03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMH.URİYET/10 DIŞ HABERLER 18 ARALIK 1990 Honecker'den açıklamalar • BERLt.N (AA) — Eski Demokratik Almanya Devlet Başkanı Erich Honecker, Almanya'nın paranın yönettiği bir "Dördüncü Reich" olma yolunda olduğunu söyledi. Honecker'le Berlin'deki Sovyet askeri hastanesinde yapılan söyleşilere dayanan ve Reinhold Andert ve Wolfgang Herzberg tarafından yazılan "Der Sturz" (Düşüş) adlı kitap, eski liderin yayımlanmasının önlenmesi için mahkemeye yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine dün piyasaya verildi. Honecker söyleşide "Biz 'Dördüncü Reich' yolundayız. Bir Reich ki sermaye, iktidar mekanizmalarının başu.da oturan gerçek yöneticidir" dedi. Honecker, kiiapta yayımlanan söyleşide kendisinin liderleri hâlâ gölgede olan geniş bir komplo ile iktidardan indirildiğini söyledi. Iraıvda deprem • TAHRAN (AA) — Iran'ın, Basra Körfezi kıyısındaki Buşehr yerleşim bölgesinde bu sabah Richter ölçeğiyle 6.5 şiddetinde bir deprem meydana geldiği ve ilk belirlemelere göre 21 kişinin yaralandığı bildirildi. Tahran radyosu, depremin merkez Ussünün Buşehr'in kuzeydoğusundaki Borazcan'da bulunduğunu duyurdu. ABD'den İsrail e uyarı • KUDÜS/PARİS (AA) — ABD Dışişleri Bakanlığı, Israil'i uyararak, Filistinlilerin sınır dtşı edilmesinin kendilerinin BM'deki faaJiyetlerini tehlikeye düşürdüğünü bildirdi. Israil'deki kaynaklardan edinilen bilgilere göre ABD Dışişleri BakanlığYnın bu konudaki bir mesajı tsrail Dışişleri BakanlığYna geldi. Mesajda sınır dışı uygulamalarımn ABD'nin BM Guvenlik Konseyi'nde lsrail aleyhtarı bir karann onaylanmasını engellemek için yaptığı diplomatik çabaJan zorlaştırdığı belirtildi. Bu arada Fransa hükümetinin de Israil'in sınır dışı uygulamasını kınadığı bildirildi. Hükümet sözcüsü gazetecilerin sorularını yanıtlarken, lsrailli üç sivilin bıçaklanarak öldürülmesini de kınadıklarını belirttiı Peru'da militanlar • AFP — Peru'da Aydınlık Yol örgütü'ne bağlı isyancılar, Peru'nun başkenti Lima'nın bir mahallesinde iktidar partisine bağlı bir milletvekilini öldürdüler. Polisin yaptığı açıklamaya göre isyancılar milletvekili Victoria Mendoza'nın başına üç kurşun sıktılar. Bu, Başkan Fujimori'nin temmuzda işbaşına gelişinden sonra Peru'da meydana gelen ilk öldürme olayı. Maocu olduğunu öne süren Aydınlık Yol militanları, 1980 yılından beri hükümet güçlerine karşı silahlı mücadele yürütüyor. Woo'nun gezisi sonaerdi • MOSKOVA (AA) — Güney Kore Devlet Başkanı Roh Tae-Woo, SSCB'ye yaptığı dört gUnlük ziyareti tamamladı. SSCB resmi haber ajansı TASS, resmi bir ziyaret için SSCB'de bulunan Roh Tae- Woo'nun, iki ülke ilişkilerinin geliştirilmesini içeren ortak bir dekiarasyona imza atmak için Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov ile görüştüğünü hatırlattı. Güney Kore ile SSCB, iki devlet başkanının haziran ayında San Francisco'da bir araya gelmelerinden sonra eylül ayında diplomatik iliski kurmuşlardı. ABD ile Irak arasında, Körfez krizine ilişkin taktik savaşı tüm hızıyla sürüyor Körfez'de'son hamle'bilmecesiIrak'ın Kuveyt'ten çekilmesi için BM Guvenlik Konseyi'nin tanıdığı sürenin sona ermesine 30 günden daha az bir zaman kala gözler, tarafların yapacağı 'son hamleye' döndü. Ancak bu hamlenin ne olabileceği ve neler getirebileceği konusunda kimse bir kehanette bulunamıvor. UFUK GÜLDEMİR WASHINGTON — Irak'ın Kuveyt'ten çe- kilmesi için BM Guvenlik Konseyi'nin tanı- dığı sürenin sona ermesine 30 günden daha az bir zaman kala gözler taraflann yapacağı 'son bamkye' döndü. Ancak bu hamlenin ne olabileceği ve neler getirebileceği konusunda kimse bir kehanette bulunamıyor. Çünkü Irak Devlet Başkanı Saddam Hü- seyin bir gün tüm rehineleri serbest bıraka- rak göz kırptığı izlenimi uyandırıyor, ertesi gün Kuveyt'e daha fazla asker yollayacağını açıklıyor ve "Sıra düelloya gelirse, Allah'ın izniyle diişman cesetlerinin iizerinden yüıüyecegiııi" söylüyor. Aynı kanşıklık ABD tarafında da var. ABD Başkanı George Bush, bir gün Irak, Kuveyt'ten çekilirse ABD'nin Irak'a saldırmayacağını söyleyerek Saddam Hüseyin'e krizden sonra "Octidarda kalma" güvencesi veriyor ve pazarlığa kapıyı araüyor, ertesi gün kendisini ziyaret eden lsrail Başba- kanı Şamir'e, "Kamuoyu desteği sıfıra düş- se dahi Irak'ın Kuveyt'i işgalinin sona erdirüecegini" söylüyor. Ancak tabii burada önemli olan, bizim bu çelişkili sinyallerden ne algıladığırnız değil, iki liderin birbirlerinin adımlanru, niyetlerini ve çözüm yollarını nasıl algıladığı. Her şeyden Önce ABD biliyor ki karşısında çetin bir mü- zakereci var. Üstelik 20 yıldan beri ülkesinin ve vatandaşlannın kaderi konusunda risk al- maktan çekinmemiş bir müzakereci. Ancak Hüseyin'in bugüne kadar girdiği en büyük risk, ABD ile "Kim tavuk olacak?" oyunu- na oturmuş olması. ABD'de hızla birbirine doğru yol alan iki aractan hangisi daha önce direksiyonu kırarsa onun 'magltıp' ilan edil- diği, gözükaralık üzerine kurulmuş bir deli- kanlıhk oyunu var. Buna 'ptaying chicken' (Kim tavuk olacak oyunu) deniyor. Saddam Hüseyin, ABD ile şu anda bu yönde bir ça- tışmaya doğru gidiyor ve tüm dünya kimin daha önce direksiyonu kıracağını merakla bekliyor. Saddam Hüseyin'in kolay kolay di- reksiyonu kırmayacağıru geçen günlerde ABD Dışişleri Bakanı James Baker'ın Bağdat'a gi- diş tarihi konusunda gösterdiği tutum orta- ya koydu, Bush'un, ocak ayımn ilk günlerinde Baker'ı Bağdat'a göndermek teklifini Saddam Hüseyin geri çevirdi. Bu durum, Kapalıçar- şı'da bir turist ile satıcı arasında yaşanan pa- zarlık manzarasını andınyor. Turist, satıcıya fiyatı yarıya indirmezse çıkıp gideceğini söy- lüyor. Satıcı da omuz silkince, hamleler baş- hyor: Turist gerçekten gidecek mi? Satıcı git- mesine göz yumacak mi? VVashington ile Bağ- dat arasında yaşanan son diplomatik hamle- ler gündelik