02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 NİSAN 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURÎYET/5 fe Üç Kuruşluk Opera' • Kiiltür Servisi — Devlet Tiyatrolan'nın konuğu olarak Türkiye'ye gelen Alman tiyatro topluluğu Theatre an der Ruhr yarın lstanbul Devlet Tiyatrosu Taksim Sahnesi'nde Brecht'in "Üç Kuruşluk Operasfnı sergileyecek. Müziklerini Kurt Weill'in gerçekleştirdiği oyun, topluluğun yönetmeni Roberto Ciulli tarafından sahneye konuldu. "Üç Kuruşluk Opera" oyununda "eski burjuva opera geleneğine getirilen eleştiri" ve "olayları yönlendiren cinsellik ve ekonominin birleşimi" unsurlan iç içe. An der Ruhr Tiyatrosu gösterinin daha çok varyetenin eski araçlarından yararlandığını ve iki fılm arasında eski bir salonda yapıldığını, sahnelemelerde sıkça kullanılan parodi unsurlarından vazgeçildiğini belirtiyor. Topluluk oyun için "Üç Kuruşluk Opera'nın sergilendiği bir -Üç Kuruşluk Tiyatro" tanımını yapıyor. Arıburnu ödülü Akın'm • Kültür Servisi — llki bu yıl düzenlenen Arıburnu Şiir ödülü'nü "Makiler" adlı kitabıyla Sunay Akın kazandı. Oktay Akbal, Kemal özer, Hilmi Yavuz, Sabahattin Batur ve Hüse>'in Alemdar'dan oluşan seçici kurui ödülü oy çokluğuyla Akın'a verdi. Şiirleri Milliyet Sanat, Yeni Düşün, Varlık, Broy, Yarın, Yeni Yaprak gibi dergilerde yayımlanan Sunay Akın 1962 Trabzon doğumlu. Daha önce de 1986 Halil Kocagöz Şiir Ödıilu'nu kazanan Sunay Akın için Cemal Süreya şoyle diyordu: "Çok genç sair var iyi şiir yazan. Hele bizim günlere göre daha çok. Sunay Akın da biri. Aslında Garip'le İkinci Yeni'yi birleştiren bir tavır içinde. Okuduğum her şiirini sevdim". Bu arada Arıburnu Ödülleri'nin önümuzdeki yıl şiir, fılm öyküsü, kısa metrajlı film ve fotoğraf olmak üzere dört dalda birden verilmesi kararlaştırıldı. 'Beyoğlu Bir Şenliktir' • Kültür Servisi — tstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı tarafından tstiklal Caddesi'nde düzenlenen "Beyoğlu Bir Şenliktir" müzik etkinlikleri surüyor. 1 nisanda başlayan sokak konserlerinde bugüne dek çeşitli müzik grupları yer aldılar. Bugün ise Buse, Defne Ilgaz ve Saint Michel müzik grubu lstiklal Caddesi'nin trafiğe kapaüldığı 16.00-19.30 saatleri arasında izlenebifecek. Galatasaray Lisesi ve Robert Lisesi öğrencileri tarafından hazırlanan resim, heykel ve el sanatları sergisi ile Beşiktaş Anadolu Lisesi öğrencilerinin lstanbul resimleri sergisi de caddede gorülebilecek. öte yandan Belediye Kültür Dairesi tarafından "Beyoğlu Bir Şenliktir" afişi hazırlatıldı. Grafiker Sadık Altınok'un gerçekleştirdiği afişte Beyoğlu'nun karakteristik binaları ve insanlan yer alıyor. Edgü Le Monde'da • Kültür Servisi — "Le Monde" gazetesinin her cuma yayımlanan kitap ekinde geçen hafta Paris'te yaşayan Türk edebiyatçısı Nedim Gürsel, Ferid Edgü'nün Fransızca çevirisi bir süre önce yayımlanan " O " kitabının tanıtımını yaptı. "Türk aydınının yalnızlığı" başlığı ile 3 sütun üzerinden yayımlanan yazıda Gürsel, Gertrude Durusoy'un Türkçeden Fransızcaya çevirdiği 226 sayfalık kitabın içeriği konusunda aynntılı bilgi veriyor. Fransa'nın en büyük yayınevlerinden biri olan Gallimard tarafından yayımlanan ve "Hakkâri'de Bir Mevsim" (Une Saison â Hakkâri) başlığını taşıyan kitap, Gürsel'e göre "Anadolu'nun köylüleriyle başbaşa kalan bir öğretmenin" içsel dünyasını ve çevresini anlatıyor. Arthur Rimbaud'nun cehennemin dibinden "Evet burada da hâlâ hayat" diye bağırdığını anımsatan Gürsel, ilkokul öğretmeninin de aynı şekilde, 13 haneli bir dağ köyünden haykırdığını yazıyor. Le Monde'daki yazıda, Ferid Edgü'nün kitabı tanıtılırken "Doğu'da yaşayanlarla" Türk aydını arasındaki kopukluğun Onemi vurgulanıyor. Bu konuda Yakup Kadri'nin Türkiye'de 1932'de yayımlanıp Fransa'da yeni tercüme edilen "Yaban" romanına gönderme yapıhyor. MÜZİK FİLİZALİ Kemancı Suna Kan, Ferenc Liszt Oda Orkestrası eşliğinde çaldı Müziğin evrensel dilindeMacaristan'dan gelen Ferenc Liszt Oda Orkestrası'nın Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda verdiği üç konserden ikisinin solisti Suna Kan'dı. Yalnızca tek bir provayla müziğin evrensel dilinde anlaşıveren Kan ve orkestra, İstanbullulara gerçek bir şölen sundular. 8 ve 9 Nisan 1990 günlerinde Macaristan'dan gelen Ferenc Liszt (Franz Liszt) Oda Orkestrası, Ce- mal Reşit Rey Konser Salonu'nda üç konser verdi. Konserlerin iki- sinde solist Suna Kan'dı. Orkest- ra, başkemancılan Janos Rolla- nın denetiminde (yönetiminde de- miyorurn, çünkü bu orkestra bir bakışla, bir nefesle bile anlaşabi- len bireylerden oluşmakta) Haen- del'in op. 6, No. 7, si bemol ma- jör Konçerto Grosso'sunu; Josep Haydn'ın do majör, No. I Keman Konçertosu'nu; Rossini'nin do majör, No. 3 Sonatı'nı; Mendels- sohn'un do majör, No. 3 Senfoni- si'ni (amraa da çok do majör var- mış); Telemann'ın sol majör "La Bizanre" Süiti'ni; Dvorak'ın mi majör op. 22 Serenad'ını; Carl PhUipp Emmanael Bach'ın si be- mol majör, No. 2 "Hamburg" Senfonisi'ni; Corelli'nin re majör op. 6, No. 4 Konçerto Grosso'su- nu; Mozart'ın sol majör KV 525 "Kiiçük Bir Gece Müzigi"ni ve Be- la Bartok'un divertünentosunu yo- rumlayarak gerçek bir şölen ver- diler İstanbullulara. Keman virtüozumuz Suna Kan'ı gerçek anlamda profesyonel, ger- çek anlamda müzisyen bir orkest- ra ile birlikte müzik yapark'en din- leme mutluluğuna erdik bu kon- serlerde. Orkestranın gerçeği, sah- tesi mi olurmuş demeyin. Sahtesi HEM CİDDİ HEM COŞKULU BİR KONSER — Başkemancı Janos Rolla'nın yerinden yönettigi Ferenc Liszt Oda Orkestrası eşliğinde Suna Kan'ın çaldığı konserler ciddi oldugu kadar coşkulu. insanı müziğin büyüsüne süriıkleyen birer müzik şöleniydi. olmaz gerçi, ama baştan savması olur, hem de nasıl olur... Ferenc Liszt Oda Orkestrası (bu arada bir parantez açıp Ferenc'in Macarca Franz karşıliğı olduğunu ve ünlü besteci Liszt'in de Macar olması hasebiyle yurttaşlan tara- fından bu adla anıldığını hatırlat- mak isterim, zira bazı çok bilen- ler o Liszt'in bu Liszt'le kanştınl- mamasını yayıp duruyorlarmış or- talıkta..) 1963 yılında Budapeşte'de kurulmuş bu topluluk. Kuruculan hep Ferenc Liszt Müzik Akademi- si kökenli olduklanndan bu adı uygun görmüsler kendilerine. Ku- rulduğundan bu yana uyeleri he- men hemen hiç değişmemiş. Şef- siz bir orkestra Ferenc Liszt Oda Orkestrası, yani kendilerine ada- makıllı güveniyorlar. Uzun yıllar birlikte çalıştıklan ve kendilerine özgii bir ses, bir tını (sound) ya- ratabildikleri, aynı anda soluk alıp verebildikleri, birbirlerini hep din- lediklerinden dolayı şefe gereksi- nimleri yok. Başkemancıları Rol- la, orkestrayı yerinden yöneterek eski bir gelenegı sürdürüyor. Aşağı yukan otuz yıldır bera- ber müzik yapan bu insanlann binlerce kez çaldıklan klasik re- pertuan, provadan sonra çalışma- ya gereksinim duymadan sahneye çıkacaklannı sanıyorsanız yanılı- yorsunuz. Kazın ayağı hiç de öyle değil. Olimpiyatlarda, rekor yap- maya hazjrlanan sporcuda gözle- diğuniz, yüzde yüz konsantrasyon ve son ana kadar süren çalışma misali, Ferenc Liszt Oda Orkest- rası Uyeleri de sahneye adım ata- na kadar ha habam çalışıp duru- yorlar kuliste. Biz alışmamışız böyle çalışkanlığa. Arada çay mo- lası filan demeden, bir sonra ça- lınacak eserin zor pasajları tekrar tekrar elden geçiyor, neme lizım, bu işte gevşemeye gelmez. Eh, ta- bii sonuç da ona göre. Hiçbir ton, hiçbir yay, hiçbir nüans şansa bı- rakılmadığından yorum da soluk kesici güzellikte gerçekleşiyor. Bu konserleri dinlerken ister is- temez, keşke Fanık Güvenç ölme- seydi, keşke Duygu Aykal hasta- lanmasaydı da TRT Ankara Oda Orkestrası dagılmasaydı düşüncesi gelip takılıyor insanın aklına. Gü- rer ve Suna'ıun müzikal anlaşma- sı, Faruk'un organizasyon yete- nekleri ile birleşince bizim mem- leketimızde de ilk kez ömrü uzun sürecekmiş ümidi veren bir toplu- luk oluşmuştu. Gel gör ki, bu top- luluğun ömrünün uzun oimasına azrail izin vermedi. Araya giren geriye dönüşten sonra, devam eden hayata bakma- yı sürdürelim: Son zamanlarda dinlediğim ya da daha doğru bir deyişle dinlemek zorunda kaldı- ğım çoğu konserde surekli dikka- timin dağüdığmı, kıpır kıpır kıpır- dandığımı, kaşınülar icat ettiğimi, sırtımın ağrıdığını muşahede edi- yor ve kendime birtakım hastalık- lar yakıştırıyordum. Ferenc Liszt Oda Orkestrası ve Suna Kan kon- serlerini dinledikten sonra bu has- tahğuı can sıkıntısından başka bir- şey olmadığını anlayarak kendi kendime iftira etmekten vazgeç- tim. Sadece tek bir prova ile müzi- ğin evrensel dilinde anlaşıveren or- kestra ve Suna Kan, Haydn'ın do majör, 1 numaralı keman konçer- tosunu sanki yülardır bir arada çalışmışlaıcasma uyum içinde yo- rumladılar. Soluğum kesilmışti. Eserin başından sonuna kadar hiç kıpırdamadan, çıt çıkarmadan dinledim. Bu müthiş güzelliğin büyüsüne kapılmıştım ve bir sa- niyesini bile kaçırmaya niyetim yoktu. Konserin sonuna doğru birden fark ettim ki soluğu kesi- len tek ben değilim. Normal za- manlarda öksürük ve tıksırıktan sanatoryum izlenimi veren salon- da çıt çıkmıyordu. tstanbullu müzikseverlerin ço- ğu böyle ciddi, ciddi olduğu ka- dar coşkulu, insanı müziğin gir- dabına takıp sürükleyen muzik şö- lenlerine hasret kalmışlardı zahir. lSyaşındaki ÖzgürAydın'dan Liszt ve Chopin Ozgür bırakınca Piyano çalmaya 12 yaşında başlayan Özgür Aydm'ın yalnızca 6 yıllık bir çahşmayla böyle bir sonuca ulaştığına inanmak güç. Azerbaycan 'dan birpiyanist Azerbaycanlı piyanist Valida Resulova, yann akşam Cemal Reşit Re> Konser Salonu'nda bir resital ve- recek. Resulova, resitalinde, Mozart'ın La Majör So- natı'nı, Prokofiefin tki Numaralı Sonatı'nı, Cho- pin'in ise Si Minör Sonatı'nı, dört M^zurkası'nı ve 3. Scherzosu'nu seslendirecek. 1948 yılında Bakii- de dünyaya gelen Valida Resulova, piyano öğreni- mine Bülbiıl Müzik Okulu'nda başladı. Azerbay- can Devlet Konservatuvan'ndaki eğitimini Prof. Brenner'ın öğrencisi olarak tamamlayan sanatçı 1970 vılında Y'arşova'da yapılan Uluslararası Cho- pin yanşmasında önemli bir derece elde etti, 1975'te ise Paris'te yapılan Margueriie Long-Jacques Thi- baud Yanşmasrnda birincilik odülünü kazandı. Sovyetler Birligi'nde ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerin- de konserler veren Valida Resulova İ974 yılından bu yana Üzeyir Hacıbekov adıyla anılan Azerbay- can Devlet Konservatuvan'nda öğretim üyesi • TURKİYE YAZARLAR SENDIKASI İ Ustalarla Birlikte -6 j İLHANBERK(1916) ! AçılışKonuşması: \ OKTAY AKBAL i Sunan : : CANDAN SABUNCU i Panel: İ ŞÜKRAN KURDAKUL, KONUR ERTOP ! HULKİ AKTUNÇ i Söyleşi: \ İLHAN BERK İLE HAMİ ÇAĞDAŞ ! Şiir-Tiyatro: ! MERAL OĞUZ \ ALEV SEZER j SEMA ÇEYREKBAŞI İ ECE AYHAN İ DENİZ TÜRKALİ | DENİZ OLGAY i Dia Gösterisi: | İSA ÇELİK ı * j 16.NİSAN.1990, 18.30, M.KARACA TİYATROSU i Davetiyeler: Cumhuriyet Kitap Kulübü, | Karaca Tiyatrosu, Akademi Kıtabevi, Gençlik Kitabevi, i Beyoğlu Sineması, Yazarlarevi, TYS Merkezi 145 08 02 Istanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkarlığının Katkılarıyla I Fransa'dan | iki topluluk = Kültür Servisi — Gilbert VU- = ledieu yönetimindeki Paris Ens- = tnimantal ve Vokal Topluluğu = yarın lstanbul Ataturk Kültür = Merkezi'nde bir konser veriyor. = fstanbul Fransız Kültür Merke- = zi, lstanbul Devlet Senfoni Or- = kestrası ve Filarmoni Derneği- = nin işbirliğiyle düzenlenen kon- = ser, Küçük Salon'da saat = .18.30'da gerçekleşecek. = 25 korisr ve 26 müzisyerıden Ş oluşan topluluk, 1950 yılında = kurulmuş. Birçok uluslararası = yanşmalara katılan, her biri bü- j§ yük bir Fransız bestecisine ada- = nan çok sayıda özgün konserler veren Paris Enstriimantal ve Vo- kal Topluluğu konserde Bach, Charpentier. Telemann, Cbopin, Schubert, Slravinski ve Gossec- in yapıtlarını seslendirecek. Saint-Lonis Çocuk Korosu ise 13, 14 ve 16 nisan tarihlerinde Is- tanbul'da konserler verecek. 1951 yılında kurulan ve 1976'dan bu yana Olivier Schneebeli tara- fından yönetilen topluluk, Fran- sa'da normal eğitimin yanı sıra müzik eğitimi veren liselerde okuyan çocuklardan oluşuyor. Fransız Kültür Merkezi'nin davetlisi olarak gelen Saint- Louis Çocuk Korosu, 13 nisan cuma günü 18.30'da lstanbul Fransız Kültür Merkezi Salo- nu'nda, 14 nisanda 15.00'te Ka- dıköy Kültür ve Sanat Merkezi 1 nde, 16 nisan pazartesi günü 19.00'da ise St. Antoine Kilise- si'nde izlenebilecek. Üstun yetenekli gençlerimizın, yeteneklerinin keşfedilip işlendiği- ne tanık olduğumuzda ne kadar mutlu oluyoruz bir bilseniz. Ge- çen hafta, 3 nisan salı akşamı Avusturya Başkonsolosluğu'nun Teşvikiye'deki ofisinin ufak, ama sıcak salonunda Ankara'dan gelen 18 yaşındaki piyanist Özgür Ay- dın'ın resitalini dinledik. Özgür Aydın'ın piyano çalmaya 12 yaşın- da başladığına ve sadece 6 yılhk çalışma ile böyle bir sonuca ulaş- tığına inanmak güç. Galıba önce Özgür'ü, sonra öğretmeni Hacet- tepe Üniversitesi Devlet Konserva- tuvarı öğretim üyelerinden S*m- ra Kartal'ı (Pekman), son olarak da anne ve babasını kutlamak ge- rek. Özgür'ün anne ve babasım ne- den kutlamahyız? Her ikisi de müzisyen olmayan, ama fen dalın- da bilim yapan bu iki alçakgönül lü ınsan çocuklarımn yeteneğiıu fark ederek onu doğru yönlendir- meyi bilmişler bir kere. Çocukla- rımn yeteneği ile başları dönme- mis, onda kendi hayallerini yaşa- maya kalkmamışlar, en önemlisi Özgür'ü özgür bırakmışlar, bu- naltmamışlar. Çocuklarım ruh hastası durumuna sokan bazı ai- leler ile karşılaştıracak olursak Özgür'ün anne babasmı özelh'kle kutlamak gerekecek. özgür Aydın'ın öğretmeni Sem- ra Kartal'ı da kutlamahyız, çün- kü böyle değerli, değerli olduğu kadar da tehlikeli malzemeyi doğ- ru işlemek, onu yerine göre fren- leyip yerine göre özgür bırakma- mn dozunu doğru ayarlamak ko- lay iş değil. Semra Kartal bu ko- nuda başanlı olmuşa benzer. Gelelim Özgür'ün kendisine: 1972 yılında doğmuş özgür, boy- lu boslu, guçlü kuvvetli, yakışıkh bir delikanlı. Tann vergisi kolay- lıklan ve fizik özellikleri var. Pi- yanist kumaşı olduğu hemen an- lasılıyor ellerini tuşlara değdirir değdirmez. Eğer şansı yaver gider, ilerlemeye devam eder, —artık devlet bursu mu, özel burs mu, ne bulabilirse bulur— ve öğrenimini müzik merkezlerinden birinde sürdürebilirse büyük atılımlar ya- pabilir özgür. özgür'ün resital programı Cho- pin ve liszt ağırlıklıydı. Hem vir- tüozite isteyen parçalarda hem de Chopin'in nocturneleri gibi lirik eserlerde, ayn kişilikleri yasayabi- len bu 18 yaşındaki gencin hiç va- kit yitirmeden devlet eliyle ya da bir vakıf kanalıyla desteklenmesi gereğine inanıyoruz. Françoise Legrand'ın yönettigi İDSO'nun solistiAyşegül Sarıca'ydı Orkestra ve solist, şefi yönetti Fransız şef Legrand'ın eksikleririi Sarıca ve başkemancı Yusuf Güler Aksöz kapattılar. İDSO'nun Çaykovski yorumu, şefe karşın tam numaraalabilirdi. tstanbul Devlet Senîoni Orkest- rası'nın 6-7 nisan olağan hafta so- nu konserlerini Fransız şef Fran- çoise Legrand yönetiyordu. Kon- serlerin solisti, piyanist Ayşegül Sanca, Beethoven'ın op. 73, 5. Pi- yano Konçertosu'nu yorumladı. Aradan sonra programda Çay- kovski'nin op. 64 mi minör 5. Sen- fonisi yer alıyordu. 5. ve 6. (Pate- tik) senfonileri lstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın dağanmn en çok çalınan eserleri kuşkusuz. Orkestramn bu senfonileri Sovyet şeflerle pek çok kez çalıştığını ve güzel yorumlar çıkardığını hepi- miz anımsıyoruz. Hele Dudarova 1 yı kim unutabilir? Sahi Dudaro- va hep İzmir'e gidiyor da neden artık İstanbul'a hiç gelmiyor? Yoksa bize küstü mü? Bayan Legrand'ı Dudarova ile karşılaştırmak haksızlık olur as- hnda. Çünkü Françoise Legrand, yaşamöyküsünde de belirtildiğı gi- bi aslen koro şefi. Şeflik tekniği- ne de dikkat edilirse "koro" şef- SARICA VE LEGRAND — Geçen hafta sonulonserlerinde tstanbul Devlel Senfoni Orkestrası'nı Fran- sız şef Françoise Legrand yönetti. Konserlerin solistiyse, piyanist Ayşegül Sarıca'ydı. (Fotoğraf: Uğur Günyüz) liği özellikleri taşımakta. Çaykovs- ki yorumunda Dudarova'nın es- nek, geniş soluklu, dışa dönük, büyük eğimli, upuzun çizgilerin çızıldiği, kısaca tam anlamıyla eti ve kemiğiyle duygu yüklü yakla- şımını, bayan Legrand'ın hiçbir özelliği olmayan, kontrastlara hiç yer vermeyen, vurgusuz, kemiksiz, cansız, haydi haksızlık etmeyelim yumuşak ve "Fransız" yaklaşımı ile karşılaştıramayız değil mi? Dudarova dinleyeni yüreğinden kıskıvrak yakalayıp götürür, oysa Legrand'ın kimseleri bir yerlere göturmeye niyeti ve yeteneği yok gibi görünüyor. Bütün bunlara rağmen tDSO'nun Çaykovski yo- rumiı teknik ve müzikal doğnıluk açılarından tam numara alabilir- di bu konserde. Her zaman yük- lendiğimiz (haklı olarak) çello grubu bile gayet dolgun ve kalite- li ses çıkarıyor, entonasyonlan da az çok birbirini tutuyordu. Fagot, klarnet, korno sololar dikkat çe- kiyor, trompet ve trombon fanfar- ları pırıl pınl parlıyordu. Piyanist Ayşegül Sanca'nın, Be- ethoven'in "tmparator" Konçerto- su yorumu ise her zamanki gibi derin, bilge ve olgun bir Beetho- ven yorumu idi. Şefin eşlik konu- sundaki eksikliklerini de Sarıca ve başkemancı Yusuf Güler Aksöz kapattılar. Sonuç olarak Beetho- ven konçertoda şef orkestrayı de- ğil, orkestra, solist ve başkeman- cı şefi yönetmiş oldular. Sovyet yazarlar Türkiye'de • Kültür Servisi — Sovyet Yazarlar Birliği Başkanı Vladimir Vasilyeviç Karpov, eşi ve Türkolog Vera Feonova, Türkiye Yazarlar Sendikası'nın cağnlısı olarak bugün İstanbul'a geliyorlar. 18 Nisan 1990 tarihine dek Istanbul'da kalacak olan yazar Karpov ve beraberindekiler, 12 Nisan 1990 perşembe günü saat U.OO'de Cağaloğlu Divanyolu'ndaki Basın Müzesi'nde yapüacak basın toplantısında gazetecilerle, yazarlara tanıtüacak. Türkiye'ye gelen ilk Sovyet Yazarlar Birliği Başkanı olan Vladimir Vasilyeviç Karpov, 17 Nisan 1990 salı günü saat 16.00'da da Karaca Tiyatrosu'nda Türkiye Yazarlar Sendikası üyeleriyle tanışacak ve söyleşide bulunacak. Singapur'da Ttirk filmleri • ANKARA (AA) — Singapur ile Türkiye arasındaki ikıli kültürel ilişkiler çerçevesinde Singapur'da düzenlenen "Türk Film Haftası" başlıyor. Kültür Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre hafta boyunca, yönetmenliğini Atıf Yılmaz'ın yaptığı "Selvi Boylum Al Yazmalım", Erden Kıral'ın "Av Zamanı", Yusuf Kurçenli'nin "Merdoğlu ömer Bey", Yavuz Turgul'un "Muhsin Bey", Nisan Akman'ın yönettigi "Bir Kırık Bebek" adlı filmler gösterilecek. Irmikçi'ııiıı resimleri • Kültür Servisi — Nilgün İrmikçi'nin resim sergisi Parmakkapı tş Sanat Galerisi'nde sürüyor. Sergi 13 nisana dek gorülebilecek. Yaşadığı döneme, koşullara, görünen ve görünmeyen baskılara sadece tanıklık değil, "müdahale" etmeyi hedefleyen Irmikçi, sergisinde suluboya resimlerini sunuyor. Resimlerinde hüzün, sevgi, nefret, yalnızlık ve yaşanan çelişkileri ele aian sanatçı, yedinci kez kişisel sergi açıyor. Toktan'ın ilk • sergisi • Kültür Servisi — 15 yıldır fotoğraf sanatıyla aktif olarak ilgilenen Suha Toktan, ilk kişisel sergisini 30 nisanda Taksim Opera Sanat Galerisi'nde açıyor. tÜ Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü mezunu olan Toktan, bu sergisini "Insan olgusu dışında kalan yapay ya da doğal nesne dünyasını, sübjektif olarak yonımlama" fikriyle oluşturdu. BUGÜN • Kolaj ve akrilik Yılmaz Aysan'ın "Seni Çok Seven" başhğıyla sunacağı kolaj ve akrilik çalışmalanndan oluşan sergisi Atatürk Kültür Merkezi'nde açılıyor. • Şensoy-Ensari konseri Hakan Şensoy ve Mehru Ensari'nin klasik müzik konseri 18.00'de ÎTÜ Maçka Kampusu G Amfısi'nde. • Arkeolojik kazı "1989 Yılı Arkeolojik Kazı ve Araştırmalan" konulu sempozyum 10.00-17.00 arası Vezneciler Kuyucu Murat Paşa Medresesi'nde izlenebilir. SHP İSTANBUL DEMOKRASt SÖYLEŞİLERl-6 11 Nisan Çarşamba (bugün) AVRUPA'DA IRKÇILIK Konuşmacı: Peter Lowisch Yer: SHP ll Merkezi Saat: 18.30 BİLSAKTA BUGÜN 11 Nisan Çarşamba: 19.00 80'Lİ YILLARDA ŞltR: "Şiir ve lktidar." Orhan ALKAYA-Gûlseli İNAL, Tuğrul TANYOL, Tarık GÜNERSEL Yoga-Meditasyon Zerrin AKGÜN 18.30 10.00-01.00 arası CAFE- FOYER-BAR BlLSAK herkese açıktır. BİLSAK Sıraselviler, Soğancı Sok. No: 7 CİHANGİR 143 28 79 - 143 28 99
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle