28 Mart 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 OCAK 1990 * * • * CUMHURİYET/17 Azerbaycan'da Çare... (Baştarafı 1. Sayfada) dükleri yürek parçalayıcı durum insanlık açı- sından şiddetle kınanmalıdır. insan hakları, ülkelerin bir iç işi olmaktan çıkmış, artık ev- rensel nitelik kazanmıştır. Moskova'ya yöneltilmesi gereken ikincı bir eleştiri daha var: Ermeni - Azeri anlaşmazlı- ğında izlenen rota yanlış olmuş, Gorbaçov bu konuda baştan beri yalpalamıştır. Erme- nıstan'ın Azerbaycan'a dönük toprak talep- leri ve kışkırtmaları tırmanırken işlenen ha- talar, siyasal bir çözümü iyice güçleştirmiş- tir. Ayrıca Moskova'nın benimsediği tutum, Azerbaycan'da radıkallerin güçlenmesine katkıda bulunmuştur. Oysa çözüm askeri değildir. Tankla topla bir yere varılamaz. Diyalog kapısının açılma- sını sağlayacak ortarnı oluşturmak herkes- ten önce Moskova'nın görevi sayılmalıdır. Sorunun temelinde Ermenistan'ın Azer- baycan'a dönük toprak isteklerinin yattığı unutulrnamalıdır. Ermenistan'ı böylesi bir sevdadan vazgeçirmek için Moskova ağırlı- ğını kullanabilecek midir? Azerilerin bu ko- nuda haklı oldukları tarıhsel bir gerçektir. Sovyet Ermenistam'nın büyüme hevesle- rınin ülkemiz açısından duyarlı bir yanı oldu- ğu da açıktır. Azeri kardeşlerimizin şu günlerde acılı bir dönemden geçtiklerini biliyoruz. Yaraların sarılması kolay olmayacak, zaman alacak- tır. Bununla birlikte, Azeri toplumunu yönlen- dirme durumunda olanların duygulanndan sıyrılarak, serinkanlı davranmalarından baş- ka çare yoktur. Politika oyununun kurallan ne yazık ki acımasız oluyor. Bugünlere ge- linmesınde kendi hatalarını da sorgulamalı- dırlar: Ermenilerin oyununa gelindi mi? Halk Cephesi kendi içindeki aşırı unsurları dene- tim altında tutabildi mi? * Daha fazfa kan dokülmesini engellemek ve Azeri kardeşlerimizin acılarını dindirecek adımları atmak için zaman yitirilmemelidir. Dışişlerı Bakanı Mesut Yılmaz'ın parla- mentoda yaptığı konuşmada, Sovyetler'e yaptığı şu çağrı yerindedir: "Azerbaycan'daki gergin ortamın her şe- ye rağmen daha derin izler bırakmadan ve ih- tilatlara yol açmadan bir an önce aşılabilme- si; olayların devlet otoritesine olduğu kadar insan haklarına da saygılı, uygar ve akılcı bir yaklaşımla yattştınlabilmesi; bölgede mevcut sorunlara soğukkanlıiık, sağduyu ve gerçek- çilikle çözüm aranabilmesi için gerekli sükû- net ortamının yaratılabilmesi bakımından, her- kesin itidal ve kendi konumunun gerektirdiği ölçü ve şekilde sorumlulukla davranmasın- dan; bu çerçevede, Sayın Gorbaçov'un Sov- yetler Biriiği'nde hayata geçirmeye çalıştığı demokratik değerlere uygun bir diyalog an- layışının rehber edinilmesinden, son tahlilde, kardeş Azeri halkı ve genel olarak Sovyetler Birliği kadar, TürkSovyet ilişkilerinin de ka- zançlı çıkacağına inanmaktayız." Mitingde sağ-sol kavgası (Baştarafı I. Sayfada) göriışlu ' oğrencüere saldırdıklan öğreniidi. Ankara'da Zafer Meydanı'nda- ki Atatürk Anıtı'na, Azerbaycan Kultur ve Dayanışma Derneği adı- na çelenk koymak için diin saat 11.30'da toplanan bir grup gide- rek büyüyen bir kalabahk halin- de Sovyet Ticari Ataşeliği'ne yü- rüyerek buraya da çelenk koymak istedi. Polisin izin vermemesi uze- rine, "Burası Türkiye, İsrail değil" sloganlarıyla birlikte Istiklai Mar- şı söylendi. Ankara Emniyet Müdürü Meh- meJ Ağar ile yiırüyuş pazarlığı ya- pan gostericiler, sonunda Kızılay'ı geçmemek kaydıyla izin aldılar. Ellerinde "Bu bir Bush-Gorbaçov filmidir; Malta'da hazırlandı, Azerbaycan'da sahnelendi", "1968 Çekoslovakya, 1990 Azerbaycan" yazılı pankartlar ve "Kahrolsun komünisller", "Azerbaycan Rus- ya'ya mezar olacak" sloganları ile yürüyüşe geçtiler. Azerbaycan olayları, dün lstan- bul'da miting ve eylemlerle protes- to edildi. Saat 10.30'da Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda toplanan bir gTup, polisin izin vermemesi- ne karşın miting düzenledi. "Ka- til Gorbaçov" diye slogan attı. Istanbul'da Azerbaycan ile ilgıli ikinci gösteri Beyazıt'ta gerçekleş- ti. IÜ Siyasal Bilimler Fakültesi önünde saat 13.00 sıralarında top- lanmaya başlayan ve çoğu öğren- c\ olmayan yaklaşık 400 kişilik grup, kendilerini ülkücüler olarak tanıtıp, çeşitli sloganlar attı. Gru- bun topluca "Zafer tslamın", "Türkistan doğuyor", "Başbug Türkeş" diye bağırdığı görüldü. Hukuk Fakültesi önunde topla- ABD'nin ince hesapları (Baştarafı 1. Sayfada) medik durum senaryolarında; Kafkaslar, Sovyetler'in petrol hav- zasındaki sıcak denizlere "stçrama tahtası" oiarak görülduğu için ABD son olaylar çerçevesinde çı- karlarını yeniden gozden geçiri- yor. Bu kapsam ıçınde de Azeri - Ermeni çatışmasın gibi görünen "koloaicleıı çdaaa durumunu" Sov- yetler'in sert önlemlerle bastırma- sına hangi noktaya kadar sessiz kalacağmı, hangi noktada sesini ytikselteceğini yeniden hesaplıyor. ABD, şu ana kadar söz konu- su bolgedeki bağımsızlık mucade- lelerine, Amerika'nın Sesi Radyo- su, Özgürlük Radyosu ya da doğ- rudan dışişleri açıklamalarıyla "benzin dökmekten" kaçındı. Bu, öncelikle, ABD Başkanı Bush'un Sovyet lideri Gorbaçov'un altın- dan halıyı çekmek istememesiyle açıklanıyor. Ayrıca yönetinı için- deki Sovyet uzmanlarından Ro- Horzuırfa (Baştarafı 1. Sayfada) dan Öngen ve Damgacı'nın bu su- çu, Horzum'un mal varlığını ço- ğaltmak kast ve niyetiyle işledik- lerini ve bu amaçla Horzum'la da fikir ve fiili işbirliği yaptıklarını belirtti. Her üç sanığın birlikte ha- reket ederek, resmi kayıtlara geçir- meksizin yabancı bankalara ga- ranti mektubu ve avaller vererek, Emlakbank'ı 55.8 milyar lira za- rara uğratan sanıkların, Türk Ce- za Yasasfnın 202/1. maddesinde belirtilen "zimmet" suçunu işle- diklerini de belirten Çelenk, üç sa- nığı da önce IO'ar yıl ağır hapis ce- zasına çarptırdı. Çelenk, bu ceza- nın suçun tekrarlanması nedeniyle 1/4 oranında arttınldığını ve so- nuçta sanıkların 12'şer yıl 6'şar ay ağır hapis cezasına çarptınldığını açıkladı. Bu cezada herhangi bir indirime gidilmediğini de kayde- den Çelenk, Öngen ve Damgacı- nın da TCK'nın 227/son maddesi uyannca ömür boyu memuriyet- ten men edildiklerini bildirdi. Çe- lenk, İsmail Özkan'ın da bu suçun işlenmesinde söz konusu uç sanı- ğa yardımcı olarak eylemi çabuk- laştırdığını kaydederek, bu sanığın da önce 12 yıl 6 a\ ağır hapis ce- zasına çarptınldığını bildirdi. Çe- lenk, Özkan'ın cezasının daha sonra TCK'nın 65/3. madde uya- rınca 1/2 oranında indirilerek, so- nuçta 6 yıl 3 ay olarak belirlendi- ğıni kaydetti. Çelenk, haklarında "görevi ilı- mal"den ceza isteminde bulunu- lan ve aralarında bankamn eski Genel Mudurü Cemal Kulu'nun da bulunduğu i bankacı sanık için :se beraat kararı verildiğini kaydet- ti. bert Gates'in başını çektiği duşun- ce ekolu, ABD'nin yarayı kaşıma- sının, zaten belli bir rotaya girmiş olan bagımsızlık mücadelelerinin "meşruiyetine gölge düşüreceginden" kaygılanıyor. Merkezi Washington'daki Ulusla- rarası Stratejik Etüdler Enstitüsü 1 nün Sovyet incelemeleri direktö- rü, Stephen Sestanoviç. "Benzin dökmeye gerek yok, yangın zaten almış başını gidiyor" diyor. ABD'nin Sovyetler'in Azerbay- can'a mudahalesini "anlayışla" karşılamasında bir de "Ermeni boyutu" var. Bu olaylar ABD'de sürekli "Muslüman - Hıristiyan çalışması" diye sunuluyor. Oysa bunun bir din çatışması olmadı- ğını, aksine toprak istemlerinden kaynaklandığını görmemek için Gürcistan ile Ermenistan arasın- daki ilişkilere bakmak yeterli. Musluman Azeriler'le çoğunluğu Hıristiyan olan Gürculer gayet iyi geçıniyor. Çunku arada toprak so- runu yok. Oysa Hıristiyan Erme- nilerle Hıristiyan Gürculer arasın- da toprak sorunu olduğu için iliş- kileri gayet kötu. Konu, Amerika 1 ya büyük ölçüde Ermeni kaynak- İarından yansıdığı için "Ermeni- ler Müsiüman Türklerle çevrili olup ortadan kaldınlmak istenen bir Hıristiyan topluluk" gibi go- OzaPın oteli (Baştarafı 1. Sayfada) onundeki gönderde bulunan Türk bayrağını indirdiler. Cumhurbaş- kanı Turgut Özal'ın "Bayrak <ek- rar göndere çekilmeden otelden çıkma\acagım" bildirmesi üzerine polis tarafından bayrak tekrargön- dere çekildi. Turk bayrağımn gön- dere çekilmesinden ve polisin çev- redeki önlemlerini arttırmasından sonra gostericiler dağıldılar. Otel önünde gösteriler surerken, yine bu gruba bağlı olduğu anlaşı- lan bir avukat yanında birltaç kişi ile otele girerek Türk yetkililer ile görüşmek istediğini soyledi. Avu- kat Mark Mumcuyan ile beraberin- deki Ermeni grup Türkiye'nin Vı'ashington Büyükelçisi Niizhet Kandemir ile goruştu. Cumhurbaşkanı Özal, dün U'orld Affairs Council tarafından verilen öğle yemeğinden önce dü- zenlediği resepsiyonda, Philadelp- hia'da yaşayan bazı Ermenilerle görüştü. Ermenilerle Türkçe ola- rak konuşan Cumhurbaşkanı, ba- zılannın Malatyalı olduklarını öğ- rendi ve onlara ilgi gösterdi. Cumhurbaşkanı konuşması bitip otelden aynlırken de bazı Erme- nilerle el sıkıştı ve onlara "hemşerileriın" diye hitap etti. Gözaltında görüşme (Baştarafı 2. Sayfada) ve benzeri nedenlerle geri çevril- mesinin yasaya aykırılığını açık olarak ortaya koymaktadır. Ceza Yargılama Usulu Yasamı- zın aiındığı AJman Ceza Vargı. Us. Yasası'nın 148. maddesine gore, "tutuklu veya geçici olarak neza- rete alınan sanık sav unmanı ile ya- zılı veya sozlu olarak haberleşebi- lirT Gozaltında bulunan sanığa sa- vunmanı ile sozlu haberleşme hakkını tanıyan bu madde, Al- manya'da sanığın sav unmanı ile goruşmesine olanak sağlıyordu. 1962 yıhnda kaynak yasanın bu maddesi, "sanık serbest olmasa dahi, savunmanı ile mektuplaşa- bilir ve goruşebilir" biçiminde de- ğiştirilerek konuya daha da açık- lık getirilmiş, maddeye konulan "sanık serbest olmasa dahi" an- latımı gozaitı aşamasını da kap- sama almıştır. Alman ceza hukuku uzmanı Theodor Klednknecht, bu konu- da şunları soylemektedir: "..148. madde, sanık ile savunmanın go- ruşme ve yazışma hakkını tanımış- tır. Sözlü haberleşme (göruşme) hakkı, bulunulan yerin duzenine gore ayarlanmalıdır. Yani ziyaret saatlerine uygun davranılmalıdır. nan ve "sol gönişlü olduklan" öğ- renilen bir grup öğrenci de "Fa- şisllere öliim" diye slogan atma- ya başladı. Bunun üzerine "ülküciileıin" sol görüşlü öğren- ciler üzerine yürüdükleri görüldü. fki grup arasındaki tartışma, da- ha sonra kavgaya dönüştü. Bu olaylar yaşanırken polisin müda- hale etmediği gözlendi. MÇP Genel Başkan Yardımcı- sı Şevket Bülent Yahnici. partisi- nin "Azerbaycan olaylannı deger- lendirme ve takip komitesi" oluş- turduğunu açıkladı. Yahnici "Azerbaycan olaylannı ve işgali- ni telin" amacıyla yurt çapında miting ve salon toplantıları düzen- leneceğini, mitinglerin önce Anka- ra ve tstanbul'da yapılacağını bil- dirdi. Dün tstanbul'da bir toplantı düzenleyen 15 vakıf, cemiyet ve dernek temsilcisi Azerbaycan'a acil yardım gönderilmesi çağnsın- da bulundu. Toplantıda konuşan Aydınlar Ocağı Baskanı Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş da "bölgeye bü- tiin siyasi partilerin temsilcilerin- den oluşan bir gözlemci heyetinin gitmesi" önerisinde bulundu. Bursa Özel Tip Cezaevi'ndeki sağ görüşlü 130 tutuklu ve hü- kümlü, Azerbaycan'a Sovyet işga- lini kınamak" amaayla üç gtinlük açlık grevi başlattı. Bu arada, Sovyetler Birliği'ne sınır Iğdır ve Aralık ilçesinde çok sayıda yerli ve yabancı gazeteci, Azerbaycan'a giriş izni verilmesi- ni bekliyor. 10'u yabancı 40 kadar gazetecilerle 32. Gün ekibine sınır- da fotoğraf ve ftlrn çekme izni ve- rilmedi. TBMM'ye (Baştarafı 1. Sayfada) da, TBMM'de Azerbaycan'daki gelişmeler konusunda "garip soder" sarf edüdiği iddia edilerek, bu görüşmeler sırasında Türkiye 1 nin Nahcivan'a askeri teçhizat gönderilmesi yolunda çağnda bu- lunduğunu ileri sürdü. TASS'ın yorumunda, "Hele Nahcivan'a teçhizat gönderilmesi gibi çağnlar, bu ilişkilere hiç kal- kıda bulunmaz" denildi. TASS'ın bu yorumuna karşılık, Sovyet Dışişleri Bakanlığı Sözcu- sü Gennadi Gerasimov, düzenle- diği basın toplantısjnda, Türkiye1 nin, Dışişleri Bakanı Mesut Yıl- raaz'ın yaptığı açıklamalarda, Azerbaycan konusunda yaklaşı- mının dengeli olduğunu ve bunun memnuniyetle karşılandığını söyledi. Sözleşmeli (Baştarafı I. Sayfada) elmiş ve hükümete yeni düzenle- me için 6 aylık siire vermişti. Bu sıire bugün (diin) bitiyor. KONUKMAN — Biz de gerekli tedbirleri aldık. — Yeni düzenleme bugünkü (diinkii) Resrai Gazete'de yer al- madı. Mükerrerde mi yayımlan- ması düşunulüyor? KONUKMAN — Söz konusu- dur. Doğrudur. Bakanlar Kurulu kararı çıktı. TBMM Başkanlığı- na dün (önceki gün) gönderildi ve bugun (dun) çıkması mutlaka şantır. Biz onun bilinci içindeyiz. — Konuya ilişkin yeni bir ka- nun hükmünde kararname yüriır- lüğe girecek, değil mi? KONUKMAN — Evetr Ancak dün Resmi Gazete'nin mükerrer sayısı çıkmadı ve soz ko- nusu kararname de yayımlanma- dı. Kararnamenin bugunku Res- mi Gazete'de yayımlanıp yürurlü- ğe girmesi bekleniyor. Sanığa konuşma için yeterli süre verilmelidir^' (3) Yasalarımızda gözaJtmda bulu- nan kişi ile savunmanın görüşme- sini engelleyen bir hukum yoktur. Tersine, bu görüşmeyi savunma hakkının gereği sayan düzenleme- ler ve gerekçeler vardır. Ceza Yar- gılamaları Usulu Yasası'na kaynak oluşturan Alman Ceza Yargılama- ları Usulu Yasası'nda da yasal du- rum ve uygulama bu yöndedir. 1— 26 9 1989 gun. O8-3-383-188"'3 S.lı genclge. 2— Muhtar Çağlayan. C.M.t.K. C: 1, sa. 736 3— Ceza Usul Yasası kitabı. Sa. 386-38"". Azerbaycan için saygı duruşu İslanbul Haber Servisi — Devlet Tiyatro- ları'na bakanlıktan geldiği one sürulen bir emirle "Azerbaycan'da ölen soydaşlanmız için 1 dıkikalık saygı duruşunda bulunulması" ıstendiği bildirildi. Devlet Ti- yatroları Taksim Sahnesi'nde oynanan "Ya- şar Ne Yaşar Ne Yaşamaz" ovunu öncesi say- gı durusunda bulunuldu. Saygı durusunu gö- rüntüleyen arkadaşımız Ugur Giinyüz, salon- dan aynlırken tiyatro görevlileri tarafından durdurularak sert bir şekilde neden fotoğr^f çektiği soruldu. Yönetmen yardımcısı oldu- ğunu söyleyen bir kişi, "yetkililerden" izin al- madan fotoğrafın yayımlamamasını istedi. tstanbul Haber Servisi — Çikolata ve kuruyemiş saocısının dün öğle saatlerinde Ayasofya Müzesi'nin Fatih minaresinden ezan okuması çevredeki vatandaşları oldukça şaşırttı. Daha sonra ezanı okuyanın Fethi Alpogon adlı akli dengesi bozuk bir hasta olduğu, son bir haftadır savcılık ve polisi uğraştırdığı öğreniidi. Dün sabah saatlerinde tekrar Ayasofya önune gelerek namaz kılan Alpogon, içeri girmek için muze görevlileriyle tartışıp "Cemaate söz verdim, bugün mutlaka ezanı okumalıyım" dedi. Öğle üzeri Bab-ı Hümayun Caddesi üzerindeki 30 numaralı kapıyı kıran "amatör müezzin" Fatih minaresinden öğle ezanını okudu. Yeniden yakalanan Alpogon'un akıbeti henüz bilinmiyor. (Fotoğraf: Muharrem Aydın) Ayasofya'da ezan okudu HABERLERIN DEVAMI Özal: Doğru sistem(Baştarafı /. Sayfada) başarısının grev gibi siyasi hakla- rın askıya alınmasını hazırladığı- nı anımsatan bir soruya da Özal, "Bu göriiş dogru değildir. 1983te seçimlerle birlikte grevler serbest kalmıştır" yanıtını verdi. Özal ay- rıca. 1980 yılından önce >^pılma- yan bir işin gerçekleştirildiğini, birçok uluslararası anlaşmaya im- PHILADELPfflA'DAJV 24 Ocak ve Rambo AHMET TAN PHILADELPHIA — ABD ba- ğımsızlık bıldiriiinın imzalandığı ilde 24 Ocak'm 10. yıldönümünü kutlamak garip bir rastlantı. 24 Ocak'ında Özal'ın esin kaynağı da Amerika. Cumhurbaşkanının Ram- bo-Sylvesier Stallone'yk garip bir rastlamıyla aynı kentte kaidığı Dört Mevsim Oteli'nde anmayt kutlamaya cevirmesi bu yüzden. "B« konada cam tarafsıı ol- mam tnümkün degH", diyor. özal hakh. Çünkü 24 Ocak bîr anlam- da onun siyasal doğum günü. Çankaya tepelerine ulaşmasını sağlayan >ıldızı. bu tarihte parla- maya başlamıştı. Özal'a gore 24 Ocak "çok zor" bir doğumdu. Ama sonuçta, eko- nomi de Türkiye de kurtuldu. Askerler olmasaydı bu doğum başarılı olur muydu? özal'a göre askerle ekonominin başansı arasında bağ kurmak yan- lış. Çünkü daha önce de örneğin 12 Mart'ta da müdahale olmuştu. Ama ekonomik bir atılım gerçek- lesmemişti. Oysa ki 24 Ocak kararları asker yönetimiyîe kesiruiye uğramadı. Daha sonra sivil yönetime geçilin- ce de 24>Oeak *i?2İsi sürdurüld». Başarının tek sırrı vardı, oda.su- rekiilikli. Kendisinı son 10 yılın "lek adımı"' yapan bu sürekiilik- teki taruşıimayan payt oldu. Ekonomik temas ağırlıkh özel sağlık kontrolü gezisinin üçüncü durağmda özal. 24 Ocak'tan dö- nüs oimayacağını uzun uzun an- lattı. Dönûş olmamaa için ekonomiyi çok yakmdan izlediğini, izlemeyi sürdüreceğini söyledi. Ozal'ın si- yasete egemen olması giderek zor- taşıyordu. Cumhurbaşkanlıfc ko- numu istemese biie bunu engelli- yor. Ama ekonominin iplerini rut- mastnı engeiteyen bir şey yok. Ekocomide ferahlama sağlarsa Çankaya'daki siyasal ömrünü ka- zasız beiasız tamamlayacağı inan- cmda. Amerika'daki temasları bu inancın gerçekleşmesi uğruna. Özal, özel sohbetlerde de genel konuşmalarında da "Ekonomiyi izteyecegûn. Ben leknisyeniıg" di- yordu. önceki geee "Merkez Ban- kas'ıu yalundan izleyecegim" der- ken bunu çok doğal biçimde söy- ledi. Çünkü ekonominin ulaştığı yeni aşamada Merkez Bankasf nın yeni bir işlerliğe ve işleve kavuşma- sı zoronluvdu. Kendisı için "ekonomiden so- rumlu CamnıirbKşkaaı" deyimini kullanmıştık. Bu deyitnin yerinde- liğini her fırsatta kanttlıyor. Ekonomiye asırı "i%l»i"ni ta- rafsızlık statusûyle bağdaştırma- yantara fazla kulak asuğı yok. Öyîe ki gezi sırasında ayak ös- tu konuşmalarda "Yeni bir karar çıkarttık. Falanca mahn gümnıgiı- nü yiizde 5'e indirdik" diyor. Ya da "YakiDda kullanılmtş bilgisa- >ar ithaline imkân lanıyac»gw" türunden haberier fısıidıyor. Çıkmış, çtkacak karariarla bu kadar içlı dışlı olmasını yadırga- yanları ise yadırgıyor. Biraz üzerine gidilirse o andaki "nıh haüne" göre iki tur açıkla- ma yapıyor. 1- Kararnameleri imzalayan Cumhurbaşkanı olarak, elbette konunun önünu arkasmı izlemek hakkım ve görevimdir. 2- Bu konuda tarafsız bir Cum- hurbaşkanı olarak hükümete ba- zı tavsiyelerde bulunuyorum. Tıp- kı eski cumhurbaskanlannın yap- tığı gibi. Hükumet bu tavsiyeyi dinler, diniemez. o ayrı konu. Ozal "tarafsızlık slatüsü" söz konusu edildiğinde cumhurbaşka- nı seçilmeden önceki tutumu tçin- de. O zaman da "Ad»y otaofc nu- 'sımz?'" sorusuaa yine ruh hâline göre "Flfty fifty" ya da "Oiabi- lirim de olmamsı ihtimalim olma ibtimaiimden daba fazla değüdir'', türunden yanıılar verirdi. Anladı- ğımız, Özal'ın şimdi de "tarafstzhk" konusundaki vakla- şuru aynı. Özal ve eşi bir grup Türkle gö- rüşürken Rambo da otelin barın- da lepiska saçtı bir peri kjzıyla otu- ruyordu. Rambo'ya haber ulaştır- dık. "Tarkiye'deçokseviliyontt- nuî. Türkiye Cumhurbaşkanı da şu anda ysndaki salonda. Oaus- İa (anışmak ister rnisiniz?'' Ram- bo "Elbelle, çok sevinirim, Cnm- burbaşkanı aıüsait oiunca haber verin ben getîrire" dedi. Aradan bir saat geçip Özal çıkmaymca Rambo "Ne yapalim kısmet degilmis" anlanuna iki elini aça- rak peri kızıyla otelden çıktı. Ara- dan beş dakika geçri ki Ozal, Sern- ra Hanım'la koridorda göründu. Cumhurbaşkanı'na yanaşıp "Efendun, Rambo baradaydı. Si- ante (anışnıak istemişti" dedik. özal'ın bir anda gözleri pariadı, "Rocky fılminin Rambo'sa mu?" diye sordu. "Fotograf cektirsek iyi ofurdu. " Lıönü: Zaman kaybı ANKARA <t umhuriyet Biiro- su) — SHP Genel Baskanı Erdal İnönü, 24 Ocak kararlarınm yıl- dönümünde "24 Ocak kötii bir müziktir, en iyi orkestra bile güzelleştiremez" goruşünü ortaya koydu. İnönü, dün genel merkez bina- sında yaptığı basın toplantısında, 24 Ocak kararlannm (Uluslararası Para Fonu) IMF'nin gelişmekte olan ulkelere onerdiği bir reçete olduğunu, fiyat istikrarı sağlama, dış kaynak açığını ihracatla kapat- ma. üretimi engelleyen sıkıntılan gidererek ekonomik büyümeyi hızlandırma hedeflerinin ise ger- çekleştirilemediğini ifade etti. Ya- pılan zamların, ücret ve maaş sı- nırlandırmalannın ve paranın de- ğerinin düşürülmesinin ve ihraca- tın teşvik edilmesine karşın, hayat pahalılığının yüzde 70-80'e ulaş- tığını, enflasyonun "kronikleştigini" vurgulayan tnö- nü, sözlerini şöyle surdürdü: "Şunu da belirtmek gerekir ki za konulduğunu da sözlerine ek- ledi. Özal, "Bugün Tiirkiye'de bir 24 Ocak karan almak mümkün de- ğildir. thtiyaç da yoklnr. Bu ka- rarlar alınmasaydı ekonominin diizelmesi mürnkün degildi. 24 Ocak ile Türkiye'ye getirilen sis- tem, serbest pazar modeline dog- ru gidiş sistemidir" dedi. 24 Ocak'tan bu yana geçen 10 yılhk süreyi 1980-1983, 1984-1987 ve 1987-1989 olarak üç bölümde değerlendiren Cumhurbaşkanı, ilk dönemde "vangının söndürülme- si ve sistemin otunnası" işleminin yaşandığını ve bunun bir rehabi- litasyon devresi olduğunu anlattı. özal, aynı dönemde altyapının kurulduğunu, sanayi ürünleri ih- racatının arttığmı, Atatürk Bara- jı ve GAP'ta önemli ilerlemeler sağlandığını ve KDV uygulaması- na geçildiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Özal, 1984-87 dönemini ise şoyle anlattı: "Bu dönemde ekonomi çok hız- lı geliştigi ve çok önemli altyapı projelerine girişildigi için etono- mi bazı ısınmalara manız kalmış. Bunu normalc indirmek ve yeni kaynaklar bulmak gerekiyordu. Yeni kaynaklar geçen 2 sene için- de bulundu. Bunlar tasamıf fon- lan. konut edinme yardımı, egitim ve sağlık hizmetleri vergisi ve Akaryakıt Tüketim Vergisi'nin ge- nişletilmesiydi. Bu kaynaklann bulunması kolay değildir. Her yeni kaynak, toplumda reakstyon ge- tirir. Ama Türk toplumu bir ya- rışın içindedir ve onüraüzdeki ul- kelere yetişmek mecburiyetinde- dir. Bunu yapamadıgınız takdirde, hete 2000'li yıllara dogru giderken nüfusumuzun çok hızlı arttıgı da düşüniılürse, biz, bu niifusu ida- re edebilecek kapasiteye ancak bu şartlarla erişebiliriz." Enflasyon Enflasyon konusunda bankala- rın faizlerini aşağıya indirdikleri- ni ve iyi müşterilerine daha fazla kredi açmaya çalışlıklanrn kayde- den Özal, "Bu, Türkiye'de enflas- yon aşağı dogru gidiyor demektir" dedi. Cumhurbaşkanı Özal bu arada VV'orld Affairs Council'in düzeıı- lediği yemeğe katıldı. Özal yaptı- ğı konuşmada Türkiye yolunu on yıl önce değiştirmeye karar verdi, artık geri dönüş noktasını geçtik dedi. Özal su sorununa değinirken de Türkiye'nin suları Ortadoğu barışı için kullanılabilir. 10-20 yıl sonra Ortadoğu'da sonın su değil, toprak olacaktır, savaş su yüzün- den çıkacaktır. Cumhurbaşkam- na konuşmasından sonra kentin simgesi olan 'Bagımsızlık Çanı 1 nın küçük bir kopyası verildi. Özal daha sonra Houston'a geçti. 'Bu önlemler doğruydu, uygula- ması yanlış oldu' şeklinde bir sa- vunma kesinlikle geçersizdir. 24 Ocak kararları kötii bir müziktir. En iyi orkestra bile bu kötü mü- ziği güzelleştiremez. Sonuç vine kötü olurdu. Zaten 12 Eylül mii- dabalesiyle gelen an» rejim olma- saydı, bu önlemleri uygulayan hü- kiimet de bu politikalar da çok- tan bir genel seçimle ortadan kal- kar, ülke de sıkıntıyı çekmez, kal- kınma yolunda bu kadar zaman kaybetmezdi." 16sendikanın "24 Ocak çıkmazı"panelinderv 4 Maliyet, çalışanın sırtında'ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — Türk-İş'e bağlı 16 sosyal de- mokrat eğilimü sendikanın ortak- laşa düzenlediği "24 Ocak Çıkmazı" adlı panel dün yapıldı. 16 sendika adına paneli yöneten Turk Harb-Iş Sendikası Genel Baskanı Kenan Durukan. "istik- rar operasyonu" ad: altında yapı- lanların maliyetiııin çalışan sınıf- ların, maaşlı ve ücretlilerin sırtı- na yüklendiğini dile getirdi. Prof. Dr. Burhan Şenatalar, 1990'lara girerken, erken seçim ya- pılmaz ve 1982 Anayasası değiş- mezse, Turkive'nin yeni çozümler bulamayacağını ifade etti. Doç. Dr. Devrim L lucan da 24 Ocak Kararları'nın ardından bu kararların hukuksal rejimini sağ- layacak askeri rejimin geldiğine dikkat çekerek 12 Eylül sonrası ev- rensel hukuk kuralları bir yana bı- rakılarak, "keyfi hukuk ve kanun- culuk yoluyla biçimsel hukukun" yapılaştırılmaya çalışıldığını or- nekleriyle ifade etti. Devlet Bakanı Işın Çelebi, 1990'larda programı olan, takım oyunu oynayan insanların Türki- ye'yi yonetmesinden yana olduğu- nu belirterek, "Türkiye'de, vizyo- nu olan, yeniliklere açık ve de- mokrasiye inanan insanların yö- netmesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye'nin saatleri dünya saatle- rine ayarianmalıdır" diye konuş- tu. SHP Diyarbakır Milletvekili Hikmel Çetin, 24 Ocak Kararla- rı'nın 1MF ve Dünya Bankası'nın isteklerı doğrultusunda alındığını ammsatarak, "Türkiye bu progra- mı harfiyen uygulayan sayılı ülke- lerden biridir" dedi. DYP Grup Başkan Vekili Kök- sal Toplan. 12 Evlul rejiminin 24 Ocak Kararları nedeniyle günde- me geldiği görüşlerinin tutarlı ol- mayan bir iddia olduğunu ifade ederek Turkive'yi çıkmazdan kur- tarmanın tek yoiunun erken seçim olduğunu vurguladı. Konak Belediyesı tarafından tzmir'de düzenlenen "10. yıhnda 24 Ocak Ekonomik Kararlan, So- nuçlan ve Alternatifleri" konulu panel de dün yapıldı. Panelde konuşan, 24 Ocak Ka- rarlan'nda ımzası bulunan eski Maliye Bakanı Ismel Sezgin, ka- rarların "tedbir" amaçlı olduğu- nu, "doktrinle, ideolojiyle ilgisi olmadıgım" savundu. Sezgin, "12 Eylül oldu, bizim için 24 Ocak bitti. Yeni bir kadro, yeni bir zihniyet geldi. 12 Eylül'den sonra beni içeri atan bu zibniye- lin tasarrufiannın hesabını bana sorarsanız, haksızlık etmiş olursunuz" dedi. Panelde konu- şan iktisatçı yazar Aslan Başer Kafaoğlu, 24 Ocak Kararlan'- ndan sonra 10 yılın heba edildi- ğini belirtirken, SHP Diyarbakır Milletvekili Hikmet Çetin, 24 Ocak ile 12 Eylül'ün iç içe oldu- ğunu söyledi. Eski DPT Musteşa- rı Prof. Dr. Bilsay Kuruç da "80'lerin Türk halkı için en uzun 10 yıl olduğunu" savundu. GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) Kararları ilede bir çeşit "devlet müdahaleciliği" getirMı. Bu "yeni müdahalecilik" ekonomik kararların alınıp uygulanma- sında kayırılan ve kollanan şirketler olgusunu yarattı. 24 Ocak Kararları, iftas eden ekonominin iflas masasına yatırılması işlemtydi. Bu işlem, IMF reçetelerine göre düzen- lenmişti. Aradan geçen on yıl içinde iki sonuç çarpıcı biçimde or- taya çıktı: Ulusal gelirdeki emek gelirlen düştü. Buna karşılık ser- maye gelirlen arttı. Faiz ve kârlar katlandıkça katlandı, bu milyar yağmurunda, emekçilerin ellerıne geçen aylık ve üc- retlerde gerilemeier oldu. Zengin, daha zengin oldu, emek kesimi gittikçe yoksul- laştı. İşin doğrusu da çok kaba özeti de budur. 24 Ocak yeni bir model mi getiriyordu? O halde, alınacak bir dizi ekonomik önlem dışında uygu- lanan ekonomik modelin hukuksal çerçevesinin de çizilmesi gerekiyordu. Bu çerçeve çizilmedi, çizilmediği içindir ki ban- ker iflasları yaşandı. 24 Ocak bürokrasisi, maliye meslek lisesi ikinci sınıf öğ- rencilerinin bilebilecekleri hukuksal önlemleri aklına getir- medi; getirse bile bu önlemleri uygulayamadı. Bu yüzden, '80 yılların o çılgın faiz yarışma 1930'lu yıllardan kalan yo- sun tutmuş yasalarla girildi. Banker iflasları emekli dul ve yetimin bin bir emekle bi- rıktirdıği paralan türedı bankerler eliyle iş ve sermaye çev- relerine aktarma olayıydı. Bu bir kaynak transferiydi. Bu paralar, bir sosyal sınıftan alınmış, aracı bankerler eliy- le, bir başka sosyal sınıfa verilmiştir. Bu sınıfsal soygunun sorumluları bulunmadı. Sorumluluk düzenin kendisindeydi, bu düzeni savunanlar ve uygulayan- lardaydı. 24.Ocak Kararları'nın sonuçlarından biri de "kara para- nın aklanması" olayının bir sisteme dönüşmesidir. 1980 öncesinde ve sonrasmda Türkiye'ye giren kara pa- ra, "hayali ihracaf yoluyla aklanmış; kaçakçılık bu dönem- de suç olmaktan çıkartılarak yeraltı dünyasına sıyaset dün- yasında köprüler kurma olanağı sağlanmıştır. Kaçakçılık suçlanndan yargılananlann hemen salıveriime- leri için yasalar, kararnameler ve tebliğler çıkartılmış; bu da yetmemiş, Pasaport Yasası'nda yapılan değışikliklerle her türlü kaçakçılığa kanşmış "mafya babaları"na pasaport al- ma olanakları tanınmıştır. Bu son on yılda devlet desteği ile türeyen, bu destekle üreyen; türedikçe ve üredikçe güçlenen, güçlendikçe şıma- ran yeni bir sermaye kesimi sahneye çıkmıştır. Cumhurbaşkanının demokrasi ile yönetilen ülkelerin pa- zar ekonomisini benimsedikleri görüşü de tartışmaya açıktır. Söz gelişi, Arjantin, Şili ve Güney Kore pazar ekonomisi- ni uygularken hiç de demokratik sayılan rejimlere sahip ol- madılar. Bu "pazar ekonomisi", Arjantin ve Şili'de general- ler eliyle uygulandı. 24 Ocak Kararları'nın Türkiye'deki kaçınılmaz sonucu "ekonomilerin militarizasyonu" adı verilen modelin iç ve dış sermaye çevrelerince desteklenen askeri rejim yoluyla yer- leştirilmesidir. Sermaye devlet desteği ile bin bir türlü ayrıcalığa kavuş- muş; emekçi kesimi üzerine devlet eliyle yasak üzerine ya- sak konmuştur. Dünden bugüne gelen bir siyasal bağ var. Bu bağ gözar- dı edilemez. 24 Ocak'a '80'lerin, '90'ların pencerelerinden bakmazsak yanıltıcı sonuçlara ulaşırız. 12 Eylül askeri rejiminin başbakan yardımcısı bugün cum- hurbaşkanı, maliye bakanı da TBMM başkanıysa "24 Ocak + 12 Eylül" formülü üzerinde daha uzun uzun düşünmek gerekir. EVET/HAY1R OKTftYAKBAL (Baştarafı 2. Sayfada) raklarının, onların dediği gibi torpak'lannın Ermenilere verilme- sini ıstemezdı Gerçek şu ki bütün bu kanlı olayların başlangı- cmda yatan gerçek, Ermenistan'ın haklı sayılmayacak toprak is- tekleridir. "Şimdi ne sen sensin ne de ben benim Biz ki biz değiliz, bize elveda " Şuşa'dan Bakû'ya gelene dek Bahtiyar'ın bu dizelerini içim- den yineliyordum. 'Bize elveda.' Bu dizelerde bir kırgınlık vardı. Oysa Bahtiyar Vahapzade, Sovyet Meclisi'nin bir milletvekiliydi, yakasında Azerbaycan bayraklı rozettakılıydı. Üniversitede ders veriyordu. En başta da çok ünlü, çok sevilen bir şairrydi Azeri halkının. Yolda bir kahve içmek için uğradığımız yerde onu tanı- yan halktan bir kişi, "Oğlum sizinle tanıştığımı duysa kosmosa fırlar sevincinden" demişti. Daha o günlerden belliydi Azeri halkının daha özgür, daha mut- lu, daha kişilikli bir düzen özlemınde olduğu. Yedi milyonluk bir topluluk, kendi olanaklarıyla en yüksek düzeyde bir toplum kur- mak isteğindeydiler Sovyet cumhuriyetlerinin hepsinde yöre hal- kıyla başka yerlerden gelenler kaynaşmışlardır. Rus soyundan gelenler hemen bütün cumhunyetlerde bir azınlık, ama etkili bir aanlık olarak yerleşmişlerdir. Ozbekıstan'da. Türkrnenistan'da vb. Oysa Azerbaycan'da yabancı soyundan gelen halklar o denli kalabalık, dolayısıyla o denli etkin değildi. Karabağ'da Ermeni- ler çoğunluktaydı. Özellikle Stepanakert'te... Ama Şuşa'da, Ka- rabağ'ın başka bölgelerınde Azerilerdeydi çoğunluk. "Dedim ya Azen olup da şıir tadını duymamak, bilmemek, şi- ir okumamak diye bir şey yok. Herkes ozan. Herkes şiir tutkunu" diye yazmışım Karabağ'dan dönünce .. Şimdi Karabağ ne hal- dedır, Şuşa, Ağnam. hele hele Bakû!.. Hanlarova'nın şarkısın- daki Bakû'nün güzel gözlü kızlan' ne haldedir! İnsan kuş gibi uçup gıdebilse, vize zorlukları nedir bılmeden konuverse eski adıyla Lenın Alanı'nın orta yerine. Tanklara, silahlara karşı dire- nen bir dost halkın içinde yer alabilse... Şiddet. şiddetı doğurur. Baskılar, baskılarayol açar. Azeri halkı yüzyıllardır Rus Çarlığı, Iran Şahlığı ve Osmanlılar arasındaki savaşların, kavgaların yaşandığı bir yerdi. Şimdi yeniden o kan- lı günlere. o yaşam savaşı verilen, kendi kişiliğıni bulmak iste- yen gunlere döndü. Yırmibirincı yüzyılın eşiğındeyiz. Ama insa- noğlu nedense ilkel çağların tutkularından kendını kurtaramıyor!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle