27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 13 HAZİRAN 1990 Demokrasi BHinci _ _ Demokrasi, teokrasiye karşıdır. Şeriatla, tarikatla demokrasi varlığını sürdüremez. Halkın duyguları sömürülerek mescitli, çarşaflı, tesbihli demokrasi olacağını sananlar, tarihten ibret almahdırlar. Demokrasi giyim kuşam işi değil, kafa ve yürek işidir. Çoğunluk diktasına dönmesi önlenmelidir. YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN Hukukçu Hakları kullanma, yaptınmları belirleyip uygu- laraa yetkisi-gücü biçiminde özetle tanımlanan ege- menliğin doğal kaynağı ulustur. Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti niteliğiyle ulusal ege- menlik temeli üzerinde kurulan Türkiye Cumhuri- yeti, insan hak ve özgürlüklerine bağlılığı ölçüsünde çağdaştır. Demokrasi salt yapısal ve siyasal yön- den ele alınırsa biçimsel koşullara uygunluğu in- celenir. Oysa içerik-öz yönünden değerlendirilirse gerçekliği ve geçerliği saptanır. Halkın siyasal par- tiler kurarak ve seçimlerde oy kullanarak üstlen- diği yönetimin hukukla sınırlanan türü, demokra- sidir. Hilafetin kaldırılması, egemerıliğe ortaklığın olanaksızlığj nedeniyledir. Içeriğini ulusal egemen- lik, insan hak ve özgürlükleri, barış ve uygarlığın oluşturduğu demokrasi, hukuk biliminde en iyi yö- netim örneği olarak savunulmakta, kendini koru- ması ve güçlendirilmesi üzerinde tartışılmaktadır. Egemenlik kapsamındaki yasama-yürütme yet- kisini kullanan ve ulusun temsilcilerinden oluşan kamutay (Meclis) yanında yine egemenlik kapsa- mındaki yargı yetkisini kullanan bağımsız yargılık- lar (mahkemeler) demokrasinin başlıca gösterge- sidir. Egemenlıği ulus adına kullanacak yetkili or- ganları çoğaltmak, böylece katılımı arttırarak de- mokrasiyi genişletmek, yaygınlaştırmak ve kökleş- tirmek amaçlanmıştı. Egemenliğin kullammına iliş- kin 1961 ve 1982 anayasalannın tanımı, erkler ay- nlığı ilkesine daha uygun olup yargılama yetkisinin kaynağını belirlemek yönünden önemlidir. Kimi- lerinin sandığının tersine, TBMM egemenliğin tem- sil edildiği tek organ değildir. Kurallar ve kurum- lar düzeni olarak nitelenen demokrasinin dokusu- nu bu anlayış örer. Açıklık ve çoğulculuk, özyapı- sını kurar. Siyasal yaşam, siyasal güçlerin özgürce oluşma- sına ve çalışmasına dayanır. Eleştirme, denetleme ve tartışma ortamı demokrasinin zorunlu koşulu- dur. Yönetime belli süre için gelen iktidann karşı- sında toplumun tepkilerini, övgü ya da yergilerini açıklama, oylan etkileme, kamuoyu oluşturma, bu yolla iktidan değiştirme çabasını yine özgürce sür- dürecek kuruluşlar da demokrasinin varlık nede- nidir. Bu yüzden siyasal partiler, demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez öğeleri sayılmışlaıdır. Temelleri, türteri Demokratik devlet, egemenliğin bir kişi, kesim ya da sıruf tarafından belli sınıflar yaranna değil, ulus adına, çokluk ya da azlık gözetmeden tüm ulus katmanlan yararına kullaruldığı, hukuk kuralları- nın ve demokratik ilkelerin üstün tutulduğu dev- lettir. Başıboşluk, başına buyrukluk, disiplinsizlik, kural tanımazlık demokrasinin karasıdır. Demok- raside, özümsendiği için değeri bilinen bağımsız- lık, özgürlük ve egemenliğin korunup güçlenmesi yolunda bilimsel ve ça"ğdaş atılımlar sergilenir. Ter- sine her adım, her yürüyüş ve girişim karanlık ve kargaşa getirir, siyasal onurla da bağdaşmaz. Öğ- retide "etik demokrasi", ahlaksal değerlerle sınır- lanır. Demokrasi içtenlik ve özveri ister. Anaya- salarda yazılması, adının anılması yeterli olmayıp yönetimin her birimince işleriiği sağlanmalı, yurt- taşlarca benimsenmelidir. "Demokratik sosyalizm, sosyal demokrasi. halk demokrasisi.." öğretide ayrılan kimi türleri olsa da özleri birdir. Uygulama özellikleri ıralarını (karak- terlerini) değiştirmez. Hükümet biçimleri değişebi- lir. Aranılan, temeli, özyapısı ve zorunlu koşulları- dır. Göstermelik demokrasi olmaz. Demokrasi ya vardır ya yoktur. Tıpkı adalet gibi. Toplumsal ya- şamın her alanında gerçekleşmesi gerekir. "Çeyrek demokrasi" yapay, aldatıcı bir görünümdür ve de- mokrasinin bulunmadığının kanıtıdır. Ülkeden ül- keye, yöneticilerin adıyla amlan demokrasi de bir benzetmedir. Demokrasi evrensel bir kavram - ku- rumdur. Siyasal partiler, baskı grupları, özgür se- çim, yargı denetimi, demokrasinin nesnel gerekle- rinin başlıcalandır. lçerik doyurucu, nitelik tam ol- madıkça, bir yönetimin ya da devlet adının "demokratik" olması yeterli değildir. Bu tür demok- rasiler, guldürü-alay konusu, sözde demokrasiler- dir. Demokrasi, kimilerinin uygun bulup yaraşır gördüğü ölçü ve düzeyde yaşanmaz. Kimilerinin bi- çimleyip (anımladığı yapıda olmaz. Kimsenin ba- ğışı ve ödiilü değildir. İnsanın doğal hakkıdır. Ik- tidar (,'oğunluğunun, her istediğini yapacağını san- dığı, azlığın islemlerinin gözetilmediği, hak ve öz- gürluklerinin giivencesiz bırakıldıgı bir sistem asla değildir. Paylaşılmış ve birlikte kullanılmış bir ege- menlikle, ulusal istencin çokluk-azlık ayırmadan so- mutlaştığı bir düzendir. Yasama organı, yalnız ço- ğunlukla değil, azlıkla birlikte ulusal istenci temsil eder. Toplumun hçr kesiminin, bireylerin sağlık, ba- nş, mutluluk ve güven içinde yaşadığı, devletin her- kese aynmsız yaklaştığı, yöneten-yönetilen ihşkisi- nin sömürüye, korkuya, baskıya değil sevgi ve say- gıya bağlı olduğu aydınlık yaşamdır demokrasi. Ya- sama organırun dışlanması. yetkisinin daraltılıp dev- redilmesi asla bağışlanamaz. Yönetimin denetimi, asla savsaklanamaz. Demokrasi bir aile yönerimi değildir. Ulusal yönetim ulusa dayanacağından, de- mokrasi ulusal yönetimin örneğidir. Bir öğretidir de. Kısacası, siyasal denge düzenidir. insan hakla- nna saygının anıtlaşmasıdır. Doğası bağımsızlık, özgürlüktür. Usçu, çoğulcu, birleştiricidir. Bir iil- küdür (idealdir). Toplumsal barışın iklimidir. Öz- gürlükler ve güvenceler bileşkesidir. Toplumsal onur ve erdemdir. Hukukun demokratikleşmesidir. Unutmamalıdır ki ne demokrasisiz hukuk ne de hu- kuksuz demokrasi olur. tkisi birbirini bütünler. Kay-nağı seçim, temeli ulusal egemenlik, güvence- si ulustur. Bu nedenle oy, demokrasinin aracı ve namusudur. Demokrasi bir kültürdür, uygarhk simgesidir. Anlayış, hoşgörü, siyasal araçlar. erk- ler aynlığı ve denetim demokrasinin olmazsa olmaz öğeleridir. Demokrasi hukuk devletiyle gerçekleşir. Çağdaş demokrasi, hukuk devletinin en yeni aşa- masıdır. Özgürlüklerin güvencesi olan laiklik, de- mokrasinin ocağıdır. Demokrasi ve laiklik, varlık- lannı birbirlerine borçludurlar. Özgür düşünce or- tamı, özgür örgütlenme olanağı biiinen demokra- si, insan haklannın arutı, egemenliğin uygar kurum- iaşması, hukukun belirgin ve ödünsüz üstünlüğü- dür. Çoğunlukla azınlığın birlikteliği yoluyla ulu- sal istencin belirmesidir. Tabuları dışlar, kahraman- lar yaratmaz. Diktatörlüğe olur vermez. Aykırılık, çeüşki, yolsuzluk, haksızlık - adaletsizlik, baskı, iş- kence, kayırma, iktidar ve muhalefet boşluklan de- mokraside geçerli olamaz. Demokrasi, eşitliğin kay- nağıdır. Yasa devleti yerine hukuk devletinin geçi- şidir. Genel-yerel yönetim, "Senden" - "Benden" aynmının güdülmediği soylu bir olgudur. Demok- rasi şarkısı söylenerek demokrasi gelmez: Bilinçle sağlanır, duyarlıkla korunur. Ve demokrasinin güvencesi ulusun bilincidir. De- mokrasi, ona yakışır olmayanlar için yoktur. Sa- vunmaz, giderek daha etkin olmasını sağlayamaz- sak aydınlığa çıkamayız. Devrimi demokrasi sayı- lan Yüce Atatürk'ün cumhuriyeti gerçekleştirdiği koşullan anımsarsak, demokrasi konusunda yap- mamız gerekenlerin çokluğu yadsınamaz. Çok bo- yutlu, çoksesli demokrasi, korkusuzca tepki gös- termeyi bilmekle gerçekleşir. Kötüyü eleştirip iyi- yi ortaya koymadıkça, hak ve özgürlüklerimizi yi- ğitçe arayıp savunmadıkça demokrasi bir düş ol- maktan öteye geçemez. Çıkar, ün, değişik yarar, makam-mevki için ödünler verilerek bir hlrkaya bir lokmaya katlanarak, susartk ayakta durulamaz, bir yere varılmaz. Hak, kendisini arayanlar için var- dır. Kişinin onurundan daha büyük değeri yoktur. Bu da ulusu ve ülkesi için vereceği uğraşlarla an- lam kazanır. Demokrasi, teokrasiye karşıdır. Şe- riatla, tarikatla demokrasi varlığını sürdüremez. Halkın duygulan sömürülerek mescitli, çarşaflı, tes- bihli demokrasi olacağını sananlar, tarihten ibret almalıdırlar. Demokrasi giyim kuşam işi değil, kafa ve yürek işidir. Çoğunluk diktasına dönmesi ön- lenmelidir. Partizan tutumlarla, değişik tutkular- la hukuk dışı oldu bittilere katlanmak, yıkıntıya ne- den olmakrır. Yargı kuruluşlanrun bağımsız ve yan- sız çalışmalan büytik önem taşımaktadır. Sonuç Yüz elli yıllık çaba ve deneyim, demokrasi sına- vını başarmaya yetmemekte, hiçbir şey olmadık- ları halde her şey olduklarını sanan kimi tutucu, çıkarcı, bağnaz ve partizan zavallüar yüziinden ağır bedeller ödenen gerçekleşme süreci uzamakta, ke- sintilerle ikide bir geriye dönülmektedir. Yetersiz- lere destek veren dalkavuk, iki yüzlü, yalancı, uy- du ve uşak ruhlu demokrasi mikropları, demok- rasinin ayıbı olmuştur. Demokrasi düşmanları yola getirilmedikçe, an- tidemokratik kurallar ayıklanmadıkça, köhnemiş kurumlar yenilenmedikçe, özetle anlayış değışıklı- ğı sağlanmadıkça gerçek demokrasi yaşanamaz. Demokrasiyi kavrayamayanlarla demokrasi getiri- lemez. Egemenliklerini halkın uyutulmasında bu- lanlar, sonsuz uyku olmadığını ve özgürlük ateşi- nin asla küllenmedi|ini unutmamalıdırlar. Basını, baroları bağımlı ve baskı altında olan ülkelerde yurttaşlar da bağımlı sayılır ve demokrasi sözde ka- İır. Yüreklerde ve kafalarda demokrasiye gereken yeri vermedikçe ve onu nerden, nasıl gelirse gelsin saldırılara karşı korumadıkça, demokrasi bilinci- ni ulusal onurla bir tutmadıkça, demokrasi bir oyun, bireyler birer oyuncak olur ve de yazık olur. EVET/HAYIR OKT4YAKBAL Emek, Gücünü Duyurmalı "İnsan hakları, özgürlük ve demokrasi konularında Türkiye 1 deöncülük" yapacaklarını söyleyerek işe başlıyor HEP... Nedir mi HEP? Bu HEP'in ne anlama geldiğini öğrenmenin sırasıdır: Halkın Emek Partisi'dir HEP... SHP'den uzaklaştırılan ve kendi- liğinden ayrılan milletvekillerinden bir bölümünün oluşturduğu yeni parti... Siyasal yelpazenin solunda, sanırım SHP'nin, DSP'nin de solunda yer alan yeni bir parti... HEP Genel Başkanlığı'nı üsttenen Bursa Milletvekili Fehmi Işık- lar, "HEP, halkın sorunlarını gündeme getirecek, sıkıntıları gide- recek çözümler önerecektir. HEP, örgütlenmesi, demokratik iş- leyişi, kitleleri kavrayışı ve içtenliğiyle siyasi yaşamımıza yepye- ni bir içerik kazandırmak niyetindedir" diyor. HEP'in kurucuları arasında SHP'den kopmuş 10 milletvekili var şimdilik... Bu on kişiye yeni katılmalar olacak mt, bilmiyo- ruz. TBMM'de grup kurmak için en az yirmi milletvekili gereki-. yör. Seçimlere katılmak, devlet yardımını almak için grup sahibi olmak baş koşul... Bakıyorum, eski adıyla 'Oluşumcular'a, yasal adıyla Halkın Emek Partisi'ne basın, gereken ilgiyi pek göstermiyor. Dalan'ın partisı bile basında daha büyük ilgi uyandırmıştı. HEP'in ortaya çıkışı daha sessiz. Belki de HEP kurucuları sessiz ve derinden gitmekteler! Bildiğiniz gibi HEP'çiler, deneyimli kişilerdir. Çoğu sendıkacı, türlü deneyimlerden geçmişler... Başta Abdullah Baş- türk olmak üzere, Fehrni Işıklar, ismail Hakkı Onal, bir milyona yakın üyesi bulunan DİSK'in yöneticileridir. Yani, örgüt nedir, ör- gütlenme nasıl olur. özellikle işçi yığınları nasıl kazanılır, emeğin egemen olması için ne gibi davranışlar gerekir, bunları çok iyi bilen insanlar... Bu arada DİSK'in yeniden oluşturulacağı haberleri de basın sütunlarında yer alıyor. DİSK, yani Devrimci İşçi Sendikaları Kon- federasyonu, Türk-lş'in yani sıra çok güçlü bir emekçi örgütüy- dü ya da örgütüdür. Şu anda kapalı olduğuna bakmayalım, da- ha doğrusu çalışmalarınm durdurulduğunu görüp bu büyük iş- çi konfederasyonunun tarih yapraklarında kaldığını sanmayalım. DİSK yöneticileri, 12 Eylül'ün en karanlık günlerinde büyük bir sınavdan geçmişlerdir. Bugün HEP'in kurucuları olarak ka- muoyu önüne çıkanların idam cezası istemiyle dört yıl cezaev- lerinde yattıklarını unutmamak gerekir. Gerek Baştürk gerek Işık- lar gerekse merkez yürütme ve yönetim kurullarındaki sendika liderleri, dört yıl süren tutuklulukları sırasında tam bir birlik gös- termışler, emekçınin güçlü oluşumu DİSK'i yûreklilikle savun- muşlardır. Herkes bilir ki Batı ülkelerinde sosyalist ya da sosyal demok- rat partilerin başlıca dayanağı, güç kaynağı işçi sendikalarıdır. Şimdilik sendikaların siyasal partilerle ilişki kurmaları yasalara göre yasaktır. Ama işçinin, emekçi halkın çıkarlannı savunan iç- tenlikli bir siyasal oluşum hiç kuşku yok sendikalardan geniş des- tek görecektir. Doğaliıkla 'sarı' olmayan sendikalardan!.. DİSK'in bir milyona yakın üyesinin de ister istemez işçi sınıfının partisi- nin yanında yer almaları beklenir. Tam dokuz yıl geçti DİSK davasının açılmasından bu yana... 12 Eylül 80'den beri DİSK bir yana itilmiş, malına mülküne el konulmuştur. Ankara'daki binası Anayasa Mahkemesi'ne veril- miş; dinlenme ve eğitim yerleri Turizm Bakanlığı'na sunulmuş- tur. DİSK'in ve DİSK'e bağlı sendikaların bankadaki paralarına el konulmuştur. Dünyanın en uzun en garip davası olan DİSK davası da on yıldır sürmektedir. HEP'in bugünkü siyasal ortamda üstlendiği görev çok önem- lidir. Her şeyden önce hakları elinden alınmış işçi sınıfına bu hak- ları yeniden kazandırmak, gerçek bir demokrasinin emekçileri dışlayarak kurulamayacağını kanıtlamak HEP'in var oluş nede- nidir. Emeğin gücünü savunan başka siyasal oluşumları bir araya getirmek, demokrasinin kurulmasında öncülük etmek de emek- çilerin oluşturduğu HEP'in görevi olacaktr. DOĞU İLAÇ FABRİKASI A £ recherche Un (urte) pharmocien pour assistef le responsabte d'assurance cjualite. Ce poste necessite: -Une experience de pxoduction d'au nnoins 2 ans, -Des notlonsde G.M.P., G.L.P., ainsi que des procedures de validation, -Une tres bonne pfatique du français et des connaissances en anglais, -Le goût du terrain et du travail en equipe, -D'etre libere des obligations militaires. Veuillez contacter Sabiha Gündüz pour fixer un rendez-vous du tel. 132 20 00-3 Bgnes Senin olaya muhalefet partileriyle ilerici yazarlardan başka ses veren var mı? Askerin politikaya karışmayacağını pekâlâ biliyordun. Senin görevin, beş yıldan beş yıla oy vermekti, o kadar. TURGUT ALPAGUT Em.Kur.Alb. Adı, soyadıyla birlikte Murat Şeref Baba... Bize sovadını kullanmak,'yaptığına göre da- ha bir uygun geldi. Teğmen Baba, dört yıl as- keri okulda, bir o kadar harp okulunda, bir yıl kadar da sınıf okulunda eğitim gördü. Ba- şarılı bir öğrenci olduğu sicil numarasmdan da belli. Eğitim gördüğü toplam dokuz yılda kendisine Atatürk devrimleri ile ilkelerinin iz- leyicisi olacağı, Atatürk'ün gösterdiği yoldan ayrılmayacağı ve bu konularda ödün verileme- yeceği iyice öğretilmişti. Her yıl Mustafa Ke- mal'in harp okuluna giriş töreninde numara- sr okunduğunda 'aramızda 1 'diyedamarları şişe şişe bağırmiştı. Sağ ve sol akımtardan uzak durmak... Sos- yalizm, komünizm ise sözü bile edilmeyecek konulardı. Zaten okul kütüphanesinde bun- lara ait kitap olmadığı gibi, okunmayacak ki- taplar listeler halinde yayımlanmıştı. Hatta okula gazete ve dergi sokmak bile talimatlar- la sınırlanmıştı. Öğrenci Baba'nın okul yaşa- mı saate, çalan boruya, derslerine ve her şe- yin üzerinde disipline bağlanmış olup adeta mekanikleşmişti. Belki spora bile zaman ayı- ramıyor, sosyal yaşamında tiyatro, müzik, re- sim gibi uğraşılar pek olamıyordu. İzin gün- leri de sivil elbise giymesi, kız arkadaşlarıyia gezmesi talimatlara bağlıydı. Disiplin... Dersleri dışında bazı merak ettiği konuları öğrenmek, bu konuları öğretmenleriyle tartış- ması pek olası değildi. Ama okumadan, öğ- renmeden bir şeyin iyi ya da kötü olduğunu ortaya çıkarmak da olası değildi. En başta gelen disiplin, talimatlara ve ko- mutanların verdikleri emirlere itiraz etmeden itaat etmek demekti. Zaten her şeyi askerlik icabı komutan bilirdi. Değişik komutanların değişik tutumlan olabilirdi. Ama ast dediğin, su örneği, döküldüğü kabın şeklini almayı be- ceren olmalıydı. Bu kap bazen ince uzun, ba- zen de geniş bir kap olsa da. Işte böyle genç Teğmen Baba askerliğin inceliklerini öğrene- meden sivil elbiselerini giyiverdi. Askerliğin mantık dışında kendine öz mantığı vardır de- nilir. Hiyerarşik kurallar vedüzen, askerliğin işleyiş mekanizmasıydı. Örneğin 12 Eylül'de komutanlar kendi aralarında anlaşıp karar vermişler, geri kalanlar da askerlik gereği buna uymuşlardı. Astın üstlere karşı tutumu tali- matlarla belirlenmişti. Üstünden fazla bilen ast, bildiğini hissettirmeyecekti. Astın üst kar- şısında oturması, kalkması, el sıkması, konuş- ması, sorulmadan fikrini söylemesi protokol- lere aykırıydı. Ast, sorumluluğu lazla, yetki- si az olan bir rütbeydi. İnisiyatif ancak silah- lı kuvvetlere katılıştan 15-20 yıl sonra ya da savaşta kullanılabilinen bir nesneydi. Teğmen Baba, bunları iyice bilemeden gitti. İşlediği suç gereği doğru dürüst üstlerini göremeden, sa- vunması alınmadan kendini apar topar ordu komutanının karşısında buldu. Sorulara, 'ha- berim yok, benim adımı kullanmışlar' desey- di... Galiba demedi ve onu doğrudan, önce as- ker, sonra doktor olanlara devrettiler, arkası malûm... . ' Çektiği telde belirttiği sorunlara gelince: Genç Teğmen Baba ülkede enflasyon mil- letin anasını ağlatmış, zamlar ve geçim derdi bükülmedik bel bırakmamış. hayali ihracat- çılar ortalığı soyup soğana çevirmiş, rüşvet normal işler olmuş, Atatürk devrimleri rafta, seçimlerde yüzde 21.80 oyu olan bir parti kendi kendine cumhurbaşkam seçmiş, sana ne?.. Baksana etrafına. Cumhurbaşkam Çanka- ya'ya çıkar çıkmaz ayağının tozuyla başlattı- ğı davetlere kırk yıllık Zeki Müren ile gene kırk yıllık erkeklikten kadın olan Bülent Ersoy'u davet ederken koskoca silahlı kuvvetlerin emekli subaylar derneğinin başkanmı davet et- meyişine ne başkanın ne de emekli subayla- rın sesi çıktı. Senin olaya muhalefet partile- riyle ilerici yazarlardan başka s« veren var mı? Askerin politikaya karışmayacağını pekâlâ bi- liyordun. Senin göre\ in beş yıldan beş yıla oy vermekti, o kadar. Baksana emekli olan kos- koca kuvvet komutanı bile senin 'alışamadım' dediğin yere genel sekreter oldu. Harbiye Or- duevi yıllarca ANAP karargâhı gibi işledi; Pa- patyalar da işin cabası... Nene gerek Teğmen Baba, bunlarİa uğraşırsın? Acını içine atıp işi- ne bakacaktın. Senin görevin sınırları bekle- mek, icap ederse dövüşmek; geride kalanla- rın birlik beraberlik içinde her türlü yaşam- lannı sağlamak. Şu telgrafı öyle çekmeseydin de, imam ha- tip okulları iyi ki liselerden fazla, bu işi ya- panların ömürlerine bereket, hayali ihracat- çılar azıcık ileri gittiler, ama miliiyetçi kim- seler sayesinde ihracat arttı, kara para aklan- dı, bankalar döviz dolu, sayenizde itibarımı- za diyecek yok. Piyasada ne ararsan var, F-16'lar göklerimizin bekçisi, bütün olanlar tam Atatürk devrimleri doğrultusunda. mer- hum validenizın, mensubu olduğunuz Nakşi hazretlerinin yanına gömülmesi bizi ne kadar memnun etti bilemezsiniz, eh kararnameyi im- zalayan Evren Paşa'mızdan da böyle bir dav- ranış beklenirdi. Hele siz dinibütün cumhur- başkanım. cuma günleri camilerde halkın için- de kıldığmız namazlarla gönlumüzde taht kur- dunuz. Keşke sizden evvelkiler de böyle olsay- dı. Bazıları, don paça birlik denetlediğinizin lafını ettiler, oysa kılığınız yaza göreydi... Ba- kın bizim disiplin anlayışımız farklıdır. Ordu- evlerine donpaça giremeyiz. Sizi çok sevdik- lerinden cumhurbaşkanım ve de seferde baş- komutanım arzeder ellerinizden öperim desey- din, bugün Naim Süleymanoğlu gibi evlat edi- nilir ya da rütben küçük olduğu için yaver yar- dımcısı olurdun. Bakma sen, Mustafa Kemal 'Hakikatleri söylemekten korkmayın' demiş, ama bu lafı galiba sivillere söyiemiş. Bursa Söylevi'nde ba- zı şeyler söylemiş, ama seni ilgilendirmez. İş- te böyle Tegme6 Baba, biz-de senin gibi genç subayken yaşlı bir komutanımız, "Oğlum si- lahlı kuvvetler dört ayaklı masaya benzer, üç ayağı ceza bir ayağı ihtardır, mükâfat yoktur" demişti. Sen de 21 Mayısçı harbiyelilere ben- zedin. Ama yılma, bak bugün onlar ne du- rumdalar ve neredeler? Zamanında onları ve- rin elime gerisine karışmayın diyen, parti ku- rarken Celal Bayar'ın elini öpen Turgut Sunalp Paşa yıldönümü gecelerinden, toplantıların- dan ve masalanndan hiç eksik olmuyor. 1944 yılında Karaköse'de (o zaman orduev- lerine 'mahfel' denirdi), kendisine tokat atan bir üst subaya aynen karşılık veren bir süvari teğmeni vardı. Adı, rahmetli Sabahattin Se- lek. Sonradan Anadolu İhtilali yapıtıyla ölüm- süzlere kanştı. 1936 yılında topçu okulunda saç isyanı diye adlandırılan olayı Atatürk ken- disine yaraşır büyüklüğüyle halletmişti. 1960'ın 21 Mayısı'nda yürüyen Harpokulu öğ- rencileri cezalandırılsaydı, bugün silahlı kuv- vellerin en güzide elemanları yok olmuştu. Sonuç Düzence (disiplin), uygulanışına ve anlayn- şa göre çeşitlenir. İçinde bulunulan ortam, özel durumlar azıcık hoşgörürlüğü gerektirmekte- dir. Kaskatı uygulamaların iyi sonuç verme- diği, uzun yılların deneyimleriyle saptanmış- tır. Disiplin tatbikatlarının en büyük yardım- cısı psikolojidir. Bilgin Erasmus, Deliliğe Övgü adlı yapıtın- da 'Delilik olmasaydı gençliğin ne tadı olur- du? Nitekim gençliğin adına delikanlılık de- miyor muyuz?' demiş... Teğmen Baba'nın askerlik kısmeti bu kadar- mış. Inşallah sen de günün birinde devr-i Özal'ın Türkiye'yi nasıl kalkındırdığını yazar- sın. Bizlere gelince, senin alışamadığına 1980'den beri alışamadık. Yeni yaşamında ba- şanlar dileğiyle... MAVİ DÜNYA'YA GÖNÜL VERENLER... Sadun BORO'nun Karadeniz gezisi: TRABZON'DAN HOPA'YA... HAZİRAN 1990*" SAYI;73 "Denizde ve Evinizde" Ceiçı: Ap 1 0 * İ393I0' ALİAĞA KURTULDU MI KURTULMADI MI? Bir olay.bir konu: DLREĞİMİZ KIRILIRSAİ NE YAPALIM:.. 1.KEMER-ALANYA- GİRNE RALLİSİ VE UNUTULMAYANLAR.JCE VVindsurf: SÖRFTE SÜRAT KIRK HARAMILER TÜRKİYE'DE HOLDİNGLER Hangi alanlara egemenler? Tekelleşmeleri ne boyutta? Nasıl kurulup, nasıl büyüdüler? Yurtdışı bağlantıları nelerdir?... MUSTAFA SÖNMEZ'İN KİTABINOA 1990"a dek yenilenen verilerle 4. baskı çıktı! ARKADAŞ YAYINEVİ: Mithatpaşa Cad. 28 Yenişehir-ANK. Tel: 134 46 24 (4 hat) Fax: 134 38 52 ÎNOİLTERE'DE İNOİLİZCE Türk VG ingiliz Ögretmenler gözetim ve rehberliginde 1 2 - 1 7 yaş grubu için 4 hafta £ 730 Hareket 14 Temmuz Transferler, aile yanında tam panslyon konaklama. haftada 15 ders ingilizce. Sosyal ve sportif aktiviteler, yarım ve tam günlük geziler. katılım sertifıkası fiyata dahilı DÜZELTME- Sosyalistlerın birlik girifimi KADIKÖY irtibal Tel: Hasan Hayri A lkan-346 04 56 144100 no.lu pasaportumu kaybettim. Hükümsüzdür. HÜSEYİN UZUNDAĞ KİRALIK ŞARKÖY'de Deniz kenarında, mobilyalı yazlık 159 46 81 PENCERE Güneydoğu'da Çözüm! PKK, Şırnak'ın Çevrimli köyüne gece baskını düzenledi. 12'si çocuk, 7'si kadın, 27ÖIÜ. SHP lideri inönü kanlı olayı niteledi: '— İnsanhk suçu!" Demirel de soruyor: — Daha kaç kişi ölecek?" Uğur Mumcu'nun dün köşesinde verdiği sayılara göre 1984 yılındaki Eruh baskınından bu yana Güneydoğu'daki çatışma- larda toplam ölü sayısı 1771... — Peki daha kaç kişi ölecek? Başbakan ve bakanlar. koruma görevlilerinin güvenceleh altın- da yaşıyorlar, Bir devlet büyüğü Güneydoğu'ya gittiğinde oiağa- nüstü güvenlik önlemleri alınır. Sonra köy halkı, çoluk çocuk, de- de, torun, kadın, kız, toptan öldürûldü mü televizyona çıkılır "— Kanları yerde kalmayacak..." Demeç birkac dakika içinde unutulur ve Güneydoğu'da, ta uzakta, unutulmuş bir köyde ölüm korkusu içinde yaşam sür- dürülür. "Peki daha kaç kişi ölecek?" Önemli kişiler, görevliler, resmiler, siviller, üniformalılar, uzman- lar elbette Güneydoğu sorunu üzerinde çalışıyorlar, konuyu in- celeyip irdeliyorlar, çok boyutlu olduğunu söylüyorlar: — Sorunun ekonomik, sosyal, politik, etnik, moralyönleri var.. — Ya!.. — Güneydoğu sorunu ile birlikte yaşamaya alışmak gerekir... — Ya! . — Batı'da emsalleri ve benzerleri eksik değil; oralarda da ko- layca basa çıkamıyorlar.. — Ya!.. — Cumhuriyetin ilk yıllarından beri başkaldırmalar olmuş; eski bir sorun, kökleri derine iniyor... — Ya!.. Laf çok... Ancak iş çözüme gelince önemli kişiler ağız birliği etmiş gibi diyorlar ki: — Şu sırada çözüm için atılacak her adım, terörcülere ödün gibi yorumlanabilir... ANAP yönetiminde çoğu kişi belki farkında değildir; amadünya dönüyor; her sabah bir başka doğaya gözlerimizi açıyoruz; düş ile gerçek sanki birbirine karışıyor ve kısa bir süre önce soydaş- larımızı insanlığa aykırı baskılar altına alan Bulgaristan'da ne- ler oluyor? Soruya yanıt verebilmek için dünkü gazetelerin manşetlerine bir göz atmak yeterlidir Hürriyet — "Bulgaristan'da Türk gerçeği!.." Tercüman — "Soydaşlanmızın zaferü..." Cumhuriyet — "Soydaşa 12 sandalye!.." Sabah — "Türkler memnun..." Başlıkların altındaki haberin özeti ilginç: "Bulgaristan seçim- lerinin ilk turunda Türklerin kurduğu Hak ve Özgürtükler Hareketi' ilk belirlemelere göre oylann yüzde 6'sını aJdı; 12 sandalye ka- zandı." Sofya, daha dün Jivkov yönetiminde Türklere baskı yapıyor- du; yüz binlerce soydaşımız adları zorla değiştirilmesin diye yol- lara dökülmüştü. "Zorunlu göç" sınır kapılarımıza sığmıyordu. Bulgaristan'da yaşayan Türkler bir tehlike gibi görülüyor; düş- man sayılıyordu. Ancak birden bire Doğu Avrupa'da Balkanlar'a kadar öyle bir dönüşüm gerçekleşti ki komünist ülkelerin tümün- de demokrasi benımsendı. Hem de Türkiye'deki gibi Filipin usulü ya da göstermelik değil, tam demokrasi gündeme girdi. Bulgaristan'daki seçimlerde ilk turda Türkler 9 sandalye ka- zandı... Yunanistan'da iki... ^ Dünya değişiyor. Değişen dünyada silahla, zorbahkla, katliamla, insanhk suçuy- la, cinayetle, terörle bir yere gidilemeyeceği gerçeği daha belir- gin biçimde ortaya çıkacak; Türkiye bu gerçeği bir an önce be- nimseyip değerlendirmeli... PKK'ya vurulacak en öldûrücü dar- be, Güneydoğu'yu da kapsayacak gerçek bir demokrasinin Türki- ye'de işlerliğe kavuşturulmasıdır. Çağdaş bir yönetim ülke halkına ya da halkın bir bölümüne güvensizlikle yaklaşamaz; Ankara artık zaman aşımına uğramış kuşkuları ve yöntemleri bir yana bırakmalıdır. Terörü yok etmek için kullanılacak en iyi silahın Kalaşnikof ya da benzerleri değil, demokrasi olduğunu keşfettiğimiz gün, Gü- neydoğu sorunu çözümlenecektir. BILKENT UNIVERSITESİ MÜZİK VE SAHNE SANATLARI FAKÜLTESİ MÜZİK HAZIRLIK OKULU ORTAOKUL VE LİSE DEVRELERİNE (Teon-Kompozısyon. Piyano Yaylı-Nefeslı Çal- gılar. Şan-Koro Sanat Dalları ilk ve ılen sınıflarına) ÖZELYETENEK- BURS SINAVIYLA (Yatılı - Gündüzlü) ÖĞRENCİ AUNACAKTIR • Aday kayıtları 18-22 Haziran 1990 tarihleri arasında yapılacaktır. • Posta ile kayıt yapılabilir. • iki aşamalı kabul sınavları 25-28 Haziran 1990 tarihleri arasmdadır. ADAY KAYDI İÇİN GEREKLİ BELGELER: • İki adet fotoğraf • Nüfus hüviyet cüzdanı örneği • Başvuru dilekçesi • Öğrenim durumu belgesi DANIŞMA - ADAY KAYDI: Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi 25. Blok P.K. 8 06572 Maltepe-Ankara Tel: (4) 266 41 38 Değerli arkadaşımız, dost insan Ecz. MEHMET ALİ ÇETİN'i elim bir trafik kazasında kaybettik. Acımız sonsuzdur. Kederli ailesine ve dostlanna başsağlığı dileriz. İSTANBUL ECZACI ODASI, İZMtR ECZAO ODASI. GAZİANTEP ECZACI ODASI, SAKARYA ECZACI ODASI, BURSA ECZACI ODASI. ANTALYA ECZACI ODASI, TRABZON ECZACI ODASI Ablde-I Hürrlyet C. Yonca Ap. No. 262Kat4D. 12 60270 Şlfll / Ittanbul Tel: 147 44Ö8- 148 43 57 •ox & Telesekfeter: 131 29 42 MUKADDER BOZKAYA ile Üsküdar İDRİS ADİL nişanlandılar. 12.6.1990
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle