03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhunyer Matbaacıhk ve Gazetecılık Turk Anonım Şırketı adına V»dir Nıdi 9 Cend Ya>in Muduru H n n Ctnal, Munsese Muduru EmıiK l şalklıgıl. Yazı tşlerı Muduru Okıv GomnıiR. # Haber Mcrkczı Muduru >alçm Bayer, Sayfa Duzenı Vonetmenı Alı Aar, £ Temsılcıler ANKARA \hüK< Tan, IZ.MIR Hikmel ÇctuA^l. ADANA. Çctfn Ygnoghl 1; ftjlıtıka CcM fcjtanpç. D15 Haberlcr Ergun ftüo, Ekonomı Coıgu Turtan. I; Scndıka. Şukran KHnd, luıllur Cdal Uacr. Egmm Oncm» Ş>y1u. Haber Araştınna İ 9 M Bnfcın. >un Haberlen Ntcdcl Dogaı, Spor Danışmara Abd^kuür Vucdva, Om Trazılar Kİran Çjk^un, Araşıırma ŞaMa Alpa>, Duzdtmr Ilılldlıt Yum. 0 Kooniınaıor Afcmtf Konıban. # Malı Iskr Eral EıfcM. • Muhasebe Bokm Yfener • Bulçe-PUnJama. S n g Osnante^otfcı 9 feklam A^r Tanu. • Ek Yıyınlar Hııfo Akyol • Idarc H K y u GUÎTT, # Işlrane- Öndcr Çcik, 0 Bılgı Işlem Nail InaL # Pçrsonel Sevp Bosttonofclu Baam vr yuxm Cumhumn Matbaaob « O«rlwBlr TA^. Türt O o * Oi. 99/41 r^frln|fa 34334 Is PK 246-laanbui. Tri 512 15 05 (20 ha). THot 22246 ftx. (1) 524 «0 72 0 Suroto- Aaksz Zjva Gökalp BS lnkıl» S. Na 19/4, TO. 133 11 41-47. TUOL 42344 BBL (4) U3 05 63 • \ı^. H Zjya Hv 1352 C'3, TH. 13 12 30. Tefct 523S9 Fuc (51) 19 53 60 • AdMK InOnu Cad 119 S. No I Kj 1. Tü- 19 37 52 (4 haU Telcc 62155. Fu. (71) 19 37 92 TAKVIM. 27 MAYIS 1990 Imsak: 3 37 Guneş: 5.30 Oğle: 13.06 Ikindi: 17.04 Akşam: 20.32 Yatsı: 22.16 Kürk modacısının simgesi, sıcakyaz günlerinin ışıltılı "ayçiçeği" Castet'ninisi kışta, gönlüyazda Frederic Castet modaevlerinden kahverengi yünlii bir tayyör akada kocaman ayçiçeği. NECLA SEYHUN Ne denli garip! Kendisine, koleksiyonuna simge olarak ayçiçeğıni seçrniş. Bir kürk modacısının sinıgesi sıcak yaz günlerinin ışıltılı çiçeği! Demek ki gönlu yazda. Kendi adına ilk sunduğu defılesinin broşüründe Frederic Castet: "Kadınca bir koleksi>on bu" diyor. "Ama sade, doğal, gerçek, klasik ve seckin. 1990-91 kışının kadını için gerçekleştirmek istediğim bu. Bir ışık çemberi, bir mutluluk, bir diış... Toprak renklerini seçtim, ateş renkJerini, gök, onnan, kıymetli taşlar, deniz renkleri... Ve benim gözde çiçeğim: 'Ayçiçeği...' Hepsi bu çiçefin çevresinde dolanıyor." Evet bu guneş çiçeği, bu ışık çiçeği, bir nakarat gibi Castet'nin moda şarkısında hep karşımıza çıkıyor. Bir kürk mantonun yakasında, bir deri bermudanın belinde, bir saten bulüzün descninde... Moda dünyasının bu ünlu kürk ustası Toulouse'da doğdu. Bir 14 temmuzdu... Doğduğu şehirde Guzel Sanatlar okuluna girdi. kMimar olacaktı. Ama bir yandan da moda dersleri alıyordu. Oradan bir birincilik kazarunca, hayat yolunun dümenini tumünden modaya kırdı. Paris'e gelip ünlu modacı Balenciaga'nın yanına girdi. Oradan da 1953 yıhnda Dior'a. Artık 36 yıl boyunca bu moda evinin vazgeçilmez bir elemanı olacaktı. önce Dior'un Londra'daki butiginde çaJıştı Castet. 1968'de Dior'un kürk bolümünün sanat danışmanı oldu. Artık her Dior kürkunde onun emeği, onun imzası vardı. Herkes onu Dior'un kürkçıisu olarak tanır. Ama sonra Ferre' çıktı sahneye, her şey altust oldu. O gune değin Dior moda evinin stilistligini yapan Marc Boban gitti, Ferre geldi yerine. Marc Bohan'la beraber de tum Dior kadrosu değişti. Frederic Castet böylece doğdu işte. Dior'dan aynlınca kendi adına bir modaevı lcurdu. 1990-91 kışı da onun ilk defilesi. Kürkle, deriyle oynuyor gene gönlunce. Ama araya yünlü, ipekli modeller, abiye kıyafetler de katıyor. Bir koleksiyon A'sından Z'sine onun imzasını taşıyor artık. Bastan sona onun eseri olan bir koleksiyonda yuvarlak, geniş omuzlu modeller, trapez kesimleri, kocaman şal yakalar, diz kapağında ya da midi boylar çekiyor dikkati. Deriden ya da yalancı kürkten trençkotlar, mantolar, brandebourgslu duffy coatlar, deri şortlar, bermudalar, rob şömizyeler, pantolon tayyörler... Kürklerin ve derilerin dışında moherler, kaşmirler, gabardinler, prensdögaller, piyedöpuller, ayçiçeği de>enli ipekler. Usta olduğu konuya, deriye ve kurke gelince iş... Devekuşu derisinden! kenarı kürklerle çevrelenmiş ceketler, mantolar... Vizon ve rönarlar ya doğal renklerde ya da mor, guneş sansı, ateş kırmızısı, yosun yeşili renklerde... Çinçilalar, ziblinler... Kimi normal kimi tıraş edilmişyol yol, hasır örgü, ya da tablo şeklinde kesilmiş... Üstünde köprüler, kuleler, gökdelenler... Kürklerle bir dünya turu. Afrika, Asya, Avustralya, Amerika, Avmpa... Canım vizonlar kesilmiş, tıraşlanmış, rengârenk boyanmış. Kürk manto değil de birer modern tablo sanki. Yazık ki ne yazık! Bu ne can ziyanlığıdır boyle. Bu antikurk kam- panyasında bu ne üstüne ustune gidiş, bu ne kafa tutuştur böyle? Yalancısını, gerçeğinden hiç fark ettirmeksizin yapabilen bu usta modacı, modaya ille de "acı" kanştırmakla neden böyle ısrarlı? tşi tatlıya bağlasa olmaz mı? Ama olaylar, protestolar onu er ya da geç getirecek bu yola. Zorla da olsa bir gün "tatlı"ya bağlanacak modası. O zaman daha bir zevkle seyredeceğiz yalancı kurklerdeki ustaüğını. Castet, ilk kez ipekJerle oynuyor. Onda da bol bol yaz renkleri, guneş parıltılan kullanmış. Guneşler, guneşler ve ayçiçekleri, ayçiçekleri... Ayçiçeği simgesi, ayçiçeği uğuru. tlginç bir modacı bu kurkçu Castet. tşi kışta, gönlü yazda!... BEYAZ CENNET Paımıkkale'ye sahip çıkılıııaü ÖMER YURTSEVEN DENİZLİ — Mimarlar Odası Deruzli Şubesi tarafın- dan düzenlenen "Pamukkale^ yi Koruyalım, Yasatalım" konulu sempozyumun ikinci gününde, "Bevaz Cennel"in kaderini belirleyecek, gelece- ğine yön verecek önlemler so- mut olarak dile getirilirken, Pamukkale'nin kendi doğal haline bırakılması, daha son- ra sosyal ve fudksel planlama- ya geçilmesi görüşü ağırhk kazandı. Arkeoloji Profesöni Ekrem Alnrgal'ın yönettiği, "Arkeo- loji Acısından Pamukkale'nin Önemi. Koruma Politikalan ve Planlamaya Etkileri" ko- nulu ilk oturumda konuşan Yük. Mimar Cengiz Beklaş, tarih bilinci sorumluluğu olan herkesi Pamukkale'ye sahip çıkmaya çağırdı. Bektaş, "Ören yerindeki jandaıma bi- nası ile turistik tesisler hemen yıkıimabdır. Temizlige hemen başbuunalıdır. Kazüar egitim araa oUrak knllanılmab, Pa- mukkaie dogal ve Urihsd özellikleriyle Denizirnin kül- ttir yaşaraına mutlaka ginne- li, konu oknUardaki egitim programına abnmalıdır" de- di. PamukkaJe'deki SİT aJanı içinde 370 ayn mülkiyetin bu- lunduğunu kaydeden arkeo- log Ali Ceylan, "Eger göz yumulsaydı bugun ören yerin- de 370 tene tesis olusacakü" diyerek yapılasma yasağının önemini dile getirdi. Sempozyumun öğleden sonraki oturumunda ise Pa- mukkale'nin jeolojik önemi ve termal suyun kullanımı konu- su ele alındı. Prof. Dr. Neca- ti Inceoglu'nun yönettiği oturumda konuşmacılar, 5 milyon yülık bir maziye sahip travertenlerin kararmasını ve tahribatını önlemek içın üze- rinde dolaşılmasının yasak- lanmasını istediler. Ege Universitesı Peyzaj Mi- marhğı Bölum Başkanı Prof. Dr. Aysel Baynıktar, toplaıı- tıda yaptığı konuşmada, insa- noğlunun ekolojik dengeyi koruyarak, doğayı yaşatabile- ceğini anlattı. Prof. Dr. Bay- raktar, "Pamukkale turizme knrban edilmemeli. Çünkü dofal varlığı yok ettiğiniz za- man torizmi de yok etmiş o- t" diye konıjştu. Frederic Castet'nin 90-91 kışı için bazırladığı bir model. Kırmızı yalancı levikteo bir manto ve kırmızı deriden bir bermuda takım. 1930'larda Samsun'dan çıkıp İstaribuVayerleşen Hayriye Özalas, sur kovuğundayaşıyor Caııkurtaraıula bir Bizans kiracısıBu bahar aylarını, güneşli günJeri seviyor Hayriye kadın. Çıkıp kapının önüne, alnını güneşe veriyor. Alnının karayazısını ağartmaya uğraşıyor gibi... NECATİ GÜNGÖR ~ Cankurtaran'da bir Bizans ka- lıntısı. Yüzlerce, yüzlerce yıhn ta- nığı. Burnunun ucundan, on da- kikada bir tren geçiyor. Üç adım ötesinde, uzayıp giden Marmara 1 nın ma\i rengi. Kâğıftan oyuncak- lar gibi demir atmış şilepler, tan- kerler. Mavinin üstüne düşmüş rengârenk benekler gibi... Hayriye kadın ayağa kaJkamı- yor; bir kalksa, kaJkıp ellerini uzatsa, dokunuverecek yorgun tankerin bordasına... Bizans'tan arta kalan o yıkıntımn, o sur oyu- ğunu andıran sözumona evın ka- pı önüne demir atmış Hayriye ka- dın... Hikâyesi Bizans kadar eski değil, ama bir yıkıntıya dönüşmus yaşamını, ondan kalan bir duvar oyuğuna bağlamış. Birbirlerine tutunup kalmışlar sanırsınız. Hikâyesi, 1930'lu yülardan bas- lıyor Hayriye Özalas'ın. Ta çocuk- luğundan... Samsun'dan ana-ba- basıyla çıkıp tstanbul'u mesken tuttukları günlerden... Bundan, en az eJli yıl öncesi... O yülar, cumhuriyet Istanbul'u- nun bakir yıllan. Denizinde balık, bereket. Kıyılan yağmalanmamış, taşı toprağı altın, ama hep zengi- ni zengin, fakiri de fakir! Samsun'dan yola çıkıp, Can- kurtaran'ı mesken tutuyorlar; çünkü Cankurtaran dediğin, ol- dum olası yoksul semti. Yıkıntılar, sur dipleri bir gecede dolduml- muş barakalarla dolu. önce annesini yitiriyor Hayri- 15 YILDIR AYNI KOVUKTA — Hayriye Özalas, 15 yıldan beri yaşadıgı sur kovuğunnn bir gün yıkılmasından korkuyor. O zaman kime gider, kimlerin kapısını çaJar bu kötünım baliyle. (Fotograf: Kayıban Gûven) ye Özalas, ardından babasım. Ya- şı, on beşine yeni değmiş henuz. Gençlik, guzellik de var, hakçası... Uğruna ilk çıkan erkekle dünya- evine giriyor. Yeryuzünde tutuna- cak bir dal gerek hani... Hem dun- yaevine giriyor hem Ahırkapı Tu- tün Fabrikası'na... tki çocuğu olu- yor bu evlilikten; biri kız, biri oğ- İan. Tam da masallardaki gibi... Gelgelelim evüliği uzun sürmujror Hayriye kadının. Birkaç yıl için- de ayrıüyor yollan, kocasıyla. îki çocuk, bir de kendisi... Ama de- dik ya hem serde gençlik var hem de tstanbul'un ucuzluk gunleri... Ahırkapı yangınından sonra Ci- bali Sigara Fabrikası'nı biliyor, ek- mek kapısı diye. Tann, çalışan ku- lunu severmiş... Yaz demeden, kış demeden çalışıyor Hayriye kadın. Yüksünmek, üşenmek nedir bil- miyor. Saçlarına tütün kokusu si- niyor. Olsun! Evde tenceresi kay- ruyor boyuna. Çocuklan, muhan- nete muhtaç olmadan büyuyor- lar... Bahar tstanbul'a erkence geldı bu yıl. öğlen güneşi kapının tam üstünde. Kapı dedimse, bildiğiniz kapılardan değil. Derme çatma, eğreti mi eğreti bir şey. Kapının eşiğine minder atıp güneşten na- sibini alıyor Hayriye kadın. Yüzü- nün esmerliği güneşten değil, kud- retten. İlk bakışta onu, Osmanlı artığı haJayıklardan biri de sana- bilirsiniz. Önünde durduğu, için- de banndığı sur kalıntısıyla bü- tünleşmiş. Bu sur kovuğuna yerleşeli on beş yıl oluyor. Hiç değilse, kira derdim olmaz diye sokmuş başı- nı buraya. Elektriği, bir kabloyla dısandan ainıış. Su mu, dediniz? Onu hak getire! Yok, hayır; hak da getirmiyor. Komşulara sesleni- yor Hayriye kadın, çocuklara ses- leniyor; kovalarla onlar taşıyor yukarı. Birkaç taş basamakla çı- kılıyor yukandaki kovuğa. (Siz is- terseniz, oda da diyebilirsiniz bu ovuklara.) Basamaklann en dibin- de, önu basma bir perdeyle örtü- lü, üç yam tahtayla çevrili ayak- yolu! Ama şimdilerde kullanmı- yor, kullanamıyor Hayriye kadın, bu ayakyolunu. Basamakları inip çıkacak gücü yok da ondan... Cibali Sigara Fabrikası'ndan emekli olup, çocuklarını da yuva- dan uçurduktan sonra tam elini ayağını uzatıp emekli aylığıyla ge- çinme düşleri kurarken, bu Ulet gelip çalmış kapısını. Bacaklan- na inme inmiş, yürüyemez ol- mus... Önce romatizma tanısı koy- muş doktorlar; sonra sürünmek- ten kemiklerin endiğini söylemiş- ler. Fizik tedavi uygulansa belki iyileşirmiş... "Ya çocuklan?" diyeceksiniz; BatıBerlinli:Duvanmı geriistiyorum Doğu Alman, Polonyalı, Çek, Macar ve Rumenlerin alışverişlerinden bıkan Batı Berlin halkı, işin dozunun kaçtığını açık açık söylüyor. Dıs Haberler Servisi — Berlin misafırperverlığin dozunun kaçtı- Duvarı'nın yıkılmasından sonra ılkönce Doğu Almanların, daha sonra da Polonyahlann, Çeklerın, Macarların ve şimdi de Rumenle- rin istilasına uğrayan Batı Berlın- liler isyan bayrağını açıyor. Sureklı olarak ahşverişlere çı- ğını açık açık soyluyor ve sıkıntı- larını"Duvanmı geri istiyorum" yazıL tışortlerle dile getırıyorlar. kan eski Doğu Bloku mensupla- ,rımn neden olduğu uzun kuyruk- lardan yakınan Batı Berlin halkı, Berlin'de bugün sokaklar, Var- şova'dan çok daha ucuza satılan kaliteli şarap, meyve suları, çiko- lata, elektronik aletlerle dolu Po- lonya yapısı Fiatlarta dolup taşı- yor. Bu ucuz malları satın almak için kimi zaman 2 saat süren kuy- ruklara giren Polonyahlann sıra- yı bozmalarını önlemek için tu- fekli ve coplu polis memurları go- rev yapıyorlar. Sorunun boyutları kalabalık dükkânlardan ve alıştığı gibi alış- veriş yapamayan Batı Berlinlilenn şikâyetlerınden de öteye gıdiyor. Ülkede ufak çaplı market hırsız- lığı almış yurumuş durumda. Metro bilet makineleri ise 25 zlo- tilerle dolup taşıyor. Doğu Alman yapısı Trabat'ların egzoz duman- ları çevre bilinci epeyce gelişmiş Almanların havasını alabildiğine kirletiyor. Bunlara ek olarak Batı Alman vatandaşları, kendi ülke- Ierinden ucuza satın alınan mal- ların bir saat mesafedeki Poloıı- ya sınırında birkaç misline satıl- masından hiç hoşlanmıyorlar. Gerçekten, Polonyalılar araba- larına doldurdukları ucuz ötebe- riyi sının geçer geçmez yüksek kârlarla satmaya başlıyorlar. Ser- maye olarak bir depo benzin kul- lanan bu kuçük toptancılar satış- lanndan yüzde 200 ile 300 kâr edi- yorlar. Polonya gümrük yetkifileri bu fahiş kârları önlemek için ye- ni önlemler düşünüyor. Batı Alman resmi yetkilileri bu ınsan selinin durdurulamayacağını kabul ediyorlar. Sınırlar açık ve alışveriş etmek de suç değil. Yet- kililer, aşın uçların ''Duvanmızı geri istiyoruz" çağrıiarına kulak asmıyor ve "Duvann yıkılmasını biz istedik, işte şimdi buradalar" diyerek, Doğu Avrupa ulkelerin- de ekonomiler daha iyiye gıdince- ye kadar bunun sonuçlanna kat- İanılması gerektiğini vurguluyor- lar. onlar nerede, ne yapıyorlar? Oğlu Kücükçekmece'de, bir ku- lübede yaşıyonnuş: Kâh kahveci- lik yapıyor, kâh işsiz geziyor. Kı- n ise evlenip gitmiş, ama annesi- ne bakacak varlığı yokmuş... Bun- lar da komşusu Gülsüm Hanım- ın demesi. Sözün kısası, 194O*lı, 50*li yıl- lann isçi güzeli Hayriye özalas iki kötürüm bacakla ömür tüketiyor Bizans yıkıntısı ininde! Yemeğini oturduğu yerde yapıyor. Tuvalet ihtiyacını da aynı yerde... Çama- şun, bulasığı yine öylesine... Pek sı- kıntıya duştuğü ya da hastalandığı zamanlarda duvara vurup, konu komşuya ses iletmeye çalışıyor. Kışlan soğuk oluyor elbet, taş duvarlar ısınmak bihniyor. Hay- riye kadın eldeki avuçtaki parası- nı oduna yaturıyor. Bir de siyah- beyaz televizyonu var, on bine el- den düşürme, onunla ömür tüke- tiyor kış gunleri. Yarubaşında hep Maltepe sigarası. Doktorlar içme desder de içiyor yine. Başka avun- tu kaynağı yok... tki yüz bin lira- lık emekli aylığını tek başına ye- tiremiyor çoğu zaman. Bakkala, kasaba borç takıyor. Bu bahar aylanm, güneşli gun- leri seviyor Hayriye kadın. Çıkıp kapının önüne, alnını güneşe ve- riyor. Alnının karayazısını ağart- maya ugraşır gibi... Marmara'dan kopan esinti kapı önündeki çama- şırlannı savunıyor. Sabun koku- lu çarşaflar, bir öınrün simgesi gi- bi daJgalanıyor öyle rüzgârda... Hayriye kadın bir kalksa, kalkı- verse yerinden, açıklara demir at- mış gemilere elleriyle dokuna- cak... Komşusu Gülsüm Hanım, "Ah!" diyor, Ah, bir hayır sahibi çıksa da tekeriekli bir sandalye ar- magan etse Hayriş'e... Hiç degil- se, cıkanp gezdiririm ara sıra..." Hayriye kadınınsa kaygjsı daha başka: Bir gün, birilennin çıkıp bu kadim duvan yıkacağından kor- kuyor! O zaman kime gider, kim- lerin kapısını çalar bu kötürüm haliyle? Bu kadanna bile şükredip otu- ruyor kapısının önünde. Bahar güneşi, esmer yüzünde ışıldıyor. Merdivenin dibinden kıvrıla bü- küle gjden dar sokakta çocuklar oynuyor. Bir horoz ötüyor bitişik avluda. Tekir bir mart kedisi yı- kıntıların üzerinden atlayıp ini- yor... Trenin böyle canhıraş gürül- tüyle kaçıncı gelişi, kim bilir... Kimileri, bu sur kalıntısınm Bi- zans yapısı bir hamam olduğunu söylüyor; kimileriyse, Osmanlı ca- riyelerinin oturduğu ev diye anla- tıyor... AJ\KA, 19 yaşında ANKARA (ANKA) — | Bugün 19. yılına girecek 'olan Ankara ajansı 1972 yıhnda, gazeteci Altan Öymen tarafından kunıldu. 1977 yıhnda bir anonim şirkete dönüşen ANKA Ajansı, o tarihten bu yana gazeteci-yazar Müserref Hekimoğlu yönetiminde çalışmalarını sürdurüyor. 19. yüına girerken Türkiye"nin en büyük özel haber ajansı durumuna gelen ANKA Ajansı, ülkemizde yayımlanan gazetelere, TRT, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'ne haber servisi yapıyor. Aynca biri Türkçc diğeri lngilizce olmak uzere iki de ekonomik bülten yayımlıyor. Anadolu lisesi smavı bugün • ANKARA (AA) — Kurumlara bağlı okullann giriş smavı, il merkezleri ile Lefkoşa'da dün yapıldı. Anadolu liseleri smavı ise bugün 71 il merkezi ile Lefkoşa, Cidde ve Trablus'ta gerçekleştirilecek. Dün sabah saat 10.00'da başlayan, 97 bin 500 adayın katıldığı kunımlar smavı sonunda kurumlara bağlı okullara 4 bin 536 öğrenci alınacak. Bugün >apılacak ve yaklaşık 175 bin adayın katılacağı Anadolu liseleri sınavı sonunda da 127 Anadolu lisesine, 14 bin 256 öğrenci girecek. 1 yüda 312 bin yolcu • Haber Merkezi — Istanbul- Viyana arasında 30 yıldır uçak seferlerini sürdüren Avusturya Havayolları, şirket olarak 19 yıl arka arkaya kâr ettiğini apkladı. Avusturya Havayolkn Genel Müdürü Anton Heschgl, Viyana'da düzenlediği basın toplantısında şirketin geçen yıl, 8 milyar 121 milyon şilinlik cirosuyla bir önceki yıhn cirosunun yüzde 20.5 üzerine çıktığını beürtti. Genel müdür aynca geçen yıl Avusturya Havayolları'nın taşıdığı yolcu tayısının 312 bin 169 olduğınu, bunun bir önceki ydın yolcu sayısıadan yüzde 13.7'lik bir artış anlamına geldiğini de sttlerine ekledi. Denizli'de yürüyüş • DENİZLİ (Cumburiyet) — Milli Gaaete'nin düzenlediği "Füistin sorunu" konulu panele izin verilmeyişini protesto eden bir grup göJterici kent merkezinde korsan yürüyüş yapmak isteyince polisle çatıştı. Edinilen bilgiye göre, Vaü Alpaslan Karacan yeni ilçeler Baklan ve Bozkurt'a gittiği için panele NWilikten izin alınamadı. Bunun üzerine panelin yapılacağı Yıldız Düğün Salonu'ndan çıkan çember sakallılardan oluşan bir grup genç, izin verilmeyişi protesto etmek amacıyla kent merkezine topluca yürüyuşe geçti. Slogan ataraic yürüyen gruba daha sonra polis müdahale edince çatısma çıktı. Polis grubu copla dağıtırken, 5 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltma almanların sorgularından sonra serbest bırakıldığı öğrenildi. Briç turnuvası • tstanbul Haber Servisi — Türkiye Briç Federasyonu ve Parliament işbirliğiyle düzenlenen "Üniversitelerarası Dortlu Takım Briç Turnuvası", dün tstanbul Etap Oteli'nde başladı. Boğaziçi, tstanbul, İstanbul Teknik, Marmara, Ankara, Ortadoğu Teknik, Hacettepe, Bilkent, Gazi, Çukurova, Ege, Dokuz Eylül ve Erciyes Universitesi ekiplerinin katıldığı briç turnuvası, Turkiye'de ilk kez gerçekleştıriliyor. Reagan'ın sağlığı bozuk • LOS ANGELES (AA) — ABD'nin eski Başkanı Ronald Reagan, bağırsaklarındaki yapışma nedeniyle doktorlarmın tavsiyesi üzenne gelecek ay Avrupa'ya yapacağı yolculuğunu ertelediğjni açıkladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle