25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 15 ŞUBAT1990 V G i R M U M C L40'LARIN CADI KAZANI Atsız-Sabahattin Alı davası J ırkçılık- Turancılık davası, NihalAtsız- Sabahattin Alı davasından kaynaklanmıştı. Daha doğrusu Atsız- Alı davası, Turancılık davasının açılmasını belki biraz öne almıştı. IV,ihalA tsız, Orhun Dergisi y nde *Başbakan Şükrü Saracoğlu 'naAçık Mektup' başlığıyla biryazı yayımlar, yazıda MilliEğitim Bakanı Hasan Ali YücelHn komünist Sabahattin Alı 'yı koruduğu belirtilir. JV,ihalA tsız 'ın Başbakanayazdığı mektubu yayımlayan Orhun dergisi, BakanlarKurulu 'nun kararıyla kapatıhr. Yine aynı günlerde solcu Yurt veDünya dergisi de kapatılıyordu. Dergi kapatma birinci önlemdi. S. Şükrü Saracoğlu (Başbakan) 5 Ağustos 1942 ZİYA GÖKALP Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağtz. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve laakal (en az) o kadar oir vicdan ve kültür meselesidir. Sandım gençlik doğar; baktım mart olmuş, sıttim, eli gezdim, genci kart olmuş kimi Kırkız, Kazak, kimi Sart olmuş, dedim yabşiler çok ama idman nereaef Gideyım, arayım saman neredef —5— Içişleri Bakanı Hilmi Unuı, 18 Mayıs 1944 günu 23189 sayılı yazısım imzalayıp İstan- bul Sıkıyönetim Komutanlığı'na gönderdi- ğinde, olacaklan da kestirmiştı. Cumhurbaşkanı İnönü de bir gün sonra 19 Mayıs nedeniyle konuşmasını hazırlamış- tı. Hükumet, ırkçı ve Turana tanınanlaria ilgili operasyonlara girmeye karar vermiş- ti. Almanlar yenilmişti. Hukumet, ırkçılar ve Turancılar ile ilgili operasyonlan Alman ordulannın yenilgisin- den hemen sonra başlatmıştı! Hilmi Uran'ın tstanbul Sıkıvönetim Ko- mutanlığı'na -o zamanki adı ile örfi Idare Komutanlığı'na- yazdığı yazı, fırtınaların habercısiydi. "Nihal Atsız, Sabahattin Alı davasının göriıldüğü 25.4.1944 salı günii Ankara'da yüksek tahsil ve lise talebelerinin Nihal At- sız lehinde adliye binası önünde ve içinde )aptıklan nümayiş üzerine, 3 mayıs çarşam- ba gunü davanın ikinci duruşmasında lazım gelen zabıta tedbirieri alınnuş ve adliye bi- nasında bir hareket vuku bulmamakla be- rabef. kaiabahk bir kafile, basvekâlel ve ad- liye binası onünde \e Ulus Meydam'nda taş- kın hareketlerde bulunmuş olduklanndan zabıta marifetiyle dağıtılmış ve muharikle- ri (kışkırtıcılan) nezaret altına alınmışlardı. Mahkemenin cereyan ettiği günlerde Ni- hal Alsız'ın tstanbul'a döndügü zaman ta- raftarlannın büyiik sokak nümayişi hazır- ladıklan haber alınmıs >e komutanlıgınızın da bu husustaki muvafakatı (izni) uzerine Nihal Atsız'ın tstanbul'a donmesi muvafık göriılmeraiş ve Örfi tdare Kanununun mab- sus maddesindeki selahiyate tevfikan (ilgili madde>e dayanılarak) sozu geçenin evinde ve ustunde arama yapılrnıştır. Bu aramalar esnasında elde edilen vesi- kalar. filbakika Teskilatı Esasiye Kanunu'- nun (anayasamn) ana vasıflarını ihlale ma- tuf ırkçılık-Turancılık gayesiyle muhtelif vi- layetlerde birçok muallim ve talebenin gizli bir cemiyet kurmak için faaüyete geçtikleri anlasılmıştır. Bu hareketin cezai mevzuat muvacehesin- de dunımunu tespit etmek uzere de adliye vekSleti mümessiH ile vekâletimiz hukuk müşaviri ve emnijet umum mudüründen •nüteşekkil bir komisyon toplanmıştır. Gerek bu komisvonun ve gerekse emni- ye( umum ntüdıirlugunun hazıriadıgı rapor- laria aramalar neticesinde elde edilip emni- yet umum mudurlugunce tetkik edilen ve- sikalann hulâsalan (ozetleri) baglıdır. Yukanda tafsilalıyla bildirilen faaliyetleri gösterir raporlarla birlikte kevfiyel yuksek başvekâlete arzedilmiştir. Irkçı \e Turancı neşriyat. propaganda ve tahrikçi failleri hakkmda teşkilatı esasiye, Tiirk Ceza ve C'emiyetler Kanunlanyla Ör- fi tdare Kanunu'ndaki hukıimlere göre ka- nuni takibat yapılması yüksek icra vekilleri heyetinin 18 Mavıs 1944 tarihli toplantısın- da tasvip buynrulmuştur. Geregınin yapılmasını rica ederim." Âldırma göniil aldırma 1944 ırkçılık-Turancılık davası, Nihal Atsız-Sabahattin Alı davasından kaynaklan- mıştı. Daha doğrusu Atsız -Sabahattin Alı davası, ırkçılık-Turancılık davasının açılma- sını belki biraz öne almıştı. Nihal Atsız, sahibi bulunduğu Orkun der- gisinde Başbakan Şükrö Saracoğlu'na iki açık mektup yayımlamıştı. Nihal Atsız, Orkun adlı dergisinde 1 Ni- san 1944 güniı 16. sayısında "Basvekil Sa- racoğlu Şükrü'ye İkinci Mektup" baslığı al- tında yazdığı açık mektupta Turkiye'deki komunistlerin Halk Panisi'nin "Elasü'ki alo okuadan halkçılığa sıgınarak kendilerini halkçı yurtseverler olarak gösterdikleri"ni ileri sürüyor ve komünistleri şöyle tanımlı- yordu: "Irk ve aüe düşmanlığı, din ve savaş aleybtarlığı, milleti baltalama, yurdumuz- daki azınhklara aşın sevgi, her şeyi iktisadi gözle görüş unlan açığa vuran damgalar- dır." Atsız, komiinizmin "Tiirk ırkının hosusi yapısına" aykın olduğunu, komunistlerin de "soysuz ve namert" olduklannı ve "mühim mevkilere" geçip "köşe başlarını tuttugunu" ileri sürüyordu. Atsız, Milli Eğitim BakanlığVnda komu- nistlerin orgütlendiklerini, Milli Eğitim Ba- kanlığı'nın da bunlara kayıtsız kaldığını ya- zjyordu. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali YüceTdi. Atsız, o sıralar Ankara Konservatuvan'n- da öğretmenlik yapan Sabahattin Ali'ye şu suçlamaları yöneltiyordu: "Bugün Maarif Vekâleti'ne baglı Dfl Ku- rumu âzâsından ve Ankara'daki Devlet Konservatuvan'nın öğretmenlerinden bir 'Sabahattin Alı' vardır. Hemen hemen bü- tün kendisini tanıyanJann komünistli£ini bil- digi Sabahallin Alı, 1931 yılında Konya'da 14 ay hapse mabkûm edilmişti. Sebebi de başia o zamanki Reisicumbur Atatiirk ol- dugu halde bütıin devlet erkânını ve rejimi lebzil eden (alava alan) nunzura ve hezeyan- aame yazmasıydı. Bazı mısralarını bugün- kü bazı mebuslann da bildiği bu hezeyan- naraenin tamamını Konya'daki adliye arşi- vinden bulup çıkarmak kabildir. Saytn bas- vekil! Buraya bümecburiye yazarken buyiik bir ızdırap duydugum iki mısrada (beni ma- zur görmenizi rica ederim) bu vatan haini şöyle diyor: lsmet gırmedi mi daha kodese? Kel Ali'nin boynu vurulmuş mudur? Maarif Vekâieti'nin sevgili memunı olan bu komünistin, hapse girmesini temeoni et- tiği tsmet, pek kolayhkla anlayacagınız gi- bi, o zamanki basvekil, şimdiki reisicumhur ve bepsinİD ustunde tnönu zaferlerinia Bas- komutanı tsmet İnönü oldugu gibi, boynu- nun vunılmasını istediği Kel Ali de Ayva- lık'ta Yunana ilk kurşunu alan afayın ko- rautanı Ali Çetinkaya'dır. Bu bezeyanlan yazan Sabahattin Alı, bugün kültür işleri- nin mühim bir mevkiinde Maarif Vekili Ha- san Âli'nin şahsi sempatisi sayesinde halır- mak istedigi Türk müietinin parasıyla yaşa- maktadır." Atsız'ın komunistler listesi Sabahattin Ali ile de bitmiyordu. Sabahattin Alı'dan sonraki ad, Pertev Na- ili Boratav'dı. Nihal Atsız, dil-tarih coğrafya fakültesi doçentlerinden Boratav için "Nasıl bir ko- raünist olduğunu bilhassa ben çok iyi bilirim" diye yazıyordu. Atsız'a göre Boratav, Turkiye'deyken "başladıgı komünistlige" 1936 yılında git- tiği Almanya'da da devam etmiş. Ziya Ka- ramuk, Fazlı Yinal ve Şükrü Gülluoglu ad- lı arkadaslan tarafından uyanlnus, bu uya- dbahattin Alı, Nihal Atsız 'ı mahkemeye verir. 26Nisan 1944 tarihinde başlayan dava 9 Mayıs 1944'te sona erer. Atsız, Sabahattin Alı ya hakaretten 4 ay hapis cezasına çarptırılır. la fikir degistirdiğine biikmoluoarak Maa- rif Hizmetine alınımştır, yoksa Ataturk'te* hususi müsaade alınmış değildir. Esasea Cumhurreisi muaflimlerin bu gibi hususiyat- lan ile ugraşmaz." Avukat Hamit Şevket Ince, Sabahattin Alı'ya "Davaa hiyanetini de ispal etmemi- ze müsaade ediyor mn?" sorusunun sorul- masını istemisti. . Sabahattin Alı, Atsız ve avukatı In- ce'yi yanıtlıyor, cezaevinden çıktıntan son- ra göreve yenıden alınraası konusunda At- sız'ın ileri sürdüğü savların doğru olmadı- ğını, sekiz cilttik eserlerinin görüşlerini de ortaya koyduğunu söyluyordu. Sabahattin Alı meydan okuyordu: "Vatan aleyhiade tek satınm bulunursa davaradan vazgeçer, ömriimün sonuna ka- dar yazı yazmamaya soz veririm." Dışanda deli dalgalar SABAHATTÎN ALI — Nihal Atsız tarafından komünisüikle' suçlanmıştı. ATSIZ — Hakaret davası aleyhine bitti. 'Turancılar millete bela getirif İNÖNÜ — "Turancılar tertip peşinde". Almanlar, Stalingrad önlerinde yenil- mişlerdi. Devlet de kararını vermişti. Önce sağ, sonra da soi kesimler için da- valar açılacaktı. Dergilerin kapatılması alınan birinci önlemdi. İkinci önlem davalardı. Kamuoyu, sağ için açılacak davanın ipuç- lannı Cumhurbaşkanı lsmet Inönü'nün 19 Mayıs 1944 tarihli unlü konusmasında bul- makta hiç de güçlük çekmemisti. İnönü, "Turancılık fikri" diyordu, "yi- ne son zamanların zarariı ve hastalıklı gös- tergesidir." İnönü şöyle surdürüyordu konuşmasını: "Milli kurtuluş sona erdiği gün yalnız Sovyetler'le dosttuk ve bütün komşulanmız eski düşmanlıklanmn bütün haüralarını can- lı olarak zihinlerde tutuyorlardı. Herkesin kafasında, biraz derman bulursak, sergü- zeştçi, saldıncı bir siyasete kendimia kap- tıracagımız fikri yasıyordu..." Inönu, siyasetlerinin "memleket dışında sergüzeşt aramak zihniyetinden tamamen uzak" olduğunu vurguluyor ve Turancıları şöyle suçluyordu: "Turancılar, Tiirk milietini bütün kom- şulanyla onulmaz bir surette derhal düşman yapmak için bir tılsım bulmuslardır. Bu ka- dar şuursuz ve vicdansız fesatçıların tezvir- lerine Türk milletinin mukadderatını kap- brmamak için elbette Cumhuriyetin bütün tedbirierim kullanacağız. Kesatçılar, genç ço- cuklan ve saf vatandaşlan aldatan fikirie- rini, millet karsısında açıktan açıga müna- kaşa edemeyecegimizi sanınışlardır. Aldanmışlardır. Daha da aldanacaklardır. Şiradi vatandaşlanmdan iki suale zihin- lerinde cevap bulmalannı isteyecegim: Irkçılar ve Turancılar, gizli tertipler ve teş- killere başvurmuşlardır. Niçin? Kandaşlar arasında gizli fesat tertipleriy- le fikirler memleketle yüriir mü? Hele Do- gu'dan. Batı'dan ülkeler, gizli Turan cemi- yetleri ile zapt olunur mu? Bunlar o şeylerdir ki ancak devletin ka- nunlan ve esas teşkilatı ayak altına alındık- tan sonra başlanabilir. Şu halde yaldızlı fi- kirler perdesi adı altında dogrudan doğru- ya cumhuriyetin, Buyuk Millet Meclisi'nin mevcudiyeti aJeyhine teşebbüsler karşısında- yız. Tertipçiler, 10 yaşındaki çocuklanmız- dan bize kadar derece derece. perde perde hepirnizi aldatmak iddiasındadırlar. Vatandaşlanma ikinci sualimi soruyorum: Dünya olaylanmn bugünkü durumunda Türkiye'nin ırkçı ve Turana olması lazım geldiğini iddia edenler, hangi raillele faydab, kimlerin maksadına yararlıdırlar? Türk milletine yalnız belâ ve felaket geti- recek olan bu fikirleri yünitmek isteyenle- rin Türk milletine hiçbir hizmetieri olmaya- cagı muhakkaktır. Bu hareketlerden yalnız- ca yabancılar faydalanabilirler. Fesatçılar, yabancılara bilerek mi hizmet ediyoriar? Yabancılar fesatçıfan idare ede- cek kadar yakından münasebettc midirler? Bunlan hüküm olarak kestirmek bugün mümkün degildir. Ama yabancıya hizmet kastı ve yabananın yakın isbirligi hiçbir za- man meydana çıkmasa dahj bareketlerin. Türk milletine, Türk vatamna zarariı olması ve bunlardan yalnızca yabancılann fayda- lanmıs olması söz götiinnez bir bakikattir. Vatandaşlanm! Emin olabilirsiniz ki vatanımızı bu yeni fesatlara karşı da kudretle müdafaa edece- nlara aldırmayınca da "resmen şikâyet edilmiş" ve Milli Eğitim Bakanlığı Müfet- tişi Reşat Şemsettin Sirer tarafından "suçu sabit görülerek" Türkiye'ye çağrılmıştır. Atsız'ın komünist listesinde, Boratav'ı ts- tanbul Üniversitesi Pedagoji Enstitusü Baş- kanı Prof. Sadrettin Celal Antel izliyordu. Atsız'a göre Sadrettin Celal de bir vatan hainiydi; çünkü 1920'de Sadrettin Celal, Moskova'daki Komünist Enternasyonal toplantısma katılmış; 1921'de Turkiye'de Aydınlık adlı dergiyi çıkarmış ve komünist- lik yüzunden hapis de yatmıştır. Nihal Atsız, dilci Ahmet Cevat (Emre)'nin de 1920'lerde Türk Komünist Fırkası Mer- kez Komitesi harici bürosu üyesi olduğunu, Mnstafa Snphi ve 16 arkadaşının Trabzon'- da 1921 "de öldürütaıesi olayından sonra yol- daşı Pavloviç'e mektup yazarak Mustafa Su'phi ve arkadaşlarının "Anadolu burjuvalan" tarafından barbarca öldürül- duğûnu vurguladığını, şimdi de bu komü- nistin CHP milletvekili olduğunu, bu eski komünistin, "bütün dillerin Türk dilinden çıktıgım" ileri sürecek kadar da milliyetçi- lik yapıığını yazıyordu. Atsız'ın Başbakan'dan istedigi şuydu: Bütün komünistleri görevlerinden alın! Açık mektup Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel'i komünistleri korumakla suçlu- yordu. Atsız'ın o günlerde büyük gürültü kopa- ras mektubu şu isteklerle ve şu tümcelerle noktalanıyordu: "Maarif Vekili şimdiye kadar İnönü an- siklopedisiyle ve birçok kitapların ithafıyla devlet baskanına olan bağlılığını goslerme- ye çalıştı. Bu baglılıgın samirai olduğunu ispat zamanı gelmiştir. Milli şefe karşı o be- zeyanlan yazmış olan vatan baini başla ol- mak uzere, bütün bu saydıgun komünistle- ri hâlâ mühim \azifelerde tutmak bu bağlı- lıkla tezat leşkil eder. Baglılıgın ispatı için bunlann vazifelerine derhal son verilmesi za- ruridir. Hatta şimdiye kadar her nasılsa bir gaflet eseri bunlan vazifede tutmaktan do- ğan utancı silebilmek için bizzat Maarif Ve- kili'nin de o makamdan çekilmesi çok va- tanperverane bir jest olurdu." Başm öne eğilmesin Sabahattin Alı, Nihal Atsız'ı mahkeme- ye verdi. Sabahattin Alı'run 7 Nisan 1944 tarihli di- lekçesinde "Bu hakaret beni yalnız vatan- daşlarımın kin ve husumetine maruz kal- makla bırakmıyor, aynı zamanda benim şahsi ve mesleki mevki ve haysiyetimi de sar- sacak, talebem üzerindeki seref ve itibarı- nu kıracak bir mahiyet tasıyor" diyordu. Dava 26 Nisan 1944 günü Ankara 3. As- liye Ceza Mahkemesi'nde başladı. Davanın yargıcı Saffel Ünan, savcısı da sonradan Adalet Bakanlığı Musteşarlığı ya- pacak olan Hadi Tan'dı. Adliye Atsız yanhsı gençlerle dolmuştu. Yargıç Ünan, duruşmayı öğleden sonraya ertelemek zorunda kalmıştı. Adsız'ın avukatı Hamit Şevket tnce, Fer- ruh Ağan ve Rasih Yegengü'di. Sabahattin Alı duruşmada hangi suçtan yargılandığını o gün mahkemede şöyle an- latıyordu: "932 senesinde Konya'da bir iftiraya uğ- rayarak kaili oldugumu (söyleyeni) hiçbir za- man kabul etmedigim bir şiirden dolayı re- isicumhur hazretleri hakkında gıyabında imaen ve telmihen (üstü kapalı biçimde) te- cavıizkâr lisan kullanmak suçu ile bir sene hapse mahkûm edildim. Cezam kesb-i kal- tiye etti (kesinleşri)... Konya ve Sinop Ha- pishanesi'nde yattım. 1933 senesi Cumhu- riyet Bayramı'nda çıkan Af Kanunu ile ce- zam, idari ve inzibati tedbirlere de şamil ol- mak nzere affedildi. Tekrar devlet hizmeti- ne alındım. Tekrar devlet hizmetine alın- mam için cürmün taalluk ettigi Gazi Haz- retleri'nden o zamanki Maarif Vekili Hık- met Bayur vasıtasıyla müsaade isühsal edildi (izin alındı) ve kanunen vazifeme mani bir husus olmadıgı hakkında da Maarif Veka- leti Müdürler Encumeni. o zamanlar Maa- rif V'ekilh'gi Hukuk Müsaviriigi yapan, sa- nık avukatı Hamit Şevket Ince'nin sozü uze- rine hizmete alınraama karar verildi. O zamanlar Maarif Vekilligi'nde Neşri- yat Müdürlüğü Şefliği bilahare de konser- vatuvar öğretmenligi ve bilahere de draraa- torgluğu yapıy'orum. Bu muddel zarfında hiçbir siyasi faaliyetim olmanuştır. 1934 se- nesinden beri sekizi lelif, beşi tercume ol- mak üzere mecmuen (toplamının) baskı sa- yısı 60 bine varan 13 kitap neşrettim. Hiç- bir şekilde ne vatana ihanetten ne de ber- hangi bir şekilde komünistliklen zan altına alınmadım ve mahkûm olmadım. Ve yine mevzubahis olan mahkûmiyetimden sonra askeriik hizmetimi yaparak subay oldum ve iki defa aldıgım iyi sicilkre müsteniden ter- fi ettim. Bugün ordumuzun bir yedek üsteg- meniyim. Dava benim mazime muteallik bir dava olmayıp halen ve serahatan (şu anda açıkça) yapılan bir hakaretin davası oldu- guna göre, yüksek mabkemenizi ancak ha- yatımın bu kadar kısmırun alâkadar edebi- lecegini duşıinüyorum." Sabahattin Alı, eski arkadaşı Nihal At- sız'ı mahkemede uyarır. Der ki: "Bu dava benim için basit bir hakaret da- vasıdır. Bu davanın bir siyasi dava haline getirilmesinin ve burada siyasi münakaşa- lar açılmasının hem memleket hem de bil- hassa suçlu için çok agır neticeler dogura- bilecegini zikretmek istiyorum." Ağladığın duyulmasın Sanık Atsız, Türkiye'yi bir uçurum kena- rında gördüğunü, açık mektubu bu neden- le yazdığını söyledikten sonra Sabahattin Alı'yı şöyle yanıtlamıştı: "Sabahattin Alı teskiye edilerek vazife- ye başladığını soylüyor. Halbuki bu boyle degildir. Hizmete allndıgı 1934 senesinde 'Ataturk hakkında fıkrıni değiştirdiğini ispat edersen hizmete alınırsjn' diyen Hikmet Ba- yur'a. fikriai değiştirdiğini ispat için Var- lık dergisinde bütün mısralanndan sahle ol- duğu anlaşılan bir methiye yazmış >e bunun- Nihal Atsız, savunmasmda Sabahattin Alı'run öykülerinden ömekler veriyor ve ya- zarın öykülerinde "Köy halkının sermaye- dariara köle olduğunu" anlattığını ileri sü- ruyordu. Atsız, Sabahattin Alı'nın oykülerini böy- lece değerlendirdikten sonra sözlerıni şöyle sürdürüyordu: • "Vatanı yıkmak islediği belli olan, bes- belli olan birisine rat*n haini dediğim için karşımzda bulunuyonım. Vereceginiz karan lehirae çevirmek için kanunun kaçamak yot- lannı aravacak degilim. Şu kadar söyleye- bilirim ki. Sabahattin Alı bir komünist ol- dngu, rejimi degişrirmek ve istiklalimizi yok etmek istedigi, yani vatan haini oldugu, Ma- arif Vekâleti tarafından himaye edildigi için bu tabiri kullandım, yoksa mektubun sebe- bi kalma'z, Maarif Vekâleti'nin gafleti an- latılmış olmazdı." Yargıç Saffet Ünan, 9 Mayıs 1944 günü karan açıkuyordu. Atsız, Sabahattin Alı'ya hakaretten 4 ay hapis cezasına çarptırılıyor ve cezası da er- teleniyordu. Mahkeme, karannda sanık Atsız'ın zarar- iı gördüğü kişileri gerektiğınde devlete bil- direbileceğini, ancak kimseye "vatan haini" diyemeyeceğini belirtiyordu. Sabahattin Alı davasını kazanmıştı. Atsız, o sıralar Istanbui'da Boğaziçi-Li- sesi'nde öğretmendir. Nihal Atsız, 7 Nisan 1944'te Boğaziçi Lisesi Müdüru Hıfzı Gö- nensay tarafından çağrılır ve işine son ve- rildiğini öğrenir. Atsız, ne bu davayı unuttu ne de kendisi- ni işten atan Milli Eğitim Bakanı'nı. Sırası gelinçe de öcünu Milli Eğitim Ba- kanı Hasan Âli Yücel'den aldı... Gelip duvarlan yalar: Nihal Atsız'ın Başbakan Saracoğlu'na yazdığı açık mekrubo yayıniayan Orhun der- gisi, Bakanlar Kurulu'nun 6 Mayıs 1944 ta- rihli ve 3/686 sayılı karan ile kapalılmıştı. Yine aynı günlerde solcu Yurt ve Dünya dergisi de kapatılıyordu. 15 Mayıs 1944 gün ve 4/2405 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı yazısım okuyalım: "Başvekâlet Yfiksek Makamı'na, 15.5.1944 tarih ve 4/2391 sayılı tezkere ile 'Verim' isimli mecmuanın arada arz edilen sebcplerle kapatılmasını rica etmiştim. Bnna ek olarak Samsun'da Dr. Tevetog- lu tarafından çıkanlan ve bazı profesor ve ögretmenlerin yazı yazdıklan Kopuş isimli dergide aynı tahrik edici ruh sarih olarak gö- rülmektedir. Bilhassa kapagın içinde Sam- sun, Adana ve Balıkesir lisderinin zikredi- lerek bunlan mufrit hareketlere sevkedici ya- zılann bulunması, bu derginin hemen kapa- dlmasinda zanıret olduğu mulabazasına be- ni sevketmiştir. 26.6.1944 tarih ve 4/2112 sayılı arzımda Ankara Dil >e Tarih Coğrafya Fakultesi'n- de doçent olan sahiplerini çağırarak çıkar- tılmalannın terbiye vazifesi ile telefinde ög- rencilerin tahriki bakıraından zarariı oldu- ğu soylendikten sonra yayımı sahiplerince lehir edilmiş bulunan Yurt ve Dünya ile Adımlar mecmualanmn da cihetieri ne olur- sa olsnn, teskilatımız içinde en küçük bir labrike imkân bırakmamak tızere resmen kapatılmalannı faydalı bulmaktayım. Bu husustald emirlerinize intizar ile en de- rin saygılanmın kabulünu rica ederim. Maarif Vekili Yücel." Atsız-Sabahattin Alı davasında adliyede ve Başbakanlık önünde gosteri yapan öğren- ciler de üniversitede çeşitli cezalara çarptı- rılmıştı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Mek- tebi Talebe tşleri Disiplin Kurulu 18 Mayıs 1944 günü Müdür Vekili Prof. Burhan Kd- ni'nin başkanlığında Prof. Hamit Sadi Se- len, Prof. Enver Ziya Karal, Prof. Hüseyin Avni Göktürk, Abdullah Aker ve Bedii Zi- ya Egemen ile toplanarak üç öğrencinin bi- rer yıl süre ile okuldan uzaklaştınlmalannı kararlastırmıştı. Bu öğrenciler, 232 numaralı üçüncü sınıf öğrencisi Osman Gümnikçüoğlu, 313 numaralı öğrencı Ali Çankaya, 352 numaralı ikinci sınıf öğrencisi Ziya Çoker'di. Aradan yülar geçecek, bu cezayı veren Di- siplin Kurulu üyelerinden Huseyin Avni Göktürk, Milli Emniyel Başkanı, sonradan da DP milletvekili olacak ve 27 Mayıs 1960 fhtilali'nden sonra yargılanacaktı. Aynı kurulda bulunan Abdullah Aker de DP bakanı olacak, o da Göktürk gibi Yas- sıada'da yargılanacaktı. Enver Ziya Karal, 27 Mayıs thtilali'nden sonra oluşturulan Kurucu Meclis'te Anayasa Komisyonu Başkanlığı yapacak; Ziya Ço- ker de 1980 öncesinde Içişleri Bakanlığı Müsteşarı olacaktı! Yarın: Irkçılık-Turancılık davası
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle