Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMH.URİYET/10 DIŞ HABERLER 18 ARALIK 1990
Honecker'den
açıklamalar
• BERLt.N (AA) — Eski
Demokratik Almanya
Devlet Başkanı Erich
Honecker, Almanya'nın
paranın yönettiği bir
"Dördüncü Reich" olma
yolunda olduğunu söyledi.
Honecker'le Berlin'deki
Sovyet askeri hastanesinde
yapılan söyleşilere dayanan
ve Reinhold Andert ve
Wolfgang Herzberg
tarafından yazılan "Der
Sturz" (Düşüş) adlı kitap,
eski liderin
yayımlanmasının önlenmesi
için mahkemeye yaptığı
başvurunun reddedilmesi
üzerine dün piyasaya
verildi. Honecker söyleşide
"Biz 'Dördüncü Reich'
yolundayız. Bir Reich ki
sermaye, iktidar
mekanizmalarının başu.da
oturan gerçek yöneticidir"
dedi. Honecker, kiiapta
yayımlanan söyleşide
kendisinin liderleri hâlâ
gölgede olan geniş bir
komplo ile iktidardan
indirildiğini söyledi.
Iraıvda
deprem
• TAHRAN (AA) —
Iran'ın, Basra Körfezi
kıyısındaki Buşehr yerleşim
bölgesinde bu sabah
Richter ölçeğiyle 6.5
şiddetinde bir deprem
meydana geldiği ve ilk
belirlemelere göre 21 kişinin
yaralandığı bildirildi.
Tahran radyosu, depremin
merkez Ussünün Buşehr'in
kuzeydoğusundaki
Borazcan'da bulunduğunu
duyurdu.
ABD'den
İsrail e uyarı
• KUDÜS/PARİS (AA)
— ABD Dışişleri Bakanlığı,
Israil'i uyararak,
Filistinlilerin sınır dtşı
edilmesinin kendilerinin
BM'deki faaJiyetlerini
tehlikeye düşürdüğünü
bildirdi. Israil'deki
kaynaklardan edinilen
bilgilere göre ABD Dışişleri
BakanlığYnın bu konudaki
bir mesajı tsrail Dışişleri
BakanlığYna geldi. Mesajda
sınır dışı uygulamalarımn
ABD'nin BM Guvenlik
Konseyi'nde lsrail aleyhtarı
bir karann onaylanmasını
engellemek için yaptığı
diplomatik çabaJan
zorlaştırdığı belirtildi. Bu
arada Fransa hükümetinin
de Israil'in sınır dışı
uygulamasını kınadığı
bildirildi. Hükümet sözcüsü
gazetecilerin sorularını
yanıtlarken, lsrailli üç
sivilin bıçaklanarak
öldürülmesini de
kınadıklarını belirttiı
Peru'da
militanlar
• AFP — Peru'da
Aydınlık Yol örgütü'ne
bağlı isyancılar, Peru'nun
başkenti Lima'nın bir
mahallesinde iktidar
partisine bağlı bir
milletvekilini öldürdüler.
Polisin yaptığı açıklamaya
göre isyancılar milletvekili
Victoria Mendoza'nın
başına üç kurşun sıktılar.
Bu, Başkan Fujimori'nin
temmuzda işbaşına
gelişinden sonra Peru'da
meydana gelen ilk öldürme
olayı. Maocu olduğunu öne
süren Aydınlık Yol
militanları, 1980 yılından
beri hükümet güçlerine karşı
silahlı mücadele yürütüyor.
Woo'nun gezisi
sonaerdi
• MOSKOVA (AA) —
Güney Kore Devlet Başkanı
Roh Tae-Woo, SSCB'ye
yaptığı dört gUnlük ziyareti
tamamladı.
SSCB resmi haber ajansı
TASS, resmi bir ziyaret için
SSCB'de bulunan Roh Tae-
Woo'nun, iki ülke
ilişkilerinin geliştirilmesini
içeren ortak bir
dekiarasyona imza atmak
için Devlet Başkanı Mihail
Gorbaçov ile görüştüğünü
hatırlattı.
Güney Kore ile SSCB, iki
devlet başkanının haziran
ayında San Francisco'da bir
araya gelmelerinden sonra
eylül ayında diplomatik
iliski kurmuşlardı.
ABD ile Irak arasında, Körfez krizine ilişkin taktik savaşı tüm hızıyla sürüyor
Körfez'de'son hamle'bilmecesiIrak'ın Kuveyt'ten çekilmesi için BM Guvenlik Konseyi'nin
tanıdığı sürenin sona ermesine 30 günden daha az bir zaman
kala gözler, tarafların yapacağı 'son hamleye' döndü. Ancak bu
hamlenin ne olabileceği ve neler getirebileceği konusunda kimse
bir kehanette bulunamıvor.
UFUK GÜLDEMİR
WASHINGTON — Irak'ın Kuveyt'ten çe-
kilmesi için BM Guvenlik Konseyi'nin tanı-
dığı sürenin sona ermesine 30 günden daha
az bir zaman kala gözler taraflann yapacağı
'son bamkye' döndü. Ancak bu hamlenin ne
olabileceği ve neler getirebileceği konusunda
kimse bir kehanette bulunamıyor.
Çünkü Irak Devlet Başkanı Saddam Hü-
seyin bir gün tüm rehineleri serbest bıraka-
rak göz kırptığı izlenimi uyandırıyor, ertesi
gün Kuveyt'e daha fazla asker yollayacağını
açıklıyor ve "Sıra düelloya gelirse, Allah'ın
izniyle diişman cesetlerinin iizerinden
yüıüyecegiııi" söylüyor. Aynı kanşıklık ABD
tarafında da var. ABD Başkanı George Bush,
bir gün Irak, Kuveyt'ten çekilirse ABD'nin
Irak'a saldırmayacağını söyleyerek Saddam
Hüseyin'e krizden sonra "Octidarda kalma"
güvencesi veriyor ve pazarlığa kapıyı araüyor,
ertesi gün kendisini ziyaret eden lsrail Başba-
kanı Şamir'e, "Kamuoyu desteği sıfıra düş-
se dahi Irak'ın Kuveyt'i işgalinin sona
erdirüecegini" söylüyor.
Ancak tabii burada önemli olan, bizim bu
çelişkili sinyallerden ne algıladığırnız değil, iki
liderin birbirlerinin adımlanru, niyetlerini ve
çözüm yollarını nasıl algıladığı. Her şeyden
Önce ABD biliyor ki karşısında çetin bir mü-
zakereci var. Üstelik 20 yıldan beri ülkesinin
ve vatandaşlannın kaderi konusunda risk al-
maktan çekinmemiş bir müzakereci. Ancak
Hüseyin'in bugüne kadar girdiği en büyük
risk, ABD ile "Kim tavuk olacak?" oyunu-
na oturmuş olması. ABD'de hızla birbirine
doğru yol alan iki aractan hangisi daha önce
direksiyonu kırarsa onun 'magltıp' ilan edil-
diği, gözükaralık üzerine kurulmuş bir deli-
kanlıhk oyunu var. Buna 'ptaying chicken'
(Kim tavuk olacak oyunu) deniyor. Saddam
Hüseyin, ABD ile şu anda bu yönde bir ça-
tışmaya doğru gidiyor ve tüm dünya kimin
daha önce direksiyonu kıracağını merakla
bekliyor. Saddam Hüseyin'in kolay kolay di-
reksiyonu kırmayacağıru geçen günlerde ABD
Dışişleri Bakanı James Baker'ın Bağdat'a gi-
diş tarihi konusunda gösterdiği tutum orta-
ya koydu, Bush'un, ocak ayımn ilk günlerinde
Baker'ı Bağdat'a göndermek teklifini Saddam
Hüseyin geri çevirdi. Bu durum, Kapalıçar-
şı'da bir turist ile satıcı arasında yaşanan pa-
zarlık manzarasını andınyor. Turist, satıcıya
fiyatı yarıya indirmezse çıkıp gideceğini söy-
lüyor. Satıcı da omuz silkince, hamleler baş-
hyor: Turist gerçekten gidecek mi? Satıcı git-
mesine göz yumacak mi? VVashington ile Bağ-
dat arasında yaşanan son diplomatik hamle-
ler gündelik yaşamm bu çarpıcı sahnesinden
çok daha ıleride değil. "Kim tavuk olacak?"
oyununu oynarken Saddam Hüseyin'in bir
dezavantajı, bir diktatör olarak, arabanın ön
koltuğunda oturan muavinlerinin direksiyo-
nu elinden kapıp da kırmak için fırsat gözlü-
yor olabileceği tehlikesiyle yaşaması.
Irak lideri Saddam Hüseyin'in göz önün-
de bulunduracağı bir olgu da ABD Kongre-
si'nde ortaya çıkan savaş aleyhtan havayı ne
ölçüde ciddiye alması gerektiği ve Bush'un bu
havadan ne ölçüde etkileneceği. Irak lideri
Hüseyin, geçen günlerde birkaç kez ABD'nin,
Ortadoğu'dan dönecek tabut sayısının çok ol-
masına tahammül edemeyeceğini vurguladı.
Diğer yandan da seçim kampanyası sırasın-
da "Dudaklannu okuyun, yeni vergi yok" di-
ye söz vermiş olan Başkan Bush'un, aradan
iki yıl geçmeden vergileri arttırdığı izlendi.
Saddam Hüseyin, Bush'u nasıl okuyor? Ka-
muoyu yoklamalanndan etkilenerek doğru
bildiğınden dönebilen bir lider mi? Yoksa sırf
ağzından çıktı diye yanlış bir şeyi savunma-
ya devam etmeyip doğru yola dönen bir bil-
ge mi?
Saddam Hüseyin'in Bush konusundaki se-
çenekleri bunlarla kısıtlı değil, bir başka ola-
sılık da Bush'un, Amerika'ya dönecek tabut-
lan değil, ama tarihteki yerini düşünüyor ola-
bileceği. Bir yanda Irak ile anlaşıp tabut kâ-
busundan kurtulabilecek, ama buna karşılık
içeride ve dışarıda alacağı yaralar nedeniyle
siyasi meftalar arasına katılacak bir George
Bush ya da Irak ile kanlı ve pahalı, ama son
tahlilde kdzanılabilir bir savaşa girip ikinci dö-
nem başkan seçilmesini tehlikeye atan, ama
tarihteki özel sayfasını garantileyen George
Bush.
ABD Başkanı Bush'un Irak liderini değer-
lendirirken muhtemelen sorduğu soru şu: Hü-
seyin'in, BM Guvenlik Konseyi'nin tamdığı
sürenin sona ereceği gece kendisine biçeceği
görev ne olacak? Şehitlik mi, yoksa kurtuluş
mu? Irak liderini yakından incelemiş Ameri-
kan makamlanna atfen ortalıkta dolasan ana-
lizlere göre Saddam Hüseyin, 'intiharcı degü'
ve 14 Ocak 1991 günü saat 11.59'dan önce
kartlarını göstermeyecek.
Hindistan'ın L'ttar Pradeş e>aletindeki Ayod-
y y y a
kentinde Hinduların bir cami yıkarak ye-
rine Hindu tapınağı yapmak istemeleri üzerine Hindularla Mıislümanlar arasın-
da çıkan çatışmalar sürerken kanlı olaylar ülkede yeni hükümet bunalımlarına
zemin hazırlıyor. Hindu militanlar caminin bulunduğu alanın Hindu savaş tan-
nsı Ram'ın dogum yeri olduğunu, 16. yüzyıl Mogol Imparatoru Babür Han'ın
cantiyi, Hindu tapınağını yıkarak insa ettirdiğini öne süriiyoriar. Haftalardır sü-
ren olaylarda yaklaşık 300 kişinin öMüğii tahmin ediliyor. Kongre Partisi lideri
Rajiv Gandi. Hindu militanlan, Miislüman örgüüeri ile görüşmeler yaparak so-
runa barışçı bir çozüm aramaya zorluyor. Gandi'nin birinci önerisi Ayodya'da-
ki caminin kaderinin Yüce Divan'ca belirlenmesi. tkiocisi ise benzer taleplerin
öteki ibadet merkezlerini bedef almamaa. (Fotoğraf: Reuter)
ROMA
Zirve Avrupa'ya yeni yön verdiNİLGÜN CERRAHOĞLU
ROMA — Hafta sonu yapı-
lan Roma zirvesi Avrupa'ya ye-
ni bir yön verdi. Bu zirvede Av-
rupa Ekonomik Topluluğu tari-
he kanştı ve siyasi yönü ağır ba-
san yeni bir topluluğa doğru ilk
somut adımlar atıldı. Bu adım-
lar cumartesi gecesi zirvenin so-
na ermesiyle topluluğa yeni şek-
lini verecek olan anlaşmaları ha-
zırlayacak hükümetlerarası kon-
feranslann başlamasıyla atılmış
oldu. Siyasi gözlemoilere göre
bu aşama AT için tarihi bir do-
nüm noktası oluştuıdu.
Roma zirvesinden hareketle
başlayan iki hükümetlerarası
konferans bir yıl sureyle birbi-
rine paralel olarak çalışacak.
Bunlardan biri parasal birliğin
işleyişini düzenleyecek, diğeri si-
yasi birliği hedefleyen ortak dış
ve guvenlik politikalannın ilke-
lerini, kapsamını, koordinasyon
şekli ile araçlarını tayin edecek
ve Avrupa vatandaşhğını öngo-
recek. 12'lerin diplomatları ve
yuksek düzeyli maliye bakanlı-
ğı yetkilileri ile ilgili bakaniar ta-
rafından yürutülecek olan bu
konferanslar bir yıl sonunda
AT'ye yeni şeküni verecek para-
sal ve siyasi birlik anlaşmalan-
nın metnini hazırlayacak. 1992
sonuna dek bu anlaşmalar
12'lerin ulusal parlamentolann-
dan ve Avrupa Parlamentosu'n-
dan geçerek onaylanacak ve Av-
rupa Birliği ortak para ve dış po-
litikasıyla bir yıllık müzakereler
sonunda "onaylandığı kada-
nyla" uygulamaya geçecek.
Bu arada zaten "lek pazar" da
mi kullamlacak. Siyasal birliğin
ne zaman ve ne kadar gerçekle-
şeceği ise henüz belli değil. Bu-
nu hedefleyen hükümetlerarası
konferanstaki görüşmeler mut-
laka çekişmeli geçecek. En bü-
yük sorunlardan birini örneğin
ulusal egemenlik parsellerini
AT'ye devretmek istemeyen In-
giltere oluşturuyor. Roma zirvesi
sırasında "Guardian" gazetesi-
yuyor, ama diğer AT liderlerin-
den İngiliz halkını ikna edebil-
mek için zaman istiyor.
Fakat bu sorunlara rağmen,
siyasi gözlemciler ATnin ekono-
mik topluluktan siyasi toplulu-
ğa geçişini artık bir "ütopya"
olarak görmüyorlar. 'Siyasi'
topluluğa geçişin tarihleri olsa
olsa bir ya da iki yıl atabilir di-
yorlar, ama tarihin akışı artık bu
İtalya'nın başkentinde hafta sonunda yapılan zirvede Avrupa
Ekonomik Topluluğu tarihe kanşırken siyasal yanı ağır basan yeni
bir topluluğa doğru ilk somut adımlar atıldı. 12'lerin diplomatları ve
yüksek düzeyli maliye bakanlığı yetküileri ile ilgili bakanlarca
yürutülecek konferanslar yıl sonunda AT'ye yeni şeklini verecek.
realıte olacak. İmzalanan bu ye-
ni (parasal ve siyasi birlik) an-
laşmalarla şimdiki AT'nin ku-
rumsal temelini oluşturan 1957
Roma Antlaşması genişletilecek.
Parasal birlik
Parasal birliğin ne zaman ve
ne kadarının gerçekleşeceği şim-
diden az çok belli. Tayin edilen
hedeflere göre I994'te Avrupa
Merkez Bankası kurulacak ve
2000 yılında da ortak para biri-
nin yaptığı bir sondaja göre her
iki tngilizden yalnız biri Avru-
pa vatandaşlığına olumlu bakı-
yor. İngiliz halkının diğer yarısı
AT'yi şimdiye dek olduğu gibi
basit bir serbest ticaret alanı ve
siyasi işbirliği olarak göruyor ve
böyle kalmasmı istiyor. Yeni İn-
giliz Başbakanı John Major, ln-
giltere'nin ilke olarak Avrupa1
nın bu yeni oluşumunu destek-
lediğini söylüyor ve hükümetle-
rarası konferanslara onavını ko-
yönde gözüküyor. Margaret
Thatcher'ın iktidardan düşmesi-
nin temel nedenlerinden biri
olan bu gidişin, "20 yıl içinde"
'Avrupa Birleşik Devletleri'ni ge-
tireceği iddia ediliyor. Fakat bu
büyük dönuşümün ardındaki
tek itici güç Thatcher'ın Avru-
pa sahnesinden yok olması de-
ğil. Son bir yıl içinde François
Mittenand. Helmut Kohl, Julio
Andreolti ve hatta şimdi John
Major'ı Avrupa Birliği'ne ciddi
bir şekilde iten güçler komünist
imparatorluğun ve Berlin Duva-
n'nın yıkılışı, Almanyaların bir-
leşmesi ve Körfez krizi olarak
görülüyor. İlk başta Avrupah li-
derler 2000'in eşiğinde yeni bir
Almanya sorununun doğmasını
önlememin tek yolu "Almanya
zehirini büyük bir Avrupa
çorbası" içinde eritmek olarak
görüyorlar. Öte yandan son 4
ayın siyasi gündeminde ilk sıra-
yı işgal eden Körfez sorunu, bu-
raya ekonomik açıdan ABD'den
çok daha fazla bağımh olduğu-
nu anlayan Avrupa'nın bolgede
jandarmalık gorevini yalnız
Amerika'ya bırakamayacağını
anlamasına yardım etmiş olu-
yor. Dünya jandarmalığını yal-
nız ABD'ye bırakmak istemeyen
AT ülkeleri, bu büyük güce an-
cak birleşerek kafa tutabileceği-
ni görüyor.
Roma'da TürkiyCye "mttstak-
bel adaylar" arasında özel bir
atıf yapılmamasına rağmen,
Türkiye ve topluluğu iyi taruyan
gözlemciler 24'Iü bir topluluğun
12'li bir topluluğa kıyasla Türki-
ye'ye daha kolay kapılarıpf aça-
bileceğini söylüyorlar. Fakat bu-
nun için uluslararası düzeyde
demokratik Türkiye gerekiyor.
Milli SavunmaBakanı HüsnüDoğan
'Savaş çıgırtkanlığı içinde değiliz'
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) —
Milli Savunma Bakanı Hüsnü Doğan,
Türkiye'nin Körfez krizinde izlediği po-
litikanın, Atatürk'ün "yurtta sulh, ci-
banda sulh" ilkesine dayandığını söyle-
di. Bakan Doğan, Körfez krizinin banşçı
yoUardan çözülmesini istediklerini belir-
tirken, "Ne hükümet ne de Sayın Özal,
savaş çıgırtkanlığı içinde değiliz" dedi.
Doğan, "Ancak çozüm tarzı ne olursa ol-
sun Irak'ın toprak bütünlüğünün muha-
faza edilmesini Türkiye ve Ortadoğu'nun
istikrarı bakımından elzem görüyoruz"
diye konuştu.
Milli Savunma Bakanlığı'nın 1991 ; •
lı bütçesi dün TBMM Genel Kuruiu'ni?»
görüşülerek kabul edildi. Görüşmelerde
söz alan Bakan Doğan, Körfez krizi, Do-
ğu Avrupa'daki son gelişmeler ve Avru-
pa Konvansiyonel Kuvvet Indirimi An-
laşması (AKKA) üzerine görüşlerini an-
lattı. Doğan, Körfez krizi konusunda ilk
olarak hükümet politikalannın, Ata-
türk'ün "yurtta sulh, cihanda sulh" il-
kesine dayandığını vurguladı ve şöyle ko-
nuştu:
"Tecavüzün tecviz edilmemesi gerek-
tiğine olan samimi inancımız, bizleri BM
ilke ve amaçlan dogrultusunda mevcut
iavrı almaya yoneltmiştir.
BM Guvenlik Konseyi'nin aldıgı kap-
saıalı ekonomik yapbnm kararianna uy-
mayı, uğratacağı ağır mali kayıplara rağ-
men, prensip olarak baştan kabul ve ta-
abhüt eden Türkiye, sorunun banşçı yol-
lardan ve kan dökülmeden halledUme-
sini arzulamakta, tüm muttefikleri gibi
Irak kuvvetlerinin Kuveyt'in işgaline son
vcrerek çekilmesini savunmaktadır.
Kendisine yönelik bir tecavüz halinde
bötttn NATO ulkelerinin destegini sag-
layan Türkiye, savunma tçin gereken ted-
birleri almaktan geri kalmamıştır."
Doğan, Körfez krizinin çözümünde
"aklı selimin" hâkim olmasını ve krizin
banşçı yoUardan çözümlenmesini temen-
ni ettiklerini de bildirdi. Doğan, "Ancak
çozüm tarzı ne olursa oisun, Irak'ın top-
rak bütünlüğünün muhafaza edilmesini,
Türkiye ve Ortadoğu'nun istikrarı bakı-
mından elzem göriiyoruz" dedi.
Doğan, Doğu Avrupa ve SSCB'deki
son gelişmeleri değerlendirirken de özel-
likle SSCB'de merkezi hükümet ve cum-
huriyetler arasındaki mevcut kopukluk-
lann Türkiye'nin son derece dikkatli
adımlar atmasım gerektirdiğini de belirt-
ti. Doğan AKKA'yı ise "Bu süreç sonun-
da Türkiye bir guvenlik ortamı kazan-
mışür. Böylece Varşo>n Paktı'nın ani sal-
dınya geçebUme vetenegi ortadan kal-
karken, güvenliğin anlasmada tespit edi-
len tavanlar düzeyinde tesisi muınkün
hale gelmiştir" şeklinde değerlendirdı.
D I $ B A S I N D A M
'Savaş saati' işliyor
Irak'la savaş için Başkan
Bush'un "15 ocak saati"
hızlı biçimde işliyor. Eski
Savunma Bakanı ve
Genelkurmay Başkanı
dahil pek çok Amerikah
Saddam Hüseyin'e
uygulanan dünya çapındaki
ambargonun işleyebilmesi
için daha fazla zamana
ihtiyaç olduğu kanısında.
Bu görüşte olanlar henüz
koşulları oluşmamış bir
savaş riskini göze alma
yönünde ikna olmuş değil.
Bu durum kamu önünde
açık tartışmayı acil olarak
gerektiren ciddi bir içerik
sorununu ortaya
çıkarmaktadır. Şu aşamada
taktik bir hata pek çok
Amerikalının yanı sıra
başkalarının da gereksiz
ölümüne yol açabilir.
Körfez krizinin bunun
kadar önemli bir başka
yanı daha var. O da
savaşın zamanı konusunda
kimin karar vereceği. Bush
yönetimi savaşa gitme
konusunda her türlü
aceleciliği göstermesine
rağmen, Kongre'yi savaşı
onaylaması konusunda
oylamaya çağırmaya pek
niyetli görünmüyor.
Kongre bu konuyu
tartışmaz ve savaş ilanını
oylamazsa, Başkan savaş
zamanını kendisi
saptayacaktır.
Ateş açma gereğinin
açıklanacağı en iyi yer
Kongre'dir ve savaş ilanını
tartışmanın en iyi yolu da
Kongre'den geçer.
(16 aralık)
LE FIGARO
Hedef, yeni bindenge
Krizin baruta gerek
kalmadan
çözüleceğini ummak
isteriz. Ancak bu
umudun
gerçekleşmesi için
Saddam Hüseyin'in,
sistemti '
blöfçülüğünden
vazgeçmesi gerekiyor.
Oysa niyetinin asla
bu olmadığı şimdi
daha iyi anlaşıhyor.
Öte yandan krizi
kötü bir pazarlıkla
sona erdirmek olanak
dışı. Her ne kadar
ABD'nin bazı Arap
muttefikleri gizliden
gizliye bunu hayal
ediyorsa da yanm
milyonluk bir savaş gücünü topraklanndan bîîüerce
kilometre öteye nakleden Amerikan yürütme organırun
başı açısından, böylesi bir sonuç kabul edilebilir gibi
değildir.
Söz konusu geniş kapsamlı konuşlandınnamn nihai
amacı, Kuveyt'teki hanedanı eski tahtına
kavuşturmaktan ibaret kalamaz. Sorun çok daha başka
bir boyuttadır. Hedef, gezegenimizin en duyarlı
noktalanndan birinde, geleceğe dönük yeni dengenin
oluşmasıdır. Saddam Hüseyin'in anlamak istemediği
şudur ki bu işte önemli olan kendisinin gelecekte Arap
dünyası üzerinde mutlak liderliği ele geçirmesini
engellemektir. Farklı bir deyişle geçmişte büyük bir
ihtiyatsızlıkla kurmasına izin verilen muazzam askeri
gücü ortadan kaldırmaktır. (17 aralık)
A TINA
Yunanistan'da
terörtırmanıyor
STELYO BERBERAKİS
ATİNA — Yunanistan'ın
başkenti Atina'da pazar ge-
cesi yeni bir terör olayı daha
yasandı. Bu kez Avrupa Top-
luluğu (AT) binasının birin-
ci katı havaya uçuruldu. Gu-
venlik makamları, eylemin
ünlü "17 Kasım Devrimci
Örgütü'" tarafından yapıldı-
ğına inanıyor. Pazar gecesi
saat 21.30'da Atina'nın en
merkezi semti Rigillis ile Va-
silis Sofias caddelerinin ke-
siştiği köşede bulunan AT bi-
nasına, karşı apartmanın boş
bir dairesinden iki roket atıl-
dı. 3.5 inch'lik bu roketler,
fırlatıldıklan bazııkalarla
birlikte geçen yıl Larissa ken-
tindeki askeri cephanelikten
çalınmıştı. Bombalı eylemde
ölen ya da yaralanan olma-
dı.
Bombaların AT binasının
yöresinde cumhurbaşkanlığı
konutu, başbakanlık binası,
dışişleri bakanlığı, subaylar
kulübü, Türk ve bir çok ya-
bancı sefaret binası bu-
lunuyor.
Atina'ya baskı
öıc yandan Yunanistan'ın,
AT'nin Türkiye için ayırdığı
4. muli protokolü sürekli ve-
to f ücsinin AT'den kendisi
içir. lep ettiği 2 milyar
ECU'luk krediye engel oluş-
turmaya başladığından söz
ediliyor. Bu konuda Yunan
gazetelerinde çıkan haber ve
yazılarda, Yunanistan'ın söz
konusu vetodan vazgeçmesi
için geri kalan 11 AT ülicesin-
den şiddetli baskılar gördü-
ğü belirtiliyor. Yunanistan
hükümetinin ise bu baskılar-
dan sonra Türkiye*ye karşı
tutumunu "yumuşatmaya"
karar verdiği öne sürülüyor.
Bu çerçevede Atina hüküme-
tinin Türkiye'nin Kıbrıs ko-
nusunda bir "iyi niyet jesti
yapması" karşısında 4. mali
protokole koyduğu vetodan
vazgeçeceğini açıklaması ise
bu baskıların bir ürünü ola-
rak kabul ediliyor. Atina hü-
kümeti, Kuzey Kıbns'ta "ya-
sak bölge" durumundaki
Maras'ın Rum göçmenlere
iade edilmesini bir iyi niyet
gösterisi olarak kabuî edece-
ğini bildirmişti.
Yunanistan, böylece AT'-
den gördüğü baskılardan
sonra. mali protokolün işler-
lik kazanması için "Türk bir-
liklerinin Kıbns'tan çekilme-
si" şartından vazgeçmiş olu-
yor. Ancak bu, Yunan hükü-
metinin Türkiye karşısında
"yeni bir gerileme kaydettigT
şeklinde algılanıyor ve Yunan
Dışişleri Bakanlığı'nın bazı
çevrelerini rahatsız ediyor.