23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 30 MA YIS 1990 ÖzaPa Açık Mektup Bugünkü siyasal boşluk ve belirsizliğin, özellikle şahsınızın yöresinde somutlaşan rahatsızhğın temelinde, makama seçilişinizde, demokrasinin temeli olan çoğunluk desteğinden yoksun, tükenmeye yüz tutmuş, kaderini sizinki ile bir gören ve bu yüzden size bağımlı parlamento çoğunluğuna kendinizi empoze etmenizin, halkın çok açık biçimde değişmiş eğilimine saygı göstermemenizin tersliği ve yanlışlığı yatmaktadır. Biçim olarak değil, fakat öz olarak çok büyük bir hata bu. Prof. Dr. A L İ G İ T M E Z ODTÜ tktisadi ve İdari Bilimler Fakültesu Sayın Özal; öncelikle, açıkça belirtmek istediğim birkaç nok- ta ile başlamalıyıtn bu açık mektuba. llki, şahsını- za bağlı olmamak koşuluyla, işgal ettiğinız maka- ma karşı tartışmasız ve içten saygılı olduğum. Ikin- cisi, daha çok şahsınızda somutlaşan, kimlik ka- zanan siyasal anlayış ve uygulamalannıza (demok- ratik ölçüler içinde saygı duymakla birlikte) hiç tni hiç sempati duymadığım, bu yaklaşımdaki "insan" yüzünün yokluğundan dolayı son derece rahatsız olduğum, siyasal aniamda sizin karsııuzda bulun- duğum. Üçünciisü de, siyasal eğılim ve belü hoyrat uygulamalannıza karşı olmakla birlikte, kişi ola- rak yadsınamaz değeriniz ve öneminize duyduğum takdir duygusu. Ancak, bu mektupta dile getirmeye çalıstığım dü- şüncelerimle değerlendinnelerimin, siyasal eğüimim ve tercihimle de, size karşı olan tutumumla da hiç ilgisi olmadığını bütün içtenliğimle belirtmek ıste- rim. Buradaki duşünce ve değerlendirmelerim, salt tıkanmaya yuz tutmuş "devlet başkanlığı" işlevle- ri, bu işlevlerdekı ukanmanın doğurabilecegi sonuç- lann irdelenmesi ile ilgili. tnanın, salt makamın iş- levlerinin tıkanması, tepede boşluk yaratılması ile ilgili; size karşı olmam, siyasal anlayışınıza sempati duymamamla ilgili değıl! Çankaya bunalımı Sayın Özal; Bu açık mektupta, Çankaya'ya çıkışınız ve son- raki uygulamalarınızla yaratılan bunalımla ilgili "gecikmiş bir değerlendirme" yapmak ıstemıyonım. Ne oy tabanı tukenmiş partinizın zorunlu desteği ile (ve birlikte çalışmak zorunda olduğunuz siya- sal güçlere rağmen) makama geldığıniz; ne "yansız" ve "birleştirici" hakem durumunda olmanız gere- kirken yanlılığın ve karşıtlan dışlayıcılığın bir sım- gesi olarak bu göreve "çıkmanız"; ne geldiğiniz ve "yansız" olması gereken makamı gızleme ("zeva- hiri kurtarma") gereğı bile duymadan hükümetin bir uzantısı olarak değışıırmenız ve ne de kişısel inatçılık, hırçınlık ve gerilim yaratıcılığınızla ilgili tartışmalara gıreceğim. Bunun yerıne, (a) şu anda "yetki"lerini en geniş aniamda kullandığınız ma- kamın yetkiye paralel "sorumluluk"lannın sizce ye- rine getirilmemesinin; (b) "tek adam" yönetımıne yönelınmesiyle Cumhurbaşkanlığı, hukumet ve ya- samanm (TBMM) işlevlerinin kilitlenmesinin; (c) yetki aşımı sonucu işle\siz bırakılan "devlet" ay- gıtlarımn doğurabileceği sorunlar ve bunların ge- lecekte ulaşabileceği boyutlara ilişkın kısa bir de- ğerlendirmeye gireceğım. Böylece de makamı elde ediş ve kullanış biçiminıze bağlı olarak yaratılan "sorunlar" ve tırmandırılan "genhm"in getirebile- ceği olumsuzluklann olası sonuçlarına yalnızca dik- kat çekeceğim. Sayın özal; Kabul edersiniz ki, bugunku siyasal boşluk ve be- lirsizliğin, özellikle şahsınızın yöresinde somutlaşan • rahatsızlığın temelinde, makama seçilişinizde, de- mokrasinin temeb olan çogunluk desteğinden yok- sun, tükenmeye yuz tutmuş, kaderini sizinki ile bir gören ve bu yüzden size bağımlı parlamento çoğun- luğuna kendinizi empoze etmenizin, halkın çok açık biçimde değişmiş eğilimine saygı göstermemenizin tersliği ve yanlışlığı yatmaktadır. Biçim olarak bel- ki değil, fakat öz olarak çok büyük bir hata bu; be- delinin de ağır karşılanması kaçınılmazdır: Sonra- ki sizi dışlayan, yoksayan tutumlann, özdeki bu ha- tanın ve akıldışılığın sonucu olduğu çok açık. Bu- nu kabul etmelisiniz! Kaldı ki (ve Ustttne üstlük), halkın somut eğilimine karşı ve tartışmalı olarak yerleştiğiniz makamda da bağışlanmaz bu hatayı unutturacak bir tek davranış göstermediniz. Bunun yerıne, halka ve tum demokrasi guçlerine ragmen tırmandığınız Çankaya'nın hemen ardından, hane- dan gösterilerini andırır cuma cemaatleri ve mey- dan okuyuşlarla ekilen gerilimin tohumlannı filiz- lendırdiniz. Kısa zamanda da hükumeti ve parla- mentoyu etkisizleştiren, kilitleyen, yurttaşlar arasın- da ikiliğı körükleyen hırçın tavırlarla gerilimi tır- mandırmayı başardınız. Tepede bir inatlasma ve güç gösterisi kısır döngüsünun çekiciliğine kaptırdımz kendinizi. Ve bugun görulen, gözlenen (eskilerın deyimiyle "manzara-i umumiye") şu: Biraz darbecı mantığı ve kesin uzlaşmaz tavırla tırmandığınız Çankaya1 da, yalnız sorunlara etkılı çözum getiremeyen yet- kdı bir yetkisiz değil, bundan da öte, ülkemn en baş- ta gelen sorunu durumundasınız. Gerçek şu ki, yal- nız ülkenin değil, fakat sizı oylanyla desteklemiş kitlelenn, sizi yerımzde tutan partinizın ve gerçek- ten başı olduğunuz hükümetin de baş ve acil çö- zum bekleyen "sorun"u durumundasınız. Masum ve en zararsız zararlar Sayın Özal; ' Kabul edersiniz ki, makamın hükümet ve parti başkanlığından en belirgin farkı, tartışmanın, uz- laşmazlığın dışında, ötesinde ve üstünde olmasıdır; böyle kalmasırun zorunlu olmasıdır. Biçimsel "meş- ruiyet"ın dışında, demokrasinin özüne ilişkin bir ozellik bu. Makam, ancak üzerinde uzlaşılan kim- se olmanızla, bırleştiriciliğinızin, hakemlığinizin tar- tışılmaz olmasıyla ışlevini yerine getirirdi. Bu nite- lık, biçimsel "seçilme" ya da "meşruiyet"le ilgili de- ğil; "kabul edilırlik" ile "temsil yeteneği" ile ilgili. Bundan, hukümet başkanlığından farklı olarak, devlet başkanını "otorite" yapan, farklı siyasal güç- lerin onun birleştiriciliğini, hakemliğini kabul et- meleri, "otonte"yi tanıma konusunda uzlaşmala- ndır. Başkanın işlevi, bu kabul edış derecesine, ken- disine hakem gözüyle bakılış derecesine bağlı. Var- lığı, otoritesi, hakemliği tanımadığı, kendisine baş- vurulmadığı sürece işlevsizdir, etkisizdir, anlamsız- dır. 1. Makam işlevsız, ışlemez durumda. Devlet Baş- kanlığı'na seçiminizle artan hırs, inatlasma ve uz- laşmazlığın ülkeyi getirdiği son görünumde, maka- mın islevlerini yerine getirmediği, meşruıyetinin tar- tışıhnası nedeniyle otoritesini kullanamaz durum- da olduğu açık. Baslangıçta muhatap olarak jilma- dığıruz, fakat sızin etkinizi, işlevinizi, otoritenizi be- lirleyen farklı siyasal güçler, sizin uzlaşmazlığmız nedeniyle sizi tanımıyor, meşruluğunuzu kabul et- miyor, konumuzu çokca tartışmalı görüyor. Sonuçta da size işlev vermıyor, güç vermıyor. Bu yüzden de devlet başkanlığı işlevsiz durumda, işlemez durum- da. Ve siz, görevinizle ilgili bır işlev yerine getire- miyorsunuz. Size başvurulmuyor, sizden çözum ya da hakemlik istenmiyor, sizden destek beklenmiyor. Ve devlet başkanlığı kilitlenmiş durumda, açık bir otorite boşluğu ve zaafiyeti var. İşlevi yerine geti- recek birleştirici güç konurnunuz yok; devleün, bu- lunduğunuz makama ilişkin işlevi dondurulmuş du- rumda. 2. Ülkenin zaman ve kaynak kaybına neden olun- makta. Tepedeki kilitlenme ve yaratılan boşluk so- nucu, ülke sorunlanna gelebilecek çözumler erte- lenmekte, ulke zaman kaybetmekte. Makamın iş- levlerinin yerine getirilmemesi ise, makam için ay- rılan devlet ödeneklerinin boş yere kullarulmasına, gereksiz giderlere neden olmakta. Yerine geürilme- yen işlevler ıçin yapılan harcamalar, bir tur "hak- sız iktısap" konusu olmakta. öte yandan, devlet başkanlığı harcama kalemleri arasmda "gölge başbakanlık" hizmetleri için ayrı bir ödenek de bu- lunmamakta. 3- Ülkeye zarar açılmakta. Yalnız devlet başkan- lığı islevlerini yerine getirmemeniz değil ulkeye açı- lan zarar; işleviniz dışındaki mudahale ve partiniz üzerindekı otoritenizle parlamentoyu ve iktidan, da- hası, tüm siyasal sistemi kilitlemiş durumdasıruz. Bu aniamda, devlet çarkının dönmediği, hüküme- tin dağınıklığa düştüğu, ülkede derin bir "otorite bunalımı" yaşandığı çok açık olarak ve her durum- da görulmekte, ızlenmekte 4. Halk inançsızhğa ıtilmekte, gerilim yaratılmak- ta. Dahası, tükenmeye yüz tutmuş bir yönetimin "halka rağmen" yönetimini pervasızca ve inatla sur- durmesi, geniş kitlelenn demokrasiye, kendi katı- lım guçlerine ve "devlet"e olan inançlannı hızla yıp- ratmakta, aşındırmakta. Kitlelerde çaresizlik, güç- süzlük, umutsuzluk ve sisteme yabancılaşma duyu- mu yaratılmakta, inançlar sarsılmakta, zaafa uğ- ratılmakta. Buna bağlı olarak da ulkede siyasal ge- rilim artmakta, patlamaya dönüşme eğilimi göster- mekte. Ve bunalımla gerilim giderek tırmanmakta, yangın kapıya yaklaşmakta. Yanlış kabuller Sayın özal; lutumunuza temel olan, yön veren belli bazı yan- hş kabullerin etkisindc olduğunuz anlaşılıyor. Hem mantık hem yasal hem de politik gerçeklik açısın- dan bir kısım yanlış temellendirilmiş kabuller. So- runun kaynağı, bu yanlış ve temelsiz mantık olsa gerek. 1) Devlet başkanlığını, politik bir ust aşama, bir politik terfi makamı olarak görduğunuz anlaşılıyor: Başanlı bir burokrat/teknokrat -politikacılık - baş- bakanlık - ve sonunda devlet başkanlığı. Aynı hırsla, inatla ve kararlıhkla tırmanılan bir merdivenın son basamağı. (a) Polıtikada başarı, hırsla, inatla, biraz da hır- çınhkla, kavgacıhkla elde edilir. Hırs, inat, hırçın- lık, günümüzdeki yanşma toplumunda geçerli, ba- şanda gereklı özellikler. Bir politıkacı, hele başa oy- nayan bir politikacı için doğru olmasa da vazgeçil- mez bu özellikler. Sizin gibı haşanlı, toparlayıcı bir liderde de bu özelliklerın faziasıyla var olması do- ğal. Ne var ki, devlet başkanlığı, bu yarışmacı kişilik özelliklerini aşmayı, bunların çoğundan arınmayı, onların uzennde olmayı gerektirir. Yansız, hoşgö- rulu, uzlaşmacı, birleştirici bir hakem durumunda- dır devlet başkanı. Hırstan, hırçınlıktan, kavgacı- lıktan uzak. Siz hâlâ hırslı, hırçın, kavgacı bir parti başkanı tutumundasınız. Ve geçmişte geçerli bu özellikleri- nizle siz, yansız, uzlaşmacı, birleştirici bir hakem rolünu yurutemiyor görünuyorsunuz. Önceki rolu- nüzde geçerli yarışmacı, hırslı, kavgacı özellikleri- nizle yeni rolünuz bağdaşmamakta, fakat siz inat- la ve inatlaşarak onlan korumaktasınız. (b) Partilı, parti ya da hükümet başkanımn "yansız" olması beklenmez. Karşıtları ile de uzlaş- mak durumunda değildir. Varlığı ve başarısı da kar- şıtlarından farklı, özgün ve inatla yurütülen poli- tik anlayışına bağlı. Partilı, parti başkanı, hükümet başkanı "taraf'tır çünkü; işlevi taraf olmakla ger- çekleşir. Devlet başkammn işlevi ise, "taraf" olmamak- tır, hiçbir siyasi görüşe "karşıt" olmamaktır, hiç- bir durumda "uzlaşmaz" olmamaktır. Gücü de üzerinde "uzlaşümış", tarafsızlığına ina- nılmış, hakemliğine başvurulur, "tartışmasız" ol- masından gelir. Parti başkanlığı alışkanlıgınızla, eski partiniz dı- şındaki partıleri hâlâ "karşıt" olarak, "taraF' ola- rak görmekte, onlara rağmen onların "hakem'M ol- mayı denemektesiniz. Baslangıçta sizin hakemliği- nizi kabul etmesi gerekenlere rakip gözüyle baktı- nız, onlara rağmen kendinizi onların hakemi ilan ettinız; yine de devam ediyorsunuz karşıt olarak gör- duklerinizin, sizin hakemliğinıze razı olmalarım is- temeye. Üstelik inatlaşarak, hırçınlaşarak, zaman zaman çokça kırıcı olarak. Böylesi bir çelişkı ile görev yaptığınızı nasıl dü- şünebilirsiniz, bilinmez. 2. Anayasal ve yasal gundemde devlet başkanlı- ğınm konumu ve işlevi belirlenmiştir, sımrlanmış- tır: Partili değıldir, taraf değildir, yurütmenin ey- leminin içinde değildir. (a) "Ben devlet başkanlığını böyle yaparım!" mantığı, yetki aşımıdır, yasa ihlalidir, cuntacı man- tığıdır. Bir kez, öyle yapamazsınız, çünkü görevi- nizi siz belirleyemezsiniz, anayasa ve yasalar belir- ler. Sonra, siz "öyle" yaparsanız, sizin yaptığınızı ıstemeyen ve sizin uzlaşmak zorunda olduğunuz si- yasi güçler de işte "böyle" yaparlar: Tanımazlar, yok sayarlar, işlevsiz bırakırlar, yıpratırlcj-! Anayasayı, yasaları ve yüruyen sistemi hiçe sayarak makama (Arkaa 19. Sayfada) PENCERE EVET/HAYIR OKTAYAKBAL Öyle Şeyler Vardır ki, Yadsınamaz! ÎO.İ Haydi, Celal Bayar'ın kızı "27 Mayıs zorbalıktır" desin' Ne de olsa babası cumhurbaşkanlığından ındırılip hapse tıkılmıştı. Ara- dan otuz yil geçtığı halde bu olayın acısını unutamamış Gercı Bayar ve aılesı 27 Mayıs'ta birkaç yıl sıkıntı çektıler, ama AP'nın ıktıdar yıllarında eskı saltanatlarına yenıden kavuştular Mıllet- vekılı olarak, 'zulme uğramış' Bayar'ın kızı olarak! Hele 12 Ey- lülcülerin Bayar'a gösterdıklerı ılgiyı, olümündeki buyuk tanta- nayı düşünursek. . Pekı, Bülent Ecevit'e ne oluyor'' Sankı 28-29 Nisan gençlik olaylarının, 27 Mayıs destekçılerının övgücülerınden değılmiş gibı! Genç mılletvekilı olarak o 555 K gunlerınde 'Ulus' gazete- sının sokak sokak dağıtılmasını, satılmasını ustlenmemış gibı 1 27 Mayıs'tan sonra da (geçen gün Uğur Mumcu'nun acıkladığı gibi) DP ıktıdarının devrilmesinı. bu devrımı gerçekleştırenlen 'Ulus'takı sütununda goklere yuceltmemış gibı! Kimse bu ulkede askerlerın darbeyle yönetıme el koymasını istemez. O 1960 gunlerınde de ıstemıyordu Hıçbırimiz istemı- yorduk. 'Vatan' gazetesındekı yazılarım ortadadır Az mı yazdık, 'paraşütle duşmesinı bılin' dıye.'bu işın sonu kotuye gıder' dıye, az mı uyardık DP buyüklerını. Menderesı, Bayar'ı, DP grubu- nu!.. Ecevıt de Ulus'ta böyle şeyler yazdı. Meclıs kursüsünde de böyle sözler söyledi Ama DP ıktıdarının çılginca tutumu, İnö- nü'yü Meclıs'ten kovmak, gençlerı ateşe tutmak, basına baskı- yı arttırmak, Tahkikat Komısyonları kurarak terör uygulamasına geçmek, 'tenkı! tenkil' dıye bağırmak. demokrasiden soz eden- lerı ıçerı tıkmak 1 Bütün bunlar 1960 yılının olaylarıdır Gençlik 28-29 Nısan'da 'Kardeş kardeşı vurur mu' dıye ayaklandıysa, de- mokrası arayışına çıktıysa. halkın buyük bölumu de gençlik baş- kaldırısını destekledıyse, sonunda ordunun genç subayları ey- leme geçmek zorunluluğunu duyduysa. suç kımde9 Yaşadıklarımızı, yazdıklarımızı. konuştuklarımızı yadsıyama- yız. Ben 1960öncesınde ve sonrasında DP ıktidarının yanlış yol- da olduğunu yazan bir gazetecıyım 27 Mayıs'ı Kemalızmin ye- nıden canlanışı sayanlardanım Ama 27 Mayıs'tan sonraki yan- lışlıkları, yanılgıları da eleştırmedım mı9 147 olayı, Ülkü Birlıği tasarısı 1 Dıl ve Tarıh kurumlarını kapattırıp, akademi kurmak he- sapları, Yassıada Mahkemesı'ndekı bırtakım yersiz davalar; 'Ba- bıaliden gececeğız' sözlerı ve daha bırçok yanlış davranışlar en ağır biçimde eleştırılmıştır. Ben de Ecevit de 27 Mayıs'ın gerek- lılığını savunmuşuzdur, ama daha sonraki uygulamalara karşı çıkmışızdır. Bütün bunlar gazete koleksıyonlarındadır. Yadsımak neye yarar1 ? Hem nıçın'' Bülent Ecevıt, Suleyman Demırel değildir Ecevıt, Demırel gi- bı konuşamaz. Ecevıt, Demırel gibı 27 Mayıs'ı, 12 Mart ve 12 Eyliıl ile aynı çizgıye oturtamaz. Bunu yaparsa, kendisine hiç yakış- mayan bir 'fırsatçılık' yapmış olur Yazdıklan, söyledıklen onu suç- lar. İşte, Mumcu'nun koleksıyonlardan çıkartıp kamuoyuna sun- duğu bir yazı: "Turk mılletı ordusuyla övünmekte ne kadar haklı olduğunu bir kere daha gördu Gerçek kahramanlığın, dürüstlük demek olduğunu, şefkat demek olduğunu. medenıyet demek olduğu- nu, bir kelıme ile ınsanlık demek olduğunu, kahraman ordusu- nun dünku davranışında dunyaya bir kere daha gösterdı Türkı- ye halkı dün sabah uyandığında güneşin ışığı ile beraber hürri- yet aydınlığına da kavuştu. . Sağ olasın Türk ordusu" (Bülent Ecevit). 28 Mayıs 1960'da bu satırtan yazan kişinin aradan otuz yıl geç- tıkten sonra gazete manşetlerine geçen "27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eyiül hep aynı" demesındekı yanlışlığı belirtmek bızlerın göre- vidir. Yukarıdakı gibı Ecevit'ın daha pek çok yazısı vardır. 27 Mayıs olayını öven, destekleyen.. Kışı, o kadar unutkan olmamalı, he- le polıtıka sahnesınde bugun de etkın olmak savında ise.. Du- rüstlükten, kendme, kendi geçmışıne saygılı kalmaktan vazgeç- memelı... 27 Mayıs 1960'da hepımız genç yaştaydık Genç yazarlardık Kemalıst öğretıye bağlıydık Demokrasiden, uygarlıktan yanay- dık 27 Mayıs'ı ovdüğumuz kadar, daha sonraki tutumlan, anla- yışları eleştırmeKten de gerı kalmadiK Butun bunlar yasandı Bütün bunlar tanhın sayfalarında . Evet, Bayar'ın kızı ya da DP'nın mırascısı Demırel ya da Bay Özal, 27 Mayıs'ı kötuleyebıiır, ama Ecevıt bunu yapamaz 1. hamur kâğıda çok temiz bitirme ödevi ve tez fotokopisi 50 TL. Ortabahçe Cad. No: 6C Beşiktaş 160 78 28 - 16C 65 52 DOĞAN COPY A M E R İ K A Kente Ozel Fiyatla Sizin için yepyeni özel bir uygulama başlatıyoruz. Şimdi, havayolu- nuzla Yenidünya'ya uçmanın tam zama- nı. Alacağınız tek biletle. îstanbul'dan Amerika'nın 95 kentine gidebilirsiniz. Atlanta'dan Los Angeles'a kadar... Yeter ki, gidiş-dönüşünüz en az 7, en çok 21 gün içinde olsun. Amerika'yı havayolunuzun sağla- dığı bu imkânla keşfedin! V Bir Yanda Dupont; Öte Yanda?..İşadamı Sakıp Sabancı gazetecılerı gezmeye götürmüş; yol boyunca konuşmuşlar; Necatı Doğru, konuşmaların bam telle- rıni çıkarmış, özeti de şöyle: Sakıp Sabancı 't—Sağın en buyuk partısi ANAP'tır. Sen oylann yüzde 1ffa indığine, salonlardan sokaklardan yuh sesleri geldı- ğine bakma!. Daha seçıme ikı yıl var ANAP diritecektir. Konuş- tuğum, danıştığım, ortaklık kurduğum buyuk şırketlerin başkan- ları da böyle düşünüyorlar. Bir Toyota'nın, bir Duponfun başkanı- nı yabana atmam ağam. Erken seçım gereksizdır. Turkıye ıçin sık aralıklı seçım lukstür; ama hepten kaldıramayız; seçım 1992'de olmaMır." (Milliyet, 29.5.1990) Sayın Sabancı'ya dıyecek bir şey yok, işadamı işıne gelen par- tiyı tutar, ANAP holdınglerın partısı değıl mı? Sakıp Sabancı el- bette ANAP'ı tutacak; ışadamlanndan, holdınglerden, tekeller- den vergı alacak bir siyasal partıyı neden ıstesin? . Ama ANAP 12 Eylul faşızmının emanetçı partisiymiş; halkın- yüzde 80'i ANAP'a karşıymış, demokrasiye açılmak ıçin ANAP'ın yıkılması gerekırmış; Sayın Sabancı'nın nesine... Sabancı doğaldır ki özçıkarını düşünür. • Pekı, halkın çıkarlarını kim duşunecek? Sol parti. . Sosyal demokrat parti Sosyalıst parti . Ne var kı bu kez Sabancı'ya karşı çıkan sağcı Suleyman Demırel — Sayın lastık fabrıkatoru (Sakıp Sabancı) zannetmış kı ANAP patlak lastık . Ona bir yama yapıştırırsın ondan sonra devam edersın. Belkı Japonya'dan uzmanlar getırmek suretiyle lastik işını halletmek mümkündur de "ölmuş bir sıyası partıdır' dedığı -bakın ANAP dmlebilır dıyor; dinlebileceğını görmek ıcın evvela öldüğü- nü kabul etmek lazım- ANAP'ı diriltmesı mumkun değildir. Bu sa- yın fabrıkatörü bundan sonra sadece fabrıkator olarak değıl, ay- nı zamanda bir sıyasetçı olarak da karsımıza aldığımızı beyan ede- rim. Hadı gel, dınlt bakalım bu oluyu Bugun ıkı Türkrye vardır, bunlardan biri lastık fabrikatörunun temsil ettığı pembe Turkıye, binsı de bızım temsil ettığımız ınleyen Turkıye.." * 12 Eylül, televızyonu ışadamlannın emrıne verdı; emekçıye ka- pattı, ANAP iktıdarı da bu düzenı sürduruyor, Sayın Sabancı da bu olanaktan yararfanarak ekranda bol sıyaset yaptı Şımdi ken- dinı alamıyor, noktasız vırgülsuz konuşuyor. Ancak öyle anlaşılıyor kı sağda da yollar ayrılıyor Bir yanda Sabancı var. Dupont var. . Toyota var. . Sabancı'nın açıkça söyledığine gore Duponfun ve Toyota'nın başkanları da ANAP'tan yana imışler, 'Daha seçıme ikı yıl var, ANAP dirılebilır" diye düşünüyorlarmış .. Peki, karşı yanda kım var? Suleyman Bey politika yaşamında geçerli "tarafları" açıklıyor- "— Bugün ıkı Türkiye vardır: Bunlardan bırı lastık fabrıkatorü- nün temsil ettiğı pembe Turkiye, bınsı de bızım temsil ettığımız ınleyen Türkiye.." Sakın bu ayrımda bir yanlışlık olmasın'' Yoksa köprülerin altından akan sular SHP'yı sürükleyıp bir yer- lere mı götürdü? SHP nerede? Kimbilır nerede? Belkı ışadam- lan derneklerınde holdınglere şi- rin görunmek ıçin el uğuşturu- yor. "Çağdaş sosyal demokrat" olabılmek uğruna Toyota'lara, Dupont'lara "hulûs" çakıyor... Kımden vergı alacağını soyle- mekten çekinıyor; "Uslu çocuk olur da yaramazlık etmezsem, ışadamları benim ıktıdara gelişi- me karşı çıkmazlar" diye dü- şunüyor... SHP yılgın. . Haydı aslanım SHP, artık sen- de konuşabilirsin, ne olur aç ağ- zını, Suleyman Beyin de gerısın- de kalacak değılsın ya!.. Gidiş-Dönüş Hafta İçi Özel Tarifemiz* İstanbul-Miami 2.071.000,-TL İstanbul-Los Angeles 2.232.000,- TL L0NDRA, ÜKF0?D, CAHBRIDGB B0ÜRHEMOUTH,BWQHT0K, HASTINûS^CZTERCKESrH DE İEÇKIN ÛILOKUUARINOAYIVZIUŞ YADA SUTM VILINÛIUZCE 06R.ENIU 12TAKSİTTE KOLÂYUGU •6ENELVEHCLHNDIRLMIJ KURSLAR • TICMll İNÛILIZCE • TUR.IZM INGILIZCES1 •BANKACIUKINÛIUZCESİ •5INAV KURSLARI: Cambrıdge •Fırst Certıfıcate, Profıcıcncy, tursem İNGİÜZÜSANOKULLARI DANIŞMA MERKEZİ Cumhurıyet Cad 173/4-B Elmadağ 80230 Istanbul Hılton Otelı Karşısı Tel 148 3977-148 7943-148 28 49 Fax 13297 29 Tlx 27496 tusmtr İstanbul-San Francisco 2.232.000.- TL *m———**>-++ Biletınızi, uçuş tarihinden 14 gün önce almanız gerekiyor. *Hazircın ayı boyunca geçerlıdır Ayrmtıh bılgı ıçm Türk Hava Yolları Acente ve Bürolarına başvıırabthrsmız. Bağlanuh u^u^lur Amenkan resnu ııukjnılarının ı/ıunc hjghdır TURK HAVAYOLLARI LİSKÜR Sürücü Kursu Kadıköy K. Maltepe Erenköy 3360206 3360279 3491824 3491825 3522421 3637786 3593068 -I ıPLASTIK ENJEKSİYON Makine ve kalıpları satılıktır. Yerli-kullanılmamış 9 (1) 522.56. 13—551.18.51 (ZEKİ BEY)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle