23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ftabmn* W51 Inandığımız yalanlar! Insan mantık sahibi bir mahA Z A N: luktur... diye öğrenmiştim. Bütün ömrümce bu sözun doğruluğunu ispat edecek delil aradım. Fakat, maalesef, henüz bulmuş değilim. Inandığımız yalanlann hangi bi(Nobel Mükâfatı) rinden başlayayım! Daha on sekizinci asnn sonuna kadar, deliliğin cinlerin esiri obnaktan ileri geldiği söylediği bazı sözler vardır ki ötezannedilirdi. Derlerdi ki, deli olan insanın içine cinler girmiştir; onun Aristoteles de, bütün şöhretine için, deliye ne kadar işkence edilirse cinler de bunun acısını du rağmen, türlü abes lâkırdılar etyarlar ve nihayet insanı bırakıp giderler. Bu inanışa' dayanarak, devrin adamlan delileri insafsızca döverlerdi. Meselâ Ingiliz Krah III George deli olduğu zaman bu usul ona da tatbik edilmiş, fakat tabiîhiç bir netice alınmamıştır. Devrimizin bir ilim asn olduğunu söylüyoruz. Fakat ilmin kabul etmediği nice yalanlar var ki onlara inananlar hâlâ mevcud. «Irk üstünlüğü» nazariyesi bunlardan biri. Naziler bunu bir siyasi umde olarak almışlar, kendileri inanma miştir. Meselâ kadınların kış aylasalar bile, bir çoklannı inandırmış rında, yani rüzgâr şimalden eserlardı. Bugün bile, bir çok mutlaJci ken, hamıle kalmalarını tavsiye eyet idarelerinde kralın, tebaasın der; gene yaşta evlenenlerin çocukdan üstün bir kan taşıdığına ina larının kız olacağını söyler; «kanırlar. Japonlara gelince, onlar da dınların kanı erkeklerınkinden dasarı ukm diğer ırklardan üstün ha koyu renktedir» der. Gene ona olduğu kanaatindedirler. Gene ilim göre, hayvanlar arasında yalnız kabul etmediği halde, erkeklerın domuzlar çiçek çıkarır; uykusuzzekâca kadınlardan üstün olduğu luktan mustarib olan fillerin tuz, nu kabul edenler az mıdır? zeytınyağı ve sıcak su ile omuz * * * başlarının oğulması lâzımdır; kaInsanlar altına ve kıymetli taş dınların ağzında erkeklerinküıden lara niçin değer venrler? Yalnız az dış bulunur. nadır oldukları için değil. Altından *** çok daha nadir bulunan bazı maddeler vardır ki ılım adamlarından Aristoteles, bir ilim adamı olmasına rağmen, neden bu yanlış ınanışlara saplanmıştır? Sebebi, onlan doğru olarak kabul etmesi ve tahkika lüzum görmemesıdir. Bu Yunanlı âlim evliydi. Kadınlann dişı erkeklerinkinden acaba az mı, yoksa çok mu diye merak etse herhalde kansının ağzını açar, sayardı. Bertrand Russell kurban edilmesinde aradılar. İlâhlar zengm çocuklarının kurban edılmelerınden hoşlanırlaıdı, fakat zenginler yavaş yavaş bu âdeti unutturup fakir çocuklan kurban ettirmeye başlamışlardı. En fazla inandığımız yaianlardan biri 13 rakamının uğursuzluğudur. Bu inanış o kadar yerleşmiştır ki oda Bunun gibi zamanımızda hâlâ inandığımız bir çok yalanlar var. Bunların çoğu mılletlere, milletler içinde de şahıslara gore değişir. Meselâ garblılar ayın on üçü hele cumaya gelırse pek uğursuz sayarlar. Şarklılarda ise cuma mubarek gündür. Gene garblılar arasında merdıven altından geçmek ttl»iıkeli sayıhr. Bu korku merdivenin devrılmesi ihtimalinden gelen bir endişeden doğmuş olsa gerek. Karakedinin uğursuzluğuna da garblılar arasında inananlar pek çoktur. Sarklılar ise karakedide uğursuzluktan ziyade bir esrarengızlik görürler ve gizli kuvvetlere fazla değer verdikleri için aralarında karakediyi mubsrek sayanlar bile vardır. Bir kibritten üç kişinin sigara uğursuzluk sayıhr. Bu > korkudan ileri gelmiştır Bir harbde sıperdeki askerler aynı kibritten üç sigara yakmışlar. Kibrıtın uzun muddet yanar kalması karşı taraftaki duşmarun ışığı gör Fotografçılığın babası Daguerre Geçen asırda bir atont inkılâbı gibi karşılanan icad: Fotografçılık Bundan yüz sene evvel hayata gözlennı yuman Daguerre fotografçılığı o kadar ıptıdaî bir halde bırakmıştı ki bugün kalkıp sınemayı, hele televizyonu görse bunlann kendi icadından doğduğuna kabil değil inanamaz. Fotografçıhğın mucidi olarak evvelâ Nıepce'in adını anmak lâzımdır. Fakat işin teknik tarafını tekâmül ettırmek bakımından fotografçılığm babası olarak Daguerre kabul edilir. Daha ileri gidersek fotografı keşfetme şerefini eski Yunan âlımi Aristoteles'e verebıliriz. Alim, Milâddan 30 sene evvel yazdığı «Meselelers isimli eserindp ekaranlık oda> nın fizikî kanunlannı hulâsa etmiş ve ışığın bir levha üzerinde tesbiti kabil olduğu takdirde cisimlerin şekillerini nakşetmenin mümkün olacağını belirtmijti. On üçüncü asırda Ingiliz âlimi Roger Bacon da bu mesele üzerinde durmuştu. Iki asır sonra Italyan ressam ve fizikçisi Leonardo da Vinci karanlık odayı bugünkü şekline yakın bir hale getirmiş, fakat fotografı icad edememişti. Bu ilk araştırmalardan sonra 1816 senesine kadar hiç bir şey elde elyeni icadı goklere çıkanyorlardı. 1 Bu arada Lamartine bunun «bır sanat, sanattan da üstün, sanatkârın güneşle işbirlıği ettiği bir mucize» olduğunu söylüyordu. Ondan sonra bır fotograf merakıdır aldı yürüdü. Kıliselerin kapısında, büyük meydanlarda ahall resmini çıkartmak için sıra bekliyor, silindir sapkalı beyefendilerden beyaz başlıklı hizmetçi kızlara kadar herkes fotografçınm karşısında azametli bir tavır takınaralc kıpırdamadan durmağa çaiışıyordu. Bu merak Fransadan İngiltereye geçti ve daha ileri gıtti: Orada fotograilı kartvızitler bastırmak moda oldu. *** 19 uncu asrın ortalan Fransıa ilim, kültür ve sanat hayatının buyük bir yukselmeye ulajtığı devırdır. O devirde büyuk bir fotogratçı da yetişti: Nadar. Asıl adı Gaspard Felix Tournachon olan ve Nadar ismıle tanınan nu adam gazeteci, karıkaturıst, tayyareci ve fotografçı idi. Fotograu gazeteciliğe getiren ve kendi icadlariie tekemmül ettıren Nadar portre fotografçılığını da bugünkü terakkile boy ölçuşebilecek dereceye getirdi. Devrın meşhur edebiyat ve sanat adamlannm Nadar tarafından çekilen *otograflîn hâlâ birer şaheser kıymetini haizdir. Dünyanın ilk fotografı (1822) Daguerre'in ilk eseri (1837) mesine sebeb olmuş ve ateş açılbaşkası be? para vermez. Altına ve masına imkân vermiş. kıymetli taşlara büyük bir değer Bugün eskilerin batıl itikadlanna verilmesinin asıl sebebi bunlara gülüyoruz, bizimkilere acaba kim•ihirli birer hususiyet atfedilmiş. ler ve ne zaman gülecekıer? olmasıdır. Bu kanaat zamanımıza kadar gelmiştir ve bugün bile bir çok devletlerin paralan altın esasına dayanır. «Insan yaradılışı değiştirilemez* diye bir söz vardır. Bunun doğru olup olmadığını anlamak için «insan yaradılışı» nın ne olduğunu bilmek lâzım. Meseleyi bu noktadan ele aldığımız zaman görürüz Göz için «ruhun penceresi» derki bütün insanlara şamil müşterek ler: Dışarıyı onunla görürüz; dlbir yaradılış yoktur. Beşeri hisler şarıdan da bizi bu pencereden içeri dediğimiz şeyler hayat şartlannın bakarak görürler. Belki farkında bir neticesidir. Meselâ Arab memdeğilizdır, fakat dikkat edersek kaleketlerinde bir erkeğin bir ka; kabul ederiz. Birisile konuşurken ns! olması tabiî görüldüğü gibi gözüne bakmazsak söylediklerinin Tıbet'te de bir kadının bir kaç kobelki yarısını anlamayız. Çünkü cası olması o kadar tabiî kabul ekonuşma yalnız dilin değil, göz dilir. Birincisinde hayatı kazanmalerin de iştirak ettiği bir ifade nın kolaylığı, ikincisinde hayatı kazanmanın zorluğu bu tarzda bir Bugün Fransaya gelen AmeTİ tarzıdır. yaşayış şekli kurulmasına sebeb ol ıcalılar da aynı şekilde şaşkmlığa Bir rejisör, artistin ifade kabilimuştur. Her ıki halde de çok mes uğruyorlar. Çünkü onlar Fransız yetini gozlerimn mânasına göre ud ailelerin mevcud olduğu görü an sokak ortasında öpüşen, aşk ölçer. Bir hâkim, sorguya çektiğı lüyor. tan bajka bir }ey düşünmiyen in insanın sozlerinden ziyade gözle rine dikkat eder. Ressamlar yapBugün Rusyada son derece va anlar olarak bellemişlerdi. Frantıkları portrelere mâna vermek ıhim bir mesken buhranı vardır. ;aya gelip de orada da bir aile haçin en fazla göz üzerinde uğrasırOnun için, evli olmıyan bir kadın atı olduğunu görunce ve pek ağır lar. gebe kalınca, bir çok erkekler dün jaşlı kadmlarla karşılaşınca şaşırGözlerin bu, ruhu aksettiren giz yaya gelecek çocuğun babası oldu maktan kendilerini alamıyorlar. li mânalarından başka, biçimleri ğunu iddıa ederler, zira mahkemı* * * ve renklerile delâlet ettikleri mânın müstakbel baba olarak kabul Yanlış inanışların çoğunda kor nalar yaratılıştan taşıdıkları huedeceği kimse kanunen hamile ka tunun payı vardır. Yunusu denıze dınla aynı odada yatJp kalkmak tan ğemiciler ondan sonra uğra susiyetler de vardır. Gözlerin biçimleri bakımından hakkını kazanır. dıklan fırtınayı bu cinayeilerinin delâlet ettikleri manalara dair u *** ezası olarak kabul etmişlerdir. mumiyetle kabul edilen bUkümler «Insanlar harbsiz edemez» sözü aponlar da, Tokyo zelzelesinden şunlardır: de inandığımız yaianlardan biridir. ionra, kabahati başkalarında araİri gözler. Zekâ ve tecessüs Bunu iddia edenlere göre, insan'.a mışlar ve Korelilerle liberalleri ifade eder. ruh uyusukluğu, hükümlerde isaUfkJ gözler Azimkâr, cesur, rın yaradıhşında birbirlerile ç=ır optan öldürmüşlerdir. Kartacahsamkni ve dürüst bir karaktere Kiiçük gözler Heyecan, ihti betsizlik gösterir. pışmak ihtiyacı vardır ve çarpışıp ar Romalıiara yenilince bunun seBadem biçimi gözler Hassasi işarettir. ras, cevvaliyet, incelik delilidir. kan akmazsa bunun tepkisi ruh bebini ilâhlara fakir çocuklarının Yukan çekik fözler Müsa» Yuvarlak görier Tenbellik, yet ve intizamseverlık ifade eder. larda görülür. Bos söz. İsveç 1814 tenberi harb etmemiştir; fakat dünyanın en mesud ve müreffeh memleketlerin den biridır. TEFSİK Insanların, ilim yolile, istenildiği Bir tabirin tarüini yapıyorlardı: gibi idare edilebilecekleri ve hüku Komünistlere niçin «sol» Jimetlerin vatandaşlan istedikleri yorlar? yola sevkedebilecekleri de son de Gayet tabiî: Onların sürdükvirlerde bizi inandırdıklan yaianleri hayata bakarsak «sağ» olduklardan biridir. Hakikat şudur ki lanna hükmedebilir miyiz? bir yığın hdm madde ile bir zırhh AKSİLİK arasında ne fark varsa propaganda ile zoraki şekil verilmiş bir halk İki Hollywood'lu artist konuşukatlesile, şahsiyetini bulmuş bir) yordu: mıllet arasında o fark vardır. Bilmezsin ne kadar düşunceBir insanın, başka bakımlardtnj liyim, kardej! Cuma günü evlenison derece normal göründüğü halyorum. Fakat o gün bana uğursuzde bir yalana ne kadar inanablle] luk getirirse diye korkuyorum. ceaini şu misal gayet iyi gösterır:! Feki ama, cumaya ayın on üBir gün bana bir adam geldi. ı çü değil ki? Söz aramızda, patronun en «Ben felsefeye pek merakh Değil, fakat kocam onüçüncü. yım, sizin eserlerinizi okumak is fazla k i r erti|i yemeği istemenize ( tiyorum,» dedi. çok memnun oldum.. Bir kaçını imzalıyarak verdim. İki gün sonra aynı adam tekrar ge'li: «Fikirlerinize tamamile iştirak edıyprum ama,> dedi, «Bir nokta Bizim oğlandan mektob geldi. Sen argo lugaüni getir, ben de var ki sizinle aynı fikirde değiUın.»j cüzdani çıkarayım. «Hangisi?» diye sordum. SAAUETLER! ı İSTEK «Kitabınızda Julius Caesar İki kadın konujuyordu: Bekârlık arkadaşı yeni evliye öldü diye yazıycrsunuz.» Falancanın doft kızı var. sordu: «Yanlış mı?» Kimbilir bir erkek evlâd sa Evlendiğin için memnun n u «Yânli} ya Gaesar benjjn.» hibi olmayı ne kadar istiyordur! sun? * * * Hayır. Sadece damad istiyor. Çok! O kadar memnunum ki Eski Mısırlıların, Asurilerin inaboşanıp tekrar evlenmek istiyonışları bıze tuhaf ve gülünç gelir. rum. Fakat bugün de öyle ınanışlar DÖRTNALA var ki onlardan aşağı kalmıyor. Bir doktor sıfatile. size müm Müşteri gafsbna seslendi: Meselâ Amerikadayken, mart aym Bana çabuk bir biftek. Koşu Nafile ısrar etme sevgilim. kün olduğu kadar aeık havada da doğanların bedbaht, mayısta atı erîncTen otetm, acelem var... dolaşmanızı tavsiye edeHm. Görüyorsun ki serbest değilim. doğanların nâsıra müstaıd olacaklarına dair beni ısrarla iknaa çalışanlara çok rastladım. Bu gibi inanışlar nereden geliyor, bilmiyorum. Ihtimal Mısırlılardan, Asurilerden kalmadır. Zıra, batıl itıkadlar bır nehrın getırdiği çamurlara benzer: Su gıder. çamur yerleşır kalır. Halk arasındaki inanışların ekseriya 3 bin, bın sene devam ettıği oiur Hizmetçiniz size tuhaf bir itikaddan bahsedıyorsa banun Eflâtun'dan gelmesi ihtımalı vardır «Saatin âlfmda» YAZISIZ H İ K A Y E Şuphesiz bu, Ef'âtun'un ilmî taraft değıldir, fakat gayriilmî l Bir insan bir şeyi, yaniış da olsa, bir kere belledi mi, onaan kolay kolay şüphe edemez. Milletler hakkındaki kanaatlerimiz de böyledır. 1870 harbine kadar Almanlan herkes gözlüklü profesörler olarak tahayyül ederdi. Harbde onlarla yakından temasa gelenler bu inanışlarında ne kadar yanıldıklannı ;ördüier. Poıtre fotografçılığını yaratan Nadar'ın eserlerinden: Sarah Bemhardt Baudelaire George Sand Bir cismin şeklini cam üzerine alademeden geldik. Nihayet o sene fotografı doğdu. O sıralarda aynı mevzu üıerinde bilmek için objektifini on dört saat Fransız künyacısı Joseph Niepce karanlık oda esası üzerinden yüru uğraşan biri daha vardı: Ressam açık tutmak lâzım geliyordu. Bu yerek, bir cismin ışığını bazı kim Louis Jacques Daguerre. Bu saha usulle insan resmi değil, bir tabiat yevi maddelere nakşetmeye muvaf da Niepceın ilk muvaffakiyeti ü manzarasını bile fotografa almak fak oldu. Fakat ,ortaya henüz bir zerine onunla işbırüği etti ve be imkânsızdı; zira bu müddet zarfında, resmi alınacak cismin hiç kışekil çıkmamıştı. Altı sene daha raber çalıştılar. uğraştı ve 1822 de dünyanın ilk Niepce'in usulü pek iptidai idi pırdamaması icab ediyordu. Daguerre bunun üzerinde uğraştı ve gerek makinede değışiklik yapa rak, gerek ışığı tesbıt edecek başka kimyevî maddeler bularak, saatleri dakıkalara indirmeye muvaffak oldu. Gözlerin söyledikleri hede kabiliyeti fazla, duyar ve düşünur insanlarm hususiyetıdir. Aşağı çekik gozler Kotümser, çekingen, kındar insanların hususiyetidır. Gözlerin renkleri bakımından taşıdıkları manalara gelince: Siyah Heyecan, şiddet, azim, bazan da kıskançlık. Kursunî Açıkkalblilik, c ö merdlik, ırade; mustakıl yaşama arzusu ve bazan, derbederlik. Kurşunimtrak mavi Tezad, tuhaflığa duşkunluk, romantık bir ruh, başkası uzerinde tesir icra eden bir bakış. Sünbül mavisi Hislerde ince lik, heyecanda aşırılık. Mavi Sanat kabiliyeti, his ve heyecan bakımından (belki de lüzumundan fazla) itidal, dürüstlük v« samimiyet. Açık mavi Tevazu, sadakat, İyi arkadaş olmak kabiliyeti. Yeşil İstihza, gurur, hattâ bazan sinsilik. Sarı elâ Çalıskanlık, realistlik, hassasiyet, kendine güven, askta sadakat, sefkatte feragat Kestane Derin zekâ, ince ruh, azim ve sebat. Bütün bunlar lâboratuarlardn, ilim müesseslerinın dışarı ile teması az odalannda olup bitiyordu. Fotografçılık denen ilimden halk ilk defa olarak 1839 da haberdar oldu. O senenin 19 ağustosunda Pariste bir sergi açıldı ve halka fotografın ne olduğu gösterildi. O zamana kadar resim namına el yapması tablo veya krokılerden başka bir şey gormemiş olan Ondokuzuncu asır insanlan bu yeni keşif ve icadı buim atom bombasını karjılayışımız gibi buyuk bir heyecan ve merakla karşıladı. Yalnız, ilim sahasındaki böyle mühim bir başarıyı Fransızlara kaptırdıklan için Almanlar memnun değillerdi. Leipzig'de çıkan «Anzeiger» gazetesi bunun «göz boyacılıktan* ibaret olduğunu yazıyordu. Fotografçılık 1855 Kınm harbınde büyuk bir tatbik sahası buldu ve bu suretle aktüalite sahasına girdi. O bakımdan Roger Fenton gazete fotografçüığının babası sayılabilir. Bu fotografçınm Balaklava'da çektıği üç yüz resnn o devrin gazetelerine, bugünün tarihlerıne geçmiştir. Asnn sonlarına doğru fotografçılıkta büyük bir adım atıldı: 1891 de Eastman şirketı Kodak makinesi ve fılm şeklindeki fotograf camı ile resım alma ışini çok kolaylaştırdı ve halkm elıne kadar mdirdi. Bugün sinema seyrederken bslki ona esas olan Niepce, Daguarre icadlannı hatırlayamayız. Fakat bir yaz günü guzel bir manzaranın veya bir arkadas. topluluğunun resmini çekerken bir buçuk asra f akın bir zaman evvelki o çalışmalan Devrin meşhur muharrirleri ise hayırla yâdetmek lâzım gelmez mi? Sultantepede Asurilerden kalma binalar bulundu İngiliz Türk »rkeoloji heyeti iki ay süren kauları henüz iknıa! etmiştir. En büyük ilmî önemi haiz neticelerı açıklayacak durumdadır. Hafriyafan gayesi Harran'ın «Ayİlâhı» na aid meşhur Gunahlar Mabedinin yerını bulmaktı. Bu mabedin, şimdiki şehrin dışuıda o~duğundan şüphe edilmekteydi. Bu itibarla heyet araştırmalarını, Urfa (Edessa) nın takrıben 15 kilometra mesafesınde, eski Harran yolu üzerınde Sultantepede yapmıştır. Mezru bır vâdinin ortasında yükselen ve irtıfaı 50 metreyi aşan Sultantepe, butun kuzey Suriye ve Mezopotamya bolgesındekı en yuksek höyüklerden biridir. Harabelerden muteşekkil bu höyük bınlerce yıllıktır. Jullab vâdisinin kadim idari merkezi olması ku%rvetla muhtemeldir. Gırişilen hafriyat neticesinde Asurıler devrınin sonlanndan kalma çok büyuk bir yapının temellerı bulunmustur. Bu harabe, hoyuğün en muhim kısmıru kaplamakta olup, irtıfaı vâdı <seviyesinden 43 metredır. Bır saray veya mabedm hususıyetlerıni taşımaktadır. Tepenuı diğer bır kesıminde, kalanın methalıni bazalttan mamul ve 2 metre kare eb'adır.da 3 muazzam sütun kaidesi işaret e Çocnğunuz rarsa, banunefen mektedır. Bu kaideler. altlarındaıü di, size yaz İ£İn bn ktımagı tavsiye toprağın aşmması yuzünden eski ederîm. yerlerınden kaymış veya devrıimiştir. İŞİN ŞAKA a TARAFI PABAYI VEBEN... Amerikada bir zenci otele geldi. Otel kitibi onu kapıdan çevirdı: Bu otele zenciler giremez, bilmiyor musun? Biliyorum. Fakat içerideki beyazları çıkanrsınız, ben girerim. • [An \ • 1 /Y ** Yapı harabesinde 6 kadar büyük Tekbajına konujmaya ne de'salonun mahallı farkedılmekted r. nir? Bu odaları 2 n etre kalınlığır'îa Monoloğ. duvarlar ayırmaktadjr. Ele gecı İki kişi konuşursa? rılen çok mıktarda kap, testi, vazo Ya diyaloğ. ya kataloğ. ve diğer küçuk eşyadan, bınanın Milâddan evvel 7 ncı veya 8 ınci Kataloğ mu? MACERA FİLMİKDEN ÇIKIŞ asırdan kalma olduğu anlaşılmış Güle güle efendim. Gene bu Evet. Konuşanlardan biri ; ve odalardan biıtnde bulunan çıvi yurun! dın olursa. \azı tabletler bu farazıyeyı teyıd etmiştir. Aşağı Yarımcada calışmalar •levam ederken, Lundra Üniversıtesi Şark ve Afrika Etüdleri şubes.nden Dr D. Storrrı Rice tarafınaan iHarranda küçük ölçüde bazıları da yıptınlmıştır. Dr. Rıce bılhassa, Mr. Seten Lloyd'un daha ev\'elkı a raştırma'ar sırasmda uzerinde durduğu şatonun do^u kapısının methalini temızletürmıştir. Bu methal, Ortaçağ mımansının eşsiZ bır nü'nunesidır. Kufî harflerle yazı'ı •nuazza;n bir kıtsbenın parçalan bulunmustur. Bu paıçalardan birinın uzerinde Hicrî 451 (Milâddan sonra 1059) tarıhi ve Hicrî 38047İ arasmda Harrana hukmetmiş olaa 'Nümaırıd aılesmden bır Arab Emır nın ^dı yazıii'hr. Kıtabe Ankara nakledılmıştur. i t^GÂT Sanâi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle