03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 20 EKİM 1990 Ekoııonıik Yönetim Yeııiden \ apılanmalı Bugün Başbakanlık, bir yandan bütün bakanlıkların hizmet alanlarını kapsayacak genişlik ve çeşitlilikteki ana hizmet birimleri, öte yandan da DPT, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Kamu Ortaklığı İdaresi gibi bağlı, KİT'ler gibi ilgili kuruluşları ile yönetimindeki fonlarla "ekonomi bakanlığı" görünümündedir. Prof. Dr. TURGUT TAN Devlet Planlama Teşkilatı'nın (DPT) otuzun- cu kuruluş yıldönümü dolayısıyla verilen demeç- ler, soruna yalnız DPT açısından yaklaşıyor gö- rünmekle birlikte, aslında bugünkü ekonomik yönetimin yapılanmasından yakınma olarak da algılanabilir. Dolayısıyla eğer ekonomik yönetim- de bir yeniden yapılanma düşünülüyorsa, soru- na özellikle 1980 sonrası yapılaşmarun irdelen- mesi yoluyla yaklaşmakta yarar vardır. Bilindiği gibi bu dönemde Ba$bakanlığın odak noktasıru oluşturduğu bir ekonomik yönetim or- taya çıkmıştır. Serbest piyasa ekonomisinin me- kanizmaları ekonomik karar sürecinde etkili kı- lınmaya çalışılırken ekonomik yaşamın düzen- lenmesi ile ilgili yetkiler de Başbakan'da yoğun- laşmaya başlamıştır. Bunun bir doğal sonucu ola- rak da ekonomik karar süreci ve bu karar süre- cinde yer alan kuruluşlar Başbakanlık çevresin- de toplanmaya çalışılmıştır. İleride biraz daha ya- kından incelediğimizde göruleceği gibi DPT ya- nında örneğin Hazine ve Dış Ticaret Müsteşar- lığı, Kamu Ortaklığı îdaresi ve GAP Idaresi gibi kuruluşlar Başbakanlığın bağlı kuruluşları ola- rak ortaya çıkmış, başta kamu bankaları olmak üzere büyuk KİT'lerden çoğu Başbakanlık ile il- gilendirilmiş ve nihayet TC Merkez Bankası Ka- nunu'nda yapılan değişiklikle Maliye Bakanlığı1 nın yerini Başbakanlık almıştır. Öte yandan özellikle serbest piyasa ekonomi- si modelinin kabul edilmesine karşın, ekonomik kararların alınmasında kamusal otoritelerle özel kesim arasındaki diyalog, ilgili bakanların mes- lek kuruluşlannı ziyaretleri sırasındaki görüşme- ler dışında, kalıcı ve etkili bir hukuksal meka- nizmaya bağlanamamıştır. Bu eksiklik, 1980 ön- cesinde olduğu gibi özel kesim meslek kuruluş- larının basına verdikleri ilanlarla giderilmeye ça- lışılmamışsa da özel kesim açısından yakınma konusu olmaya devam etmiştir. "Ekonomi bakanlığı" gibi... BugUn Başbakanlık, bir yandan bütün bakan- lıklann hizmet alanlarını kapsayacak genişlik ve çeşitlilikteki ana hizmet birimleri, öte yandan da DPT. Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Ka- mu Ortaklığı İdaresi gibi bağlı, KÎT'ler gibi ilgi- li kunıluşlan ile yönetimindeki fonlarla "ekono- mi bakanlığı" görünümündedir. Son yıllarda özellikle ekonomik alanda Baş- bakanlığa, giderek doğrudan Başbakan'a göre\ ve yetkiler veren mevzuatla bu görünüm daha da belirginleşmiştir. Bu yetkilere, büyükşehir bele- diyeleri dışında doğalgaz dağıtım ve satışı yap- mak üzere kurulacak şirketlerin kuruluşlarındaki hisse oranlannın Başbakan'ca onaylanacağını ön- gören 350 sayılı KHK; uluslararası futbol müsa- bakalannın