22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 DIŞ HABERLER 13 HAZİRAN 1990 MOSKOVA Rusya Federasyonu egemenlik ilan ettiRusya Federasyonu Cumhuriyeti Kongresi dün 13'e karşı 907 oyla egemenlik kararı aldı. Boris Yeltsin oylamadan önce yaptığı konuşmada "Bu kararı bugün kabul edin ki 12 haziran Rusya'nm bağımsızlık günü olsun" dedi. Gorbaçov, birleşik Almanya için Varşova Paktı ve NATO üyeliği önerdi. Dış Haberler Servisi — Sovyetler Birli- ği'nin en büyiik cumhuriyeti olan Rusya Fe- derasyonu dün egemenliğini ilan etti. SSCB'ye ilişkin diğer bir gelişmede Baş- kan Gorbaçov, Sovyet Parlamentosu'na (Yüksek Sovyet) Washington zirvesi hak- kında bilgi vererek birleşik AJmanya'nın hem NATO hem de Varşova Parktı'na üye olması gerektiğini savundu. Rusya Federasyonu kongresi tarafından dün alınan egemenlik kararı, cumhuriyetin merkezi hükümetle bağlarını önemli ölçü- de koparması anlamına geliyor. Egemen- lik ilanı kararı 13'e karşı 907 oyla alındı. AP'ye göre Rusya Federasyonu Devlet Baş- kanı Boris Yeltsin oylamadan önce yaptığı konuşmada "Bu karan bugün kabul edin ki 12 haziran Rusya'nın bağımsızlık günü olsun" dedi. Ancak Kongre üyeleri egemenlik ilanının, bağımsızlık ilanı anlamına gelmediğini vur- guladılar. Hükümranlık bildirisinde, Rusya Fede- rasyonu'nun, "Sovyeller Birligi Anayasa- sı'nda var olan hükümler çerçevesinde", Sovyetler Birliği'nden aynlmak hakkını da saklı tuttuğu ilan edildi. Söz konusu bildirinin taslağı geçen haf- ta kabul edilmiş, ancak bazı maddelerin ye- niden yazunı için taslak, komısyonlarda göz- den geçirilmişti. AA'nın haberine göre hü- kümranlık bildirisinde, Rusya Federasyo- nu'ndaki "Her türlü siyasi ve demokratik kitle örgütünün, anayasaya aykın faaliyette bulunmadığı sürece", toplumun yönetimine kaulabileceği vurgulanarak Rusya Federas- yonu'ndaki çok partili sisternin güvencesi de yaratılmış oldu. Bildiride, Rusya Federasyonu'nun, SSCB'deki cumhuriyetlerarası ve etnik ça- tışmaları engeüemek için her türlü çabayı göstereceği belirtilmekle birhkte, Rusya Fe- derasyonu organlannın, cumhuriyet halkı- nın çıkarlarını her şeyin üzerinde tutacağı vurgulaitdı. Gorbaçov, bilgi verdi Başkan Gorbaçov, bu göreve seçildiğin- den beri ilk kez başvurulan bir uygulamay- la, SSCB'nin sürekli parlamentosu Yüksek Sovyet'e, ABD Başkanı George Bush ile yaptığı Washington zirvesi ve öteki dış po- litika gelişmeleri hakkmda bilgi verirken milletvekillerinin sorularını da yanıtladı. Gorbaçov, yaklaşık iki saat süren açık- lamalarında, ABD Başkanı Bush'la yaptı- ğı görüşmelerin aynntılı bir dökümünü ve- rirken imzalanan silahsızlanma anlaşmala- rının getireceği askeri indirimler konusun- da bilgi verdi. Iki Alman devletinin birleş- mesi konusundaki göruşlerini de açıklayan Gorbaçov, şu anda var olan iki Alman dev- letinin de bağlı oldukları ittifaklara karşı sorumluluklannı yerine getirmeleri gerek- tiğini, birleşik Alman devletinin ise her iki ittifaka da "ortak üye" olması gerektiğini savundu. Sovyet lideri, bunun için Varşova Pak- tı'nın başlattığı süreç sonucunda gerçekleş- tirmeyi amaçladığı gibi NATO'nun da as- keri bir örgütten siyasi bir örgüte dönüş- mesi gerektiğini kaydetti. Bir milletvekili, Gorbaçov'a, Fransa Cumhurbaşkanı Fran- çois Mitterrand'la yaptığı görüşmelerden sonra düzenlediği basın toplantısında, bir- leşik Alman Devleti'nin, "Fransa gibi", NATO'nun askeri kanadının dışında, an- ÇEKOSLOVAKYA Kemerleri sıkma politikası başlıyorTanm ürünlerine sağlanan subvansiyonlar kesiliyor. Yılsonuna doğru fiyatlar piyasa mekanizmasının işleyişine bırakılacak. Vaclav Havel, yeni hükümeti kurma görevini Marian Calfa'ya verdi. NİLGÜN CERRAHOĞLU PRAG — Çekoslovakya Devlet Başka- nı Vaclav Havel, Başbakan Marian CahVyı yeni hükümeti kurmakla görevlendirdi. Devlet Başkanüğı Sözcüsü, Calfa'nın ya- rın hükümetin istifasını sunmasının ve ye- ni hükümeti kurma çalışmalanna başlama- sının beklendiğini açıkladı. Geçen ocak ayında Sivil Forura'a geçen KP'li teknok- rat Calfa'ya bu görevin verilmesi önceden bekleniyordu. 