Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 2 EKİM 1990
AT Bekleme Odasmdaki
Kıbms
Kıbns Rum yönetiminin AT Konseyi'ne tek başına yaptığı üyelik
başvurusu işleme konmuştur. Ancak bu - Türkiye'nin başvurusunda
görüldüğü gibi - henüz Kıbrıs Rum yönetiminin eline AT'ye
giriş kartmın verildiği anlamına gelmemektedir. Rum yönetimi,
sadece AT bekleme odasına alınmıştır.
Prof. Dr. HİKMET SAMİ TÜRK
Avrupa Topluluğu (AT) Konseyi'nin 17 Eylül
1990 günkii toplantısında Kıbns Rum yönetimi-
nin tam üyelik başvurusu hakkında AT Komis-
yonu'ndan görüş istemeye karar vermesi, başvu-
runun işleme konmaması için AT organlan ve ül-
keleri, hatta Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde
çeşitli girişimlerde bulunan Tûrkiye ve Kuzey
Kıbns Türk Curahuriyeti (KKTC) açısından ha-
yal kırıa olmuştur. AT Konseyi,- bu karan verir-
ken yalnız Türkiye ve KKTC'nin Rum yönetimi-
nin Kıbrıs'ın tiimUnü temsile yetkili olmadığı yo-
lundaki idrazlannt gözardı etmekle kalmamış;
aynı zamanda Kıbrıs'ın ATye Uyeliğinin adada-
ki iki toplumun liderleri arasında müzakere edi-
lecek genel anlaşma çerçevesinde tartışılması ge-
rektiği yolundaki düşünce ve telkinlerini de dik-
kate almamıştır. Bu konuda serinkanlı bir değer-
lendirme yapmakta yarar vardır.
AT-Kıbns ilişkileri
AT ile Kıbns arasındaki ilişkiler, 1972'de Briik-
sel'de imzalanan ve Avrupa Ekonomik Toplulu-
ğu (AT) ile Kıbns Cumhuriyeti (KC) arasında son
aşamada bir gümrük birliği kurulmasım amaç-
layan Ortaklık Anlaşması'yla başlamıştır. Halen
bu anlaşmanın 1987'de imzalanmış bir protokolle
düzenlenen ikinci asaması devam etmektedir.
AT'nin Kıbrıs'ın ekonomik ve sosyal gelişmesi-
ne mali katkısı ise 1977 ve 1983 yıllannda imza-
lanmış iki protokolle duzenlenmiştir.
Fakat AT ile 1962'de Yunanistan, 1963'te Tûrki-
ye arasında imzalanan ortaklık anlaşmalanndan
farklı olarak AT-KC Ortaklık Anlaşması'nda son
hedef olarak topluluğa üyelikten söz eden her-
hangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bununla
birlikte ATyi kuran Roma Anlaşması'nın 237.
maddesi, her Avrupa devletine topluluğa üye ol-
mak için AT Konseyi'ne başvurma olanağı tamr.
Işte Kıbns Rum yönetiminin tam üyelik başvu-
rusu ve başvuru hakkında konseyce yapılan iş-
lem, bu maddeye dayanmaktadır.
AT Konseyi, başvuruyu işleme koymakla Rum
yönetimini KC adına, dolayısıyla adanın tflmü
hakkında tek başına harekete yetkili meşru tem-
silci kabul etmiştir. Şüphesiz bu, 1963 sonlann-
da Rumlarca başlatılan bir olaylar dizisi sonu-
cunda önce ayrı bir yönetim, sonra ayn bir dev-
let kurmak zorunda bırakılmış Türk toplumu-
na karşı önyargıh, haksız ve adaletsiz bir davra-
nıştır. Ne var ki bu davranış, kendi türünün ilki
olmadığı gibi büyük bir olasılıkla yakın gelecekte
sonuncusu da olmayacaktır. Çünkü yukarıda sözü
edilen AT-KC Ortaklık Anlaşması ve onunla il-
gili protokollerin hepsi, AT Konseyi ile yine KC
hükümeti sıfatıyla hareket eden Rum yönetimi
tarafından imzalanmıştı. Dolayısıyla AT Konse-
yi'nin Kıbns Rum yönetiminin tam üyelik baş-
vunısunu komisyona havale eden son karan, ön-
ceki uygulamalar doğrultusundadır. Türkiye'nin
Körfez bunalımında izlediği aktif politika ve öz-
verili davranışıyla Batılı ülkelerin gözünde art-
tığı öne sürülen saygınlığı ya da son haftalarda
yeniden keşfedilen stratejik önemi ise AT Kon-
seyi'nin önceki uygulumalara göre köklü bir de-
ğişiklik anlamına gelecek yeni bir tutum içine gir-
mesine yetmemiştir.
Türkiye ve KKTCnin itirazlan ile simdilik sağ-
lanabilen, AT Konseyi'nin 17 Eylül 1990 tarihli
karan ile birlikte toplantı tutanağma geçirilen bir
'deklarasyon.' Tam metni henüz belli olmayan,
içeriği de gazetelerde farkh ifadelerleyansıtılan
bu deklarasyonda Kıbns sorunu ile Ugili BM ka-
rarlanna genel bir yollama yapılarak adamn ba-
ğımsızlık, birlik ve toprak bütünlüğüne verilen
önemin vurgulandığı ve AT-KC Ortaklık An-
laşması'ndan ada nüfusunun tamamının yarar-
lanması gerektiğine işaret edildiği anlaşılmakta-
dır. Böylece Türkiye ve KKTC'nin beklentileri-
ne tam olarak uymasa da Kıbns sorunu ile ilgili
taraflann kendi eğilimlerine göre yorumlayabi-
lecekleri bir metin ortaya çıkmıştır.
Ashnda Kıbrıs'ın AT'ye üyeliği hakkında Ro-
ma Anlaşması'mn 237. maddesi uyannca görüş
bildirecek ya da karar verecek AT organlarmın.
göz önünde tutmalan gereken başka noktalar da
vardır:
1) KC Anayasası'mn 181. maddesi uyannca
anayasa hükmünde olan ve Türkiye'nin 1974'teki
askeri müdahalesinin hukuki dayanağını oluştu-
ran Garanti Anlaşması'mn 1. maddesinin II. fık-
rasında şu hükümler yer almaktadır: "Kıbns
Cumhuriyeti, herhangi bir devlet ile tamamen ve-
ya kısmen herhangi bir siyasi veya iktisadi birli-
ğe katılmamayı taahhüt eder. Bu itibarla, her-
hangi diğer bir devlet ile birleşmeyi veya adanın
taksimini, doğrudan doğruya veya dolayısıyla teş-
vik edecek her hareketi yasak ilan ederî'
Yine aynı anlaşmanın 2. maddesinin II. fık-
rasma göre de garantör devlet sıfatıyla Yunanis-
tan, Türkiye ve Birleşik Kralhk (Ingütere), "Ken-
dilerini ilgilendirdiği nispette Kıbrıs'ın herhangi
diğer bir devlet ile birleşmesini veya adamn tak-
simini, doğrudan doğruya veya dolayısıyla teş-
vik etmek gayesini güden her hareketi yasakla-
mayı taahhüt ederler!'
Gerçi 196O'ta Garanti Anlaşması'na yukanda-
ki hükümler konurken taraflann eski iddia ve is-
teklerine göre ilk planda düşünülen, "ENOSİS"
ya da 'taksim'i, yani Kıbns'ın Yunanistan'la bir-
leşmesini ya da Yunanistan ve Türkiye arasında
bölünmesini önlemekti. Ancak anılan hüküm-
ler, oldukça geniş kapsamlıdır: "Doğrudan doğ-
ruya veya dolayısıyla" ENOSİS ya da taksime gi-
den her hareket yasaklanmıştır. AT ülkelerinin
hedef aldıkları ekonomik bütünleşme ve siyasal
birleşme süreci içinde Kıbrıs'ın topluluğa uyeli-
ğinin Yunanistan'la dolaylı birleşme anlamına ge-
leceği açıktır.
2) 1960'ta bağımsız KC kurulurken uluslara-
rası bir örgütün şemsiyesi altında gerçekleştiri-
jecek böyle dolayh bir ENOSlS'in de önlenmek
istendiği, KC Anayasası'mn 50. maddesinden an-
laşılmaktadır. Bu maddenin 1. fıkrasında Rum
asıllı cumhurbaşkanı ile Türk asıllı cumhurbaş-
kanı yardımcısına yasama organı Temsilciler
Meclisi'nin dışişleri ile ilgili yasa ve kararlanna
karşı ayrı ayn ya da birlikte kullanılabilen kesin
veto hakkı tanınmış; ancak KC'nin "Yunanistan
krallığı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ikisinin bir-
den katıldıklan milletlerarası tesekküllere ve it-
tifak anlaşmalanna katılması", veto kapsamı dı-
şında bırakılmıştır. Ada üzerindeki eski iddia ve
isteklerinden bağımsız KC yaranna feragat eden
Yunanistan ve Türkiye arasında mevcut dengeyi
korumaya yöneük bu hükme göre Kıbns'ın ATye
üyeliği, ancak Yunanistan gibi Türkiye'nin de
AT'ye üye olması durumunda anayasal bir en-
gelle karşılaşmayacaktır.
1963 sonlannda Rumlarca başlatılan ve Türk
toplumunu ortak hükümetten çekilmek zorun-
da bırakan olaylardan sonra bu hükmün uygu-
lanma biçimi fıilen değişmekle birlikte; amacı-
na göre yorumlanması gereken özü, geçerliğini
korumaktadır. O nedenle Türkiye'nin ATye üye-
liği gerçekleşmediği sürece Kıbns'ın üyeliği de,
her şeyden önce adadaki iki toplumun isteğine
bağlı kalacaktır. Bu koşula uymayan bir AT üye-
liğinin coğrafı boyutlan ise Kıbns Rum bölgesi-
nin sınırlannı aşamaz. Kaldı ki Türkiye'nin Ga-
ranti Anlaşmasf ndan doğan haklan saklıdır.
Ne yapmalı?
Hukuki durum böyle olduğu halde, Kıbns
Rum yönetiminin AT Konseyi'ne tek başına
yaptığı üyelik başvurusu işleme konmuştur. An-
cak bu -Türkiye'nin başvurusunda görüldüğü
gibi- henüz Kıbns Rum yönetiminin eline ATye
giriş kartının verildiği anlamına gelmemektedir.
Rum yönetimi, sadece AT bekleme odasına alın-
mıştır. Gerçi Türkiye'den farklı olarak Kıbns
Rum yönetimi, üyelik başvurusu hakkında gö-
rüş bildirecek ya da karar verecek AT organla-
nnda Yunanistan'ın aktif desteğini yanmda bu-
lacaktır. Fakat öbür AT ülkelerinin de bugünkü
dummuyla üyeliğe kabul edilecek bir Kıbns'ın
AT içinde üstelik bir yığın sorunu birlikte geti-
ren ikinci bir Yunan devieti demek olduğunu er
geç fark etmeleri beklenir. Türkiye ve KKTC'nin
önümüzdeki zor dönemde yapmalan gereken,
her fırsatta böyle bir üyeliğin sakıncalarını an-
latmaktır.
Bu arada Kıbns Rum yönetimince gerçekleş-
tirilen oldubittilerin karşılıksız bırakılmaması do-
ğaldır. Ancak her durumda Kıbns sorununun çö-
zümü için BM Genel Sekreteri'nin gözetimi al-
tında yürütülen toplumlararası görüşmelerin ke-
silmesi sorumluluğunun Kıbns Türk liderliğinin
omuzlannda kalmamasına dikkat edilmelidir.
HESAPLAŞMA
BURHANARPAD
Tiyatrocular Dünyası
Her sanat dalının ayn özellikleri vardır. Biçimde olduğu gi-
bi düşünce yapısında. Şairle ressamın, romancıyla yontu us-
tasının kimi benzerlikleri bulunsa bile yeter ki yaratıcı yanla-
rı ağır bassın! Bu genellemenin dışında kalmış tek bir sanat
dalı vardır: Sahne sanatçısı. Sahne sanatçısı dediğimiz aktör-
aktristin korkunç bir gerçeğı vardır. Sanatları saatle, kimi yer-
de dakikayla sınırlıdır Fakat oyunun ilk gecesinde olağanüstü
başanyla salonu dolduran yüzlerce insanın ayakta alkış tut-
tuğu büyük aktör, perde indiği an sanat etkinliğini yitirmiş,
ölümsüz sanatçı silinmiştir. Perde inmiş ve büyük aktörün az
önce heyecanla canlandırdığı Hamlet gibi "Olmak, ya da..."
sözleri gibi!.. Salonu dolduran yüzlerce kişinin ayakta alkış-
ladığı büyük sahne sanatçısı silinivermiştir. Kuliste ayna kar-
şısında yüzünün boyalannı silmektedir. Oysa söz sanatı di-
-lyebHeceğimiz tiyatronun temel direği, aktördürt Tek başına!
Ressamın tabloları, yontu ustasının heykelleri, romancının
- eserieri, Sairin pırıl pırıl dizeleri yüzyıllar boyu aşınmaya kar-
şın dudaklarda, düşüncelerimizde yaşayacaktır. Müzikçinin
ezgilerini de unutmayalım.
Tiyatroyla ilk karşılaştığımda dört ya da beş yaşındaydım.
Anadoluhisarı Küçüksu Çayırı'nda tahtaperdeyle kurulmuş
salaş bir tiyatroda. Yaşlı ve çok şişman bir kadın kucağında-
ki küçük çocuğu göstererek konuşuyor ve söyleniyordu. Tek
söz anlamamıştım. Fakat kadın, çocuğu göstererek haykırın-
ca bir tuhaf olmuş, daha yerinde bir sözle, korkmuştum.
Kilise kapısında haykınp feryat eden şişman kadının o gün-
lerin ünlü melodram aktristi Bayan Bayzar olduğunu sonra-
ları öğrenmiştim. Ne var ki Bayan Bayzar çok yaşlanmıştı.
Sahneye çıkamaz olmuştu.
(Arkası 16. Sayfada)
T.C.
OSMANİYE SULH CEZA MAHKEMESt
Esas no: 1988/5027
Karar no: 1990/423
C.Sav. No: 1988/1276-464
Hâkim: Tulay (Kaya) Apaydın 30114
Kfttibe: Mehtap Var
Davacı: K.H.
Sanık: Hüseyin Uşak-Arap Mustafa ve Hatice'den olma. 1934 d.lu.
Osmaniye Karaboyunlu mah. N.K.lı olup aynı mah. 64 sok. No: 14
oturur, evli, 3 çocuklu okur yazar, sabıkasız. T.C. Islam.
Vekili: Av. Kemal Tülücü
Suç: Gıda Maddeleri Tüzüğüne muhalefet
S. tarihi: 26.10.1990 G.D./
Hüküm: Sanıgın eylemine uyanTCK.nun 398. maddesi gereğince tak-
diren 3 ay hapis ve 5000 TL.sı agır para cezası ile cezalandınlmasına.
Sanık hakkında başkaca arttırma ve eksiltme yapılmasına takdi-
ren yer olmadığına.
Sanığm duruşmadaki iyi hal ve tavn kişiliği, sabıkasızlığı sebebiy-
le günlüğü 300 liradan paraya çevrilerek sanığın 27.000 TL.sı ağır
para cezası ile cezalandınlmasına,
TCK.nun 72. maddesi gereğince aynı türden para cezalan içtima
ettinlerek 32.000 TL.sı ağır para cezası ile cezalandınlmasına.
Sanık hakkında aynı suçtan görtllmekte olan başka davalann vaı-
hğı sebebiyle cezasımn tecili halinde ilerde suç işlemekten çekinece-
ğine dair olumlu izlenim edinilmediğinden cezasımn teciline takdi-
renyer olmadığına, ' " • • • " '
TCK'nun 402. maddesi gereğince sanjgın cürme vasıta kıldığı meslek
ve sanatının 3 ay sttre ile tatiline,
Fiilinin işlenis sekli ve niteliğine göre işyerinin takdiren 7 gün süre
ile kapatılmasına,
Karardan bir suretinin askı ve ilanı için C.Bassavcılığı'na tevdii-
ne, masrafı hükümlüden alınmak üzere Ankara, tstanbul ve Izmir'-
de yayımlanan tirajı 100.000'nin Ozerinde olan bir gazete ile mahalli
gazetede karar suretinin Uanına.
Yargılama gideri olan 10.550 TL masrafın sanıktan tahsili ile Ha-
zine'ye irat kaydına. Sanık veküinin yuzunde saıugm yokhığunda yasa
yollan açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlanldı.
10.7.1990
tşbu karar aslımn aynı olup temyiz olunmadığından 22.8.1990 ta-
rihinde kesinleştiği tasdik olunur. 24.8.1990
Arkadaşımız
FİKRET DİNÇKURT
ve
AYFER GİRGİN
evlendiler.
29.9.1990
Mutluluklar dileriz.
CUMHURtYET ÇALIŞANLARI
KARABÜK SULH CEZA
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas: 1990/282 Karar: 1990/561
Sağhğa zararb gıda maddesi satmak suçundan sanık Siv-
rihisar ilçesi Beyyayla köyü nüfusuna kayıtlı Mehmet ve
Hatice'den olma 1958 doğumlu Bilal özdemır hakkında
mahkememizin 14.8.1990 tarih ve 1990/282 esas 1990/561
sayıh kararı ile TCK'nın 398 (iki defa tatbiki) 647 Sk; 4/1.
TCK 72. maddeleri uyannca 6 ay hapis ve 40.000 lira ağır
para cezası ile cezalandınlmasına, hapis paraya çevrilmekle
neticeten 940.000 lira ağır para cezası ile cezalandınlma-
sına ve TCK'nın 402/2. madde gereğince 6 ay müddetle
failin cürüme vasıta kıldığı meslek ve sanatın ve ticaretin
tatiline,
Fiilin işleniş şekli ve niteliğine göre işyerinin 10 gün sü-
re ile kapatılmasına,
Dair iş bu hüküm 31.8.1990 tarihinde kesinleşmiştir.
Karar ilan olunur.
Basın: 34843
PENCERE
Fikir?..
Yunus Nadi:
"Insanlan kızdırmak için değtt" demiş, "fifdrteri yürütmek için
yazmız."
Ancak siz bir fikri savunurken karşınıza ister istemez öf-
keli kişiler çıkabilir; hoşgörü ortamından yoksun bir toplun
da bunu da doğal saymak gerekiyor.
SHP'nin olağanüstü kurultayında Erdal İnönü kazandı, De-
niz Baykal kaybetti.
Neden?
Fikirleri bir yana iterek olayın anlamını salt kişilere bağ-
larsak yazık ederiz; yaşananları kişisel boyutlara indirgeriz;
oysa son kurultayın umut verici bir anlamı var.
•*
Kurultay yakınlaşırken İstanbul'da bir gazeteci SHP Genel
Başkanı Inönü'ye sordu:
"Baykalcıtar "adam adama' kulis çaltşmasını sürdürüyoriar,
siz bu yöntemi öteden beri dışlıyorsunuz; yine de yarışı kaza-
nacağınızı umuyor musunuz?"
İnönü:
"Kurultayın sağduyusuna inamyorum ben..."
Nitekim kurultayda sağduyu üstün geldi; Baykalcı sayılan
birçok delege inönü'ye oy verdi.
Niçin ?
Kişilerin terazinin kefelerindeki ağıriıklan elbette sonucun
belirlenmesinde etkili olmuştur; ama fikir denen soyut de-
ğerin olayda hiç mi payı yoktur?
Kurultay dedi ki:
"Parti içi demokrasi istiyorum, adalet istiyorum, hukuksuz-
luk istemiyorum. Kendi yapısında bu kayramlara saygı gös-
termeyen birparti, Türkiye'de demokrasiyi, hukuk devtetini, hu-
kukun üstünlüğü kuralını, hele sosyal demokrasiyi nasıl ku-
rabilir? Halk kitlelerine bu yotda nasıl umut ve güven vereb'h
lir? Kamuoyunda nası! saygınlık kazanabilir?"
Kurultayı kişisel çatışmaların dar çerçevesinden kurtara-
rak anlamlı özüne kavuşturan fikir budur. Ancak fikrin boyu-
tu bu kadar değildir.
Kurultay demiştir ki:
"Hizipçilikten vazgeçilmeiidir. Hukuksal gerekçesi olmayan
tasfiyelere karşıyım. Merkez yönetimi en uzak parttöye bile esit,
sevecen, dost gözüyle bakmalıdır. Cadı kazanı kaynatmak için
merkezde ateş yakılırsa bütün parti örgütûnde yangın çıkar.
Hiç kimse kanıt gösterilmeden suçlanamaz; 'bendendir ya da
benden değildir' aynmına paydos ...Demokrasinin aydmlığıön-
ce parti çatısının altında örgütü saydamlaştırmalı..!'
Erdal İnönü'nün başarısındaki önem, kurultayın bu yaki?
şımında değer kazanıyor.
•
Boks, güreş, futbol, karate karşılaşmasında bile sonuç sap-
tanınca hakem elini kaldırır.
Nokta konur.
'Efendilik' gereği, rakipler birbirlerinin elini sıkarlar. Bu iş
uygar bir ülkenin genel seçimlerinde, demokrasinin doğal ya-
şamında, daha sıcak biçimde gerçekleşir; kazanan parti, is-
ter sağda olsun, ister solda, kutlanır.
Batı'daki yöntem bu!..
Parti içindeki yönetim yarışı ise bir aile içindeki saptama
değil midir? SHP'de gerçekleşen budur. Genel başkan be-
lirlendi; parti meclisi oluştu. Yarışı yitirenlerin söyleyecekleri
de önemli: ama, Baykalcılardan kimileri diyorlar ki:
"Mücadelemiz sürecektir"
Neyin mücadelesi?
Hangi fikrin?
Eğer 'mücadelesi' yapılacak fikir ortaya konamıyorsa, ya-
zık olur. Bir partide yönetim yarışını yitirenin tentilmen' gibi
davranabilmesi gerekmiyor mu? 'Mücadele' içe dönük de-
ğil, dışanya yönelik olmalı. Bugün Türkiye'de'Anayasayıçiğ-
neyen, fiiten başkanlık sistemini uygulayan, günden güne gayri-
meşru sınırlara yayılan" bir siyasal iktidar var.
ANAP'ın meşruluk dışına sürüklenen siyasal iktidanna kar-
şı mı 'mücadele?'
Yoksa İnönü'ye karşı mı?
Kişiselliği bir yana btrakıp fikirler ortaya konursa, neyin ne
olduğu belirginieşir.
TARABYA'DA
SANATÇILAR ve DOSTLAR KOOPERATİFÎ'NDEKİ
HAKKIMI DEVREDlYORUM
178 42 11
Elektrikve3.tstanbuLUIasI
HektronîkMühcndîsIî^EndüstriYcI
A.B.D., B.Alnuya, Fraasa, Isriçre, Avustury». Italya, HotUada, Ispıny». Kanada gibi
ülkelerin, sektöre dünya çapında egemen dev kuruluşlarına ait markaların prezantasyonu yanısıra.
tngiHerc'nin ülkestandı ile yeraldığı... Uluslararası düzeydeki Türk kuruluşlarının katılımı ile gerçek
uluslararası nitelikte...
Alternatörler, ampermetreler, aküler, merkezi kontrol sistemleri, devre kesme cihazlan. bobinler. elektrik
kablo borulan, kontaktörler. kontrol ve otomasyon ekipmanlan, kontrol panoları, konvertörler ve inver-
törler. dedektörler.distribüsyonekipmanları.elektnk veelektronikteslekipmanlan.eleklrıklıemniyetve
alarm sistemleri, elektromanyetik ekipmanlar.eleklromanyetik üniıeler. enerji tasarrufekipmanlan. arıza
kontrolekipmanlan, sigortalar.jeneratörler, izolatorler.baglantikutulan.enenikablolan.regulatorler.ro-
leler ve konvertörler, uzakunkumandaekipmanları.gijneşenerjisi ekipmanlan.şalterler.termınalkulula-
n, transformatörler, transmisyon ekipmanlan, türbinler, kesintisiz güç kaynaklan, voltmetreler, emniyet
veeğitim ekipmanlan gibi günümüzdünyasındahızlagelişmekte olan elektrikve elektronikkonulannda
Türkiye pazarı için yeni birçok üriinün ve en yeni teknolojiierın tüm sektörçeşitleri ile prezante edildiği ve
yurdumuzda ilk kez lanse edilen ürünlerin yabancı katılımcılannın Türkiye'de mümessillik ve distribütör-
İük vereceği Elektrik/Elektronik '90 pazarlama potansiyeli, prezantasyon kalitesi. olağanüstü kalılım kap-
samı ile sektörünün nitelikli tek ftıan...
Üstelik, Türkiye'deki tek amaca uygun ve her türlü modern altyapıya sahip. dünya standartlanndaki tek
özel fuar merkezinde.
3-7 EKIM1990
Ififlon Gmventioa
&
ExfaibîtÎQn Center
ZîvaretSaatkril2.00-;
P&zarGtinül2XX)-18.00 inferİBks AAD