Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 13 HAZİRAN 1990
Demokrasi BHinci _ _
Demokrasi, teokrasiye karşıdır. Şeriatla, tarikatla demokrasi varlığını
sürdüremez. Halkın duyguları sömürülerek mescitli, çarşaflı, tesbihli
demokrasi olacağını sananlar, tarihten ibret almahdırlar. Demokrasi
giyim kuşam işi değil, kafa ve yürek işidir. Çoğunluk diktasına
dönmesi önlenmelidir.
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN Hukukçu
Hakları kullanma, yaptınmları belirleyip uygu-
laraa yetkisi-gücü biçiminde özetle tanımlanan ege-
menliğin doğal kaynağı ulustur. Demokratik, laik
ve sosyal bir hukuk devleti niteliğiyle ulusal ege-
menlik temeli üzerinde kurulan Türkiye Cumhuri-
yeti, insan hak ve özgürlüklerine bağlılığı ölçüsünde
çağdaştır. Demokrasi salt yapısal ve siyasal yön-
den ele alınırsa biçimsel koşullara uygunluğu in-
celenir. Oysa içerik-öz yönünden değerlendirilirse
gerçekliği ve geçerliği saptanır. Halkın siyasal par-
tiler kurarak ve seçimlerde oy kullanarak üstlen-
diği yönetimin hukukla sınırlanan türü, demokra-
sidir. Hilafetin kaldırılması, egemerıliğe ortaklığın
olanaksızlığj nedeniyledir. Içeriğini ulusal egemen-
lik, insan hak ve özgürlükleri, barış ve uygarlığın
oluşturduğu demokrasi, hukuk biliminde en iyi yö-
netim örneği olarak savunulmakta, kendini koru-
ması ve güçlendirilmesi üzerinde tartışılmaktadır.
Egemenlik kapsamındaki yasama-yürütme yet-
kisini kullanan ve ulusun temsilcilerinden oluşan
kamutay (Meclis) yanında yine egemenlik kapsa-
mındaki yargı yetkisini kullanan bağımsız yargılık-
lar (mahkemeler) demokrasinin başlıca gösterge-
sidir. Egemenlıği ulus adına kullanacak yetkili or-
ganları çoğaltmak, böylece katılımı arttırarak de-
mokrasiyi genişletmek, yaygınlaştırmak ve kökleş-
tirmek amaçlanmıştı. Egemenliğin kullammına iliş-
kin 1961 ve 1982 anayasalannın tanımı, erkler ay-
nlığı ilkesine daha uygun olup yargılama yetkisinin
kaynağını belirlemek yönünden önemlidir. Kimi-
lerinin sandığının tersine, TBMM egemenliğin tem-
sil edildiği tek organ değildir. Kurallar ve kurum-
lar düzeni olarak nitelenen demokrasinin dokusu-
nu bu anlayış örer. Açıklık ve çoğulculuk, özyapı-
sını kurar.
Siyasal yaşam, siyasal güçlerin özgürce oluşma-
sına ve çalışmasına dayanır. Eleştirme, denetleme
ve tartışma ortamı demokrasinin zorunlu koşulu-
dur. Yönetime belli süre için gelen iktidann karşı-
sında toplumun tepkilerini, övgü ya da yergilerini
açıklama, oylan etkileme, kamuoyu oluşturma, bu
yolla iktidan değiştirme çabasını yine özgürce sür-
dürecek kuruluşlar da demokrasinin varlık nede-
nidir. Bu yüzden siyasal partiler, demokratik siyasal
yaşamın vazgeçilmez öğeleri sayılmışlaıdır.
Temelleri, türteri
Demokratik devlet, egemenliğin bir kişi, kesim
ya da sıruf tarafından belli sınıflar yaranna değil,
ulus adına, çokluk ya da azlık gözetmeden tüm ulus
katmanlan yararına kullaruldığı, hukuk kuralları-
nın ve demokratik ilkelerin üstün tutulduğu dev-
lettir. Başıboşluk, başına buyrukluk, disiplinsizlik,
kural tanımazlık demokrasinin karasıdır. Demok-
raside, özümsendiği için değeri bilinen bağımsız-
lık, özgürlük ve egemenliğin korunup güçlenmesi
yolunda bilimsel ve ça"ğdaş atılımlar sergilenir. Ter-
sine her adım, her yürüyüş ve girişim karanlık ve
kargaşa getirir, siyasal onurla da bağdaşmaz. Öğ-
retide "etik demokrasi", ahlaksal değerlerle sınır-
lanır. Demokrasi içtenlik ve özveri ister. Anaya-
salarda yazılması, adının anılması yeterli olmayıp
yönetimin her birimince işleriiği sağlanmalı, yurt-
taşlarca benimsenmelidir.
"Demokratik sosyalizm, sosyal demokrasi. halk
demokrasisi.." öğretide ayrılan kimi türleri olsa da
özleri birdir. Uygulama özellikleri ıralarını (karak-
terlerini) değiştirmez. Hükümet biçimleri değişebi-
lir. Aranılan, temeli, özyapısı ve zorunlu koşulları-
dır. Göstermelik demokrasi olmaz. Demokrasi ya
vardır ya yoktur. Tıpkı adalet gibi. Toplumsal ya-
şamın her alanında gerçekleşmesi gerekir. "Çeyrek
demokrasi" yapay, aldatıcı bir görünümdür ve de-
mokrasinin bulunmadığının kanıtıdır. Ülkeden ül-
keye, yöneticilerin adıyla amlan demokrasi de bir
benzetmedir. Demokrasi evrensel bir kavram - ku-
rumdur. Siyasal partiler, baskı grupları, özgür se-
çim, yargı denetimi, demokrasinin nesnel gerekle-
rinin başlıcalandır. lçerik doyurucu, nitelik tam ol-
madıkça, bir yönetimin ya da devlet adının
"demokratik" olması yeterli değildir. Bu tür demok-
rasiler, guldürü-alay konusu, sözde demokrasiler-
dir. Demokrasi, kimilerinin uygun bulup yaraşır
gördüğü ölçü ve düzeyde yaşanmaz. Kimilerinin bi-
çimleyip (anımladığı yapıda olmaz. Kimsenin ba-
ğışı ve ödiilü değildir. İnsanın doğal hakkıdır. Ik-
tidar (,'oğunluğunun, her istediğini yapacağını san-
dığı, azlığın islemlerinin gözetilmediği, hak ve öz-
gürluklerinin giivencesiz bırakıldıgı bir sistem asla
değildir. Paylaşılmış ve birlikte kullanılmış bir ege-
menlikle, ulusal istencin çokluk-azlık ayırmadan so-
mutlaştığı bir düzendir. Yasama organı, yalnız ço-
ğunlukla değil, azlıkla birlikte ulusal istenci temsil
eder. Toplumun hçr kesiminin, bireylerin sağlık, ba-
nş, mutluluk ve güven içinde yaşadığı, devletin her-
kese aynmsız yaklaştığı, yöneten-yönetilen ihşkisi-
nin sömürüye, korkuya, baskıya değil sevgi ve say-
gıya bağlı olduğu aydınlık yaşamdır demokrasi. Ya-
sama organırun dışlanması. yetkisinin daraltılıp dev-
redilmesi asla bağışlanamaz. Yönetimin denetimi,
asla savsaklanamaz. Demokrasi bir aile yönerimi
değildir. Ulusal yönetim ulusa dayanacağından, de-
mokrasi ulusal yönetimin örneğidir. Bir öğretidir
de.
Kısacası, siyasal denge düzenidir. insan hakla-
nna saygının anıtlaşmasıdır. Doğası bağımsızlık,
özgürlüktür. Usçu, çoğulcu, birleştiricidir. Bir iil-
küdür (idealdir). Toplumsal barışın iklimidir. Öz-
gürlükler ve güvenceler bileşkesidir. Toplumsal
onur ve erdemdir. Hukukun demokratikleşmesidir.
Unutmamalıdır ki ne demokrasisiz hukuk ne de hu-
kuksuz demokrasi olur. tkisi birbirini bütünler.
Kay-nağı seçim, temeli ulusal egemenlik, güvence-
si ulustur. Bu nedenle oy, demokrasinin aracı ve
namusudur. Demokrasi bir kültürdür, uygarhk
simgesidir. Anlayış, hoşgörü, siyasal araçlar. erk-
ler aynlığı ve denetim demokrasinin olmazsa olmaz
öğeleridir. Demokrasi hukuk devletiyle gerçekleşir.
Çağdaş demokrasi, hukuk devletinin en yeni aşa-
masıdır. Özgürlüklerin güvencesi olan laiklik, de-
mokrasinin ocağıdır. Demokrasi ve laiklik, varlık-
lannı birbirlerine borçludurlar. Özgür düşünce or-
tamı, özgür örgütlenme olanağı biiinen demokra-
si, insan haklannın arutı, egemenliğin uygar kurum-
iaşması, hukukun belirgin ve ödünsüz üstünlüğü-
dür. Çoğunlukla azınlığın birlikteliği yoluyla ulu-
sal istencin belirmesidir. Tabuları dışlar, kahraman-
lar yaratmaz. Diktatörlüğe olur vermez. Aykırılık,
çeüşki, yolsuzluk, haksızlık - adaletsizlik, baskı, iş-
kence, kayırma, iktidar ve muhalefet boşluklan de-
mokraside geçerli olamaz. Demokrasi, eşitliğin kay-
nağıdır. Yasa devleti yerine hukuk devletinin geçi-
şidir. Genel-yerel yönetim, "Senden" - "Benden"
aynmının güdülmediği soylu bir olgudur. Demok-
rasi şarkısı söylenerek demokrasi gelmez: Bilinçle
sağlanır, duyarlıkla korunur.
Ve demokrasinin güvencesi ulusun bilincidir. De-
mokrasi, ona yakışır olmayanlar için yoktur. Sa-
vunmaz, giderek daha etkin olmasını sağlayamaz-
sak aydınlığa çıkamayız. Devrimi demokrasi sayı-
lan Yüce Atatürk'ün cumhuriyeti gerçekleştirdiği
koşullan anımsarsak, demokrasi konusunda yap-
mamız gerekenlerin çokluğu yadsınamaz. Çok bo-
yutlu, çoksesli demokrasi, korkusuzca tepki gös-
termeyi bilmekle gerçekleşir. Kötüyü eleştirip iyi-
yi ortaya koymadıkça, hak ve özgürlüklerimizi yi-
ğitçe arayıp savunmadıkça demokrasi bir düş ol-
maktan öteye geçemez. Çıkar, ün, değişik yarar,
makam-mevki için ödünler verilerek bir hlrkaya bir
lokmaya katlanarak, susartk ayakta durulamaz,
bir yere varılmaz. Hak, kendisini arayanlar için var-
dır. Kişinin onurundan daha büyük değeri yoktur.
Bu da ulusu ve ülkesi için vereceği uğraşlarla an-
lam kazanır. Demokrasi, teokrasiye karşıdır. Şe-
riatla, tarikatla demokrasi varlığını sürdüremez.
Halkın duygulan sömürülerek mescitli, çarşaflı, tes-
bihli demokrasi olacağını sananlar, tarihten ibret
almalıdırlar. Demokrasi giyim kuşam işi değil, kafa
ve yürek işidir. Çoğunluk diktasına dönmesi ön-
lenmelidir. Partizan tutumlarla, değişik tutkular-
la hukuk dışı oldu bittilere katlanmak, yıkıntıya ne-
den olmakrır. Yargı kuruluşlanrun bağımsız ve yan-
sız çalışmalan büytik önem taşımaktadır.
Sonuç
Yüz elli yıllık çaba ve deneyim, demokrasi sına-
vını başarmaya yetmemekte, hiçbir şey olmadık-
ları halde her şey olduklarını sanan kimi tutucu,
çıkarcı, bağnaz ve partizan zavallüar yüziinden ağır
bedeller ödenen gerçekleşme süreci uzamakta, ke-
sintilerle ikide bir geriye dönülmektedir. Yetersiz-
lere destek veren dalkavuk, iki yüzlü, yalancı, uy-
du ve uşak ruhlu demokrasi mikropları, demok-
rasinin ayıbı olmuştur.
Demokrasi düşmanları yola getirilmedikçe, an-
tidemokratik kurallar ayıklanmadıkça, köhnemiş
kurumlar yenilenmedikçe, özetle anlayış değışıklı-
ğı sağlanmadıkça gerçek demokrasi yaşanamaz.
Demokrasiyi kavrayamayanlarla demokrasi getiri-
lemez. Egemenliklerini halkın uyutulmasında bu-
lanlar, sonsuz uyku olmadığını ve özgürlük ateşi-
nin asla küllenmedi|ini unutmamalıdırlar. Basını,
baroları bağımlı ve baskı altında olan ülkelerde
yurttaşlar da bağımlı sayılır ve demokrasi sözde ka-
İır. Yüreklerde ve kafalarda demokrasiye gereken
yeri vermedikçe ve onu nerden, nasıl gelirse gelsin
saldırılara karşı korumadıkça, demokrasi bilinci-
ni ulusal onurla bir tutmadıkça, demokrasi bir
oyun, bireyler birer oyuncak olur ve de yazık olur.
EVET/HAYIR
OKT4YAKBAL
Emek, Gücünü Duyurmalı
"İnsan hakları, özgürlük ve demokrasi konularında Türkiye
1
deöncülük" yapacaklarını söyleyerek işe başlıyor HEP... Nedir
mi HEP? Bu HEP'in ne anlama geldiğini öğrenmenin sırasıdır:
Halkın Emek Partisi'dir HEP... SHP'den uzaklaştırılan ve kendi-
liğinden ayrılan milletvekillerinden bir bölümünün oluşturduğu
yeni parti... Siyasal yelpazenin solunda, sanırım SHP'nin,
DSP'nin de solunda yer alan yeni bir parti...
HEP Genel Başkanlığı'nı üsttenen Bursa Milletvekili Fehmi Işık-
lar,
"HEP, halkın sorunlarını gündeme getirecek, sıkıntıları gide-
recek çözümler önerecektir. HEP, örgütlenmesi, demokratik iş-
leyişi, kitleleri kavrayışı ve içtenliğiyle siyasi yaşamımıza yepye-
ni bir içerik kazandırmak niyetindedir" diyor.
HEP'in kurucuları arasında SHP'den kopmuş 10 milletvekili
var şimdilik... Bu on kişiye yeni katılmalar olacak mt, bilmiyo-
ruz. TBMM'de grup kurmak için en az yirmi milletvekili gereki-.
yör. Seçimlere katılmak, devlet yardımını almak için grup sahibi
olmak baş koşul...
Bakıyorum, eski adıyla 'Oluşumcular'a, yasal adıyla Halkın
Emek Partisi'ne basın, gereken ilgiyi pek göstermiyor. Dalan'ın
partisı bile basında daha büyük ilgi uyandırmıştı. HEP'in ortaya
çıkışı daha sessiz. Belki de HEP kurucuları sessiz ve derinden
gitmekteler! Bildiğiniz gibi HEP'çiler, deneyimli kişilerdir. Çoğu
sendıkacı, türlü deneyimlerden geçmişler... Başta Abdullah Baş-
türk olmak üzere, Fehrni Işıklar, ismail Hakkı Onal, bir milyona
yakın üyesi bulunan DİSK'in yöneticileridir. Yani, örgüt nedir, ör-
gütlenme nasıl olur. özellikle işçi yığınları nasıl kazanılır, emeğin
egemen olması için ne gibi davranışlar gerekir, bunları çok iyi
bilen insanlar...
Bu arada DİSK'in yeniden oluşturulacağı haberleri de basın
sütunlarında yer alıyor. DİSK, yani Devrimci İşçi Sendikaları Kon-
federasyonu, Türk-lş'in yani sıra çok güçlü bir emekçi örgütüy-
dü ya da örgütüdür. Şu anda kapalı olduğuna bakmayalım, da-
ha doğrusu çalışmalarınm durdurulduğunu görüp bu büyük iş-
çi konfederasyonunun tarih yapraklarında kaldığını sanmayalım.
DİSK yöneticileri, 12 Eylül'ün en karanlık günlerinde büyük
bir sınavdan geçmişlerdir. Bugün HEP'in kurucuları olarak ka-
muoyu önüne çıkanların idam cezası istemiyle dört yıl cezaev-
lerinde yattıklarını unutmamak gerekir. Gerek Baştürk gerek Işık-
lar gerekse merkez yürütme ve yönetim kurullarındaki sendika
liderleri, dört yıl süren tutuklulukları sırasında tam bir birlik gös-
termışler, emekçınin güçlü oluşumu DİSK'i yûreklilikle savun-
muşlardır.
Herkes bilir ki Batı ülkelerinde sosyalist ya da sosyal demok-
rat partilerin başlıca dayanağı, güç kaynağı işçi sendikalarıdır.
Şimdilik sendikaların siyasal partilerle ilişki kurmaları yasalara
göre yasaktır. Ama işçinin, emekçi halkın çıkarlannı savunan iç-
tenlikli bir siyasal oluşum hiç kuşku yok sendikalardan geniş des-
tek görecektir. Doğaliıkla 'sarı' olmayan sendikalardan!.. DİSK'in
bir milyona yakın üyesinin de ister istemez işçi sınıfının partisi-
nin yanında yer almaları beklenir.
Tam dokuz yıl geçti DİSK davasının açılmasından bu yana...
12 Eylül 80'den beri DİSK bir yana itilmiş, malına mülküne el
konulmuştur. Ankara'daki binası Anayasa Mahkemesi'ne veril-
miş; dinlenme ve eğitim yerleri Turizm Bakanlığı'na sunulmuş-
tur. DİSK'in ve DİSK'e bağlı sendikaların bankadaki paralarına
el konulmuştur. Dünyanın en uzun en garip davası olan DİSK
davası da on yıldır sürmektedir.
HEP'in bugünkü siyasal ortamda üstlendiği görev çok önem-
lidir. Her şeyden önce hakları elinden alınmış işçi sınıfına bu hak-
ları yeniden kazandırmak, gerçek bir demokrasinin emekçileri
dışlayarak kurulamayacağını kanıtlamak HEP'in var oluş nede-
nidir. Emeğin gücünü savunan başka siyasal oluşumları bir araya
getirmek, demokrasinin kurulmasında öncülük etmek de emek-
çilerin oluşturduğu HEP'in görevi olacaktr.
DOĞU İLAÇ FABRİKASI A £
recherche
Un (urte) pharmocien pour assistef le
responsabte d'assurance cjualite.
Ce poste necessite:
-Une experience de pxoduction
d'au nnoins 2 ans,
-Des notlonsde G.M.P., G.L.P., ainsi
que des procedures de validation,
-Une tres bonne pfatique du
français et des connaissances en
anglais,
-Le goût du terrain et du travail en
equipe,
-D'etre libere des obligations
militaires.
Veuillez contacter Sabiha Gündüz
pour fixer un rendez-vous du tel.
132 20 00-3 Bgnes
Senin olaya muhalefet partileriyle ilerici yazarlardan başka
ses veren var mı? Askerin politikaya karışmayacağını pekâlâ
biliyordun. Senin görevin, beş yıldan beş yıla oy vermekti, o
kadar.
TURGUT ALPAGUT Em.Kur.Alb.
Adı, soyadıyla birlikte Murat Şeref Baba...
Bize sovadını kullanmak,'yaptığına göre da-
ha bir uygun geldi. Teğmen Baba, dört yıl as-
keri okulda, bir o kadar harp okulunda, bir
yıl kadar da sınıf okulunda eğitim gördü. Ba-
şarılı bir öğrenci olduğu sicil numarasmdan
da belli. Eğitim gördüğü toplam dokuz yılda
kendisine Atatürk devrimleri ile ilkelerinin iz-
leyicisi olacağı, Atatürk'ün gösterdiği yoldan
ayrılmayacağı ve bu konularda ödün verileme-
yeceği iyice öğretilmişti. Her yıl Mustafa Ke-
mal'in harp okuluna giriş töreninde numara-
sr okunduğunda 'aramızda
1
'diyedamarları şişe
şişe bağırmiştı.
Sağ ve sol akımtardan uzak durmak... Sos-
yalizm, komünizm ise sözü bile edilmeyecek
konulardı. Zaten okul kütüphanesinde bun-
lara ait kitap olmadığı gibi, okunmayacak ki-
taplar listeler halinde yayımlanmıştı. Hatta
okula gazete ve dergi sokmak bile talimatlar-
la sınırlanmıştı. Öğrenci Baba'nın okul yaşa-
mı saate, çalan boruya, derslerine ve her şe-
yin üzerinde disipline bağlanmış olup adeta
mekanikleşmişti. Belki spora bile zaman ayı-
ramıyor, sosyal yaşamında tiyatro, müzik, re-
sim gibi uğraşılar pek olamıyordu. İzin gün-
leri de sivil elbise giymesi, kız arkadaşlarıyia
gezmesi talimatlara bağlıydı.
Disiplin...
Dersleri dışında bazı merak ettiği konuları
öğrenmek, bu konuları öğretmenleriyle tartış-
ması pek olası değildi. Ama okumadan, öğ-
renmeden bir şeyin iyi ya da kötü olduğunu
ortaya çıkarmak da olası değildi.
En başta gelen disiplin, talimatlara ve ko-
mutanların verdikleri emirlere itiraz etmeden
itaat etmek demekti. Zaten her şeyi askerlik
icabı komutan bilirdi. Değişik komutanların
değişik tutumlan olabilirdi. Ama ast dediğin,
su örneği, döküldüğü kabın şeklini almayı be-
ceren olmalıydı. Bu kap bazen ince uzun, ba-
zen de geniş bir kap olsa da. Işte böyle genç
Teğmen Baba askerliğin inceliklerini öğrene-
meden sivil elbiselerini giyiverdi. Askerliğin
mantık dışında kendine öz mantığı vardır de-
nilir. Hiyerarşik kurallar vedüzen, askerliğin
işleyiş mekanizmasıydı. Örneğin 12 Eylül'de
komutanlar kendi aralarında anlaşıp karar
vermişler, geri kalanlar da askerlik gereği buna
uymuşlardı. Astın üstlere karşı tutumu tali-
matlarla belirlenmişti. Üstünden fazla bilen
ast, bildiğini hissettirmeyecekti. Astın üst kar-
şısında oturması, kalkması, el sıkması, konuş-
ması, sorulmadan fikrini söylemesi protokol-
lere aykırıydı. Ast, sorumluluğu lazla, yetki-
si az olan bir rütbeydi. İnisiyatif ancak silah-
lı kuvvetlere katılıştan 15-20 yıl sonra ya da
savaşta kullanılabilinen bir nesneydi. Teğmen
Baba, bunları iyice bilemeden gitti. İşlediği suç
gereği doğru dürüst üstlerini göremeden, sa-
vunması alınmadan kendini apar topar ordu
komutanının karşısında buldu. Sorulara, 'ha-
berim yok, benim adımı kullanmışlar' desey-
di... Galiba demedi ve onu doğrudan, önce as-
ker, sonra doktor olanlara devrettiler, arkası
malûm... . '
Çektiği telde belirttiği sorunlara gelince:
Genç Teğmen Baba ülkede enflasyon mil-
letin anasını ağlatmış, zamlar ve geçim derdi
bükülmedik bel bırakmamış. hayali ihracat-
çılar ortalığı soyup soğana çevirmiş, rüşvet
normal işler olmuş, Atatürk devrimleri rafta,
seçimlerde yüzde 21.80 oyu olan bir parti kendi
kendine cumhurbaşkam seçmiş, sana ne?..
Baksana etrafına. Cumhurbaşkam Çanka-
ya'ya çıkar çıkmaz ayağının tozuyla başlattı-
ğı davetlere kırk yıllık Zeki Müren ile gene kırk
yıllık erkeklikten kadın olan Bülent Ersoy'u
davet ederken koskoca silahlı kuvvetlerin
emekli subaylar derneğinin başkanmı davet et-
meyişine ne başkanın ne de emekli subayla-
rın sesi çıktı. Senin olaya muhalefet partile-
riyle ilerici yazarlardan başka s« veren var mı?
Askerin politikaya karışmayacağını pekâlâ bi-
liyordun. Senin göre\ in beş yıldan beş yıla oy
vermekti, o kadar. Baksana emekli olan kos-
koca kuvvet komutanı bile senin 'alışamadım'
dediğin yere genel sekreter oldu. Harbiye Or-
duevi yıllarca ANAP karargâhı gibi işledi; Pa-
patyalar da işin cabası... Nene gerek Teğmen
Baba, bunlarİa uğraşırsın? Acını içine atıp işi-
ne bakacaktın. Senin görevin sınırları bekle-
mek, icap ederse dövüşmek; geride kalanla-
rın birlik beraberlik içinde her türlü yaşam-
lannı sağlamak.
Şu telgrafı öyle çekmeseydin de, imam ha-
tip okulları iyi ki liselerden fazla, bu işi ya-
panların ömürlerine bereket, hayali ihracat-
çılar azıcık ileri gittiler, ama miliiyetçi kim-
seler sayesinde ihracat arttı, kara para aklan-
dı, bankalar döviz dolu, sayenizde itibarımı-
za diyecek yok. Piyasada ne ararsan var,
F-16'lar göklerimizin bekçisi, bütün olanlar
tam Atatürk devrimleri doğrultusunda. mer-
hum validenizın, mensubu olduğunuz Nakşi
hazretlerinin yanına gömülmesi bizi ne kadar
memnun etti bilemezsiniz, eh kararnameyi im-
zalayan Evren Paşa'mızdan da böyle bir dav-
ranış beklenirdi. Hele siz dinibütün cumhur-
başkanım. cuma günleri camilerde halkın için-
de kıldığmız namazlarla gönlumüzde taht kur-
dunuz. Keşke sizden evvelkiler de böyle olsay-
dı. Bazıları, don paça birlik denetlediğinizin
lafını ettiler, oysa kılığınız yaza göreydi... Ba-
kın bizim disiplin anlayışımız farklıdır. Ordu-
evlerine donpaça giremeyiz. Sizi çok sevdik-
lerinden cumhurbaşkanım ve de seferde baş-
komutanım arzeder ellerinizden öperim desey-
din, bugün Naim Süleymanoğlu gibi evlat edi-
nilir ya da rütben küçük olduğu için yaver yar-
dımcısı olurdun.
Bakma sen, Mustafa Kemal 'Hakikatleri
söylemekten korkmayın' demiş, ama bu lafı
galiba sivillere söyiemiş. Bursa Söylevi'nde ba-
zı şeyler söylemiş, ama seni ilgilendirmez. İş-
te böyle Tegme6 Baba, biz-de senin gibi genç
subayken yaşlı bir komutanımız, "Oğlum si-
lahlı kuvvetler dört ayaklı masaya benzer, üç
ayağı ceza bir ayağı ihtardır, mükâfat yoktur"
demişti. Sen de 21 Mayısçı harbiyelilere ben-
zedin. Ama yılma, bak bugün onlar ne du-
rumdalar ve neredeler? Zamanında onları ve-
rin elime gerisine karışmayın diyen, parti ku-
rarken Celal Bayar'ın elini öpen Turgut Sunalp
Paşa yıldönümü gecelerinden, toplantıların-
dan ve masalanndan hiç eksik olmuyor.
1944 yılında Karaköse'de (o zaman orduev-
lerine 'mahfel' denirdi), kendisine tokat atan
bir üst subaya aynen karşılık veren bir süvari
teğmeni vardı. Adı, rahmetli Sabahattin Se-
lek. Sonradan Anadolu İhtilali yapıtıyla ölüm-
süzlere kanştı. 1936 yılında topçu okulunda
saç isyanı diye adlandırılan olayı Atatürk ken-
disine yaraşır büyüklüğüyle halletmişti.
1960'ın 21 Mayısı'nda yürüyen Harpokulu öğ-
rencileri cezalandırılsaydı, bugün silahlı kuv-
vellerin en güzide elemanları yok olmuştu.
Sonuç
Düzence (disiplin), uygulanışına ve anlayn-
şa göre çeşitlenir. İçinde bulunulan ortam, özel
durumlar azıcık hoşgörürlüğü gerektirmekte-
dir. Kaskatı uygulamaların iyi sonuç verme-
diği, uzun yılların deneyimleriyle saptanmış-
tır. Disiplin tatbikatlarının en büyük yardım-
cısı psikolojidir.
Bilgin Erasmus, Deliliğe Övgü adlı yapıtın-
da 'Delilik olmasaydı gençliğin ne tadı olur-
du? Nitekim gençliğin adına delikanlılık de-
miyor muyuz?' demiş...
Teğmen Baba'nın askerlik kısmeti bu kadar-
mış. Inşallah sen de günün birinde devr-i
Özal'ın Türkiye'yi nasıl kalkındırdığını yazar-
sın. Bizlere gelince, senin alışamadığına
1980'den beri alışamadık. Yeni yaşamında ba-
şanlar dileğiyle...
MAVİ DÜNYA'YA GÖNÜL VERENLER...
Sadun BORO'nun
Karadeniz gezisi:
TRABZON'DAN
HOPA'YA...
HAZİRAN 1990*" SAYI;73
"Denizde ve Evinizde"
Ceiçı: Ap
1
0 * İ393I0'
ALİAĞA KURTULDU MI
KURTULMADI MI?
Bir olay.bir konu:
DLREĞİMİZ KIRILIRSAİ
NE YAPALIM:..
1.KEMER-ALANYA-
GİRNE RALLİSİ VE
UNUTULMAYANLAR.JCE
VVindsurf:
SÖRFTE SÜRAT
KIRK HARAMILER
TÜRKİYE'DE HOLDİNGLER
Hangi alanlara egemenler?
Tekelleşmeleri ne boyutta?
Nasıl kurulup, nasıl büyüdüler?
Yurtdışı bağlantıları nelerdir?...
MUSTAFA SÖNMEZ'İN KİTABINOA
1990"a dek yenilenen verilerle 4. baskı çıktı!
ARKADAŞ YAYINEVİ: Mithatpaşa Cad. 28 Yenişehir-ANK.
Tel: 134 46 24 (4 hat) Fax: 134 38 52
ÎNOİLTERE'DE
İNOİLİZCE
Türk VG ingiliz Ögretmenler
gözetim ve rehberliginde
1 2 - 1 7 yaş grubu için
4 hafta £ 730
Hareket 14 Temmuz
Transferler, aile yanında tam
panslyon konaklama.
haftada 15 ders ingilizce.
Sosyal ve sportif aktiviteler,
yarım ve tam günlük geziler.
katılım sertifıkası fiyata
dahilı
DÜZELTME- Sosyalistlerın
birlik girifimi KADIKÖY irtibal
Tel: Hasan Hayri A lkan-346 04 56
144100 no.lu pasaportumu
kaybettim. Hükümsüzdür.
HÜSEYİN UZUNDAĞ
KİRALIK
ŞARKÖY'de
Deniz kenarında, mobilyalı yazlık
159 46 81
PENCERE
Güneydoğu'da Çözüm!
PKK, Şırnak'ın Çevrimli köyüne gece baskını düzenledi. 12'si
çocuk, 7'si kadın, 27ÖIÜ. SHP lideri inönü kanlı olayı niteledi:
'— İnsanhk suçu!"
Demirel de soruyor:
— Daha kaç kişi ölecek?"
Uğur Mumcu'nun dün köşesinde verdiği sayılara göre 1984
yılındaki Eruh baskınından bu yana Güneydoğu'daki çatışma-
larda toplam ölü sayısı 1771...
— Peki daha kaç kişi ölecek?
Başbakan ve bakanlar. koruma görevlilerinin güvenceleh altın-
da yaşıyorlar, Bir devlet büyüğü Güneydoğu'ya gittiğinde oiağa-
nüstü güvenlik önlemleri alınır. Sonra köy halkı, çoluk çocuk, de-
de, torun, kadın, kız, toptan öldürûldü mü televizyona çıkılır
"— Kanları yerde kalmayacak..."
Demeç birkac dakika içinde unutulur ve Güneydoğu'da, ta
uzakta, unutulmuş bir köyde ölüm korkusu içinde yaşam sür-
dürülür.
"Peki daha kaç kişi ölecek?"
Önemli kişiler, görevliler, resmiler, siviller, üniformalılar, uzman-
lar elbette Güneydoğu sorunu üzerinde çalışıyorlar, konuyu in-
celeyip irdeliyorlar, çok boyutlu olduğunu söylüyorlar:
— Sorunun ekonomik, sosyal, politik, etnik, moralyönleri var..
— Ya!..
— Güneydoğu sorunu ile birlikte yaşamaya alışmak gerekir...
— Ya! .
— Batı'da emsalleri ve benzerleri eksik değil; oralarda da ko-
layca basa çıkamıyorlar..
— Ya!..
— Cumhuriyetin ilk yıllarından beri başkaldırmalar olmuş; eski
bir sorun, kökleri derine iniyor...
— Ya!..
Laf çok...
Ancak iş çözüme gelince önemli kişiler ağız birliği etmiş gibi
diyorlar ki:
— Şu sırada çözüm için atılacak her adım, terörcülere ödün
gibi yorumlanabilir...
ANAP yönetiminde çoğu kişi belki farkında değildir; amadünya
dönüyor; her sabah bir başka doğaya gözlerimizi açıyoruz; düş
ile gerçek sanki birbirine karışıyor ve kısa bir süre önce soydaş-
larımızı insanlığa aykırı baskılar altına alan Bulgaristan'da ne-
ler oluyor?
Soruya yanıt verebilmek için dünkü gazetelerin manşetlerine
bir göz atmak yeterlidir
Hürriyet — "Bulgaristan'da Türk gerçeği!.."
Tercüman — "Soydaşlanmızın zaferü..."
Cumhuriyet — "Soydaşa 12 sandalye!.."
Sabah — "Türkler memnun..."
Başlıkların altındaki haberin özeti ilginç: "Bulgaristan seçim-
lerinin ilk turunda Türklerin kurduğu Hak ve Özgürtükler Hareketi'
ilk belirlemelere göre oylann yüzde 6'sını aJdı; 12 sandalye ka-
zandı."
Sofya, daha dün Jivkov yönetiminde Türklere baskı yapıyor-
du; yüz binlerce soydaşımız adları zorla değiştirilmesin diye yol-
lara dökülmüştü. "Zorunlu göç" sınır kapılarımıza sığmıyordu.
Bulgaristan'da yaşayan Türkler bir tehlike gibi görülüyor; düş-
man sayılıyordu. Ancak birden bire Doğu Avrupa'da Balkanlar'a
kadar öyle bir dönüşüm gerçekleşti ki komünist ülkelerin tümün-
de demokrasi benımsendı. Hem de Türkiye'deki gibi Filipin usulü
ya da göstermelik değil, tam demokrasi gündeme girdi.
Bulgaristan'daki seçimlerde ilk turda Türkler 9 sandalye ka-
zandı...
Yunanistan'da iki... ^
Dünya değişiyor.
Değişen dünyada silahla, zorbahkla, katliamla, insanhk suçuy-
la, cinayetle, terörle bir yere gidilemeyeceği gerçeği daha belir-
gin biçimde ortaya çıkacak; Türkiye bu gerçeği bir an önce be-
nimseyip değerlendirmeli... PKK'ya vurulacak en öldûrücü dar-
be, Güneydoğu'yu da kapsayacak gerçek bir demokrasinin Türki-
ye'de işlerliğe kavuşturulmasıdır.
Çağdaş bir yönetim ülke halkına ya da halkın bir bölümüne
güvensizlikle yaklaşamaz; Ankara artık zaman aşımına uğramış
kuşkuları ve yöntemleri bir yana bırakmalıdır.
Terörü yok etmek için kullanılacak en iyi silahın Kalaşnikof ya
da benzerleri değil, demokrasi olduğunu keşfettiğimiz gün, Gü-
neydoğu sorunu çözümlenecektir.
BILKENT UNIVERSITESİ
MÜZİK VE SAHNE SANATLARI
FAKÜLTESİ
MÜZİK HAZIRLIK OKULU
ORTAOKUL VE LİSE DEVRELERİNE
(Teon-Kompozısyon. Piyano Yaylı-Nefeslı Çal-
gılar. Şan-Koro Sanat Dalları ilk ve ılen sınıflarına)
ÖZELYETENEK-
BURS SINAVIYLA
(Yatılı - Gündüzlü)
ÖĞRENCİ AUNACAKTIR
• Aday kayıtları 18-22 Haziran 1990 tarihleri
arasında yapılacaktır.
• Posta ile kayıt yapılabilir.
• iki aşamalı kabul sınavları 25-28 Haziran
1990 tarihleri arasmdadır.
ADAY KAYDI İÇİN GEREKLİ BELGELER:
• İki adet fotoğraf
• Nüfus hüviyet cüzdanı örneği
• Başvuru dilekçesi
• Öğrenim durumu belgesi
DANIŞMA - ADAY KAYDI:
Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları
Fakültesi 25. Blok
P.K. 8 06572 Maltepe-Ankara
Tel: (4) 266 41 38
Değerli arkadaşımız, dost insan
Ecz.
MEHMET ALİ ÇETİN'i
elim bir trafik kazasında kaybettik. Acımız
sonsuzdur. Kederli ailesine ve dostlanna başsağlığı
dileriz.
İSTANBUL ECZACI ODASI, İZMtR ECZAO
ODASI. GAZİANTEP ECZACI ODASI,
SAKARYA ECZACI ODASI, BURSA ECZACI
ODASI. ANTALYA ECZACI ODASI,
TRABZON ECZACI ODASI
Ablde-I Hürrlyet C. Yonca Ap.
No. 262Kat4D. 12
60270 Şlfll / Ittanbul
Tel: 147 44Ö8- 148 43 57
•ox & Telesekfeter: 131 29 42
MUKADDER BOZKAYA
ile
Üsküdar
İDRİS ADİL
nişanlandılar.
12.6.1990