44 yaşındaki Calfa özellikle Hıristiyan Demokratlar'ın da yer alacağı bir kabineyi oluşturmak için temaslarda bu- lunacak. Kasımdaki halk ayaklanması sı- rasında KP'yi iktidardan uzaklaştıran Merkez-sol Sivil Forum, ilk hür seçimler- den ikinci parti olarak çıkan KP ile koalis- yonu kabul etmiyor. Bir zamanlar ChurchiN'in yapmış oldu- ğu gibi Çeklere şimdılik ancak "kan, ter ve gözyaşı" vaat eden "Sivil Forum", (300 sandalyeden 169'una sahip çıkan) ezici za- ferden sonra (seçim öncesinde hazırlanan) ekonomik ve anayasal reform paketini açık- lamaya hazırlanıyor. Bu reformların so- rumluluğunu tek başına üzerine almak is- temeyen "Fomm", Hıristiyan Demokrat- larla ortak bir koalisyon hükümeti kurmak amacıyla temaslarını sürdürüyor. Her şe- kilde kurulacak hükümetin başlıca siyasi hedefi uzun dönemde Avrupa Topluluğu'- na katılmak olarak belirleniyor. Sokakta^ ki adamdan hükümet çevrelerinde temas kurduğumuz politikacılara dek herkes, Çe- koslovakya'nın er veya geç AT'ye üye ola- cağından emin görünüyor. Yüksek düzeyli bir hükümet görevlisinin sözleriyle "on yıl içinde Çekoslovakya AT tarafından üyeli- ğe davet edildiginde, kendisini hazırlıklı bulmak" istiyor. Ufuktaki AT üyeliği eko- nomik reformların gerektireceği büyük öz- verüere katlanmayı kolaylaştıracak psiko- lojik bir faktör olarak görülüyor. Hükümetin açıklanmasının ardından 9 temmuzda tanm maddelerine verilen sub- vansiyonlann kesilmesi planlanıyor. Bu ön- lemin derhal fiyatlar üzerinde yüzde 30'luk bir artış yaratması bekleniyor. Bu artış ilk aşamada-ekmek, siit ve domuz eti gibi te- mel tüketim maddelerine yansıtılmayacak. Fakat yıl sonuna doğru tanm ve yiyecek maddelerinin fiyatları da pazar mekanizma- sının işleyişine bırakılacak. Kiralara ve ya- kıta verilen devlet desteği de yavaş yavaş kalkacak. Bu, devlet bütçesinin üzerinde 300 mılyar kuronluk bir yükün kalkmasını önleyecek. "Sivil Forum" içinde ekonomik reform- lar konusunda açığa çıkan bir mücadele var. Çok geniş bir siyasi yelpaze oluşturan bir grup, acı ilacın sulandırılmadan hemen yutulmasını istiyor. Diğer bir grup da re- formların alıştıra alıştıra aşamalı bir şekil- de yapılmasından yana. Yeni hükümet kurulacak özel şirketlere azami özgürlük taruyacak. Bankacüik ve fi- nans sektörlerinde belli başlı Amerikan ve Avrupa bankaları şimdiden devreye girmiş bile. Bu sektörün en kısa süre içinde özel- leştirilen ya da yeni doğan özel şirketleri he- men fınanse edecek bir rekabet gücüne ve modern yapıya ulaşması şart koşuluyor. Öncelik verilen yeni yatırım alanları tele- komünikasyon, ulaşım altyapısı, turizm ve hizmel sektörü olarak sıralanıyor. En büyük sorunlardan biri ise enerji sek- töründe rastlanıyor. Devrime dek Çek ağır sanayiinin temelini Sovyet enerjisi oluştu- ruyordu. Sovyetler Birliği'nden "siyasi fiyatlarla" enerjisini temin eden Çekoslo- vakya bu alanda Sovyetler Birliği'ne tama- men bağımlıydı. Şimdi bu bağımlılıktan kurtulmak isteyen ve Sovyetler'le ticareti- ni artık ekonomisi için çok değerli olan dö- vizle yapan Çekoslovakya, enerji kaynak- lannı çeşitlendirmek istiyor. Yeni hükümetin öncelikle heaefleri ara- sında kuronun konvertibilitesini sağlamak da var. Bunun için kuronun yakın gelecek içindeki devalüasyonu kaçınılmaz görünü- yor. Doğu Bloku'nun, Doğu Almanya'dan sonra refah düzeyi en yüksek ülkesi olarak tanınan Çekoslovakya'da bu "paketin" halk üzerindeki olumsuz etkisinden çok korkuluyor. Çoğu kent dışında küçük bir hafta sonu evi "Daca" ve araba sahibi olan, işsizliğin ne olduğunu bilmeyen Çek- ler şimdi Polonya'daki gibi acıraasız bir ke- merleri sıkma süreci yaşayacaklar. Önü- müzdeki iki-üç yıl, özellikle alt gelir sınıf- ları için -ki Çekoslovakya'da bariz bir sı- nıf farklılığı var- çok güç geçecek. İlk ay- larda bu gelir gruplannın maaşlarına ufak bir ikramiye eklenecek. Bir hükümet yetkilisinin sözleriyle Çekos- lovakya kendisini içinde yaşadığı "Türk ekonomisinden kurtaracak". "Biz", diyor söz konusu yetkili "Çekoslovakya'da ha- rap bir durumda olan bir ekonomiyi tanım- lamak için 'T rk ekonomisi' deyimini kul- lanmz. Ama galiba artık bu tanım gerçek- leri yansıtmıyor." cak siyasi kanadına dahil üye olmasının ka- bul edilebileceğini söylediğini hatırlatarak, hâlâ bu görüşü koruyup korumadığını sor- du. Sovyet lideri " o çözüm hikâye" şeklin- de başladığı yanıtında, Fransa'nın NATO'- nun ortak askeri komutanlığımn yapısı dı- şında olmasına karşın, kuvvetlerinin genel NATO kuvvetleri içinde sayıldığmı belirte- rek Almanya için böyle bir çözümü benim- seyemeyeceklerini bildirdi. ' Kohl'ün önerisi Federal Almanya Başbakanı Hehnut Kohl'ün, Sovyetler Birliği'nin, birleşik Al- manya'mn NATO üyesi olmasına ilişkin muhalefetini yumuşatabilmek için NATO ve Varşova Paktlan arasında bir "Saldır- mazlık anlaşması imzalanması" seçeneği üzerinde durduğu bildirildi. Reuters'in Bonn hükümetine yakın kay- naklara dayanarak verdiği habere göre bu seçenek, "Sovyetler'i yaüştırmaya" yöne- lik olarak gündemde tutuluyor. Birleşik Almanya'nın NATO üyeliği ko- nusu, Doğu-Batı görüşmelerinden en büyük açmazlardan birini oluşturuyor. SSCB, iki pakt arasında bir saldırmaz- lık antlaşması imzalanması için daha önce çağrıda bulunmuştu. Gorbi'nin Baltık zirvesi Mihail Gorbaçov, ülkenin federatif ya- pısını yenilemek amacıyla alınacak önlem- İeri görüşmek amacıyla düzenlenen 'Fede- rasyon Konseyj' toplantısından sonra, SSCB'den aynlma kararlarını açıklamış olan üç Baltık cumhuriyetinin liderini ka- bul etti. Sovyet televizyonunun haberine göre, Gorbaçov ve SSCB Başbakanı Nikotay Rij- kov, dün akşam, Federasyon Konseyi top- lantısının sona ermesinden sonra, Estonya Devlet Başkanı Arnold Ruitel, Letonya Devlet Başkanı Anatoli Gorbunov ve Lit- vanya Devlet Başkanı Vitautas Landsber- gis'le bir araya geldiler. Sovyet TV'si Kremlin'de yapılan bu gö- rüşmenin sonuçlanyla ilgili olarak herhangi bir bilgi vermedi. HABERLERİN DEVAMI Doğu Avrupa'da Seçim ve Ekonomi (Baştarafı 1. Sayfada) lerde hile yapıldığını iddia ediyor. Ancak yabancı gözlemciler, seçim sonuç- larını etkileyecek bir yolsuzluk yapılmadığı- nı ve seçimlerin adil geçtiğini belirtiyorlar. Bu iki seçimle birlikte Romanya'da bir ay kadar önce yapılan ve Ulusal Kurtuluş Cep- hesi'nin kazandığı seçime bakıldığında, or- tak bir gözlemde bulunulabilir mi? Bu soruya şöyle bir karşılık verilebilir: Kit- leler oyfarını sandığa atarken, radikal yakla- şımlar yerine daha dengeli bir çizgiyi, bir ba- kıma orta yolu yeğlemişlerdir. Romanya'da Ulusal Cephe'nin yetkilileri arasında gerçi Çavuşesku döneminde görev almış eski komünistler bulunuyor; ama bun- lar artık çoğulcu demokrasiyi vepiyasa eko- nomisini benimsediklerini söylüyorlar. Bu arada altını özellikle çizdikleri bir nokta var: Piyasaya aşamalı geçişle yabancı sermaye- ye temkinli açılış... Bu iki açıdan Romanya'daki öteki partiler daha radikal bir çizgi izlenmesini savunuyor- iar. Çekoslovakya'da Komünist Parti'nin prog- ramı da gerçekte diğer partilerden farklı de- ğil. Komünistler de çoğulcu demokratik sis- temi ve piyasaya açılmayı kabul etmişlerdir. Ancak Romanya'daki Ulusal Kurtuluş Cep- hesi gibi Çekoslovakya komünistleri de pi- yasaya aşamalı geçişten ve daha dengeli bir özelleştirme programından yana. Buna kar- şılık Hıristiyan Demokratlar, Polonya'dakine benzer bir şok tedavisi ile kapitalizme hızla geçilmesini savunuyorlar. Sivil Forum'u ik- tidara getiren Çekoslovak halkı, Hıristiyan Demokratlar'dan çok komünistlerin denge- ci sesine kulak verdiğini göstermiştir. Bulgaristan'da ise Sosyalist Parti, yani es- ki komünistler, ülkenin en iyi örgütlenmiş, en deneyimli partisidir. Geçmişe dönük olarak özeleştirisini yapmış, çoğulcu demokratik sistemi benimsemiş ve ekonomide piyasa mekanizmalarını kabul etmiştir. Ama aynı zamanda, halkın geleneksel ola- rak alışmış olduğu sosyal güvenlik politika- larını ihmal etmeyeceğini ve kitleleri tama- men piyasanın "kaprisleri"ne terk etmeye- ceğini vurgulamıştır. Bulgar sosyalistlerinin bu tutumunun seçim sandığında büyük fark- la onay gördüğü söylenebilir. Tarihin yeniden yazıldığı Doğu Avrupa ül- kelerinde, seçim sandığından çıkan sonuç- larla ilgili geleceğe dönük iddialı öngörüler- de bulunmak yanıltıcı olabilir. Ama bir nok- tanın altını çizmek zor değil: Bu ülkeler henüz işin çok başındadır. 1989 devriminin heyecanı yatıştıkça gerçekler gö- rülmeye başlanmıştır. Çoğulcu siyasal yapı- ya geçişte daha az zorlanmalarına karşılık, merkezi plana dayalı komuta ekonomisinden piyasaya geçişte büyük güçlükler söz konu- sudur. Bu açıdan Doğu Avrupa ülkelerinde iki farklı çizgi belirginleşiyor. Biri, Polonya'nın izlemekte olduğu politıkadır ki, pazar ekono- misine balıklama atlama diye özetlenebilir. Öteki ülkelenn izledikleri çizgiyse, şok yön- temi yerine aşamalı ve ölçülü geçiştir (Sov- yet lideri Gorbaçov da bunu benimsediğini açıkladı.) Her iki çizginin, farklı şiddetlerde olsa bi- le ortak bir yanı var: Büyüyen işsizlik ve tır- manışa geçen enflasyon... Bu iki büyük sorunla ilgili gelişmelerin, bir yerde, Doğu Avrupa ülkelerindeki yeni de- mokrasılerin yazgısını etkileyeceği söylene- bilir. Orly'den Sııriye sonunlu NEW YORKTAN SOFYA'DAN IZLENIMLER Muhalefet mumları yine yaktı SOFYA (Cumhuriyet) — Geçen yılın 10 kasını günü başkent Sof- ya'nın ünlü Aleksandr Nevski Meydanı, ülkenin önemli bir dö- nüm noktası olarak kabul edilen ünlü "mumlu gösterilere" tanık olmuştu. Muhalefetin sesinin ilk kez böylesine cesurca çıktığı bu sembol gösterinin fotoğrafları, muhalefet tarafından seçim ka- mpanyası için hazırlanan afiş ve takvirrrlerde malzeme olarak kul- lanıldı. Aleksandr Nevski Meydanı'nı dolduran onbinlerce kişi, önceki g'ece yine aynı görüntüler içinde buradan yaklasık 200 metre öte- de, bu kez 9 Eylül Meydaru'nda, Georgi Dimitrov'un mozolesinin önünde "mumlan" yine yaktı... Muhalefet, adeta bir alamet-i farika haline getirdiği mumlarım yaktığı saatlerde başkent Sofya 1 nın caddelerinde klakson sesinden ve "Se De Se" (Muhalefetin De- mokratik Güçler Birliği hareketi CDCnin Bulgarca baş harfleri) sloganlarından inliyordu. Bu meydanm birkaç yüz metre ötesindeki Sofya Üniversitesi de Mr grup öğrenci tarafından işgal ediliyordu. Öğrencfler sanki yıllar- drr bugünleri bekliyormuşçasına son derece profesyonel işgalci' ta- yırlar içinde anfileri doldurmuş, "çevre güvenliğini sağlamış", et- raftan gelen desteği kanalize etme- ye calışıyorlardı. ıçeride kalacak- ları sürcvi göz önünde tutarak ay- ran, kuru köfle ve sosisten oluşan 'kıta yiikü erzak'larını da ihmal etmemişlerdi. "Bu bizim ilk eylemimiz, ama bugüne dek biriken dertlcrin bir patlaması. Oemokrasi istiyoruz... Seçim yaptılar, baştan sona hile- li. Komünistler gitmek islemiyor başımızdan" diye boşalıyor genç filoloji öğrencisi Tanya. Başlanna neler gelebileceğini kestirdiklerini, ama korkunun ecele faydası olma- dığını da bildiklerini söyleyen ta- rih öğrencisi Todor da "Babn" di- »ordu, "Özerk üniversile istiyoruz. Sofya ayakta (Baftaraft 1. Sayfada) riduki Üniversîtesi'nde önceki ge- ce bir grup öğrenci tarafından başlatılan ve birkaç saat içinde yüzlerce kişinin katılımıyla işga- le dönüşen eylemin, şu anda 3 bin öğrenci tarafındansürdürüldüğü açıklandı. Sofya'daki Seçimleri İzleme Basın Merkezi'nde bir toplantı düzenleyen öğrenci lider- leri, isteklerini şu şekilde açıkla- dılar: "Secimlerin sonuçlan tam ola- rak hemen açıklanmalı ve hemen her yerde yapıldığını bildiğimiz hi- le ve baskı uygulamaian açıklan- malı. Bunlar yapılana dek, önce- likle 3 gün süreli olarak başlatü- gımız işgal ve boykot eylentini da- ha da uzatacağız." Güvenlik kuvvetlerinin ise şu ana dek eylemcilere müdahale et- mediği gözlenirken, öğrenciler üniversiteye geliş gidişteki ana caddeferi, barikatlarla trafiğe ka- padılar. Güvenlikten sorumlu mi- Hs kuvvetlerinin üniversite çevre- sine çok fazla yaklaşmadıkları, ancak çevre yoUarda hazır durum- da bekletildikleri görülüyor. Öğ- renciler, anayasa gereği polisin üniversiteye giremeyeceğini, ancak bir müdahale olursa da direnecek- lerini belirtiyorlar. Bu arada, ülkenin dört bir ya- nında seçim gününden bu yana Bize verdikleri eğitirnin kalitesi- nin, Batılı standartlara yükseltil- mesini istiyoruz. Bizim diploma- ları dışanda kimse takmıyor. Bir yığın ezbere dayalı bilgi dolduru- yoriar kafamıza. Kitap yok, pra- tik yok..." gerginleşen dunımu değerlendir- mek ve olaylara ilişkin bilgi ver- mek amacıyla Sofya'daki basın merkezinde bir toplantı düzenle- yen Içişleri Bakanlığı ve Emniyet MOdürlüğü yetkilileri, "kanun ve düzenin bozulmasına iân verilme- yecegine" dikkat çektiler. Sofya Emniyet Müdürü Gene- ral Verban Rosinov da bölgeleıe ilişkin teker teker bilgi verirken, Türklerin yoğun olarak yaşadığı Kırcaali, Razgrad, Sumnu gibi yö- relerde de durumun "nispeten sa- kin olduğunu" anlattı. Kesin sonuçlar Seçimlerde ilk turda parlamen- toya girmesi kesinleşen 9 Hak ve Özgürlükler Hareketi adayının isimleri dün öğleden sonra Yük- sek Seçim Kurulu tarafından açık- landı. Adaylann adları şöyle: Milan Ulyanov, Denis Kumo- nov, Ogiyan Misbev, tbrahim Ta- larlı, Yulyan Efraimov, Yaşar Bekirov, Bahri Ömerov, Hasan Hasanov, Ahmet Doğan. Şu ana kadar yapılan değerlen- dirmeler sonucu ilk turda seçimi kazanan adaylardan 116'sı belli oldu. Buna göre partilerin sandal- yeleri şöyle dağıldı: Bulgaristan Sosyalist Partisi (72), Demokratik Güçler Birliği (32), Hak ve özgürlükler Hareke- ti (9), Bağımsız (3). (Baştarafı 1. Sayfada) yakıyor. Derin bir nefes çektikten sonra şu yanıtı veriyor: "Varujan Garbisyan yönetimin- deki hiicre en fazla on kisilikti. tç- lerinden on kadart 'tehlikeli' şa- nıs sayılıyor ve yakından izleniyor- du. Ancak aldığımız kesin emir, takibi yoğunlaştırmamak ve izlen- diklerini fark edecekleri noktayı aşmamaktı. 7-8 aydan beri hepsi- ni büiyorduk. Nerede kaldıklan, kimlerie görüştükleri artık izleyen görevli arakadaşlar için günlük nıtine dönüşmüştü. Bu işin ken- disi için tehlikeli hale gelmeye baş- ladıgını hisseden köstebegimiz 'Vulcain' ikide bir 'neden bunlan totuklamıyorsunuz' diyordu. Kı- sacası 7 kişinin ölumü 60 kişinin yaralanmasına yol açan suikastı engelleyebilirdik." Konuşmasım yarıda keserek 1985'te ağır ceza mahkemesinde görülen Orly duruşmasında uz- man tanık sıfatıyla konuşan eski DST (Fransız Karşı Casusluk ör- gütü) Müdür Muavıni Jean Bak- ruti'ru'n sözlerini hatırlattım. DST temsilcisi mahkemede, ASALA militanlannın izlendiği- ni ancak yakalandıklan takdirde yargıcın kendilerini birkaç gün sonra serbest bırakmak zorunda kalacağını, takibe devam gerekçesi olarak ileri sürmüştü. BURDAN — Ben amirlerime, içlerinden bir ikisinin bizim için çalışır hale getirilmesi için girişim- de bulunmayı önerdim. Kesinlik- le yasakladılar. Başka bir deyişle telefon konuşmalarını dinlemek dışında tam olarak ne yaptıkları- nı bilmiyorduk. Ama gene de si- lahlı saldınya dönük işler yaptık- larını, politik yönü ağır basan mi- litanlar olmadıklannı biliyorduk. Normal koşullarda suç işlemele- rini beklemeden tutuklanmaları yoluna gitmemiz gerekiyordu. — Servisiniz, ASALA'mn Fran- sa'da büyük çaplı bir suikast giri- şiminde bulunacağını haber almış mıydı? BURDAN — Hayır. Tam tersi- ne böyle bir şeyin olmayacağına inanılıyordu. Çünkü o günlerde kendi de Paris'te bulunan ASALA lideri Hagop Hagopyan, ilgih" ba- kanımız Joseph Franceschi ile iliş- kiye geçirilmişti. Franceschi bildi- ğiniz gibi Alfortville Belediye Baş- kanı'ydı. Ermeni nüfusun yoğun olduğu Aifoıtville'de, bakanın seç- menleri Hagopyan ile temasa geç- mesini sağladılar. ASALA, Fran- sız hükümeti ile bir anlaşma ha- zırlığı içindeydi. O dönemin hü- kümeti ASALA'yı bağımsız bir Ermeni örgütü sanma gafletine düştü. Benim varsayımım, Ha- gopyan'dan habersiz bu saldırıyı Suriye*nin düzenlediği, Hagop- yan'la Paris arasındaki uzlaşma- yı engellemek için. — Saldınyı bizzat düzenleyen Garbisyan, kendi örgüt lideri dı- şında başkanlan tarafından kul- lanılırken durumu fark etmedi mi? Benim anlamadıgım diğer bir nokta şu. Kitapta, FHKC (FUis- tin Halk Kurtuluş Cephesi) eski militanı olan ve DST hesabına ça- lıştırarak bilgi almayı başardığıruz 'Vulcain' kod adlı köstebeginiz, nasıl oluyor da Garbisyan ve ar- kadaşlanna paraları veren, ucak bileti için çek imzalayan kişi olu- yor? Bu adamlar kendilerine pa- ra veren, maddi destek sağlayan kişinin kim olduğunu kendi ken- dilerine sormuyor mu? BURDAN — Vulcain'in kimli- ği konusunda yıllarca kafa patlat- tım. Ben bu işin Moskova'da dü- ğümlendiğine mamyorum. Vuica- in, Hagopyan'ı yıllardan beri ta- nıyordu. İkisi de Beyrut sokakla- nnda büyümüştü. Hagopyan, Er- meni davasının bir militanı ol- maktan çok, küçük bir serseri sa- yılabilirdi. örgütü kurduran, Su- riye istihbaratının önemli isimle- rinden General Muhammed Khu- li'dir. Aynı şekilde çok eskiden beri Güney Yemen'deki Sovyet as- keri ataşesiyle ilişkide olduklan- nı biliyoruz. Tabii bu temasları çok sonra saptadık. Demek iste- diğim. ASALA'mn bir dava örgü- tü olduğunu sanmak çok büyük bir hata, nitekim perestroykadan sonra bu tür örgütlerin bir çoğu çöktü ya da krize girdi. Örneğin Abu Nidal'ın örgütü bölündü. — Fransız hükümetinin davra- nışını nasıl değeriendiriyorsunuz? BURDAN — Bakan olduğunuz zaman bu işlerin nasıl olup bitti- ğini bilmemeye hakkınız yok. Saf- dillik bir noktadan itibaren suça iştirake dönüşüyor. — Kitapta Orly davası kurban- lan önünde kendinizi sorumlu his- s«ttiginizi yazıyorsunuz. İkinci bir nokta, servisinize istihbarat veren köstebeklerin işi bitip de fiziki olarak tasfiye edilmelerine karar verilince buna karşı çıktığınızı ve engellediğinizi anlatıyorsunuz. Örneğin Vulcain'i Fransızlar Lib- yalılara satınca. Trablusgrap'a te- lefon edip öldurulmesine engel oluyorsunuz. Sizin meslekte duy- guya yer var mı? Daha sonra ba- şınıza gelenler bu duygusalhğınız- dan kaynaklanıyor gibi bir izle- nim ediniliyor kitabınız okunun- ca. BURDAN — Orly katliamı ol- duğunda kendimi müthiş suçlu hi- settim. Katiller elimizdeydi ve en- gel olmadık. Gerçi ben kişi olarak bir şey yapamazdım. Ama soka- ğa çıkıp bağırabilirdim. Aklıma Alman işgali sırasında, Fransız polisinin Almanlarla işbirliği ya- parak suça iştirak etmesi geldi. Kı- yaslama belki doğru değil, ama bizim Fransız demokrasisi hak- kındaki fikirlerimiz, yetişme tar- zımız kayıtsız kalmamızı engelli- yor. (Ergun Çağatay'ı göstererek) Karşımda duran bu bey karşısm- da kendimi nasıl sorumlu hisset- mem, ikinci sorunuza gelince; be- nim DSTdeki görevim haberci olarak çalışanları 'manipule' et- mekti. Dolayısıyla bu kişilerle sü- rekli bağlar kurdum. Vulcain'le üç yıl süreyle temasım oldu. Bu süre zarfında iş ilişkileri dışında konu- Iarı da konuştuk. — Jacoures Vergez halea avu- katlıgınızı üslenmiş durumda. tz- lediginiz ya da bizzat ynkaladığı- nız teröristlerin bir bölümünün de avukatı olan Vergez'le aynı safta olmak sizde nasıl bir duygu uyan- dınyor. Örneğin Verges, Orly da- vası boyunca, DST'nin mubabir- lerini açıklaması gereginden soz etmişti. Siz kitabııuzda köslebegin kimliğini veriyorsunuz. Fransız hükümetinin ASALA sorumlula- nyla pazaıiık ettigirri ileri süniyor- sunuz. BURDAN — Bunlar bir şey de- ğil. Kitapta da belirttiğim gibi. Şahsen 4 yıl boyunca Jaques Ver- ges'in dışarıyla ilişkilerini kovuş- turdum. Eğer en ufak bir bağlan- tısı ortaya çıkarılsa, çoktan mes- lekten men edilirdi. Verges kendi başına bir adam ve toplumdaki çelişkileri göstererek provokatör- lük yapıyor. Daha önce gitmişim. Avukatlar bana açıktan para sağ- lama dışında bir şey önermedı. El- bette Verges benden yararlanma- ya çalışıyor. örneğin, büyük ola- sılıkla Orly davasının yeniden açü- ması için kitabımı kanıt göstere- rek başvuruda bulunacak. ASA- LA ile pazarlık etmekle, Varujan 1 ın vizesini uzatmakla, adamları zamanında tutuklamamakla res- mi makamlar katliamın sorumlu- luğunu paylaşıyor. — Bnndan sonra ne iş yapma- yı düşünüyorsnnuz? BURDAN — Üç yıldır hiçbir iş yapamadım. Kitabı para için de- ğil, kendimi savunmak için ve iş- leyişi gözler önüne sermek için yazdım. DST çevremde gerçek bir duvar örmüştü. Kitapla bu duva- rı yıkmayı umuyorum. Cumhur- başkanı dahil devlet adamlarına yüzlerce mektup yazdım. 30'dan fazla gazeteci ile temas ettim. Ben- den söz eden çıkmadı, kimse du- rumumla ilgilenmedi, şimdi TV'lere çıkıyorum. örneğin siz ge- lip beni buluyorsunuz. Dediğim gibi şu anki amacım etrafımdaki duvan yıkmak, gerisini sonra dü- şüneceğim. ABD futbol öğreniyor Dünya Kupası, dUnyayı ayağa kaldırırken, Amerikalıları ancak kımıldatabildi. AHMET TAN Burdan kitabında Orly'i de anlatıyor. 'Engelolabüirdik' SABETAY VAROL PARİS — Fransız karşı casus- luk örgütü'nün (DST) atılan eski bir ajanın yazdığı kitap Fransa 1 da ve diğer Batılı ülkelerde büyük yankı uyandırdı. Dokuz yıl bo- yunca haber alma örgütü DSTnin terorizmle mücadele bölümünde görev yapan "DanieJ Burdan" kod adlı eski ajan kitabında Fransa 1 da değişik güvenlik örgütleri ara- sındaki mücadeleleri dile getiriyor. Burdan'ın kitabı 1983 Orly katli- amı ile ilgili olarak da çok önem- li savlar içeriyor. Kamuoyunda ki- tabın en çok ilgi uyandıran yerle- rinden biri olan, Orly katliamın- dan söz eden bu pasajlarda, gizli Ermeni terör örgütü 'ASALA' ve faaliyetleri hakkmda daha önce bilinmeyen iddilar ortaya atılıyor. Orly katliamı, 1983 yılında ger- çekleşmiş, 6'sı Türk olmak üzere 8 kişinin ölümüne, 50 kişinin ya- ralanmasına yol açmıştı. Paris'in Orly Havaalanı'nda THY yolcu- lannın bilet ve bagaj kontrolleri- nin vapıldığı yerde 15 Temmuz 1983 günü meydana gelen şiddet- li patlama, gizli Ermeni örgütü ASALA tarafından üstlenilmişti. Katliamın sorumlusu olarak üç Ermeni ağır cezada yargılanmış; Varujan Garbinsyan ömürboyu, TC vatandaşı Soner Nayır 15 yıl, Ohannes Semerci 10 yıl hapis ce- zasına çarptınlmıştı. "DSTÎ Terorizmle Mücadele Bölümünde 9 Yıl" adlı kitabının en önemli açıkiamalarından biri, ASALA'mn Fransa'da oluşturdu- ğu silahlı hücresini ele veren kişi- nin kimliği, Vulcain takma adlı 'köstebek'in gerçek adı, Luc Da- niel Abo Zeyd. DST'nin yardımıy- la Fransız vatandaşhğına geçen Abu Zeyd, eski bir Filistin Halk Kurtuluş Cephesi militanı. 1985 sonunda Libya'ya gazeteci olarak giden 'Vulcain' burada tutuklan- dı ve üç yıl hapse mahkûm oldu. Haftalık 'VSD* dergisi geçen haf- ta, Luc Daniel Abu Zeyd'in fotoğ- rafını yayımladı. Halen Fransa- da yaşayan eski köstebek, dergi- nin toplatılması için mahkemeye başvurdu, 2nc2 NEW YORK — Dünya Kupa- sı, dünyayı ayağa kaldırırken Amerikalılan ancak kımıldatabil- di. Pazar günü Çekoslovakya'dan 5 gol yemiş olmak gerçi biraz mo- ral bozdu. Ama 1950 yılından beri ilk kez bir Dünya Kupası'na ka- tılıyor olmanın heyecanını gölge- leyemedi. Barlarda, otel lobilerin- de kupa maçı gösteren televizyon kanallanna yönelmek isteyenıere garip gözle bakanlar fazla değil. Amerika futbolu keşfeımeye çalışıyor. Futboldan keyif alma- nın yollarını anyor. 40 yıldır ilk kez dünya kupasına katılmak bir dönüm noktası olarak görülüyor. Tüm spor kollarında dünya şampiyonlan çıkarabilen Ameri- ka, futbolun yabancısı, acemisi. Bu konuda Üçüncü Dünya ülke- lerinden bile gerideki AmeTİka'- da futbolun gelişmesi, halka me- şin topun benimsetilmesi için yıl- larca çaba, milyonlarca dolar har- candı. Ulusal futbol ligi başlatıl- dı. Türkiye dahil Avrupa'dan fut- bolcu, antrenör transferi gerçek- leştirildi. Örneğin 1950'lerin so- nunda Beşiktaş'ın genç takımın- dan Nuri Sabuncu'yu Syracuse ta- kımı transfer etti. Ulusal futbol ligi başlatıldı. Ama bir sonuç alı- namadı. Kurulan takımlar dağıl- dı. Beşiktaşlı Nuri de müteahhit- liğe başladı. Nuri şimdi Amerika'- nın en zengın yabancı işadamla- nndan biri. Ayrıca spor ile de il- gisini sürdürüyor. özel yapım Ferrarisi ile otomobil yarışlanna katılıyor. Yat yarışlarmda birin- cilikler elde ediyor. Belki de Ame- rikalılann futbola ilgisizliği en çok Beşiktaşlı Nuri'ye yaradı. Aradan 40 yıla yakın bir süre geçti. Ama futbol "rugby'M sol- layarnadı. Amerikan futbolu da denilen "Rugby" bilindiği gibi başa miğfer, omuzlara, dizlere ta- mponlar, yüz kısmına da çelik tel- den kafes geçirilerek "oynanı- yor". Oyunda çeune, göğüs atma, omuzla yüklenme dahil herşey serbest. Yalnız silah çekmek ya- sak. Oyuncular, devekuşu yumur- tası ile Antep işi, kallavi bir içli köfteyi andıran topu ele geçirmek üzere birbirlerinin üzerine hücum ediyorlar. Topu gizlemeyi beceren oyun- cu, eğer kolunu bacağmı da ko- rumayı başarmış ise topu bir ar- kadaşına alçtanyor. O da topu ge- mi direği yüksekliğindeki iki sınk arasından aşırtırsa gol oluyor. El- bette televizyon için "reklam arası" verilmemiş ise. Evet, Rugby'de oyun, her 15 dakikada bir "TV relüanu" göstermek için durduruluyor. Staddaki on bin- lerce seyirci bu arada dondurma- larını yalayıp kolalarını içiyor. Çünkü reklamları onlar değil, ev- de TV'ye "Ulim etmek" zorun- da kalanlar izleyebiliyorlar. Amerika'da futbolun tutma- masıru bu TV reklamı kültürüııe (ya da çılgınlığına) bağlayanlar var. Beşiktaşlı Nuri de bunlardan. Nuri Sabuncu, Amerika'da nak- len verilen bir futbol maçının ara- sına reklam koymak için maçın durdurulması gerekeceğini anla- tıyor. Buna ise FIFA kurallan uy- gun değil. Ama kimbilir, NATO'- nun kurallarının değiştiği bu ye- cıi^ftnomHp fntKniun Amerika'- ya da girmesi için bir değişikJik düşünülebilir. Amerika'da futbolun lutması için herkes birşey yapmaya çalı- şıyor. Herkes derken, elbette futbok- dan keyif alanlar ve bu işten pa- ra yapmak isteyen çevreler. Ame- rika'da futboldan keyif alanlar» • yalnızca Avrupa'da doğmuş olan Amerikalılar. Eski Dışişleri Ba- kanlanndan Henri Kissinger de bunlardan biri. Kissinger bir ara Los Angeles Times gazetesi için futbol yazaıv lığı yaptı. Futbolda taktik încelik- lerini, atağın ve savunmanın ne '. zaman yapılacağmı hem futbolcu- lara hem futbolseverlere anlatma-' ya çalıştı. önümüzdeki 1994 Dünya Ku- pası'nın evsahipliğini Amerika: yapacak. Kissinger'i bu kez ulu&- lararası futbol sahnesinde görür- sek şaşırmamak gerek. * FIFA Genel Sekreteri Scpp: Blatter, önümüzdeki Dünya Ku-- pası'mn ABD'deki futbol sevgi- sini ateşleyeceğini söylüyor. lnşal-. lah Amerikalılann "sevgisi" ln- gilizlerinkine benzemez. Yoksa, stadyumlara zırhlı araçlarla git- mek gerekecek. Ingiltere'de poliS bile silah taşımadığı halde "hooliganlann" hali ortada. ', Silah taşımanın anayasal hak sayıldığı Amerika'da futbol bir tutarsa, stadyumlara barışı Gor- baçov bile getiremez. Lspanyol atmacası huzurunuzda CUMHUR CANBAZOĞLÜ UDtNE — Reklamdan hiç hoş-' lanmayan "Aimaca" lakabı ile fuf- bol dünyasında tanınan Real Madrid'in 27 yaşındaki futına fut- bolcusu Butragueno, Udine'deki tspanya kampında bir köşeye çe- kilip final hesaplan yapıyor. "Be; nim için 'Uruguay'a iki gol ataca- ğım' şeklinde demeçler verip ga- zete manşetlerinde yer almak çok kolay, ama ben büyük konuşma- yı sevmem" diyor Butragueno. Italya 90, Butragueno'nun ikinci kupası. "Beni de gol krallan aday- lannın arasına yazabilirsiniz" di- yor gazetecilere, "Çünkü Italyat ya çok iyi hazırlanarak geldim." "Bugüne dek yapılan maçlarda en çok Brezilyalı Careca'dan etki- lendim. İsveç'e attığı iki gol de muhteşemdi. Lacatus ve Mattha- eus'a şaşırmadım, çünkü çok iyi olduklannı biliyordum. Ancak bu iki futbolcunun da gollerini sür- düreceklerini sannuyorum" diyen Butragueno, bugün tspanya for- masım 50'nci kez gjyecek Urugu- ay karşısında. ttalya 90'ın teknik yanı konu- sunda ne düşünüyordu acaba Av- rupa'nın atmacası? Bu soruya şu yanıtı verdi Butragueno: "ÎUlya' 90'ın taktik açıdan zor bir Dünya Kupası olacağı ortada. Özellikle hücum oyunculan kapalı defans- larda çok zorlanacaklar. Biz gol-' cüler için kâbus gibi geçecek her maç. Savunmalar genellikle iki ke- sici, bir libero ve iki bek olarak duvar öriiyorlar. Gol atmak çok zor. Burada saliseler içinde karar verip gol atabilenler başanya altt- şabflecek."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle