Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 OCAK 1990 * * • * CUMHURİYET/17
Azerbaycan'da Çare...
(Baştarafı 1. Sayfada)
dükleri yürek parçalayıcı durum insanlık açı-
sından şiddetle kınanmalıdır. insan hakları,
ülkelerin bir iç işi olmaktan çıkmış, artık ev-
rensel nitelik kazanmıştır.
Moskova'ya yöneltilmesi gereken ikincı bir
eleştiri daha var: Ermeni - Azeri anlaşmazlı-
ğında izlenen rota yanlış olmuş, Gorbaçov
bu konuda baştan beri yalpalamıştır. Erme-
nıstan'ın Azerbaycan'a dönük toprak talep-
leri ve kışkırtmaları tırmanırken işlenen ha-
talar, siyasal bir çözümü iyice güçleştirmiş-
tir. Ayrıca Moskova'nın benimsediği tutum,
Azerbaycan'da radıkallerin güçlenmesine
katkıda bulunmuştur.
Oysa çözüm askeri değildir. Tankla topla
bir yere varılamaz. Diyalog kapısının açılma-
sını sağlayacak ortarnı oluşturmak herkes-
ten önce Moskova'nın görevi sayılmalıdır.
Sorunun temelinde Ermenistan'ın Azer-
baycan'a dönük toprak isteklerinin yattığı
unutulrnamalıdır. Ermenistan'ı böylesi bir
sevdadan vazgeçirmek için Moskova ağırlı-
ğını kullanabilecek midir? Azerilerin bu ko-
nuda haklı oldukları tarıhsel bir gerçektir.
Sovyet Ermenistam'nın büyüme hevesle-
rınin ülkemiz açısından duyarlı bir yanı oldu-
ğu da açıktır.
Azeri kardeşlerimizin şu günlerde acılı bir
dönemden geçtiklerini biliyoruz. Yaraların
sarılması kolay olmayacak, zaman alacak-
tır.
Bununla birlikte, Azeri toplumunu yönlen-
dirme durumunda olanların duygulanndan
sıyrılarak, serinkanlı davranmalarından baş-
ka çare yoktur. Politika oyununun kurallan
ne yazık ki acımasız oluyor. Bugünlere ge-
linmesınde kendi hatalarını da sorgulamalı-
dırlar: Ermenilerin oyununa gelindi mi? Halk
Cephesi kendi içindeki aşırı unsurları dene-
tim altında tutabildi mi?
*
Daha fazfa kan dokülmesini engellemek
ve Azeri kardeşlerimizin acılarını dindirecek
adımları atmak için zaman yitirilmemelidir.
Dışişlerı Bakanı Mesut Yılmaz'ın parla-
mentoda yaptığı konuşmada, Sovyetler'e
yaptığı şu çağrı yerindedir:
"Azerbaycan'daki gergin ortamın her şe-
ye rağmen daha derin izler bırakmadan ve ih-
tilatlara yol açmadan bir an önce aşılabilme-
si; olayların devlet otoritesine olduğu kadar
insan haklarına da saygılı, uygar ve akılcı bir
yaklaşımla yattştınlabilmesi; bölgede mevcut
sorunlara soğukkanlıiık, sağduyu ve gerçek-
çilikle çözüm aranabilmesi için gerekli sükû-
net ortamının yaratılabilmesi bakımından, her-
kesin itidal ve kendi konumunun gerektirdiği
ölçü ve şekilde sorumlulukla davranmasın-
dan; bu çerçevede, Sayın Gorbaçov'un Sov-
yetler Biriiği'nde hayata geçirmeye çalıştığı
demokratik değerlere uygun bir diyalog an-
layışının rehber edinilmesinden, son tahlilde,
kardeş Azeri halkı ve genel olarak Sovyetler
Birliği kadar, TürkSovyet ilişkilerinin de ka-
zançlı çıkacağına inanmaktayız."
Mitingde sağ-sol kavgası
(Baştarafı I. Sayfada)
göriışlu ' oğrencüere saldırdıklan
öğreniidi.
Ankara'da Zafer Meydanı'nda-
ki Atatürk Anıtı'na, Azerbaycan
Kultur ve Dayanışma Derneği adı-
na çelenk koymak için diin saat
11.30'da toplanan bir grup gide-
rek büyüyen bir kalabahk halin-
de Sovyet Ticari Ataşeliği'ne yü-
rüyerek buraya da çelenk koymak
istedi. Polisin izin vermemesi uze-
rine, "Burası Türkiye, İsrail değil"
sloganlarıyla birlikte Istiklai Mar-
şı söylendi.
Ankara Emniyet Müdürü Meh-
meJ Ağar ile yiırüyuş pazarlığı ya-
pan gostericiler, sonunda Kızılay'ı
geçmemek kaydıyla izin aldılar.
Ellerinde "Bu bir Bush-Gorbaçov
filmidir; Malta'da hazırlandı,
Azerbaycan'da sahnelendi", "1968
Çekoslovakya, 1990 Azerbaycan"
yazılı pankartlar ve "Kahrolsun
komünisller", "Azerbaycan Rus-
ya'ya mezar olacak" sloganları ile
yürüyüşe geçtiler.
Azerbaycan olayları, dün lstan-
bul'da miting ve eylemlerle protes-
to edildi. Saat 10.30'da Bakırköy
Özgürlük Meydanı'nda toplanan
bir gTup, polisin izin vermemesi-
ne karşın miting düzenledi. "Ka-
til Gorbaçov" diye slogan attı.
Istanbul'da Azerbaycan ile ilgıli
ikinci gösteri Beyazıt'ta gerçekleş-
ti. IÜ Siyasal Bilimler Fakültesi
önünde saat 13.00 sıralarında top-
lanmaya başlayan ve çoğu öğren-
c\ olmayan yaklaşık 400 kişilik
grup, kendilerini ülkücüler olarak
tanıtıp, çeşitli sloganlar attı. Gru-
bun topluca "Zafer tslamın",
"Türkistan doğuyor", "Başbug
Türkeş" diye bağırdığı görüldü.
Hukuk Fakültesi önunde topla-
ABD'nin ince hesapları
(Baştarafı 1. Sayfada)
medik durum senaryolarında;
Kafkaslar, Sovyetler'in petrol hav-
zasındaki sıcak denizlere "stçrama
tahtası" oiarak görülduğu için
ABD son olaylar çerçevesinde çı-
karlarını yeniden gozden geçiri-
yor. Bu kapsam ıçınde de Azeri -
Ermeni çatışmasın gibi görünen
"koloaicleıı çdaaa durumunu" Sov-
yetler'in sert önlemlerle bastırma-
sına hangi noktaya kadar sessiz
kalacağmı, hangi noktada sesini
ytikselteceğini yeniden hesaplıyor.
ABD, şu ana kadar söz konu-
su bolgedeki bağımsızlık mucade-
lelerine, Amerika'nın Sesi Radyo-
su, Özgürlük Radyosu ya da doğ-
rudan dışişleri açıklamalarıyla
"benzin dökmekten" kaçındı. Bu,
öncelikle, ABD Başkanı Bush'un
Sovyet lideri Gorbaçov'un altın-
dan halıyı çekmek istememesiyle
açıklanıyor. Ayrıca yönetinı için-
deki Sovyet uzmanlarından Ro-
Horzuırfa
(Baştarafı 1. Sayfada)
dan Öngen ve Damgacı'nın bu su-
çu, Horzum'un mal varlığını ço-
ğaltmak kast ve niyetiyle işledik-
lerini ve bu amaçla Horzum'la da
fikir ve fiili işbirliği yaptıklarını
belirtti. Her üç sanığın birlikte ha-
reket ederek, resmi kayıtlara geçir-
meksizin yabancı bankalara ga-
ranti mektubu ve avaller vererek,
Emlakbank'ı 55.8 milyar lira za-
rara uğratan sanıkların, Türk Ce-
za Yasasfnın 202/1. maddesinde
belirtilen "zimmet" suçunu işle-
diklerini de belirten Çelenk, üç sa-
nığı da önce IO'ar yıl ağır hapis ce-
zasına çarptırdı. Çelenk, bu ceza-
nın suçun tekrarlanması nedeniyle
1/4 oranında arttınldığını ve so-
nuçta sanıkların 12'şer yıl 6'şar ay
ağır hapis cezasına çarptınldığını
açıkladı. Bu cezada herhangi bir
indirime gidilmediğini de kayde-
den Çelenk, Öngen ve Damgacı-
nın da TCK'nın 227/son maddesi
uyannca ömür boyu memuriyet-
ten men edildiklerini bildirdi. Çe-
lenk, İsmail Özkan'ın da bu suçun
işlenmesinde söz konusu uç sanı-
ğa yardımcı olarak eylemi çabuk-
laştırdığını kaydederek, bu sanığın
da önce 12 yıl 6 a\ ağır hapis ce-
zasına çarptınldığını bildirdi. Çe-
lenk, Özkan'ın cezasının daha
sonra TCK'nın 65/3. madde uya-
rınca 1/2 oranında indirilerek, so-
nuçta 6 yıl 3 ay olarak belirlendi-
ğıni kaydetti.
Çelenk, haklarında "görevi ilı-
mal"den ceza isteminde bulunu-
lan ve aralarında bankamn eski
Genel Mudurü Cemal Kulu'nun
da bulunduğu i bankacı sanık için
:se beraat kararı verildiğini kaydet-
ti.
bert Gates'in başını çektiği duşun-
ce ekolu, ABD'nin yarayı kaşıma-
sının, zaten belli bir rotaya girmiş
olan bagımsızlık mücadelelerinin
"meşruiyetine gölge
düşüreceginden" kaygılanıyor.
Merkezi Washington'daki Ulusla-
rarası Stratejik Etüdler Enstitüsü
1
nün Sovyet incelemeleri direktö-
rü, Stephen Sestanoviç. "Benzin
dökmeye gerek yok, yangın zaten
almış başını gidiyor" diyor.
ABD'nin Sovyetler'in Azerbay-
can'a mudahalesini "anlayışla"
karşılamasında bir de "Ermeni
boyutu" var. Bu olaylar ABD'de
sürekli "Muslüman - Hıristiyan
çalışması" diye sunuluyor. Oysa
bunun bir din çatışması olmadı-
ğını, aksine toprak istemlerinden
kaynaklandığını görmemek için
Gürcistan ile Ermenistan arasın-
daki ilişkilere bakmak yeterli.
Musluman Azeriler'le çoğunluğu
Hıristiyan olan Gürculer gayet iyi
geçıniyor. Çunku arada toprak so-
runu yok. Oysa Hıristiyan Erme-
nilerle Hıristiyan Gürculer arasın-
da toprak sorunu olduğu için iliş-
kileri gayet kötu. Konu, Amerika
1
ya büyük ölçüde Ermeni kaynak-
İarından yansıdığı için "Ermeni-
ler Müsiüman Türklerle çevrili
olup ortadan kaldınlmak istenen
bir Hıristiyan topluluk" gibi go-
OzaPın oteli
(Baştarafı 1. Sayfada)
onundeki gönderde bulunan Türk
bayrağını indirdiler. Cumhurbaş-
kanı Turgut Özal'ın "Bayrak <ek-
rar göndere çekilmeden otelden
çıkma\acagım" bildirmesi üzerine
polis tarafından bayrak tekrargön-
dere çekildi. Turk bayrağımn gön-
dere çekilmesinden ve polisin çev-
redeki önlemlerini arttırmasından
sonra gostericiler dağıldılar.
Otel önünde gösteriler surerken,
yine bu gruba bağlı olduğu anlaşı-
lan bir avukat yanında birltaç kişi
ile otele girerek Türk yetkililer ile
görüşmek istediğini soyledi. Avu-
kat Mark Mumcuyan ile beraberin-
deki Ermeni grup Türkiye'nin
Vı'ashington Büyükelçisi Niizhet
Kandemir ile goruştu.
Cumhurbaşkanı Özal, dün
U'orld Affairs Council tarafından
verilen öğle yemeğinden önce dü-
zenlediği resepsiyonda, Philadelp-
hia'da yaşayan bazı Ermenilerle
görüştü. Ermenilerle Türkçe ola-
rak konuşan Cumhurbaşkanı, ba-
zılannın Malatyalı olduklarını öğ-
rendi ve onlara ilgi gösterdi.
Cumhurbaşkanı konuşması bitip
otelden aynlırken de bazı Erme-
nilerle el sıkıştı ve onlara
"hemşerileriın" diye hitap etti.
Gözaltında görüşme
(Baştarafı 2. Sayfada)
ve benzeri nedenlerle geri çevril-
mesinin yasaya aykırılığını açık
olarak ortaya koymaktadır.
Ceza Yargılama Usulu Yasamı-
zın aiındığı AJman Ceza Vargı. Us.
Yasası'nın 148. maddesine gore,
"tutuklu veya geçici olarak neza-
rete alınan sanık sav unmanı ile ya-
zılı veya sozlu olarak haberleşebi-
lirT Gozaltında bulunan sanığa sa-
vunmanı ile sozlu haberleşme
hakkını tanıyan bu madde, Al-
manya'da sanığın sav unmanı ile
goruşmesine olanak sağlıyordu.
1962 yıhnda kaynak yasanın bu
maddesi, "sanık serbest olmasa
dahi, savunmanı ile mektuplaşa-
bilir ve goruşebilir" biçiminde de-
ğiştirilerek konuya daha da açık-
lık getirilmiş, maddeye konulan
"sanık serbest olmasa dahi" an-
latımı gozaitı aşamasını da kap-
sama almıştır.
Alman ceza hukuku uzmanı
Theodor Klednknecht, bu konu-
da şunları soylemektedir: "..148.
madde, sanık ile savunmanın go-
ruşme ve yazışma hakkını tanımış-
tır. Sözlü haberleşme (göruşme)
hakkı, bulunulan yerin duzenine
gore ayarlanmalıdır. Yani ziyaret
saatlerine uygun davranılmalıdır.
nan ve "sol gönişlü olduklan" öğ-
renilen bir grup öğrenci de "Fa-
şisllere öliim" diye slogan atma-
ya başladı. Bunun üzerine
"ülküciileıin" sol görüşlü öğren-
ciler üzerine yürüdükleri görüldü.
fki grup arasındaki tartışma, da-
ha sonra kavgaya dönüştü. Bu
olaylar yaşanırken polisin müda-
hale etmediği gözlendi.
MÇP Genel Başkan Yardımcı-
sı Şevket Bülent Yahnici. partisi-
nin "Azerbaycan olaylannı deger-
lendirme ve takip komitesi" oluş-
turduğunu açıkladı. Yahnici
"Azerbaycan olaylannı ve işgali-
ni telin" amacıyla yurt çapında
miting ve salon toplantıları düzen-
leneceğini, mitinglerin önce Anka-
ra ve tstanbul'da yapılacağını bil-
dirdi.
Dün tstanbul'da bir toplantı
düzenleyen 15 vakıf, cemiyet ve
dernek temsilcisi Azerbaycan'a
acil yardım gönderilmesi çağnsın-
da bulundu. Toplantıda konuşan
Aydınlar Ocağı Baskanı Prof. Dr.
Nevzat Yalçıntaş da "bölgeye bü-
tiin siyasi partilerin temsilcilerin-
den oluşan bir gözlemci heyetinin
gitmesi" önerisinde bulundu.
Bursa Özel Tip Cezaevi'ndeki
sağ görüşlü 130 tutuklu ve hü-
kümlü, Azerbaycan'a Sovyet işga-
lini kınamak" amaayla üç gtinlük
açlık grevi başlattı.
Bu arada, Sovyetler Birliği'ne
sınır Iğdır ve Aralık ilçesinde çok
sayıda yerli ve yabancı gazeteci,
Azerbaycan'a giriş izni verilmesi-
ni bekliyor. 10'u yabancı 40 kadar
gazetecilerle 32. Gün ekibine sınır-
da fotoğraf ve ftlrn çekme izni ve-
rilmedi.
TBMM'ye
(Baştarafı 1. Sayfada)
da, TBMM'de Azerbaycan'daki
gelişmeler konusunda "garip
soder" sarf edüdiği iddia edilerek,
bu görüşmeler sırasında Türkiye
1
nin Nahcivan'a askeri teçhizat
gönderilmesi yolunda çağnda bu-
lunduğunu ileri sürdü.
TASS'ın yorumunda, "Hele
Nahcivan'a teçhizat gönderilmesi
gibi çağnlar, bu ilişkilere hiç kal-
kıda bulunmaz" denildi.
TASS'ın bu yorumuna karşılık,
Sovyet Dışişleri Bakanlığı Sözcu-
sü Gennadi Gerasimov, düzenle-
diği basın toplantısjnda, Türkiye1
nin, Dışişleri Bakanı Mesut Yıl-
raaz'ın yaptığı açıklamalarda,
Azerbaycan konusunda yaklaşı-
mının dengeli olduğunu ve bunun
memnuniyetle karşılandığını
söyledi.
Sözleşmeli
(Baştarafı I. Sayfada)
elmiş ve hükümete yeni düzenle-
me için 6 aylık siire vermişti. Bu
sıire bugün (diin) bitiyor.
KONUKMAN — Biz de gerekli
tedbirleri aldık.
— Yeni düzenleme bugünkü
(diinkii) Resrai Gazete'de yer al-
madı. Mükerrerde mi yayımlan-
ması düşunulüyor?
KONUKMAN — Söz konusu-
dur. Doğrudur. Bakanlar Kurulu
kararı çıktı. TBMM Başkanlığı-
na dün (önceki gün) gönderildi ve
bugun (dun) çıkması mutlaka
şantır. Biz onun bilinci içindeyiz.
— Konuya ilişkin yeni bir ka-
nun hükmünde kararname yüriır-
lüğe girecek, değil mi?
KONUKMAN — Evetr
Ancak dün Resmi Gazete'nin
mükerrer sayısı çıkmadı ve soz ko-
nusu kararname de yayımlanma-
dı. Kararnamenin bugunku Res-
mi Gazete'de yayımlanıp yürurlü-
ğe girmesi bekleniyor.
Sanığa konuşma için yeterli süre
verilmelidir^' (3)
Yasalarımızda gözaJtmda bulu-
nan kişi ile savunmanın görüşme-
sini engelleyen bir hukum yoktur.
Tersine, bu görüşmeyi savunma
hakkının gereği sayan düzenleme-
ler ve gerekçeler vardır. Ceza Yar-
gılamaları Usulu Yasası'na kaynak
oluşturan Alman Ceza Yargılama-
ları Usulu Yasası'nda da yasal du-
rum ve uygulama bu yöndedir.
1— 26 9 1989 gun. O8-3-383-188"'3 S.lı
genclge.
2— Muhtar Çağlayan. C.M.t.K. C: 1, sa.
736
3— Ceza Usul Yasası kitabı. Sa. 386-38"".
Azerbaycan için saygı duruşu
İslanbul Haber Servisi — Devlet Tiyatro-
ları'na bakanlıktan geldiği one sürulen bir
emirle "Azerbaycan'da ölen soydaşlanmız
için 1 dıkikalık saygı duruşunda
bulunulması" ıstendiği bildirildi. Devlet Ti-
yatroları Taksim Sahnesi'nde oynanan "Ya-
şar Ne Yaşar Ne Yaşamaz" ovunu öncesi say-
gı durusunda bulunuldu. Saygı durusunu gö-
rüntüleyen arkadaşımız Ugur Giinyüz, salon-
dan aynlırken tiyatro görevlileri tarafından
durdurularak sert bir şekilde neden fotoğr^f
çektiği soruldu. Yönetmen yardımcısı oldu-
ğunu söyleyen bir kişi, "yetkililerden" izin al-
madan fotoğrafın yayımlamamasını istedi.
tstanbul Haber Servisi —
Çikolata ve kuruyemiş
saocısının dün öğle
saatlerinde Ayasofya
Müzesi'nin Fatih
minaresinden ezan okuması
çevredeki vatandaşları
oldukça şaşırttı. Daha
sonra ezanı okuyanın Fethi
Alpogon adlı akli dengesi
bozuk bir hasta olduğu,
son bir haftadır savcılık
ve polisi uğraştırdığı
öğreniidi.
Dün sabah saatlerinde
tekrar Ayasofya önune
gelerek namaz kılan
Alpogon, içeri girmek için
muze görevlileriyle tartışıp
"Cemaate söz verdim,
bugün mutlaka ezanı
okumalıyım" dedi. Öğle
üzeri Bab-ı Hümayun
Caddesi üzerindeki 30
numaralı kapıyı kıran
"amatör müezzin" Fatih
minaresinden öğle ezanını
okudu. Yeniden yakalanan
Alpogon'un akıbeti henüz
bilinmiyor. (Fotoğraf:
Muharrem Aydın)
Ayasofya'da
ezan
okudu
HABERLERIN DEVAMI
Özal: Doğru sistem(Baştarafı /. Sayfada)
başarısının grev gibi siyasi hakla-
rın askıya alınmasını hazırladığı-
nı anımsatan bir soruya da Özal,
"Bu göriiş dogru değildir. 1983te
seçimlerle birlikte grevler serbest
kalmıştır" yanıtını verdi. Özal ay-
rıca. 1980 yılından önce >^pılma-
yan bir işin gerçekleştirildiğini,
birçok uluslararası anlaşmaya im-
PHILADELPfflA'DAJV
24 Ocak ve Rambo
AHMET TAN
PHILADELPHIA — ABD ba-
ğımsızlık bıldiriiinın imzalandığı
ilde 24 Ocak'm 10. yıldönümünü
kutlamak garip bir rastlantı. 24
Ocak'ında Özal'ın esin kaynağı da
Amerika.
Cumhurbaşkanının Ram-
bo-Sylvesier Stallone'yk garip bir
rastlamıyla aynı kentte kaidığı
Dört Mevsim Oteli'nde anmayt
kutlamaya cevirmesi bu yüzden.
"B« konada cam tarafsıı ol-
mam tnümkün degH", diyor. özal
hakh. Çünkü 24 Ocak bîr anlam-
da onun siyasal doğum günü.
Çankaya tepelerine ulaşmasını
sağlayan >ıldızı. bu tarihte parla-
maya başlamıştı.
Özal'a gore 24 Ocak "çok zor"
bir doğumdu. Ama sonuçta, eko-
nomi de Türkiye de kurtuldu.
Askerler olmasaydı bu doğum
başarılı olur muydu?
özal'a göre askerle ekonominin
başansı arasında bağ kurmak yan-
lış. Çünkü daha önce de örneğin
12 Mart'ta da müdahale olmuştu.
Ama ekonomik bir atılım gerçek-
lesmemişti.
Oysa ki 24 Ocak kararları asker
yönetimiyîe kesiruiye uğramadı.
Daha sonra sivil yönetime geçilin-
ce de 24>Oeak *i?2İsi sürdurüld».
Başarının tek sırrı vardı, oda.su-
rekiilikli. Kendisinı son 10 yılın
"lek adımı"' yapan bu sürekiilik-
teki taruşıimayan payt oldu.
Ekonomik temas ağırlıkh özel
sağlık kontrolü gezisinin üçüncü
durağmda özal. 24 Ocak'tan dö-
nüs oimayacağını uzun uzun an-
lattı.
Dönûş olmamaa için ekonomiyi
çok yakmdan izlediğini, izlemeyi
sürdüreceğini söyledi. Ozal'ın si-
yasete egemen olması giderek zor-
taşıyordu. Cumhurbaşkanlıfc ko-
numu istemese biie bunu engelli-
yor. Ama ekonominin iplerini rut-
mastnı engeiteyen bir şey yok.
Ekocomide ferahlama sağlarsa
Çankaya'daki siyasal ömrünü ka-
zasız beiasız tamamlayacağı inan-
cmda. Amerika'daki temasları bu
inancın gerçekleşmesi uğruna.
Özal, özel sohbetlerde de genel
konuşmalarında da "Ekonomiyi
izteyecegûn. Ben leknisyeniıg" di-
yordu. önceki geee "Merkez Ban-
kas'ıu yalundan izleyecegim" der-
ken bunu çok doğal biçimde söy-
ledi. Çünkü ekonominin ulaştığı
yeni aşamada Merkez Bankasf nın
yeni bir işlerliğe ve işleve kavuşma-
sı zoronluvdu.
Kendisı için "ekonomiden so-
rumlu CamnıirbKşkaaı" deyimini
kullanmıştık. Bu deyitnin yerinde-
liğini her fırsatta kanttlıyor.
Ekonomiye asırı "i%l»i"ni ta-
rafsızlık statusûyle bağdaştırma-
yantara fazla kulak asuğı yok.
Öyîe ki gezi sırasında ayak ös-
tu konuşmalarda "Yeni bir karar
çıkarttık. Falanca mahn gümnıgiı-
nü yiizde 5'e indirdik" diyor. Ya
da "YakiDda kullanılmtş bilgisa-
>ar ithaline imkân lanıyac»gw"
türunden haberier fısıidıyor.
Çıkmış, çtkacak karariarla bu
kadar içlı dışlı olmasını yadırga-
yanları ise yadırgıyor.
Biraz üzerine gidilirse o andaki
"nıh haüne" göre iki tur açıkla-
ma yapıyor.
1- Kararnameleri imzalayan
Cumhurbaşkanı olarak, elbette
konunun önünu arkasmı izlemek
hakkım ve görevimdir.
2- Bu konuda tarafsız bir Cum-
hurbaşkanı olarak hükümete ba-
zı tavsiyelerde bulunuyorum. Tıp-
kı eski cumhurbaskanlannın yap-
tığı gibi. Hükumet bu tavsiyeyi
dinler, diniemez. o ayrı konu.
Ozal "tarafsızlık slatüsü" söz
konusu edildiğinde cumhurbaşka-
nı seçilmeden önceki tutumu tçin-
de. O zaman da "Ad»y otaofc nu-
'sımz?'" sorusuaa yine ruh hâline
göre "Flfty fifty" ya da "Oiabi-
lirim de olmamsı ihtimalim olma
ibtimaiimden daba fazla değüdir'',
türunden yanıılar verirdi. Anladı-
ğımız, Özal'ın şimdi de
"tarafstzhk" konusundaki vakla-
şuru aynı.
Özal ve eşi bir grup Türkle gö-
rüşürken Rambo da otelin barın-
da lepiska saçtı bir peri kjzıyla otu-
ruyordu. Rambo'ya haber ulaştır-
dık. "Tarkiye'deçokseviliyontt-
nuî. Türkiye Cumhurbaşkanı da
şu anda ysndaki salonda. Oaus-
İa (anışmak ister rnisiniz?'' Ram-
bo "Elbelle, çok sevinirim, Cnm-
burbaşkanı aıüsait oiunca haber
verin ben getîrire" dedi. Aradan
bir saat geçip Özal çıkmaymca
Rambo "Ne yapalim kısmet
degilmis" anlanuna iki elini aça-
rak peri kızıyla otelden çıktı. Ara-
dan beş dakika geçri ki Ozal, Sern-
ra Hanım'la koridorda göründu.
Cumhurbaşkanı'na yanaşıp
"Efendun, Rambo baradaydı. Si-
ante (anışnıak istemişti" dedik.
özal'ın bir anda gözleri pariadı,
"Rocky fılminin Rambo'sa mu?"
diye sordu. "Fotograf cektirsek iyi
ofurdu. "
Lıönü: Zaman kaybı
ANKARA <t umhuriyet Biiro-
su) — SHP Genel Baskanı Erdal
İnönü, 24 Ocak kararlarınm yıl-
dönümünde "24 Ocak kötii bir
müziktir, en iyi orkestra bile
güzelleştiremez" goruşünü ortaya
koydu.
İnönü, dün genel merkez bina-
sında yaptığı basın toplantısında,
24 Ocak kararlannm (Uluslararası
Para Fonu) IMF'nin gelişmekte
olan ulkelere onerdiği bir reçete
olduğunu, fiyat istikrarı sağlama,
dış kaynak açığını ihracatla kapat-
ma. üretimi engelleyen sıkıntılan
gidererek ekonomik büyümeyi
hızlandırma hedeflerinin ise ger-
çekleştirilemediğini ifade etti. Ya-
pılan zamların, ücret ve maaş sı-
nırlandırmalannın ve paranın de-
ğerinin düşürülmesinin ve ihraca-
tın teşvik edilmesine karşın, hayat
pahalılığının yüzde 70-80'e ulaş-
tığını, enflasyonun
"kronikleştigini" vurgulayan tnö-
nü, sözlerini şöyle
surdürdü:
"Şunu da belirtmek gerekir ki
za konulduğunu da sözlerine ek-
ledi.
Özal, "Bugün Tiirkiye'de bir 24
Ocak karan almak mümkün de-
ğildir. thtiyaç da yoklnr. Bu ka-
rarlar alınmasaydı ekonominin
diizelmesi mürnkün degildi. 24
Ocak ile Türkiye'ye getirilen sis-
tem, serbest pazar modeline dog-
ru gidiş sistemidir" dedi.
24 Ocak'tan bu yana geçen 10
yılhk süreyi 1980-1983, 1984-1987
ve 1987-1989 olarak üç bölümde
değerlendiren Cumhurbaşkanı, ilk
dönemde "vangının söndürülme-
si ve sistemin otunnası" işleminin
yaşandığını ve bunun bir rehabi-
litasyon devresi olduğunu anlattı.
özal, aynı dönemde altyapının
kurulduğunu, sanayi ürünleri ih-
racatının arttığmı, Atatürk Bara-
jı ve GAP'ta önemli ilerlemeler
sağlandığını ve KDV uygulaması-
na geçildiğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Özal, 1984-87
dönemini ise şoyle anlattı:
"Bu dönemde ekonomi çok hız-
lı geliştigi ve çok önemli altyapı
projelerine girişildigi için etono-
mi bazı ısınmalara manız kalmış.
Bunu normalc indirmek ve yeni
kaynaklar bulmak gerekiyordu.
Yeni kaynaklar geçen 2 sene için-
de bulundu. Bunlar tasamıf fon-
lan. konut edinme yardımı, egitim
ve sağlık hizmetleri vergisi ve
Akaryakıt Tüketim Vergisi'nin ge-
nişletilmesiydi. Bu kaynaklann
bulunması kolay değildir. Her yeni
kaynak, toplumda reakstyon ge-
tirir. Ama Türk toplumu bir ya-
rışın içindedir ve onüraüzdeki ul-
kelere yetişmek mecburiyetinde-
dir. Bunu yapamadıgınız takdirde,
hete 2000'li yıllara dogru giderken
nüfusumuzun çok hızlı arttıgı da
düşüniılürse, biz, bu niifusu ida-
re edebilecek kapasiteye ancak bu
şartlarla erişebiliriz."
Enflasyon
Enflasyon konusunda bankala-
rın faizlerini aşağıya indirdikleri-
ni ve iyi müşterilerine daha fazla
kredi açmaya çalışlıklanrn kayde-
den Özal, "Bu, Türkiye'de enflas-
yon aşağı dogru gidiyor demektir"
dedi.
Cumhurbaşkanı Özal bu arada
VV'orld Affairs Council'in düzeıı-
lediği yemeğe katıldı. Özal yaptı-
ğı konuşmada Türkiye yolunu on
yıl önce değiştirmeye karar verdi,
artık geri dönüş noktasını geçtik
dedi. Özal su sorununa değinirken
de Türkiye'nin suları Ortadoğu
barışı için kullanılabilir. 10-20 yıl
sonra Ortadoğu'da sonın su değil,
toprak olacaktır, savaş su yüzün-
den çıkacaktır. Cumhurbaşkam-
na konuşmasından sonra kentin
simgesi olan 'Bagımsızlık Çanı
1
nın küçük bir kopyası verildi. Özal
daha sonra Houston'a geçti.
'Bu önlemler doğruydu, uygula-
ması yanlış oldu' şeklinde bir sa-
vunma kesinlikle geçersizdir. 24
Ocak kararları kötii bir müziktir.
En iyi orkestra bile bu kötü mü-
ziği güzelleştiremez. Sonuç vine
kötü olurdu. Zaten 12 Eylül mii-
dabalesiyle gelen an» rejim olma-
saydı, bu önlemleri uygulayan hü-
kiimet de bu politikalar da çok-
tan bir genel seçimle ortadan kal-
kar, ülke de sıkıntıyı çekmez, kal-
kınma yolunda bu kadar zaman
kaybetmezdi."
16sendikanın "24 Ocak çıkmazı"panelinderv
4
Maliyet, çalışanın sırtında'ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — Türk-İş'e bağlı 16 sosyal de-
mokrat eğilimü sendikanın ortak-
laşa düzenlediği "24 Ocak
Çıkmazı" adlı panel dün yapıldı.
16 sendika adına paneli yöneten
Turk Harb-Iş Sendikası Genel
Baskanı Kenan Durukan. "istik-
rar operasyonu" ad: altında yapı-
lanların maliyetiııin çalışan sınıf-
ların, maaşlı ve ücretlilerin sırtı-
na yüklendiğini dile getirdi.
Prof. Dr. Burhan Şenatalar,
1990'lara girerken, erken seçim ya-
pılmaz ve 1982 Anayasası değiş-
mezse, Turkive'nin yeni çozümler
bulamayacağını ifade etti.
Doç. Dr. Devrim L lucan da 24
Ocak Kararları'nın ardından bu
kararların hukuksal rejimini sağ-
layacak askeri rejimin geldiğine
dikkat çekerek 12 Eylül sonrası ev-
rensel hukuk kuralları bir yana bı-
rakılarak, "keyfi hukuk ve kanun-
culuk yoluyla biçimsel hukukun"
yapılaştırılmaya çalışıldığını or-
nekleriyle ifade etti.
Devlet Bakanı Işın Çelebi,
1990'larda programı olan, takım
oyunu oynayan insanların Türki-
ye'yi yonetmesinden yana olduğu-
nu belirterek, "Türkiye'de, vizyo-
nu olan, yeniliklere açık ve de-
mokrasiye inanan insanların yö-
netmesi gerektiğine inanıyorum.
Türkiye'nin saatleri dünya saatle-
rine ayarianmalıdır" diye konuş-
tu.
SHP Diyarbakır Milletvekili
Hikmel Çetin, 24 Ocak Kararla-
rı'nın 1MF ve Dünya Bankası'nın
isteklerı doğrultusunda alındığını
ammsatarak, "Türkiye bu progra-
mı harfiyen uygulayan sayılı ülke-
lerden biridir" dedi.
DYP Grup Başkan Vekili Kök-
sal Toplan. 12 Evlul rejiminin 24
Ocak Kararları nedeniyle günde-
me geldiği görüşlerinin tutarlı ol-
mayan bir iddia olduğunu ifade
ederek Turkive'yi çıkmazdan kur-
tarmanın tek yoiunun erken seçim
olduğunu vurguladı.
Konak Belediyesı tarafından
tzmir'de düzenlenen "10. yıhnda
24 Ocak Ekonomik Kararlan, So-
nuçlan ve Alternatifleri" konulu
panel de dün yapıldı.
Panelde konuşan, 24 Ocak Ka-
rarlan'nda ımzası bulunan eski
Maliye Bakanı Ismel Sezgin, ka-
rarların "tedbir" amaçlı olduğu-
nu, "doktrinle, ideolojiyle ilgisi
olmadıgım" savundu. Sezgin,
"12 Eylül oldu, bizim için 24
Ocak bitti. Yeni bir kadro, yeni
bir zihniyet geldi. 12 Eylül'den
sonra beni içeri atan bu zibniye-
lin tasarrufiannın hesabını bana
sorarsanız, haksızlık etmiş
olursunuz" dedi. Panelde konu-
şan iktisatçı yazar Aslan Başer
Kafaoğlu, 24 Ocak Kararlan'-
ndan sonra 10 yılın heba edildi-
ğini belirtirken, SHP Diyarbakır
Milletvekili Hikmet Çetin, 24
Ocak ile 12 Eylül'ün iç içe oldu-
ğunu söyledi. Eski DPT Musteşa-
rı Prof. Dr. Bilsay Kuruç da
"80'lerin Türk halkı için en uzun
10 yıl olduğunu" savundu.
GOZLEM
UGUR MUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
Kararları ilede bir çeşit "devlet müdahaleciliği" getirMı. Bu
"yeni müdahalecilik" ekonomik kararların alınıp uygulanma-
sında kayırılan ve kollanan şirketler olgusunu yarattı.
24 Ocak Kararları, iftas eden ekonominin iflas masasına
yatırılması işlemtydi. Bu işlem, IMF reçetelerine göre düzen-
lenmişti.
Aradan geçen on yıl içinde iki sonuç çarpıcı biçimde or-
taya çıktı:
Ulusal gelirdeki emek gelirlen düştü. Buna karşılık ser-
maye gelirlen arttı. Faiz ve kârlar katlandıkça katlandı, bu
milyar yağmurunda, emekçilerin ellerıne geçen aylık ve üc-
retlerde gerilemeier oldu.
Zengin, daha zengin oldu, emek kesimi gittikçe yoksul-
laştı.
İşin doğrusu da çok kaba özeti de budur.
24 Ocak yeni bir model mi getiriyordu?
O halde, alınacak bir dizi ekonomik önlem dışında uygu-
lanan ekonomik modelin hukuksal çerçevesinin de çizilmesi
gerekiyordu. Bu çerçeve çizilmedi, çizilmediği içindir ki ban-
ker iflasları yaşandı.
24 Ocak bürokrasisi, maliye meslek lisesi ikinci sınıf öğ-
rencilerinin bilebilecekleri hukuksal önlemleri aklına getir-
medi; getirse bile bu önlemleri uygulayamadı. Bu yüzden,
'80 yılların o çılgın faiz yarışma 1930'lu yıllardan kalan yo-
sun tutmuş yasalarla girildi.
Banker iflasları emekli dul ve yetimin bin bir emekle bi-
rıktirdıği paralan türedı bankerler eliyle iş ve sermaye çev-
relerine aktarma olayıydı.
Bu bir kaynak transferiydi.
Bu paralar, bir sosyal sınıftan alınmış, aracı bankerler eliy-
le, bir başka sosyal sınıfa verilmiştir.
Bu sınıfsal soygunun sorumluları bulunmadı. Sorumluluk
düzenin kendisindeydi, bu düzeni savunanlar ve uygulayan-
lardaydı.
24.Ocak Kararları'nın sonuçlarından biri de "kara para-
nın aklanması" olayının bir sisteme dönüşmesidir.
1980 öncesinde ve sonrasmda Türkiye'ye giren kara pa-
ra, "hayali ihracaf yoluyla aklanmış; kaçakçılık bu dönem-
de suç olmaktan çıkartılarak yeraltı dünyasına sıyaset dün-
yasında köprüler kurma olanağı sağlanmıştır.
Kaçakçılık suçlanndan yargılananlann hemen salıveriime-
leri için yasalar, kararnameler ve tebliğler çıkartılmış; bu da
yetmemiş, Pasaport Yasası'nda yapılan değışikliklerle her
türlü kaçakçılığa kanşmış "mafya babaları"na pasaport al-
ma olanakları tanınmıştır.
Bu son on yılda devlet desteği ile türeyen, bu destekle
üreyen; türedikçe ve üredikçe güçlenen, güçlendikçe şıma-
ran yeni bir sermaye kesimi sahneye çıkmıştır.
Cumhurbaşkanının demokrasi ile yönetilen ülkelerin pa-
zar ekonomisini benimsedikleri görüşü de tartışmaya açıktır.
Söz gelişi, Arjantin, Şili ve Güney Kore pazar ekonomisi-
ni uygularken hiç de demokratik sayılan rejimlere sahip ol-
madılar. Bu "pazar ekonomisi", Arjantin ve Şili'de general-
ler eliyle uygulandı.
24 Ocak Kararları'nın Türkiye'deki kaçınılmaz sonucu
"ekonomilerin militarizasyonu" adı verilen modelin iç ve dış
sermaye çevrelerince desteklenen askeri rejim yoluyla yer-
leştirilmesidir.
Sermaye devlet desteği ile bin bir türlü ayrıcalığa kavuş-
muş; emekçi kesimi üzerine devlet eliyle yasak üzerine ya-
sak konmuştur.
Dünden bugüne gelen bir siyasal bağ var. Bu bağ gözar-
dı edilemez.
24 Ocak'a '80'lerin, '90'ların pencerelerinden bakmazsak
yanıltıcı sonuçlara ulaşırız.
12 Eylül askeri rejiminin başbakan yardımcısı bugün cum-
hurbaşkanı, maliye bakanı da TBMM başkanıysa "24 Ocak
+ 12 Eylül" formülü üzerinde daha uzun uzun düşünmek
gerekir.
EVET/HAY1R
OKTftYAKBAL
(Baştarafı 2. Sayfada)
raklarının, onların dediği gibi torpak'lannın Ermenilere verilme-
sini ıstemezdı Gerçek şu ki bütün bu kanlı olayların başlangı-
cmda yatan gerçek, Ermenistan'ın haklı sayılmayacak toprak is-
tekleridir.
"Şimdi ne sen sensin ne de ben benim
Biz ki biz değiliz, bize elveda "
Şuşa'dan Bakû'ya gelene dek Bahtiyar'ın bu dizelerini içim-
den yineliyordum. 'Bize elveda.' Bu dizelerde bir kırgınlık vardı.
Oysa Bahtiyar Vahapzade, Sovyet Meclisi'nin bir milletvekiliydi,
yakasında Azerbaycan bayraklı rozettakılıydı. Üniversitede ders
veriyordu. En başta da çok ünlü, çok sevilen bir şairrydi Azeri
halkının. Yolda bir kahve içmek için uğradığımız yerde onu tanı-
yan halktan bir kişi, "Oğlum sizinle tanıştığımı duysa kosmosa
fırlar sevincinden" demişti.
Daha o günlerden belliydi Azeri halkının daha özgür, daha mut-
lu, daha kişilikli bir düzen özlemınde olduğu. Yedi milyonluk bir
topluluk, kendi olanaklarıyla en yüksek düzeyde bir toplum kur-
mak isteğindeydiler Sovyet cumhuriyetlerinin hepsinde yöre hal-
kıyla başka yerlerden gelenler kaynaşmışlardır. Rus soyundan
gelenler hemen bütün cumhunyetlerde bir azınlık, ama etkili bir
aanlık olarak yerleşmişlerdir. Ozbekıstan'da. Türkrnenistan'da
vb. Oysa Azerbaycan'da yabancı soyundan gelen halklar o denli
kalabalık, dolayısıyla o denli etkin değildi. Karabağ'da Ermeni-
ler çoğunluktaydı. Özellikle Stepanakert'te... Ama Şuşa'da, Ka-
rabağ'ın başka bölgelerınde Azerilerdeydi çoğunluk.
"Dedim ya Azen olup da şıir tadını duymamak, bilmemek, şi-
ir okumamak diye bir şey yok. Herkes ozan. Herkes şiir tutkunu"
diye yazmışım Karabağ'dan dönünce .. Şimdi Karabağ ne hal-
dedır, Şuşa, Ağnam. hele hele Bakû!.. Hanlarova'nın şarkısın-
daki Bakû'nün güzel gözlü kızlan' ne haldedir! İnsan kuş gibi
uçup gıdebilse, vize zorlukları nedir bılmeden konuverse eski
adıyla Lenın Alanı'nın orta yerine. Tanklara, silahlara karşı dire-
nen bir dost halkın içinde yer alabilse...
Şiddet. şiddetı doğurur. Baskılar, baskılarayol açar. Azeri halkı
yüzyıllardır Rus Çarlığı, Iran Şahlığı ve Osmanlılar arasındaki
savaşların, kavgaların yaşandığı bir yerdi. Şimdi yeniden o kan-
lı günlere. o yaşam savaşı verilen, kendi kişiliğıni bulmak iste-
yen gunlere döndü. Yırmibirincı yüzyılın eşiğındeyiz. Ama insa-
noğlu nedense ilkel çağların tutkularından kendını kurtaramıyor!