Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 6 ŞUBAT 1990
Din Persleri ve Laiklik
Bilimde ana erdem şuphecilik olduğuna, bu da imana dayanan dini tavır-
la bağdaşamayacağına gore Turkiye'de eğitimin yazgısını ellerinde tutan-
lardan soruyoruz: Hem bilim hem din eğitimini -çocukların kafalarını
çarpıtmadan- bir arada nasıl yuruteceksiniz? Örneğin, astronomi ya da
coğrafya dersinde Yer'in Guneş çevresinde dolandığını öğrettiğiniz çocuk,
din dersinde bunun tam tersi bir iddiayla karşılaştığı zaman ne yapacak?
Aynı şekilde, biyoloji dersinde bütıin canlıların bir tek hucreden oluştu-
ğunu -çeşitli kanıtlanyla- öğrenen çocuk din dersinde bütun var olan can-
lı turlerinin oldukları gibi Tanrı tarafından yaratılmış olduklarını duyunca
hangisine inanacak?
Doç. Dr. HÜSEYİN BATUHAN
Sınırsız duşunce özgurluğünu bir anayasal hak
olarak kabul eden deraokratık toplumlarda herke-
sın ıstedığı dını, ahlakı, ekonomık ve polıtık öğre-
tıyı benımsemekte özgur olduğunu, bu nedenle dev-
letın resmi, hukuk açısından bağlayıcı bir dını ola-
ma>acağını bundan öncekı bir yazımda belırtme-
ye çalışmıştım (Cumhurıyet, 20 Aralık 1989) Bu-
na göre laik devleün toplum üyelennı bellı bir din
anlayışı doğrultusunda yönlendırmesı, etkılemeye,
hele zorlamaya kalkması düşunülemez
Engın sezgısıyle uygar dünyanın nereye gıttığını
gören Atatürk'un bızlere armağan ettığı laıklık ıl-
kesının sözuraona demokratık düzene geçtığımız
1950'lı yıllardan bu yana nasıl orasından burasın-
dan kemırıldığıne ve böylece toplumumuzu
"Müslümanlaştırma" kampanyasına gınşıldığıne
aynı yazıda kjsaca değınmıştım Bu amaçla başvu-
rulan taktıklerın bence en sinsi olanı okullara
"zorunlu" din derslenmn konrnuş olmasıdır ön-
ce daha kurnaz davranıp ışe "seçmelı" derslerle
başlayan yetkılıler, sıyası konjonkturden yararla-
nıp cüretlennı arttırmışlar ve sonunda ışı "zor
kulJanmaya" kadar vardırmıslardır Amaç, dıru bu-
tun "Müsluman" kuşaklar yetıştırmek1
Açıkçagö-
nllüyor kı bu kışılere göre ıyı bir yuntaş aynı za-
manda ıyı bir "dındaş" olrnak zorundadır, dola-
yısıyla devlet, yenı kuşaklann "dındar" ınsanlar
olarak yetışmelerını sağlamakla yukumludur
Bu amacın "zorunlu" din derslerıyle gerçekle-
şebıleceğını sanmanın bir "ham hayal" olduğunu
yazımın sonunda göstermeye ealışaeağım Ancak
burada güdülen amacın yüce Atatürk'un "Hayat-
ta tek gerçek yoJ gösterıcı bılımdır, fendjr" sözle-
nyle dıle getırdığı amaca ne kadar ters düştüğünu
vurgulamaya bılmem gerek var mı'' Atatürk'un ıde-
alı hıç ştıphesız "aydın" kafalı, modern uygarlı-
ğın gıdışıne ayak uydurabılecek bir gençlık yetış-
tırmektı Bunu da ancak çocuklara doğruluğu ye-
terınce belgelenmemış (ya da kanıtlanmamış) olan
hıçbır şeye ınanmamayı, dolayısıyla araştıncı, so-
ruşrurucu, şnpheci olmayı öğreten bir bılım eğıtı-
mı sağlayabılır Atatürk'un okullardan din ders-
lerını kaJdırtarak eğıtım sıstemıru laikleşbrmek ıs-
temesının de nederu, din eğıtımının bılım eğıtımjyle
bir arada yurutülmesının mumkun olamayacağı
ınana ıdı Gerçekten de modern eğıtımde amaç yenı
yetışenlen teonk ve pratık bılgılerle donatmaktır
Ancak her ıkı haide de bu bılgaler bilimsel bir te-
mele dayanmak zorundadır Oysa din eğıtımınde
amaç yeru yetışenlere Tann gözunde "makbul" ın-
sanlar olabılmelerı ıçın nelere inanmalan ve nasıl
davranmalan gerektığını öğretmek, daha doğrusu
aşüamakür. ("A$ılamak" dıyorum, zıra Tann sozu
olduğu ıddıa edılen ve salt bu nedenle inanıiması
şart koşulan ınançların "öğretım"ınden söz
edılemez )
Bilimde ve dinde temel tavır ayrılığı
Bıhmde temel, belgelemek ya da kanıtlamaktır,
dınde ıse inanmak, ıman etmektır. Bu bakımdan
dini tavırla bilimsel tavır arasındakı ayrımı şu tura-
;elerle dıle getırebıhrız
(1) P'ye inanmalısın, zıra kutsal kıtap (veya dını
Dtorıteler) P'nın doğru olduğunu söyluyor,
(2) P'ye inanabilirsın, ancak ve ancak P'nın doğru
olduğunu yeterınce (yanı şuphe'ye yer bırakmaya-
:ak ölçude) kanıtlayan belgeler varsa
Görukfuğu gıbı, dını tavırda ınsana secme ozgur-
luğu tanınmıyor, zıra doğruluğu Tanrı tarafından
garantı edılen bir şey şupbe ve tarttşma konusu ola-
maz Bilimsel tavır ıse her ıddıa karşısında şuphecı
olmayı bir tür bilgi-ahlakı kuralı sayıyor Bu kura-
la göre herkes ınandığı şeylenn sonımluiuğunu ken-
dısı taşımakla dolayısıyla yeterınce kanıtlanmamış
ıddıalara inanmamakJa yukümludür Aksı takdır-
de ınanma doğruluğun gereklı ve yeterlı şartı ola-
:aktır kı, o zaman bilme ıle inanma arasında hıç-
bır avnm kaimıyor Bilimsel tavır ıçın şupheciligin
ana erdem olması, doğruyu yanlıştan ayırt etme kay-
gısından kaynaklanır; oysa dını tavn ıçın ana-erdem
ıman etmek, yanı kutsal kıtaplarla dını otorıtele-
nn dedıklerıne koru körüne ınanmaktır öyle olun-
ca da din adamının gözunde şuphecilik bır tür şey-
tanca tutum, dolayısı>la "gunah" sayılıyor
Bilimde ana erdem şupbecilik olduğuna, bu da
ımana dayanan dını tavırla bağdaşamayacağına göre
Turkıye'de eğıtımın yazgısını ellerinde tutanlardan
»oruyoruz Hem bılım hem din eğıtımını-çocukların
kafalarını çarpıtmadan -bır arada nasıl yürutecek-
sinız'' Örneğin, astronomi ya da coğrafya dersinde
Yer'in Guneş çevresinde dolandığını öğrettiğiniz ço-
:uk, din dersinde bunun tam tersı bır ıddıavla kar-
}üaştığı zaman ne yapacak7
Aynı şekilde biyoloji
dersinde butün canlılann bır tek hucreden oluştu-
|unu -çeşıtlı kanıtlarıyla- öğrenen çocuk, dın der-
sinde butün var olan canlı turlerının oldukları gıbı
Tann tarafından yaratılmış olduklarını duyunca
hangisine inanacak'' Bu tur örneklerı alabıldığın-
:e çoğaltabılırız
Çocukları böyle bır "ıkılem"le karşı karşıya bı-
rakmamak ıçın tek bır yol var Dın derslerınde sa-
dece dının ahlaki-mistik yonlerı uzennde durmak,
bilimsel doğruluklarla bağdaşmayan, ama özellık-
le inanıiması zorunlu bırer dogma nıtelığını taşıvan
ıddıalara kesınlıkle ver vermemek' Ama ne gezer,
bakıyoruz da biyoloji, hatta biyokimya ders kıtap-
larına bıle bılımle taban tabana zıt dını teonler so-
kuşturulmuş1
* "Ahlak ve Dın Kultüru" adı da
bu- gözboyama taktığı bence, asıl maksat hep butun
dogmalarıyla Muslumanlığı yem yetışenlere asıla-
mak, yanı b«yın vıkamak! Derslerın "zorunlu" kı-
lınmasını da başka turlu açıklamaya ımkân yok
(Bunun böyle olduğunu okutulan kıtaplardan alın
mış örneklerle bır başka yazımda belgelemeve ça
lışacağım )
Btr an ıçın bu derslerın sadece "mıllı ve manevı"
değerlerımızı tarutıp sevdırmeye yönelık olduğunu
varsaysak bıle, bu onlann "zorunlu" olmasını haklı
göstermez, zıra demokratık bır toplumda yurttaş-
lan -bellı bır ahlak anlayışı doğrultusunda- erdemlı
kılmak devletın görevı değıldır Onun görevı sade-
ce bıreylenn hukuk yasalanna saygılı olmalanru sağ-
lamaktır, o kadar Bu yasaların yasaklamadıgı her
tur davranışında kışı özgürdur, dolayısıyla devlet
onun erdemlı olup olmamasına karışmaz (Zaten
bu yasaların kendılen toplum düzenı ıçın gereklı ah-
lak kurallarını ıçermektedır)
Anlamsız bir direnme...
Kaldı kı devlet ıstese de "zorunlu" derslerle bu
amacı gerçekleştıremez, nra bıraz psıkolojı okumuş
herkesın bıldığı gıbı, ıyı ya da kötu davranışlar çok
kuçuk yaşlarda, dolayısıyla aıle çevresinde öğrenı-
hr, üstelık bu öğrenme surecı daha çok taklıt yo-
luyla gerçekleşır, "ahlak derslen" alarak değıl Bu-
nun böyle olduğunu anlamamız ıçın şö>le bır çev-
remıze gözatıp yenı yetışen çocukların toplumsal
davranışlarına bakmamız yeterhdır Nıtekım, yıl-
larca "dın ve ahlak" derslen alan bu çocuklardan
hemen hjçbırısı otobüs veya trenlerde kalkıp yennı
yaşlı ınsanlara vermez Bu derslen koyanlann bu
dunımu görmemelen ve bdmemelen mumkun mü'?
O halde, hıçbır pratık yarar sağlamadığı açıkça gö-
rülen böyle bır uygulamada ayak dıretmemn anla-
mı ne9
Bunun bence ıkı akla yakın açıklaması var Bil-
gısizhk ve politik çıkarcılık!
Nıtekım, bu uygulamayı başlatanlar ve surdüren-
ler arasında belkı bugunun toplum hayatında gö-
rulen bencılhk, kabalık, ho>Tatlık, vTirdumduyraaz-
lık, saygısızlık ve acımasızlık türunden davranışlar-
dan acı duyanlar bu derslerle bu yozlaşmanın ön-
lenebıleceğıne ıçıenlıkie ınanmış olabıhrler Oysa
zengınleşmenın, konfor ve lüks ıçınde yaşamanın,
gununu gun etmenın ana erek sayıldığı toplumu-
muzda yem yetışenlen "dın ve ahlak derslen" ve-
rerek bu heveslerden vazgeçınp daha soylu erekle-
re yöneltemezdınız Bu bır genel kültür ışıdır, do-
layısıyla aıle çevresinde tanıma fırsatını bıle bula-
mayan yuksek değerlerle çocuk ancak buyuk ede-
bi, felsefi, hatta bilimsel eserler aracılığıyla tanışa-
bılır)
Politik çıkarcılık
Ancak ben bu uygulamanın daha çok politik çı-
karcıbkun kaynaklandığı kuşkusunu taşıyorum Bu
kuşkumun da nedenı, durmadan "dın ve ahlak" te-
masım ışleyen ve "mıllı ve manevı" değerlenmız-
den dem vuran polıtıkacılanmızın yaşayış bıçımle-
rıne bakınca, bunlann hıç de öyle örnek alınacak
dını ve ahlakı erdemlerle donanmış kışıler olmadı-
ğı ızlenımını edmmış olmam Gerçı bu ınsanlar ara-
da bır (hıç değılse cumadan cumaya) namaz kılı-
yorlar, belkı ramazanda oruç da tutuyorlar, hatta
ıçlennde defalarca hacca gıtmış olanlar da var, ama
ınsan yıne de butun bu davranışların o\ avcıhgına
yönelık bır gösterışten ılerı gıdemedığı kuşkusun-
dan kendısuu kurtaramıyor1
Zıra bakıyorsunuz, ma-
şallah hepsı servet ve saman edınme, luks, hatta tan-
tanalı bır yaşam sürme gıbı, "pek dünyevı" sayıla-
bılecek tutkuları olmak bakımından ötekı ınsanlar-
dan hıç de farklı değıller fşte o zaman zıhnınızde
"dmdar görunmek" ıstemelennın ve durmadan "dın
temasını ışlemelerının Machiavelist bır polıtıka an-
layışından kaynaklandığı kuşkusu doğuyor Doğ-
rusu bu polıtıkada bugüne kadar başanlı oldukla-
rı da yadsınamaz. Herhalde halk yığınlanrun bıl-
gısızlığınden yararlanarak bu başarılannı sürdüre-
bıleceklerıne ınanıyor olmalılar Bızımkısı gıbı kül-
turce gen kalmış toplumlarda polıtık oportünızmın
obskurantızmle ele ele vermesı doğaldır Bu nedenle
bır "aydınlık" rejımı olan demokrasıyı bütün ku-
rumlarıyla yaşatabılmek ıçın bız aydınlara her tür-
lü obskurantızmle savaşma görevı duşuyor Laıklık-
lık ılkesı bu savaşta baş kılavuzumuz olmalıdır
(*) Bu konuda Bk 'Eğıtımde Eskı Hamam Eskı Tas ' (Mıl
lıyet, 10 1 1989), Prof Dr Kâzım Türker "Bılım ve Eğıtımde
Dın SömılrUsü" (Cumhurıyet, 28 12 1989)
PENCERE
Film?..
HESAPLAŞMA
BURHANARPAD
Unutulmak KorkusuIkıncı Dunya Savaşı nın başlangıç yıllarıydı Şımdı hıçbırı kal-
mamış kıraathanelerden EGE Kıraathanesı'nde camın arkası-
na oturmuş orta yaşlı bırı konuşuyordu Gumburtulü bır ses ve
aşırı el kol hareketlerıyle
1
Sultan Abdulazız'ın baş mabeyıncısı Hurşıt Bey'ın oğlu ola-
rak dunyaya gelmıştı Baba muzıkle yakından ılgılenen bır Os-
manlı aydınıydı Konakta her gece saz âlemlerı yapılırdı Kuçuk
Muhlıs'ın bu toplantılarla gızlıce ılgılendığını sezen baba, eşıne
şöyle demıştı
' Sınesâf sana esefle bır şey soyleyeceğım Oyle sezıyorum
kı, bu oğlan muzıkacıdan başka bır şey olamayacak' 12 yaşın-
da Moskova Konservatuvarı na göndereceğım Konservatuva-
n ıkmal etsın ve memalıkı Osmanıye'ye bır daha avdet etme-
mek uzere dıyâr-ı Frenkte muzıkacı olarak kalsın'"
Hurşıt Bey'ın onsezısı gerçekleştı Kuçuk Muhlıs Moskova Kon-
servatuvarı'na gıdemedı, amma muzıkacı' oldu
Muhlıs Sebahattın, Ege Kıraathanesı'nde bır başka buluşma-
mızda şunları anlatmıştı
"Pek kuçuk yaşımdan berı düşünduren bır şey vardı Bır ın-
san yaşar ve olür Ben arkamda ızler bırakmak ıstıyordum "
Gazetecı oldu Yonetıcılerı korkutan bır kalemı vardı Sonun-
da da tutuklandı Istanbul dışında oturmak ve polıtıkayla uğraş-
mamak koşuluyla bağışlandı' Unutulmamak ıçın bır başka yol
seçmesı gerekıyordu Muzısyen oldu Şarkılar ve muzıklı oyun-
lar besteledı ' Uç yıl benı sevdanın ıpek saçları sardı Hummalı
başın goğsumde yatardı" 1920 yıllarının Istanbullularını pek sar-
(Arkası 6. Sayfada)
Bu Kıırşun Kîıııe?..
Muarnmer Aksoy samımiydi. Mucadelesini verdıği hususlarda
ileri gittiğini, aldandığını sonradan ikrar edecek kadar
samimiydi. Buna defalarca şahit oldum. Bu derece samimi ve
durust bir insanı neden kurşunlasınlar? Bu durustluğu ve
samimiliği ve his adamı olması onu hiçbir zaman bir siyaset
adamı, bir politikacı yapmamıştır ve yapamazdı da.
Prof. Dr. HAYDAR ARSEVEN
Onu Muammer Aksov olduğu ıçın vurma-
dılar Onun şahsında Turk mılletıne, Turkı-
ye'ye, Turk devletıne kastettıklerı ıçın vurdu-
lar Vuran ve vurduranların yakalanmavaca-
ğına ınandıkları ıçın vurdular Ne Erım'ı ne
Abdı Ipekçj'^ı ne de <Jı£er ılım ve şohret « ^
hıplerını vuran ve vurduranlar yakalanmadı-
ğı ıçın v urdular Yırmı beş yıllık ceza hâkım-
lığı, ağır ceza reıslığı yapanlar ıle konuşuyo-
rum, şımdıve kadar zehırlı madde kaçakçılığı
yapanlardan bır tek patronun önlerıne gelme-
dığını söyluyorlar
Hak savaşçtst
Muammer Aksoy'u vurmalarına hıçbır se-
bep yoktu Zıra o gerçek bır ılım adamıydı
Büyuk bır tmzlıkle, yıllarını vererek hazırla-
dığı "evlılık dışı çocuklann durumlanyla ılgüı"
doktora tezı, sosval ıçerıklı, vırmınt-i asırda
emsalıne az rasdanan cıddı bır çalışma uru-
nudur O, bır hukuk savaşçısıvdı Haksızlığa
uğradığına ınandığı şahıs ve muesseselenn mu-
cadelesini vılmadan vapardı Turk petrollerı-
nın dış sermayeve karşı mucadelesini, çıkarcı
bazı sendıka lıderlerıne karşı olan mucadele-
sini, bazı dın adamlarının suçlanmasına kar-
şı olan mucadelesini hep hak uğrunda savaş
jçın yapouşttr. O, yaptığı mucadeleye samımı
olarak ınanırdı Onun ıçın onemlı olan bu sa-
mımı ınançtı Bu derece samımı bır ılım ada-
mı ve hak savaşçısını ne dıye vursunlar
9
O ıdealıst bır ınsandı Genç yaşta, parası kıt
olduğu devırde, paltosunu kış gunu fakır bır
hamala verecek kadar sosyal duşuncelıvdı
Bovle ıdealıst ve sosyal duşuncelı bır insanı ne
dıve vursunlar
7
O cıddı bır ılım ve kultur ada
mı ve hurrıyet âşığı ıdı Vluzık onun ayrılmaz
bır parçasıydı Daha gençlık devırlerınden baş-
layarak son zamanlarına kadar tasavvuftan
komunızme kadar maddı ve manevı bılgı sa-
halannı araştırırdı 1946 yılında Isvıçre'den ba-
na yazdığı bır mektupta komunızmı Marx ve
Engels'ten başlayarak ıncelemış ve hurrıyet
problemını çozmeden bu rejıme yandaş olu-
namayacağını belırtmıştı Bu derece kultur ve
ıdeal sahıbı bır ınsana ne dıve kurşun sıksın-
lar
9
Kurşunu sıktıranların amacı Muammer
Aksoy'u oldurmek değıl, onun şahsında Türk
mılletı, Turk devletını kurşunlamak ve Turki-
ye'de yaşayan herkesı sındırmektır
Muammer Aksoy kın gutmeven bıx ınsan-
dı Mucadelesini çetın bır şekilde yapar, an-
cak hasımlanna karşı kın gutmezdı, gudemez-
dı, yaradılışı buna müsaıt değıldı Mucadele
ettığı şahıslarla sonradan arkadaş olmuştur
Bunun son mısalı rahmetFı hocamız Huseyın
Naıl Kubalı'dır Muammer ve Kubalı eskı ve
yakın dosttular Sonradan sıyası sebeplerle
araları açılmıştı Rahmetlı kubalı buna uzul-
duğunu, Meclıs asansorunde karşılaştıklan za-
man selamlaşmadıklarım, çok rahatsız oldu-
ğunu söyledı Bu durumu Muammer'e anlat-
tım O ıse ben selam versem, Kubalı almaz dıve
<İU9unuyotmıı$. Bıîndan sonra eskniostlukla-
rını tazeledıler Her ıkısı de dargınlığın acısı-
nı çeken ınsanlardı Duşmanlık ve kın duşmanı
bu şahsa neden kurşun sıksınlar
9
Muammer
Aksoy samımiydi Mucadelesini verdıği husus-
larda ılerı gıttığını, aldandığını sonradan ık-
rar edecek kadar samımiydi Buna defalarca
şahit oldum Bu derece samımı ve durust bır
insanı neden kurşunlasınlar
9
Bu durustluğu
ve samımılığı ve his adamı olması onu hıçbır
zaman bır siyaset adamı, bır politikacı yap-
mamıştır ve yapamazdı da
Muammercığım sen vandın, senden ev\el de
başka değerlı ınsanlar yandılar Bu kadar aleve
rağmen karanlıklar aydınlanmadı Memleket
ıçı ve memlekel dışı, alevler ıçınde. Bu alev ay-
(Arkası (,. Sayfada)
Bır emeklı albay öldurüldü arkasından bır polıs memuru, sonra
aksaçlı bır profesör Fısıltı gazetesının pazarlaması bırdenbıre
yukseldı Neler oluyordu9
Kuşku, urku, kaygı artarken gun gör-
muş olanlar uyardılar
—Bız bu fılmı gormuştuk1
Neydı o fılm'
Toplumun en duyarlı kesımlerınden adam vuracaksın, bır su-
bay, bır profesor, bır polıs, bır ünıversıtelı genç, bır gazetecı, vb
derken her kesım bırbırıne dış bılemeye başlayacak, her kurban,
gundeme bır kan davası daha ekleyecek gozler kanlanacak, kın-
ler bılenecek, ortalık karışacak yığınlar beklentıye gırecekler
"Kurtarıcı' ne zaman gelecek'
Darbenın kaba şablonu bellıdır ama toplumsal yapı yozlaşa-
rak bozuldu mu neden başarı sağlanmasın' Latın Amenka yüz-
yıl bu kıskaçtan kurtulamadı 21 yuzyıla doğru az buçuk soluk
alabılıyor
Sevgılı Muammer Aksoy'un cenaze törenınde, bır yandan genç
kesımden kımılerı taşkınlıklar yaptılar ote yandan polısten kımı-
lerı gazetecılerı —fırsat bu fırsat dıye— hırpaladılar Bır devrım-
cı gence sorarsan haklıdır
—Gencı guçler Aksoy'u oldurduler, buna karşı eyleme geçmek
gorevdır
Polısın bağrı yanık
Nıçın'
Cunku 1 Mayıs'ta, bır trafık polısının tabancayla gosterıcılere
ateş ederken çekılmış fotoğrafı gazelelerde yayımlandı Demek
kı gazetecıler bu arkadaş"\ 'teşhır" ettıler, hedef dıye goster-
dıler Sonra da terorıstler polıs Kâzım Çakmakçı'yı pusuya dü-
şurup oldurduler zavallı memurun çoluğu çocuğu açıkta kaldı
Öyleyse'
Vur gazetecıye
*
Emeklı albayın öldurulmesı bır bakıma hepsınden daha etkı-
lıdır Hangı "vatan hamı" bır 'ordu mensubu"nur\ canına kaste-
dıyor' Bu ne curet bu ne alçaklık1
Istersenız her kesımden kurbanları çoğaltalım, teker teker ol-
durmek yetmez toplu kırımları korukleyelım Kurbanlar, kahra-
manlar, acılar, şehıtler, martırler gözyaşlan uzerınden buram bu-
ram tuten duşmanlık alevlen yalazlansın
Sonra'
Fılm elbette bılınen "son'la noktalanır
Değıl m ı '
Aksoy'u kım öldurdü'
Bılınmıyor Cınayetın arkasında hangı örgut var' Bılınmıyor Us-
telık bu gıbı eylemlerı kımı yeraltı orgütlerı bırbırlerıne "ıhale" ede-
bılıyorlar Kımı zaman cınayetı ışleyen kışı kendını "kahraman"
sanabılıyor Çoğu zaman katıl, kendısını bır ulkuye adamıştır,
"gorev' yaptığını sanıyor, tabanca kurşununun menzılınden öte
ufku yok
Polısın durumu guç
Çunku polıs ustesınden gelemeyeceğı gorevlere ıtılıyor, ıster
ıstemez kavgaya gırıyor, "taraf" oiuyor öfke kızgınlık, tepkı me-
murların davranışlarına sınıyor Ne yapsın polıs' Cumhurbaş-
kanı yasaları hıçe sayıyor, Başbakan sankı "gölge başbakan",
parlamento sankı "ANAP Meclıs Grubu' Turkiye'de gelır dağılı-
mı Hındıstandan beter ve bu ortamda polıse dıyorlar kı
—Eylemlerı durdur
1
Nasıl durdursun'
Yazıktır polıse "daha önce görduğümuz bır fılmın" fıgüranı ro-
lunde yıne polısı mı kullanacağız'
Bır ulkede demokrası yoksa ve o devlette polıs antıdemokra-
tık kanunları halkın tepesınde tutmak ıçın kullanılıyorsa, sonuç
alınamaz, polısın ıçınden gençlere ateş eden de çıkar gazete-
cılere saldıran da çıkar polıs şeflerı ne yapacaklarını şaşırırlar
Polıs yetmedı mı bu ke^ gozler daha buyuk bır sılahlı guce do-
ner, beklentı başlar
Bu fılmın senaryosu bellıdır yonetmenı de ünludûr, televız-
yond.a seyretmekten bıkmadığımız westernler gıbı yıne 'goste-
rım'e mı gırecek'
M<tıdarda bu'htrö, muhatefette bu becerıksızlık, toplumsal dü-
zende bu adaletsızlık sürdukçe, korkulur
Eşim, babamız
SEDAT GÜNAY'ı
özlemle anıyoruz.
SEVİM, OSMAN, ALİM
ŞEKERBANK
4.İstanbul,Uhıslaıaıası Anbalaj Makmalan,MalzemeIeri veflmbalajTeknikleri EndüstriyelFuan
A.B.D., Japonya, tngiltere, B.Almanya, Fransa, ttalya, Isviçre, Belçika, Hollanda, Danimarka ve Finlandiya gıbı devletlerın sektore dunya çapında egemen
kuruluşlan yanısıra, diğer yabancı ve uluslararası duzeydeki Turk kuruluşlannın katılımı ile ülkemizde gerçek uluslararası nitelıkte duzenlenen...
Tiırkiye pazan için yenı birçok ürunun ve dünyanın en yenı teknolojılennın tum sektör çeşıtlen ıle prezante edıldığı ve yurdumuzda ilk kez lanse edi-
len ürünlerin yabancı katılımcılannın Turkiye'de mumessillik ve distribütörlük vereceğı Ambalaj'90, pazarlama potansiyeli.prezantasyon kahtesı.olağan-
ustiı katılım kapsamı ıle sektorünun nitelikli tek fuan...
veözdkapsamda
OIDA
AMB4L4J90
Gıda İşlem/Gıda Ambalaj konusunda
dünyadaki en son yenilikler ve teknoloji-
lerin yanısıra... İşleme, dondurarak kurut-
ma, kalite kontrol sistemleri, sterilizas-
yoa pastörizasyon, fınnlama gereçleri,
paketleme, damgalama, ambalajlama, ku-
tulama, torbalama, markalama, etiketle-
me, otomatik tartma, dolum makinaları,
şişeleme ekipmanlan, teneke ve shrink
ambalajlama gibi konularda her türlü
makına, malzeme, donanım ve teknikleri,
bir sektör bütünlüğiı içınde özel kapsam-
da... Ustelik Türkiye'dekı tek amaca uy-
gun ve her türlü modern altyapıya sahıp
dünya standartlanndakı tek ozel fuar
merkezinde...
lıoUİJtrLL lclclU EXHiBrnoNCENTER
Ziyaret Saatleri:12.00 20.00
(PazarGünU:12j0O 18jfX»)
A&D