22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 ARALIK 1990 CUMHURİYET/9 İNSAJNLAR F Ü S U N Ö Z B İ L G E N G Ö R Ü Ş Rakı Keçiye rakı içirmlşler, kurdun evini sormuş. Atasözü <3feS HAYDAR KUTLU'DAN ZONGULDAK DEĞERLENDİRMESİ Emekçi popülizmi yapamayız TBKP Genel Sekreteri Hay- dar Kutlu, Star 1 'deki konuş- masında söz ettiği "ANAP'a yakınlık" konusunda partisi içinden de eleştiriler alıyor. Kutlu, TBKP kongresinde yaptığı konuşmada bu konu- daİci gorüşlerini solda uzun su- re tartışmalar yaratacak bir bi- çimde daha da açtı. Bu arada Zonguldak grevi ile ılgili yeni yaklaşımlar da getirdi. Kutlu şunları söyledi: Türkiye yeni bir siyasal krı- ze doğru gidiyor. Ben ANAP'- la ilgili bu açıklamayı yaptığım zaman sözüm sadece şuydu: Piyasa ekonomisi, dışa açılma politikası bakımından bir yak- laşım mantığı olarak bir ya- kınlıktan söz ettim. Bu da siz- leri bağlayıcı anlamda değil, bana gore görüşlerimizin, par- ti politikasınm bir yorumuy- du. Aynca buna yeni parti an- layışı çerçevesinde de hakkı- mız olduğunu zannediyorum. Türkiye yeni bir siyasal kri- ze gidiyor ve bu açıklamam sı- rasında bazı arkadaşlarım haklı olarak şunu duşunduler, dediler ki 'Zonguldak'ta işçi- Haydar KutJu ler sokaldarda. her kesimden protestocular geliyor \e hedef ANAP." Gayet tabü ANAP, biz de ANAP'a karşıyız, biz de ANAP'ın gitmesini istiyo- ruz. Ama şimdi Zonguldak'- taki işçilerin, özellikle eski po- litikacı yaklaşımıyla oy kaygı- sıyla pohpohlanması doğru mudur? E\et, biz butun var- lıklanyla direnmelerinden ya- nayız. Ama soru şudur: Sorun nasıl çözülecektir? Bugün ül- kede fiili bir durum var. As- lında Zonguldak işçileri fiili bir durum yaratmışlardır. Orada toplu gösteri yasalan iş- lemiyor. TBKP de fiili durum olarak yasallaşmıştır. öğret- menler fiili durum yaratarak sendikalannı kurmuşlardır. Turgut Özal da fiili durumlar yaratıyor. Ama boyle gitmez. Emekçi popülizmi yapama- yız biz. Türkiye'nin sorunlan- na cesaretle yaklaşan politika- lar ortaya koyrflak zorunda- yız. Ne olacak sorusunu sor- mak zorundayız. Şimdi muha- lefet partileri seçim istiyorlar. Evet, parlamentodaki bu çar- pık tablo ortadan kalkmalıdır. Halkın desteğini, guvenini yi- tirmiş bu hukümet gitmelidir Ama ne gelecek? fşte bunu sormak zorundayız. 12 Eylul öncesinde sormadık. 12 Eylül öncesinde solun en büyük gü- nahı nedir, denirse herhalde en başta budur. Biz komünistler ne öneriyo- ruz? önerdik ashnda. Ulusal mutabakat önerdik. Çok ön- AKEV IÇIM P0STM0DERN1ZM TARTIŞMASI Istiklal Caddesi'nde yapılacak yeni kultiır merkezinin maketi Geçkin güzele şuh şapka İSTİKLAL caddesi ile Zambak sokağın ke- siştiği koşede 7 katlı eski bir apartman. Beyoğ- lu'nun klasik binalanmn özellıklerini taşıyan bu "seçkin" yapı yakında modern aluminyum bir şapka giyecek ve birden bire çok değişik bir bi- çime burünecek. Kimilerine göre postmodern bir yapıya dönüşecek. Postmodernizm, güzel sanatlarda tartışılan bir kavram. Modernizm sonrası anlamında. Kı- mileri şiddetle karşı çıkıyor bu kavrama. Mimar-yazar Aydın Boysan, "Ne demek post- modernizm, modern geçmiş bir zamanı anlat- maz" diyor. Akbank'ın açacağı yeni Kultur ve Sanat Mer- kezi AKEV için hazırlanan projenin tasarım- cısı Metin Deniz, kesinlikle karşı çıkıyor post- modern tanımlamasına. "Hayır, bu tasanm postmodern değil. Bura- da eski bir binaya aluminyum bir şapka giydi- riyonız, ama bu şapka işlevsel olarak kullanı- lacak. Aluminyum bir pano olarak düşünüyo- ruz. Bu binada içerideki etkiniiklerin tanıtımı yapılacak. Bu tur bir tasanm Türkiye'de daha hiç vapılmadı, belki dunyada da tek" dıyor. Akbank'a ait bina, AKEV haline dönüşün- ce sergiler, konferanslar, sanatçı atolyeleri, ser- giler, dans gibi çeşitli etkinliklere açık bir kül- tür ve sanatevı olarak 1992 yılında hizmete gi- recek. Ancak o gune kadar da Zambak sokağının harekete geçirilmesi planlanıyor. Sokak şarkı- cıları, aynı anda 3-4 enstrumanı birlikte çalan tek kişilik orkestra turu sanatçılar, sokak kon- serleri gibi etkinlikler başlayacak Zambak so- kakta. Binanın postmodern mi yoksa "diinttn mi- mari ozelliği ile çağdaş mimarlık anlayışmın bir bileşimi" olarak mı yorumlanacağı ise mimar- lar ve tasarımcılann konusu. Önemli olan 2 bin metre kareden fazla bir kapalı alanın ve Zam- bak sokak çevresinin kültür ve sanat etkinlik- leri için hazırlanmakta olması. BAŞROIDEKİOYUMCU SALAYA GELMEDİ Gözler Zarife'yi aradıBİR fılmın galasına başrol- deki oyunculann katılması beklenir. Geçen hafta sonu Ce- mal Reşit Rey Konser Salo- nu'nda yönetmenliğini Nesli Çolgeçen'in yaptığı "İmdat ile Zarife' filminin galasında böy- le olmadı. Elde edilen gelirler- den bir bolümunün Doğal Ha- yatı Koruma Derneği'ne akta- nlacağı fümin galasında davet- liler önce filmi izlediler, sonra da kokteyle katıldılar. Konuk- lar içkilerim yudumlarken fon- da alışılmadık bir muzik çalı- yordu. Klasik kokteyl müzik- leri yerini "tef ve darbuka"ya bırakmışu. Bir diğer *aykınlık' ise fılmde basrolu paylaşan "kadın oyuncu" Zarife'nin sa- londa olmayışıydı. Herkes gozleriyle etrafa bakıp, Zarife^ yi arıyordu... Espriler de yapı- lıyordu: "Oyuncu dediğin baş- roliinü paylaştığı filmin gala- sına gelmez mi? Ayıp ayıp..." Beklentiler boşa çıkıyor ve kokteyl sonuna kadar Zarife1 ye hiç kimse rastlamıyordu... MTV yapımı "tmdat iie Zarife" filminin diğer başrol oyuncusu Şevket Altug ile Üs- tünAsutay; ŞenerŞen veSHP Milletvekili Günes Gurseler'in yanı sıra diğer konukların teb- riklerini kabul ederken yüzle- ri "buruk" bir ifadeyle kaplıy- dı. Belki onlar da Zarife'ye küsmUşlerdi, gelmedi diye. Fa- kat Zarife istese bile gelemez- di çunku "ormana" donmuş- tü... Zarife adındaki ayı, yavrü iken burnuna "halka" takılıp, eğitiliyor ve "dansçı" oluyor. Imdat adlı Çingene ise sahibi... Ormanın yeşil dokusundan koparılıp, kente getirilen ve "para kazanmaya" başlayan Zarife kimi zaman İstanbul so- kaklannda, kimi zaman da ga- zinolarda turistlere "hıiner- lerini" sergiliyor. Eve dönuş özlemı gunün birinde Zarife'- yi hırçınlaştırıyor. Girdiği "öz- gürlıik savaşı" sahibinin yaşa- mını altüst ediyor. Sonunda sahibi İmdat, burnundaki hal- kayı çıkartarak onu ormanına, doğa ile baş başa olacağı ken- di dünyasına yolluyor... Filmin proje aşamasinda Şevket Altuğ, İmdat tipinin inandıncı olmasını isteyerek uzun sure Sulukule çevresinde, gerçek Çingenelerin içinde ya- şamış. Filmin önemli rollerin- den birkaçını da bu Çingene- Ier üstleniyor. Gala gösterisin- de olmayanlar arasında bu oyuncular da var. "Zarife'yi özleyeceğim" diyen Şevket Al- tuğ îstanbul'da sahiplerinin tef ve darbukaları eşliğinde "ger- dan kıvınp, bayılan" 20 ayıdan sadeee Zarife ıstedjği yere, or- mana, yeşilin içine donebildi, ya diğer "Zarife"ler... ce söyledik ve bugün partiler- ce de dile getiriliyor. Ama bu- rada durmamak lazım. Bugün var olan muhaiefet partileriy- le ve bunun dışındaki guçlerle demokratik guçlerle öneriyo- ruz. Ama o zaman kamuoyu- na çıkıp cesaretle, eğer böyle bir mutabakat doğruysa bu rnutabakatı sağlayacak olan guçlerle ortak yanlanmızı ifa- de etmekten kaçınırsak o za- man biz politik cesarete sahip değilizdir. Bugün söylenebilecek ANAP'la tek ortak yan piya- sa ekonomisidir. lşte söyledim sosyalizmde de bu gerekli ve kapitalizm de ancak bununla manevra yapabildi. Diğerleriyle ilgili ne söyleye- biliriz? Bugün Turkiye'nin re- jım sorunu olduğunu bizden sonra söyleyen tek parti de DYP'dir, SHP'yle potansiyel demokrasi konusunda elbette çok ortak yanlanmız var. Once seçim diyorlar, Cum- hurbaşkaru once başkanük sis- temi diyor, muhaiefet partile- ri önce seçim diyor, rıalk da önce seçim diyor. Hangisi doğru? Önce demokrasi. Ve bugün Zonguldak'taki işçi kardeşlerimiz benim bu söylediklerimi ters anlıyorlar- sa ve oradaki yoldaşlarımız zorlanıyorlarsa şunu duşun- sunler. Bir ay sonrası için or- tam durulduğu zaman, toz du- man durulduğu zaman, o za- man bizim soylediklerimızı da- ha iyi anlayacaklardır. Ne ka- zanacaklar, ne alacaklar göru- lecektir. Komunistlerin verdiği müca- dele her zaman zor olan bir mücadele olmak durumunda- dır. Ne halk dalkavukluğu, ne emekçi popülizmi. Komünist- ler halkın vicdanı olmak duru- mundadırlar. Ve sağduyunun sesi olmak durumundadırlar. TOPLUM ÖRGUTSUZ OLDUĞUİÇİN Sine-i millet çözüm değil URAN Kultur ve Sanat Merkezi'nin duzenlediğj "2000'li Yıllara Girerken Türkiye" başlığı altındaki di- zi konferansların son konuğu Ali Topuz'du. Turkıye'nın po- litik yapısı ve demokrasimızin geleceği üzerine konuşan To- puz, 1919 yılından beri devre devre Turkiye'deki politik ya- pıyı anlatarak bugün hâlâ 1919 yılındaki sorunların de- vam ettiğini soyledi: "4 sene- de 5 senede bir defa sandık ba- şına gidip oy kullanmak bu meseleyi çozmüyor" dedi. Ali Topuz, "sine-i millet" konusunda da şunları söyledi: "Eğer bugun toplumumuzun bütun kesimleri kendi çerçeve- sinde örgütlu olsaydı, yani ça- lışanların tamamına yakını sendikalı olsaydı, memurlar, koylüler örgütlü olsaydı, kendi çıkarlannı belirli dengeler için- de gozetme alışkanlığına sahip HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ Dansçı Zarife İmdat'ın peşinde Ali Topuz olsaydı, bugun 'ana muhaiefet partisi sine-i mıllete donsun ki erken seçim yapılsın, seçim ye- nilensin, bu iktidar gıtsin' gi- bi ucuz bir yola kimsenin baş- vurmaya ihtiyacı kalmazdı. Keşke bir grup insan milletve- killiğinden ayrıldığı zaman se- çimlerin yenüenebıleceği bir ortam ortaya çıkabıleceğinı bilsek. Bundan guzel ne olabi- lir. Ama bırkaç kişinin sağda solda ortaya atacağı görüşler etrafında bazı gosteriler yap- maya kalksak içine bizim amaçladığımız olayın dışında- ki birtakım maksatlı hareket- lerin katılma ihtimalınin oldu- ğu yerde yani anarşınin orta- ya çıkacağı böyle bir yerde halkın katılımı da mumkun ol- mayacak. Örgütsüz bir top- lum, taleplerini, ancak yone- ticilerinin uygun görduğu za- manlarda ortaya koymaya mahkûm edilmiş olunca, sı- kıntıdan kurtulması mumkun değildır. Çağımızda demokra- tik sistemler içerısınde çağdaş olabilmenin, ileri ulke olabil- menin tek koşulu vardır: O koşul, sivil toplumun orgutlu olarak dinamik hale gelmesi- dir". iı " ny ır " y " PİKNİK PİYALE MADRA HIZU GAZETECİ SECDET ŞE\ 1:' ÇIZGILIK KÂMİL M.4SARACI fS. • . llHljfJ'Ulİl"- AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAIS GÜRSES GARFIELD JIM DAVIS TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Arahk SAVASINGET/RDIGl "SOYUr*. •f8?9'PA BUSUN.UHLÜ İSl//Ç££Lİ KBSSAIut PAUL Kl££, BEfM'DE DO&PU. OOSADAN VE SERÇSKTEN ÇOK HAVtoLŞ DAYANANSO_ YUT YAPfTLAIÜYlA, KLSE YÛZY/UMIZIN EN IL6IK1Ç SANATÇILARJNMN Bİ&Plg. BİR. SÜ- RE "8LAUE RErTE£*ADU ILEJZ/Cı HeSSAMLAR GRU8UYLA ÇALIŞT7*TAH SON8A TUAIUS'A YAP. TlSl fOUUJUMC ONU İSLAM SANAT/YLA TAHI^ VRDI. 8UNPAN ÇOK ETKıLBUOl. SAVAÇlARlN SANATÇiLAg/ SOYtrm /TTİğ'rH/,BARJÇ ZA- MANLARtNDA MHA ŞE/ZÇEKÇI yAPmAÜN OB7AYA Ç/ZT7ğ/W SÖ/LEYBV /O£E 'AJIN, WTL£& YÖNETIMl S//S4£fHM, ALMANYA L OA, "YOZ SANAT" SAYILAM -lO ÇOK -mBLosuNA EL KOYULACAKTI. NAKLİYE İLANI SEKA ÇAYÇUMA MÜESSESESİ MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN ÇAYCUMA/ZONGULDAK A- Kapalı teklıf usulü ve ıhale yolu ile; Mersın'den-Çaycuma'ya 2750 ton sodyum sulfat naklettirilecek- tır B- Bu ışlere ait şarınameler bedelsız olarak; 1- Muessesemız Nak. ve Amb. Kısım Mudurluğu'nden, 2- SEKA Gn. Md.luğü Ikm. Daı. Bşk.lığı Izmıt'ten, 3- SEKA Ankara Alım-Satım Md.luğu, Selanık Cad No: 5, Kı- zıIay/ANKARA'dan alınacağı gibi mektupla da ıstenılebilır. C- Isteklilerın.şartnameye göre hazırlanmış teklıf mektuplarımn <?o 5 geçıcı teminatlarıyla beraber en geç 26.12.1990 gunu şaat 12.00'>e kadar. Muessesemizde bulıındurulması gerekmektedır. Postada meydana gelecek gecıkmeler göz önune alınmayacaktır D- Muessesemız 2886 sayılı yasaya tabi olmayıp ihalevi yapıp yap- mamakla veya dılediğıne vermekte serbesnir BALIKKSIR 1. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN (Uosya No: 1989/767 E., 1990/1062 K.) Davacı Vahdet Çıftçı vekili A\. Cengiz Odabaşıoğlu larafından da- vahlar tsmaıl Turkoğlu ve muşterekleri ale> r hine açılmış bulunan or- laklığın gıderilmesi davasımn, mahkememizde yapılan açık yargıla- ması sonunda; Balıkesır Merkez Aıatürk Mahallesi Solak Çeşme mevkiinde kâin ve tapunun cilt: 14, sayfa: 1335, pafta: 84, ada- 837, parsel: 10'da 4487 nv mesahasında cinsen tarla olarak kayıtlı tasınmazın hıssedarlan ara- sında taksimi kabil olmadığından 9.11.1990 gün ve 1989/767 esas 1990/1062 sayılı kararla, satılıp paraya çevrilmesı suretiyle uzerinde- ki mülkıyet ortaklığımn giderilmesine karar verilmiştir. Hissedar davalılardan Mustafa oglu Ali, Musıafa oğlu Ahmet ve Mustafa oğlu Şukni'nun tebligata yarar adresleri tespit edılemediğin- den, mezkur kararın adı geçenlere ilanen teblığıne karar verilmiş olup, ış bu ilanen ilan tanhınden ıtıbaren adı geçen davalı hıssedarlara 15 gun içinde mezkur kararın teblığ edilmiş sayılacağı, yasal suresı için- de temyiz edılmedigj takdırde, kararın kesınleşmiş sayılacağına dair iş bu ilan adı geçen davalı hissedarlara teblığ yerine kaim olmak uze- re ilan olunur 12.11.1990.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle