22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/12 PAZAR KONUĞU 27 MA YIS 1990 Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşan Dr. Ali Tigrel: Serbest piyasa plansızlık değildir10 yılı aşkın bir süredir yüzde 60'ların üzerinde seyreden enflasyon, düşen üretim, daha da bozulan gelir dağılımı, yatınmlardaki reel gerilemeler ye kalkınma hızının yavaşlaması, Türkiye ekonomisinin başlıca sorunlarını oluşturuyor. Ekonomi muhabirimiz Bilal Çetin, plan ve programlann teknik hazırhklarını yürüten, ekonominin koordinasyonunda önemli rol oynayan Devlet Planlama Teşkilatı'nın (DPT) Müsteşarı Dr. Ali Tigrel'le konuştu. SÛYLEŞİ BİLAL ÇETİN ayın Tigrel, önce son ekonomik ge- lişmelerin özet bir değerlendirmesini yapabi- lir misiniz? Sizce sorunlar nerelerde düğümle- niyor? 1989 yılı için DPT'nin yüzde 1.8 olarak tah- min ettiği reel büyüme yüzde 1.7 olarak ger- çekleşti. İthalatta koruma oranlannın ve fon- ların önemli ölçüde düşürülmesi ve işçi ücret- leri ile memur maaşlarında yapılan önemli ar- tışlara bağlı olarak, 1989 yılının ikinci yarısm- da ekonomide önemli bir canlanma gözlenmiş- tir ve bu trend de halen devam etmektedir. Bü- tün önemli makroekonomik göstergeler de bu trendi bir ölçüde doğrulamaktadır. Ekonomideki canlanma trendinin 1990'ın ilk aylannda da sürdüğü anlaşılmaktadır. Ya- u,ygulamaya konan ekonomik önlemlerin enflasyonla mücadelede etkili olabilmesi için, önümüzdeki dönemde sağhklı bir kamu finansmam politikasının yürütülmesi en kritik faktördür. 6. Plan'da, kamu kesimi borçlanma gereşi ve finansmaiMnm ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini asgari seviyeye indirecek şekilde belirlenmesi esas alınmıştır. ğışların mevsim normallerine yaklaşması ne- deniyle de tanmsal üretimin geçen yılın olduk- ça üzerinde çıkabileceği beklenmektedir. Bu bakımdan programda öngörülen büyüme he- definin gerçekleşmesinin mümkün olacağını düşünüyorum. Ekonomide güncelliğini koruyan sorunlar arasında kamu açıklarının finansmam ile enf- lasyonu zikredebilirim. Ancak şunu da belirt- mek gerekir ki özellıkle özel imalat sanayii fi- yat endekslerinde, geçen yıla göre belirgin bir yavaşlama eğilimi vardır. Nitekim son 12 ay- lık fıyat artışlan bu sektörde yüzde 46 civann- da olmuştur. Bu bakımdan, önümüzdeki ay- larda kamu fiyat artışlan dengeli götürülürse ve tanmsal fıyat artışlan da normale dönerse enflasyonda program hedefini tutturma şan- sımızın bulunduğunu düşünüyorum. Dikkat edilmesi gereken bir husus da dış ticaret ma- kasındaki artış eğilimidir. Bu da kur gelişme- leri ile yakından ilgilidir. WmmmmBu yılın ilk dört ayı geride kaldt. 1990 yılı kalkınma programı ile temel ekonomik göstergelerdeki gelişmeler bir paralellik için- de gidiyor mu? Kanaatimce son yıllarda içinde bulunduğu- muz koşullar itibarıyla ekonomide gözetilen ve bundan sonra da daha da titizliklc gözetilme- si gereken temel nokta büyüme, istihdam ve enflasyon arasındaki hassas makroekonomik dengeyi kurmakür. Bildiğiniz gibi 1990 yılı bü- yüme hızı hedefı yüzde 5.7, enflasyon hedefi de GSMH deflatörü bazında yüzde 54'tür. t^mamBizde, büyüme hızı olsun, yatırım ve- ya enflasyon hedefleri olsun neden bir türlü tutturulamıyor ? Tabii şöyle düşünmek lazım. Yıllık prog- ramlar yapüırken ekonominin içinde bulundu- ğu koşullar, özellikle de baz yıh koşulları bü- tün ayrıntıları ile dikkate alınır, baz yılının dengeleri çıkarıhr ve bunlann üzerine de eri- şilmesi düşünülen birtakım makroekonomik hedefler ortaya konulur. Büyüme gibi, enflas- yon gibi, cari işlemler dengesi gibi. Bir yerde program çalışmalarını akademik bir egzersiz gibi görmek gerekir. Varsayımlar yapılır ve bu varsayımların bir tanesi belki de en önemlisi, belli politikaların, doğru politikalann titizlik- le uygulanacağıdır. Yani program veya plan- lar aslında zımmi olarak doğru makroekono- mik politikalann uygulanacağını varsayarlar. O bakımdan DPT'nin hazırladığı programlar ve 5 yıllık planlarda hedeflere ulaşılamaması gibi durumlarda herhalde sorumluluğun tama- mını DPT'de görmemek gerekir. M^KI^Uygulanan kamu yatırım politikasının genel bir değerlendirmesini yapar mısınız? Ekonomide kamu kesiminin payının tedri- cen azaltılarak özel kesimin teşviki ve öncü ke- sim olmasının sağlanması temel politikadır. Zaten kamu yatınmlarının kompozisyonuna baktığımızda, özellikle son yıllarda yüzde 90'a yaklaşan bir bölümünün altyapıya yönelik ol- duğunu görüyoruz. Esasında bunun yapılma- sı zaten zorunludur. Türkiye'de biliyorsunuz yüksek bir nüfus artış hızı ve çok yüksek bir şehirleşme oranı vardır. Şehirleşme oranı nü- fus artış hızının çok daha üzerindedir. Tabii böyle bir ulkede altyapı yatırımlarına ağırlık verilmesi kaçınılmazdır. Enerji sektörü olsun haberleşme sektörü olsun taşıma sektörü ol- sun bütün bu sektörlerde çok şeyler yapılnuş olmasına rağmen ihtiyaç devam etmektedir ve ileride de bu tür yatırımların, kamu yatınm- larının büyük bir kısmını oluşturması kaçınıl- mazdır. O bakımdan konunun ekonomideki payının azalülması ile birlikte yine de kamu ya- tınmlarının makul hızlarda bile olsa artması bana göre zaruridir. Bundan kaçınmak müm- kün değildir. Aslında genel dengeler açısından kamu ya- tınmlarının artık daha fazla reel olarak geri- lememesi gerekir. Türkiye'nin ihtiyaçlan açı- sından daha fazla reel gerilemeye bence taham- mülü yoktur Ama bazen maalesef değişik çev- relerden kamu yatınmlan sürekli geriletilsin şeklinde görüş geliyor. Kamu yatınmlarının da belli ölçülerde yapılması mutlaka zorunludur. Türkiye'nin hâlâ belli bazı ekonomik ve sos- yal altyapı problemleri vardır. Bunlann gide- PAZAR KONUĞU T İ G R E L1946 yılında tstanbul'da doğdu. ilk öğrenimini tstanbul ve Ankara'da, ortaokul öğrenimini ise Ankara Koleji'nde tamamladt. Lise öğrenimini tngiltere'de yaptı. Daha sonra Londra Üniversitesi Imperial College'da kimya muhendisliği dalında lisans ve yüksek lisans diplomalanm aldı. 1969 yılı sonunda DPT Araştırma Grubu'nda görev aldı. 1971-1984 yılları arasında Petkim Petrokimya A.Ş. Genel Müdürlüğü'nde çesitli kademelerde çalıştı. 1980 yılında kimya muhendisliği dalında doktora çalısmasını tamamlayarak Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi'nden fen doktorü unvanını aldı. 1976-1982 yılları arasında kimya muhendisliği ve mühendislik ekonomisi konularında öğretim üyeliği yaptı. 1984 yılında DPT Yabancı Sermaye Proje Değerlendirme Dairesi Baskanlığı 'na, 1985 'te ise Iktisadi Planlama Dairesi Baskanlığı 'na getirildi. 1987 eylul ayında vekâleten Planlama Müsteşar Yardımcılığı 'na getirildi. Ocak 1988 başında ise DPT Müsteşarlığı'na atandı. Ingilizce ve Almanca bilen Dr. Ali TÎGREL, evli ve iki çocuk babası. rilmesi lazımdır ki toplumsal refah tam olarak sağlanabilsin. ••••Sactece altyapı değil, imalat sanayii yatınmlan da reel olarak bugün 1979 yılının bile çok gerisine düşmüş durumda reelyatınm tutarı açısından. Şimdi son yıllarda özel imalat yatınmların- da önce belli bir duraklama ve 89 yılında da yüzde 4-5 civannda bir gerileme olduğu doğ- rudur. Bu tabii orta vadeli ve hatta uzun va- deli hedeflerimiz açısından olumlu telakki edi- lebilecek bir gelişme değildir. Zaten 6. Beş Yıl- lık Plan'da özel imalat yatınmlannda ciddi bir canlanma olacağı öngörülmektedir. Aksi tak- dirde yine yûrtiçindeki arz talep dengeleri sar- sılabilir ve bir de ihracat performansımız ar- zulanan şekilde götürülemeyebilir. Kanaatimce orta vadede Türk ekonomisinin gündeminde olan en önemli konuların bir tanesi özel ima- lat yatınfnlannm tatmin edici bir düzeye gel- mesidir. Ama bunun olması için de gayet ta- bii olarak makroekonomik konjonktürün daha da olumlu bir noktaya gelmesi, enflasyon bek- lentilerinin kınlması lazımdır. Kısa vadede enf- lasyonun düşürülmesi, en azından planda ve programlarda verilen resmi enflasyon hedef- lerinin tutturulması büyük önem taşımaktadır. ^Km^^YıIlardan beridüştü, düşüyor deniyor ama enflasyon bir türlü aşağı çekilemiyor. Siz- ce bu neden başarılamıyor. Yanlışlık nerede? Şimdi benim kanaatim şudur: Bugün uygu- lamaya konmuş bulunan ekonomik önlemle- rin enflasyonla mücadelede etkili olabilmesi için önümüzdeki dönemde sağlıklı bir kamu fi- nansman politikasımn yürütülmesi en kritik faktördür. Zaten bu amaçla 6. Plan'da kamu harcama, gelir ve borçlanma politikalannın, kamu kesimi borçlanma gereği ve bunun fi- nansmamnın ekonomi üzerindeki olumsuz et- kilerini asgari seviyeye indirecek bir şekilde be- lirlenmesi esas alınmıştır. Kuşkusuz böyle bir kamu finansmam politikası ekonominin itici gücü olarak gördüğümüz özel kesime daha faz- la kullanılabilir fon bırakacaktır. Enflasyonla mücadele ve sağlıklı büyüme açısından kamunun borçlanma gereğinin azal- tılması konusunu çok vurguladım ve her fır- satta da, vurgulamaya devam edeceğim. Esa- sen Merkez Bankası'nın uygulamaya koydu- ğu parasal programın başarıh olması ve özel- likle dış ticaret performansının fazla olumsuz yönde etkilenmemesi açısından Merkez Ban- kası'nın gereğinde döviz piyasasına daha da fazla girebilme, döviz satın alabilme ve bu şe- kilde muntemel olumsuz gelişmeleri önleme es- nekliğine kavuşabilmesi için de bu husus özel- likle önem taşıyor. Bu çerçevede kamu harca- ma programlannın, kamu gelirlerinin, özellikle cari gelirlerinin arttınlması yoluyla fınanse edilmesine çok büyük çaba göstermek lazım- dır. Tabii bu arada vergi idaresinin etkinliğini daha da arttırarak vergi kaçak ve kayıplarımn önlenmesi ve vergi harcamalarında geniş bir yer tutan muafiyet ve istisnaların genel mak- roekonomik hedefler çerçevesinde yeniden gözden geçirilerek kamu gelirlerinin arttınlma- sı kanaatimce çok büyük bir önem taşıyor. Bu arada ilave kamu harcama programlarının borçlanma yoluyla fınanse edilmesi faiz öde- melerinin artmasına ve dolayısıyla konsolide bütçe üzerinde ilave baskıya yol açmaktadır. Örneğin, çarpıcı rakamlar var bu konuda. Faiz ödemelerinin konsolide bütçe harcama- ları içindeki payı 1983'te yüzde 8 civannda iken bu pay 1989'da yüzde 23'e yükselmiştir. Takdir ederseniz ki bu durum bütçe aracıhğıyla yürütülen ve teşkilatımın da yakından izlemek zorunda olduğu bazı ekonomik ve sosyal prog- ramlann da sınırlandırılmasına ve hatta aksa- masına yol açıyor. Şimdi kamu açıklanmn is- tediğimiz ölçüde azaltılamaması, kuşkusuz özel kesimin yatırım amacıyla kullanabileceği fonları daraltıyor ve faizler üzerindeki etkisi nedeniyle de finansman maliyetlerini olumsuz etkiliyor. Son yıllarda gördüğümüz ve belki de biraz da sevinerek karşıladığımız cari işlemler hesabı fazlası dikkate alındığında da özel ke- simin hem kamu kesimi açığını hem de dış faz- layı finanse etmesi ancak kısa vadede özel ke- sim yatınmlarının kısılmasıyla mümkUn ola- bilir. Bunu da istemediğimize göre, kamu açık- ların azaltılmasının önemi bir kez daha çarpı- cı biçimde ortaya çıkıyor. ^•^••Pora programı yapüırken reel sektö- riin dikkate almmadığı, döviz kurları üzerin- deki etkisinin de dış ticareti olumsuz etkileme- yeceği yolunda görüşler var? Parasal programda kapsanan önemli değiş- kenler için vanlan hedef arahklarının, kalkın- ma programımn genel hedefleriyle çelişmedi- ği söylenebilir. Merkez Bankası programı, re- el ekonomideki gelişmeleri gözardı ediyor, ola- yı yalmz kendi açısmdan irdeliyor şeklinde bir değerlendirmeye tam olarak katılamayacağım. Ama tabii şunu da düşünmek gerekir ki para- sal programdan mucizeler beklememek lazım- dır. Aynca, anlayabildiğim kadanyla Merkez Bankası'nın bu yaklaşımında öncelikle bilan- ço yapısının düzeltilmesi hedefi ağır basmak- tadır. Programın temel hedefi, paramn istik- rarını sağlamakür. Öte yandan, bir de ekonominin rekabet gü- cü ne olacak? Ve biz enflasyondaki kısa va- dedeki hedef ile ekonominin rekabet gücü ara- sındaki hassas dengeyi nerede kuracağız? Ben- ce bu çok önemli bir konu. Tabii ekonominin rekabet gücü de kur gelişmeleri ile yakından ilgili. Eğer Merkez Bankası 1989 yılında piy- sadan bu kadar çok döviz satın almasaydı. Türk Lirasf ndaki reeldeğer kazanma daha yük- sek seviyede olacaktı. Şimdi bu sene açısından bence Türk ekonomisinin en önemli sorunu enflasyondur. Eğer enflasyon kısa vadede his- sedilir bir şekilde aşağı çekilmezse o zaman di- ğer konularda zaten tatmin edici bir gelişme sağlanması zordur. Ekonominin rekabet gücü ise belki daha orta vadeli bir konudur. Ama ekonominin rekabet gücünün de herhalde azal- ması orta ve uzun vadede ekonomi için birta- E,inflasyondaki kısa vadedeki hedef ile ekonominin rekabet gücü arasmdaki hassas dengeyi nerede kuracağız? Ekonominin rekabet gücü kur gelişmeleriyle yakından ilgili. Döviz girdisindeki tempo 90 yılında da devam ederse2 Merkez Bankası'mn yine pıyasadan önemli ölçüde döviz satın almasıgerekecektir. kım sorunlar doğurabilir. O bakımdan sanı- yorum döviz girişindeki tempo 90 yılında da devam ederse Merkez Bankası'nın gene piya- sadan önemli ölçüde döviz satın alması gere- kecektir. Hatta açtığı diğer kredilerde daralt- ma yoluna bile gidebilecektir. Onun içindir ki Merkez Bankası üzerindeki kamu taleplerinin asgari seviyede olması icap ediyor; kamu borç- lanma gereğinin daha da azaltılması gerekiyor. Yani, burada bir ölçüde bir ikilem ile karşı kar- şıya bulunuyoruz. Belki de bu yıl ekonominin gündemindeki en önemli iki konu, enflasyo- nun düşürülmesi ve ihracat performansının sürdürülmesidir. W^^^^Bugünkü kur gelişmeleri enfazla han- gi sektörleri etkiliyor? Kurda gelişmelerin genelde dahili katma û ğeri yüksek olan sektörlerde, tekstil gibi, re- kabet gücünde bir erozyon yarattığı inkâr edi- lemez. Zaten gelen sinyaller de bu doğrultu- da. Ona karşıhk ithal girdi oranı yüksek olan sektörlerde örneğin demir çelik bunun aksi. Şimdi bu trend devam ederse ne olur? Kısa dö- nemde yatınm kararlan etkilenebilir. Yatınm kararları belki ithal girdisi nispeten yüksek olan sektörler lehine bir değişiklik gösterebi- lir. Bu da tabii ithalat üzerine ilave baskılar getirebiür. Ama bir ölçüde şunu da düşünmek gerekir; madem ki Türk ekonomisi giderek Arkası 15. Sayfada İslam'ın "hit" kasetleri "Pislik böcekleri", "Dıskotekte göbek sürtüştürenler...", "Devtet dairesinde makyaj yapan hayvanlar", "İmansız herifler"... Bu ve benzeri küfürler, dahası şeriata, kadtna. dûzen?, felsefeye ait vecizeler dinlemek ister misiniz? 0 zaman önce Ankaralı bilim adamlannın araştırmasını okuyıın, sonra ya orada sözü edilen camilerden birine gidin, ya da Timurtaş Hoca'dan bir vaaz kaseti alın. Buyrun cenaze namazııta Nâzım Hikmefin yurttaşlık hakkı için Danıştay'a verilen dosya, tam 15 ay mahzende unutulmuş. Bir adli skandal! NoMa'nın mahzenlerden buiup çıkarttığı dosya, bir gûn içinde elden idare mahkemesine gönderildi. Nâzım'ın ölümünûn 27. yıldönümünde bir başka tartışma daha var: Nâzım için cenaze namazı kılınsın mı, kılınmasın mı? Islamcı aydmlar "Kılınmalı" diyor. Nâzım'ın kız kardeşi Yaltınm "Münasebetsizlik" 27 Mayıs tartısması 27 Mayıs devrim mi, karşı devrim mi? Darbe mi, demokratik süreci başlatan bir "zorunlu" müdahale mı? Bulent Ecevit, Uğur Mumcu, Fehmi Koru, Abdurrahman Dilipak, Mümtaz Soysal, Attilâ İlhan, Murat Belge, Fetfıi Çelikbaş'ın 27 Mayıs değertendirmeteri. KURTÇEYE Ö Ü Ç ÜÖZGÜRLÜK"Bu sioganı artık iktidarıyla, muhalefetiyle tüm siyasi partiler söylüyor. Nokta, tüm partilerin Giıneydoğu sorununun çözümü icin üzerinde calıştığı rnodelleri ve görûşlerini aldı. ANAP İspanyol Bask ve IRA cözümieri, SHP İngiliz Galler modeli üzerinde çalışıyor. DSP'nin modeli de birçok ortak nokta taşıyor. Ama tümünü asgari bir müşterek birleştiriyor: "Kürtçe üzerine konan yasak kalkmalı." "KURTÇEYEÇ ÜRIÜ Ç ÖZGÜRIÜK " Üniversiteü gençlik, özel sektörcü oldu Nasıl seksi olunur? Uzun tırnak mı. kısa örnak mı? İştehlı mı olmalı, rejim mi yapmalı? Dekoltenin ne kadarı, renklerden hangısi? Söz seksapelden açılınca, sorular bıtmek tûkenmek bilmıyor. Peki ama, baştan çıkarmanın güncel ayrıntılan neler? Ecevitci ama, Dalancı Politık arenada bir komedyen Zekı Alasya. Şimdi cıddi ciddı polıtikacı! Neden? Noktaya anlattı: Ağzmdan düşürmedığı yenı sözcükleri. DMP'nin kadmiarı ve Alasya. Pekı Metin ne yapacak'' •Bir kadın ve bir erkek, sonuna kadar arkadas kalabilir mi? 'Harry Sally'le Tanışınca" filmi, zor bir durumu anlatıyor: "Arkadaşk olmak..." • Ünlû arastırmacı yazar Stefanos Yerasimos, Doğu, Batı ve Tûrkiye üzerine görüslerini anlattı. "Türkiye yıizünü Balkanlara cevirmeli. •Japon mafyası Yakuza. Yalnızca büyük bir suc örgûtû değil, önemli bir siyasi güc. HAFTALIK HABER DERGİSİ İstanbul Üniversitesi ile Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri arasında yaptığımız anket,"devletçi, idealist" gençliğin yerini liberal bir kuşağın aldığını ortaya çıkardı. Gençlerin amacı büyük holdinglerde çalışmak. Kamu sektörünü isteyen yok denecek kadar az... 1990 kuşağınm, 1968 kuşağından farkları neler? Özelleştirme konusunda ne düşünüyor? Kendi geleceğini ve Türkiye'nin geleceğini nasıl görüyor? Bilim adamlan ve öğrencilerin görüşleri... BORSACHARA GÖRE, HANGİ HİSSELER FAVORİ? Aracı kuruluşlar ve borsa komisyoncularının hisse önerileri. •Hangi şirketler sermaye artınmına gidiyor? Hangi hisseler prim yapabilir? •Hisse hisse haberler, tahminler. EREĞÜ, MANOLARA SATHACAK Ereğli Demir Çelik'i tamamen özelleştirmek için yeni formüller aranıyor. •Bağfaş. Nasaş, Demirdöküm ve diğer hisselere ilişkin sürpriz bilgıler... •KOİ Başkanı Özuygur'un. borsa ve özelleştirme konusundaki gonişleri. •Bilanço analizleri.. Yorumlar. SOVTETLER'E TEKLİF YAĞDERDIK Mosko\a. Türk işadamlarının adeta kapı komşusu haline geldi. Miiteahhitlerimiz bu ülkedeki 50 projeye daha talip oldu. GBJSIM TCKETİCİ KREDİSİNE HÜOJM VAR Yıllık ortalama yüzde 40 taizle verilen tüketici kredilerinin toplamı bir trilyon lirayı aştı. Bu kredilerden. bir işyerinde çahşan herkes yararlanabiliyor. •Dilek Sabancr. "Bazen babamı dinlemem." •Dört yıl sonra yolsuzluk bitecek. •Türkmen Kadife'yi hileli iflas sonucu aldığı iddia edilen Nuri Yönver, servetinin kaynağını açıkladı. •Rahmi Turan-. "İlk üçe girecek gazeteyi çıkaracağım." •Mehmet Okumuş. 12 şirketini geri alabilecek. •Benetton dağa çıkıyor. •Wall Street'in Daltonları... •Yöneticiye özel: Filleri de vururlar... EKONOMİK YAŞAMIMZ DEGIŞEBILIR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle