Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 21 EKİM 1990
Ceza Hukuku Profesörü KöksalBayraktar
Idam,adaletikanabuluyorHükümet üyelerinin son zamanlarda artan terör olaylarına
karşı, Meclis'te bekleyen idam kararlarının onaylanacağı
yönündeki açıklamaları kamuoyunda soğuk duş etkisi yaptı.
Ortalama 8 yıldır bekletilen idam kararları için hükümet
sözcülerinin "Türkiye'ye gelişmiş bir ülke imajı verir
düşüncesiyle yıllardır askıya alındı", "Özal işaret verdi.
Değerlendireceğiz..." türü açıklamaları, siyasi iktidarın
mantığını, çarpıcı bir biçimde ortaya İcoydu.
Sonuçları insan hakları ve Türkiye için çok önemli olan bu
tartışma sürerken konuyu bir uzman hukukçunun
değerlendirmesine açmayı gerekli gördük. Arkadaşımız
Şükran Ketenci, Ceza Hukuku Profesörü Köksal Bayraktar
ile ceza hukuku bilimi çerçevesinde idam cezasının anlamı
ve sonuçları üzerinde konuştu...
SÖYLEŞİ ŞÜKRAN KETENCİ ~
Köksal Bayraktar, bir ceza hukuk
bilimcisi olarak hükümetin idam kararlarının
onanması eğilimi ve gerekçelerine ilişkin
sözcülerinin açıklamalarım iztemiş olmalısımz.
Üzerinizde nasıl bir etki yaptı? Olayı nasıl
değerlendiriyorsvnuz?
Hukuk alanında ölüm cezalanna ilişkin
geçerli bir görüş var: Mahkeme kararı verdikten
sonra sonucun siyasi organda bekletilmesi, mah-
kûm olan üzerinde çok büyük bir etki yapar. Ade-
ta yeni bir ceza niteliği kazanır. Infaz süresinin
uzunluğu ikinci bir ceza ve çok ağır bir netice-
dir. Bir tür infazdır.
Son uygulama, erk sahibi kişilerin böyle bir
ağır oluşumu ifade etmeleri ülke siyaseti yönün-
den ve ceza hukuku yönünden çok hatalıdır.
Siyasi yönden hatalıdır. Çünkü bu görüşün
açıklanması bir aczi ifade etmektedir. Türkiye'-
mizde özellikle son yıllarda yeniden tırmanan te-
röre karşı demek ki akılcı ve uygun önlemler yok-
tur. Eğer ölüm cezalarının infazı yeniden günde-
me geliyorsa kısaca soyut olarak insan siyasete
feda ediliyorsa, Türkiye'de bunca olaya, karga-
şaya, hepimizin yüreğini paralayan adam öldür-
melere, terör hareketlerine karşı hiçbir önlem alı-
namamıştır. Çare insanın feda edilmesinde görüi-
mektedir.
Ceza hukuku yönünden de böyle bir yaklaşım
son derece hatalıdır. Anayasada ifadesini bulan
ve artık 20. yüzyılda tartışılamaz bir ilke olarak
kabul edilmiş 'ceza sorumluluğu şahsidir' ilkesi
çiğnenmiştir. Yani herkesin, ancak kendi fiilin-
den dolayı sorumlu olduğu ve yine herkesin baş-
kalanrun nillerinden dolayı sorumlu olamayacağı
ve cezalandırüamayacağı ilkesi bu talihsiz.demeç
ve yaklaşımlarla alaşağı edilmiştir.
duğu ve bunun da ancak devlet başkanında bu-
lunabileceği ileri sürülmektedir. Türkiye'nin ta-
rihsel gelisimi içinde, 1920'li yıllarda Meclis bü-
tün yetkileri topladığı ve hükümetin Meclis hü-
kümeti olduğu düşüncesi ile ilk anayasamızla
ölüm cezalarının onanması yetkisi Meclise veril-
miştir.
Anayasa hukuku geleneği içinde, diğer anaya-
salarımızda da Meclis yetkileri içinde kalmıştır.
Ölüm cezasının onanması ile ilgili kararları bir
çeşit af hakkının kullanılması ya da kullanılma-
ması şeklinde düşündüğümüzde, Meclise gelen
ölüm cezası hükmünün mutlaka onanması yö-
nünde bir karar verilmesi zorunluluğu kesin ola-
rak düşüüülemez. Meclis böyle bir kararı onay-
layabileceği gibi onaylamayabilir de.
Bu karar afla ilgili olduğunda, bunun bekle-
tilmesi de pekâlâ mümkundür. Ancak daha ön-
ce de vurguladığım gibi ölüm cezasının bekletil-
mesi de bir çeşit infaz olmaktadır. Meclis aslın-
da ölüm cezalarının onayını bekletebilir. Fakat
bizzat bu olayda görülduğü gibi bekletme süreci
içinde her yönden büyük sorunlar ve tartışmalar
yaratılmaktadır.
Yasama organımn çalışması açısından olayı hu-
kuk mantığı çerçevesinde değerlendirmek gerekir-
se ölüm cezası kararının yıllarca bekletilmesi bir
çesıt yetkinin kötüye kullanılması olmaktadır.
PAZAR
KONUGU
İLski idam kararlarının
infazı yönündeki açıklamalar
bir aczi ifade etmektedir. Son
yıllarda yeniden tırmanan
teröre karşı demek ki akılcı
ve uygun yöntemler yoktur.
Hepimizin yüreğini
parçalayan adam
öldürmelere, terör
hareketlerine karşı hiçbir
önlem alınmamıştır. Çare
insanın feda edilmesinde
görülmektedir.
IBekletmenin ceza niteliğine dönüştüğü,
yetkinin kötüye kullanılması olduğu
görüşünüzü biraz daha acar mısımz?
K Ö K S A L
BAYRAKTAR1941 Burdur doğumlu. 1961'de Galatasaray
Lisesi'nı ve 1965 yılmda Istanbul Üniversitesi
Hukuk Fakültesi'ni bitirdi 1966'da tstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku
Asistanı oldu. 1970'te "Hekimin Tedavi
Nedeni tle Cezai Sorumluluğu" konulu tezi ile
doktor, 1975'te "Suç fşlemeye Tahrik" konulu
tezi ile doçent oldu. 1980'de "Siyasal Suç"
üzerindeki çalışması ile profesörluğe hak
kazandı. 1971 yılmda Strasbourg Hukuk
Fakuttesi'nde, 1980 yılmda Paris Hukuk
Fakültesi'nde tez çalışmaları yürüttü. Halen
tstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza
Hukuku Profesörü.
kimsenin öldürüh.ıesi ile yargılama arasında so-
mut eylem bağı vardır. 'Katilin cezaevinde bir-
takım arkadaşlan var ve onlardan kuvvet alıyor'
diyemezsiniz. Terör eylemi ile cezaevinde bulu-
nan şahıs arasındaki bağlantıyı somut ve inandı-
rıcı kanıtlarla ortaya koyamazsanız, cezaevinde
bulunan şahsı yargılayabilmeniz hukuken müm-
kün değildir. Dolayısıyla iddia bu yönden de ge-
çerli değildir, yanlıştır.
Soz konusu iddiaya verilebilecek bir diğer ce-
vap ise ceza hukuku doktrininde yerleşmiş bir gö-
rüşu kapsamaktadır. ölüm cezalannın infazı top-
lumda yaşayan insanları zannedildiği kadar et-
kilememektedir.
^•^•Sa.vın Bayraktar, ötüm cezalarının
laydıncılığı görüşu üzerinde daha derinliğine
durmak istiyoruz. Gerçekten ölüm cezalarının
caydıncılığım ceza hukuku ve sosyal bilim
kabul ediyormu? Hükümetin gerekçesine baz
yapılmak istendiği için bu konu bu olayda da
ayrıca önem taşıyor.
Ölüm cezalannın caydıncılığı bilimsel ol-
mayan varsayımlara dayanmaktadır. Toplum ge-
nellikle olüm cezasının ileride meydana gelecek
suçları, vahim eylemleri önleyebileceğine inan-
maktadır.
Oysa Batı Olkelerinde ve ABD'de yayımlanan
çalışmalar bu görüşü destekler nitelikte istatistik-
lerin buhmmadığim ve ölüm cezasının caydırıcı
bir etki yapmadjğını ortaya koymaktadır.
Gerçekten ölüm cezaları eskiden şehrin en mer-
kezi yerinde, meydanlarda infaz edilirdi. 18 ve 19.
yüzyıl ile 20. yüzyıl ilk yansındaki korkunç tab-
lolar hep bu infaz şeklini yansıtmaktadır. Zaman-
la bu infaz şeklinde korkunç, insanlığa ve insan
değerine aykırı, tahammül edilmez bir şekil ol-
duğu kabul edilince, infazın gizli olması ilkesine
geçildi.
Burada insanın aklına şu soru geliyor: 'Gizli
bir ölum olayı toplumu nasıl etkileyecek?' Demek
ki caydırıcıhk ve etkileme yoktur ki infaz biçimi
dahi değiştirilmiştir.
İstersek konuyu Türkiye'mizegetirelim. Ülke-
mizde ölüm cezaları çokça uygulanmaktadır. Her
askeri harekâttan'sonra ölüm cezasının gerekli-
liği ve infazı yönünde görüşler geçerli olmakta ve
uygulanmaktadır.
Nice genç insanın hayaü bu inanış çerçevesin-
de ortadan kaldırılmaktadır. Ama eylemler de-
vam etmektedir. Eğer ölüm cezası caydıncı olsay-
dı bugün Türkiye'mizin surekli bir barış içinde
yaşaması gerekirdi.
Terör devam ettiğine göre ölüm cezasının var-
Ölüm cezasına mahkûm edilen ve infazı için
bugün sıra bekleyen mahkûm, Mecliste karar akı-
betini yıllardır kuşku ile izleyen mahkûm, mah-
kûmiyet kararının sebebi olaylar meselesi ile de-
ğil, sorumlusu olmadığı olaylar nederüyle ceza so-
nucunun uygulamaya doru gidebileceğini öğren-
miş olmaktadır.
Yani böylece ölüm cezasına mahkûm olan ki-
şinin infazında kendi eylemi değil, başkalarının
eylemi, son bir iki yılda Türkiye'de olan olaylar,
eylemler dikkate alınacaktır. Bu anayasanın 38/6.
maddesindeki 'ceza sorumluluğu şahsidir' ilke-
sine tamamen ters bir tutumdur.
İ^HHLSay/n Bayraktar, bekletmenin ayrıca çok
ağır bir ceza olduğunu söylediniz. Hükümetin
gündeme getirdiği idam kararlarında ortalama
8 yıla varan bekletmeler var. Bu aşamadan
sonra Meclisin onay yetkisi var sayılabilir mi?
Haklı olabilir mi?
Meclisin ölüm cezası ile ilgili onay yet-
kisi bir çeşit af müessesesi içinde düşünülmüştür.
Meclisin elindeki af yetkisini kullanabilmesi ile
ilgilidir. Bu yetkinin yasama organına bırakılmış
olması hukuk sistemimizde tartışılmaktadır.
Yetkinin aslında özel af müessesesi ile ilgili ol-
IDAM CAYDIRICI DEĞİL — Prof. Köksal Bayraktar, arkadaşımız Şükran Ketenci'nin yaptığı söyleşide ölum cezasımn cavdırıcı olnıadığını vurguladı.
Sırası gelmişken açıklamak gerekir ki
ölüm cezasının akıbetinin bekletilmesi mahkûm
yönünden de çok büyük problemler yaratmak-
tadır. Böylece bir kişi güıilerini ve yıllarını ölü-
miı beklemekle geçiren ve bunun baskısı altında
yaşayan bir kimse durumuna gelmektedir. Sonun-
da böyle bir kimsede "artık kaybedecek hiçbir şe-
yim yok" düşüncesi içerisinde her türlü eylemi
gerçekleştirebilecek bir psikolojik yapı tüVemek-
tedir.
Ölüm cezası mahkûmlarının cezaevlerinden
kaçması, cezaevlerinde yasanan bırtakım olaylar
bunun göstergesidir. Böyle bir kimsenin firardan
sonra da kaybedecek hiçbir şeyi yoktur. Yaka-
landığında kendisini daha ağır bir sistem bekle-
mektedir.
W^^^KMBuradan hükümet sözcülerinin olüm
cezasına mahkûm olantarla bugünku terör
eylemleri arasında ilişki kurmalannda bir
haklılık payı olduğu sonucunu çıkarabilir
miyiz?
Bu soruya iki yönden cevap vermek
mumkün. Birincisi somut olayda, siyaset adam-
larının iddialarına baktığımızda, demokrasi bir
açıklık rejimi, çoğulcu rejim olduğuna göre siya-
setçilerin bu iddialarını kanıtlamak zorunda ol-
duklarını söylememiz gerekir.
Yetkili devlet adamlarının idam mahkûmları-
nın terörü tırmandırdıkları iddiaları bence inan-
dırıcı değildir. Somut kanıtlarla topluma açıkla-
ma yapmalan zorunluluğu vardır. Böyle bir so-
yut iddia ile onlarca ya da yüzlerce kişi idam edi-
lecekse bu hukuk ve siyaset alanında büyük bir
yanlışlık olur. Kısacası mevcut siyasi iktidar, de-
lillerini, kanıtlarını topluma açıkça söylemelidir.
Aynı soruyu bir başka açıdan cevaplarsak, hu-
kümet sözcülerinin iddialarının, ceza hukukunun
sorumluluk ilkesi çerçevesinde geçerli olmadığı-
nı söyleyebiliriz. Ceza hukukunda ceza ile eylem
arasında somut bağ aranır.
Kabaca bir örnek vermek gerekirse bir ilde bir
lığı ya da yokluğu bu olayda pay sahibi değildir.
Terörün hep söylenen sosyal, iktisadi, siyasi ve
psikolojik pek çok sebebi vardır, ki bugün belirt-
tiğimiz iddiaları ileri sürenler bunlann üzerine
eğilmek durumundadırlar.
WH^MYeri gelmişken ölüm cezalarının siyasi
suçlar açısından da bir değerlendirmesine girer
misiniz?
Ölüm cezalarının kabul edilmemesi yö-
nünde ilk akım siyasi suçlar alanında ortaya çık-
mıştır. Batıda Ulkenin siyasi durumunu değiştir-
meye çalışan ve bu sebeple hayatını kaybeden ki-
şilerin kısa bir süre sonra milli kahraman haline
getirilmesi olgusu karşısmda siyasi suçlarda ölüm
cezası uygulanmaması gerektiği düşüncesi orta-
ya çıkmıştır ve uygulanmışür. 40 yıldır Türkiye'de
yaşanan pek çok ölüm cezası infazı ve sonrası
toplumda tüm yargdarın değişmesi bunun en be-
lirgin örneğini oluşturmaktadır.
\yın Bayraktar, bir de hükümet
sözcüsünün ölüm cezaları infazının
uzattlmasına ilişkin "Türkiye'ye gelişmiş bir
ülke imajı verir" gerekçesi var. Bunun
üzerinde ne düşünüyorsunuz?
Aslında bu görüş bir yönü itiban ile doğ-
rudur. Çünkü bugün Batı ülkelerinin hemen hep-
sinde ölüm cezası kaldınlmıştır. Ölum cezalan-
nın yasaklanması ile çağdaşlık arasında bir bağ-
lantı kurulmuştur. En azından çağdaş hukukun
geçerli olduğunun ölçütüdür. Batı ülkelerinin
anayasalan ile idam cezaları yasajclanmıştır.
Eğer Türkiye çağdaş bir ülke ise ve eğer yine
Türkiye, halkının insan haklanna saygılı bir ül-
ke ise bu gelişmeyi kabul etmelidir. 'Çağdaş gö-
rünmek için değil' birgörüntü olarak değil, ama
hukuk devleti olduğu için uygulamak durumun-
dadır. Hükümet sözcüsünün hukuku ve insan
haklanrun varbğmı bir başka ülkeye gösterme ça-
bası Türk olmak sıfatı ile Türk insanına karşı ye-
rine getirilmemiş ağır bir işlevi sergilemiş olmak-
tadır.
H p K ı ^ n Bayraktar son olarak ölüm
cezalanna ilişkin düşüncelerinizi, ceza hukuku
içindeki değerlendirmelerinizi açıklar mısınız?
Ben ölüm cezasına karşıyım. Çünkü hu-
kuk sisteminin, toplumun ve siyasi iktidarların
mutlaka uymalan ve gerçekleştirmek ödevi altın-
da bulunduklan en büyük amaç 'insanın insan
olması sıfatı ile taşıdığı değerdir.'
Toplum ve devlet bence insan için vardır. En
yüksek değer olan insan bu ceza ile ortadan kal-
dınlmaktadır. fnsanın tüm varlığı, beklentileri,
umutları ile yok edilmesi kabul edilebilir bir dü-
şünce değildir.
Ayrıca ölürn cezası bugünün modern ceza hu-"
kuku ilkelerine de aykırı düşmektedir. Bugünün
modern ceza hukukunda 'cezanın derecelendiri-
lebilir olması', 'tamir edilebilir olması', 'uslan-
dırıcı olması' nitelikleri aranmaktadır. Ölüm ce-
zasında derecelendirme yoktur. Her fiilin ceza-
sında aşağı ve yukarı sınırlar getirilir ve olayın
özelliğine göre ceza miktarı tayin edilir. Ölüm ce-
zasında aşağı yukarı halleri yoktur. Yargıç mut-
laka bir tek cezayı yani ölünıü vermek zorunda-
dır.
Bugünün modern ceza hukuku hep tamir edi-
lebilmeyi aramaktadır. Tamir hakkı, yargı erki
ve hatta siyasi iktidar karannda meydana gele-
li/ski çağlarda suçlulann
vahşice öldürülmesi için bazı
ceza bilimcileri 'adaletin
kana bulanması' deyişini
kullanırlar. Bugün bu infaz
biçimleri yok. Ama kişinin
asılması da aynı derecede^ ^
vahşi değil midir? Ve J
""*"
adaletin kana bulanması
varlığını korumakta değil
midir?
bilecek 'ki her zaman olmaktadır' hataların ta-
mir edilebilmesı de ilke olarak benimsenmiştir.
Para cezalarında, hatta bir dereceye kadar hür-
riyeti bağlayan cezalarda 'tamir edilebilir' ilkesi
işler. Ölüm cezasında artık geriye dönüş yoktur.
Sayın Eren'in televizyoda yayımlanan yargıcın
hatıralannı anımsayalım. Yargıcın yaşadığı dra-
mı. ölen insan hayata nasıl geri döndürülebilir?
Yine ölüm cezası 'mahkûmun uslandınlması,
topluma yeniden uyarlı bir insan haline geti-
rilmesi' amacına aykındır. Ölüme gönderdiğimiz
insan artık uslandırılamaz ki. Oysa bugünün mo-
dern ceza, infaz bilimi, suçluya eğitim vermek,
meslek ögretmek, yüksek ahlaki değerleri vermek,
topluma yeniden kazandırmak yolunu aramak-
tadır. Ünlü sosyal savunma doktrininin ana he-
defi budur. Ölüm cezasında bunlann hiçbiri yok.
Ve açık söyleyebiliriz, ölüm cezası ilkel ceza hu-
kuku dönemlerinde uygulanan kısasın bir deva-
mından başka bir şey değildir.
WKKKKMSayın Bayraktar, sonuç olarak 'çağdaş
hukuk suç-ceza kavramları içinde yeri yok'
mu diyorsunuz?
Elbette. Ölüm cezası eskiden, geçmiş
çağlarda kişinin suda boğulması, vahşi hayvan-
lara parçalatılması, uçuruma atılması, tekerlek
içine yerleştirilerek ezilmesi gibi vahşi uygulama-
larla yerine getirilirmiş.
Bu sebeple bu uygulamalara baa ceza bilimci-
leri 'adaletin kana bulanması' deyimini kullan-
maktadırlar. Bugün bu infaz biçimleri yok. Ama
kişinin asılması, kurşuna dizilmesi, zehirlenerek
öldürülmesi de sonuçta bir öldürme. Öldürme ey-
lemi değişmediğine göre bu da aynı derecede vahşi
değil midir? Ve adaletin kana bulanması olayı
varhğını korumakta değil midir?
3. AVRUPA OZEL ÇEKILIŞI
4 milyar Istanbul ve Manisa'nın
ANKARA — Türkiye'nin de
üye olduğu Avrupa Devlet Pi-
yangolar Birliği'nin düzenlediği
3. Avrupa özel Çekilişi dün ya-
pıldı.
Çekilişte, Avrupa büyük ikra-
miyesi Ispanya'da "4-3 serisin-
den 56046" numaralı bilete isa-
bet etti.
Avrupa Özel Çekilişi'nin
Türkiye bölümünde ikramiye
kazanan numaralar şöyle:
4MİLYAR
A59741 (Manisa-tstanbul)
500MİLYON
D93556 (tstanbul - Giresun - İs-
tanbul - Ankara - Istanbul)
lOOMtLYON
A21215 A27014 B64667 B72569
C30O67 E25528 E45505 E82313
H36416 K98942 M165O0 M28495
M95091 O57245 P92223
50 MİLYON
A64832 A93940 A99855 B11839
B66901 C18911 C29294 D19164
D66707 H32352 H78269 M26131
N74643 N75285 N76553 050998
P13534 P81522 VO530O V48067
20 MİLYON
AI1371 A84246 A87143 B76647
C12542 C14504 C76O53 D89813
D96038 E80817 H18530 K19778
K92258 N5345O N82680 006233
P26437 P86568 V51207 V84782 2 MİLYON
E29893 E34288 E48878 E78626
E86542 H26552 H68000 K82607
M11255 M12753 M14214 M35559
M54353-M62825 M69443 M83560
N31873 N46602 N60368 N62492
N70860 N88654 0059% 011165
098752 P08102 P51885 P61430
V06205 V11702 V31939 V35O75
V84504 V95187
M88881 M98739 N14867
N33635 N61961 N79071
N90670 007466 009538
O21793 O29567 O44536
059306 O66231 066808
P29841 P33374 P42007
P88794 P9O489 V03508
V11159 V13575 V28881
V65060 V66793 V76570
1 MİLYON
10 MİLYON
A34477 A46840
B95448 B97095
D89475 E51777
H66320 H92810
K79660 M24429
N48175 023302
P10508 P29174
V08144 V41035
5 MİLYON
A07740 A7I022 B44523 B71654
B89690 B98866 C17020 C21435
C36721 C38921 C91567 D23768
D29033 D44594 D59693 E23693
A58934 B39931
C0O083 D46948
H04692 H06227
K07544 K21523
M57556 M94221
O74412 O91454
P42583 P58250
A10776 A1843Ö A32615 A44112
A65292 A84668 A93326 B09187
B18974 B30384 B31119 B44613
B53551 B56171 B63790 B79681
B85489 C01697 C17879 C473O4
C49763 C51O55 C53740 C54867
C55907 C60572 C62043 DO7375
D1O436 D13206 D17029 D59179
D64870 D67493 D68681 D68762
E04741 E11461 E12894 E14506
E48158 E559O3 E96317 E96815
E97112 H07207 H14365 H40174
H43358 H59OO6 H59568 H98426
K02040 K3O835 K5O178 K60072
K64448 K93442 M309O9 M40057
M50676 M64407 M74625 M8O482
AO72O6
A28756
A50099
A63452
A78849
A87356
B10090
B19253
B26518
B41844
B56145
B90463
C02394
A08295
A30513
A53392
A67925
A8O775
A95515
B15O13
B20753
B29318
B42061
B69581
B926O3
C09966
A15533
A36034
A57386
A74901
A83442
A99911
B15667
B21366
B35253
B43240
B70334
B93027
C15554
C22863 C24887 C25374
C27708 C29951 C38176
C41566 C44329 C45736
N18551 C5OO87 C55793 C57655 C658O3 M3I1O3M338O6M38O52M39368
N815O1 C68301 C69908 C75450 C81563 M39548 M42330 M45078 M46680
016846 C86052 C88751 C94039 C96491 M47184 M49399 M49469 M57076
O46434 C99702 D03599 D05491 D06201 M61169 M61393 M64239 M76393
P1986O D06440 D08378 DO9300 D16O38 M87374 M96002 NO3525 NO5O58
P73167 D18722 D19417 D21016 D26473 N12939 N14547 N15388 N16053
VO4348 D31298 D31844 D38789 D41909 N17861 N19203 N23402 N24427
V35872 D46804 D46808 D48179 D50404 N25521 N27638 N3I775 N33626
V76979 D57391 D58771 D65653 D71301 N34137 N35484 N46155 N50859
D72376 D78406 D80523 D85362 N55451 N65652 N66917 N72626
D88326 D90381 D97O45 D97220 N85487 N87177 N89399 N9I646
A17777 D97547 D99685 E13789 E19250 N93837 N99271 007144 013408
A47365 E27014 E29430 E3O482 E33O48 015172 016483 O16633 017179
A5776O E
49827 E50372 E53367 E59629 021353 O21973 023112 024240
A76O43 E6O360 E65393 E77491 E80O63 025484 028260 O28591 O43758
A85935 E81971 E82821 E84355 E87368 O45763 O46138 O47584 051274
BO85O3 E94844 E95115 E97301 H01090 051473 059839 062742 066038
B18929 H04041 H14648 H15369 H17509 O66251 067087 070553 074609
B24669 H18543 H26O63 H33383 H33523 O74995 O76766 080206 080481
B4OO33 H42183H466O8H49843H55820 O85205 O86548 087755 O88885
B52245 H65565 H66191 H71556 H78128 O89971 090642 092370 098768
B74381 H80607 K04203 KO4737 K08940 P03262 P06030 PU713 P11892
C0O473 K16283 K16909 K21642 K38267 P15O3O P24461 P30595 P33286
C19657 K48583 K57475 K5893O K6O843 P37123 P37586 P38891 P39541
C2754O K62749 K76735 K78287 K8O855 P39768 P52446 P56779 P58632
C39477 K93410 K96664 M01742 M02160 P60990 P70131 P72591 P73093
C47308 M02407 M08O42 M27391 M29835 P75627 P75925 P82998 V06808
V34640 V35114 V36746 V40139
V45435 V46343 V48735 V51572
V52612 V55265 V63064 V65149
V68813 V74291 V77599 V78255
V78533 V79276 V82663 V86592
500 BİN
00906 00952 05695 07483 08908
16046 22978 24116 24172 25629
28721 30332 30507 38866 43967
46946 49909 54488 56508 64703
65144 70028 70825 71165 78036
78433 90670 95881 97865 98649
250 BİN
0233 0421 5100 6578 9861
150 BtN
028 297 458
50 BİN
17 79
25 BİN
26
4 MİLYON TESELLl
A09741 A19741 A29741 A3974I
A49741 A50741 A 51741 A52741
Aİ3741 A54741 A55741 A56741
A57741
A59241
A59641
A59731
A59744
A59748
A59771
A59941
A99741
E59741
N59741
A58741 A59O4I
A59341 A59441
A59701 A59711
A59740 A59742
A59745 A59746
A59749 A59751
A59781 A59791
A69741 A79741
B59741 C59741
H59741 K59741
O59741 P59741
A59141
A59541
A59721
A59743
A59747
A59761
A59841
A89741
D59741
M59741
V59741
500 BtN TESELLİ
A93556 B93556 C93556 D03556
D13556 D23556 D33556 D43556
D53556 D63556 D73556 D83556
D90556 D91556 D92556 D93056
D93156 D93256 D93356 D93456
D93506 D93516 D93526 D93536
D93546 D93550 D93551 D93552
D93553 D93554 D93555 D93557
.093558 D93559 D93566 D93576
D93586 D93596 D93656 D93756
D93856 D93956 D94556 D95556
D96556 D97556 D98556 D99556
E93556 H93556 K93556 M93556
N93556 O93556 P93556 V93556