Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/14 DIŞ HABERLER 20 EKÎM 1990
$tto§oxk Stitus TAN AMBARGO DEĞERLENDİRMESİ
Bağdat'ta yiyecek bolluğu varNew York Times, Irak'ta yaşanan bolluğun Türkiye ve
îran'dan kaçak getirilen yiyeceklerden kaynaklandığmı
ileri sürüyor.
Dış Haberler Servisi — Irak'a karşı
BM kararlan çerçevesinde uygulanan
ekonomik ambargonun, bu ülkeyi Ku-
veyt'ten geri çekilmeye ne ölçüde zorla-
yacağı yoğun biçimde tartışılıyor. The
New York Times gazeresi, uygulanan
ekonomik ambargoya karşın, Irak'ta,
.meyve, sebze ve konserve yiyecek bollu-
ğu yaşandığım büdirdi.
Gazetenin Bağdat kaynaklı haberine
göre Irak'taki diplomatlar, ambargonun
Saddam reiimini zor durumda bırakma-
sının yıllar alabileceğini belirtiyorlar.
Bağdat'taki Batılı diplomatlara göre
Irak'ta yiyecek kısıtlamasına gidildiği 1
eylül tarihine oranla yiyecek maddelerin-
de kendisini açıktan açığa hissettiren bir
bolluk göze çarpıyor.
Yiyecek maddelerinde yaşanan bu bol-
luğun, Irak'a karşı uygulanan ambargo-
nun Saddam'ın Kuveyt'ten çekilmesini
sağlayıp sağlayamayacağı konusunda ise
diplomatlar, "Bu ambargonun işlemedigi
anlamına gelmez. Ancak Saddamı zor
durumda bırakacak asıl etken, sanayi
alanında duyulan ihüyaçiann, ambargo
uyannca karşılanmamasından gelecek"
değerlendirmesini yapıyorlaı.
Bağdat'taki Batıh diplomatlar, birçok
Iraklının da gördükleri bu bolluktan şa-
şırdığını söylerken bu yiyecek patlama-
sma yol açan kaynağın izine rastlanma-
sının zor olduğuna işaret ediyorlar. An-
cak, bu bolluğun birinci nedeni olarak
Kuveyt'ten kamyonlarla taşınan hububat
Ve bu ülkenin işgalden önce ithal ettiği
konserve yiyecekler gösteriliyor.
Kuveyt'ten getirilenlerin yanı sıra
Türkiye ve Iran'dan kaçak olarak Irak'a
sokulan yiyecekler de bu bolluğa katkı-
da bulunuyorlar. Diplomatik gözlemci-
ler, Türkiye ve İran'dan Irak'a yiyecek
getiren kamyonlann sayısmda büyük bir
artıs olduğuna dikkat çekiyorlar.
'Atina ambargoyu deliyor'
Yunanistan Komunist Partisi'nin
(KKE) yayın organı Rizospastis gazete-
si, Yunanlı armatörlerin Irak'a uygula-
nan ekonomik ambargoyu ihlal ettikle-
rüıi büdirdi.
Gazetenin 13 ekim tarihli sayısında yer
alan "Yunanlı armatörler Irak'a uygu-
lanan ambargoyu ihlal ediyor" başhklı
yazıda, Yunanlı armatörlerin halen Kör-
fez'de 60'dan fazla gemisi bulunduğu be-
lirtildi.
Haberde, Yunan Deniz Ticaret ve De-
nizciler Derneği Başkanı'nın ambargo-
nun ihlal edildiğini ve Irak ve üçüncü ül-
keler aracılığıyla ticaret yapıldığıru söy-
lediği bildirildi. özellikle sahte belgeler-
le ticari mallann Ürdün'e gittiği, oradan
da Irak'a sevk edildiği belirtilen yazıda,
Irak'la ilişkileri düzelen Iran'ın da bu
entrikaya yardımcı olmasının muhteme!
olduğu ifade edildi.
ABD Savunma Bakanlığı'nm, Kör-
fez'deki askerlerin yerini almak üzere,
Avrupa'daki birliklerini bölgeye gönder-
meyi düşündüğü bildirildi.
VVashington Post gazetesi, kimliğini
açıklamadığı Amerikan yetkililerine da-
yanarak, Amerikan yönetiminin, lkinci
Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'ya ko-
nuşlandınlan Amerikan birliklerinin,
Basra Körfezi'ne gönderilmesini düşün-
düğünü yazdı. Gazeteye göre, bu düşün-
ce gerçekleşirse, NATO bünyesindeki
Amerikan kuvvetleri, ilk kez, eylem alan-
lannın dışına çıkanlmış olacak.
WORNER
Türkiye'ye
saldırıya
karşılık
veririzTürk Atlantik Antlaşması
Derneği Semineri'nde
konuşan NATO Genel
Sekreteri Manfred Wörner,
"Biz size nasıl güveniyorsak,
siz de bize güvenin" dedi.
SEMİH tDİZ
ALANYA — NATO Genel Sekreteri
Manfred Wörner, Körfez'de bir savaşın
çıkıp çıkmayacağı konusunun canlı bir
şekılde tartışıldığı bir dönemde Ankara'-
ya açık bir güvence vererek "Türkiye'ye
karşı bir saldın tiim ittifaka bir saldın
olarak görülecektir ve ittifaktan karşılık
bıuacakur. Biz size nasıl güveniyorsak siz
de bize güvenin" dedi.
Türk Atlantik Antlaşması Derneği ta-
rafından düzenlenen ve "Degişen Dogu-
Baü ilişkilerinin NATO'ya ve Türkiye'-
nin ortak güvenlik ve savunmasına
etküeri" konusunu ele alan iki günlük se-
miner dün Alanya'da başladı. Türkiye,
bu vesile ile en yetkili ağızlardan NATO
ittifakının yerini farklı güvenlik yapıla-
rına bırakmadan sürmesinin önemine
olan inancını vurguladı.
Başbakan Yıldınm Akbulut seminerin
açıLşında yaptığı konuşmada, NATO'da
geleneksel tehdit değerlendirmelerinin
gözden geçirildiği şu sıralarda ittifakın
geçerliliği kamtlanmış ilkelerinin terk
edilmemesinin gerekliliğini vurguladı. Kı-
sa bir süre önce Dışişleri Bakanı olarak
atanan Ahmet Kurtcebe Alptemoçin de
NATO ittifakının yeni Avrupa güvenlik
düzeninin temeli olarak kalması gerekti-
ğini belirterek "Bu >eni düzenin oluştu-
rulması amacıyla kurulması düşünülen
örgütier ve müesseseler, NATO'ya alter-
natif olarak ateılanmamalıdır" dedi.
Seminerin açılışında konuşan Genel-
kurmay Başkanı Orgeneral Necip To-
rumtay ise aşın dini akımlan ittifakın
önümüzdeki yı1larda karşılaşacağı risk-
ler arasmda göstererek Doğu Avrupa'da
meydana gelen hızlı değişikliklerin de he-
nüz başlangıç noktasmda olduğuna işa-
ret etti.
Seminerin açılışında kapsamh bir ko-
nuşma yapan NATO Genel Sekreteri
Manfred Wömer de stratejik önemi ko-
nusunda hiçbir zaman kuşku duymadığı
Türkiye'nin Körfez krizi sonrasmda böl-
gede siyasi istikrann sağlanmasında
önemli bir rol oynayacağını söyledi.
Wörner, Türkiye'nin yanlız olmadığım
da belirterek "Türkiye'ye karşı bir sal-
du-ı tüm ittifaka bir saldın olarak görü-
lecektir ve ittifaktan karşılık bulacaktır.
Bu nedenle biz size nasıl güveniyorsak siz
de bize güvenebilirsiniz" dedi.
1VASHINGTON
Gorbi'den ABD'ye
barış planı mı?
ABD Başkanı George Bush tarafmdan kabul edilen SSCB
Başkanı Mihail Gorbaçov'un özel temsilcisi Yevgeni
Primakov'un, Körfez krizine ilişkin bir barış planı getirdiği
Washington'da konuşuluyor. ABD yönetiminin, planı cazip
görmediği ileri sürülüyor.
UFUK GÜLDEMİR
AWACS uçaklan özellikle yer radarlannın yetersiz kaldıgı alçak uçuşlara karşı etkili bir radar sistemiyle donatılmtş.
AWACS'lar 24 saat görevdeNATO'nun erken uyarı radar sistemleri AWACS
uçaklarının Körfez krizi nedeniyle bazı kritik dönemlerde
24 saat süreyle devriye uçuşu yaptıkları açıklandı.
ALt DOGAN
KONYA — Körfez krizinin başlama-
sıyla birlikte erken uyarı radar sistetnine
sahip AWACS uçaklarının Türkiye'de 24
saat uçuş yaptiğı bildirildi. Turkiye'ye ge-
len AWACS uçaklaruun sayılan arttınlır-
ken, Konya'daki 3. Ana Jet Üssü'nde ger-
çek bombalann kullanıldığı eğitim ve ge-
ce uçuşları da sürüyor.
Kamuoyunda AWACS olarak bilinen
E-3A uçaklan Konya 3. Ana Jet Üssü
bünyesindeki NATO ErkeaUyarı Müf-
reze Komutanlığı'nda (FOB) verilen bir
brifing ile basına tanıtıldı.
FOB Komutanı Hava Albay, Suat Dü-
zel AVVACS uçaklannın özellikle yer ra-
darlarımn yetersiz kaldığı alçak uçuşla-
ra karşı etkili bir erken uyan sistemi ile
donatıldıklannı büdirdi. Düzel, NATO
bünyesinde Norveç'ten Türkiye'ye kadar
uzanan birbirleriyle bağlantılı yer radar-
lan zincirı bulunduğunu, AWACS uçak-
larının bu radarları bütünlediğini anlat-
tı. Düzel, AVVACS'larm yer radarlanmn
yerini almalanrun "mümkün obnadıguu"
belirtti.
FOB Basın ve Halkla llişkiler görevli-
si Hollandalı NATO subayı Henny The-
unissen de "AVVACS'lann sadece hava sa-
vunmasına yöneiik olduğunu" belirterek,
"Bu amaç bülün NATO ülkelerini kap-
sıyor. Körfez krizi sonrası Türkiye'deki
uçuşlanmız arttı. Ancak savunmaya yö-
nelik görevimizde bir değişiklik olmsdı"
diye konuştu.
AWACS'larda görevli bir NATO suba-
yından edinilen bilgiye göre, Körfez kri-
zi sonrası Türkiye'ye gelen AWACS'ların
sayısında artış olduğu ve bu uçaklann
kriz sonrası bazı "Kritik dönemlerde 24
saat sürekli uçuş yaptıklan" öğrenildi.
Kriz öncesi Türkiye'ye belirli aralıklarla
gelen AWACS uçaklarımn sayısı 1 ile 3
arasında degişirken, krizin ürmanmasıyla
biru'kte bu sayınm beş uçağa kadar ytlk-
seldiği kaydedildi. Kaddafı'nin kampının
bombalandığı Libya krizi sırasmda Türki-
ye'den de kalkan AWACS'lann 2 hafta sü-
rekli görev yaptıklan öğrenildi.
16 NATO ulkesinden aralannda Türki-
ye'nin de bulunduğu 11 ülkenin katkıla-
nyla gerçekleştirilen erken uyan sistemi
projesi için Türkiye'nin 3 milyar dolayın-
daki kuruluş mahyetinin binde sekizine
katıldığı, sistemin devamı için gerekli yıl-
hk 100 milyon dolan aşan harcamaya
Türkiye|nin katkısının ise yüzde 1.7 oldu-
ğu bildirildi.
Konya'da eğitim uçuşlan
öte >undan FOB Komutanhğı'nın bün-
yesinde bulunduğu 3. Ana Jet Üs Komu-
tanlığı'ndan eğitim uçuşlan ise sürüyor.
Bu uçuşlarda, Karapınar eğitim sahasın-
da gerçek bombalann da kullanıldığı ve
gece eğitim uçuşlanmn da sürdüğü öğre-
nildi. Haziran ayında yasaklanan "alçak
uçuşlann" ise halen yapılmadığı kayde-
dildi.
WASHINGTON — Bir süre önce Irak
lideri Saddam Hüseyin ile görüştükten
sonra Amerika'ya gelerek dün ABD Baş-
kanı George Bush tarafından kabul edi-
len SSCB lideri Mihail Gorbaçov'un özel
temsilcisi Yevgeni Primakov, beraberin-
de Körfez krizi için bir Sovyet banş pla-
nı mı getirdi? ABD başkenti dün bu ko-
nudaki spekülasyonlarla çalkalandı.
TV'ler bu söylentileri ana haber bülten-
lerinde ilk haber olarak verdi. Wasbing-
ton Times gazetesi de sekiz sütuna man-
şetten verdiği haberde bir "Gorbaçov
plam"ndan söz etti. ABD Dışişleri Ba-
kanı Baker ise önceki gün Primakov ile
yaptığı görüşmeden hemen sonra Kong-
re'de yaptığı bir konuşmada uluslarara-
sı topluluğu, "kısmi çöziimlerin siren
sesini" dinlememeye çağırarak bu yön-
de bazı duyumlan olduğunun işaretini
verdi.
Bu gelişmeler her ne kadar Nobel Ba-
rış ödüllü Gorbaçov'un bir inisiyatif
içinde olabileceğini çağrıştınyorsa da şu
ana kadar gerek Sovyet tarafından gerek-
se de Amerikan tarafından sızan bilgiler
bir Sovyet banş planının varhğıru yüzde
yüz doğrulamıyor. Prirnakov'un 6 ekim-
de Saddam Hüseyin ite yaptığı görüşme-
den baa "özel" izlenimler alnuş ve SSCB
lideri Gorbaçov'un da Bush'a bu izlenim-
lere dayanaffl bazı mesajlar göndermiş
olabileceği vurgulanıyor, ama çerçevesi
net bir Sovyet banş planının varlığı için
özellikle Irak'ta gerekli koşullann henüz
olgunlaşmamış olabileceğine dikkat çe-
kiliyor. Ancak bu değerlendirmenin öte-
sine geçen bazı sinyaller de yok değil: Bi-
rincisi, Primakov önceki gün ABD Dı-
şişleri Bakanı James Baker ile göruştük-
ten sonra bir Sovyet banş planı olup ol-
ROMA
Türkiye'nin BAB üyeliği AT'den geçerttalya Savunma Bakanı Virginio Rognoni, Türkiye'nin Batı Avrupa
Birliği'ne (BAB), AT örneği bir ortakhk anlaşmasıyla üye olabileceğini
söyledi. BAB Genel Sekreteri Van Eekelen ise birliğe üyeliğin AT
üyeliğinden geçtiğjni belirtti.
KONUK YAZAR
NİLGÜN CERRAHOĞLU
ROMA — "Türkiye AT'nin ortak
üyesidir. BAB'da da bu formül Türkiye'-
nin avantajına kullanılabilir. Türkiye Av-
rupa'nın güvenlik sistemine, AT'de ol-
duğu gibi, bir ortak üyelik çerçevesinde
girebilir."
Bu sözler İtalyan Savunma Bakanı
Virginio Rognoni'ye ait. Türkiye'yi de
yakından ilgilendiren, "AT, BAB'ı (Ba-
tı Avrupa Birligi) içine almalı mı?" ko-
nulu bir panele katılan Bakan Rognoni,
Türkiye'nin AT ve BAB'a ilişkin konu-
mu hakkındaki sorulanmıza bu sözlerle
karşılık verdi. BAB'ın önümüzdeki yıl-
larda AT'nin stratejik ve askeri kanadı-
na donüşüp dönüşmeyeceğinin tartışıldığı
panelde konuşmacüann hepsine ayn ayn
"Tür-Jye'nin de Avrupa'nın güvenlik sis-
temine katdıp katılamayacagını" sorduk.
Aldığımız yanıtlar konuşmacılann siya-
si eğilimlerine göre farklı nitelikler ser-
giledi. Hıristiyan Demokrat Rognoni gibi
merkez sağ olarak nitelendirilebilecek bir
parti olan "Cumhuriyetei" lider Giovan-
ni Spadolini de Türkiye'nin üyeliği ko-
nusunda olumlu yaklaştı. Eski Savunma
Bakanı ve eski başbakan olan ve halen
de senato başkanlığı görevini yurüten Gi-
ovanni Spadolini, Rognoni'den bir adım
dahajleri giderek Türkiye'nin zaten bir
NATO üyesi olduğunu ve BAB'a da ka-
tılması gerektiğini söyledi.
Gene eski savunma bakanlanndan sos-
yalist Lelio Lagorio ile komünistlerin göl-
ge hükümetinin "savunma bakanı" Gi-
ovanni Cervetti ise bu görüşe şiddetle
karşı çıktılar. Ayru zamanda Avrupa
Parlamentosu'nda sosyalist grup başka-
nı olan Lelio Lagorio, bu konuda Türki-
ye'nin karşısma çıkan en büyük engelin
"komşuyla (Yunanistan) olan ilişkileri"
olduğunu söyledi.
Öte yandan Batı Avrupa Birliği (BAB)
Genel Sekreteri Nillem Vao Eekelen,
"Türkiye AT'ye üye olursa, BAB'a da
üye olur" dedi.
madığı konusunda yöneltilen sorulara,
böyle bir planının varlığıru kesin olarak
dışlayan yanıtlar vermekten kaçındı.
tkincisi de Moskova, Irak ile bir diyalog
ve uzlaşı yoluna, kapılann açık tutulma-
sına karşı değil. Oysa VVashington buna
kategorik bir biçimde karşı. Bu durum
Gorbaçov'un bir irusiyatif almış olabile-
ceği olasılığırun kesin olarak reddedilme-
sini önlüyor.
Eğer bir Sovyet plam varsa dahi, bu-
nun BM kararlannın gerisine düşmeye-
ceğine inanıhyor. Çünkü Soyyetler'in de-
falarca bu kararlann geçerliliğini vurgu-
ladığı hatırlatılıyor. Aynca Primakov'-
un, ABD başkentindeki çeşitli temasla-
nnda da Sovyet tarafının BM kararlan-
nın getirdiği iradeye, yani Irak'ın Ku-
veyt'ten tam olarak çekilmesi ilkesine
bağlılığını teyid ettiği ifade ediliyor.
Ancak bu öneriler Washington için ne
yeni ne de cazip. Yeni değil, çünkü ABD
Dışişleri Bakanı geçen günlerde Kongre'-
de yaptığı bir konuşmada Irak'ın Bubi-
yan adasım elinde tutmak koşuluyla
Irak'tan çekilmeyi kabul edebileceği yö-
nünde işaretler abndığını açıklamıştı. Ca-
zip değil, çünkü ABD "tam olarak
çekilmekten" kısa düşecek bir çekilme
formülünü şimdilik kabul etmiyor. Yö-
netim, aynca Irak'a karşı uygulanmak-
ta olan ambargonun etkili olabilmesi için
bunun, inandıncı bir askeri güç tehdidi
ile "dekuple" edilmesi gerektiğine ina-
nıyor. Diplomatik uzlaşıya kapılan sıkı
sıkıya kapalı tutmasının bir nedenini de
bu olgu oluşturuyor. Dışişlerinden iyi ha-
ber alan gazetecilerden New York Ti-
mes'ın diplomatik muhabiri Tom Fried-
man, "Amerikan yönetimi, Irak lideri-
nin sadece iki seçenegi olduğuna inanma-
sını istiyor" diyor ve bunlan, birincisi-
nin, "Işgalde direnip her şeyi kaybet-
mek", ikincisi de "Kuveyt'ten çekilip
ayakta kalabilmek" olduğunu sıralıyor.
ABD, bu konudaki kararhhğıru göster-
mek için yeni bir konuşlandırma arifesin-
de. Şimdi de Avrupa'ya tahsisli birlikle-
rinden bazılannı Ortadoğu'ya kayduma-
yı düşünüyor. Bu adım, Washington'un
kırk yıllık soğuk savaş politikası olan
"Avrupa'nın güvenligi her şeyden önce
gelir" ilkesinden bir miktar kayışı sim-
geliyor.
Dolayısıyla tüm bu unsurlur göz önü-
ne almdığında, Primakov'un Bush'a
Irak'ın hangi aşamada geri adım atabi-
leceği konusunda bazı izlenimler getirmiş
olabileceği genel olarak kabul ediliyor,
ama kapsamh bir banş paketinin varlı-
ğına ihtimal verilmiyor. Eğer bir Sovyet
banş planı varsa dahi bu planın Was-
hington'dan büyük ölçüde onay alacağı
da tahmin edilmiyor.
Türkiye'nin görevi: Batı'nın Ortadoğu jandarmalığı
HALUK GERGER
Carter doktrininden sonra 10 yıl bo-
yunca Nevada çöllerinde çöl faresi çevik
güç (Acil MUdahale Gücü) yetiştiren
ABD bir bahane, bir fırsat aradı durdu
Körfez'i kendi silahlı gücüne dayalı bir
biçimde denetleme olanağı bulmak için.
Bir ara bu bahaneyi Sovyetler'in yarat-
ması beklendi, olmadı. Sonra Humeyni
İranı'ndan medet umuldu, olmadı. İran-
Irak savaşında îran'ın Basra'yı düşürme-
si beklendi, yine olmadı. Köhne rejimle-
ri devirecek bir ayaklanma da çıkmadı.
Nihayet Saddam Kuveyt'i ilhaka kalktı ve
ABD de fırsat bu fırsattır deyip koca Su-
udi Arabistan'ı işgal etti! Körfez'de bir
köprü başı tutmayı 10 yıldır beklerken
kendisine S.Arabistan'ın işgaline zemin
hazırlayan Saddam'ı bu oyuna nasıl ge-
tirdi eski CIA Başkanı Bush bilinmez,
ama kendisine "medyun-u şükran" ol-
duğu kesindir. Emperyalist dış politika-
nın kesin kuralıdır: Yaşamsal çıkar ala-
ru kesinlikle askeri güçle denetlenmelidir.
Ve işte Körfez şimdi ABD'nin askeri gu-
cünün tam denetimi altındadır. Carter
doktrini de hükmünü icra etmiştir...
ABD ikinci savaştan dünyanın en güç-
İU ülkesi olarak çıktı.. Artık baş tanrıy-
dı ve dünya nimetlerinin yeniden payla-
şıldığı tannlar sofrasında onun sözu ge-
çecekti. O da sistemi duşmanlanndan ko-
ruyacaktı. Zamanla yaşamın yasalan ça-
lıştı ve ABD ekonomik, kühürel, politik,
vb. alanlarda genlerken rakipleri bu alan-
larda önemli ilerlemeler sağladılar. Böy-
lece de Amerikan hegemonyasının kimi
temelleri sarsılmış oldu. Ama 'ortak düş-
man'ın (Sovyetler Birliği) varlığında met-
ropollerarası hegemonyayı belirleyici un-
sur 'nUkleer silahlara dayab askeri güçtü'
ve Amerikan hegemonyası sürdürülebi-
liyordu. Karşılığında da tabii onun getir-
diği şan ve şereften, mali, ticari, politik,
vb. rantlardan alabildiğine yararlanıyor-
du baş tanrı. 1980'lerin sonunda 'ortak
duşman' can derdine düşüp devre dışı ka-
lınca da askeri güç, hegemonyayı beür-
leyen tek etmen olmaktan çıkıyor, bu
arada da ABD'nin öteki alanlarda AT-
Japonya-(Birleşik) Almanya karşısında
güç ve kan kaybı devam ediyofdu. ABD,
bugün, temel stratejik maddelerin tü-
münde °/o 100'e varan oranlarda dışa ba-
ğımlı, dünyanın en borçlu ülkesi ve her
an dış ödemeler açıklanyla boğuşuyor.
Amerikan yaşam biçimi Avrupa'da alay
konusu ve Japonlar için tembeller ülke-
si.
İşte tam bu sırada rakip metropollerin
can damarı petrol yollan ve bölgesi üze-
rinde kurulan kesin Amerikan egemen-
liğinin bu ülkeye ne avantajlar kazandı-
racağım vann hesaplayın. Tek bir veri bi-
le çok anlamh değil mi? Metropoller ara-
sında Körfez petrolüne en az bağımlı ül-
ke ABD. Körfez petrolü, kullandığı bü-
tün petrol içinde Vo 11-12'lik bir pay tu-
tuyor. Oysa aym oran Japonya için 2/3'e
kadar ulaşıyor; Avrupa içinse
%40-50'lere vanyor. Ve Japonya karşı-
sında her yıl 50 milyar dolar ticaret açığı
veren, 1992 Avrupa tek pazarmın kâbu-
su ile yaşayan, Birleşik Almanya korku-
sunu açıkça dile getiren ABD, hegemon-
yasını yitirme sürecindeki bir güç olarak
Körfez bölgesinin denetimini elinde tu-
tuyor, en geniş rezervlere sahip Suudi
Arabistan'ı fiilen işgali altında bulun-
duruyor.
İki yanlı keskin kılıç
Bu metropollerarası hegemonya müca-
delesi o denli yaşamsal ki ABD'nin elin-
deki arz kılıcı, iki yanı keskin kılıca dö-
nüşüyor, hatta sahibini bile kesiyor, ama
onun gıkı çıkmıyor çünkü ileride zama-
nı gelince rakiplerinin iflahını kesecek.
kıhç olarak bugün ABD'nin temel koz-
ları oluyor. Kılıçlann nasıl kullanılaca-
ğını, kimlerin kellesinin uçurulacağını ise
ancak önümüzdeki yülarda bütünüyle
görebileceğiz.
'Tarihsd perspektirten bakmak, ayn-
ca yapısal, sistemse!, nesnel özellikleri
vurgulamak da demek. Türkiye'nin Kör-
fez bunahmındaki tavnna bu açıdan ba-
kınca önce şu söylenmeli: Körfez politi-
kasını sadece Özal'ın ataklığına, becerik-
Türkiye Avrupa Konseyi ve NATO'ya kabul edildikten
sonra artık çifte misyonlu bir uluslararası konuma
geçmiştir: Doğu-Batı bağlammda Batı'nın nükleer silah
deposu, dinleme gözetleme istasyonu olur. Ortadoğu'da da
Batı'nın jandarrnalığım üstlenir. Çerçevenin bu boyutu
değişmeden kişilerin değişmesi kuşkusuz çok anlamlı olmaz.
Tonelson ve Hurd'ın New York Times'a
hanrladıklan hesaplanna göre ABD'nin
sadece Körfez'e yöneiik askeri gucüne yıl-
da harcadığı 40-45 milyar dolar ile bölge
ülkelerine yaptığı yardım tutarı 6 milyar
(aslında daha fazla) topiandığında bu ül-
ke Körfez petrolü için varil başına fiilen
80 dolar ödemiş oluyor. Üstelik bu he-
sap, bunalım sırasındaki askeri harcama-
ları içermiyor, 1989 yılına ait. Buna kar-
şılık aym.ABD, Körfez rezervlerinden de
fazla olan kendi kaynaklarından yarı fi-
yatına mal edebileceği sentetik yakıtı pa-
halı bulduğu için üretmiyor!
Dolayısıyla sistemin çıkan 'ucuz
petrol' ile hegemonya mücadelesinin ge-
rektirdiği 'pahalı enerji' iki ucu keskin iki
sizliğine, gözükaralığına, Amerikancıh-
ğına, deneyimsizliğıne, vs. bağlamak son
derece de yanıltıcıdır. Kuşkusuz, "her yi-
ğidin bir yogurt yiyiş biçimi" vardır ve
bu biçim bazen radikal farklılıklar gös-
terebilir. Ama sonuçta her yiğit yoğur-
du ağzıyla yer ve bu noktada da kaçınıl-
maz, iradi olmayan benzerlikler başlar.
Körfez bunalımı sırasında tnönü başba-
kan olsaydı, çok daha temkinli davramr,
savaş felaketine o denli iştiyakla sürük-
lenmezdi. Bir Demirel'in yaklaşımı da
çok daha farklı, daha sağduyulu olurdu
herhalde ve her iki durumda da bizler da-
ha şanslı olurduk. Ama sorun, "onlan
da, kişilikleıini, deneyimlerini, yurtsever-
liklerini, vs. de aşan, onlan da tutsak
eden ve maceraya bağlayan, savaşa iten
zincirler, mengeneler var mıdır?" diye
konulunca işler değişiyor. Bu durumda
kişiler, hatta partiler birden anlamsızla-
şıyor, daha derinlere, süreçlere, nesnel
yapılara, kurumsal ilişkilere, dış bağlan-
tılara, hayatın yasalanna 'tarihsel pers-
pektifle bakmak zorunlu oluyor.
Öykümüze lkinci Dünya Savaşı sonra-
sından başlamak gerekiyor. Türkiye, Batı
kulübüne üye olmak istemektedir. Batı
ise Türkiye'ye başka bir rol biçmiştir: Or-
tadoğu'da Batı çıkarlarının savunuculu-
ğunu yapmak. Bunun için de Ingiliz öne-
risi Ortadoğu komutanlığı içinde yer al-
ması istenmektedir. Avrupa Konseyi'nin
kuruluşuna çağnlmaz (bu kompleks ne-
deniyledir ki uzun yıllar Türk pasaport-
lannın üzerinde anlamsız ve komik bir bi-
çimde iri harflerle üç dilde 'Avrupa Kon-
seyi üyesidir' diye yaalmıştır), NATO'-
ya yaptığı başvuru kabul görrnez. Sonun-
da taraflaT anlaşırlar: Türkiye Batı'nın
kendisine verdiği misyonu, yani Ortado-
ğu'da jandarmalığı kabul eder, ama bu
görevi Batı'nın bir üyesi olarak daha et-
kin yerine getirebileceğjni söyler, iç ve dış
(Ortadoğu) meşruiyete ilişkin savlar ile-
ri sürer. Batı kabul eder, Türkiye, Avru-
pa Konseyi'ne üye olmaya çağrıhr, NA-
TO'ya kabul edilir. Artık Türkiye çifte
misyonlu bir uluslararası konuma geç-
miştir: Doğu-Batı bağlamında Batı'nın
nükleer silah deposu, dinleme, gözetle-
me istasyonu olur. Ortadoğu'da da jan-
darma! Çerçevenin bu boyutu değişme-
den, kişilerin değişmesi kuşkusuz çok an-
lamlı olamaz.
ABD Çevik Gücü (Rapid Deployement
Force) oluşturduğu zaman Türkiye'de
yönetimde bulunan geneTallerden de is-
teklerde bulunmuştur: Mevcut havaalan-
lannm modernizasyonu, Doğuda yenile-
rinin inşası, geçiş üstünlüğü, hava saha-
sınm kullammı, lojistik destek...
1982'den başlayarak bu konularda anlaş-
ma üzerine anlaşma imzalanmış, Türki-
ye fiilen Çevik Güç'ün üssüne dönüştü-
rülmüştür. İşte, bu günler için. O çerçe-
veyi kırmadıkça, o anlaşmalan yırtıp at-
madıkça, Türkiye, Çevik Güç'ün operas-
yon alanı içindedir, dolayısıyla da yan-
gının tam ortasındadır. Bugün olmasa
yann, ABD Ortadoğu'ya ne zaman ve ne
için müdahale etmek isterse, o zaman,
Türkiye bilgisi, nzası, haberi olmadan bir
olup bittiye sürüklenebilecektir ve o sı-
rada Ankara'da kimi koltuklarda kimle-
rin oturduğunun anlamı olmayacaktır.
Ve bir zamanlar Batı üyeliğinin temel
simgesi NATO, şimdi ülkeyi Ortadoğu'-
ya sürmenin ana mekanizması oluyor...
Incirlik, Ortadoğu'daki her bunalım-
da otomatik olarak çalışmaya başlayan
bir saatli bombadır. Üstelik, topraklan-
mızda çalışmaya başlayan bu bombayı
durdurmak (ya da patlatmak) yetkisi
Amerikan başkanınındır. O zaman ger-
çekten Ankara'daki kimi koltukları kim-
lerin işgal ettiği ne fark eder? tncirlik'-
ten kalkan U-2 ucağı düşürülüp de Türki-
ye nükleer topun ağzına geldiği zaman
bizi yönetenler bugünkülerden daha az
yetenekli ya da daha az 'milliyetçi' değil-
lerdi ki...
Yarın: Türkiye ve
soguk savas