yaşamm bu çarpıcı sahnesinden çok daha ıleride değil. "Kim tavuk olacak?" oyununu oynarken Saddam Hüseyin'in bir dezavantajı, bir diktatör olarak, arabanın ön koltuğunda oturan muavinlerinin direksiyo- nu elinden kapıp da kırmak için fırsat gözlü- yor olabileceği tehlikesiyle yaşaması. Irak lideri Saddam Hüseyin'in göz önün- de bulunduracağı bir olgu da ABD Kongre- si'nde ortaya çıkan savaş aleyhtan havayı ne ölçüde ciddiye alması gerektiği ve Bush'un bu havadan ne ölçüde etkileneceği. Irak lideri Hüseyin, geçen günlerde birkaç kez ABD'nin, Ortadoğu'dan dönecek tabut sayısının çok ol- masına tahammül edemeyeceğini vurguladı. Diğer yandan da seçim kampanyası sırasın- da "Dudaklannu okuyun, yeni vergi yok" di- ye söz vermiş olan Başkan Bush'un, aradan iki yıl geçmeden vergileri arttırdığı izlendi. Saddam Hüseyin, Bush'u nasıl okuyor? Ka- muoyu yoklamalanndan etkilenerek doğru bildiğınden dönebilen bir lider mi? Yoksa sırf ağzından çıktı diye yanlış bir şeyi savunma- ya devam etmeyip doğru yola dönen bir bil- ge mi? Saddam Hüseyin'in Bush konusundaki se- çenekleri bunlarla kısıtlı değil, bir başka ola- sılık da Bush'un, Amerika'ya dönecek tabut- lan değil, ama tarihteki yerini düşünüyor ola- bileceği. Bir yanda Irak ile anlaşıp tabut kâ- busundan kurtulabilecek, ama buna karşılık içeride ve dışarıda alacağı yaralar nedeniyle siyasi meftalar arasına katılacak bir George Bush ya da Irak ile kanlı ve pahalı, ama son tahlilde kdzanılabilir bir savaşa girip ikinci dö- nem başkan seçilmesini tehlikeye atan, ama tarihteki özel sayfasını garantileyen George Bush. ABD Başkanı Bush'un Irak liderini değer- lendirirken muhtemelen sorduğu soru şu: Hü- seyin'in, BM Guvenlik Konseyi'nin tamdığı sürenin sona ereceği gece kendisine biçeceği görev ne olacak? Şehitlik mi, yoksa kurtuluş mu? Irak liderini yakından incelemiş Ameri- kan makamlanna atfen ortalıkta dolasan ana- lizlere göre Saddam Hüseyin, 'intiharcı degü' ve 14 Ocak 1991 günü saat 11.59'dan önce kartlarını göstermeyecek. Hindistan'ın L'ttar Pradeş e>aletindeki Ayod- y y y a kentinde Hinduların bir cami yıkarak ye- rine Hindu tapınağı yapmak istemeleri üzerine Hindularla Mıislümanlar arasın- da çıkan çatışmalar sürerken kanlı olaylar ülkede yeni hükümet bunalımlarına zemin hazırlıyor. Hindu militanlar caminin bulunduğu alanın Hindu savaş tan- nsı Ram'ın dogum yeri olduğunu, 16. yüzyıl Mogol Imparatoru Babür Han'ın cantiyi, Hindu tapınağını yıkarak insa ettirdiğini öne süriiyoriar. Haftalardır sü- ren olaylarda yaklaşık 300 kişinin öMüğii tahmin ediliyor. Kongre Partisi lideri Rajiv Gandi. Hindu militanlan, Miislüman örgüüeri ile görüşmeler yaparak so- runa barışçı bir çozüm aramaya zorluyor. Gandi'nin birinci önerisi Ayodya'da- ki caminin kaderinin Yüce Divan'ca belirlenmesi. tkiocisi ise benzer taleplerin öteki ibadet merkezlerini bedef almamaa. (Fotoğraf: Reuter) ROMA Zirve Avrupa'ya yeni yön verdiNİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA — Hafta sonu yapı- lan Roma zirvesi Avrupa'ya ye- ni bir yön verdi. Bu zirvede Av- rupa Ekonomik Topluluğu tari- he kanştı ve siyasi yönü ağır ba- san yeni bir topluluğa doğru ilk somut adımlar atıldı. Bu adım- lar cumartesi gecesi zirvenin so- na ermesiyle topluluğa yeni şek- lini verecek olan anlaşmaları ha- zırlayacak hükümetlerarası kon- feranslann başlamasıyla atılmış oldu. Siyasi gözlemoilere göre bu aşama AT için tarihi bir do- nüm noktası oluştuıdu. Roma zirvesinden hareketle başlayan iki hükümetlerarası konferans bir yıl sureyle birbi- rine paralel olarak çalışacak. Bunlardan biri parasal birliğin işleyişini düzenleyecek, diğeri si- yasi birliği hedefleyen ortak dış ve guvenlik politikalannın ilke- lerini, kapsamını, koordinasyon şekli ile araçlarını tayin edecek ve Avrupa vatandaşhğını öngo- recek. 12'lerin diplomatları ve yuksek düzeyli maliye bakanlı- ğı yetkilileri ile ilgili bakaniar ta- rafından yürutülecek olan bu konferanslar bir yıl sonunda AT'ye yeni şeküni verecek para- sal ve siyasi birlik anlaşmalan- nın metnini hazırlayacak. 1992 sonuna dek bu anlaşmalar 12'lerin ulusal parlamentolann- dan ve Avrupa Parlamentosu'n- dan geçerek onaylanacak ve Av- rupa Birliği ortak para ve dış po- litikasıyla bir yıllık müzakereler sonunda "onaylandığı kada- nyla" uygulamaya geçecek. Bu arada zaten "lek pazar" da mi kullamlacak. Siyasal birliğin ne zaman ve ne kadar gerçekle- şeceği ise henüz belli değil. Bu- nu hedefleyen hükümetlerarası konferanstaki görüşmeler mut- laka çekişmeli geçecek. En bü- yük sorunlardan birini örneğin ulusal egemenlik parsellerini AT'ye devretmek istemeyen In- giltere oluşturuyor. Roma zirvesi sırasında "Guardian" gazetesi- yuyor, ama diğer AT liderlerin- den İngiliz halkını ikna edebil- mek için zaman istiyor. Fakat bu sorunlara rağmen, siyasi gözlemciler ATnin ekono- mik topluluktan siyasi toplulu- ğa geçişini artık bir "ütopya" olarak görmüyorlar. 'Siyasi' topluluğa geçişin tarihleri olsa olsa bir ya da iki yıl atabilir di- yorlar, ama tarihin akışı artık bu İtalya'nın başkentinde hafta sonunda yapılan zirvede Avrupa Ekonomik Topluluğu tarihe kanşırken siyasal yanı ağır basan yeni bir topluluğa doğru ilk somut adımlar atıldı. 12'lerin diplomatları ve yüksek düzeyli maliye bakanlığı yetküileri ile ilgili bakanlarca yürutülecek konferanslar yıl sonunda AT'ye yeni şeklini verecek. realıte olacak. İmzalanan bu ye- ni (parasal ve siyasi birlik) an- laşmalarla şimdiki AT'nin ku- rumsal temelini oluşturan 1957 Roma Antlaşması genişletilecek. Parasal birlik Parasal birliğin ne zaman ve ne kadarının gerçekleşeceği şim- diden az çok belli. Tayin edilen hedeflere göre I994'te Avrupa Merkez Bankası kurulacak ve 2000 yılında da ortak para biri- nin yaptığı bir sondaja göre her iki tngilizden yalnız biri Avru- pa vatandaşlığına olumlu bakı- yor. İngiliz halkının diğer yarısı AT'yi şimdiye dek olduğu gibi basit bir serbest ticaret alanı ve siyasi işbirliği olarak göruyor ve böyle kalmasmı istiyor. Yeni İn- giliz Başbakanı John Major, ln- giltere'nin ilke olarak Avrupa1 nın bu yeni oluşumunu destek- lediğini söylüyor ve hükümetle- rarası konferanslara onavını ko- yönde gözüküyor. Margaret Thatcher'ın iktidardan düşmesi- nin temel nedenlerinden biri olan bu gidişin, "20 yıl içinde" 'Avrupa Birleşik Devletleri'ni ge- tireceği iddia ediliyor. Fakat bu büyük dönuşümün ardındaki tek itici güç Thatcher'ın Avru- pa sahnesinden yok olması de- ğil. Son bir yıl içinde François Mittenand. Helmut Kohl, Julio Andreolti ve hatta şimdi John Major'ı Avrupa Birliği'ne ciddi bir şekilde iten güçler komünist imparatorluğun ve Berlin Duva- n'nın yıkılışı, Almanyaların bir- leşmesi ve Körfez krizi olarak görülüyor. İlk başta Avrupah li- derler 2000'in eşiğinde yeni bir Almanya sorununun doğmasını önlememin tek yolu "Almanya zehirini büyük bir Avrupa çorbası" içinde eritmek olarak görüyorlar. Öte yandan son 4 ayın siyasi gündeminde ilk sıra- yı işgal eden Körfez sorunu, bu- raya ekonomik açıdan ABD'den çok daha fazla bağımh olduğu- nu anlayan Avrupa'nın bolgede jandarmalık gorevini yalnız Amerika'ya bırakamayacağını anlamasına yardım etmiş olu- yor. Dünya jandarmalığını yal- nız ABD'ye bırakmak istemeyen AT ülkeleri, bu büyük güce an- cak birleşerek kafa tutabileceği- ni görüyor. Roma'da TürkiyCye "mttstak- bel adaylar" arasında özel bir atıf yapılmamasına rağmen, Türkiye ve topluluğu iyi taruyan gözlemciler 24'Iü bir topluluğun 12'li bir topluluğa kıyasla Türki- ye'ye daha kolay kapılarıpf aça- bileceğini söylüyorlar. Fakat bu- nun için uluslararası düzeyde demokratik Türkiye gerekiyor. Milli SavunmaBakanı HüsnüDoğan 'Savaş çıgırtkanlığı içinde değiliz' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Milli Savunma Bakanı Hüsnü Doğan, Türkiye'nin Körfez krizinde izlediği po- litikanın, Atatürk'ün "yurtta sulh, ci- banda sulh" ilkesine dayandığını söyle- di. Bakan Doğan, Körfez krizinin banşçı yoUardan çözülmesini istediklerini belir- tirken, "Ne hükümet ne de Sayın Özal, savaş çıgırtkanlığı içinde değiliz" dedi. Doğan, "Ancak çozüm tarzı ne olursa ol- sun Irak'ın toprak bütünlüğünün muha- faza edilmesini Türkiye ve Ortadoğu'nun istikrarı bakımından elzem görüyoruz" diye konuştu. Milli Savunma Bakanlığı'nın 1991 ; • lı bütçesi dün TBMM Genel Kuruiu'ni?» görüşülerek kabul edildi. Görüşmelerde söz alan Bakan Doğan, Körfez krizi, Do- ğu Avrupa'daki son gelişmeler ve Avru- pa Konvansiyonel Kuvvet Indirimi An- laşması (AKKA) üzerine görüşlerini an- lattı. Doğan, Körfez krizi konusunda ilk olarak hükümet politikalannın, Ata- türk'ün "yurtta sulh, cihanda sulh" il- kesine dayandığını vurguladı ve şöyle ko- nuştu: "Tecavüzün tecviz edilmemesi gerek- tiğine olan samimi inancımız, bizleri BM ilke ve amaçlan dogrultusunda mevcut iavrı almaya yoneltmiştir. BM Guvenlik Konseyi'nin aldıgı kap- saıalı ekonomik yapbnm kararianna uy- mayı, uğratacağı ağır mali kayıplara rağ- men, prensip olarak baştan kabul ve ta- abhüt eden Türkiye, sorunun banşçı yol- lardan ve kan dökülmeden halledUme- sini arzulamakta, tüm muttefikleri gibi Irak kuvvetlerinin Kuveyt'in işgaline son vcrerek çekilmesini savunmaktadır. Kendisine yönelik bir tecavüz halinde bötttn NATO ulkelerinin destegini sag- layan Türkiye, savunma tçin gereken ted- birleri almaktan geri kalmamıştır." Doğan, Körfez krizinin çözümünde "aklı selimin" hâkim olmasını ve krizin banşçı yoUardan çözümlenmesini temen- ni ettiklerini de bildirdi. Doğan, "Ancak çozüm tarzı ne olursa oisun, Irak'ın top- rak bütünlüğünün muhafaza edilmesini, Türkiye ve Ortadoğu'nun istikrarı bakı- mından elzem göriiyoruz" dedi. Doğan, Doğu Avrupa ve SSCB'deki son gelişmeleri değerlendirirken de özel- likle SSCB'de merkezi hükümet ve cum- huriyetler arasındaki mevcut kopukluk- lann Türkiye'nin son derece dikkatli adımlar atmasım gerektirdiğini de belirt- ti. Doğan AKKA'yı ise "Bu süreç sonun- da Türkiye bir guvenlik ortamı kazan- mışür. Böylece Varşo>n Paktı'nın ani sal- dınya geçebUme vetenegi ortadan kal- karken, güvenliğin anlasmada tespit edi- len tavanlar düzeyinde tesisi muınkün hale gelmiştir" şeklinde değerlendirdı. D I $ B A S I N D A M 'Savaş saati' işliyor Irak'la savaş için Başkan Bush'un "15 ocak saati" hızlı biçimde işliyor. Eski Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı dahil pek çok Amerikah Saddam Hüseyin'e uygulanan dünya çapındaki ambargonun işleyebilmesi için daha fazla zamana ihtiyaç olduğu kanısında. Bu görüşte olanlar henüz koşulları oluşmamış bir savaş riskini göze alma yönünde ikna olmuş değil. Bu durum kamu önünde açık tartışmayı acil olarak gerektiren ciddi bir içerik sorununu ortaya çıkarmaktadır. Şu aşamada taktik bir hata pek çok Amerikalının yanı sıra başkalarının da gereksiz ölümüne yol açabilir. Körfez krizinin bunun kadar önemli bir başka yanı daha var. O da savaşın zamanı konusunda kimin karar vereceği. Bush yönetimi savaşa gitme konusunda her türlü aceleciliği göstermesine rağmen, Kongre'yi savaşı onaylaması konusunda oylamaya çağırmaya pek niyetli görünmüyor. Kongre bu konuyu tartışmaz ve savaş ilanını oylamazsa, Başkan savaş zamanını kendisi saptayacaktır. Ateş açma gereğinin açıklanacağı en iyi yer Kongre'dir ve savaş ilanını tartışmanın en iyi yolu da Kongre'den geçer. (16 aralık) LE FIGARO Hedef, yeni bindenge Krizin baruta gerek kalmadan çözüleceğini ummak isteriz. Ancak bu umudun gerçekleşmesi için Saddam Hüseyin'in, sistemti ' blöfçülüğünden vazgeçmesi gerekiyor. Oysa niyetinin asla bu olmadığı şimdi daha iyi anlaşıhyor. Öte yandan krizi kötü bir pazarlıkla sona erdirmek olanak dışı. Her ne kadar ABD'nin bazı Arap muttefikleri gizliden gizliye bunu hayal ediyorsa da yanm milyonluk bir savaş gücünü topraklanndan bîîüerce kilometre öteye nakleden Amerikan yürütme organırun başı açısından, böylesi bir sonuç kabul edilebilir gibi değildir. Söz konusu geniş kapsamlı konuşlandınnamn nihai amacı, Kuveyt'teki hanedanı eski tahtına kavuşturmaktan ibaret kalamaz. Sorun çok daha başka bir boyuttadır. Hedef, gezegenimizin en duyarlı noktalanndan birinde, geleceğe dönük yeni dengenin oluşmasıdır. Saddam Hüseyin'in anlamak istemediği şudur ki bu işte önemli olan kendisinin gelecekte Arap dünyası üzerinde mutlak liderliği ele geçirmesini engellemektir. Farklı bir deyişle geçmişte büyük bir ihtiyatsızlıkla kurmasına izin verilen muazzam askeri gücü ortadan kaldırmaktır. (17 aralık) A TINA Yunanistan'da terörtırmanıyor STELYO BERBERAKİS ATİNA — Yunanistan'ın başkenti Atina'da pazar ge- cesi yeni bir terör olayı daha yasandı. Bu kez Avrupa Top- luluğu (AT) binasının birin- ci katı havaya uçuruldu. Gu- venlik makamları, eylemin ünlü "17 Kasım Devrimci Örgütü'" tarafından yapıldı- ğına inanıyor. Pazar gecesi saat 21.30'da Atina'nın en merkezi semti Rigillis ile Va- silis Sofias caddelerinin ke- siştiği köşede bulunan AT bi- nasına, karşı apartmanın boş bir dairesinden iki roket atıl- dı. 3.5 inch'lik bu roketler, fırlatıldıklan bazııkalarla birlikte geçen yıl Larissa ken- tindeki askeri cephanelikten çalınmıştı. Bombalı eylemde ölen ya da yaralanan olma- dı. Bombaların AT binasının yöresinde cumhurbaşkanlığı konutu, başbakanlık binası, dışişleri bakanlığı, subaylar kulübü, Türk ve bir çok ya- bancı sefaret binası bu- lunuyor. Atina'ya baskı öıc yandan Yunanistan'ın, AT'nin Türkiye için ayırdığı 4. muli protokolü sürekli ve- to f ücsinin AT'den kendisi içir. lep ettiği 2 milyar ECU'luk krediye engel oluş- turmaya başladığından söz ediliyor. Bu konuda Yunan gazetelerinde çıkan haber ve yazılarda, Yunanistan'ın söz konusu vetodan vazgeçmesi için geri kalan 11 AT ülicesin- den şiddetli baskılar gördü- ğü belirtiliyor. Yunanistan hükümetinin ise bu baskılar- dan sonra Türkiye*ye karşı tutumunu "yumuşatmaya" karar verdiği öne sürülüyor. Bu çerçevede Atina hüküme- tinin Türkiye'nin Kıbrıs ko- nusunda bir "iyi niyet jesti yapması" karşısında 4. mali protokole koyduğu vetodan vazgeçeceğini açıklaması ise bu baskıların bir ürünü ola- rak kabul ediliyor. Atina hü- kümeti, Kuzey Kıbns'ta "ya- sak bölge" durumundaki Maras'ın Rum göçmenlere iade edilmesini bir iyi niyet gösterisi olarak kabuî edece- ğini bildirmişti. Yunanistan, böylece AT'- den gördüğü baskılardan sonra. mali protokolün işler- lik kazanması için "Türk bir- liklerinin Kıbns'tan çekilme- si" şartından vazgeçmiş olu- yor. Ancak bu, Yunan hükü- metinin Türkiye karşısında "yeni bir gerileme kaydettigT şeklinde algılanıyor ve Yunan Dışişleri Bakanlığı'nın bazı çevrelerini rahatsız ediyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle