Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 EKİM 1990 PAZAR YAZILARI CUMHURİYET/15
Saint Esteve'den
Napolyon'un idari haritası^Napolyon'un başarısı yalnızca savaşta 'yendi-
yenildi' üzerine değil. Fransa kamu hukuku
.yasası ve idari haritaya göre Güney Fransa'nın
bölünmesi de onun eseri. Akdeniz Fransası'na
halk dilinde kısaca "Midi" diyorlar. Tanrı,
çok çalışıp Almanya'yı yaratmış ve gelip
: Güney Fransa'ya yerleşmiş.
söz konusu konsantre tarihe as-
ker özellikleriyle geçmiştir. Oy-
sa Korsıkalı "Bonaparte", Na-
polyonculuk mesleği dışında
çok önemli bır beceri sahibi ve
buyük bir geometri dehasıydı.
Günumuze, bu bilim dalında
kendi adıyla anılan kuramlar
bıraktı.
Mısır seferi sırasında, tam 52
bilim adamını kocaman bir or-
dunun başmda ve yaru sıra sü-
rüklemişti. Geceleri, çöl ateşiy-
>tiNE G. SAULNIER
SAİNT ESTEVE — Tarih,
lokul kitaplarında hep "Filanca
fişmekanı bilmem ne ovasında
dumduz etti" ya da "Fismekan
filancanın üstün sayıdaki ordu-
suna kahramanca yenildi," tü-
•runde özetlendiği ıçin midir, ne-
dir bu kitapların baş kişileri gü-
nümüze asla gerçekten yararlı
yönleriyle yansımazlar.
örneğin Napolyon Bonapart,
le boğuştuğu hasta çadınnda ve
mum ışığmda, Fransız devrimi-
nin yetiştirdıği matemauk, fızik,
kimya ve geometri ustalanyla,
kimi kez sabahlara dek yeni ku-
ramlar, yasalar ve varsayımlar
üstüne tartışırdı.
Piramitlerin sımnı inceliyor-
du ve çalısırken kansı Josefîne1
in Roma'daki emir subayiyla işi
pişirmesini fazla düşün-
müyordu.
Napolyon'a eşlik eden bilim
adamlan ordusunun erlerinden
Champollion, işte böyle bir fe-
tih seferi sırasında çözdü Mısır
hiyerogliflenni.
Fransa, günümüzde kullandı-
ğı kamu hukuku yasasını, daha
bir çoklarını ve 21. yüzyıla bir-
likte girdığı "İdari baritasun" iş-
te bu eli böğründe kaJan, kuçük
dev adama borçlu. Napolyon'u
çok sevdikleri için mi kullanı-
yorlar hâlâ bi yönetim şeması ve
yasalan? Hayır. Yerlerine daha
iyisi yapılamryor, o kadar.
Söz konusu idari haritaya gö-
re Güney Fransa'nın Akdeniz'e
bakan bölgeleri de bir sürü eya-
let, il, ilçe ve kömünlere aynlı-
yorlar. Ama Akdeniz Fransa'sı,
kocaman gövdesini halk dilinde
kısacık bir adla aruyor: "Midi".
Fransa'nın "Midi"si denildi
mi, şöyle bir dunıp guneşi öğle
vaktini ve yasamak keyfini dü-
şüneceksiniz. Midili'lerin inan-
cına (ya da uyduruğuna) göre
"Tann çok, çok ama çok calışıp
Afananya'yı yaratmış. Sonra ge-
lip Güney Flransa'ya yerleşmiş."
20. yuzyıhn sonuna doğru,
Almanlar da durumu çaknuş ol-
malı ki birkaç yüdır bu güzel
beldede ev, toprak, otel, bağ,
bahçe alan Alman Alman'a.
Saint-Esteve, Fransa Midisi'-
nin 10.00Q nufuslu, sevimli bir
ilçesi. Sırtfgüzelim Pirene dağ-
lanna dayalı, ayaklannı 18 km.
ötedeki Akdeniz dalgalan yalı-
yor. Rousillon ovasına yayılan
göbeği, "Muscat" adı verilen
kokulu şaraba gebe, altın renk-
li üzüm bağlanm banndınyor.
Nüfusu 10.000, ama tam 40
adet spor ve kültür derneği var.
Bir de uluslararası karikatür fes-
tivaü. Söz konusu festival, kül-
tür eylemlerini yurt düzeyine
yaymayı hedefleyen "çoğul
merkezri" politika gereği, Fran-
sa Kültur Bakanlığı'nın önder-
liğinde gerçekleştiriliyor. Her
yıl, tüm dunyadan çağnlan kır-
ka yakm seçmece çizer, uçakla
getiriliyor, on gün süreyle leziz
Fransız mutfağıyla besleniyor,
bölge şaraplanyla sulanıyor ve
epeyce kilo almış, karaciğerleri
de biraz genişlemiş olarak geri
gönderiliyorıar.
Saint-Esteve'in belediye baş-
kanı ozan. Sevdiği desenler kar-
şısında önce Victor Hugo'dan
bir kıta, ardından kendi şiirinin-
tamamını patlatıyor. Festival
Başkaru ise Türkiye hayram. Ge-
çen yaz tekneyle yaptığı mavi
yolculuğun tadı damağında kal-
mış. Gecelen palyaço kılığına gi-
rip karikatüristlerle birlikte hok-
kabazhk yapıyor, ertesi sabah te-
levizyona çıkıp festivalin önem
ve ciddiyetini anlatıvor.
Fransa'nın Midisi'nde, "ağır
ol da Molla sansınlar" deyişi
tüy gibi hafiflemiş.
Ince mizah ulkesinde kimse
mideye oturan ham hamurları
yemiyor.
Londna'dan
Canavar
peşinde ;
tskoçya'daki ünlü
Loch Ness gölünde
geçen hafta sonu yine
canavar avına çıkıldı.
EDtP EMİL ÖYMEN
L O N D R A
— Okunama-
yan garip adJa-
n ile perili şa-
tolar. koyu taş
renkli ortaçağ kaleleri,
zırhlı şövalyeler, sarı saçlarım
kale burcundan sarkıtan bâkire,
şampuan reklamı gibi saçlara
tırmanarak burca çıkan Richard
Gere benzeri aslan yurekli, mor
ve lacivert bulutlar, ıslık çalan
uğursuz bir rüzgâr, sert ve çisen-
tili bir hava, nereye bassan vı-
cık ıslak, yeşilin nefret ettirecek
kadar çok çeşidi, kırmızı sakal-
h, kırmızı yariaklı kapı gibi etek-
likli adamlar, bizim sucuğu an-
dınr "haggis"iyle, geniz yakan
aslan sutu çeşit çeşit viskileriy-
le tskoçya. Ve tabıı, Canavarh
Göl... Turistler ve canavar me-
raklılarına.
Canavarlı Göl'de geçen haf-
ta uç gün boyunca canavar ara-
dılar yine, Bulana ya da varh-
ğını ispat edene de 250 bin ster-
iin (neredeyse 1,5 milyar TL)
ödül vaat etti bir müşterek ba-
hisçi. lskoçya'nın en derin gö-
lünde "yaşıyor" canavar. Uy-
gun bir adres, Canavar oldun
mu en derin gölde saklanacak-
sın kı seni kimse bulamasın. Gö-
lun etrafında oteller, hambur-
gerciler, lokantalar turesin. Ye-
rel turizme katkıda bulunasın.
Kimse canavan bulamasın ki ef-
sane sürsün; canavar da mem-
nun, esnaf da. tşte geçen hafta
sonu da boyle oldu. Kimse ca-
navarın varlığını "ispat
edemedi" yine.
Canavan kimler nelerle ara-
mıyor ki.. Manyetik kristal kul-
lanan var, radar, sonar, uzak-
tan kumandalı insansız denizal-
tı, sualtı kameralan, açık deniz-
de petrol aramada kullanılan
aygıtlar... Canavar butun bu
fenni saldırıya karşı korunaklı
ki görülmuyor. Canavan ara-
yanlara en büyuk saygınlığı ise
"Doğa Tarihi Muzesi" verdi.
Müze yetkilileri guzel ve temiz
bir hava almak, dağ bayır do-
laşmak için fırsatı değerlendirip
göle gittiler. Canavar ortaya çı-
karsa "Evet, işte o!" diyebil-
mek için. Ama yine olmadı.
Ara sıra canavar avma çıkı-
lır böyle. Hepsi de başarısız bi-
ter. 1987'de yüzlerce motor gö-
le yayılıp dibini elektronik ay-
gıtlarla taramıştı. Sonuç, yine
sıfır. Canavar herhalde o gün
dağa kactığı için bulunamadı!
Bulunmasın da zaten."Ness"
gölunun insandan kaçan cana-
vannın her nasılsa 1934'te bir
"fotoğrafı" çekilmiş! Bir daha
da "gören" olmamış. Sorun de-
ğil. fnce uzun gölun etrafında
"Nessie Mıizesi"nden lokanta-
lara, hediyelik eşya dükkânlan-
na, otellere kadar yüz binleri bu
ücra yere çeken koca bir turizm
var. Canavan bulacak da ne
olacak? Efsaneyı un ufak etme-
nin turizme yararı gorülmuş
mü?
ÖLÜM VE ÖFKE — Lyon kentinde bir delikanlının oliimu, banliyölerde biriken ofkeji dışarı vurdu. Fransa şimdi gettonun ofkesini konuşu>or.
Paris'ten
Gettolar patlarsa yanarsmSABETAY VAROL
PARİS — Hızlı ve kötü kent-
leşmenin yol açtıgp sorunlar san-
ki saatli bomba... Yıllar sonra,
hiç beklenmeyen bir anda, hıç
beklenmeyen bir nedenle ülke-
nin yeni yöneticüerinin elinde
patlayıvenr.
Pans'in Lyon'un, Marsilya
1
nın çevresindeki "mantar kent-
ler", 60'b yıllarda Batılı ekono-
mılerin yaşadığı başdöndurücü
sıçramanın zehırli meyveleri gi-
bidir. Bu yıllarda izlenen konut
politikası gereği, dar gelirli in-
sanlar sadece uyku uyuyabile-
cekleri, yemek yıyecekleri beton-
dan kutulara konmuştu. Daha
kötüsu bu gelisme *sosyal ItonuV
adı altında eskiye oranla bir iler-
leme gibi ele ahnmış, çok ünlü
mımarlarca kutsanmış, dönemin
Fransızlar şimdiye dek İngiltere gibi gettoları olmamakla
övünürlerdi. Lyon kentinin banliyösünde motosikletli bir
gencin ölümü ıle patlak veren yakıp yıkma olaylan "getto"
sorununu Fransa'nın gündemine getirdi.
sosyologlarınca bu şeklide yo-
rumlanmıştı.
İşte Lyon kentinin banliyösü
Vaulx-En-Velin'de geçen hafta
meydana gelen olaylar.. Çıplak
araziye ucuz maliyetli binalan
yan yana dikmekle "keot" olu-
namayacagının son örneği. Mo-
tosıklet kullanan bir gencin po-
lis ekibine ait bir arabamn çarp-
ması sonucu can vermesi üzeri-
ne meydana gelen isyan ve yaiap
yıkma olaylan bütün Fransa'yı
şimdiye kadar çok ihmal edilen
bir olgunun üzerinde derin de-
rin düşünmeye sevk etti.
İngiltere'de özellikle yabancı-
lann yaşadığı 'getto'larda benzer
olaylann sık sık cereyan ettiği bi-
liniyor. Ama Fransızlar, şimdi-
ye kadar ülkelerindeki "gettolaş-
ma"nın Mans ötesi komşu ka-
dar vahim olmadığını duşü-
nüyordu..
Hatta zaman zaman, "Bu so-
nınlann uzerine gitmezsek ya-
kında tngiltere gibi olacağız" di-
yenler oluyordu.
Iki yıl önce görevi devraldığı
zaman "tşe sosyal konutlann
merdiven aralannı adam elmek-
le başlayacagız" cümlesını sarf
eden, bu yuzden de o devirde bı-
raz alay konusu olan Başbakan
Michel Rocard, geçen hafta
Lyon kentinin banliyösünde
gençlerle güvenlik güçleri ara-
sında meydana gelen olaylan
duyunca fena halde bozuldu.
Çünku Vauk- En-Velin, tam da
Rocard'ın, "harabe haJindeki
mantar kentlerin itibannı iade"
ettirme planına dahil ettiği yer-
lerin başında geliyordu.
Türkiye*yi iyi tanıyan ve yıl-
larca kalan Lyonlu fotoğraf sa-
natçısı dostum Paul Veyssere ba-
na uğradı. Birkaç ay önce yine
Türkiye"deymiş. Gözlemlerini
şöyle yonımladı:"Ankanı ve Is-
tanbul'da on onbcş yıl sonrası
için aynı şeyterin olması kaçmıl-
maz. \aulx-Knvelin'de yirmi yd-
da yıkınlı haline gelen binalar
son zamanlarda dinamitle bava-
ya uçuruldu. Okullara veni öde-
nekler kondu. Ama gençler be-
ton yığınlan arasında can sıkın-
tısından patla>Bcak gibi.. Ufak
tefek suçlar işliyorlar. Polis peş-
lerine takılıyor \e egitme >erine
kaba kuweti tercih edi>or. Çağ-
daş dunyadaki gelişmelerden ha-
bersiz hırsız-polis ovunu oyna-
nı>or. Butun bunlara işsizlik ek-
lcnince patlamalan engellemek
imkflnsız olu>or."
Anlaşılan kaderine terk edilen
gençler her zaman "grafiti" yap-
makla yetinmeyecek. Zengin
toplumlar bile bu tur problem-
leri nedense hep daha sonraya
bırakmayı tercih ediyor.
* Boğcdıio A80 hifp9wntHnc protesto,
nyelüennt daytk. Dıyajın fotofomant. • TKP Yonetıcısı Veysı Sa-
rısözer ın nektubu TKP ntn T1P ı yok etme kompkssu • Doğu
Ptrtnçek Bakan atrfatanm yoaımladı. • Bırteşen Almanya da hetum-
tef tartrşıyor Sağlık hızmetı mı uçkâğttçılık mfi • Ters ruzgk, Ku-
ba. KomuoM Pâfti Konçrttl önctsndokı çcHşınctcf. * Gön64
Sekreter VVörner'm Yûzyıl'» ömea 'NATO getecetrte de dağıtnma-
yacak ' Kaınu ifytritflndt luhblrörgOtteflmeti 'MESSlenDtr
sozleşme teklı'ı Işveren Savcı sentMtao tafiye1
• Metal «şkotundaki
Mndikjl btriığe son t*m • Ceza davalanndan beraat eden Gûlte-
kın Gazıoğiu vatansızhK lar aklanamıyof • Octmo Ptı ve Nobtl
EdetMyatOdulu Yatmzlık dotambacmdı btr Hekstkah. • Genco Er-
kal ve Zehra Ibştroğfu Havel Tıyatrosu nu lanışiı
Dİyarbakır'da resmi çözüm
MİT'İN KÜRTLERE
ÖZERKLİK BRİFİNGİUst düzey MİT, Emniyet gorevlilen ve eskı PKK'lı itirafçılann Diyarbakır topiantısı... Kurt sorunurta çözüm
arayıslan ve "özerfclrk" formulünun gerekçeieri... "Bir rapor halınde yukanya bikSrmefnH gerekıyor .. "Bugune
kadar soylenmiş en cesur sozleri" ..Daha geniş katılımlı bir toptantı için karar... SHP MilletvekiH Fikri Sağlar:
"Kürtçeye özgüriük, MGK gündemine geldi."
• ÖZAL BURJUVAZİDEN KOPUYOR. Koç ve Sabancı Özal'ı nasıl görüyor.
• HİRAM ABAS-TURGUT ÖZAL RANDEVUSU. Bır büyuk gazeteye sunulan yazı dızisi.
• DEVRİMCİNİN "DEVRİMCİ" ELİNDEN ÖLÜMÜ. Sol, Ali Akgün cınayetıni tartışıyor.
• İDAMLIKLAR KONUŞTU. Dev-Yol, TKP-MUTIKKO ve PKK davalanndan
Muzaffer Öztürk, Veli Bıçer ve Can Yüce: "Şantaj yapryorlar, sökmeyecek."
Düsseldorftan
TEL: 513 83 52 - 513 83 53 - 513 96 78 FAX 513 96 76
İSTANBUL PAZARLAMA A.Ş.
SoftwareDepartmanı'ndagörevlendirilecek,
İngilizce bilen, tercihen Unix deneyimli
BİLGİSAYAR VEYA
ELEKTRONİK MÜHENDİSLERİ
anyor.
Tel: 175 12 95 / 5Hat
Politika
ÇIKTIBAYILERDE
VEFAT
Merhume Necmiye Guntürkun'un ve merhum Cemil
Avarkan'ın büyuk kızJarı, Nilgün Sumerman, Udar ve
Babür Avarkan'ın ablaları, Raif ve Şukran Kurdakul'un
yengeleri, Ümit Tunak'ın annesi ve Utku Tunak'ın
kayınvalidesi, Elif ve Ece'nin biricik anneanneleri,
Avukat Necdet Kurdakul'un 50 yıllık hayat arkadaşı
İstanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesı 42-43
mezunlarından
NEVİN (AVARKAN)
KURDAKUL
19.10.1990 gunu vefat etmıştir. Cenazesi 23.10.1990 salı
gunu oğle namazından sonra Selamiçeşme Camıı'nden
kaldırılacaktır.
AtLESİ
ILAN
Dunyanın bırçok ulkesinde özgurce kutlatıan, ışcı sınıfının
bıriık, dayanışma ve mücadele gûnu olan 1 Mayıs'ın, özgürce
kutlanması engellenmektedır
1 Mayıs gûnûnun kutlanmasma karşı gösterılen baskılann
kaldırılmasını ve 1 Mayıs'ın özgürce kutlanılması ıçın, bız
aşağıda ımzaları bulunan Sendıkalar, 1 Mayıs kutlamaları
nedenıyie haklannda davaları devam eden tüm arkadaşlar ıçın
kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz
8ELEDİYE-İŞ SENDİKASI, PETROL-İŞ SENDİKASI,
DERİ-İŞ SENDİKASI, KRİSTAL-İŞ SENDİKASt,
«AVA-İŞ SENDİKASI, TÜMTİS
DUYURU
Dıyarbakır 1 No.lu ETıpı Cezaevı'ndekı 95 sıyası tutukJunun, baskı
eşlığınde çeşıtlı cezaevlenne sürülmesı olayını ofkeyle karşılıyor ve
Eskışehır tek tıp hucre uygulamasını protesto edıyoruz
Dıyarbakır 1 No.lu E-Tıpı Cazaevı nöe suren haktı ve onurlu dıre-
nışı 18 ekımden rtıbaren süresız açlık grevı eytemımızle destek-
lıyoruz
Insanım dıyen herkesı desteğe davet edıyoruz
BİSMİL CEZAEVİ SİYASİ TUTUKLULARI ADINA
ABDULLAH TATAR
Masal
kentlerSERDAR KIZIK
DÜSSELDORF — Masalsı
bir dunyanın yaratıkhğı, sevimli
küçük evleriyle Altstadt'ta bir
kentin gülumsediğini görebilir-
siniz.
Oysa kentin 1200 yıl önce
kurulan bu bölgesinde yapılan-
lar, öyle pek büyütulecek cins-
ten değildir.
2. savaşın yıkımından kurtu-
lan evlerle sonradan yapılan
benzerleri, eskiyi bugünkü coş-
kuyla kaynaştırmak içindir.
Renk renk boyalı evlerin alt
katlannda küçük birahaneler,
cafeler, pencerelerden sarkan
sardunyalarla, kendi özgu taş
ve ahşap dokusuyla gülümser,
insanı içine alır.
Nostaljik bir keyif verir kos-
koca bir semt. Herbirinin ayn
ayn kimliği vardır 2 katlı üç
katlı bu evlerin. Altstadt'ta
uzuntuye, huzne yer yoktur.
Hayat masalsı mekânlarda eğ-
lence ıçin akıp gider...
DüsseldorFun Altstadtı'nda
zaman bugunlerde biraz daha
farkh. Kentin bu bölgesinin
masalımsı havasını solumak is-
teyen biz yabancılar için de ge-
çerlidir bu fark. Yüzlerde eglen-
cenin rahatlığı, keyfi, yenni bi-
raz ciddiyete bırakmıştır. Artık
boğazlarına kadar bıksalar da
"birleşme" konuşulur ya da
"birieşmeme."
Sevimli birahanelerin köşele-
rinde iki Almanya'nın birliği
uzerine asılı soru işaretlerini gö-
rursünüz adeta. Yine de erte-
lenmez aşklar, âşıklann dudak-
lannda yeni ilişkilere ya da iliş-
kılerin farkh boyutlarına uza-
nır gider...
Kaldınmlar çok önemlidir.
Farkında olmadan çiğnediği-
miz kaldınmlar kendini hisset-
tirir Düsseldorfta. Kaldınmlar
deyip "geçmemeyi" anımsatır
sanki. Taşlar, parkeler, el eme-
ğiyle tek tek önılmuştür. tnsa-
na saygının keyfini hissettirir.
tstanbul'da, Ankara'da, lzmir-
de çirkinliğine, çukurlanna,
patlayanna, bazı yerlerde üs-
tüne çıkmak için 40-50 santim-
lik engellere alıştığınız kaldı-
runlar, burada bu denli özenli,
insan için yapılırsa
"kaldınmdır" deyip geçemezsi-
niz. Kente ayn bir hava veren
toplu ulaşım araçlarından
tramvaylara, otobüslere bakıp
büyuk kentlerimizde balık istifi
yolculuk zamanlan aklınıza ge-
lir de imrenirsiniz.
Izmir Anakent Belediye Baş-
karu Yuksel Çakmur, kente 200
körüklu otobüs almak için hü-
kümetle cebelleştiğini, Ziraat
Bankası'ndan teminat mektubu
alamadığını anlatır imrenerek
baktığı toplu ulaşım araçlanna.
Merkezi hükumetin toplu ta-
şımacılıktan doğan yıllık 158
milyon markhk zaran karşıla-
mak için sosyal demokrat Düs-
seldorf Belediyesı'ne yaptığı
yardımın altını çızer.
fnsanın ufkunu genişleten
yerel yönetim uygulamalannı
ıncelerken kendisi için "ouca
sorunu bırakıp Almanya'ya
gezmeye gitti" diyenlerin kulak-
lannı çınlatır.
Düsseldorf yerel yönetimler
için derslerle doludur, altyapı-
sından toplu taşımacılığına, on-
ca yeşil alana karşın yenilerini
yaratma uğraşılanndan, insan-
lar arabalannı bırakıp gelsin di-
ye metrolann daha da güzelleş-
tiriknesi çabalarına kadar...
Budapeşte'den
Şişman yolcunun
likörlü çikolatası
MEHMET MESTÇt
BUDAPEŞTE — Okuldan
çıktım, otobüs beklemek üze-
re Octogan'daki durağa yurü-
düm. Vakit geçirmek için du-
rağın yanındakı tütüncunün
vurinine takıldım. Ilgi çekici
pek bır şey olmadığı için bir de
Macar gözuyle bakıp iştahımı
kabartmayı denedim. Marlbo-
ro, Camel gibi "bıiyük" mar-
kalar vitrinin önunden geçen
insanların çoğu için ateş paha-
sıdır. Birkaç Suchard çikolata-
sı, edepsiz iskambil kâğıtları,
matchbox arabalar, plastikten
kuçuk uzaylılar ve nur yüzlu
birtakım pop şarkıcılann yeni
çıkan plaklanmn kapaklan.
Içeriye kenarlan tırtıklı, renk-
leri solmuş Budapeşte kartlan
almak için girdim.
Beş dakika sonra otobüs gel-
di, kapılar açıldı ve aracın kor-
kunç zilleri çalmaya başladı.
Gençler önden fırladılar, girip
kayboldular. Çok yaşlı ve be-
beİc arabalı hanımlar ise bin-
mek için içenden yardım gör-
duler. Kapılar kapandı, ziller
sustu. Masmavi, derin sessizlik
icerisindeki guz sabahında oto-
bus bir sonrakı durağa hareket
etti. Bir an sağda opera bina-
sının muhteşem cephesini, bul-
vara bakan gizlenmiş terasını
gördum. Don Giovanni bu te-
rasa yakışır diye düşündüm.
Akşamki temsüin Don Giovan-
TURSEM'İN
LONDRA, GXK7H>, CAMBPJDGE
BOUHKEMOUTH,BÎUGHT0N.
HASnNûSEXETERGHESi
DE 5EÇKİN DILOKJJLIARIH0İYA2 Kİ5
/ADA WUti VIL M6ILIZCE 06RENIM
UTAKSİTTE ÖD!
KOLAYUĞt
DEVAM
KUESLAR
•TİCARI İNûlUZCE
• TUR.IZM IN&ILIZCESl
»BANKACILIKINÛIUZCES!
•5INAV KURSLARI: Cambrıdge
•Frst Certıfıcatc, Profcıcnty,
•TOEn.,AR.tli)(Soz\u)
İNGİLİZ LİSAN OKULLARI
DANIŞMA MERKEZİ
Cumhjnyet Cad 173'4 B Elmadag
80230 İstanbul Hılton Otelı Kaı;ısı
Tel 148 3977-148 7943-1482849
Fax 13297 29 Tlx 27498 tusmtr
ni olmasını arzuladım. Her za-
man arzuladığım gibi. Çunkü
Don Giovanni Budapeşte'ye
Prag'a yakıştığı kadar ters dü-
şer ve o olçude Prag'ı derman-
sızca özlediğımz bır saplantıdır.
Dondurucu, karanhk gecelerde
yuzünüzu yalayan, saçlannızı
tutuşturan bır alevdir Don Gi-
ovanni.
Otobüs Andrasy Bulvan'nı
boydan boya katederek Josef
Attila Sokağı'na kıvnldı. Du-
rakta giysileri kirli, hasır şap-
kalı, yüzünde baa tikleri bulu-
nan şişman bir adam bindi. En
arka sıraya, genç bir kızm ya-
nına oturdu. Kapılar kapandı,
ziller sustu. Adamcağız önün-
deki plastik çantasından likör-
lü bir çikolata çıkardı, ağzına
attı. Roosvelt Meydanı'na gir-
diğimizde parktaki heykellerin
sütunlannı kirleten yazüar göz-
ümden kaçmadı.
Şoför, Çin lokantasınm ya-
nındaki durakta bekleyen be-
yaz giysili kızı almak için zille-
ri tekrar harekete geçirdi. Kız-
cağız hemen gırdi ve daha ka-
pılar kapanıp ziller susmadan
çantasından çıkardığı Ingilizce
defterini açu. Şişman adam ağ-
zına bir likörlu çikolata daha
attı. Otobüs Avrupa'nın en gü-
zel köprulerinden biri olan
"ZİDCiriJ Koprü" uzerinden
Buda'ya geçerken tngilizce ça-
lışıyor gorünen kızın gözleri
uzaklara daldı ve şişman adam
çantasından bir üçüncü çikola-
tayı çıkardı. Clark Adam Mey-
danı'ndan karanlık tunele da-
lan otobusun yolculan birbir-
lerini olabildiğince çabuk suz-
meye çahştılar. Ileride Kriszti-
na KiUsesı'nin biraz yukansın-
da bekleşen ilkokul çocuklan
çıkardıkJan gurultüden keyif
alarak ıçeri doluştular, buğday
sarısı saçları otobüsü aydınlat-
tı. Şişman adamın eli bir dör-
duncu çikolatayı almaya gitti-
ğınde yanındaki kız bundan
"çok" rahatsız olduğunu belir-
ten bir tavırla kıpırdandı. Oto-
büs Marvany SokağVnı döndü-
ğunde ortalarda oturan, kızıl
saçlannı arkadan örmuş alım-
lı bır kadın dikkatini okuduğu
kitaptan alıp köşedeki milyon-
larca şilin vaat eden Avusturya
Lotosu'nun durduğu panoya
çevirdi. Tam o sırada beşinci
çikolatasmı çıkaran adam ya-
nındaki kızın dehşet dolu ba-
kışlanyla karşılaştı. Sıkıntıyla
parlayan gözleri kızın kıpkır-
mızı ojeli ellerine gitti. Kız aya-
ğa kalktı ve askeri hastanenin
onundekı durakta inip uzaklaş-
tı. Adamın altıncı çikolatasına
büyük bir keyifle saldırdığına
Jolio Curi Meydanı'nda onun-
la birlikte inerken şahit oldum.
Ziller son bir kez gürledi, oto-
bus gitti.
Ardından gelen Buda'ya öz-
gü muhteşem sakınliğin zevki-
ni meydandaki birkaç güvercin
ve bankta yatan clochard
çıkardı.