03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EKİM 1990 PAZAR YAZILARI CUMHURİYET/15 Saint Esteve'den Napolyon'un idari haritası^Napolyon'un başarısı yalnızca savaşta 'yendi- yenildi' üzerine değil. Fransa kamu hukuku .yasası ve idari haritaya göre Güney Fransa'nın bölünmesi de onun eseri. Akdeniz Fransası'na halk dilinde kısaca "Midi" diyorlar. Tanrı, çok çalışıp Almanya'yı yaratmış ve gelip : Güney Fransa'ya yerleşmiş. söz konusu konsantre tarihe as- ker özellikleriyle geçmiştir. Oy- sa Korsıkalı "Bonaparte", Na- polyonculuk mesleği dışında çok önemli bır beceri sahibi ve buyük bir geometri dehasıydı. Günumuze, bu bilim dalında kendi adıyla anılan kuramlar bıraktı. Mısır seferi sırasında, tam 52 bilim adamını kocaman bir or- dunun başmda ve yaru sıra sü- rüklemişti. Geceleri, çöl ateşiy- >tiNE G. SAULNIER SAİNT ESTEVE — Tarih, lokul kitaplarında hep "Filanca fişmekanı bilmem ne ovasında dumduz etti" ya da "Fismekan filancanın üstün sayıdaki ordu- suna kahramanca yenildi," tü- •runde özetlendiği ıçin midir, ne- dir bu kitapların baş kişileri gü- nümüze asla gerçekten yararlı yönleriyle yansımazlar. örneğin Napolyon Bonapart, le boğuştuğu hasta çadınnda ve mum ışığmda, Fransız devrimi- nin yetiştirdıği matemauk, fızik, kimya ve geometri ustalanyla, kimi kez sabahlara dek yeni ku- ramlar, yasalar ve varsayımlar üstüne tartışırdı. Piramitlerin sımnı inceliyor- du ve çalısırken kansı Josefîne1 in Roma'daki emir subayiyla işi pişirmesini fazla düşün- müyordu. Napolyon'a eşlik eden bilim adamlan ordusunun erlerinden Champollion, işte böyle bir fe- tih seferi sırasında çözdü Mısır hiyerogliflenni. Fransa, günümüzde kullandı- ğı kamu hukuku yasasını, daha bir çoklarını ve 21. yüzyıla bir- likte girdığı "İdari baritasun" iş- te bu eli böğründe kaJan, kuçük dev adama borçlu. Napolyon'u çok sevdikleri için mi kullanı- yorlar hâlâ bi yönetim şeması ve yasalan? Hayır. Yerlerine daha iyisi yapılamryor, o kadar. Söz konusu idari haritaya gö- re Güney Fransa'nın Akdeniz'e bakan bölgeleri de bir sürü eya- let, il, ilçe ve kömünlere aynlı- yorlar. Ama Akdeniz Fransa'sı, kocaman gövdesini halk dilinde kısacık bir adla aruyor: "Midi". Fransa'nın "Midi"si denildi mi, şöyle bir dunıp guneşi öğle vaktini ve yasamak keyfini dü- şüneceksiniz. Midili'lerin inan- cına (ya da uyduruğuna) göre "Tann çok, çok ama çok calışıp Afananya'yı yaratmış. Sonra ge- lip Güney Flransa'ya yerleşmiş." 20. yuzyıhn sonuna doğru, Almanlar da durumu çaknuş ol- malı ki birkaç yüdır bu güzel beldede ev, toprak, otel, bağ, bahçe alan Alman Alman'a. Saint-Esteve, Fransa Midisi'- nin 10.00Q nufuslu, sevimli bir ilçesi. Sırtfgüzelim Pirene dağ- lanna dayalı, ayaklannı 18 km. ötedeki Akdeniz dalgalan yalı- yor. Rousillon ovasına yayılan göbeği, "Muscat" adı verilen kokulu şaraba gebe, altın renk- li üzüm bağlanm banndınyor. Nüfusu 10.000, ama tam 40 adet spor ve kültür derneği var. Bir de uluslararası karikatür fes- tivaü. Söz konusu festival, kül- tür eylemlerini yurt düzeyine yaymayı hedefleyen "çoğul merkezri" politika gereği, Fran- sa Kültur Bakanlığı'nın önder- liğinde gerçekleştiriliyor. Her yıl, tüm dunyadan çağnlan kır- ka yakm seçmece çizer, uçakla getiriliyor, on gün süreyle leziz Fransız mutfağıyla besleniyor, bölge şaraplanyla sulanıyor ve epeyce kilo almış, karaciğerleri de biraz genişlemiş olarak geri gönderiliyorıar. Saint-Esteve'in belediye baş- kanı ozan. Sevdiği desenler kar- şısında önce Victor Hugo'dan bir kıta, ardından kendi şiirinin- tamamını patlatıyor. Festival Başkaru ise Türkiye hayram. Ge- çen yaz tekneyle yaptığı mavi yolculuğun tadı damağında kal- mış. Gecelen palyaço kılığına gi- rip karikatüristlerle birlikte hok- kabazhk yapıyor, ertesi sabah te- levizyona çıkıp festivalin önem ve ciddiyetini anlatıvor. Fransa'nın Midisi'nde, "ağır ol da Molla sansınlar" deyişi tüy gibi hafiflemiş. Ince mizah ulkesinde kimse mideye oturan ham hamurları yemiyor. Londna'dan Canavar peşinde ; tskoçya'daki ünlü Loch Ness gölünde geçen hafta sonu yine canavar avına çıkıldı. EDtP EMİL ÖYMEN L O N D R A — Okunama- yan garip adJa- n ile perili şa- tolar. koyu taş renkli ortaçağ kaleleri, zırhlı şövalyeler, sarı saçlarım kale burcundan sarkıtan bâkire, şampuan reklamı gibi saçlara tırmanarak burca çıkan Richard Gere benzeri aslan yurekli, mor ve lacivert bulutlar, ıslık çalan uğursuz bir rüzgâr, sert ve çisen- tili bir hava, nereye bassan vı- cık ıslak, yeşilin nefret ettirecek kadar çok çeşidi, kırmızı sakal- h, kırmızı yariaklı kapı gibi etek- likli adamlar, bizim sucuğu an- dınr "haggis"iyle, geniz yakan aslan sutu çeşit çeşit viskileriy- le tskoçya. Ve tabıı, Canavarh Göl... Turistler ve canavar me- raklılarına. Canavarlı Göl'de geçen haf- ta uç gün boyunca canavar ara- dılar yine, Bulana ya da varh- ğını ispat edene de 250 bin ster- iin (neredeyse 1,5 milyar TL) ödül vaat etti bir müşterek ba- hisçi. lskoçya'nın en derin gö- lünde "yaşıyor" canavar. Uy- gun bir adres, Canavar oldun mu en derin gölde saklanacak- sın kı seni kimse bulamasın. Gö- lun etrafında oteller, hambur- gerciler, lokantalar turesin. Ye- rel turizme katkıda bulunasın. Kimse canavan bulamasın ki ef- sane sürsün; canavar da mem- nun, esnaf da. tşte geçen hafta sonu da boyle oldu. Kimse ca- navarın varlığını "ispat edemedi" yine. Canavan kimler nelerle ara- mıyor ki.. Manyetik kristal kul- lanan var, radar, sonar, uzak- tan kumandalı insansız denizal- tı, sualtı kameralan, açık deniz- de petrol aramada kullanılan aygıtlar... Canavar butun bu fenni saldırıya karşı korunaklı ki görülmuyor. Canavan ara- yanlara en büyuk saygınlığı ise "Doğa Tarihi Muzesi" verdi. Müze yetkilileri guzel ve temiz bir hava almak, dağ bayır do- laşmak için fırsatı değerlendirip göle gittiler. Canavar ortaya çı- karsa "Evet, işte o!" diyebil- mek için. Ama yine olmadı. Ara sıra canavar avma çıkı- lır böyle. Hepsi de başarısız bi- ter. 1987'de yüzlerce motor gö- le yayılıp dibini elektronik ay- gıtlarla taramıştı. Sonuç, yine sıfır. Canavar herhalde o gün dağa kactığı için bulunamadı! Bulunmasın da zaten."Ness" gölunun insandan kaçan cana- vannın her nasılsa 1934'te bir "fotoğrafı" çekilmiş! Bir daha da "gören" olmamış. Sorun de- ğil. fnce uzun gölun etrafında "Nessie Mıizesi"nden lokanta- lara, hediyelik eşya dükkânlan- na, otellere kadar yüz binleri bu ücra yere çeken koca bir turizm var. Canavan bulacak da ne olacak? Efsaneyı un ufak etme- nin turizme yararı gorülmuş mü? ÖLÜM VE ÖFKE — Lyon kentinde bir delikanlının oliimu, banliyölerde biriken ofkeji dışarı vurdu. Fransa şimdi gettonun ofkesini konuşu>or. Paris'ten Gettolar patlarsa yanarsmSABETAY VAROL PARİS — Hızlı ve kötü kent- leşmenin yol açtıgp sorunlar san- ki saatli bomba... Yıllar sonra, hiç beklenmeyen bir anda, hıç beklenmeyen bir nedenle ülke- nin yeni yöneticüerinin elinde patlayıvenr. Pans'in Lyon'un, Marsilya 1 nın çevresindeki "mantar kent- ler", 60'b yıllarda Batılı ekono- mılerin yaşadığı başdöndurücü sıçramanın zehırli meyveleri gi- bidir. Bu yıllarda izlenen konut politikası gereği, dar gelirli in- sanlar sadece uyku uyuyabile- cekleri, yemek yıyecekleri beton- dan kutulara konmuştu. Daha kötüsu bu gelisme *sosyal ItonuV adı altında eskiye oranla bir iler- leme gibi ele ahnmış, çok ünlü mımarlarca kutsanmış, dönemin Fransızlar şimdiye dek İngiltere gibi gettoları olmamakla övünürlerdi. Lyon kentinin banliyösünde motosikletli bir gencin ölümü ıle patlak veren yakıp yıkma olaylan "getto" sorununu Fransa'nın gündemine getirdi. sosyologlarınca bu şeklide yo- rumlanmıştı. İşte Lyon kentinin banliyösü Vaulx-En-Velin'de geçen hafta meydana gelen olaylar.. Çıplak araziye ucuz maliyetli binalan yan yana dikmekle "keot" olu- namayacagının son örneği. Mo- tosıklet kullanan bir gencin po- lis ekibine ait bir arabamn çarp- ması sonucu can vermesi üzeri- ne meydana gelen isyan ve yaiap yıkma olaylan bütün Fransa'yı şimdiye kadar çok ihmal edilen bir olgunun üzerinde derin de- rin düşünmeye sevk etti. İngiltere'de özellikle yabancı- lann yaşadığı 'getto'larda benzer olaylann sık sık cereyan ettiği bi- liniyor. Ama Fransızlar, şimdi- ye kadar ülkelerindeki "gettolaş- ma"nın Mans ötesi komşu ka- dar vahim olmadığını duşü- nüyordu.. Hatta zaman zaman, "Bu so- nınlann uzerine gitmezsek ya- kında tngiltere gibi olacağız" di- yenler oluyordu. Iki yıl önce görevi devraldığı zaman "tşe sosyal konutlann merdiven aralannı adam elmek- le başlayacagız" cümlesını sarf eden, bu yuzden de o devirde bı- raz alay konusu olan Başbakan Michel Rocard, geçen hafta Lyon kentinin banliyösünde gençlerle güvenlik güçleri ara- sında meydana gelen olaylan duyunca fena halde bozuldu. Çünku Vauk- En-Velin, tam da Rocard'ın, "harabe haJindeki mantar kentlerin itibannı iade" ettirme planına dahil ettiği yer- lerin başında geliyordu. Türkiye*yi iyi tanıyan ve yıl- larca kalan Lyonlu fotoğraf sa- natçısı dostum Paul Veyssere ba- na uğradı. Birkaç ay önce yine Türkiye"deymiş. Gözlemlerini şöyle yonımladı:"Ankanı ve Is- tanbul'da on onbcş yıl sonrası için aynı şeyterin olması kaçmıl- maz. \aulx-Knvelin'de yirmi yd- da yıkınlı haline gelen binalar son zamanlarda dinamitle bava- ya uçuruldu. Okullara veni öde- nekler kondu. Ama gençler be- ton yığınlan arasında can sıkın- tısından patla>Bcak gibi.. Ufak tefek suçlar işliyorlar. Polis peş- lerine takılıyor \e egitme >erine kaba kuweti tercih edi>or. Çağ- daş dunyadaki gelişmelerden ha- bersiz hırsız-polis ovunu oyna- nı>or. Butun bunlara işsizlik ek- lcnince patlamalan engellemek imkflnsız olu>or." Anlaşılan kaderine terk edilen gençler her zaman "grafiti" yap- makla yetinmeyecek. Zengin toplumlar bile bu tur problem- leri nedense hep daha sonraya bırakmayı tercih ediyor. * Boğcdıio A80 hifp9wntHnc protesto, nyelüennt daytk. Dıyajın fotofomant. • TKP Yonetıcısı Veysı Sa- rısözer ın nektubu TKP ntn T1P ı yok etme kompkssu • Doğu Ptrtnçek Bakan atrfatanm yoaımladı. • Bırteşen Almanya da hetum- tef tartrşıyor Sağlık hızmetı mı uçkâğttçılık mfi • Ters ruzgk, Ku- ba. KomuoM Pâfti Konçrttl önctsndokı çcHşınctcf. * Gön64 Sekreter VVörner'm Yûzyıl'» ömea 'NATO getecetrte de dağıtnma- yacak ' Kaınu ifytritflndt luhblrörgOtteflmeti 'MESSlenDtr sozleşme teklı'ı Işveren Savcı sentMtao tafiye1 • Metal «şkotundaki Mndikjl btriığe son t*m • Ceza davalanndan beraat eden Gûlte- kın Gazıoğiu vatansızhK lar aklanamıyof • Octmo Ptı ve Nobtl EdetMyatOdulu Yatmzlık dotambacmdı btr Hekstkah. • Genco Er- kal ve Zehra Ibştroğfu Havel Tıyatrosu nu lanışiı Dİyarbakır'da resmi çözüm MİT'İN KÜRTLERE ÖZERKLİK BRİFİNGİUst düzey MİT, Emniyet gorevlilen ve eskı PKK'lı itirafçılann Diyarbakır topiantısı... Kurt sorunurta çözüm arayıslan ve "özerfclrk" formulünun gerekçeieri... "Bir rapor halınde yukanya bikSrmefnH gerekıyor .. "Bugune kadar soylenmiş en cesur sozleri" ..Daha geniş katılımlı bir toptantı için karar... SHP MilletvekiH Fikri Sağlar: "Kürtçeye özgüriük, MGK gündemine geldi." • ÖZAL BURJUVAZİDEN KOPUYOR. Koç ve Sabancı Özal'ı nasıl görüyor. • HİRAM ABAS-TURGUT ÖZAL RANDEVUSU. Bır büyuk gazeteye sunulan yazı dızisi. • DEVRİMCİNİN "DEVRİMCİ" ELİNDEN ÖLÜMÜ. Sol, Ali Akgün cınayetıni tartışıyor. • İDAMLIKLAR KONUŞTU. Dev-Yol, TKP-MUTIKKO ve PKK davalanndan Muzaffer Öztürk, Veli Bıçer ve Can Yüce: "Şantaj yapryorlar, sökmeyecek." Düsseldorftan TEL: 513 83 52 - 513 83 53 - 513 96 78 FAX 513 96 76 İSTANBUL PAZARLAMA A.Ş. SoftwareDepartmanı'ndagörevlendirilecek, İngilizce bilen, tercihen Unix deneyimli BİLGİSAYAR VEYA ELEKTRONİK MÜHENDİSLERİ anyor. Tel: 175 12 95 / 5Hat Politika ÇIKTIBAYILERDE VEFAT Merhume Necmiye Guntürkun'un ve merhum Cemil Avarkan'ın büyuk kızJarı, Nilgün Sumerman, Udar ve Babür Avarkan'ın ablaları, Raif ve Şukran Kurdakul'un yengeleri, Ümit Tunak'ın annesi ve Utku Tunak'ın kayınvalidesi, Elif ve Ece'nin biricik anneanneleri, Avukat Necdet Kurdakul'un 50 yıllık hayat arkadaşı İstanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesı 42-43 mezunlarından NEVİN (AVARKAN) KURDAKUL 19.10.1990 gunu vefat etmıştir. Cenazesi 23.10.1990 salı gunu oğle namazından sonra Selamiçeşme Camıı'nden kaldırılacaktır. AtLESİ ILAN Dunyanın bırçok ulkesinde özgurce kutlatıan, ışcı sınıfının bıriık, dayanışma ve mücadele gûnu olan 1 Mayıs'ın, özgürce kutlanması engellenmektedır 1 Mayıs gûnûnun kutlanmasma karşı gösterılen baskılann kaldırılmasını ve 1 Mayıs'ın özgürce kutlanılması ıçın, bız aşağıda ımzaları bulunan Sendıkalar, 1 Mayıs kutlamaları nedenıyie haklannda davaları devam eden tüm arkadaşlar ıçın kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz 8ELEDİYE-İŞ SENDİKASI, PETROL-İŞ SENDİKASI, DERİ-İŞ SENDİKASI, KRİSTAL-İŞ SENDİKASt, «AVA-İŞ SENDİKASI, TÜMTİS DUYURU Dıyarbakır 1 No.lu ETıpı Cezaevı'ndekı 95 sıyası tutukJunun, baskı eşlığınde çeşıtlı cezaevlenne sürülmesı olayını ofkeyle karşılıyor ve Eskışehır tek tıp hucre uygulamasını protesto edıyoruz Dıyarbakır 1 No.lu E-Tıpı Cazaevı nöe suren haktı ve onurlu dıre- nışı 18 ekımden rtıbaren süresız açlık grevı eytemımızle destek- lıyoruz Insanım dıyen herkesı desteğe davet edıyoruz BİSMİL CEZAEVİ SİYASİ TUTUKLULARI ADINA ABDULLAH TATAR Masal kentlerSERDAR KIZIK DÜSSELDORF — Masalsı bir dunyanın yaratıkhğı, sevimli küçük evleriyle Altstadt'ta bir kentin gülumsediğini görebilir- siniz. Oysa kentin 1200 yıl önce kurulan bu bölgesinde yapılan- lar, öyle pek büyütulecek cins- ten değildir. 2. savaşın yıkımından kurtu- lan evlerle sonradan yapılan benzerleri, eskiyi bugünkü coş- kuyla kaynaştırmak içindir. Renk renk boyalı evlerin alt katlannda küçük birahaneler, cafeler, pencerelerden sarkan sardunyalarla, kendi özgu taş ve ahşap dokusuyla gülümser, insanı içine alır. Nostaljik bir keyif verir kos- koca bir semt. Herbirinin ayn ayn kimliği vardır 2 katlı üç katlı bu evlerin. Altstadt'ta uzuntuye, huzne yer yoktur. Hayat masalsı mekânlarda eğ- lence ıçin akıp gider... DüsseldorFun Altstadtı'nda zaman bugunlerde biraz daha farkh. Kentin bu bölgesinin masalımsı havasını solumak is- teyen biz yabancılar için de ge- çerlidir bu fark. Yüzlerde eglen- cenin rahatlığı, keyfi, yenni bi- raz ciddiyete bırakmıştır. Artık boğazlarına kadar bıksalar da "birleşme" konuşulur ya da "birieşmeme." Sevimli birahanelerin köşele- rinde iki Almanya'nın birliği uzerine asılı soru işaretlerini gö- rursünüz adeta. Yine de erte- lenmez aşklar, âşıklann dudak- lannda yeni ilişkilere ya da iliş- kılerin farkh boyutlarına uza- nır gider... Kaldınmlar çok önemlidir. Farkında olmadan çiğnediği- miz kaldınmlar kendini hisset- tirir Düsseldorfta. Kaldınmlar deyip "geçmemeyi" anımsatır sanki. Taşlar, parkeler, el eme- ğiyle tek tek önılmuştür. tnsa- na saygının keyfini hissettirir. tstanbul'da, Ankara'da, lzmir- de çirkinliğine, çukurlanna, patlayanna, bazı yerlerde üs- tüne çıkmak için 40-50 santim- lik engellere alıştığınız kaldı- runlar, burada bu denli özenli, insan için yapılırsa "kaldınmdır" deyip geçemezsi- niz. Kente ayn bir hava veren toplu ulaşım araçlarından tramvaylara, otobüslere bakıp büyuk kentlerimizde balık istifi yolculuk zamanlan aklınıza ge- lir de imrenirsiniz. Izmir Anakent Belediye Baş- karu Yuksel Çakmur, kente 200 körüklu otobüs almak için hü- kümetle cebelleştiğini, Ziraat Bankası'ndan teminat mektubu alamadığını anlatır imrenerek baktığı toplu ulaşım araçlanna. Merkezi hükumetin toplu ta- şımacılıktan doğan yıllık 158 milyon markhk zaran karşıla- mak için sosyal demokrat Düs- seldorf Belediyesı'ne yaptığı yardımın altını çızer. fnsanın ufkunu genişleten yerel yönetim uygulamalannı ıncelerken kendisi için "ouca sorunu bırakıp Almanya'ya gezmeye gitti" diyenlerin kulak- lannı çınlatır. Düsseldorf yerel yönetimler için derslerle doludur, altyapı- sından toplu taşımacılığına, on- ca yeşil alana karşın yenilerini yaratma uğraşılanndan, insan- lar arabalannı bırakıp gelsin di- ye metrolann daha da güzelleş- tiriknesi çabalarına kadar... Budapeşte'den Şişman yolcunun likörlü çikolatası MEHMET MESTÇt BUDAPEŞTE — Okuldan çıktım, otobüs beklemek üze- re Octogan'daki durağa yurü- düm. Vakit geçirmek için du- rağın yanındakı tütüncunün vurinine takıldım. Ilgi çekici pek bır şey olmadığı için bir de Macar gözuyle bakıp iştahımı kabartmayı denedim. Marlbo- ro, Camel gibi "bıiyük" mar- kalar vitrinin önunden geçen insanların çoğu için ateş paha- sıdır. Birkaç Suchard çikolata- sı, edepsiz iskambil kâğıtları, matchbox arabalar, plastikten kuçuk uzaylılar ve nur yüzlu birtakım pop şarkıcılann yeni çıkan plaklanmn kapaklan. Içeriye kenarlan tırtıklı, renk- leri solmuş Budapeşte kartlan almak için girdim. Beş dakika sonra otobüs gel- di, kapılar açıldı ve aracın kor- kunç zilleri çalmaya başladı. Gençler önden fırladılar, girip kayboldular. Çok yaşlı ve be- beİc arabalı hanımlar ise bin- mek için içenden yardım gör- duler. Kapılar kapandı, ziller sustu. Masmavi, derin sessizlik icerisindeki guz sabahında oto- bus bir sonrakı durağa hareket etti. Bir an sağda opera bina- sının muhteşem cephesini, bul- vara bakan gizlenmiş terasını gördum. Don Giovanni bu te- rasa yakışır diye düşündüm. Akşamki temsüin Don Giovan- TURSEM'İN LONDRA, GXK7H>, CAMBPJDGE BOUHKEMOUTH,BÎUGHT0N. HASnNûSEXETERGHESi DE 5EÇKİN DILOKJJLIARIH0İYA2 Kİ5 /ADA WUti VIL M6ILIZCE 06RENIM UTAKSİTTE ÖD! KOLAYUĞt DEVAM KUESLAR •TİCARI İNûlUZCE • TUR.IZM IN&ILIZCESl »BANKACILIKINÛIUZCES! •5INAV KURSLARI: Cambrıdge •Frst Certıfıcatc, Profcıcnty, •TOEn.,AR.tli)(Soz\u) İNGİLİZ LİSAN OKULLARI DANIŞMA MERKEZİ Cumhjnyet Cad 173'4 B Elmadag 80230 İstanbul Hılton Otelı Kaı;ısı Tel 148 3977-148 7943-1482849 Fax 13297 29 Tlx 27498 tusmtr ni olmasını arzuladım. Her za- man arzuladığım gibi. Çunkü Don Giovanni Budapeşte'ye Prag'a yakıştığı kadar ters dü- şer ve o olçude Prag'ı derman- sızca özlediğımz bır saplantıdır. Dondurucu, karanhk gecelerde yuzünüzu yalayan, saçlannızı tutuşturan bır alevdir Don Gi- ovanni. Otobüs Andrasy Bulvan'nı boydan boya katederek Josef Attila Sokağı'na kıvnldı. Du- rakta giysileri kirli, hasır şap- kalı, yüzünde baa tikleri bulu- nan şişman bir adam bindi. En arka sıraya, genç bir kızm ya- nına oturdu. Kapılar kapandı, ziller sustu. Adamcağız önün- deki plastik çantasından likör- lü bir çikolata çıkardı, ağzına attı. Roosvelt Meydanı'na gir- diğimizde parktaki heykellerin sütunlannı kirleten yazüar göz- ümden kaçmadı. Şoför, Çin lokantasınm ya- nındaki durakta bekleyen be- yaz giysili kızı almak için zille- ri tekrar harekete geçirdi. Kız- cağız hemen gırdi ve daha ka- pılar kapanıp ziller susmadan çantasından çıkardığı Ingilizce defterini açu. Şişman adam ağ- zına bir likörlu çikolata daha attı. Otobüs Avrupa'nın en gü- zel köprulerinden biri olan "ZİDCiriJ Koprü" uzerinden Buda'ya geçerken tngilizce ça- lışıyor gorünen kızın gözleri uzaklara daldı ve şişman adam çantasından bir üçüncü çikola- tayı çıkardı. Clark Adam Mey- danı'ndan karanlık tunele da- lan otobusun yolculan birbir- lerini olabildiğince çabuk suz- meye çahştılar. Ileride Kriszti- na KiUsesı'nin biraz yukansın- da bekleşen ilkokul çocuklan çıkardıkJan gurultüden keyif alarak ıçeri doluştular, buğday sarısı saçları otobüsü aydınlat- tı. Şişman adamın eli bir dör- duncu çikolatayı almaya gitti- ğınde yanındaki kız bundan "çok" rahatsız olduğunu belir- ten bir tavırla kıpırdandı. Oto- büs Marvany SokağVnı döndü- ğunde ortalarda oturan, kızıl saçlannı arkadan örmuş alım- lı bır kadın dikkatini okuduğu kitaptan alıp köşedeki milyon- larca şilin vaat eden Avusturya Lotosu'nun durduğu panoya çevirdi. Tam o sırada beşinci çikolatasmı çıkaran adam ya- nındaki kızın dehşet dolu ba- kışlanyla karşılaştı. Sıkıntıyla parlayan gözleri kızın kıpkır- mızı ojeli ellerine gitti. Kız aya- ğa kalktı ve askeri hastanenin onundekı durakta inip uzaklaş- tı. Adamın altıncı çikolatasına büyük bir keyifle saldırdığına Jolio Curi Meydanı'nda onun- la birlikte inerken şahit oldum. Ziller son bir kez gürledi, oto- bus gitti. Ardından gelen Buda'ya öz- gü muhteşem sakınliğin zevki- ni meydandaki birkaç güvercin ve bankta yatan clochard çıkardı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle