: "NATO zirvesinde, bizim önerimiz dogrultusunda askeri kim- likten siyasal kimliğe geçilmesini ve ilk sal- dın hakkından vazgeçilmesini istiyonız. NATO ve Varşova Paktı arasında ortak bir komisyon kunılarak çatışmalann burada çöziMmesini nmuyonız." Hitler'in Sovyetler Birliği'ne saldırısımn 49. yüdönümüne rastlayan "2+4", böylece somut bir sonuç alınmadan sona erdi. ÜçUncü toplantımn 17 temmuzda Paris'te, son toplantımn ise eylulde Moskova'da ya- pılması öngörulüyor. Temmuz toplantısına, önceden öngörüldüğü gibi Polonya Dışiş- leri Bakanı da katılacak. Dünkü toplantı- da 6 ulkenin dışişleri bakanlarının uzlaştı- ğı tek nokta, "2+4"ün kasımda Paris'te ya- pılacak "Avrupa Güvenlik ve tşbiriiğı Kon- fentnsı"na (AGİK) kadar bitirilmesi oldu. Böylece Almanya'da genel seçimler aralık başında gerçekleşebilecek. "2+4"ün arifesinde Bonn'dan Moskova 1 ya çıkarılan özel kredi, toplantıdan somut sonuçlar bekleyenleri iyimserliğe sürükle- mişti. Dün Federal Almanya'nın Frankfurt kentinde Deutsche Bank ve Dresdner Bank önderlığınde kurulan Bankalar Konsorsiyu- mu, SSCB'ye 5 milyar marklık kredi veri- leceğini doğruladüar. Krediye Bonn hükü- meti kefil oldu. 12 yıl vadeli kredinin ilk geri ödemeleri 6 yıl sonra başlayacak, faizi ise dûşuk tutulacak, siyasal gözlemciler, kre- diyi "Almanya'nın birlige sorun çıkarmama- sı için Gorbaçov'a yaptığı bir jest" olarak değerlendiriyorlar. Ancak SSCB Dışişleri Bakanı Şevardnad- ze bu iyimserliği dün doğrulamadı ve pla- nım sunduktan sonra bir ültimatomda da bulundu: "Eğer Sovyetler Birliği planı red- dedilirse, silahsızlanma göriişmeleri ve Al- man birliği tehlikeye düşebilir" diyerek Ba- tı'nın ret cevabıyla Doğu Berlin'den aynl- dı. MOSKOVA Rusya KP'sinde 'muhafazakâr yönetim alarmı'Rusya Federasyonu Komünist Partisi Birinci Sekreterliği için yapılan seçimlerin ilk turunda muhafazakâr aday Ivan Polozkov'un ilk sırayı alması Kremlin'de kaygı yarattı. 'Ortodoks Marksist' olarak nitelenen Polozkov, Gorbaçov'un reformlarını 'Leninizm'den sapma' olarak niteliyor. MOSKOVA (AA) — Sovyetler Birliği Ko- münist Partisi'nin 18 milyon dolayındaki üyesinin bağlı bulunduğu Rusya Komünist Partisi'nin birinci sekreterliği için yapılan secimlerde, Başkan Gorbaçov'un refonn po- litikalarını "Leninizm'den sapma" olarak niteleyen "Ortodoks Marksist" Ivan Poloz- kov birinci aday durumuna geldi. 65 yılbk bir aradan sonra canlandınlma- sına karar verilen Rusya Komünist Partisi'- nin Birinci Sekreterliği için yapılan seçim- de, îvan Polozkov yaklaşık 2700 delegeden 1017'sinin oyunu alırken, kendisinden son- ra aday olan Oleg Lobov'a 170 oy fark attı. Resmi Haber Ajansı TASS, yedi adayın katıldığı ilk turda secimin sonuçlanamaması yüzünden, Rusya Komünist Partisi'nin Bi- rinci Sekreteri'nin ancak ikinci tur oylama- mn sonucunda belirleneceğini kaydetti. Po- lozkov ile Lobov arasında yapılacak ikinci tur seçim için oy verme işlemi başladı. Se- çim sonucunun bugün açıklanması bekle- niyor. Polozkov'un ikinci turda Rusya Komü- nist Partisi Birinci Sekreterliği'ne seçilme şansının büyük olduğu belirtiliyor. Kongreyi izleyen gözlemciler, SSCB Baş- kam ve SBKP Genel Sekreteri Gorbaçov 1 un, kongrede muhafazakârların bu denli güçlü bir cıkış yapmasından büyük bir şaş- kınlığa düştüğünü belirttiler. "Gorbaçov ekibinden", Moskova Parti örgütü Başkam Yari Prokofyev, Interfaks'a verdiği demeçte, "Kongrenin ilk günden sonra aşın saga kaydığını" söyledi. Prokofyev demecinde, delegelerin büyük çoğunluğunun, Komünist Partisi'nin yakın gelecekteki görevlerini tartışmak yerine ya- pılanları eleştirmeye ağırlık verdiklerine dik- kati çekerek, bu durumu "kaygı verici" ola- rak niteledi. SBKP'nin, muhafazakâr olarak bilinen, Leningrad Bolge Sekreteri Boris Gidaspov da Interfaks'a verdiği demeçte, Kongre'ye "şaşkınuk" atmosferinin egemen olmasın- dan yakındı. Gidaspov, "Rusya Komünist Partisi'nin muhafazakâr bir yapıya bürün- mesi halinde uzun süre yaşayamayacağını" bildirdi. Gözlemciler, Rusya Komünist Partisi'niıi Başkan Gorbaçov'un reform programına bir direniş odağı haline gelebileceği yolun- daki kaygıların gerçeğ^e dönüşmek üzere ol- duğunu belirtiyoriar. Yaklaşık 2700 delegenin oy kullandığı se- ;imden önce kongre yine muhafazakâr ve Ûberal kanatlar arasında çok sert tartışma- lara sahne oldu. Bazı bölumleri Moskova Radyosu tarafından yayımlanan tartışma- lar sırasında, liberal delegeler, SBKP'nin Stalinist bir çizgiye dönmesi gerektiğini sa- vunan tvan Polozkov'un, Rusya Komünist Partisi Birinci Sekreterliği için açıklanan adaylığıru geri çekmesini istediler. Krasnodar Bölgesi Parti Birinci Sekrete- ri olan tvan Polozkov, geçen ay, Rusya Fe- derasvon Başkanhğı için Boris Mtsiıı'e karşı adayliğmı koymuş ancak basanlı olamamış- ü. Muhafazakâr Poütbüro üyesi tgor Ligt- çrv'in yakın "adamı" olarak bilinen Poloz- kov'la ilgili tartışmalar sırasında bazı dele- geler, oturuma başkanlık eden Mihail Gor- baçov'dan, Polozkov'un adayhğımn iptal edilmesini istediler. Ancak başta RKP kong- resinin askeri delegeleri olmak üzere birçok delegenin şiddetii bir biçimde protesto et- tiği bu öneriden sonra kürsüye gelerek Po- lozkov'un adaybğım destekleyen konuşma- cılar güçlü biçimde alkışlandılar. Ancak Sovyet Resmi Haber Ajansı TASS, kongre- nin bu sabahki bölümüyle ilgili değerlen- dirmesinde, çok tartışmalı bir kişilik olan Polozkov yerine, kongre delegelerinin bü- yük bir bölümünün özellikle iki adayı des- teklediklerini kaydetti. Bu adaylardan biri- nin SBKP Merkez Komitesi Daire Başkan- lanndan Valentin Kuptsov, ötekinin de Er- menistan KP Merkez Komitesi İkinci Sek- reteri Oleg Lobov olduğunu kaydeden ajans, delegelerin tercihinin bugün öğleden sonra tamamlanacak olan gizli oyiama sonucun- da belli olacağını kaydetti. öte yandan, Rusya Halk Temsilcileri Kongresi'nin dün kabul ettiği bir kararla SSCB'nin federal yönetirainin, Rusya Fe- derasyonu topraklannda kontrol etmeye devam edeceği kurumların sayısım büyük ölçüde sımrladı. Buna göre SSCB Savun- ma Bakanlığı ve KGB ile ulaştınna, demir- yolu, deniz ulaşırnı, enerji ve nükleer ener- jiyle havaalık bakanlıklanrun, bugüne dek kontrol ettikleri kunım ve işletmeleri dene- tim altında tutmaya devam etmelerine kar- şın, öteki tüm sektörlerde ve kurumlarda kontrolfin Rusya Federasyonu'nun ilgili or- ganlarına devredildiği ilan ediliyor. HABERLERIN DEVAMI Yıllar Geçiyor Ama (Baftarafı 1. Sayfada) 1975 Bonn ziyaretiyle Ecevit, Sosyalist En- ternasyonal'le temasa geçiyor ve bir iktidar öncesi partisinin dış ilişkilerini örmeye koyu- tuyordu. Aradan tam 15 yıl geçti ve her şey sil baş- tan oldu. Bu kez aynı işi 7 yıllık bir partinın lideri ola- rak Erdal İnönü yapmaya başladı. SHP'nin dış ilişkilerini yeniden kuruyor, Sosyalist En- lernasyonal'in liderleriyie kişisel dostlukla- nnı geliştiriyor. Ülkemizin dışa açılmasına da olumlu kat- kısı olan bu tur çabaların yararı çok açık. Kopenhag'ın göbeğindeki "Peterson Aile Bahçesi'nöe yediğimiz öğle yemeğinde bundan söz ettik. Eski Danimarka Başbakanı Anker Jorgen- sen'le yan yana oturduk. 1972-1982 yılları arasında başbakanlık yapmış; 15 yıl da sos- yal demokratların lıderliğini. Bisikletiyle geldi "Peterson Aile Bahçesi" ne, bisikletiyle gitti el sallayarak... Yakın dostu saydığı Ecevit'i sordu hep. Türk seçim sisteminin yüzde 36 oyla yüzde 65 çoğunluğu ele geçirmeye uygun olduğu- nu öğrenince çok şaştı; bunun demokrasiy- le nasıl bağdaştırılabildiğini sorguladı. Tür- krye'de Ecevit'in DSP'si ile SHP'nin neden hâlâ birleşemediklerıne akıl erdiremediğini belirtti bu arada. Tabii, Türkiye'nin demokrasi ve insan hak- ları sorunları da eski Danimarka Başbaka- nı'nın ilgi alanındaydı. Bu konuyu, Erdal İnönü'ye üç gün ev sa- hipliği yapan Danimarka Sosyal Demokrat Partisi'nin genç lideri Sven Auken'le de ko- nuştuk. Parlamentodaki odasında kahvelerimizi yudumlarken, Türkiye'nin Batı Avrupa'yla ıNşkilerindeki temel güçlükleri şöyle özetle- di: "Demokrasi açısından yetersizlik... Ekono- nUdeki gelişmişlik düzeyi ve tarımdaki geri- Hk... İşsizlik ve özellikle hızla artan nüfus..." 120 yıllık bir geçmişe sahip Danimarka Sosyal Demokratlannın lideri Auken, Kıbrıs konusunda SHP ile farklı düşündükleri nok- talar olduğunu söyledi. Nitekim bu konuyu Danimarka Başbaka- nı da önceki gün yaptıkları görüşmede İnö- nü'ye açmış ve Türkiye'nin Avrupa Toplulu- ğu'yla ilişkilerinde Kıbrıs'ın bir engel oluştur- duğunu belirtmiş. SHP lideri de böylesi bir bağiantıyı kabul edemeyecekleri yanıtını ver- miş. Sven Auken, SHP'nin Kürt sorununa ba- kış açısının bir yıl öncesine göre son dere- ce netleştiğini, somutlaştığını vurguladı. SHP'nin bu söylenenleri programlaştırması durumunda, iki parti arasında bu konuda hiç- bir görüş ayrılıgının kalmayacağını dile ge- tirdi. SHP, Kürt sorunuyla ilgili somut bir prog- ramı birkaç hafta sonra açıklamaya hazırla- nıyor: Kürtçe'nin serbestçe kullanımını ön- gören... Kürtçe öğrenmeyi, her türlü yayın yapmayı, şarkı söylemeyi serbest bırakan... Hatta özel okul kurulmasına bile bir şey de- meyen... Kısacası, tüm kültürel hakları, gerçekten demokratik bir üniter devlet çerçevesinde ta- nıyan bir programın benimsenmesi SHP'nin gündeminde. Türkiye'nin başka çaresi yok. Eğer demokrasi ve insan hakları denile- cekse... Eğer Avrupa'dan soyutlanmak iste- nilmiyorsa... Eğer Türkiye'nin kıytınk, bir kö- şeye itilmiş, marjinal bir ülke haline gelme- sine karşıysak... Ozaman, ülkemizdeki "resrrH'/fafe"ylabir- likte "iç mevzuatı"m\z\ da bir an önce tüm- den değiştirip, demokrasi ve insan hakları standartlarıyla uyumlu hale getirmeye mec- buruz. Başka çıkış yoiu yok. Kopenhag'da üç haftadır bir toplantı sü- rüyor: Avrupa Güvenlik ve işbirlıği Konferan- sı (AGİK) İnsani Boyut Toplantısı. Türkiye'yi temsil eden Paris Büyükelçimiz İlter Türkmen'le sohbet ederken bir kez da- ha anladık ki, insan haklarından yeterince nasibini almamış ülkelere yeni Avrupa dü- zeninde yer bulunamayacak. Bu açıdan, 35 ulkenin üye olduğu AGİK çerçevesinde, et- kili mekanizmalarıyla birlikte büyük bir insan hakları forumu oluşturulmaya başlanmış. Bu kafayla gitmeye devam edilirse, Avru- pa'da çok sıkışacak ve yalnızlaşacak demek- tir Türkiye. Yıllar geçiyor, kafaları değiştirmek gere- kiyor artık. Değişen komşu: Bulgaristan Sofya'da glasnost rüzgârıBulgaristan 10 ve 17 haziranda yapılan seçimlerden sonra geçen yıl Jivkov'un devrilişiyle başlayan reform sürecinde hızlı adımlarla ilerliyor. Iran dehşet içinde (Bmttvafı 1. Sayfada) faciasında ölenler için üç günlük yas ilan edilmişti. Iran Hava YoUarı'nda iç hat seferlerinin hep- si iptal edildi, bütün uçaklar kur- tarma çalışmalanna aynldı. Bütün bu faaliyetler Tahranhlarda Irak'la savaş donemini çağırıştırıyordu. Lobide konuşulanları dinliyor- dum. "Ermenistan depremindea daha da şiddetii oldu" diyorlardı. Bazıları yeni sarsıntılar olacağını tahmin ediyordu. Tam bu sırada otel hafif bir sarsıntıyla yeniden sallanınca müşteriler panik için- de yeniden dışarı kaçıştı. Bu arada başka bir korku da- ha yaşanmaya başlanmıştı. Çun- kü bu depremin, Elbriz Dağları'n- da 50 yıldır uyuyan Demawend Yanardağı'nın yeniden faaliyete geçeceğinin habercisi olduğu ko- nuşuluyordu. Cstelik de çok ya- kındı... Bu bile insanları yeni ve daha derin bir korkuya düşürme- ye yetmiş ve anmıştı bile. Çünkü 50 yıl önce yanardağın patlama- sında Tahran'da pek çok kişi ya- şamını yitirmiş, koca mahalleler lavların altında kalmıştı. O akşam da odalanmıza çık- maya korkuyorduk. Ne kadar geç olsa o kadar iyiydi. Sabaha karşı 01'e doğru dağılmaya başladık. Uykumuz gelmişti ustelik. Buna karşın gözlerimize uyku girmiyor- du. Hepimiz korkulu bir bekleyiş içindeydik. Geceyi çok kötü geçır- dığimizi söylemeye gerek yok. Ya- takta geçirdiğim birkaç saat için- de yeniden hafif sarsıntılar duy- dum. Ertesi sabah havaalanına gitti- ğimde görevliler ölu sayısının 50 binin üzerine çıkacağını konuşu- yorlardı. Orada karşılaştığım Tah- ran Fizik Enstitüsü'nun Iranlı bir sismoloğu, "Tabran şanslıymış. Kentte bütün yapılann altında la- ğım kuyulan vardır. Çünkü kana- lizasyon şebekesi yapılmamıştır. Sarsıntılann şiddeti bu kuyular ta- rafından emildigi için Tahran yerle bir olmadı" dıyordu. Şimdi Tahranlılar depremin şo- kunu aılattılar, ama Demavvend Tepesi'nin her an patlayacağı bek- le>işi içinde korkulu zamanlar ya- şıyorlar. ZAFER ARAPKİRLİ Çok değil bundan sadece bir yıl öncesine kadar Bulgaristan'a git- mek için Kapıkule'den çıkan, da- ha doğrusu çıkmaya çalışan gaze- teci arkadaşlarınuzın öykülerini dinüyorduk. "Komşu"nun, bu ülkede yasayan yaklaşık 1.5 mil- yon Türk'e karşı uyguladığı çağ- dışı asimilasyon politikalan, bir- biri ardı sıra gelen zulüm haber- leri tüm dünyanın olduğu gibi Türk basınının da dikkatlerini bu "kara noktaya" çevirmişti. Gazeteci ya Bulgaristan'a so- kulmuyor ya da belli güzergâhlar- dan yalnızca transit geçmesine izin verilerek adım adun izleniyor- du. Anayol üzerinde bile nerede>- se adım başı dizilmiş polis ve giz- li servis elemanları, soydaşlann bilgi ulaştırmasına olanak tanımı- yordu. "Komşu" için Türk gaze- tecisi âdela "casos"tu. Bulgaristan'da 10 Kasım 1989'da Todor Jivkov'un istifa et- tirilmesi ile başlayan değişim sü- recinin ilk meyvelerini Türk gaze- teciler olarak bu ayın başında ya- pılan seçimleri izlemeye gittiği- mizde hissettik. Glasnost rüzgân, Bulgaristan'- ın Türkiye'deki diplomatik mis- yonuna ulaşmış, vize başvurula- nmız değerlendirilmiş ve tüm uy- gar ülkelerde olduğu gibi seçim- lerle ilgili basına yönelik hazırlık- lardan önceden haberdar edilmiş- tik. Bulgaristan'a varışta tam 30 saniyede bitiveren pasaport ve gümrük kontrolünden çıkarken güleryüzlü Bulgar görevlilerine "Bnrası gerçekten orası mı" di- ye sormaya kalkacak kadar şaşır- mıştık. Dahası yıllardır yasak bölge du- rumundaki Türk bölgelerine giriş çıkışta Bulgar makamlarından hiçbir engelleme ile karşılaşma- mamız. bızleri "komşu"da yavaş da olsa bir şeylerin degişmekte ol- duğuna karşı umutlandırıyordu. lşte "degişim rüzgtnnın estiği komsn"daki ilk izlenimlerimiz... 44 yüdır serbest genel seçim ya- pümayan Bulgarisıan'ı, 10-17 ha- ziran seçimleri için "bayramlık- lannı" giyerken bulduk. Hani ne- redeyse 40 yıldır seçim yapmışca- sına hazırlıklı, düzeyli ve uygar bir kampanya gecirdi Bulgaristan. Bazı kentlerde, her ülkede rastla- nabilecek türden birkaç olayın ya- şanmasına ve bu olaylarda 2 ki- şinin ölmesine rağmen seçim öıı- cesı, yıllardır iktidardaki komu- nistler ile genç muhalefet arasın- da uygar bir mücadele yaşandığı- na tanık olduk. Propaganda mitinglerinde cad- de ve meydanlan dolduran mil- yonlar, sanki yülardır "bu derse çabşmış" olgunlukta göründüler bize. Batılı ulkelerden gelen önemli ölçüde malzeme ve "knowhow" yardımı ile özellikle başkent Sof- ya'da yasanan renkli seçim kam- panyası, mitingler, konserler ve yürüyüşler, Bulgaristan'da de- mokrasi için kesin güvenceler ol- masa bile önemli utnut ışıklannın habercisi göriinümündeydi. "45 yıl yeter, zaman bizden yana" slo- ganıyla sokaklara dökülen muha- lefet cephesi "Demokratik Göç- ler Birliği", komünistlerin (deği- şen adlarıyla Bulgaristan Sosya- list Partisi) Jivkov döneminden tam olarak "annmayacagı" şia- nyla kampanyasım sürdürdü. Muhalefetin şemsiyesi altında toplanan çevrecilerden sosyal de- mokratlara, çiftçilerden öğrenci- lere, din adamlanndan öğretmen- lere kadar çok çeşitli kesimler "in- san haklan ve temd özgitrlökkr" konularına öncelik verdiklerini söyledikleri platformlannda ise önemli bir "aynntryı" fazlaca özenle işlemiyorlardı. Bu da ülkedeki 1.5 milyon Türk'ün gelecekteki durumu ve bugüne dek ağır baskı koşullann- da yaşamış bu etnik azınlığın ilk kez yasal olarak örgütlenmesine bakış açısıydı. Muhalefet partileri, nedense Türk azınlıgm örgütlülüğünü sağ- layan ve seçimlere kendi siyasal örgütüyle girerek oy isteyen "Hak ve Ozgürlükler Hareketi"ne cep- he alan bir kampanya yürüttü Bulgaristan'da. Türk azınlığın li- deri Ahmet Dogan'a yönelik ka- ralama kampanyasına destek ve- ren muhalefet hareketleri, bu ko- nuda zaman zaman Komünist Parti'nin dahi önüne geçerek "in- san haklan" konularındaki plat- form maddelerine ters düştüler. Ahmet Doğan'ın seçim öncesi basın toplantılarından birinde açıkJadığı. kendisiyle ilgili "rntuk- lama istegi"nin muhalefete raen- sup bir liderden gelmesi, "Pan Türkizm" suçlamalarına "Pan Doganizm" kavramlannın eklen- mesi, Demokratik Güçler Birliği lideri Jelu Jelev'in Türk azınlığın sorunlarından söz ederken özen- le "bu konu, bu sonın" sözcük- lerini kullanarak "Türk veya Maslâman" kavramlanndan ka- çuunası, muhalefetin insan hak- lan gündeminde önemli bir gedik niteliğindeydi. Aşın miüıyetçi partiler ve grup- lar da seçim dönenünde boş dur- madılar. Geçen yıl aralık ayında Türklere isimlerinin mahkeme ka- ranyla geri verilmesi karanna kar- şı yaygın protesto eylemleri örgüt- leyen miÛiyetçiler, seçimler sıra- sında da Sofya'nın parlamento bi- nası önündeki meydanda "Türk böigeienne çaret edilen haritaUr" eşliğinde sürdürdükleri ateşli ka- mpanyalarla sürekli olarak Hak ve ozgürlükler Hareketi'ni hedef gösterdiler. Seçimin iki turunda da yani 10 ve 17 haziran günleri, yolsuzluk ve baskı haberleri genellikle ko- münistler ile Demokratik Güçler Birliği arasındaki mücadele bağ- lanunda ve bu iki siyasi odak ara- sındaki suçlamalarla ilgiliydi. An- cak bazı yabancı gözlemcilerin bi- le ısrarla gözlerden kaçırmaya ça- lıştığı, Türk azınlığa yönelik en- gellemeler de küçUmsenemeyecek boyut lar daydı. En başta Bulgaristan yönetimi- nin "ülke dışında yaşayan Bulga- ristan vaUndaşlannın oy kallan- ma hakkının" o ülkede 5 yıl ya- şama koşuluna bağlanması, açık- ça geçen yıl Türkiye'ye göçe zor- lanan soydaşlara yönelik bir en- gelleme niteliğindeydi. Bu durum- daki yaklaşık 200 bin soydaşın oy- larının, seçim sonucuna ne denli etki edip etmeyeceği tartışılabilir bir konu olmasına karşın birkaç yabancı gazeteci ve bazı ABD'li gözlemciler dışında kimsenin ko- nunun üzerine gitmemesi ilgi çe- kiciydi. Türk azınlığın yoğun olduğu bölgelerde Hak ve ozgürlükler Hareketi'nin "beyaz üzerine tek pembe çizgili" oy pusulalarının, miUiyetçi bir partinin "beyaz üze- rine üç pembe çizgili" pusulala- nyla kanştınlma girişimleri de se- çim kargasası içinde bazı yaban- cı gözlemcilerce uyanda bulunul- duysa da "kaynarilmaya" çalışıl- dı. Tüm bunlara karşın seçimlerin (Bazı münferit olaylann haricin- de) olaysu geçmesi ve iktidar avantajım kulanan komümstlere yönelik "hile" suçlamalan yük- selse bile sonucun genelde demok- ratik kurallar içinde oluşması, "komsu"daki değişim için önemli kilometre taşlanndan biri sayılı- yor. Karadeniz'de sel hasarı büyük (Baştarafı 1. Sayfada) Yann yapılacak ÖYS ikinci ba- samak üniversite sınavı için fela- ket bölgesi Trabzon'da önlemler alındı. Sınav günü öğrencileri ara- zi vitesli arabalar kente taşıyacak. Gerekli hallerde kullanılmak üze- re bölgedeki 2 hehkopter, il sınav komisyonu yönetiminin emrine verildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Ba- kanı Fahrettin Kurt, telafısi im- kânsız insan kayıplarının yam sı- ra selin arkasında "10 trilyon lira" civarında maddi kayıp bı- raktığını söyledi. Kurt, felaket bölgesindeki belediyelere hibe şeklinde yardım yapılacağını be- lirterek fdaketzedeler için halktan yardım istedi. Kurt, "Ziraat Ban- kası Trabzon Merkez Şubesi'nde felakete ugrayanlar için 304/781 numaralı hesap açılraıştır. Bütün vatandaşlanmızdan yardım bekliyoraz" diye konuştu. Bakan, ayrıca ilk aşamada bölgede 890 afet konutunun yapımına hemen başlanacağını bildirdi. Afet böl- gesinde 3 binden fazla konutun yıkıldığı tahmin ediliyor. Sel felaketine uğrayan bölgeler- de incelemelerde bulunmak üze- re Trabzon'a gelen SHP Genel Başkanvekili Deniz Baykal, "Trabzon ağır bir sel felaketi ya- şadı. Bu dunımda \aralann bir an önce sanlması için iktidar ve mu- halefet milli dayanışma içinde olmalıdır" dedi. Sel felaketi üzerine Araklı'da- ki partisinin açıkhava toplantısı- nı iptal eden Baykal, felaket böl- gelerine gitmek için istediği heli- kopter valilikçe verilmeyince, Trabzon'un mahallerinde incele- meler yaptı. Baykal, daha sonra cuma namazından önce belediye hoparlöründen halk a hitap etti. Bölgede arama ve kurtarma ça- hşmalarının aralıksız sürdüğünü bildiren Trabzon Vali Yardımcı- sı ve Afet Komisyonu Başkam Er- kan Işılgan, resmi kayıtlara göre 22 ölü, 22 kayıp ve 56 yaralı bu- lunduğunu, verilen rakamların yaralı sayısıyla kanştınlmış ola- bileceğini söyledi. Trabzon'da ve bölgede yiyecek sıkıntısı olmadı- ğını, şimdiûk salgın hastalığa rast- lanmadığım açıklayan lşılgan, kent merkezinde vatandaşlara tankerlerle su dağıtıldığım bildir- di. lşılgan, "Ancak, ilçe ve köy- lere ulaşmakta zoriuk çekiyonız. Ulaşım ve haberlesme imkanımız yok. 455 köyün hepsine belikop- terie yiyecek tasımanın olanagı da yok. Ğıda maddelerini ilçelere gönderip oradan köylere ulaştır- maya çalışıyoruz" dedi. öte yandan Trabzon-Rize ka- rayolu ulaşıma açıldı. Erzurum yönüne ancak Rize ve Artvüı üze- rinden gidilebihyor. Trabzon ve yöresinden Ankara ve Istanbul'a gidecek yolcular, Giresun'a kadar feribotla, oradan otobüslerle yol- larına devam ediyorlar. lardıııı (Baştarafi 1. Sayfada) şeklinde yorumladı. Iran Haber Ajansı IRNA, dep- remden zarar gören bölgelerde kurtarma çalışmalanmn aralıksız olarak sürdüğünü ve yüzlerce Dev- rim Muhafazı'nın çahşmalara yar- duncı olmak üzere bölgeye gönde- rildiğini bildirdi. IRNA, toprak kaymaları nedeniyle yollann hâ- lâ kapalı bulunduğunu ve bu ne- denle çoğu deprem bölgesine he- nüz ulaşılamadığım haber verdi. Yetkililer, ölü sayısının artmasın- dan endişe edildiğini açıklıyorlar. Bu arada kurtarma çalışmaları el- verişsiz hava koşulları nedeniyle büyük ölçüde sekteye uğruyor. Bölgeye helikopterlerle yardım ulaştırma çabaları sonuçsuz kalır- ken, karayoluyla malzeme taşıyan kamyonların da yoUarda kaldık- lan bildiriliyor. Uluslararası Kızılay ve Kızılhaç örgütleri, depremden etkilenen bölgelere tıbbi malzeme, battani- ye, ilaç, antibiyotik ve vitamin ta- şıyan çok sayıda uçağın yola çıka- nldığını bildirdiler. Iran Kızılay'ı, C-130 tipi üç nakliye uçağıyla ya- ralıları sürekli olarak Raşt bölge- sinden başkent Tahran'a yaralıla- n sevk ederken Japonya, tsviçre, Ingiltere, Fransa ve ABD bölgeye malzeme ve yardım ekibi gönde- rileceğini açıkladı. tran'ın dini lideri Ali Hamaney ve Devlet Başkam Haşimi Rafsan- cani, incelemelerde bulunmak üzere deprem bölgesine gittiler. Ali Hamaney, incelemesiaden sonra radyo ve televizyonda ver- diği demeçte depremi, "Allah İran'ı sınıyor" şeklinde yorumla- dı. Hamaney, sabu-h davranarak bu sınavı başanyla geçmeleri di- leğinde bulundu. Bu arada Irak Devlet Başkam Saddam Hüseyin, lran Devlet Başkam Haşimi Rafsancani'ye bir mesaj göndererek başsağlığı dile- di. Saddam Hüseyin, başsağlığı telgrafında Iran halkına ve fela- ketzedelere başsağlığı dileklerini ileterek, Irak'ın her türlü yardım- da bulunmaya hazır olduğunu be- lirtti. Ankara büromuzun haberine göre Türkiye, tran'da meydana gelen ve son yıllann en büyük depremi olarak nitelendirilen do- ğal felaket dolayısıyla yapılan acil yardım çağnsıru değerlendirerek, bu ülkeye yardım yapılmasını ka- rarlaştırdı. Sağhk Bakanı Haiil Şıvgın'ın başkanlığında Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlığı ile Kızılay temsilcilerinin katıldığı Iran'a yar- dım koordinasyon kurulu toplan- tısı sonunda sağlanacak gıda ve ihtiyaç maddelerinin yann yola çı- karılacağı bildirildi. Halil Şıvgın, toplantıdan sonra yaptığı açıkla- mada, TC hüküraeti olarak, elde- ki bütün olanaklann kullamlaca- ğım, yardım miktannın 15-20 mil- yar lira civarında olacağını kay- detti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle