Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/16 DIŞ HABERLER 13 HAZİRAN 1990
MOSKOVA
Rusya Federasyonu egemenlik ilan ettiRusya Federasyonu Cumhuriyeti Kongresi dün 13'e karşı
907 oyla egemenlik kararı aldı. Boris Yeltsin
oylamadan önce yaptığı konuşmada "Bu kararı
bugün kabul edin ki 12 haziran Rusya'nm bağımsızlık
günü olsun" dedi. Gorbaçov, birleşik Almanya için
Varşova Paktı ve NATO üyeliği önerdi.
Dış Haberler Servisi — Sovyetler Birli-
ği'nin en büyiik cumhuriyeti olan Rusya Fe-
derasyonu dün egemenliğini ilan etti.
SSCB'ye ilişkin diğer bir gelişmede Baş-
kan Gorbaçov, Sovyet Parlamentosu'na
(Yüksek Sovyet) Washington zirvesi hak-
kında bilgi vererek birleşik AJmanya'nın
hem NATO hem de Varşova Parktı'na üye
olması gerektiğini savundu.
Rusya Federasyonu kongresi tarafından
dün alınan egemenlik kararı, cumhuriyetin
merkezi hükümetle bağlarını önemli ölçü-
de koparması anlamına geliyor. Egemen-
lik ilanı kararı 13'e karşı 907 oyla alındı.
AP'ye göre Rusya Federasyonu Devlet Baş-
kanı Boris Yeltsin oylamadan önce yaptığı
konuşmada "Bu karan bugün kabul edin
ki 12 haziran Rusya'nın bağımsızlık günü
olsun" dedi.
Ancak Kongre üyeleri egemenlik ilanının,
bağımsızlık ilanı anlamına gelmediğini vur-
guladılar.
Hükümranlık bildirisinde, Rusya Fede-
rasyonu'nun, "Sovyeller Birligi Anayasa-
sı'nda var olan hükümler çerçevesinde",
Sovyetler Birliği'nden aynlmak hakkını da
saklı tuttuğu ilan edildi.
Söz konusu bildirinin taslağı geçen haf-
ta kabul edilmiş, ancak bazı maddelerin ye-
niden yazunı için taslak, komısyonlarda göz-
den geçirilmişti. AA'nın haberine göre hü-
kümranlık bildirisinde, Rusya Federasyo-
nu'ndaki "Her türlü siyasi ve demokratik
kitle örgütünün, anayasaya aykın faaliyette
bulunmadığı sürece", toplumun yönetimine
kaulabileceği vurgulanarak Rusya Federas-
yonu'ndaki çok partili sisternin güvencesi
de yaratılmış oldu.
Bildiride, Rusya Federasyonu'nun,
SSCB'deki cumhuriyetlerarası ve etnik ça-
tışmaları engeüemek için her türlü çabayı
göstereceği belirtilmekle birhkte, Rusya Fe-
derasyonu organlannın, cumhuriyet halkı-
nın çıkarlarını her şeyin üzerinde tutacağı
vurgulaitdı.
Gorbaçov, bilgi verdi
Başkan Gorbaçov, bu göreve seçildiğin-
den beri ilk kez başvurulan bir uygulamay-
la, SSCB'nin sürekli parlamentosu Yüksek
Sovyet'e, ABD Başkanı George Bush ile
yaptığı Washington zirvesi ve öteki dış po-
litika gelişmeleri hakkmda bilgi verirken
milletvekillerinin sorularını da yanıtladı.
Gorbaçov, yaklaşık iki saat süren açık-
lamalarında, ABD Başkanı Bush'la yaptı-
ğı görüşmelerin aynntılı bir dökümünü ve-
rirken imzalanan silahsızlanma anlaşmala-
rının getireceği askeri indirimler konusun-
da bilgi verdi. Iki Alman devletinin birleş-
mesi konusundaki göruşlerini de açıklayan
Gorbaçov, şu anda var olan iki Alman dev-
letinin de bağlı oldukları ittifaklara karşı
sorumluluklannı yerine getirmeleri gerek-
tiğini, birleşik Alman devletinin ise her iki
ittifaka da "ortak üye" olması gerektiğini
savundu.
Sovyet lideri, bunun için Varşova Pak-
tı'nın başlattığı süreç sonucunda gerçekleş-
tirmeyi amaçladığı gibi NATO'nun da as-
keri bir örgütten siyasi bir örgüte dönüş-
mesi gerektiğini kaydetti. Bir milletvekili,
Gorbaçov'a, Fransa Cumhurbaşkanı Fran-
çois Mitterrand'la yaptığı görüşmelerden
sonra düzenlediği basın toplantısında, bir-
leşik Alman Devleti'nin, "Fransa gibi",
NATO'nun askeri kanadının dışında, an-
ÇEKOSLOVAKYA
Kemerleri sıkma politikası başlıyorTanm ürünlerine sağlanan subvansiyonlar kesiliyor.
Yılsonuna doğru fiyatlar piyasa mekanizmasının işleyişine
bırakılacak. Vaclav Havel, yeni hükümeti kurma görevini
Marian Calfa'ya verdi.
NİLGÜN CERRAHOĞLU
PRAG — Çekoslovakya Devlet Başka-
nı Vaclav Havel, Başbakan Marian CahVyı
yeni hükümeti kurmakla görevlendirdi.
Devlet Başkanüğı Sözcüsü, Calfa'nın ya-
rın hükümetin istifasını sunmasının ve ye-
ni hükümeti kurma çalışmalanna başlama-
sının beklendiğini açıkladı. Geçen ocak
ayında Sivil Forura'a geçen KP'li teknok-
rat Calfa'ya bu görevin verilmesi önceden
bekleniyordu. 44 yaşındaki Calfa özellikle
Hıristiyan Demokratlar'ın da yer alacağı
bir kabineyi oluşturmak için temaslarda bu-
lunacak. Kasımdaki halk ayaklanması sı-
rasında KP'yi iktidardan uzaklaştıran
Merkez-sol Sivil Forum, ilk hür seçimler-
den ikinci parti olarak çıkan KP ile koalis-
yonu kabul etmiyor.
Bir zamanlar ChurchiN'in yapmış oldu-
ğu gibi Çeklere şimdılik ancak "kan, ter ve
gözyaşı" vaat eden "Sivil Forum", (300
sandalyeden 169'una sahip çıkan) ezici za-
ferden sonra (seçim öncesinde hazırlanan)
ekonomik ve anayasal reform paketini açık-
lamaya hazırlanıyor. Bu reformların so-
rumluluğunu tek başına üzerine almak is-
temeyen "Fomm", Hıristiyan Demokrat-
larla ortak bir koalisyon hükümeti kurmak
amacıyla temaslarını sürdürüyor. Her şe-
kilde kurulacak hükümetin başlıca siyasi
hedefi uzun dönemde Avrupa Topluluğu'-
na katılmak olarak belirleniyor. Sokakta^
ki adamdan hükümet çevrelerinde temas
kurduğumuz politikacılara dek herkes, Çe-
koslovakya'nın er veya geç AT'ye üye ola-
cağından emin görünüyor. Yüksek düzeyli
bir hükümet görevlisinin sözleriyle "on yıl
içinde Çekoslovakya AT tarafından üyeli-
ğe davet edildiginde, kendisini hazırlıklı
bulmak" istiyor. Ufuktaki AT üyeliği eko-
nomik reformların gerektireceği büyük öz-
verüere katlanmayı kolaylaştıracak psiko-
lojik bir faktör olarak görülüyor.
Hükümetin açıklanmasının ardından 9
temmuzda tanm maddelerine verilen sub-
vansiyonlann kesilmesi planlanıyor. Bu ön-
lemin derhal fiyatlar üzerinde yüzde 30'luk
bir artış yaratması bekleniyor. Bu artış ilk
aşamada-ekmek, siit ve domuz eti gibi te-
mel tüketim maddelerine yansıtılmayacak.
Fakat yıl sonuna doğru tanm ve yiyecek
maddelerinin fiyatları da pazar mekanizma-
sının işleyişine bırakılacak. Kiralara ve ya-
kıta verilen devlet desteği de yavaş yavaş
kalkacak. Bu, devlet bütçesinin üzerinde
300 mılyar kuronluk bir yükün kalkmasını
önleyecek.
"Sivil Forum" içinde ekonomik reform-
lar konusunda açığa çıkan bir mücadele
var. Çok geniş bir siyasi yelpaze oluşturan
bir grup, acı ilacın sulandırılmadan hemen
yutulmasını istiyor. Diğer bir grup da re-
formların alıştıra alıştıra aşamalı bir şekil-
de yapılmasından yana.
Yeni hükümet kurulacak özel şirketlere
azami özgürlük taruyacak. Bankacüik ve fi-
nans sektörlerinde belli başlı Amerikan ve
Avrupa bankaları şimdiden devreye girmiş
bile. Bu sektörün en kısa süre içinde özel-
leştirilen ya da yeni doğan özel şirketleri he-
men fınanse edecek bir rekabet gücüne ve
modern yapıya ulaşması şart koşuluyor.
Öncelik verilen yeni yatırım alanları tele-
komünikasyon, ulaşım altyapısı, turizm ve
hizmel sektörü olarak sıralanıyor.
En büyük sorunlardan biri ise enerji sek-
töründe rastlanıyor. Devrime dek Çek ağır
sanayiinin temelini Sovyet enerjisi oluştu-
ruyordu. Sovyetler Birliği'nden "siyasi
fiyatlarla" enerjisini temin eden Çekoslo-
vakya bu alanda Sovyetler Birliği'ne tama-
men bağımlıydı. Şimdi bu bağımlılıktan
kurtulmak isteyen ve Sovyetler'le ticareti-
ni artık ekonomisi için çok değerli olan dö-
vizle yapan Çekoslovakya, enerji kaynak-
lannı çeşitlendirmek istiyor.
Yeni hükümetin öncelikle heaefleri ara-
sında kuronun konvertibilitesini sağlamak
da var. Bunun için kuronun yakın gelecek
içindeki devalüasyonu kaçınılmaz görünü-
yor. Doğu Bloku'nun, Doğu Almanya'dan
sonra refah düzeyi en yüksek ülkesi olarak
tanınan Çekoslovakya'da bu "paketin"
halk üzerindeki olumsuz etkisinden çok
korkuluyor. Çoğu kent dışında küçük bir
hafta sonu evi "Daca" ve araba sahibi
olan, işsizliğin ne olduğunu bilmeyen Çek-
ler şimdi Polonya'daki gibi acıraasız bir ke-
merleri sıkma süreci yaşayacaklar. Önü-
müzdeki iki-üç yıl, özellikle alt gelir sınıf-
ları için -ki Çekoslovakya'da bariz bir sı-
nıf farklılığı var- çok güç geçecek. İlk ay-
larda bu gelir gruplannın maaşlarına ufak
bir ikramiye eklenecek.
Bir hükümet yetkilisinin sözleriyle Çekos-
lovakya kendisini içinde yaşadığı "Türk
ekonomisinden kurtaracak". "Biz", diyor
söz konusu yetkili "Çekoslovakya'da ha-
rap bir durumda olan bir ekonomiyi tanım-
lamak için 'T rk ekonomisi' deyimini kul-
lanmz. Ama galiba artık bu tanım gerçek-
leri yansıtmıyor."
cak siyasi kanadına dahil üye olmasının ka-
bul edilebileceğini söylediğini hatırlatarak,
hâlâ bu görüşü koruyup korumadığını sor-
du.
Sovyet lideri " o çözüm hikâye" şeklin-
de başladığı yanıtında, Fransa'nın NATO'-
nun ortak askeri komutanlığımn yapısı dı-
şında olmasına karşın, kuvvetlerinin genel
NATO kuvvetleri içinde sayıldığmı belirte-
rek Almanya için böyle bir çözümü benim-
seyemeyeceklerini bildirdi. '
Kohl'ün önerisi
Federal Almanya Başbakanı Hehnut
Kohl'ün, Sovyetler Birliği'nin, birleşik Al-
manya'mn NATO üyesi olmasına ilişkin
muhalefetini yumuşatabilmek için NATO
ve Varşova Paktlan arasında bir "Saldır-
mazlık anlaşması imzalanması" seçeneği
üzerinde durduğu bildirildi.
Reuters'in Bonn hükümetine yakın kay-
naklara dayanarak verdiği habere göre bu
seçenek, "Sovyetler'i yaüştırmaya" yöne-
lik olarak gündemde tutuluyor.
Birleşik Almanya'nın NATO üyeliği ko-
nusu, Doğu-Batı görüşmelerinden en büyük
açmazlardan birini oluşturuyor.
SSCB, iki pakt arasında bir saldırmaz-
lık antlaşması imzalanması için daha önce
çağrıda bulunmuştu.
Gorbi'nin Baltık zirvesi
Mihail Gorbaçov, ülkenin federatif ya-
pısını yenilemek amacıyla alınacak önlem-
İeri görüşmek amacıyla düzenlenen 'Fede-
rasyon Konseyj' toplantısından sonra,
SSCB'den aynlma kararlarını açıklamış
olan üç Baltık cumhuriyetinin liderini ka-
bul etti.
Sovyet televizyonunun haberine göre,
Gorbaçov ve SSCB Başbakanı Nikotay Rij-
kov, dün akşam, Federasyon Konseyi top-
lantısının sona ermesinden sonra, Estonya
Devlet Başkanı Arnold Ruitel, Letonya
Devlet Başkanı Anatoli Gorbunov ve Lit-
vanya Devlet Başkanı Vitautas Landsber-
gis'le bir araya geldiler.
Sovyet TV'si Kremlin'de yapılan bu gö-
rüşmenin sonuçlanyla ilgili olarak herhangi
bir bilgi vermedi.
HABERLERİN DEVAMI
Doğu Avrupa'da Seçim ve Ekonomi
(Baştarafı 1. Sayfada)
lerde hile yapıldığını iddia ediyor.
Ancak yabancı gözlemciler, seçim sonuç-
larını etkileyecek bir yolsuzluk yapılmadığı-
nı ve seçimlerin adil geçtiğini belirtiyorlar.
Bu iki seçimle birlikte Romanya'da bir ay
kadar önce yapılan ve Ulusal Kurtuluş Cep-
hesi'nin kazandığı seçime bakıldığında, or-
tak bir gözlemde bulunulabilir mi?
Bu soruya şöyle bir karşılık verilebilir: Kit-
leler oyfarını sandığa atarken, radikal yakla-
şımlar yerine daha dengeli bir çizgiyi, bir ba-
kıma orta yolu yeğlemişlerdir.
Romanya'da Ulusal Cephe'nin yetkilileri
arasında gerçi Çavuşesku döneminde görev
almış eski komünistler bulunuyor; ama bun-
lar artık çoğulcu demokrasiyi vepiyasa eko-
nomisini benimsediklerini söylüyorlar. Bu
arada altını özellikle çizdikleri bir nokta var:
Piyasaya aşamalı geçişle yabancı sermaye-
ye temkinli açılış...
Bu iki açıdan Romanya'daki öteki partiler
daha radikal bir çizgi izlenmesini savunuyor-
iar.
Çekoslovakya'da Komünist Parti'nin prog-
ramı da gerçekte diğer partilerden farklı de-
ğil. Komünistler de çoğulcu demokratik sis-
temi ve piyasaya açılmayı kabul etmişlerdir.
Ancak Romanya'daki Ulusal Kurtuluş Cep-
hesi gibi Çekoslovakya komünistleri de pi-
yasaya aşamalı geçişten ve daha dengeli bir
özelleştirme programından yana. Buna kar-
şılık Hıristiyan Demokratlar, Polonya'dakine
benzer bir şok tedavisi ile kapitalizme hızla
geçilmesini savunuyorlar. Sivil Forum'u ik-
tidara getiren Çekoslovak halkı, Hıristiyan
Demokratlar'dan çok komünistlerin denge-
ci sesine kulak verdiğini göstermiştir.
Bulgaristan'da ise Sosyalist Parti, yani es-
ki komünistler, ülkenin en iyi örgütlenmiş, en
deneyimli partisidir. Geçmişe dönük olarak
özeleştirisini yapmış, çoğulcu demokratik
sistemi benimsemiş ve ekonomide piyasa
mekanizmalarını kabul etmiştir.
Ama aynı zamanda, halkın geleneksel ola-
rak alışmış olduğu sosyal güvenlik politika-
larını ihmal etmeyeceğini ve kitleleri tama-
men piyasanın "kaprisleri"ne terk etmeye-
ceğini vurgulamıştır. Bulgar sosyalistlerinin
bu tutumunun seçim sandığında büyük fark-
la onay gördüğü söylenebilir.
Tarihin yeniden yazıldığı Doğu Avrupa ül-
kelerinde, seçim sandığından çıkan sonuç-
larla ilgili geleceğe dönük iddialı öngörüler-
de bulunmak yanıltıcı olabilir. Ama bir nok-
tanın altını çizmek zor değil:
Bu ülkeler henüz işin çok başındadır. 1989
devriminin heyecanı yatıştıkça gerçekler gö-
rülmeye başlanmıştır. Çoğulcu siyasal yapı-
ya geçişte daha az zorlanmalarına karşılık,
merkezi plana dayalı komuta ekonomisinden
piyasaya geçişte büyük güçlükler söz konu-
sudur.
Bu açıdan Doğu Avrupa ülkelerinde iki
farklı çizgi belirginleşiyor. Biri, Polonya'nın
izlemekte olduğu politıkadır ki, pazar ekono-
misine balıklama atlama diye özetlenebilir.
Öteki ülkelenn izledikleri çizgiyse, şok yön-
temi yerine aşamalı ve ölçülü geçiştir (Sov-
yet lideri Gorbaçov da bunu benimsediğini
açıkladı.)
Her iki çizginin, farklı şiddetlerde olsa bi-
le ortak bir yanı var: Büyüyen işsizlik ve tır-
manışa geçen enflasyon...
Bu iki büyük sorunla ilgili gelişmelerin, bir
yerde, Doğu Avrupa ülkelerindeki yeni de-
mokrasılerin yazgısını etkileyeceği söylene-
bilir.
Orly'den Sııriye sonunlu NEW YORKTAN
SOFYA'DAN IZLENIMLER
Muhalefet mumları yine yaktı
SOFYA (Cumhuriyet) — Geçen
yılın 10 kasını günü başkent Sof-
ya'nın ünlü Aleksandr Nevski
Meydanı, ülkenin önemli bir dö-
nüm noktası olarak kabul edilen
ünlü "mumlu gösterilere" tanık
olmuştu. Muhalefetin sesinin ilk
kez böylesine cesurca çıktığı bu
sembol gösterinin fotoğrafları,
muhalefet tarafından seçim ka-
mpanyası için hazırlanan afiş ve
takvirrrlerde malzeme olarak kul-
lanıldı.
Aleksandr Nevski Meydanı'nı
dolduran onbinlerce kişi, önceki
g'ece yine aynı görüntüler içinde
buradan yaklasık 200 metre öte-
de, bu kez 9 Eylül Meydaru'nda,
Georgi Dimitrov'un mozolesinin
önünde "mumlan" yine yaktı...
Muhalefet, adeta bir alamet-i
farika haline getirdiği mumlarım
yaktığı saatlerde başkent Sofya
1
nın caddelerinde klakson sesinden
ve "Se De Se" (Muhalefetin De-
mokratik Güçler Birliği hareketi
CDCnin Bulgarca baş harfleri)
sloganlarından inliyordu.
Bu meydanm birkaç yüz metre
ötesindeki Sofya Üniversitesi de
Mr grup öğrenci tarafından işgal
ediliyordu. Öğrencfler sanki yıllar-
drr bugünleri bekliyormuşçasına
son derece profesyonel işgalci' ta-
yırlar içinde anfileri doldurmuş,
"çevre güvenliğini sağlamış", et-
raftan gelen desteği kanalize etme-
ye calışıyorlardı. ıçeride kalacak-
ları sürcvi göz önünde tutarak ay-
ran, kuru köfle ve sosisten oluşan
'kıta yiikü erzak'larını da ihmal
etmemişlerdi.
"Bu bizim ilk eylemimiz, ama
bugüne dek biriken dertlcrin bir
patlaması. Oemokrasi istiyoruz...
Seçim yaptılar, baştan sona hile-
li. Komünistler gitmek islemiyor
başımızdan" diye boşalıyor genç
filoloji öğrencisi Tanya. Başlanna
neler gelebileceğini kestirdiklerini,
ama korkunun ecele faydası olma-
dığını da bildiklerini söyleyen ta-
rih öğrencisi Todor da "Babn" di-
»ordu, "Özerk üniversile istiyoruz.
Sofya ayakta
(Baftaraft 1. Sayfada)
riduki Üniversîtesi'nde önceki ge-
ce bir grup öğrenci tarafından
başlatılan ve birkaç saat içinde
yüzlerce kişinin katılımıyla işga-
le dönüşen eylemin, şu anda 3 bin
öğrenci tarafındansürdürüldüğü
açıklandı. Sofya'daki Seçimleri
İzleme Basın Merkezi'nde bir
toplantı düzenleyen öğrenci lider-
leri, isteklerini şu şekilde açıkla-
dılar:
"Secimlerin sonuçlan tam ola-
rak hemen açıklanmalı ve hemen
her yerde yapıldığını bildiğimiz hi-
le ve baskı uygulamaian açıklan-
malı. Bunlar yapılana dek, önce-
likle 3 gün süreli olarak başlatü-
gımız işgal ve boykot eylentini da-
ha da uzatacağız."
Güvenlik kuvvetlerinin ise şu
ana dek eylemcilere müdahale et-
mediği gözlenirken, öğrenciler
üniversiteye geliş gidişteki ana
caddeferi, barikatlarla trafiğe ka-
padılar. Güvenlikten sorumlu mi-
Hs kuvvetlerinin üniversite çevre-
sine çok fazla yaklaşmadıkları,
ancak çevre yoUarda hazır durum-
da bekletildikleri görülüyor. Öğ-
renciler, anayasa gereği polisin
üniversiteye giremeyeceğini, ancak
bir müdahale olursa da direnecek-
lerini belirtiyorlar.
Bu arada, ülkenin dört bir ya-
nında seçim gününden bu yana
Bize verdikleri eğitirnin kalitesi-
nin, Batılı standartlara yükseltil-
mesini istiyoruz. Bizim diploma-
ları dışanda kimse takmıyor. Bir
yığın ezbere dayalı bilgi dolduru-
yoriar kafamıza. Kitap yok, pra-
tik yok..."
gerginleşen dunımu değerlendir-
mek ve olaylara ilişkin bilgi ver-
mek amacıyla Sofya'daki basın
merkezinde bir toplantı düzenle-
yen Içişleri Bakanlığı ve Emniyet
MOdürlüğü yetkilileri, "kanun ve
düzenin bozulmasına iân verilme-
yecegine" dikkat çektiler.
Sofya Emniyet Müdürü Gene-
ral Verban Rosinov da bölgeleıe
ilişkin teker teker bilgi verirken,
Türklerin yoğun olarak yaşadığı
Kırcaali, Razgrad, Sumnu gibi yö-
relerde de durumun "nispeten sa-
kin olduğunu" anlattı.
Kesin sonuçlar
Seçimlerde ilk turda parlamen-
toya girmesi kesinleşen 9 Hak ve
Özgürlükler Hareketi adayının
isimleri dün öğleden sonra Yük-
sek Seçim Kurulu tarafından açık-
landı. Adaylann adları şöyle:
Milan Ulyanov, Denis Kumo-
nov, Ogiyan Misbev, tbrahim Ta-
larlı, Yulyan Efraimov, Yaşar
Bekirov, Bahri Ömerov, Hasan
Hasanov, Ahmet Doğan.
Şu ana kadar yapılan değerlen-
dirmeler sonucu ilk turda seçimi
kazanan adaylardan 116'sı belli
oldu. Buna göre partilerin sandal-
yeleri şöyle dağıldı:
Bulgaristan Sosyalist Partisi
(72), Demokratik Güçler Birliği
(32), Hak ve özgürlükler Hareke-
ti (9), Bağımsız (3).
(Baştarafı 1. Sayfada)
yakıyor. Derin bir nefes çektikten
sonra şu yanıtı veriyor:
"Varujan Garbisyan yönetimin-
deki hiicre en fazla on kisilikti. tç-
lerinden on kadart 'tehlikeli' şa-
nıs sayılıyor ve yakından izleniyor-
du. Ancak aldığımız kesin emir,
takibi yoğunlaştırmamak ve izlen-
diklerini fark edecekleri noktayı
aşmamaktı. 7-8 aydan beri hepsi-
ni büiyorduk. Nerede kaldıklan,
kimlerie görüştükleri artık izleyen
görevli arakadaşlar için günlük
nıtine dönüşmüştü. Bu işin ken-
disi için tehlikeli hale gelmeye baş-
ladıgını hisseden köstebegimiz
'Vulcain' ikide bir 'neden bunlan
totuklamıyorsunuz' diyordu. Kı-
sacası 7 kişinin ölumü 60 kişinin
yaralanmasına yol açan suikastı
engelleyebilirdik."
Konuşmasım yarıda keserek
1985'te ağır ceza mahkemesinde
görülen Orly duruşmasında uz-
man tanık sıfatıyla konuşan eski
DST (Fransız Karşı Casusluk ör-
gütü) Müdür Muavıni Jean Bak-
ruti'ru'n sözlerini hatırlattım.
DST temsilcisi mahkemede,
ASALA militanlannın izlendiği-
ni ancak yakalandıklan takdirde
yargıcın kendilerini birkaç gün
sonra serbest bırakmak zorunda
kalacağını, takibe devam gerekçesi
olarak ileri sürmüştü.
BURDAN — Ben amirlerime,
içlerinden bir ikisinin bizim için
çalışır hale getirilmesi için girişim-
de bulunmayı önerdim. Kesinlik-
le yasakladılar. Başka bir deyişle
telefon konuşmalarını dinlemek
dışında tam olarak ne yaptıkları-
nı bilmiyorduk. Ama gene de si-
lahlı saldınya dönük işler yaptık-
larını, politik yönü ağır basan mi-
litanlar olmadıklannı biliyorduk.
Normal koşullarda suç işlemele-
rini beklemeden tutuklanmaları
yoluna gitmemiz gerekiyordu.
— Servisiniz, ASALA'mn Fran-
sa'da büyük çaplı bir suikast giri-
şiminde bulunacağını haber almış
mıydı?
BURDAN — Hayır. Tam tersi-
ne böyle bir şeyin olmayacağına
inanılıyordu. Çünkü o günlerde
kendi de Paris'te bulunan ASALA
lideri Hagop Hagopyan, ilgih" ba-
kanımız Joseph Franceschi ile iliş-
kiye geçirilmişti. Franceschi bildi-
ğiniz gibi Alfortville Belediye Baş-
kanı'ydı. Ermeni nüfusun yoğun
olduğu Aifoıtville'de, bakanın seç-
menleri Hagopyan ile temasa geç-
mesini sağladılar. ASALA, Fran-
sız hükümeti ile bir anlaşma ha-
zırlığı içindeydi. O dönemin hü-
kümeti ASALA'yı bağımsız bir
Ermeni örgütü sanma gafletine
düştü. Benim varsayımım, Ha-
gopyan'dan habersiz bu saldırıyı
Suriye*nin düzenlediği, Hagop-
yan'la Paris arasındaki uzlaşma-
yı engellemek için.
— Saldınyı bizzat düzenleyen
Garbisyan, kendi örgüt lideri dı-
şında başkanlan tarafından kul-
lanılırken durumu fark etmedi
mi? Benim anlamadıgım diğer bir
nokta şu. Kitapta, FHKC (FUis-
tin Halk Kurtuluş Cephesi) eski
militanı olan ve DST hesabına ça-
lıştırarak bilgi almayı başardığıruz
'Vulcain' kod adlı köstebeginiz,
nasıl oluyor da Garbisyan ve ar-
kadaşlanna paraları veren, ucak
bileti için çek imzalayan kişi olu-
yor? Bu adamlar kendilerine pa-
ra veren, maddi destek sağlayan
kişinin kim olduğunu kendi ken-
dilerine sormuyor mu?
BURDAN — Vulcain'in kimli-
ği konusunda yıllarca kafa patlat-
tım. Ben bu işin Moskova'da dü-
ğümlendiğine mamyorum. Vuica-
in, Hagopyan'ı yıllardan beri ta-
nıyordu. İkisi de Beyrut sokakla-
nnda büyümüştü. Hagopyan, Er-
meni davasının bir militanı ol-
maktan çok, küçük bir serseri sa-
yılabilirdi. örgütü kurduran, Su-
riye istihbaratının önemli isimle-
rinden General Muhammed Khu-
li'dir. Aynı şekilde çok eskiden
beri Güney Yemen'deki Sovyet as-
keri ataşesiyle ilişkide olduklan-
nı biliyoruz. Tabii bu temasları
çok sonra saptadık. Demek iste-
diğim. ASALA'mn bir dava örgü-
tü olduğunu sanmak çok büyük
bir hata, nitekim perestroykadan
sonra bu tür örgütlerin bir çoğu
çöktü ya da krize girdi. Örneğin
Abu Nidal'ın örgütü bölündü.
— Fransız hükümetinin davra-
nışını nasıl değeriendiriyorsunuz?
BURDAN — Bakan olduğunuz
zaman bu işlerin nasıl olup bitti-
ğini bilmemeye hakkınız yok. Saf-
dillik bir noktadan itibaren suça
iştirake dönüşüyor.
— Kitapta Orly davası kurban-
lan önünde kendinizi sorumlu his-
s«ttiginizi yazıyorsunuz. İkinci bir
nokta, servisinize istihbarat veren
köstebeklerin işi bitip de fiziki
olarak tasfiye edilmelerine karar
verilince buna karşı çıktığınızı ve
engellediğinizi anlatıyorsunuz.
Örneğin Vulcain'i Fransızlar Lib-
yalılara satınca. Trablusgrap'a te-
lefon edip öldurulmesine engel
oluyorsunuz. Sizin meslekte duy-
guya yer var mı? Daha sonra ba-
şınıza gelenler bu duygusalhğınız-
dan kaynaklanıyor gibi bir izle-
nim ediniliyor kitabınız okunun-
ca.
BURDAN — Orly katliamı ol-
duğunda kendimi müthiş suçlu hi-
settim. Katiller elimizdeydi ve en-
gel olmadık. Gerçi ben kişi olarak
bir şey yapamazdım. Ama soka-
ğa çıkıp bağırabilirdim. Aklıma
Alman işgali sırasında, Fransız
polisinin Almanlarla işbirliği ya-
parak suça iştirak etmesi geldi. Kı-
yaslama belki doğru değil, ama
bizim Fransız demokrasisi hak-
kındaki fikirlerimiz, yetişme tar-
zımız kayıtsız kalmamızı engelli-
yor. (Ergun Çağatay'ı göstererek)
Karşımda duran bu bey karşısm-
da kendimi nasıl sorumlu hisset-
mem, ikinci sorunuza gelince; be-
nim DSTdeki görevim haberci
olarak çalışanları 'manipule' et-
mekti. Dolayısıyla bu kişilerle sü-
rekli bağlar kurdum. Vulcain'le üç
yıl süreyle temasım oldu. Bu süre
zarfında iş ilişkileri dışında konu-
Iarı da konuştuk.
— Jacoures Vergez halea avu-
katlıgınızı üslenmiş durumda. tz-
lediginiz ya da bizzat ynkaladığı-
nız teröristlerin bir bölümünün de
avukatı olan Vergez'le aynı safta
olmak sizde nasıl bir duygu uyan-
dınyor. Örneğin Verges, Orly da-
vası boyunca, DST'nin mubabir-
lerini açıklaması gereginden soz
etmişti. Siz kitabııuzda köslebegin
kimliğini veriyorsunuz. Fransız
hükümetinin ASALA sorumlula-
nyla pazaıiık ettigirri ileri süniyor-
sunuz.
BURDAN — Bunlar bir şey de-
ğil. Kitapta da belirttiğim gibi.
Şahsen 4 yıl boyunca Jaques Ver-
ges'in dışarıyla ilişkilerini kovuş-
turdum. Eğer en ufak bir bağlan-
tısı ortaya çıkarılsa, çoktan mes-
lekten men edilirdi. Verges kendi
başına bir adam ve toplumdaki
çelişkileri göstererek provokatör-
lük yapıyor. Daha önce gitmişim.
Avukatlar bana açıktan para sağ-
lama dışında bir şey önermedı. El-
bette Verges benden yararlanma-
ya çalışıyor. örneğin, büyük ola-
sılıkla Orly davasının yeniden açü-
ması için kitabımı kanıt göstere-
rek başvuruda bulunacak. ASA-
LA ile pazarlık etmekle, Varujan
1
ın vizesini uzatmakla, adamları
zamanında tutuklamamakla res-
mi makamlar katliamın sorumlu-
luğunu paylaşıyor.
— Bnndan sonra ne iş yapma-
yı düşünüyorsnnuz?
BURDAN — Üç yıldır hiçbir iş
yapamadım. Kitabı para için de-
ğil, kendimi savunmak için ve iş-
leyişi gözler önüne sermek için
yazdım. DST çevremde gerçek bir
duvar örmüştü. Kitapla bu duva-
rı yıkmayı umuyorum. Cumhur-
başkanı dahil devlet adamlarına
yüzlerce mektup yazdım. 30'dan
fazla gazeteci ile temas ettim. Ben-
den söz eden çıkmadı, kimse du-
rumumla ilgilenmedi, şimdi
TV'lere çıkıyorum. örneğin siz ge-
lip beni buluyorsunuz. Dediğim
gibi şu anki amacım etrafımdaki
duvan yıkmak, gerisini sonra dü-
şüneceğim.
ABD futbol öğreniyor
Dünya Kupası, dUnyayı ayağa kaldırırken,
Amerikalıları ancak kımıldatabildi.
AHMET TAN
Burdan kitabında Orly'i de anlatıyor.
'Engelolabüirdik'
SABETAY VAROL
PARİS — Fransız karşı casus-
luk örgütü'nün (DST) atılan eski
bir ajanın yazdığı kitap Fransa
1
da ve diğer Batılı ülkelerde büyük
yankı uyandırdı. Dokuz yıl bo-
yunca haber alma örgütü DSTnin
terorizmle mücadele bölümünde
görev yapan "DanieJ Burdan" kod
adlı eski ajan kitabında Fransa
1
da değişik güvenlik örgütleri ara-
sındaki mücadeleleri dile getiriyor.
Burdan'ın kitabı 1983 Orly katli-
amı ile ilgili olarak da çok önem-
li savlar içeriyor. Kamuoyunda ki-
tabın en çok ilgi uyandıran yerle-
rinden biri olan, Orly katliamın-
dan söz eden bu pasajlarda, gizli
Ermeni terör örgütü 'ASALA' ve
faaliyetleri hakkmda daha önce
bilinmeyen iddilar ortaya atılıyor.
Orly katliamı, 1983 yılında ger-
çekleşmiş, 6'sı Türk olmak üzere
8 kişinin ölümüne, 50 kişinin ya-
ralanmasına yol açmıştı. Paris'in
Orly Havaalanı'nda THY yolcu-
lannın bilet ve bagaj kontrolleri-
nin vapıldığı yerde 15 Temmuz
1983 günü meydana gelen şiddet-
li patlama, gizli Ermeni örgütü
ASALA tarafından üstlenilmişti.
Katliamın sorumlusu olarak üç
Ermeni ağır cezada yargılanmış;
Varujan Garbinsyan ömürboyu,
TC vatandaşı Soner Nayır 15 yıl,
Ohannes Semerci 10 yıl hapis ce-
zasına çarptınlmıştı.
"DSTÎ Terorizmle Mücadele
Bölümünde 9 Yıl" adlı kitabının
en önemli açıkiamalarından biri,
ASALA'mn Fransa'da oluşturdu-
ğu silahlı hücresini ele veren kişi-
nin kimliği, Vulcain takma adlı
'köstebek'in gerçek adı, Luc Da-
niel Abo Zeyd. DST'nin yardımıy-
la Fransız vatandaşhğına geçen
Abu Zeyd, eski bir Filistin Halk
Kurtuluş Cephesi militanı. 1985
sonunda Libya'ya gazeteci olarak
giden 'Vulcain' burada tutuklan-
dı ve üç yıl hapse mahkûm oldu.
Haftalık 'VSD* dergisi geçen haf-
ta, Luc Daniel Abu Zeyd'in fotoğ-
rafını yayımladı. Halen Fransa-
da yaşayan eski köstebek, dergi-
nin toplatılması için mahkemeye
başvurdu, 2nc2
NEW YORK — Dünya Kupa-
sı, dünyayı ayağa kaldırırken
Amerikalılan ancak kımıldatabil-
di.
Pazar günü Çekoslovakya'dan
5 gol yemiş olmak gerçi biraz mo-
ral bozdu. Ama 1950 yılından beri
ilk kez bir Dünya Kupası'na ka-
tılıyor olmanın heyecanını gölge-
leyemedi. Barlarda, otel lobilerin-
de kupa maçı gösteren televizyon
kanallanna yönelmek isteyenıere
garip gözle bakanlar fazla değil.
Amerika futbolu keşfeımeye
çalışıyor. Futboldan keyif alma-
nın yollarını anyor. 40 yıldır ilk
kez dünya kupasına katılmak bir
dönüm noktası olarak görülüyor.
Tüm spor kollarında dünya
şampiyonlan çıkarabilen Ameri-
ka, futbolun yabancısı, acemisi.
Bu konuda Üçüncü Dünya ülke-
lerinden bile gerideki AmeTİka'-
da futbolun gelişmesi, halka me-
şin topun benimsetilmesi için yıl-
larca çaba, milyonlarca dolar har-
candı. Ulusal futbol ligi başlatıl-
dı. Türkiye dahil Avrupa'dan fut-
bolcu, antrenör transferi gerçek-
leştirildi. Örneğin 1950'lerin so-
nunda Beşiktaş'ın genç takımın-
dan Nuri Sabuncu'yu Syracuse ta-
kımı transfer etti. Ulusal futbol
ligi başlatıldı. Ama bir sonuç alı-
namadı. Kurulan takımlar dağıl-
dı. Beşiktaşlı Nuri de müteahhit-
liğe başladı. Nuri şimdi Amerika'-
nın en zengın yabancı işadamla-
nndan biri. Ayrıca spor ile de il-
gisini sürdürüyor. özel yapım
Ferrarisi ile otomobil yarışlanna
katılıyor. Yat yarışlarmda birin-
cilikler elde ediyor. Belki de Ame-
rikalılann futbola ilgisizliği en
çok Beşiktaşlı Nuri'ye yaradı.
Aradan 40 yıla yakın bir süre
geçti. Ama futbol "rugby'M sol-
layarnadı. Amerikan futbolu da
denilen "Rugby" bilindiği gibi
başa miğfer, omuzlara, dizlere ta-
mponlar, yüz kısmına da çelik tel-
den kafes geçirilerek "oynanı-
yor". Oyunda çeune, göğüs atma,
omuzla yüklenme dahil herşey
serbest. Yalnız silah çekmek ya-
sak. Oyuncular, devekuşu yumur-
tası ile Antep işi, kallavi bir içli
köfteyi andıran topu ele geçirmek
üzere birbirlerinin üzerine hücum
ediyorlar.
Topu gizlemeyi beceren oyun-
cu, eğer kolunu bacağmı da ko-
rumayı başarmış ise topu bir ar-
kadaşına alçtanyor. O da topu ge-
mi direği yüksekliğindeki iki sınk
arasından aşırtırsa gol oluyor. El-
bette televizyon için "reklam
arası" verilmemiş ise. Evet,
Rugby'de oyun, her 15 dakikada
bir "TV relüanu" göstermek için
durduruluyor. Staddaki on bin-
lerce seyirci bu arada dondurma-
larını yalayıp kolalarını içiyor.
Çünkü reklamları onlar değil, ev-
de TV'ye "Ulim etmek" zorun-
da kalanlar izleyebiliyorlar.
Amerika'da futbolun tutma-
masıru bu TV reklamı kültürüııe
(ya da çılgınlığına) bağlayanlar
var.
Beşiktaşlı Nuri de bunlardan.
Nuri Sabuncu, Amerika'da nak-
len verilen bir futbol maçının ara-
sına reklam koymak için maçın
durdurulması gerekeceğini anla-
tıyor. Buna ise FIFA kurallan uy-
gun değil. Ama kimbilir, NATO'-
nun kurallarının değiştiği bu ye-
cıi^ftnomHp fntKniun Amerika'-
ya da girmesi için bir değişikJik
düşünülebilir.
Amerika'da futbolun lutması
için herkes birşey yapmaya çalı-
şıyor.
Herkes derken, elbette futbok-
dan keyif alanlar ve bu işten pa-
ra yapmak isteyen çevreler. Ame-
rika'da futboldan keyif alanlar» •
yalnızca Avrupa'da doğmuş olan
Amerikalılar. Eski Dışişleri Ba-
kanlanndan Henri Kissinger de
bunlardan biri.
Kissinger bir ara Los Angeles
Times gazetesi için futbol yazaıv
lığı yaptı. Futbolda taktik încelik-
lerini, atağın ve savunmanın ne '.
zaman yapılacağmı hem futbolcu-
lara hem futbolseverlere anlatma-'
ya çalıştı.
önümüzdeki 1994 Dünya Ku-
pası'nın evsahipliğini Amerika:
yapacak. Kissinger'i bu kez ulu&-
lararası futbol sahnesinde görür-
sek şaşırmamak gerek. *
FIFA Genel Sekreteri Scpp:
Blatter, önümüzdeki Dünya Ku--
pası'mn ABD'deki futbol sevgi-
sini ateşleyeceğini söylüyor. lnşal-.
lah Amerikalılann "sevgisi" ln-
gilizlerinkine benzemez. Yoksa,
stadyumlara zırhlı araçlarla git-
mek gerekecek. Ingiltere'de poliS
bile silah taşımadığı halde
"hooliganlann" hali ortada. ',
Silah taşımanın anayasal hak
sayıldığı Amerika'da futbol bir
tutarsa, stadyumlara barışı Gor-
baçov bile getiremez.
Lspanyol
atmacası
huzurunuzda
CUMHUR CANBAZOĞLÜ
UDtNE — Reklamdan hiç hoş-'
lanmayan "Aimaca" lakabı ile fuf-
bol dünyasında tanınan Real
Madrid'in 27 yaşındaki futına fut-
bolcusu Butragueno, Udine'deki
tspanya kampında bir köşeye çe-
kilip final hesaplan yapıyor. "Be;
nim için 'Uruguay'a iki gol ataca-
ğım' şeklinde demeçler verip ga-
zete manşetlerinde yer almak çok
kolay, ama ben büyük konuşma-
yı sevmem" diyor Butragueno.
Italya 90, Butragueno'nun ikinci
kupası. "Beni de gol krallan aday-
lannın arasına yazabilirsiniz" di-
yor gazetecilere, "Çünkü Italyat
ya çok iyi hazırlanarak geldim."
"Bugüne dek yapılan maçlarda
en çok Brezilyalı Careca'dan etki-
lendim. İsveç'e attığı iki gol de
muhteşemdi. Lacatus ve Mattha-
eus'a şaşırmadım, çünkü çok iyi
olduklannı biliyordum. Ancak bu
iki futbolcunun da gollerini sür-
düreceklerini sannuyorum" diyen
Butragueno, bugün tspanya for-
masım 50'nci kez gjyecek Urugu-
ay karşısında.
ttalya 90'ın teknik yanı konu-
sunda ne düşünüyordu acaba Av-
rupa'nın atmacası? Bu soruya şu
yanıtı verdi Butragueno: "ÎUlya'
90'ın taktik açıdan zor bir Dünya
Kupası olacağı ortada. Özellikle
hücum oyunculan kapalı defans-
larda çok zorlanacaklar. Biz gol-'
cüler için kâbus gibi geçecek her
maç. Savunmalar genellikle iki ke-
sici, bir libero ve iki bek olarak
duvar öriiyorlar. Gol atmak çok
zor. Burada saliseler içinde karar
verip gol atabilenler başanya altt-
şabflecek."