Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURtYET/12 PAZAR KONUĞU 25 KASIM 1990
SÖZ YAZARl BESTECİVE YORUMCUSEZENAKSU:
Yeryüzüne sesimi fırlatıyorumSezen Aksu, yalnız hafif müzik alanındaki, tartışılmaz
başanlarıyla değil, özgün ve çok yönlü kişiliğiyle de dikkati
çeken, 'star' davranışma girmemiş bir sanatçımız.
Arkadaşımız Işıl Özgentürk, hep 'ölüme ve aşka tutkun' olan
bu seçkin sanatçımız ile ölüm, aşk, yaşam, içgüdüler, öfkeler
ve sevinçler konusunda kadın kadma ve nefes nefese bir
söyleşi yaptı.
SCM£Şİ tŞM. ÖZBBfTÜRK
I Sezen sana hemen tüm sahne sanatçıla-
nna sorulan klasik bir soru sorarak bu sohbete
başlamak'istiyorum. Seni Antalya'da Aspendos
konserinde izledim. Kalabalık korkunçtu, hiç
durmadan bağınyorlardı, her şey Roma dönemin-
deki bir gladyatör dövüşü öncesini anımsatıyor-
du. Ben gerçekten çok ürktüm, sen o müthiş ka-
labalığın önüne çıkmaya bir adım kala neler his-
setiyorsun?
Aspendos konserimde mi yoksa genel olarak
ICenel olarak, her konser öncesi sahne-
ye bir adım var ve sen neler hissediyorsun?
Tannm! Bir konser öncesi... Ben hiçbir zaman,
kendimden emin ve rahat olamadım. Oysa belli
bir deneyimden sonra, aşağı yukan olacaklan bi-
lirsin.sürprizlerpek yoktur, rahat, güvenli olabi-
lirsin, hayır bende bu yok.
Sanki her defasında istediğim buluşmayı ger-
çekleştiremeyeceğim duygusuna kapıhyorum. Üs-
telik pekâlâ belli bir düzeyin üstünde şarkı söy-
lernesini biliyorum, o insanlar o konser salonu-
nu benim şarkılarım için dolduruyor, onlar beni
talep ettikleri için ben oradayım. Hayır bunlann
hepsi faydasız, titriyorum, korkuyorum ve her se-
ferinde bütün yüzüm bedenim kırmızı noktalar-
la doluyor, sahne alerjisi.
UK^^^MYves Montand sahneye çıkmadan dört
saat Once tüm dünyayla ilişkisini kesermiş, ken-
di yalmztığıyla baş başa kalmak için...
Ne yazık ki bu bazı kimselerin hiç anlayama-
dığı bir duygu... Kulisteyim gelip bana soru so-
ruyorlar, sohbet ediyorlar, bazen insanları boğ-
mak istiyorum... O anda hiç kimse, hiçbir şey be-
ni ilgilendirmiyor evet sadece ve sadece kendim-
le olmak istiyorum...
••^•ifiu yalnızlığın eziyetli biryam yok mu?
Bu işle uğraşanlarda biraz delilik hayır ağır bir
delilik olduğu inancındayım. Çünkü o yalnızlık,
o korku var ya, inanılmaz bir yorgunluk. Ama
insan önemsenmek, beğenilmek, sevilmek için bu
işkenceye razı oluyor hatta bunun tadını çı-
karıyor...
MHHH£ı>az mazoşist bir duygu değil mi?
Hiç kuşkum yok... Ama ben eğer şarkı söyle-
meseydim mutlaka ağır bir kaçık olurdum. Ba-
zen sakin, sıradan bir yaşamı özlüyorum ama ya-
pamam bunu biliyorum. Her konser her şarkı bir
sevişme, seyirciyi duymak, onu bedeninde, duy-
gularında hissetmek muhteşem bir doygunluk...
••^^•iSen/n deyişinle bu buluşma, sevişme için
büyuk bir bedel ödeniyor. Bu sadece kulistekiyal-
nızlık, korku değil herhalde başka bedeüer de olsa
gerek, senin sesinde alttan alta hep bir örselen-
mişlik duygusu var.
Bu temel olarak benim seçimim olduğu için be-
del denemez. Herkesin kendini bir ifade tarzı var.
Ben de yeryüzüne sesimi fırlatıyorum. Ve haya-
tın her duygusu bu sese yansıyor. Ben yapı ola-
rak duygusal ve duyarlılığı yüksek bir insanım,
belki bu nedenden pek çok insanın kolayca ge-
çiştirdiği olaylar bende daha derin bir iz bırakı-
yor, biraz maraz bir şey...
• • ^ • / l wa bu maraziık, şaka biryanayüksek
duyarhlık mesleğin için sana olağanüstü yardımcı
oluyor sanıyorum, bir de acaba özel olarak far-
kında olmadan bu duyarlılığı üretiyor musun?
Olabüir... Gerçekten bir süre sonra bunlar iç içe
geçebilir... Ben özel hayatımdan yani beni hırpa-
layan, örseleyen olgulardan söz etmeyi sevmiyo-
rum, onların ustünü örtüyorum ve tabii şarkıla-
rıma, sesime yansıyor. Çok ciddi hırpalanmalar
yaşadım, özellikle bizim toplumda kadın oldu-
nuz mu örselenmelerden, hırpalanmalardan ka-
çamazsınız, üstelik insan yaşarken değil de bir za-
man geçtikten sonra onların ne ağır dozda, hır-
palayıcı olduğunu net bir biçimde görebilir. Me-
sela şimdi düşündüğümde 17-18 yaşında yaşadı-
ğım olaylar beni daha çok hırpalıyor, belki sesi-
me geçen ve genel acı diye tanımlanan duygu bu-
ralardan kaynaklanıyor.
••^^•Se^en senin 'delileri' sevdiğini biliyo-
rum, tabii deliler burada Hrnak içinde, yani norm
dışı olanlardan, hayatımızı renklendirenlerden söz
ediyoruz. • •
Çok hakhsın, ben ortalamalardan hiç hoşlan-
mam... Zaten hayatın kendisi bana yeterince hü-
zünlü ve acı geliyor... Onu şenlikli kılanları, şu
ya da bu şekilde renklendirenleri, ki büyük bir
cesaret işidir, çok seviyorum, çevremde, özel iliş-
kilerimde hep benim delilerim var...
• • • ^ • ^ u delilerinden söz etsene biraz, özellikle
biletçi amcandan...
Felaket haşan, tuhaf bir çocukluğum ve genç
kızlığım oldu benim... Ozamanlar îzmir'deyim,
on yedi on sekiz yaşlarında... Troleybüsler işli-
yor, bir tanesi var Köprüyle-Kahramanlar arasın-
da... Bu troleybüsün biletçisi işte benim biletçi
amcam, şoför amcayı da kafa kola alıyoruz... Haydi
benim bütün avanem ellerimizde müzik aletleri-
miz, darbukaJar, zurnalar, benim meşhur köçek
zillerim, vur patlasın çal oynasın, hiçbir durakta
durmadan dön baba dönüyoruz, duraktaki insan-
lar gözleri dört açılrruş bİ2e bakıyor, ne biletçi am-
canm umurunda ne bizim...
Tabii sonra şikâyetler filan haydi biletçi amca
cezalandırıJdı... Bu yıl Îzmir'deyim kulisteyanı-
ma yaklaştılar, Sezen seninle birisi görüşmek is-
tiyor, biletçi amcayım ben diye tutturdu, dedi-
ler... Biletçi amcayı kim unutur hemen içeri gel-
di. Onun ceza almasına neden olduğum için çok
üzüldüğümü söyledim, 'Boşver sadece primleri
kestiler ama hiç kimse bizim kadar eğlenemezdi'
dedi...
Doğru gerçekten müthiş bir eğlenceydi...
Bende deliler, amcalar bol... Bir de komiser
PAZAR
amcam var... Gene Îzmir'deyim, sekiz-dokuz yaş-
lanndayım, okuduğum kitapların seyrettiğim
fîlmlerin etkisi altmdayım, herhalde o sıralarda
Ayşecik fdan seyretmijim, elime kocaman, bo-
yumdan büyuk bir bavul alıp yollara düştüm. Ha-
fızasını kaybetmiş çocuğu oynuyorum, yüriiyo-
rum kimsenin umurunda değilim, oyun oynaya-
mıyorum, hiçbir zevki yok, ne yaptım bir apart-
manın kapısına oturdum başladım ağlamaya...
MKKKMŞimdi de kibritçi kız mt?
Olamaz, öyle, neyse bir kadın geldi, sorar an-
nen kim, hatırlamıyorum, baban kim hatırlamı-
yorum, kadın kolumdan tuttuğu gibi beni mezar-
başında bir karakola götürüyor...
Komisere de aynı oyunu oynuyorum, ama Ko-
miser Amca'nın elinden kimbilir benim gibi kaç
deli geçmiş hiç oralı olmayıp beni bir köşede bek-
letiyor... Of sıkılıyorum, ikinci saatin sonunda
dayanamayıp bülbül gibi şakıyorum...
Annem geliyor, ben bir kıymetliyim anlata-
mam, bu çok hoşuma gidiyor on beş gün sonra
hop yeniden evden kaçıyorum bu sefer doğru ko-
miser amcaya, komiser amca bana şöyle bir ba-
kıyor, "İşte şimde ayvayı yedin" diyor. Anne-
me telefon ediyor ve ben iyi bir dayak yiyorum...
Tabii bunlann hepsi ilgiyi çekmek, dikkati çek-
mek için, bir tuhaflık var tabii, düşünsene 17 ya-
şımda saçlannı çınar ağacı gibi yeşile boyuyorum,
punk filan modası yok o zamanlar...
Evet, evet gençliğimi en büyük delilerinden söz
etmedim sana, lisedeki edebiyat hocam, o da son-
radan şarkıcı oldu... Birlikte güzellik salonu iş-
lettik ve battık... Ama onun yaşamımdaki etkisi
çok önemlidir, son kuruşuna kadar parasını ba-
na verir, ben de bunları İstanbul'da plakçı dola-
şarak harcardım...
\Âdettendir sanatçılarla konuşulurken
konusma bir süre sonra aşk ve tutku konusuna
Sezen Aksu Denizli Sarayköy'de doğdu.
tzmir'de btiyüdü. Öğretmen bir anne-babamn
çocuğu. Bir erkek kardeşi ve 9 yaşında
Mithat Can adında bir oğlu var. tzmir Ziraat
Fakültesi'nde okurken profesyonel muzik
hayatı başladı. Okuldan ayrıldı ve daha sonra
tstanbul'a yerleşti. îlk tanınması 'Yaşanmamış
Yıllar ve Kusura Bakma" adlı şarkılannın yer
aldığı bir 45 'likle oldu. Daha sonra tamnmtş
pekçok şarkıya söz yazarı ve besteci olarak
imza attı. Yıllar içinde en büinen
şarkılarından bazıları: "Kaybolan Yıllar,
Hata, Sen Ağlama, 1945, Git, Değer mi?
Sarışın, Şinanay, Belalım v.s."
ni beni dinlemeye gelen seyirciye söylemeyi yeğ-
liyorum. Bu bir seçim meselesi, iki yorgunluktan
birini seciyonım. Gazinodaki yorgunluk beni ze-
deliyor. Çünkü çok farkh beklentilerle gelmiş bir
seyirci var ve her türden müzik yapılıyor... So-
nuçta ben bu durumda seyirciye ulaşamıyorum,
onun duygulanna dokunamryorum, bu her iki ta-
raf için de mutlu etmeyen bir buluşma oluyor,
bu nedenden öteki yorgunluğu konserleri, plak-
lan tercih ediyorum.
W^^KtUSenin dinleyicin sokaktaki insan, genç
üniversiteli, çokyaşlı bir kadın, çocuklar. Bu ge-
nis dinleyici yelpazesi nasıl açıklıyorsun?
Bu benim için hep bir soru, sonunda şöyle bir
sonuca vardım. Ben insanlann düşüncelerinden
çok duygulanna sesleniyorum. Duygusal alanda
sağlanan buluşma çok dolaysız bir buluşma... Bu
nedenle çeşitli kimlikteki, çeşitli görüşteki ve ce-
şitli uçtaki insanlar hiçbir hesapsız kitapsız ortak
bir duyguda buluşup bu duyguyu paylaşıyorlar...
Ben de tam bilmiyorum ama sanıyorum sesimde
çınlçıplak bir sevgi titreşimi var ve insanlara o
değiyor, bunu sesimi çıplak kuilandığımda yani
seyirciyle arama hiçbir enstrüman girmediğinde
daha net hissediyorum...
I Neden bunun üstüne gitmiyorsun?
Bu benim ertelediğim bir şey, kendimi bu ko-
nuda tam güvenli hissetmediğim için belki, ama
artık kararlıyım sesimi ön plana geçiren yüzyüze
şarkılar söyleyeceğim.
• • • M Sezen, özellikle ses sanatçılarınm diğer
insanlara oranla norm dışı bir yaşamlan vardır,
örneğin sen bir gece kuşusun ve sanıyorum şarkı
sözleri, besteler gece çıkıyor, bu giren çıkanın pek
bol olduğu evde böyle bir geceyi anlatsana...
Bir ayinden söz etmemi istiyorsun... Ne kadar
çok, bak hemen şimdi aklıma geldi, bir gece rah-
metli Egemen Bostancı öleli bir hafta olmuş, çok
sevdiğim, acısmı hâlâ yüreğimde duyduğum bir
insan, evde oturuyoruz, ben Onno ve Aysel, Ay-
sel'i biliyorsun, söz yazan, bir büyük çılgın, usul
usul Egemen'den söz etmeye başladık ve her şey
gelişti, sözler yazıldı, Onno göz>
r
aşlan içinde beste
yaptı, ben ağlayarak okudum... tnamlmaz bir ge-
ceydi, Egemen sanki bizimıeydi ve sabah gün ışır-
ken bir şarkı çıktı ortaya, gözyaşlanndan, acımız-
dan geriye kalan Mazi adlı şarkı...
laşmak istiyorum, duyurmak istiyorum... Bağır-
mak istiyorum.
Sezen Aksu, "Bu işle uğraşanlarda biraz delilik, ağır bir delilik olduğu inancındayım. Çiinku o yalnızlık, o korku var ya, inanılmaz bir yorgunluk"
diyor. (Fotoğraf: Muharrem A>dın)
gelir ve genellikle onlardan bir reçete vermeleri
beklenir. Ben de bu âdeti bozmuyorum, sen mes-
leğinde tutkulu bir insansın ya özel yaşamında?
Rezalet! Ben sevdiğim her şeye tutkuyla bağ-
larunm, dostlanma, sevdiğim kişiye, çocuğuma...
Bazen her şeyi bir bakışta ön yargısız gelişir, ar-
dını önünü düşünmeden, böylesine bağhndığım
bir kişiye hayatının sonuna kadar hata yapma
kredisi veriyorum ben...
Bunun acısmı çekmiyor muyum... Ama ne ya-
payım kendimi değiştiremiyorum, belki de ken-
dimi böyle seviyorum... Diyorum vazgeç bu hu-
yundan, kendini biraz daha az hırpala, bunun için
doktora filan gittim, onların o meşhur ekranları
var ya pozitif ekran negatif ekran... Bana olay-
lara mümkün olduğunca pozitif ekrandan bak di-
yorlar...
B•en, insanlann
düşüncelerinden çok
duygulanna sesleniyorum.
Duygusal alanda sağlanan
buluşma, çok dolaysız bir
buluşma... Bu nedenle çeşitli
kimlikteki, çeşitli görüşteki ve
çeşitli uçlardaki insanlar,
hiçbir hesap kitap olmadan
ortak bir duyguda buluşup
bunu paylaşıyorlar.
\Bakabiliyor musun?
Nerede... öyle söyiüyorlar ama nasıl bakıla-
cağını hiç kimse bilmiyor sonunda ben de bu
umutsuz çabadan vazgeçtim.
^•••V/e/- olayı böylesine büyük, yoğun yaşa-
mak senin yaratıcı/ığım besliyor bence... Pozitif
bir şey...
Evet, belki de işin püf noktası'bu. Hiç unut-
muyorum bir gün bir yerde caz dinliyoruz, bu iş-
lerden çok iyi anlayan bir dostum şarkıcı kadına
'yavrucuğum' dedi, 'sen caz söyleyecek kadar acı
çekmemişsin', bunu hemen bir yere not ettim. Ar-
tık acımn yaratıcı enerjiyi hızlandırdığmı bi-
liyorum...
O acıyı yok etmek, güzel bir şeye dönüştürmek
için insan artı bir enerji üretiyor, tıpkı ilk insan-
lar gibi, onlar en çok korktuklan, belki de ya-
kınlannı ellerinden alıp giden onlara acılar çek-
tiren vizonlan en güzel, en estetik biçimde ma-
ğaralarına çizmişler... Bir çeşit başkaldırı bu...
Bu başkaldırıyı seviyorum...
^ ^ • • M Tabii sonuçta bir beste, bir şiir ortaya
çıkıyor.
Ya da bir ses... İnsanın bağınp çığlık atması
çok gerçekbir şey... tnsan zamanla profesyonel-
leşir, ince ince hesaplanmış teknikler geliştirir.
Ancak ben bu profesyonellik içinde, hani insan
elini sobaya yapıştırır ay diye bir çığlık atar ya,
işte bu çığlık kadar gerçek ve içten olmaya çaba-
lıyorum. Böyle olunca müthiş bir temas yakalı-
yorsunuz... Ancak o profesyonel içinde hâlâ saf-
lığı koruyabilmek için artı bir enerji gerekiyor...
îşte ben bu saflığı korumak için çok özen göste-
riyorum, bütün bu yoğun yaşam bunun için
belki...
^KKKKHçgüdüsel bir şey mi bu...
Hayır, belki önceleri içgüdüsel bir şeydi, daha
sonra akılla üretilen, korunan bir mesele oldu be-
nim için... Kendi saflığımı korumayı başhca amaç
edindim... Bunu erken keşfettiğim için çok ka-
zançlıymı. Sen de biliyorsun genel anlamda da bi-
zim meslekte de insanlar çok korunmasız. Her
türlü olumlu ya da olumsuz tepkiye açık ve bi-
zim toplumda insanlar çok acımasız, öyle bir an
gelebilir ki, insan bu dış etkilere karşı kendi ben-
liğini korumak için duvarlar örebilir, saldınlar
masumiyetimizi, içtenliğimizi yok edebilir. Bun-
larla başetmek çok zor...
tutmak...
yüreğini tüm tepkilere açık
Evet, zaman zaman öyle olmalı ki, gelin bana
vurun diyebilmeli insan, göğsünu açıp buna kat-
lanmak gerek, insan kendini korumak adına müt-
hiş bir savunma oluşturursa içtenliğini ve saflı-
ğını kaybedebilir ki, bence bu bir sanatçının ger-
çek ölümü olur.
• • • • 5 e / ) belki bana vurun diye yüzünü uza-
tıyorsun ama şarkılarım veyaptığın işleri çok iyi
savunuyorsun, bu savunmanm bir parçası da ga-
zinolarda şarkı söylememen...
Kendimi değil ama yaptığım işi savunuyorum.
Gece kulüplerinde, konserlerde söylüyorum ya-
Böyle geceler pek çok... Mesela Kavaklann da
çok güzel bir hikâyesi vardu-... önceleri onu oku-
maktan korkuyordum alışılmış Sezen Aksu tarzı
değildi, sonuçta plağı, bantlan yaparken belli pro-
fesyonel kaüplara dikkat etmek, bu dikkat için-
de kaliteyi tutturmak gerek, ucuz populizme düş-
memek özel bir çaba istiyor. Bıçak ucu. Benim
tarzım değil diye okumuyordum. Sonra öylesine
çok sevdiğimi fark ettik ki, her şeye karşı çıktım...
Ve okudum... Benden bir şeyler var o şarkıda,
biliyorsun Metin Altıok da bir gezgin onu Kara-
man'da buldum, şimdi bilmiyorum nerelerde ve
benim aklımda hep onun şu dizeleri var:
"Sınadım kendimi karşılıklı aayla ben hep ölü-
me ve aşka inandım."
lYeni bir "kavaklar mı?"
Ama müthiş bir mısra değil mi bu?
E./ğer şarkı söylemeseydim
mutlaka ağır bir kaçık
olurdum. Bazen sakin,
sıradan bir yaşamı
özlüyorum, ama yapamam
bunu, biliyorum. Her konser,
her şarkı bir sevişme,
seyirciyi duymak, onu
bedeninde, duygularında
hissetmek muhteşem bir
doygunluk.
îezen şarkılar gün ışığına çıktı diyelim
o andan neler oluyor?
Evet işte en büyük çılgmlığın başladığı an, he-
men sabahın dört buçuğunda telefonlara sanlıp
bütün ahbaplanmı arıyorum, sonunda fişi çekip
telesekreter koymaya başladılar ben de tele sek-
retere okuyorum... Sonra hemen ertesi gün önü-
me kim çıkarsa okuyorum, bizim durağın taksi
şoförleri ilk dinleyicilerim, onlar hiç çekinmeden
fikirlerini söylüyorlar, aman ayıp olmasın yok
aramızda...
bence...
Kuçük bir halk oylaması yapıyorsun,
Yok yok, öylesine heyecanlamyorum ki, pay-
ISezen geceler böyle geçiyor da gündüz-
leri sokakta, çarşıda pazarda rahat dolaşabiliyor
musun? Gündüzler nasıl...
Çok rahat dolaşıyomm, ben bundan hiç feda-
kârlık yapmadım. tşimde çılgınüğı sonuna karar
yaşamak evet ama neticede ben bu ülkede işini
iyi yapmaya çalışan bir yurttasım, starlar için ge-
rekli olan öğretüere pek itibar etmedim, bir gi-
zem perdesinin gerisinde kalmak istemedim. Etiy-
le, canıyla insanlarla temas etmek hoşuma gidi-
yor hele İstanbul'da öyle büyüleyici bir kent ki
burası onunla arama bir perde germeye taham-
mül edemem... Onun için de kendim gibi tüm
duygulanmla çınlçıplak dolaşmaya, onun bana
dokunmasına izin veriyorum.
Benim sürekli olarak her yerde Sezen Aksu Se-
zen Aksu diye dolaşmam diyelim bir eczacırun her
yerde hiç durmadan ben eczacıyım, ben eczacı-
yım diye dolaşmasına benzer... Sadece komik
olursun...
^^•••Sfze^j sana medyalardan, uzak bir ha-
yat dilemekten başka ne yapabilirim, sen de bi-
lirsin Turkiye'de her şey çok kolay olunuyor sa-
nılır... Hemen bir çırpıda insanlar bir şey olur-
larmış gibi gelir, her sanat dalında bu böyle, ara-
da sana da "onun yaptığı da bir şey mi, ben de
çıkıp yaparım" diyenler oluyor mu?
Olmaz olur mu, canım yaptığı da ne ki... Bun-
lan bilmez miyim, bir işin zorluğu, güçlüğü, o iş
için verilen emek bunlar tümüyle yok sayılır...
Ben bunu şuna benzetiyorum, ip cambaa ipte yu-
rürken ah herkese ne denli kolay gelir, hemen her-
kes ben bunu yaparım diye düşünür, ne zaman
ki ip cambazının ayağı kayar, işte işin güçlüğü,
zorluğu o zaman anlaşınr... Özellikle popüler mü-
zik alanında çalışan insanlar, bu alanda harca-
nan emek için müthiş bir ön yargı var, iki şarkı
sözü bir besteyle her şey olur sanılıyor.
Nasıl bir bıçak ucunda gezildiğinden kimseler
haberdar olmak istemiyor... Emek vermeden, acı-
sını çekmeden hangi iş iyi olabilir ki...
W^KKUDemin ben sabırsız biriyim dedin, ama
bence sen oldukça sabırlısın... Uzun yıllar emek
harcadın...
Sabırsızım, şarkılanmı okumuk için, ama der-
ler ya biraz abartılmış bir deyim, bu işe kanımı
akıttım, ben de öyle sayılır, kimbilir daha neler
beni bekliyor. Dünyanın bütün okullannda öğ-
retildiği gibi "önce her şeyi öğrenecek sonra unu-
tacaksımz". Ama önce öğreneceksiniz. Ben de
özellikle Onno'dan çok şey öğrendim.
\Onno 'yla mesleki ve kişisel beraberliğin
kaç yıldır sürüyor?
Mesleki dokuz, kişisel sekiz yıldır sürüyor. Ki-
şisehbirlikteliğimizi bir yana koyarsak mesleki açı-
dan birlikteliğimiz çok özel bir buluşma, aynı or-
tak duyguları paylaşan insanlann bir araya gel-
mesi hele bizim meslekte öyle pek kolay bir şey
değil, bunun ikimiz için de bir şans olduğunu dü-
şünüyorum. Bunu anlatamam, birlikte yaratma-
nın keyfı sonsuz...
Sezen sen şarkılarında direkt politikadan
soz etmediğin için kamuoyundaki imajın politi-
kadan uzak, ben bu konuda yanılıyor olabilirim
ama direkt politikayla arana bir mesafe koydu-
ğun apaçık, bunun nedeni ne?
Çok sade, korkuyorum. Benim durumumda,
konumumda olan biri ister istemez pek çok insa-
nı etkileyebilir. Bu bir gerçek. Şimdi bir insan ka-
labalıklara bir şey önerdiğinde bunu sonuna dek
savunabilmeli, savunmak için yeterli bilgi dona-
nımmda olmalı...
Belki bunu başaran insanlar var ama ben bir
kuşkucuyum, hem dünyanın halini görüyorsun,
insanlan asıp yirmi yıl sonra itibarlannı iade edi-
yorlar, peki kimselerin vicdanı sızlamıyor mu?
Böyle bir dünyada savunduğunuz şeyleri nereye
kadar savunabilirsiniz. Bu büyük bir sorumluluk
ve ben bu sorumluluktan korkuyorum. Aynca
ben düşünceden çok duygulara seslenen şarkılar
söylüyorum ve onlann bazı öneriler sunduğunu
biliyorum, ama bunlar insanlık kadar eski bili-
nen öneriler, sev, âşık ol ve yaşa gibi, bunlardan
hiç kuşkuya düşmüyorum. Ve bunlan kişisel ola-
rak sonuna dek savunabilirim.
Bir yurttaş olarak politika benim alanım için-
de, bana sunulan seçme hakkımı sonuna dek kul-
laruyorum...
Aynca bir sanatçı olarak kişisel özgürlüğümü
sonuna dek savunuyorum. Bir yere bir gruba ait
olmak benim asıl yaptığım işi zedeler. Ben bir sa-
natçı olarak haddimi bilirim.
^BBM Sezen bugünlerde Batı pazarına açılma
projelerin var, gerek sinema, gerek resim, gerek
edebiyat alanında dışa açılmada hep bir Türk
handikapı söz konusudur. Yani bir eksiyle işe baş-
larsın, bu senin meslek alanında nasıl? Ya da sen
nasıl hissediyorsun?
Neler hissetmiyorum ki... Zaten bir rekabet
alanındasın... Herkes büfcirini neredeyse çiğ çiğ
yemeye hazır, buna bizim bir de ülkemizin du-
rumundan ötürü zayıflığımız ekleniyor. Biz hep
ikinci durumdayız. Bir düello bu, kazanmak için
iki üç misli daha çok çaba harcamak zorunda-
yız...
^^t^mSezen senin bazı şarkılarında çok belir-
gin bir biçimde bir kadın duyarlılığı seziliyor, ör-
neğin sen ağlama dayanamam, bu sözleri sanki
sadece kadınlar söyleyebilirmiş gibi, biraz kadın
erkek meselelerinden, çocuklardan söz etsek...
Işıl ben kesinlikle kadın erkek arasında çok
önemli farklar olduğuna inaruyorum, özellikle
duyarhlık açısından. Bunu çok düşündüm ve ken-
dime göre bazı sonuçlara vardım. Doğurganlık,
kadınları değişik kıhnış. Daha duyarlı kılmış.
Çünkü ben bir kadımn tek ve gerçek üretiminin
doğurmak ve çocuk olduğuna inamyorum... Öyle
bir şey ki bu çocuk doğduğu anda ben merkezi-
yetçilik bitiyor...
Kadın erkek eşitliğine gelince, tabii kadın er-
kek arasında eşitlik yok... Ve haksızlığın olduğu
her yerdeki durum bu alanda da var... Mücade-
le. Adalet arama duygusu... Ne yazık ki dünya-
mızın gelişimi en ilkel düzeyde, biz de bu arada
kah mücadele ederek kah uzlaşarak yaşayıp gi-
diyoruz.
_ ı zamammız iyice kısaldı son ola-
rak bana şu anda aklından geçen cümleyi söyle.
Ne olabilir kı. 'Ben hep ölüme ve aşka inandım'.