final ve yarı final karşılaşmalannı iz- lemek amacıyla yurtdışma gidenlerden Toplu Ko- nut Fonu'na harç almmaması (yurtdışında bilim- sel toplantılara bildiri sunmak üzere giden bilim adamları ödemek zorunda) için tebliğ çıkarma yetkisini Başbakanlığa veren Yurt Dışına Çıkış- larda Uygulanacak Esaslar Hakkında 89/13877 sayılı karar; fonlar arasında aktarma yetkisini Başbakan'a veren 3291 sayılı yasa ile buyük il merkezleri ile ilçelerinde yeniden trafiğe çıkacak taksi, minibüs ve dolmuşlara verilecek ticari pla- ka sayısını saptama yetkisini Başbakan'a veren 86/10533 sayılı karar örnek olarak verilebilir. Bu durumu, Başbakan'ın, anayasaya göre (m.112) bakanlıklar arasında işbirliğini sağlamak ve hukümetin genel siyasasının yürütulmesini gözetmek şeklinde ifade edilen konumu ile bağ- daştırmak güçtür. Başbakanlıktaki bağlı ve ilgili kuruluşların çokluğu karşısında yönetimleri son düzenleme- lerle sayüarı on beşe çıkmış olan, devlet bakan- lan arasında dağıtılmıştır. Kaldı ki salt ekono- mik yönetim açısından bakıldığında da yedi dev- let bakanının bu alanda görevli olduğu görul- mektedir. Bunlardan dordu Yüksek Planlama Kurulu üyeliği yaparken özeUeştirme, kalkınma- da öncelikli yörelerin koordinasyonu, dışsatım ve yatırımlann teşviki gibi konularda her biri de a>Ti bir devlet bakanının sorumluluğuna veril- miştir. Ayrıca ülkeler bölgelere ayrılarak bu ül- kelerle ekonomik ve ticari ilişkiler ayrı ayrı dev- let bakanlarımn yetkisine verilmiştir. Bu, çeşitli hizmet bakanlannın dış ilişkiler konusundaki go- rev ve yetkileri ile bağdaştınlamaz. Bu durumu 3046 sayılı yasada tanımlandığı an- lamda devlet bakanlannın konumu ile bağdaş- tırmak güç olup onlann da birer hizmet bakan- lığına dönüştüklerini söylemek yanlış olmaz. Ni- tekim Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarüğı'nın Teş- kilat ve Görevleri Hakkında 3274 sayılı yasa, açıkça müsteşarlığın Başbakanlığın bağlı kuru- luşu olduğunu söylemesine karşın, son yıllarda yapılan düzenlemelerde ilgili devlet bakanı için "Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarhğı'nın bağlı ol- duğu bakanlık" deyişinin kullanılması hukuken zor açıklanabilir. DPT'nin durumu .__ Otuz yıl önce kurulurken teknik uzman kad- rolara sahip küçuk bir kurmay birim olarak dü- şünülmüş olan DPT, zaman içinde giderek bü- yümüş, verilen yeni görevler ve oluşturulan yeni birimlerle uygulayıcı buyuk bir kuruluş haline dönüşüp bir bakanlık görünumü kazanmıştır. İl- gili devlet bakanının, DPT'ye "her şeye karışmayan" yeni bir yapı verilmesinden söz et- mesi de bugün gelinen durumdan kendilerinin de memnun olmadığım gostermektedir. Özellikle "teşvik ve uygulama", "yabancı sermaye" ve "serbest bölgeler" başkanlıkları, DPT'yi kuruluşundaki niteliğinden uzaklaştıran ve uygulayıcı kuruluş haline getiren birimlerdir. Nitekim, geçmiş uygulamalarda zaman zaman bu birimler DPT'den alınıp ilgili bakanlıklara veril- miştir. Uygulamanın DPT'den alınıp ilgili bakan- lıklara verilmesinin bu konularda genel ilkelerin belirlenmesinde DPT'nin kendi işlevi çerçevesinde yetkili olmaya devam etmesine engel olmadığım da belirtmek isteriz. Kamu Ortaklığı tdaresi (KOİ) Başlangıçta toplu konut ve kamu ortaklığı ko- nularım yurütmek üzere Başbakanlığa bağlı bir kuruluş olarak örgütlenmiş olan Toplu Konut ve Kamu Ortakhğı îdaresi, bu iki alanın farklılığı sonradan anlaşılarak, isabetli bir kararla, iki ku- rulusa ayrılıp İbplu Konut idaresi ile Kamu Or- taklığı tdaresi oluşturulmuştur. Ashnda özelleştirme faaliyetinin yünitülmesin- de tek yetkili kuruluş gibi çalışan KOt, gerekti- ğinde sermaye piyasasında da işlemler yapabil- mesi bakımından, bilinen idari kuruluşlardan farklı bir nitelik taşımaktadır. Öte yandan yeri- ne getirilen görevin niteliği gereği Hazine hisse- darlığımn gerektirdiği işlemler nedeniyle Hazi- ne"nin kamu fınansmanı birimi, sermaye piyasası ile ilişkisi nedeniyle de Sermaye Piyasası Kurulu ile işbirliği içinde çalışması gereken KOl'nin adı geçen kuruluşlarla ilişkileri düzenlenmiş değil- dir. Kanımızca, KOl'nin yeniden düzenlenerek özel hukuk hükümlerine bağlı tüzel kişiliğe sahip "Kamu Ortaklığı Kurumu'na dönüştürülüp Ha- zine'nin bulunduğu bakanlıkla ilgilendirilmesin- de yarar vardır. Bilindiği gibi Hazine ve Dış Ticaret Müsteşar- lığı, Maliye Bakanüğı'nın, "Hazine" birimi ile Ti- caret BakanlığYnın "dış ticaret" birirninin bir ara- ya getirilmesi suretiyle oluşturulmuş bir kurulu- şumuzdur. Ancak bu basit bir araya getirme iş- leminin, müsteşarlığın özgün bir kuruluş niteli- ği kazanmasını engellediği söylenebilir. Hazine bakanlığı kunılabilir Müsteşarlığın kuruluşunda, olaylara sürekli mali açıdan bakma alışkanlığına sahip, kamu ya- rarının tek koruyucusu görürtüsü veren Maliye Bakanlığı'na tepki yanında, devlet yapısı içinde mali yönetimden ayn, dar anlamda ekonomik yönetimin gereken konuma gelememiş olması- nın da rolü olmuştur. Zira bugüne kadar eko- nomik yönetim Maliye Bakanlığı çatısı altmda Hazine birimi içinde geliştirilmeye çalışılmıştır. Dolayısıyla HDTM'nin kuruluşu ile bir anlam- da ekonomi bakanlığı gereksinimi karşılanmış- tır denilebilir. Ancak müsteşarlığın oluşturulmasında basit bir araya getirme işlemi ile yetinilmiş olması ve ayrıca bakanlık düzeyinde bir örgütlenmeye gi- dilmemiş olması, yukarıda değindiğimiz gerek- sinime tam cevap veren bir kuruluş oluşturulma- sını engellemiştir. Nakit yönetimi açısından Ma- liye Bakanlığı ile müsteşarlığın ilişkileri ortaya çıkan temel sorunlardan biri olarak ortadadır. Bu benzeri sorunlann aşılması ve Başbakanlığın he- terojen bir ekonomi bakanlığı görünümünden kurtarılması için ekonomik yönetimin yeniden yapılanmasında yarar vardır. Maliye'yi de kapsayan bir ekonomi bakanlığı uygulamasma gidilmesi akla gelmekle beraber, bu kadar geniş bir alanın tek bir bakanlık çatısı altında toplanmasının yaratacağı sakıncalar ve bazı ülkelerde görülen başarısız uygulamalar baş- ka seçenekler üzerinde düşünülmesini gerektir- mektedir. Üzerinde düşünulebilecek bir seçenek, HDTM'nin iki işlevinin ayrılarak "Hazine"nin Hazine bakanlığına dönüştürülmesi, "dış ticaret" in de ticaret bakanlığı içinde yer almasıdır. Zi- ra dış ticaretin ayrı bir bakanlık olarak örgütlen- mesi Ulkemizde kısa ve başanlı olmayan bir uy- gulama geçirmiştir. Öte yandan serbest piyasa ekonomisi benim- sendiğine göre ekonomik yaşamın düzenlenme- sinde, siyasal iktidar ile bu düzenlemelerden et- küenecek sosyal ve ekonomik güçler arasında di- yalog ve işbirliği kurumsallaştırılmalıdır. Çeşitli ülkeler bunun mekanizmalannı kurmuşlar, hat- ta anayasal kurum olarak düzenlemişlerdir. Bu konu üzerinde ciddi olarak durulmalı, 1961 Ana- yasası ön tasarısındaki "milli iktisat şûrası" ile 1982 Anayasası hazırlanırken önerilen "ekono- mik ve sosyal konsey" modellerinden esinlene- rek yeni bir mekanizma oluşturulmalıdır. EVET/HÂYIR OKT4YAKBAL Bakü'den İzlenimler I Oyuncaklarını getirip dökmüşler mezarının üstüne. Res- mi de var. Küçük bir Azeri çocugu. Nayion bisikletler, toplar, kovalar. Yağmurlar rüzgârlar altında çürüyüp gidecek hepsi zaman içinde... Öte yanda gencecik bir çift. Yeni evliymiş- ler. Kocasının ölümünü duyan taze gelin atmış kendini pen- cereden. Uzayıp giden mezarlar. Resimler. Hepsi ocak olay- larının kurbanları, daha doğrusu şehitleri. . . . . Rus tankları kalabalığa ateş açmış birdenbire. Hedef gö- zeterek. Yüz, iki yüz Azeri oracıkta can vermiş. Kirov'un kos- koca anıtının arkasındaki parkta yatıyor hepsi. Şair Bahtiyar Vahapzade, öfke içinde. Titriyor konuşurken, olup bitenleri anlatırken. Duyarlı kişi dayanamaz elbet bunca acıya. Hele şairse... Kirov'un dev anıtı az ötede. Geçen gece geldik. Bakü'yü tepeden seyrettik. Kirov, Stalin'in arkadaşı. Hem de kurba- nı! Arabasında giderken vurmuşlardı. Kim mi Kirov? Azer- baycan'da komünist rejimi yerteştirenlerden. Çok sürmez, öz- gürlük özlemi çeken Azeriler bu anıtı ortadan kaldırırlar. Ye- rine şehitler anıtını yücettirler. Yetmiş yıldır bağımsız, özgûr yaşarnak tutkusunu içlerinde bir gömü gibi saklamışlar. "Pet- rollerimiz var, tarımsal gücümüz var, kendimize yeteriz" di- yorlar açık açık. Bir hafta kaldık Bakü'de. Çok isterdim bir kez daha Şuşa 1 ya gitmeyı. Yani Karabağ yönlerine... Orada savaş varmış. Orada Rus askerieri sınırtarı koruyormuş. Gitmek olanağı yok- muş, dediler. Oysa 1978'de gitmiştim. Sayısız sanatçının ye- tiştiği bir yöredir Şuşa. Niyazi'ler, Bülbül'ler, Vakıf'lar, Nata- van'lar, Üzeyir Hacıbey'ler, daha niceler... Kirov tepesine ya- kın bir yerde devlet mezariığında anıt mezarlannı da gördüm. Azeri halkı, sanatçılarına büyük saygı besliyor. Kanıtı, mezar- ları... Bahtiyar Vahapzade ile konuşuyorum. Duyarlı ünlü şair, Azerbaycan kanlı olaylarında ulusal kişilik kazanmış. Gergin bir ruh hali içinde. Yirmi iki yıl öne Taşkent'te, Semerkant'ta, 1978'de Bakü'de, Şeki'de, Şuşa'da dostluk ettiğim şair çok değişmiş. Öfke içinde. Durmaksızın anlatıyor olayları. Işin için- den ancak tam bağımsızlıkla çıkılabileceğıni... Bir gün sonra Azerbaycan Başbakanı Hasan Hasanov'la konuşuyorum. Yanımda Azerbaycan Yazarlar Birliği Başka- nı, ünlü roman ve öykü yazarı Anar ve eşim var. Hasan Bey Türkiye'den yeni gelmiş. Çok hoş bir kişi. Hep gülen, hep coşkuyla konuşan... Türkiye gezisinden öylesine mutlu ki. Anlatıyor nasıl karşılandığını, kimlerle görüştüğünü, Türk hü- kümet adamlarıyla hangi anlaşmalara vardıklarını... Karşılıklı ilişkiler artacak, Bakü'ye uçak seferleri başlayacak, Bakü ve TRTTV'leri karşılıklı yayın yapacak, sınır kapısı açılacak, or- da köprü yapılacak, tren hattı döşenecek. Bir sorun var, o da Nahcevan'dan Azerbaycan'a gitmek için Ermenistan top- raklarından geçilmesi. Bunu önlemenin çaresi İran'dan bi- raz toprak sağlamak, iran'a da öte yandan o ölçüde toprak vermek... O zaman Türkiye'den Azerbaycan'a gidip gelmek çok kolaylaşacak, karşılıklı ilişkiler daha da artacak. Hasan Hasanov Türkiye izlenimlerini anlatıyor: Azerbay- can'da yaşamadığı, görmediği şeyler yaşamış. Bir akşam ta- nınmış bir işadamıyla yemek yerken şöyle bir soru sormuş- lar: "Siz başbakan olmadan hangi görevdeydiniz? Hasan Bey "Komünist Partisi'nde görevim vardı" yanıtını vermiş. Yaşlı işadamı ayağa fırlayıp "Ne diyorsunuz? Demek ben şimdi bir komünistle mi konuşuyorum" demez mi? Hasan Bey Ko- münist Parti'den. Her şeyden önce Azeri halkının yararını dü- şünen, üstelik de Azeri halkınca çok sevilen, sayılan bir ki- şi. "Bir ağabeyden daha kurtulmadan başka bir ağabeye sı- ğınmak istemeyiz. Türkiye ile eşit koşullarda anlaşmalar ya- panz, ilişkiler kurarız" diyor çok haklı olarak... Bakü Radyosu'nu dinliyorum, TV'sini seyrediyorum. Baş konu: Ermeni sorunu... Nahcevan, Ermeni çetelerinin sık sık baskınlarına uğruyor. Bu sınır çarpışmalannda ölen bir Er- meni gencinin adını bir okula vermişler. Radyoda spiker bu- nu anlatıyor, "Ne işi vardı Azerbaycan serhatlerinde" diyor. Ermeniler iki yüz bin kişilik ordu kurmuşlar. Oysa Azerbay- can'ın kendi ordusu yok! Azerileri koruyan şimdilik Sovyet as- kerieri. Ne zamana kadar? Bıçak kemiğe dayanana kadar elbet! Yedi milyonluk Azenbaycan 'Artık yeter" diye ayağa kal- karsa ne olacak? Kim durduracak onları? SELMA LEA doğdu Paris 17.9.1990 MESUT-FRANÇOISE TUFAN Yurtdışındaki Türkler Haftanın Türkiye'sini CumhuriyetHafta 'da okuyorlar. ' Cumhuriyet Hafta yurtdışında yaşayan Türkler için hazırlandı. Okürlar Cumhuriyet Hafta'da bir hafta boyunca Cumhuriyet'te yeralan haberlerden derlemeleri okuyacaklar. Aynca yurtdışında, özellikle Almanya'da çabşıp yaşayanlan ilgilendiren önemli olaylar da Cumhuriyet Hafta'nın gündeminde yeralacak. Okurlar, Cumhuriyet Hafta'da Cumhuriyet'in köşe yazarlannı, siyaseti, yazı dizilerini, kültür ve sanat hayatını, Türk spor dünyasına ilişkin haber ve yorumlan da izleyecekler. Cumhuriyet Hafta her Cuma Almanya'da bayilerde. AJmanya'da ve yurtdışında yaşayan dostiannızı Cumhuriyet Hafta 'ya kolayca abone yapabilirsiniz. Cumhuriyet Hafta abonelerıne her hafta Cumhuriyet Kitap ekı ücretsız olarak gönderılecek. İlk altı ayda abone olanlar ıse Cumhuriyet Kitap Kulübü'ne ücretsız olarak üye olabılecekier. Ayrıca Cumhuriyet Hafta abonelerı Bizim Almanca dergisını yıllık 48 DM yerıne 24 DM'a alabılecekler. • »- M.ıuti-. ;,v,~- Abon* Ücr«t Tablosu Aşağıdakı kuponu 36 OM öoldurarak, dekontunuzla ^ 5 Ü b,r,,kteCumhuri*t Abone Servısı-B. 1 2 a y | l k 144 DM Aımanya Bölümü, Türkocağı Cad 39-41. Cağaloğlu Istanbul adresine gönderin Tel- 90-1-512 05 05 Fax: 90-1-526 60 72 Abonenın adı: Soyadı: Adresı: Abone süresı: Seçtığım abone süresi karşılığı olan DMtutarını, Turkıye Iş Bankası • Kaıser Str. 3 6000/Frankfurt/M Hesapno 21005002, BLZ: 50230600 hesabınıza yatırdım. Imza « Cumhuriyet PENCERE İMZA GÜNÜ ve SÖYLESİ 20 Ekim 1990 Cumartesi AZİZ NESİN Cumhuriyet Kitap Kulübü Antalya Temsilciliği İmza Günü: Soylesi: 14.00-19.00 20.30 Yer. Antalya Kaleıcı Sanatevı Kılıçaslan Mab Hamam Sokak. No- 2 Kaİeıçi-Antalya, Tel- 114564 - 174097 TEŞEKKÜR Onemli göz rahatsızlığımın ameliyatında nazik ellerıyle benı ışığa kavuşturan Cerrahpaşa Tıp Fakultesi doktoru Sayın Uzman Dr. MURAT ÖNCEL'e ameliyat sırasında yardımlarını gördüğüm Sayın Dr. RENGİN AKTUNÇ'a ameliyat sonrası bakımımı üstlenen Sayın Dr. CAN ÜSTÜNDAĞ'a hastanede yattıgım surece göz servısinde tatlı ilgilerini esirgemeyen FERGÜL, FATMA ve servis hemşirelerine, personeline, ameliyatın yapılması için bana manevi güç veren arkadaşım RENGtNAZ BACAKOGLU ve kızı HALE BACAKOGLU'na, eşime, çocuklanmt ve damadıma, kardeşim KUDRET TE2AL ve eşi AYNUR TEZAL'a, Dr. MERİN TEZAL'a, ameliyat sonrası çıçeklerı ve telgraflarıyla sağhk dıleklennde bulunan tüm dostlarıma en içten leşekkürlerihn iletırim. SEVtM SARIIŞIK ANAP?.. ANAR 12 Eylül partisidir. Generaller darbesi, ANAP'ın doğmasına yol açtı. Ancak partiyi yalnız askeri boyutuyla değerlendirmek yanlış olur. ANAP, 12 Eylül'den sonra değişen iç ve dış koşulların kesiş- tiği alana ustaca bir hesapla oturtuldu. Hesap neydi? ANAP'ın kurucusu Turgut Özal, 12 Eylül'den önce Süley- man Demirel'in müsteşarı. AP hükümetinin ekonomide dış ilişkilerini yürütüyor. IMF modelinin Türkiye şablonu bu iliş- kiler sırasında belirlenmiş. Özal, dışarıdaki patronun ne is- tediğıni çok iyi anlamış. 12 Eylül darbesi, VVashington'un gözetiminde gerçekleşiyor; Özal'ı askeri hukümetin ekono- miden sorumlu devlet bakanı yapıyor. General Evren demok- rasiyi askıya alacak, Özal ekonomik şablonu uygulayacak. Sonra? ANAP, 12 Eylül'ü 2000 yılına taşıyacak bir "merkez part/s/" olarak kuruldu. Merkez partisi ne? "Dört eğilim" (AP-CHP-MHP-MSP) ANAP'ın yapısında top- lanacak; "alternatifsiz" bir siyasal iktidar kurulacak; "depolitizasyon" uygulanacak; rejimin çerçevesini de "12 Eylül hukuku" önceden çizmiş... Halk; yılgın, bezgin, korkak, ürkek. "12 Eylül faşizmi"n\r\ dev- let terörü altında sinmiş. Anadolu halkı, taleplerini ancak ANAP çatısı altında "merkezi hükümef'e iletebilir. Sol ezil- miş, dağıtılmış; sağın en büyük partisi AP kapatılmış; ANAP- tan gayrı bir umar yok... ANAP'ın dış desteği büyük. Nitekim birkaç yılda 40 mil- yar dolar dış borçlanma olanağı doğdu. Hesap tutarlı gibi görünüyor. * Ne var ki evdeki hesap çarşıya uymadı. Süleyman Demirel, belki de kimsenin ummadığı bir dire- nişle modeli bozdu. VVashington, ABD'ye bağımlı sanayileşmemiş ülkelerde bir politikacıyı tutar, liderleştirir, kullanır, miadı dolunca çöp se- petine atar. Demirel, bu yazgıya karşı direndi; ayakta kaldı. Çok önemli bir göstergeydi bu. Çünkü "merkez partisi" ön- ce "merkez sağ"\ çatısı altına toplamak zorundadır. DYP bu olanağı sildi. IMF'nin ünlü şablonu neydi? "Sürekli zam-sürekli devalü- asyon, ucuz emek, dışa açılma". En acımasız yöntemle uy- gulanan bu model, halkın yüzde 80'ini ANAP'ın karşısına dik- ti. "Merkez partisi" olmak amacıyla kurulan ANAP, bugün "azınlık partisi"d\r. Yapılacak iş, bir an önce seçime gidilmesi, siyasal orta- mın doğallastırılması, ANAP'ın da bu ortam içinde yeni yerı- ni alması değil midir?.. • Ne var ki akıl ve sağduyu çoğu zaman siyasal hırsların ağır- lığı_altında ezilmiştir. Özal, ANAP'ın halk tabanında eridiğini görüyordu. Bunun üzerine bir başka plana sarıldı: Partinin Meclis grubuna da- yanarak cumhurbaşkanlığına tırmanmak. devleti ele geçire- rek iktidarını sürdürmek... ANAP'lılar -ne yazık ki- bu planın uygulanmasında Özal'a bağlandılar. Bugün anayasa dışında "fiili" bir yönetim biçimi oluşmuş- tur; sorumsuz cumhurbaşkanı; hükümeti de Meclisi de dış- layarak ülkeyi savaşa sürükleyebilecek yetkileri eline geçir- miştir. İktıdarının sürmesini bir genel seçime değil, bir "dış macera"nın getireceği olağanüstü ortama bağlıyor; ülkeyi bu yola sürüklemek için Körfez krizinde en önde görünüyor; sa- vaş rüzgârları estirıyor. Özal'ın gayri meşru yönetimine ANAPlı milletvekilteri so- nuna kadar destek mi olacaklar? "Dur" mu diyecekler? Gerçı bugün eleştiriler hep Özal'a yöneliyor; ama, sorum- suz cumhurbaşkanına diktaya giden yolda cesaret verenle- rin hiç mi sorumu yoktur? 12 Eylül askeri yönetiminde kuru- lur kurulmaz iktidara geçen ANAP, muhalefet olmadan par- tileşmiş sayılamaz; bu sınavı verebilecek midir? ANAP'ın sorunu ve korkusu bu... Hasretimiz, ölüm acımız oldu. Babamız ve dedemiz ŞEVKET TAŞT4N'ı 17 Ekim 1990 tarihinde yitirdik. TORUNLARI: ŞEVKET URAL TAŞTAN, SEROL ARAL TAŞTAN. GELİNİ: HÜSNİYE TAŞTAN, OĞLU: AHMET TAŞTAN STOCKHOLM-İSVEÇ BAŞSAĞUĞI Çalışma arkadaşımız MERİÇ BtRKtYE, babası ŞEVKET TAŞTAN'ı 17 Ekim 1990 tarihinde yitirmiştir. Meriç'e ve ailesine sonsuz üzüntülerimizi bildiririz. İ.Ü. İKTtSAT FAKÜLTESt MEZUNLARI CEMTYETÎ GENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU Sevgili Annemiz ŞÜKRAN ERGUN Sıcak şevkatin hala lçimizde, Beşinci yılında seni sevgi ve özlemle anıyoruz TÜRKAN-KORAY ERGUN VEFAT VE BAŞSAĞUĞI Cemiyetimiz üyesi, değerli arkadaşımız ERDAL GÜNEYSU 18.10.1990 günu vefat etmiştir. Mesleğe 1963 yılında Hürriyet Haber Ajansı'nda başlayan Güneysu, Hürriyet, Günaydm, Güneş, Yeni Asır, Sabah gazetelerinde çalıştt. Vefatı camiamızda büyük üzüntü ile karşılanan GÜNEYSU'nun cenazesi, 19.10.1990 Cuma günu öğle namazını muteakip Rumelihisarı Camii'nden alınarak Aşiyan Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir. GÜNEYSU'ya Tann'dan rahmet, ailesine ve üyelerimize başsağlığı dileriz. GAZETECİLER CEMÎYETÎ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle