Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 ARALIK 1990
Roberta Flack
Türkiye'de
1974 ydında "Killing Me
Softly With His Song"
adlı şarkısıyla Grammy
Ödülü kazanan ünlü
pop, blues ve caz
şarkıeısı Roberta Flack
Türkiye'ye geldi. New
York'tan gelen Pan-Am
uçagıyla dıin Yeşilyurt
Havalimanı'na inen
Roberta Flack,
çevresini saran
gazetecUerden
fotoğraf
çekmemelerini istedi.'
Ancak bavuUanmn
arasında küçiik bir
kedinin dolaştığım
görüoce gazetecileri unuttuj
ve kediyle ilgilenmeye
başladı. Flack bu kez de gazetecilere "Kediyi korkutuyorsunuz"
diyerek tepki gösterdi. Anadolu Otomotiv Sanayii'nin onun-
cu yıiı kutlamaları nedeniyle Türkiye'ye gelen Roberta Flack
8 andık cumartesi gecesi Hilton Convention Center'da bir kon-
ser verecek. (Fotograf: Suat Kozluklu)
Theodorakis
Özal ile
görüşecek
ATtNA (Cumhuriyet) — Ün-
lü Yunanlı besteci ve milletvekili
Mikis Theodorakis'in, cumarte-
si günü geleceği Türkiye'de
Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile
de bir görüşme yapacağı bildi-
rildi.
Yazar Aziz Nesin'in doğum-
günü kutlamalarma katılmak
üzere "Türk-Yunan Dostluk
Heyeti" üyeleri ile birlikte İstan-
bul'a gelecek olan Theodorakis,
pazartesi günü Ankara'ya geçe-
cek.
Theodorakis'in görüşmesi sı-
rasında Özal'a "siyasi bir mesaj"
ileteceği kaydedildi.
Theodorakis, Ankara Büyük-
şehir Belediye Başkanı Murat
Karayalçın ile de bir görüşme
yapacak.
CUMHURİYET/15
Espace EurO-DİSIiey- Dün Paris'te açılan eglence par-
kı, çocuklar ve aileleri için birçok oyun ve alışveriş olanağı
yarattıgı gibi ayrıca yiizme bavuzlan ve golf sahalannı da içe-
riyor. Tabii, Walt Disney'in ünlü kahramanları da burada.
(Fotograf: Reuter)
MilliEğitim
'savaş'
hazırlığında
ANKARA (UBA) — Milli
Eğitim Bakanhğı Avni Aykol
Körfez'de savaş çıkması halinde
sınır bölgelerindeki okullann iç
bölgelere taşınacağını söyledi.
Akyol, bunun için gerekli hazır-
lıkların yapıidığını belirtti.
Avni Akyol, "Okullan ve ço-
cuklan iç bölgelere alacağız. Bu
konuda gerekli hazırhklanmız
var. Bölge valiliği de hazııiık
yapıyor" dedi. Merkezlerdeki
okullann sayısını arttırdıklannı
kaydeden Milli Eğitim Bakanı
Avni Akyol, "Zaten harp olsa da,
olmasa da, kiiçük yerleşim birim-
lerinde çocuklan okutmak iste-
miyorum. Kiiçük yerleşim birim-
lerinde bir ogretmenle iyi eğitim
olmuyor " dedi.
Y u i l l l S İ a r a g i y s i — BUtün dünyada yunusları ko-
nımak için çalışmalar hızla geliştiriliyor. Şimdi de hastala-
nıp karaya vuran yunuslann üşümelerini önlemek için bir
giysi yapıldı. Bu yeni yunus giysisi şimdiki halde Florida-
daki Yunus Araştırma Merkezi'nde deneme aşamasında.
(Fotograf: Reuter)
HABERLERİN DEVAMI
WASH1NGTON
NÂTO'ya
yeni görev
gelîyor
UFUK GÜLDEMİR ~
WASHINGTON — ABD
dün Brüksel'de başlayan NATO
savunma bakanları toplantısın-
da, Kuzey Atlantik lttifakı'nın,
soğuk savaş sonrasında "alan dı-
şı itfaiyecilik - yangın
söndürücü" görevini üstlenme-
si önerisini tartışmaya açmayı
tasarlıyor.
Bu kritik gelişmenin ilk sin-
yali NATO Komutanı General
John Galvin'in dünkü Washing-
ton Post gazetesine verdiği de-
meçte su yüzüne çıktı. ABD,
Körfez krizi başladığından-bu
yana çeşitli vesilelerle NATO-
nun soğuk savaş ertesinde ayak-
ta kalmasımn tek yolunun "alan
dışı jandarmalık" stratejisi be-
nimsemesiyle mümkün olacağı-
nı ileri sürüyor ve bu konuda
hazırlıklar yapıyordu. General
Galvin'in açıklaması, ABD'nin
bu önerisini somutlaştırma ari-
fesinde olduğunu gösteriyor.
Ancak NATO'nun ABD dışın-
daki üyelerinin bu öneriyi be-
nimseyip benimsemeyecekleri
belirsiz.
Bu önerinin ABD'ye göre
mantığı şuna dayanıyor: NATO
ittifakımn Atlantik'ten Türkiye
1
ye kadar uzanan sinirinin dışın-
da kalan "alaa" her ne kadar
NATO'nun doğradan coğrafi
görev sorumluluk alanı içinde
olmasa da barındırdığı stratejik
kaynaklar bakımından NATO-
nun güvenliğini tehdit edebile-
cek bir özellik gösteriyor. ABD
dışındaki NATO üyeleri bu stra-
tejik kaynaklara can damarla-
rından bağlı. Amerika ise işle-
tilmesi pahalı olmakla birlikte,
kendi öz kaynaklarına sahip.
Avrupa bu stratejik bağımlı-
lığına karşın, söz konusu bölge
tehdit altında iken bile NATO'-
nun görev alanını bu coğrafya-
ya taşımakta isteksiz davranıyor.
Şimdi ABD, soğuk savaş ertesi
dünyada, bloklararası gerginli-
ğin ortadan kalkmasıyla misyo-
nu tartışılır hale gelen NATO-
yu "alan dışı stratejisi" benim-
semeye iterek ayakta tutmaya
çahşıyor. Çünkü Washington'a
göre "NATO, Dofu Bloku'na
karşı başanlı oldu, böyle başa-
nlı çalışan bir kurumu ortadan
kaldırmak yersiz. Diğer yandan
da Avrupa'yı dolaylı olarak teh-
dit edecek birçok bölgesel müs-
takbel istikrarsızlık söz konusu.
Irak'ın Kuveyt'i işgali buna en
iyi örnek."
Galvin'e göre ABD'nin, Ku-
veyt'in işgalinden sonra Avru-
pa'daki ağır kuvvetlerinden bİT
bolümünü hızla Körfez'e naklet-
miş olması, NATO için öngörü-
len "itfaiye" stratejisi için "ge-
lecegin modelini" oluşturuyor.
Galvin, Avrupa'da oluşturula-
cak ağır donanımlı bir çevik
kuvvetin "caüşma bölgelerinde"
hafif topçu s»ldırılarından ağır
zırhh harekâtına kadar birçok
görevi yerine getirebileceğini
söylüyor. Galvin'in hazırladığı
plana göre bu gücün asker ve
mühimmat bakımından önemli
yükünü Almanya taşıyacak.
"Amerika ise ikinci planda ola-
cak." Ancak bu çevik gücün bo-
yutlannın ne olacağı konusun-
da henüz net bir düşünce oluş-
muş değil. Zaten Galvin'in ko-
nuyu tartışmaya açmasında da
bu arayışın izleri yatıvor.
Türkiye
ABD'nin bu önerisi Türkiye1
yi özel olarak ilgilendiriyor, çün-
kü Türkiye, Avrupa ve ABD'nin
"miistakbel isükrarsızlık alanı"
diye nitelediği söz konusu coğ-
rafyaya komşu. Eğer NATO bu
stratejiyi benimserse Türkiye bir
bakıma Avrupa'nın "ileri
cephesi" durumuna düşecek.
Cumhurbaşkanı Özal yönetimi
altındaki Türkiye'nin bu öneri-
ye geleneksel Türk dış politika-
smın sınırları içinde yaklaşıp
yaklaşmayacağı da ortada.
Amerika geçen yıllarda da bu-
na benzer bazı önerilerle Anka-
ra'nm kapısını çalmıştı. O dö-
nemlerde Türkiye bir yandan bu
öneriyi sömürmenin yollavını
ararken, diğer yandan da mesa-
feli kalmıştı.
Asker "izni"ne ikî tavır
- (Baştarafı 1. Sayfada)
yana, Çankaya Köşkü, Türk Si-
lahlı Kuvvetleri'nin üst kademe-
leri ve Dışişleri Bakanlığı arasın-
da görüş çatışmalanna neden
olan "Körfez'e asker gönderme"
konusuna ise Genelkurmay ve
Dışişleri Bakanlığı'nın "soğuk
bakışı" sürüyor.
Türkiye ile ABD arasındaki
29 Mart 1980 tarihlj Savunma
ve Ekonomik İşbirlıği Antlaş-
ması (SEİA) çerçevesindeki ta-
mamlayıcı antlaşmanın üç nu-
maralı ek antlaşmasında belir-
lenen Jncirlik Üssü'nün kulla-
nım esasları konusunda Cum-
hurbaşkanı özal, TSK kurmay-
lan ve Dışişleri yetkilüeri arasın-
daki tartışma sürüyor. Dışişleri
Bakanlığı Sözcüsü Murat Sun-
gar, bu konudaki bir soruyu ya-
nıtlarken "Bir Türk tesisi oldu-
ğu cihetle üssıin kullanımı ko-
nusundaki kararlar Türk hükü-
metine ve Türk devletine aittir.
Böyle bir karar Türkiye'nin hü-
kümranlık haklannın bir parça-
sıdır" dedi.
Bakanhğın üst düzey bir yet-
kilisi, bu yaklaşım konusunda
Cumhuriyet muhabirine aynn-
tılı değerlendirme yaparken
"İncirlik'in kullanımı için tek-
nik bakımdan ek bir antlaşma-
ya gerek olmadığını düşünüyo-
ruz. Çünkü bu üs, her şeyden
önce Türk Siiahlı Kuvvetleri'nin
bir tesisidir. Gerçi görevi temel
olarak onaytanmış NATO plan-
lan çerçevesinde belirlenir, an-
cak Türk hükümeti ülkenin gü-
venliği açısından gerekli görür-
se bu tesisi devreye sokmak ko-
nusunda gerekli yetkiye büküm-.
ranlık haklan çerçevesinde sa-
hiptir" dedi.
Dışişleri Bakanhğı'nın bu gö-
rüşü, încirlik Üssü'nün kullanı-
mına ilişkin tartışmada "NATO
görevi" boyutunu ön plana çı-
kardı. Edinüen bilgiye göre,
Cumhurbaşkanı Özal, Başba-
kan Akbulut, Genelkurmay es-
ki Başkanı Orgeneral Torum-
tay, Dışişleri Bakanı Kurtcebe
Alptemoçin ve Milli Savunma
Bakanı Hüsnü Doğan'ın katıl-
dığı son "kriz zirvesi"nde de bu
boyut gündeme geldi. Orgene-
ral Torumtay'ın istifasında
önemli rol oynadığı belirtilen
farklıgörüşlerşöyle biçimlendi:
1- Cumhurbaşkanı Özal'ın,
"Eğer iş savaşa gidecek olursa.
ABD mutlaka üslerden yarar-
lanmak isteyecektir. tncirlik
devreye sokulmazsa, Körfez'de
askeri operasyonun başan şan-
sı azalır. BM Güvenlik Konseyi
karanyla yapılacak bir operas-
yona Türkiye bu desteği verme-
lidir. tncirlik'in kullanımı için
bükümet karan yeterli olur" de-
diği belirtildi.
2- Dışişleri Bakanı Alptemo-
çin, özal'ın görüşünü destekle-
di ve Bakanlar Kurulu'nun BM
Güvenlik Konseyi'nin 678 sayı-
u karan çerçevesinde, Körfez'-
deki güç kulianımına Türkiye'-
nin sağlayacağı biçimi belirle-
mek konusunda yetkili ve so-
nımlu olduğunu ifade etti.
3- Orgeneral Torumtay ise
SEİA çerçevesinde üssün sade-
ce onaylanmıs NATO planlan
çerçevesinde kullanılabileceğini
vurguladı. Körfez'e yönelik ola-
rak ABD birliklerinin üsten ya-
rarlandınlmaları için ek anlaş-
ma gerekeceğini, bunun Türki-
ye ile ABD arasında bir kereye
özgü olarak bir muhtıra ya da
mektup değişimi ile yapılabile-
ceğini, ancak hükümet kararı-
mn yeterli olmayacağını söyledi.
4- Cumh'urbaşkanı Özal ve
Dışişleri Bakanı Alptemoçin,
"NATO görevi" sınırlamasına
katıldıklarını, ancak BM Gü-
venlik Konseyi kararının bu sı-
nırlamaya karşın üs kullanımı-
nı mümkün kılacak bir şemsiye
oluşturacağını ifade etti.
Türk Siiahlı Kuvvetleri'nin
(TSK) Körfez krizinde aktif rol
üstlenmesi konusu ise krizin ba-
şından bu yana Genelkurmay
Başkanlığı ile Dışişleri Bakanlı-
ğı'nın itirazlarına neden oluyor.
Eski Dışişleri Bakanı Ali Bo-
zer, "Suudi Arabistan'a asker
gönderilmesini hiçbir zaman
desteklemediğini, bu konudaki
girisimlere karşı olduğunu", gö-
revini sürdürürken yaptığı özel
sohbetlerde sık sık ifade etmiş-
ti. Bozer'in Dışişleri Bakanlığı
kadrolarınca da desteklenen bu
yaklaşımı, 12 ağustos günü hü-
kümetin TBMM'den "asker
gönderme" yetkisi alma girişi-
minde de etkili oldu. Edinilen
bilgiye göre hükümetin
TBMM'den almak istediği "sa-
vaş yetkisinin" izin olarak sınır-
lanması ve ancak Türkiye top-
raklarına tecavüz olması koşu-
luyla verilmesinde Dışişleri Ba-
kanlığı'nın ve askeri çevrelerin
önemli etkisi olmuştu.
Körfez'e askeri birlik gönde-
rilmesi konusundaki tartışma-
nın son "kriz zirvesi"nde de yi-
nelendiği beliniliyor. Öğrenildi-
ğine göre Orgeneral Torumtay,
diplomatik bir çözüm duru-
munda barış görüşmelerinde
Türkiye'nin de yer alabilmesi
için TSK'nın devreye sokulma-
sı düşüncesine karşı tavır aldı.
Cumhurbaşkanı Özal'ın "Sem-
bolik bir birliği Körfez'e yolla-
mak ya da Güneydoğu'da bir
yığınak yapmak yoluyla masa-
da yerimiz olmasını sağlayabili-
riz" şeklinde ifade edilen düşün-
cesinin Torumtay tarafından
kesin biçimde reddedildiği be-
lirtildi.
Gelinen noktada, Cumhur-
başkanı Özal ile TSK ve Dışiş-
leri Bakanlığı üst yönetimi ara-
sında "asker gönderme" konu-
sunda halen devam eden görüş
ayrılıklan şöyle özetlenebilir:
1. TSK savaş istemiyor: Ge-
rek Genelkurmay eski Başkanı
Orgeneral Torumtay'ın gerekse
bu göreve önceki gün atanan
Orgeneral Doğan Güreş ve di-
ğer komutanların, 1 ürk askeri-
ni Körfez'de savaştırmama dü-
şüncesini taşıdıklan belirtiliyor.
Askeri yetkililer "Türkiye'ye
doğrudan bir tecavüz olmadık-
ca Türk askerinin sıeak caüşma-
ya girmemesi" doğrultusunda-
ki görüşlerini yakın çevrelerine
ifade ediyorlar. 12 ağustosta
TBMM'de yapılan gizli görüş-
mede de askeri yetkililerin "hü-
kümete savaş yetkisi verilmesi-
ne karşı" oimaları etkisini gös-
termişti. Edinilen bilgiye göre
Ankara eski Sıkıyönetim Kom-
tanı ve ANAP Kayseri Milletve-
kili Recep Ergun o tarihteki tar-
tışmalarda TSK'nın bu görüşü-
nü yansıtarak "Savaş yetkisini
hükümete vermek yerine,
TBMM'nin düzenli calıştınlma-
sı gerekir. Askeri müdahaleye
yönelik bir karar gerekiyorsa
bunu TBMM o zaman alır" dü-
şüncesini savunmuştu.
2. Dışişleri de karşı: Dışişleri
Bakanı Alptemoçin, Körfez'de
askeri yöntemlerin denenmesi
konusunda çekinceli açıklama-
lanyia dikkat çekti. Alpetmo-
çin, bütçe sunuş konuşmasında,
"Savaşın getireceği olağanüstü
can ve mal kaybının göze alın-
masının güç bir risk olduğunu"
söyleyerek bakanlığının barışçı
çözümleri öne çıkaran tavrını
ortayakoymuştu. 12ağustosta-
ki TBMM görüşmesinde de hü-
kümetin "yetki isteyen" tezke-
resi Dışişleri Bakanlığı'nın bü-
yük tepkisiyle karşılaşmış, Ba-
kanlık Müsteşarı Büyükelçi Tu-
gay Ozçeri bu girişimin sakınca-
lannı Başbakan Akbulut'a giz-
li görüşme öncesi anlatmıştı.
Bakanlık kurmaylan, iznin "te-
cavüz" koşuluna bağlanmasın-
da Özçeri'nin girişimi ile Bozer'-
in bu konuda "pasif kalmayı
yeğleyen" tutumunun etkili ol-
duğunu belirtmişler ve hüküme-
ti tezkeredeki haliyle savaş izni
verümemesini "felaketin eşiğin-
den dönüş" diye nitelemişlerdi.
3. Köşk yarar umuyor: Cum-
hurbaşkanı Özal ise Körfez'e
"sembolik" bir birlik gönderil-
mesinin Türkiye'nin "Ortado-
gu'nun yeniden biçimlendiril-
mesindeki etkisini arttıracağı"
görüşünü taşıdığını özel sohbet-
lerinde ifade ediyor. Özal'ın bu
görüşü, Başkan Bush'un Irak ile
doğrudan temas kurulması yö-
nündeki "sürpriz" girişiminden
sonra yeniden dile getirdiği kay-
dediliyor. Cumartesi günü
Köşk'te yapılan "olaylı" zirve
toplantısmın da Bush'un girişi-
minin değerlendirilmesine yöne-
lik olduğu ve bu değerlendirme-
de Özal'ın "asker göndermenin
yararı olur" görüşünün ifade
edildiği bildiriliyor.
ANAP'ta liberallerin atağı
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — Orgeneral Necip To-
rumtay'ın Genelkurmay Baş-
kanlığı'ndan istifasına ilişkin
ANAP grubunda genel görüşme
yapıfması isteği, 15 ANAP mil-
letvekilinin imzasıyla bugün
grup başkanhğına verilecek. İlk
maz, önergeyi imzalamayacak-
larını ancak görüşme açılması-
nı destekleyeceklerini söylediler.
ANAP içerisindeki liberalle-
rin önceki günkü toplantısında
genel görüşme önergesinin çok
sayıda milletvekili tarafından
imzalanması kararlaştırılmıştı.
imzaların Milli Savunma Ko- Ancak Hasan Celal Güzel ile
misyonu Başkanı Recep Ergun Mesut Yılmaz dün imza verme-
ile Burdur Milletvekili Fethi Ce- yeceklerini açıklayınca, Necmet-
likbaş'a ait olduğu önerge met- tin Karaduman tarafından ha-
ninde, Türkiye'de siyasi tansiyo- zırlandığı belirtilen önerge metni
nun giderek arttığına dikkat çe- için "hizip hareketi göriintnsü
kilerek, "Bu tür sorunların tar- vermemek" kaygısıyla 15 millet-
tışıldığı ve hükümet icraatları vekilinin ünzasımn alınması ye-
hakkında bilgi verilmesi gereken
bir platform olması gereken gnı-
bumuz gelişmelere seyirci duru-
munda bırakılmaktadır" denil-
di. ANAP genel başkan adaylan
Hasan Celal Güzel ile Mesut Yıl-
terli görüldü.
Mesut Yılmaz ve Hasan Celal
Güzel aradaşlan ile ayrı ayrı
toplantılar yaparak Torumtay'-
ın istifasını değerlendirdiler. Yıl-
maz, ANAP grubunda genel
Torumtay tartışması
Torumtay için 2 senaryo
VVASHINGTON (tumhuri- rumdeğişiyor. Çünkü bu senar-
yet) — Eski Genelkurmay Baş- yoya göre Irak'a ilk vuruşu ya-
kanı Necip Torumtay'ın istifa pacak olan uçaklar Türk top-
nedeni ya da nedenled üzerip^ rakLarında,ki ii^at«n hajRİam-A
~
l
" spekülasyon'İar, ABD'dr yor, dolaytsıyla da Türkiye sal-'ABD'de"
tartışılmaya de-
deki
yoğun olarak
vam ediyor. /
ABD'nin görüşlerine gelince,
VVashington'da olayın ilk şoku
atıldıktan sonra bu konuda iki
senaryo hararetle tartışılıyor ve
Türkiye uzmanları istifaya teş-
his koymaya çahşıyor.
1—İlk vunış senaryosu: ABD
yönetim çevrelerinin izlenimine
göre Orgeneral Torumtay'ın
Türkiye'deki Amerikan üsleri-
nin olası bir Körfez savaşı sıra-
sında Amerika tarafından kul-
lanılmasına topyekûn karşı çık-
ması söz konusu değildi. Çün-
kü bu senaryonun sahiplerine
göre Torumtay, "İyi bir asker
olarak Türkiye'nin savunma za-
afiyetlerinin farkındaydı." Bun-
dan kastedilen şu:
Türkiye'nin, Irak'ın elinde
bulunan uzun menzilli füzelere
karşı tek dayanağı NATO, çün-
kü İrak'ı caydırabilecek bu tür
silahlar NATO ve ABD'nin
elinde bulunuyor. Eğer Türkiye,
bu üslerin kullanılmasına topye-
kûn karşı çıkarsa, zaten zaman
zaman Türkiye'nin yardımına
isteksiz koşacağı düşünülen
NATO, bu sefer iyice isteksiz
davranabilir. Bu bakımdan
Türk ordusunda hiçbir genera-
lin bu üslerin ABD tarafından
kullanılmasına tümden karşı çı-
kacağına olasılık tanımıyor.
İş 'ilk vuruşa' geldiğinde du-
dırgan güç konumuna düşüyor.
Yani Irak'a savaş için âdeta da-
vetiye yollanmış oluyor. Yöne-
tim mensuplarının izlenimi o ki
eğer sivil hükümet ile ordu ara-
sında bu konuda görüş ayrılığı
bulunuyorsa, bu üslerin genel
olarak kullanılmasına donük
değil, 'ilk vuruş' senaryosuna
dönük. Bir yönetim mensubu
bu konuda, 'Türk ordusunun
zaafiyetleri ortada. tlk vuruşun
Türk topraklanndan yapılması-
nı islememeleri kendi açılann-
dan haklı olabilir" diyor. Do-
layısıyla da Torumtay'ın istifa
nedenleri arasında, eğer üs kul-
ianımına itiraz bulunuyorsa,
bunun "özden çok usule" dö-
nük olduğu vurgulanıyor.
2) Muhtıra senaryosu: Bu se-
naryoya göre de Torumtay'ın is-
tifa nedeni tek bir olaya değil,
olaylar dizisine dayanıyor. Bu
olaylar ise genel olarak Cum-
hurbaşkanı Turgut Özal'ın ül-
keyi yönetiş üslubundan kay-
naklamyor.
Ulusal güvenliği ilgilendiren
konulardan, başta Hüsnü Do-
ğan'ın atanması olmak üzere
Milli Savunma Bakanlığı ileil-
gili tasarruflar bu çerçevede sa-
yılıyor.
Görevi Türkiye'yi yakından
izlemek olan bir yönetim men-
subu, "Askeri kadrolar son za-
manlarda kendilerini ilgilendi-
ren bazı kararian Hüsnü Do-
ğan'dan öğreniyorlardı" diye-
rek, ortadaki rahatsızlığa dikkat
çekiyor. 3
.r.. is
Burada vurgulamak gereki-
yor ki bir süreden beri bu tür uz-
manlar, Askeri bürokrasi için-
deki rahatsızhklan çeşitli soh-
betlerde sürekli gündeme getiri-
yorlardı.
Üzerinde durdukları nokta,
daha çok, bu kaynamanın 'böy-
le kritik bir dönemde doğurabi-
leceği sakıncalardı."
Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın geçen aylarda Türkiye'-
nin Moskova Büyükelçisi'ni Er-
menistan'a yollamış olmasına
dikkat çekerek "Özal'dan önce
bir tek Atatürk Türkiye'yi böyle
yönetmişti" diyorlar, bununla
da Özal'ın ülkeyi yönetiş üslu-
buna dikkat çekiyorlardı. Bu
üslubun Siiahlı Kuvvetler'i ilgi-
lendiren konularda da geçerli
olabileceğinin altını çizerek bu
kadrolardaki kaynamanın bir
süre sonra Özal'ın, onlar üze-
rindeki kontrolünu elden kaçır-
masına yol açabileceğini vurgu-
luyorlardı. Bu sohbetlerin üze-
rinden kısa bir zaman geçtikten
sonra Türkiye'de Torumtay kri-
zi patlak verdi.
Şimdi söyledikleri şu: "To-
rumtay, Özal'ın bu üslubuna
karşı bir tepki göstermesi için
baskılarla karşı karşıya kaldı.
Ancak ordunun bu tür çıkışlar
yapmasına ilke olarak karşı
olan Torumtay, arada kaldığı
için istifayı seçti."
(Baştarafı 1. Sayfada)
geçti. Sivrihisar'daki uzatmalı
çavuş mu gidiyor? Bu olayda
politikaya dayalı neden yok di-
yebilir misiniz" diye sordu. Ta-
nır, olayın basit bir istifa olarak
görülemeyeceğini belirttikten
sonra, "Sayın fnönü'nün konuş-
masında olaydan ağır cümleler
var. O sıralarda nasıl oturuyor-
sunuzşaşıyorum. Bir muhalefel
lideri görev anlayışı gereği aya-
ğına gidiyor. Hiçbir şey alamı-
yor. Sonra Başbakan için 'So-
rumsuz, duyarsız, bir şey
anlarhamış' diyor. Bunlara ek
söyleyeceğim bir şey yok" diye
konuştu.
İnönü ve Tanır'dan sonra kür-
süye gelen Akbulut, genelkuf-
may başkanıyla aralannda bir
anlaşmazlık olmadığını belirtti.
Torumtay'a anayasa ve yasalara
uymayan herhangi bir talimat
vermediklerini yineleyen Akbu-
lut, muhalefeti "Birtakım bilin-
meyen mefhumlar üzerine poli-
tika üretmekle" suçladı. Akbu-
lut konuşmasına şöyle devam et-
ti:
"Körfez kriziyle bu istifanın
bir alakası yoktur. Kendisine
inanmıyorsunuz, bize inanmı-
yorsunuz siz de bir şey demiyor-
sunuz. Sadece zihinleri bulan-
dırmaya çalışıyorsunuz. Şu ha-
reketiniz kanunlara aykındır di-
yorsanız bunu kamuoyuna açık-
layın. Öbürleri aniaşümayan yu-
variak sözlerdir. Diğer komu-
tanların gerev istememesi tama-
men dedikodudur. Şerefli Türk
ordusunu siyasetin için' ekme-
ye hakkınız yoktur. Tüı K ordu-
su siyasetin dışında, görevi ba-
şındadır. Türk ordusunun böy-
le bir maksadı yoktur."
Akbulut'un sözlerine muhale-
fet sıralanndan sen tepkiler gel-
di. DYP'li Ertekin Dunıtürk,
"kereste" derken, DYP'li Ömer
Barutçu da "Sen çok gerizekâ-
lısın" diye bağırdı. Akbulut da
bağırarak "Sinirienme sen bunu
anlayamazsın. Sen şapkapı alıp
gitmeye alışmışsın" dedL
Akbulut'tan sonra SHP ve
DYP grup başkanvekilleri yamt
hakkı istedi. Oturumu yöneten
Yıldınm Avcı da Akbulut'tan
sözlerini kime yönelik olarak
söylediğini açıklamasını istedi.
Akbulut'un 'kim üzc-rine alıyor-
sa ona" deyince grup başkanve-
killerine söz hakkı verildi.
SHP Grup Başkanvekili Ha-
san Fehmi Güneş, İnönü'nün
konuşma metninin bir saat ön-
ce dağıtıldığını hatırlatarak,
"Bir saat önce dağıtılan bir met-
ni dahi anlamavan, dinledigi ko-
nuşmayı anlamavan bir başba-
kanın varlığı büyük talihsizlik-
lir" dedi ve şöyle devam etti:
"Biz başbakana genelkurmay
başkanının neden istifa ettiğini
soruyoruz. O bize ben bünıiyo-
nım siz biliyorsanız bana söyle-
yin diyor. Bu nasıl anlayıştır. Ya-
sa, anayasa diye lafları yuvarla-
dı, sonunda siz askeri siyasete
çekmek istiyorsunuz gibi talih-
siz sözler söyledi. Ben hiçbir
muhalefet mensubundan ordu-
nun siyasete çekilmesi konusun-
da tek bir satır görmedim, duy-
madım. Bir saat önce eline ver-
diğimiz metni anlamayan bir
başbakanla karşı karşıya otmak-
tan üzüntü duyuyorum."
DYP Grup Başkanvekili Vefa
Tanır da yeniden kürsüye gele-
rek, başbakamn muhalefetin so-
rusuna yanıt vermeden indiğini
belirterek, "Bu zabıtlan bir gün
okuyan, bu başbakan ne dedi
diye kendi kendine sorar" dedi.
görüşme önergesine imza ver-
mesi durumunda, bunun bir hi-
zip hareketi olarak anlaşılacağı
kaygısını taşıdığını bildirdi. Gü-
zel de Genelkurmay Başkanı'nm
istifasının hemen ardından böyle
bir görüşme isteğinin gündeme
getirilmesini zamanlama açısın-
dan doğru bulmadığını, o ne-
denle imza vermeyeceğini iletti.
Ancak Güzel, Yılmaz ve Ekrem
Pakdemirli, Necmeltin Karadu-
man'a imza vermemekle birlik-
te önergeye destek olma sözü
verdiler. Yılmaz, Başbakan
Akbulut tarafından ANAP gnı-
buna verilen bilgiyi yeterli gör-
mediklerini ifade ederek, baş-
kanlık sistemi ve anayasa deği-
şikliği tartışmalannın grupta ele
alınmasını ve grup görüşünün
belirlenmesini istedi.
Tanır, orduyu siyasete çekmenin
kimseye yarar» olmayacağını,
herkesin bildiğini ifade etti ve
sözlerini "Orduyu siyasete bu-
laşürmanın sonunda ihtilal var.
Bu ülkede sizi gördükten sonra
bir daha ihtilal olmaz" diye bi-
tirdi. Daha sonra sataşma oldu-
ğu gerekçesiylesöz alan Dışişleri
Bakanı Kurtcebe Alptemoçin,
"Bir ihtilal ihtimali yoktur. Sa-
yın orgeneral demokratik ana-
yasal düzende kamu görev lileri-
ne verilmiş bir hakkı kullanmış-
tır. Bu gayri tabii hiçbir veçheyi
ihtiva etmemektedir" dedi.
Öte yandan SHP grubunun,
Körfez krizi ve olayın diğer bo-
yutlan üzerine TBMM'de genel
görüşme açılmasını isteyen bir
önergeyi bugün TBMM'ye ver-
mesi bekleniyor. Dün toplanan
SHP gölge kabinesi de Torum-
tay'ın istifasını değerlendirdi.
İnönü'nün toplantıda, Akbulut
ile yaptığı görüşme hakkında
bilgi verdiği kaydedildi. Edinilen
bilgiye göre tnönü, Akbulut ile
görüşmesinde "İstifanın nedeni-
ni benim bilmemem normal. Siz
bilmiyorsanız bu çok vahiradir"
dedi. Toplantıda İnönü ve diğer
üyelerin, "Konuyu değerlendi-
rirken genelkurmay başkanını
savunur duruma düşmeyelim.
Sivil oloritenin asker kesime
karşı yıpratılmaması gerekir"
görüşünü dile getirdikleri de
kaydedildi.
DemireFden sine-i millet
(Baştarafı I. Sayfada)
Meclise, halka mı? Hayır kim-
seye. Olur mu böyle şey?" diye
sordu.
DYP Genel Başkanı Demirel,
cumhurbaşkanının tarafsızlığı
konusunda bir soruyu yanıtlar-
ken de "Parti başkanlığı görevi-
ni devralmışsm, başbakanlık gö-
revini devralmışsın, şimdi anla-
şılan Genelkurmay Başkanlığı
görevini yapmak istedi ki patlak
buradan çıktı" dedi.
Demirel, "Erken seçimin sağ-
lanabilmesi için sine-i millete
dönülmesi" yolundaki bir soru-
yu yanıtlarken de şu anda
DYP'nin 54 milletvekili olduğu-
nu, bu sayının cumartesi günü
60'a cıkacağını açıkladı. Bu haf-
ta içinde DYP'ye katılması bek-
lenen "hülle partisi" DEMP'li 6
milletvekilini kasteden Demirel,
"Buradan bir çagrı yapıyorum"
diyerek SHP'ye şöyle seslendi:
"SHP sine-i millete dönmeye
razı olursa, biz yarın sine-i mil-
lete döneriz. Bizim 60 milletve-
kilimiz var. SHP de 82 milletve-
kili ile gelsin, hep birlikte sine-i
millete dönelim ve o zaman
Meclisi de ayakta tutamazlar."
BAŞKENTTEN Güreş görevî devralıyor
Özal gideni arayacak mı?..
AHMET TAN
ANKARA — Orgeneral To-
rumtay, biraz daha Özal'a kat-
lansaydı, 20 milyon lira kazancı
olacaktı. 15 gün daha dişini sık-
mamanın Torumtay Paşa'nın
emeklilik ikramiyesine vurduğu
darbe 20 milyon lira.
Paşa, önce iki hafta izin kul-
lanıp, sonra istifasını işleme koy-
durtsaydı, bu parayı yine kay-
betmeyecekti. Ama bunu yap-
madı. Çünkü durum bir saat bi-
le ertelenemeyecek kadar
acildi...
Katsayı, ek gösterge artışının
sağlayacağı 20 milyonluk kazan-
cı bir kenara itti ve "muhtıram-
sı istifa"yı verdi. (48 yıllık hiz-
met karşılığı Torumtay, 320 gös-
terge üzerinden 84 milyon 192
bin lira ikramiyeye hak kazana-
cakken, "erken" istifa nedeniy-
le şimdi 63 milyon 885 bin lira
alacak.
Özal'ın "İstifa normaldir"
açıklamasını okuduktan sonra
Torumtay, "istifa" etmekle ne
kadar haklı olduğunun bir kez
daha ortaya çıklığını düşündü.
Özal'ın Torumtay konusun-
daki "yazılı beyanat"ı Genelkur-
may çevrelerinde de düş kınklı-
gı uyanuırdı. Yüksek komutan-
lara yakın çevreler, Genelkur-
may Başkanı Torumtay'ın istifa-
sını "normal" diye niteleyen
Özal'ın açıklamasımn çok yadır-
gandığını beürtiyorlar.
Özal'ın özensiz tislubu...
Özal'ın kullandığı üslup ve
seçtiği sözcükler "özensiz" bu-
lunuyor.
Öyle ki, "yazılı beyanatı" To-
rumtay'ı tereddütlü, karannı ge-
ri alabilir ya da pişman gibi gös-
termeye yönelik... Bilindiği gibi
Özal, Torumtay'ın "açıklamayı
yaptıgından dolayı istifayı geri
alamayacagını söylediğini" ifa-
de etmişti...
Yüksek komuta kademeleri
Özal'ın, Torumtay'ın istifası ile
ilgili "onurlandıncı" ve "daha
sıcak" bir dil kullanması gerek-
tiği halde, bunu yapmadığı inan-
cındalar.
Beklenmedik boşalma nedeni
ile tüm komuta kademelerine
yansıyan bir hareketlilik ortaya
çıktı. Dün Kara Kuvvetleri'nde
Türk Siiahlı Kuvvetleri'nin hiye-
rarşi piramidi üzerine toplantı-
lar yapıldı.
Yeni Genelkurmay Başkanı-
nın bu kademelerin doldurul-
masında söz sahibi olması do-
ğal. Ancak, Cumhurbaşkanı
Özal'ın "bazı komutanların"
atama ve kaydırmaları üzerinde
belli ölçüde etki kullanacağı da
bir gerçek...
Torumtay olayından sonra,
komuta heyetinin bu "etkilere"
karşı tutumunun nasıl bir çerçe-
sip ve devlet anlayişı"na uyma-
yan Güreş Paşa'nınkine uyacak
mı?
Güreş Paşa, Torumtay'ın ma-
kamına geçtiğine ve Özal ile bir-
likte çalışacağına göre, benzer
sorunlarla karşılaşması kaçı-
nılmaz.
Acaba, Güreş Paşa, bu göre-
vede gelişeceğini kestirmek ise vi üstlenirken, Özal ile araların-
şimdilik kolay değil.
Güreş, Torumtay'ı izle-
yecek mi?
Öte yandan Genelkurmay
Başkanlığı görevine bugün baş-
layacak olan Doğan Güreş'in
"normal koşullarda" görev sü-
resi 1994 yılının ağustos ayına
dek sürüyor.
Ancak, Ankara'da "muhtı-
ranısı istifa"dan sonra gittikçe
yoğun biçimde tartışılan bir so-
ru var:
Güreş Paşa, Torumtay'ın çiz-
gisini sürdürecek mi?
Sürdürürse Güreş Paşa,
özal'a nasıl "katlanacak?"
Torumtay'dan farklı düşün-
mediği ısrarla ifade edilen Gü-
reş Paşa'nın Genelkurmay Baş-
kanlığı görevini üstlenmesi bazı
başka sorulan da çağrıştırıyor.
Örneğin, Torumtay'ın "pren-
da bir "centilmenlik anlasması"
gündeme geldi mi?
Bu yüce göreve Güreş Paşa-
nın fazla ağız tadı ile başlayaca-
ğını söylemek zor. Çünkü, Gü-
reş Paşa, "muhtıramsı istifa"da
belirtilen olumsuz koşulları ka-
bul etmişlik konumunda...
Ama, bir komutan olarak
başka bir seçeneği, hiç değilse
şimdilik, söz konusu değil. Ta
ki, Torumtay gibi "bıçak
kemiğe" dayanmasın.
Önceki gün Güreş Paşa, Özal
ile 45 dakika konuştu. Bu ko-
nuşmada, Paşa'nın, görevi üst-
lenmek için herhangi bir koşul
ileri sürmesi zayıf olasılık. Ama,
eski komutanın istifasına yol
açan nedenlerin altını çizmiş ol-
ması büyük olasılık.
"Gelen gideni aratacak mı?"
Özal'ın şimdi yanıtını aradığı
soru bu olmalı....
(Baştarafı I. Sayfada)
Orgeneral Güreş'in Genel-
kurmay Başkanlığı'na 4 Aralık
1990 tarihi itibanyla atandığına
ilişkin Bakanlar Kurulu karan
dünkü Resmi Gazete'de yayım-
landı. Güreş, dün Kara Kuvvet-
leri Komutanhğı karargâhında
kuvvet komutanları ile bir ara-
ya gelerek Kara Kuvvetleri Ko-
mutanhğı'na yapılacak atama
ile generaller arasındaki görev
değişimi konusunu görüştü.
Orgeneral Güreş'in Genel-
kurmay Başkanlığı görevine bu-
gün başlayacağı, Genelkurmay
Başkanlığı'ndan öğİeden sonra
yapılan yazılı açıklamayla duyu-
ruldu. Genelkurmay'ın basın
duyurusunda, Güreş'in
10.30'da Kara Kuvvetleri Ko-
mutanlığı'ndan askeri törenle
uğurlanacağı, saat 10.35'te ise
Genelkurmay karargâhındaki
askeri törenle karşılanacağı bil-
dirildi. Orgeneral Güreş, bugün
saat 14.00'te Anıtkabir'i ziyaret
edecek. Öte yandan Gü-
reş'ten boşalan Kara Kuvvetle-
ri Komutanlığı'na dün bir ata-
ma yapılmadı.
Edinilen bilgiye göre Güreş'-
ten sonra TSK'da kıdem sırala-
Aksaray'da kız öğrenciye
sahibinden kiralık daire
Tel: 325 80 37
masında iki orgeneral bulunu-
yor. Bunlardan Orgenerai Mu-
hittin Fisunoğlu 1. Ordu Komu-
tanı, Orgeneral Mehmet Önder
ise Genelkurmay 2. Başkanı
olarak görev yapıyor. Her iki
orgeneralin de kıdem nasıpları
1987 olmasına karşın, Orgene-
ral Fisunoğlu, terfi ve atamalar-
da dikkate alınan "resmi nasbı"
olarak Önder'den daha ön sıra-
da bulunuyor.
Askeri kaynaklar, Güreş'ten
boşalan Kara Kuvvetleri komu-
tanlığı'na Siiahlı Kuvvetler'de-
ki hiyerarşinin bozulmaması
için 1. Ordu Komutanı Orgene
1
-
ral Muhittin Fisunoğlu'nun
atanmasına kesin gözle bakıyor-
lar. Bu kaynaklar, 1991 ağusto-
sunda yaş haddi dolan, kıdem
olarak Fisunoğlu'ndan daha ait
sırada bulunan Orgeneral Ön-
der'in kuvvet komutanlığına ge-
tirilmesinin ise TSK'daki hiye-
rarşiyi bozacağıru savımuyorlar.
Öte yandan dün de Ankara'-
da Kara Kuvvetleri Komutanlı-
ğı'na vekâleten atama yapılabi-
leceği öne sürüldü. Ancak aske-
ri kaynaklar, vekâleten yapıla-
cak olası bir atamada da
TSK'nın hiyerarşisi açısından
Orgeneral Fisunoğlu'nun ön sı-
rada bulunduğunu ve Fisunoğ-
lu'nun "vekâleten" yapılacak
bir atamayı kabul etmeyebilece-
ğini kaydettiler.