03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/16 HABERLERİN DEVAMI 27 MAYIS 1990 CUNEYT ARCAYUREK yaz.yor (Baştarafı 1. Sayfada) ketleri her dönemde olageldi. 1980'den önce de böyleydi son- ra da. TÖ'nün etkenliğini sürdür- düğü yıllarda TOBB'de yönetım, TÖ'nün gösterdiği yönde oluş- muştu. Ali Coşkun, hiçbir zaman bir partinin adamı olmadığını söylûyor. Doğru olabilir. ama si- yasal kulis bugün özveri goste- ren başkanın daha çok ANAP hûkümetlerine yakın durduğunu söylûyor. Son iki haftadır TOBB'de, TÖ ve ANAP eîkisini silecek yeni bir yönetim için geniş çalışmalar sürdürüldü. Bu arada geçen per- şembe DYP grubunda Demirel, daha önce desteğini alan kimi kişiterin "bugün katakulliler" yaptığından söz ederek TOBB'- de, tıpkı ziraat odalarında bele- diyeler bitiiğinde görüldûğü gibi yönetim değişikliği olacağtnı açıkça ifade etti. Ankara'ya gelen delegeler gruplar halinde daha çok Demi- rel'in evini ziyaret ediyoriardı. önceki gün DYP liderine "TOBB seçimlerinde tavanı kimiterinin kafasına yıkacaklannı" söyleye- cek kadar önyargılıydılar. Ali Coşkun kuiisi, gelişmeleri yakından izliyor olmalı ki TOBB Genel Kurulu'nun toplandığı dün sabah çıkan gazetelerde "eğer bu aday şu partinin, şu aday bu partinin şekiinde açıklamalar ya- pılırsa seçime siyasetin kanşa- cağı" gerekçesiyle aday olmaya- cağını bildiriyordu. Dünkü konuşması bu yöndey- di. Coşkun'a göre kamuoyunda "bu müessese ANAP iktıdarı ile Doğru Yot'un çatışmaa ve çekiş- mesi şekiinde" gösteriliyordu. TÖ'nün "şimdiye kadar TOBB'- ye iltifat dışında ilgi duymadığını" belirtiyordu. Bu, doğrudan Demirel'i hedef alan irdelemeydi. Çünkü Demirel ge- çen perşembe TÖ'nün öteki der- nek ya da odalar seçimlerinde olduğu gibi TOBB'de de "etken- liğini göstermeye çahştığını" açık seçik söylemişti. İsim ver- memiş, ancak TÖ'nün Coşkun'- un yeniden seçilmesine çalıştı- ğını duyumsatmıştı. DYP lideriyte çevresi TOBB seçimlerine karışmadıklarını öne sürmüyordu. DYP ve SHP için genel seçimlerden önce ilk he- def, TÖ'nün ve ANAP'ın ege- menliğinde olan önemli meslek kuruluşlarını iktidar sultasından kurtarmaktı. DYP kulisinde TÖ'- nün şu ya da bu yoldan sesini iletecek aracılar kanaiıyla Ali Coşkun'un seçilmesine yan tut- tuğunu delegelere iletttği bilini- yordu. TOBB delegeleri TÖ'den ge- len esintilerin farkındaydı. Buna karşın Coşkun'un yerine yöne- timde değtşikJik yapılarak başka- lannın gelmesini istiyorlardı. Ali Coşkun da "iltifattan başka hiç- bir destek almadığını" söylerKen tıpkı TÖ gibi basını suçluyordu. Meğer "bir kısım" basın, ytliar- ca dostça yaşayan "arkadaşları düşman hale" getirmişti. TOBB'- ye gölge düşürmek için basın se- naryolar yazıyordu. Türkiye'de gerçekten bir se- naryo yazılıyordu. Fakat bu se- naryo değisik varsayımlan içeren çeşitlemeterle örülü değildi. Bu senaryo, TÖ ile ANAP iktidannın gitmesini öngören tek hedefe, tek amaca yönelikti. Genel seçimlerde iktidar el de- ğiştirmeden önce Türkiye'nin önde giden kurumtarındaki ANAP ve TÖ yanlısı yönetimler demokratik yoldan işbaşından uzaklaştınlacaktı. Önemli meste- ki kuruluşlardaki yenı yönetimler siyasal iktidarın değişmesinden önceki önemli merhateler, önem- li adımlardı. Tarımı ve yerel yönetimleri seslendiren kuruluşlarda bu amaca varıldı. Dün başiayan TOBB genel kuruluyla şimdi ekonomide TÖ ne derse doğru söyler özetinde ifadesi bulan an- layışa son verilmeye çalışılıyor. TÖ'ye ve ANAP'a karşı aşama aşama uygulanan "iktidar deği- şikliği" ptanlan, meslek kuruluş- larında mayıs ayı içinde gerçek- leşiyor. İZMİR'den HİKMET ÇETİNKAYA (Boftamfi l. Sayfada) la anlaşma koşullarının ortaya çıktığı haberleri geliyor. SHP Ge- nel Merkezi dün bir kez daha uyarıda bulundu: —Bu işi bitirin... İsçilerin sendikal hak ve öz- gürlüklerini hiçe sayan, 1980'de geri alınan haklannı, bugün ya- sal bir düzenleme yaparak geri vermeyen ANAP iktidarı şimdi- lerde "işçi dostu" kesiliyor. Neden? . ' Çünkü halkın oylarıyla yerel yönetimleri 26 Mart 1989'da yi- tiren ANAP, şimdi işçinin yanın- da gözükerek sosyal demokrat- lan üç büyük kentte aşağıya çek- mek istiyor. Eh, kimi SHP'li belediye baş- kanları "çatık kaşları'yla halkın desteğini yitirerek ANAP'ın ek- meğine yağ sürüyor. Astığı astık yöntemle ilkel belediyecilik öme- ği veriyor. Kımıleri belediyecilik hizmetini "şenlik, konser, şiir günleri, gazetecilik yarışması" sanıp, yolu, suyu kanalizasyonu, çöpü bir kenara itiyor. 3 haziranda 51 köy ve kasaba- da belediye başkanlığı seçimi var. ANAP, 70 bin oy potansiye- li olan belediye seçimlerine önem verdiği için muhalif bele- diyelere yükleniyor, belediye başkanlarının kaç para aldığını araştırıp devlet televizyonundan bangır bangır sesleniyor: —Işçiye ücretini ödemeyen, toplusözleşmeye yanaşmayan belediye başkanları ayda 25 mil- yon lira maaş alıyor. Dört gündür Muğla'dayız. iki yıl önceki Muğla ile bugünkü Muğla çok farklı. 26 Mart yerel seçimlerinden önce bu şirin ken- tin sokakian temizdi, ama bu kez pis. Acaba niye? İki yıl önce Muğla'da yerel yö- netim yine sosyaldemokratların elindeydi şimdi de. Demek ki be- Arap dünyası kritik lediyecilik başka iş, hizipçilik başka iş... ANAP iktidarı ayakta kalma savaşımı verirken en büyük ko- zu muhalif beledryeler. Kola boy- kotu, ardından et boykotu der- ken şimdi de yerel yönetimlere karşı saldırı harekâtı düzenleni- yor. Eylemin baş aktörü Devlet Ba- kanı Mehmet Keçeciler. Konya'yi Refah Partisi'ne kaptıran Keçe- ciler, şimdi partisini Konya ova- sında canlandırmaya çalışıyor. Konya, Türkiye buğday rekotte- şinin yarıdan fazlasını üretiyor. İşte, buğday üreticisine verilen yüksek para bu yüzden. Hani üreticiye bot para verilin- ce enflasyon artardı? ANAP'ın eski Genel Başkanı Turgut özal, sık sık TV'ye çıkıp böyle konuş- maz mıydı? Ama pancar üreticisine verilen para devede kulak... Niye? Pancar üretim bötgelerinde oylar Refah Partisi'ne değil, SHP'ye ve DYP'ye gitmiş... Bu bir oyun, kandırmaca... ANAP muhalif belediyetere saldırarak ayakta kalacak. Tüm hesaplar böyle yapılıyor. —HaJk bunları tanıdı. Yerel yo- netimlerde başarılı olamayanlar, yarın iktidara gelirse vay Türki- ye'nin haline... Ş.Urfa Valisi AJpaslan Kara- can, göreve mübarek cuma gü- nü başladı. İlk işi Hallaçlar kö- yünde cuma namazı kılmak olu- yor. Şoförü, koruma polısiyle bir- likte köy camiine gidiyor. Gazeteciler, Vali Karacan'ın peşinde. Fotoğraf çekmeleri ya- saklanıyor. Kuran kursu öğren- cileri valinin makam otosunu ku- şatıyor, korumaya alıyor. Aynı saatlerde Pamukkale'de önemli bir panel var: —Pamukkale beyaz kalsın... Vali Karacan, cuma namazına gittiği için panele katılmıyor... (Baştarafı J. Sayfada) ediliyor. Türkiye'nin su sorununun yanı sıra Israil'le olan ilişkileri de Arap dünyasını meşgul eden ve kaygılandıran konuların başında geliyor. Ankara'nın Tel Aviv ile ilişki düzeyini büyükelçilik düze- yine çıkarma hazırlıklan ve son günlerde sık sık sözü edilen "İs- raiPe su sabsı" olayı, Arap baş- kentlerinde ve kendi aralanndaki bir düzeydeki toplantılarda ele alı- nıyor. Arap kaynaklan "Türkiye'nin İslam kardeşlerinden ve komşula- nndan esirgedigi suyu tsrail'e ver- mesf'nden yakınırken, Filistin devletinin Ankara nezdindeki temsüi sorunu çözülraemişken, ls- rail ile neredeyse "üç vakile kadar" büyükelçi alışverişinin söz konusu oltnası da zihinleri rahat- sız ediyor. Önce İsrail Arap zirvesi 28 ve 29 mayıs ta- rihlerinde gerçekleşecek Bağdat oturumuna başta tsrail'i getirecek. Geçen hafta âdeta zirve öncesi "üzerine benzin döknlen" Intifa- da ateşi Bağdat'taki en önemli gündem maddesini oluşturuyor. Bilindiği gibi geçen yıl Fas'ın Kazablanka kentinde yapılan zir- vede de (ntifada ilk sırayı almış ve Filistinlilere özledikleri destek sağ- lanmıştı. FKÖ lideri Yaser Arafat son haftalardaki basdöndürücu diplomatik trafiğin meyvesini ala- rak bu kez de Arap dünyasının gündemine Intifada'yı birinci madde olarak oturtmasını ve zir- ve öncesi kulislerle yayımlanacak bir ortak bildiride bu konuda kul- lanılacak "tonun" sert olmasını sağladı. Zirve öncesi Arap ülkelerinin çözmek zorunda oldukları, ancak daha son dakikalara kadar belir- sizliğini koruyan bir baska konu da Araplar arasındaki "gdenek- sel" aynlıklar. Bu konuda Mısır ve Suudi Ara- bistan'ın oluşturduğu ılımlı kanat ile Irak'ın basını çektiği radikal- ler henüz anlaşabilmiş değil. 22 ve 24 mayıs tarihlerinde yapılan dı- şişleri bakanları düzeyindeki ha- zırlık toplantıları her ne kadar il- ke bazında belb bir karar taslağın- da anlaşmış olsalar da örneğin ts- rail'in kınanacağı karar tasansın- dakı usluba ve 30 mayıstaki Bush- Gorbaçov zirvesine gönderilecek mektuba ilişkin "lonun" ayarlan- masında anlaşabilmiş değiller. On yılı aşkın bir süredir devaın eden Suriye ile Irak arasındaki karşıtlık da henüz giderilmiş de- ğil. Bu yüzden yann başlayacak zirveye Suriye'nin Devlet Başkanı Hafız Esad düzeyinde katılıp ka- tılmayacagı daha bilinmiyor. Lib- ya lideri Kaddafl'nin Hafız Esad'ı zirveye katılnıaya ikna etmek için dün aniden Şam'a gittiği bildiril- di. Lübnan da zirvenin bilmecele- rinden birini oluşturuyor. 15 yıl- dır süregelen iç savaşın âdeta bir "iç savaş içinde iç savaslar" zin- cirine dönuşmesi ve hemen her se- yin çiftbaşlı hale geldiği Lübnan- dan da katılım olup olmayacagı bir giz durumunda. Bu arada Kıbrıs sorununun da Arap zirvesi sırasında görüşulebi- leceği bildiriliyor. Açlık grevleri Cezaevî sayısı 12Ve çıktı Haber Merkezi — Çanak- kale Cezaevi'ndeki 5 yazı iş- leri müdürü iie 3 sendikacının başlattığı açlık grevi 12. günü- ne girerken dün de Malatya E Tipi Cezaevi'ndeki 110 tutuk- lu ve hükümlünün açlık gre- vine başladığı bildirildi. Açlık grevi yapılan cezaevi sayısı dünkü katılımlarla birlikte 12'ye yükseldi. Çanakkale Cezaevi'ndeki 5 gazeteci ile 3 sendikacının başlattığı açlık grevi 12. günü- ne girdi. Barun Cezaevi'nde 1409 yıla hükumlü gazeteciler Veii Yılmaz ile Osraan Taş'ın eylemleri sürüyor. Açlık grevindeki cezaevleri, tutuklu ve hükumlü yakınla- nnın dökümü ise şöyle: tstanbul Sagmalcılar Cezaevi'nde 39 tutuklu ve hü- kümlü TBKP Genel Sekreter Yardıması Osman Sakalsız ile hükumlü Ahmet Kardam ve Cihan Şenoguz'un açlık grevi devam ediyor. SHP Kars Mil- letvekili Mahmnt AJınak, An- kara Milletvekili Tevflk Ko- çak, Sosyalist Parti Genel Başkanı Ferit tlsever ve SHP tstanbul tl Başkanı Erean Ka- rakaş iki günlük açlık grevin- de bulunan 2000'e Doğru ça- lışanlannı ziyaret ettiler. 44 dergi çalışanının eylemleri dün sona erdi. Borsa özel Tip Cezaevi- ndeki bir gnıp hükümlünün başlattığı 7 günlük açlık gre- vi 3. gününe girdi. Aydın, Bu- ca ve Nazilli'de tutuklu ve hü- kümlülerin başlattığı açlık grevi sürüyor. Izmir'de 17 hü- kümlü ve tutuklu yakını İHD şubesinde bir haftalık açlık grcvine basladılar. MaJatya E Tipi Cezaevii ndeki 110 tutuklu ve hükum- lü "tek kisilik bücre, tek kişi- Hk havmlandınnalı cezaevleri" yapınunı protesto amacıyla dünden itibaren açlık grevine başladı. Diyarbakır 1 Nolu E Tipi Cezaevi'nde 441 tutuklu ve hükümlünün başlattığı aç- lık grevi 3. gününü doldurdu. SP binasında açlık grevi baş- latan tutuklu ve hükumlü sa- yısı dün 80"e ulaştı. İHD'de 10 üniversite öğrencisinin başlat- tığı açlık grevi sürüyor. Gülay: Benimki de hayat işte REFİK DURBAŞ "Vurulsam kaybolsam derim ÇınJcıplak bir kavgada Erkekçe obun islerim Dostluk da düşmanhk da..." Çapa Tıp Fakültesi Yoğun Ba- kım Ünitesi'nin merdivenlerinden çıkarken dilimin ucunda Ahmed Arifin bu mısraları vardı. Yoğun ilaç kokuları arasında merdivenleri çıkıyorum. Annesi, bir kapı koluyla kapısını açıyor Gülay Beceren'in. Sonra tekrar ki- litliyor. Kapının tam karşısında Gülay- ın yatağı. Gülay yeni uyanmış. Pencereden fakültenin avlusu gö- rünüyor. Gülay'ın yüzü pencere- ye değil, avluya dönük. Pencere- nin içinde kitaplar: Şolohov'un "Don Hikâyeleri" Leo Buscag- lia'nın "Sevgi"si... Yatağının baş ucunda bir minik bebek... GUluşünü Gülay'ın göz- bebeklerine bırakıyor gün ışığıy- ia... Odanın sarı duvarlarında dos- ya kâğıdına yazdmış uyanlar: "Çok konuşmay'imz, öpmeyiniz, fazla kalma>ınız..." Ve bir küçük not: "Gıüaya yardım için: TC Zi- raat Bankası Taksim Şnbesi, he- sap No: 30003/203999-3" Söz, dilimin ucunda. Kalbim heyecan içinde. Göz ucuyla bir du- vardaki yazılara bakıyorum, bir GUlay'ın gulümş?mesi yanakların- da filizlenen yüzüne. Bu genç kız narinliği uykudan olamaz... Sevimülik onun doğal haü... Bu da uykudan olamaz... Küçüklüğunden beri çevresinde bir sevgi halkası oluşmuş. Annesi ve babası öğretmen. Bu yüzden ol- sa gerek daha ilkokula başlama- dan okuyup yazmayı öğrenmiş. Doğum yeri Çanakkale. tlkoku- la da Çanakkale'de başlamış. tl- kokul öğretmenini ook seviyor. O zamanlar ilkokulda teşekkür ol- madığı halde bütün sınıflarını öğ- retmeninin özel olarak hazırladı- ğı "teşekkür"lerle geçmiş. Şiirler yazmış, folklor oynamış. Kıyafet- leri biraz daha düzgün olsaymış il birinciliğini bile kazanacaklarmış, ama üçuncülükle yetinmişler. Gülay'ın yaşamını değiştıren okul Edirne Anadolu Lisesi ol- muş. Edirne*de üç yıl kalmış. En sevdiği arkadaşı Pınar'la orada dostluklan pekişmiş. Orada da se- vilen bir öğrenciymiş. En sevdiği ders matematık. Düzenli çalısma- sa da hiç ikmale kalmamış. Çünkü hayat ders kitaplan dı- şında da devam ediyor. Annesinin yüzüne bakıyorum. Ne kadar birbirlerine benziyorlar. Bir odada iki genç insan. —Odaya ilk gırdiğimde sizi kar- deşi sanmıştım, diyorum. Gülüyor annesi. Elini tarifsiz bir sevgiyle Gülay'ın başma koyu- yor, saçlarını okşuyor: —Annesiyim onan, diyor. Bir kardeşi daha var Gülay'ın, ama ondan çok Pınar'dan, arka- daşı Pınar'dan söz etmek gereği- ni duyuyor sık sık. Bu yıl İTÜ'nün Elektrik Bölu- mü ikinci sınıfında Gülay. Pınar da aynı fakülteyi kazanmış, ama bölümleri ayn. Fakat aynı evi pay- laşıyorlar. Bu yıl derslen biraz asmışlar. tstanbul büyük bir kent. Gezilip görülecek çok yer var. Birlikte gezmişler İstanbul'u. Dolmabah- çe'yi, Topkapı Sarayı'nı... Hiçbir zaman çok parası olma- yı düşlememiş. Çok zengin olsa da çevresini değiştirmeyi bir de... Gözlerim duvarlardaki yazılar- da. Sorularla onu bunaltıp incit- mek istemiyorum. Ama Gülay durup durup anla- tıyor. Gözlerinin ışığı yanağında- ki gamzesine düşüyor. Yaşama- dan, yaşama sevincinden söz edi- yor durmadan. Bartın Cezaevi- nden Ahmed AriPin "Hasretin- den Prangalar Eskittim" kitabını ciltleyip göndermişler. Bu kitabı gösteriyor sonsuz bir sevinçle. Kır- mızı cilt üzerine sarı yaldızla ya- zümış "Can Golay'ımıza" yazısı- nı okuyor sonra. Sevdiği şairler mi? Önce Nâzım Hikmet, sonra da Ahmed Arif. Bu armağan daha bir değer kaza- nıyor gözünde. O günü anlatsın istiyorum, 1 Mayıs gününü. Yüzüme bakıp ne istediğimi anlamış gibi... —Zor hatırlıyonım, diyor. O sokakian şimdi gilsem bulamam. Duştum, >okuşun başıydı. Hiçbir şey hissetmivordum. Karakolda da... Birisi yüzüme su serpti. Ken- dime gelir gibi oldum. Kan da yoktu daha. Acil Ser\is'te gördüm kanı... Alçakgönüllüluğün esintisi ge- çiyor alnının beyazlığından. "Be- ni yüceltmeyin" der gibi dudak- larının kıvnmı. "Benimki de her- hangi bir hayat işte, ülkemde ya- şayan herhangi bir insanın hayan tHD'DE BASIN TOPLANTISI — Alibeyköy Lisesi Müdürü Kasım Aracı'nın haksız uygnlamasına ug- radıklarını söyleyen üç ögrenci aileleriyle yaptıklan basın toplantısında müdüriin ihban sonucu gözaltı- na alınarak işkence gördüklerini öne sürdiiler. (Fotoğraf: Ali Tevfik Berber) Liseliler müdürü suçladıtstanbul Haber Servisi — Alibeyköy Lisesi bah- çesine pankart astıkları gerekçesiyle gözaltına alı- nan ve daha sonra okuldan atılan 3 öğrenci, hak- sız uygulamayla karşı karşıya kaldıklarını söy- ledıler. İnsan Hakları Derneği Istanbul Şubesi'nde dün aileleriyle birlikte basın toplantısı yapan A.R.T., M.G. ve E.K., lise mudurü Kasım Ancı'yı gerici- likle suçladılar. Kendilerini 19 Mayıs'ta okul bah- çesine asılan "Liselerde davağa son" ve "Yaşasın demokratik lise mücadelemiz" yazılı pankartla il- gili olarak karakola şikâyet ettiğini söylediler. Da- ha sonra Alibeyköy Karakolu'na, Eyüp Emniyet Amirliği'na ve Siyasi Şube'ye götürüldüklerini kay- deden 3 öğrenci, göz altında tutuldukları süre içinde işkence gördüklerini de öne surdüler. Delil yetersizliğinden 9 gun sonra savcılıkça ser- best bırakılan öğrenciler hakkında okul idaresi aynı suçtan dısiplin soruşturması açtı. Suçlu görülen 3 öğrencinin okulla ilişkileri kesildi. Basın loplanıı- sına katılan veliler ise okul müdürü Kasım Ancı'- yı din ağırlıklı eğitim uygulamakla ve okuıun ba- şarı grafiğini düşürmekle suçladılar. Belirli iki ga- zetenin dışında okula gazete sokulmadığını belir- ten bir veli, öğrencilerden toplanan paralar ve pi- yasanın iki katına okulda çekilen fotokopiler ko- nusunda türlü söylentilerin ortaya atıldığını söyledi. Veliler okul müdürü hakkında dava açacaklarını ve Milli Eğitim Bakanlığı'na başvuracaklannı söz- lerine eklediler. Gülay*m yüziınde umudun ışı- ğı, annesinin yüzünde de. Umu- dun ve yaşamın vf e direncin... Bu umut, bu yaşama direnciy- le ayrdıyorum Gulay'ın yanından. Ya Prof.Dr. Coşkun Özdemir ne diyecek Gülay'ın durumu için? Prof.Dr. Coşkun özdemir, Gü- lay'ın durumunu Server Tanilli- nin durumuna benzetiyor. Söyle- diği özetle şu: "Durumunda bir degişiklik beldenemez. Bundan sonra tut' mayan bacaklanyla nasıl yaşaya- bilecegini ögrenmesi gcrekecek. Gülay bunu da ögrenecek_." Evet, Gülay yaşayacak, teker- lekli sandalyede de olsa yaşama- sını öğrenecek. Bu şiin ben yazmamış mıydım: "Açık bırak kapılan Yılgınhga değil, urauda kilitle beni..." Gülay şimdi yılgınlığın değil, umudun kapısında... MdiUi'ye indimi? Yunan gazeteleri, bir Türk uçağının Midilli'ye indiğüıi yazdı. Türk yetkililer, iddianın doğru olmadığını belirtiyor. Haber Merkezi — Rotasını şa- şıran özel bir Türk uçağının Yu- nan radar ve savunma sistemleri- ne yakalanmadan Midilli Adası'- na indiği, daha sonra yeniden Tttrkiye'ye döndüğtl iddia edildi. Sivil Havacıhk Genel Mûdurfl Atilla Parla ise olayın doğru ol- madığını behrterek, "Yananlıla- nn yaaılgısı olabilecegiaJ" söyle- di. Midilli Adası'ndaki yetkilflerin öoe »ürdtt|une göre, Çanakkale'- yvgtaKk Ozere pervaneli özel bir •fâlcla Önceki gün Istanbul'dan havmlanan bir Türk pilot rotasını »afirarak Midilli Adası üzerine geldi. Bir süre Midilli Adası üzerinde dolaşan Türk pilot, yakıtının bit- mesi yüzünden adanın Mantara- dos isimli köyü dışındaki karayoluna inmek zorunda kaldı. Türk pilot, yaklaşık 40 dakika sü- re ile yoldan geçen iki yabancı tu- rist ile sohbet etti ve bir Yunanh taksi şoförünün olayı polise bil- dinnesiyle Midilli'deki askeri bir- likler alarma geçirildi. Ancak dün, özellikle muhalefet yanhsı Yunan gazeteleri olaya ge- niş yer verdiler. Bu konuda görüştüğümüz Ata- türk Havalimam yetkilileri önce- ki gün Istanbul'dan sözkonusu tipte bir uçağın kalkmadığını bil- dirdiler. Yetkililer, Çanakkale'ye sadece özel bir şirkete ait bir he- hkopterin gittiğini, aynı hehkop- terin daha sonra geri dönerek ls- tanbul Boğaz Komutanhğı'na in- diğini söylediler. AA'nın haberine göre, Sivil Havacıhk Genel Müdürü Atilla Parla rotasını şaşırarak Yunanis- tan'ın Midilli Adası'na inen ve da- ha sonra Türkiye'ye geri dönen bir uçağın olmadığını söyledi.' Parla olaydan Yunanlıların bir yanılgısının olabileceğini kaydetti. TJçuş malumat merkezlerinin fFIC) kayıt tuttuklannı ancak lstanbul-Çanakkale arasında bir uçuşa rastlanmadığını bildiren Parla Türkiye'de uçaklann tescil işaretinin " T C " harfleri ile onu takip eden 3 ayn harften oluştu- ğunu söyledi. İlaç endustrısıncle önde gelen bir kuruluşun Araştırma ve Gelıştırme Bölümlerinde görevlendırılmek iizere bay veya bayan. ECZACI, KIMYA MUHENDISI veya KİMYAGER aranmaktadır • Almanca veya Fransızca lısanlarından en az bırını çok lyı bılen. • Okumayı ve pilot makınelerde çalışmayı benımseyen. • Hassas enstrumanlarda deneyımlı • Tercıhen. ilaç konusunda bılgılı ve deneyımlı. doktora veya lısans ustu eğitim yapmış Ingilızce bılen Isteklılenn kısa ozgeçmışlerıni behrten bir mektupla en geç 8 Hazıran 1990 tarıhıne kadar "P K 30 Levent adresıne muracaatları rıca olunur tstanbul Tüm müracaatlar kesınlıkle gızlı tutulacak ^e cevaplandırılacaktır. GALATA KOPRUSU SEMPOZYUMU tAtJif JNrjyAc/Nir! TATİUN)2f GAUiTA KÖPRÜSVSEMPOZYUMV'na onur vermenizi rica ederiz. YER : tsunbul BOyOk^ehir Beledıyes. TARtH: 28 Mıyıs 1990 SAAT -.930 Galata Köprusü Bilimsel Sempoz>-umu Düzenleme Kurulu PROGRAM 9.30-10.00 KAVfT 10.00-10-30 AÇ1UŞ KONUŞMASI Prof. Dr. Nurettln SÖZEN btantd Büyükşehr Beted^e Başkanı 10J0-13.00 1. OTURUM 16J0-18.30 Başkan: Dr. Alev COŞKUN istanbd Buyukşehı Belsdyesı Genel Sefcreleri Konuşmacılar: Prof Dr. Gündûz GÖKÇE Mina S4nan Ûnvenul«s FMtdnJ Pml. Dr Remzi ÜLKER I T.il. Dapram ve Y ^ . Uyg-A/. Ueriua Mûdürii Prof. Dr Derln ORHON İTÛ InşaaM^endcslJı FakültesiÛ^etımÛyasi AIİHıyttaröZCAN Beyojlu Batedyn Daimı Encûmen Ûyesi TAHTIŞMA 14.00-16.00 II. OTUHUM Başkan. Prof Dr. HMiTAPAN ITU MımartkFJaJtaiöSreiınÛyM! 18.30-1S15 bl BOyikşetnBetaJyesıBaşkanlıkDaıışmanı Konuşmaalar Prof Dr Necati İNCEOĞLU Yıldız Ûtmarstesı Mmarkk Fakültesi Dekanı 1915 ismaalşMEN Yûksek ı-ışaal Mûhendsı Prof Dr Metln SÖZEN Kûlûr Bâkanlıjı Temsılcsı Prof Kemali SÖYLEME2OĞLU IT Ü Mımarfık Fak. Emeklı Oğretn Ûyesi TARTIŞMA III. OTURUM Başkan: Yalçın TEKER <t BüyOkşehır Betedıyesı Protetef Daire Başkanı Konuşmacılar: Hande SUHER TKTVI NOIL Korjma Kurulu Başkanı Melih Cevdet ANDAY Gazelea, Yazar ArgunOGAN Eınınönü Bel Te* Bşk. Yıd. Prof. Dojan KUBAN I T.Û Mmariık FakûHea 0>e6m Ûyesi YücdGÜRSEL TMMO8 Mimarlar Odası banbJ Şube Başkanı TARDŞMA DEĞERLENDİRME Prof. Dr. Ahmel KESKİN I.T Û. ttnurl* FakûHes. Oğreürn üyea Istanbul BOyûkş«hir BetaJryssi Başkanlık Dam^nanı KAPAMŞ Tı Tiyatro Studyosu. çağdaş tiyatronun nitelikli örneklerini sunmayı amaçlayan bir "yapım tiyatrosu" olarak. ilk oyununu 2. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında sahneliyor. HaroldPinter ALDATMA" B e t r a y a l " Çeviren: Haluk Bilginer Yöneten: Ahmed Levendoğlu Sahne Tasarımi: Metin Deniz Oynayanlar: Zuhal Olcay, Haluk Bilginer, Ahmed Levendoğlu. Lütfi Oğuzcan 29-30-31 Mayıs 1990 İstanbul Devlet Tiyatrosu Taksim Sahnesi YAPI^CKREDi "hizmette sınır yoktur* Bu oyun. Yapı Kredi'nin tiyatrceeverlerearmağanıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle